• rothschild'ın kendisine ait olmayan topraklari, parasinin gucuyle, babasinin mali gibi ; turkiye 'de 4.5 milyon dönüm arazi kapatmasıdır. referandum da dini butun saticilar " evet " deyip yollari acar acmaz hemen gelip eşelenmeye baslayacaktir rothschild ..

    "behiç kiliç

    tayyip, “evet” çabalarının bunca yoğun olmasını açıkladı! “evet” için bunca telaşın sebebini hem tayyip’in hem de avrupa parlamentosu raportörü’nün ağzından öğrendik aslında!..
    raportörün, “anayasa değişikliği türkiye’nin ve halkının refah seviyesinin artmasına yardımcı olacaktır” sözlerinin üzerine tayyip’in şu sözlerini de oturtuverin…
    “allah’ın izniyle evet çıkacak. sınıf atlayacağız. ileri demokrasiler arasına gireceğiz. ekonomik alanda da sıçrama yapacağız. kimsenin endişesi olmasın. küresel sermaye daha çok akacak…”
    neymiş, anladınız mı?!.
    “küresel sermaye daha çok akacak!..”
    tayyip’in söylediği, öncülük ettiği bu…
    “küresel sermaye..!”
    diyor ki; “allah göstermesin, bunu düşünmek bile istemiyorum ama, hayır çıkarsa demokrasimizde travma, ekonomimizde daralma meydana getirir…”
    yani, “yüce divan korkusuymuş, kendine göre hakimlermiş” bunlar palavra…
    sebep “küresel sermayenin önünü açmak!..” tayyip’in itirafı bu.. ab’cinin de söylediği “beklenti” bu..
    ve “küresel sermayenin” yani türkiye’ye çöreklenecek olan haçlı yamyamların en büyük güvenceleri de, kendilerini müslüman sayan ve de 12 eylül’de zulüm görmüş ve şimdi hidayete ermiş milliyetçiler!. yani “evet”çiler..!
    evet çıkınca ne olacak?.. mayınlı arazilerin satışı sorun olmayacak, yarım kalmış petrol yasası çıkacak, üzerine yarım yamalak kapaklanılmış durumdaki maden yatakları daha kolay derdest edilecek, yapılacak iş çoook!..
    hele bir evet çıksın, görülecektir türkiye cumhuriyeti’nin defterinin nasıl dürüleceği!..
    tayyip ve tayyipgiller müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar ama, başı secdeye gelenlerden oluşan bir başka parti var, bağımsız türkiye partisi.. bu parti’nin genel başkan yardımcısı selim kotil “…bu anayasa değişiklik paketinin çıkış noktası da okyanus ötesidir” diyor.. söyledikleri çok ilginç..
    “bugün amerikan fed’inin sahibi olan, hsbc, gp morgan, mobil, rio tinto, citibank’ın sahibi olan, bugün halen dünyayı yöneten ve israil’i ayakta turan bir aile var, rothschild ailesi… bu aile türkiye’de 4,5 milyon dönüm maden arazisi kapattı. firma ismi anatolia minerals… bu şirkette israil devletini kuran rothschild ile sayın başbakan’ın damadının genel müdür olduğu çalık, yüzde 50 ortaklar. yine aynı başbakan, israil devletinin silahlarını sağlayan, elektriğini veren ofer ailesine ihale yapmadan karaköy’ü 2040 yılına kadar ödemek üzere veriyor, tüpraş’ın yüzde 17’sini ihalesiz veriyor, kuşadası limanını veriyor. kim veriyor? ekranlarda ’one minute’diyen başbakanımız veriyor. kime veriyor? bütün dünyayı yöneten israil’i ayakta tutan ailelere veriyor.”
    bizim değerli para babalarının tutumları da bu “evet” telaşının kaynağını açık seçik işaret etmiyor mu?!. tüsiad’ın ne tür bir manevra ile, tayyip’le kapıştığı malum.. ama üyelerinin “evet” gayreti de ortada.. öyle olmak zorundalar.. hortumları abd’ye bağlı, amerikanlaşmış sermaye ağaları ne diyebilir ki!!?
    önemli siyasetçi rıfat serdaroğlu, şu sıralar çok dikkat çekici yazılar yazıyor.. bir tanımı var, “başbakan’ın emri ile; akp iktidarına boğazından bağlı işadamlarının, yağcılık ve dalkavukluk rekoru kırarak, komik duruma düşmelerine rağmen, ’evet’kampanyasına katıldıklarını gördük.”
    tayyip ne diyor, “ekonomik alanda da sıçrama yapacağız. kimsenin endişesi olmasın. küresel sermaye daha çok
    akacak…”
    mesele budur, “evet” gayreti bundandır.. hadi çakma müslümanlar, milliyetçiler, açın memleketi küresel sermayeye, bitirin
    türkiye’yi!..
    bayram hürmetine!.. "

    (bkz: http://www.bagimsizgundem.com/…larinin-sirlari.html)
  • 4.5 milyar metre kare arazi demektir, haber doğruysa sanıldığı kadar büyük; yani 60 km x 75 km lik bir dikdörtgen, 4500 km2, böyle ülkeler var avrupada.
  • rothschild'ın ne oldugunu bilmeyen sığırlar " şaaaaane yatırım la memlekete para ahacaaaghhh " diyerek böğürse de, madalyonun diger yüzündeki rothschild'ın ülkeyi ele gecirmesine gerek duymadan sadece kanını emip, posasını pisliğini geri türkiye'ye tüküreceği kapanın elinde kaldıcı kapışıdır. rothschild sömürmeyeceği bir yer icin kılını bile kıpırdatmaz ..
  • (bkz: illuminati)
  • tabi gün içinde konuyu tetikleyen bir kardeşiniz olarak arzetmek isterim ki; bu kapatma hakkında cevabını benim de bilmediğim bir bir muğlaklık var. adamlar 4.500 km2'lik vatan toprağının tapusunu mu almışlar yoksa o alanda madencilik imtiyazını mı? misal ben şimdi orada koyunlarımı otlatabiliyor, içinden geçebiliyor, avcılık yapabiliyor muyum? ya da roşild gillerin o arazi üzerinde (atıyorum) şehir kurma, çimento fabrikası kurma ya (uç örnek) nükleer atık depolama hakkı var mı? bunların cevabını ben bilmiyorum, bilmeden de atıp tutmak doğru olmaz.

    şahsen durum sadece öyleyse; kendimiz çıkaramayacağımız madeni, bir bölgedeki madencilik imtiyazını orda o işi yapacak parası alt yapısı olan adama satarak sonra da çıkan maden gelirinden kallavi bir vergi / kar ortaklığı oranı ile para kazanmak ülke için çok vahim değildir diyorum. diğer seçenekler ise tartışmalıdır, gerçeğin ne olduğuna bağlı olarak tartışılmalıdır.
  • kısaca; emperyalizm, tekelleşmiş kapitalizm demektir. kapitalizmin doğası gereği, sözde serbest rekabet koşullarında kendi içinde paylaşım kavgası veren burjuvazi, kapitalizmin gelişme yasaları çerçevesinde giderek merkezileşir ve büyük bir şirket lehine "serbest rekabet(!)" yok olur ya da aynı sektörün sömürüsünden büyüyen ve rakiplerini alt eden büyük şirketlerin birleşiminden (stratejik ortaklık, konsorsiyum) tröstlere, kartellere dönüşür.

    tekel olabilme kapasitesine ulaşmış devasa şirketler bir noktadan sonra bir mali oligarşi oluşturur, bu oligarşi dünyanın diğer ülkelerine sermaye ihracına yönelir ve modern anlamda emperyalizm dönemi başlar. emperyalistler, dünyanın diğer memleketlerinde olduğu gibi ülkende de talan yapar, pazar mevcudiyetini sürdürdüğü sürece kaynakları ve insanları sömürür ya da yutar gider.

    zaten, sermaye ihracını gerçekleştiremezse, emperyalizm, sorunu savaşla, işgalle, katlederek çözecektir.

    bunun dönemsel olarak yanında ya da karşısında yer alan, iç pazarının sahibi olan işbirlikçi milli tekelci sanayi burjuvazisi bile bir noktadan sonra bu tekelleşmiş devasa şirketler karşısında yok olmaya mecburdur. onun için, şu saflığın, düşünmemenin dışa vurumu anlamına gelen argüman "o alıyorsa, sen de onun ülkesinden alırsın" gerçekleri yansıtmaz. ancak hayallerde kalır. kaldı ki, yansıtsa bile bu ancak ülkendeki(dünyanın tüm emperyalist olmayan* ülkelerindeki) çok çok az sayıda devasa şirketin işine yarar. halk ya da birey bu noktada adı anılmayacak kadar fakirdir, etkisiz ve boşunadır ne de olsa.

    zaten bütün bu referandumun nedeni de bellidir. referandumun doğrudan amacı, emperyalizm boyutuna ulaşmış uluslararası tekelci kapitalizmin, iç pazarda halen var olan ve işgal edilmesi gereken kamu kuruluşlarının, madenlerin, doğal ya da halkın emeğinin, alın terinin sonucu oluşan kaynakların özelleştirilmesi talanının önündeki engelleri "temizlemek"tir.

    demokrasinin emperyalizm açısında önemi olmadığını da biliyorsak, bu talanın yürütücüsü komprador burjuvazi(akp ve yandaşları) lehine otoriter, faşistleşen bir yönetimin koşullarını sağlamak konusunda verilen desteği de tespit edebiliriz. bu noktada emperyalizm metasını iç pazara yayacak komprador burjuvaziye ödül olarak "ılımlı islam"ı sunmaktadır.

    asıl neden bu iken, dolaylı sonuç da, 24 ocak'tan beri üretime katılma kapasitesini büyük oranda "dönemsel" süreçlere indirgemiş ya da hizmet sektörü içinde sözüm ona daha nitelikli hale geldiği düşünülen, edilgenleşmiş işçilerin düşünce boyutunda müthiş bir gerileme döneminin, daha önce aralanan kapısını ardına kadar açacaktır. (nitelikli olduğu sanrısındaki beyaz yakalı proleterlerin "sosyal darwinizm"e kayması ve sınıf olarak kendine küçük burjuva yaşamını seçmesi, ki bu çok çok hayati bir konu ancak şimdilik girmiyorum)

    üretim ilişkilerinin ithal ikameci ekonomi politikaları boyutunda sürdürüldüğü 60-70'ler boyunca, toplumsal çatışmayı "burjuvazi-proletarya" eksenine taşıyan halk*,
    yapılacak sınırsız özelleştirme sonucu, geldiğimiz noktada ve daha yoğun boyutuyla sonrasında, sadece ithalata dayanan ve ithal edilen malların iç pazarda dağıtımına dayanan yeni üretim ilişkileri boyutu, cemaatleşmeyle birlikte "şeyh-mürit" konumunun gerçekleşmesini* sağlayacaktır.

    bu ilerici çatışmayla, gericileşmeye başlayan çatışma bir "ara dönem" olarak varlıklarını bir arada 30 yıldır sürdürdüler. artık "kuvvetler ayrılığı"*ndan sonra "kuvvetlerin birliği"ne dayanan "mutlak iktidar" * dönemi lehine "süreklilik" arz edecek yeni bir dönem bizi bekliyor.

    rothschild ya da rockefeller o kadar da mühim değiller, önemli olan sistem

    (bkz: 12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu/@tarrou)
  • buna izin verecek olan zamaninda bunu da dedi:

    (bkz: ben ülkemi adeta pazarlamakla mükellefim)
  • rothschild ile rockefeller'i birbirinden bağımsız. alakasız sananlar için pek sorun değil. ayrıca bu ve diğer büyük 12 ailenin tek derdi para-güç. yahudilik, hristiyanlık, müslümanlık sadece stratejik taşlar onlar için.
    (bkz: rothschild ailesi)
    (bkz: rockefeller ailesi)
    (bkz: warburg ailesi)
    (bkz: du pont ailesi)
    (bkz: russel ailesi)
    (bkz: onassis ailesi)
    (bkz: bundy ailesi)
    (bkz: freeman ailesi)
    (bkz: kennedy ailesi)
    (bkz: collins ailesi)
    (bkz: li ailesi)
    (bkz: bilderberg grubu)
hesabın var mı? giriş yap