• bir vakte erdi ki bizim günümüz
    yigit belli degil, mert belli degil
    herkes yarasina derman ariyor
    dava belli degil dert belli degil

    farkeyledik ahir vaktin yettigin
    merhamet çekilip göge gittigin
    gücü yeten soyar gücü yettigin
    koyun belli degil kurt belli degil
  • gel gidelim uzaklara sevdigim
    bizi söylesinler ellere karşı
    egil bir yol bal dudaktan öpeyim
    agzından dökülen ballara karşı

    kerem eyle beni tanı sevdigim
    ugruna koymuşum canı sevdigim
    bana verirler mi seni sevdigim
    alayım kaçayım ellere karşı

    malım mülküm hep yoluna koymuşum
    kaç yıldır oldu seni böyle sevmişim
    her agızdan senin methin duymuşum
    gel de sevişelim ellere karşı

    dünya benim olur yari gördükçe
    rahmeylemez bende zarı gördükçe
    kışım bahar olur seni gördükçe
    ruhsati sevinir ellere karşı
  • bir bektasi dervisi asik..

    düzeltme: efendim, ruhsati bektaşi değildir. sünnidir, nakşibendi tarikatına müntesiptir. ruhsati hakkında sivas belediyesi yayınlarından çıkmış sanat tarihçisi doğan kaya'nın çok şümullu bir kitabı var. temin etme imkanınızız olursa oradan fazlasıyla istifade edebilirsiniz.

    düzeltme için pink floyd hasselbaink'e tesekkur ederiz..
  • ruhsati (1835-1911), sivas'ın kangal ilçesinin deliktaş bucağında yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1835 yılında doğmuştur. 1911 yılında yine köyünde ölmüştür. asıl adı mustafa'dır.''ruhsati'' takma adından önce, sırasıyla "icadi", "cehdi" takma adlarıyla da şiirler söylemiştir. ancak ününü, etkisini ''ruhsati'' takma adıyla söylediği şiirlerde göstermiştir. 16 yaşına dek köyünde kalmış, kusuri'nin saz çıraklığını yapmış feryadi'den okur-yazarlık öğrenmiştir. bektaşi tarikatına katılmıştır. ruhsati dört kez evlenmiştir. ilk eşi mihri, ikincisi fatma, üçüncüsü ayşe, dördüncüsü mühimme'dir. 23 çocuğu olmuştur. zamansız ölümlerin de etkisi olduğu anlaşılıyor bu çok evlenmelerde. aşık minhaci, en yetişkin oğluyken, onun da ölümünü görme bahtsızlığına uğramıştır.

    ruhsati, yoksul bir ailenin çocuğu olarak, üstelik yetim öksüz yetiştiği için, dahası yaşamı süresince de güvenlikli, erinçli bir yaşama ulaşamadığı, günleri yaşlarla dolu geçtiği için, çeşitli işlere yönelmiştir. bir yandan anadolu'da sazıyla dolaşmış, şiir söylemiş, duvarcılık, değir­mencilik yapmıştır. aşık mesleki ile birlikte köy köy dolaştığı anlaşılıyor.

    ruhsati, bir bektaşi dervişidir. gizemcilikle ilgili öğretici şiirlerin yansıra, özellikle biçimsel yalınlık, söyleyiş ustalığı, geleneksel halk şiiri geleneğini koruyarak söylediği koşmalarla bü­yük ün kazanmıştır. etkinlik, saygınlık elde etmiştir.toplumsal olaylar karşısında taşlamacı, iğneleyici dizeleri, şiirle de özellikle dikkati çekiyor.

    özetle, saz şiiri geleneğini bozmadan, arılığını yitirmeden gizemciliğin özelliklerini de bir kıyıya itmeden çileli geçmiş yaşamına karşın toplumsal taşlamacılığını da bırakmayan hem çağının hem halk şiirimizin önde gelen sayılı ustalarından biridir ruhsati.

    http://www.turkuler.com/ 'dan kes yapistir marifetiyle...
  • bir gün başın son yastığa
    koyacaklar unutma ha
    iki komşu gelir bir bir
    soyacaklar unutma ha

    gezer ölüm pazarında
    gelir bugün de yarın da
    bir tahtanın üzerinde
    yuyacaklar unutma ha

    bağlanır kanadın kolun
    nutka kadir olmaz dilin
    mirasçılar bütün malın
    yiyecekler unutma ha

    kan dolar gözün içine
    söz katma sözün içine
    yarım top bezin içine
    saracaklar unutma ha

    felek dinlemez nazını
    kabul etmez niyazını
    beş on kişi namazını
    kılacaklar unutma ha

    indirirler kara yere
    karanlık ıssız bir dere
    ne bir mum ne de bir çıra
    koyacaklar unutma ha

    yalnız kalırsın bikes
    evden barktan ümidi kes
    kayıptan işittin bir ses
    soracaklar unutma ha

    eğer yok ise imanın
    cehenneme varır canın
    semaya çıkar figanın
    yakacaklar unutma ha

    ruhsati ölüm korkusu
    san ıslah eder herkesi
    kaldır dünyadan hevesi
    görecekler unutma ha

    dediği, "bir gün başın son yastığa" adlı eseridir.
  • halk ozanı. ruhsati sivas'ın kangal ilçesinin deliktaş bucağında yoksul bir ailenin çocuğu olarak 1856 yılında doğmuştur. 1899 yılında gene köyünde ölmüştür.
    asıl adı mustafa'dır. "ruhsati" takma adından önce, sırasıyla "icadi", "cehdi" takma adlarıyla da şiirler söylemiştir. ancak ününü, etkisini "ruhsati" takma adıyla söylediği şiirlerde göstermiştir. 16 yaşına dek köyünde kalmış, kusuri'nin saz çıraklığını yapmış, feryadi'den okur-yazarlık öğrenmiştir. bu yıllarda bektaşi tarikatına katılmıştır.
    ruhsati dört kez evlenmiştir. ilk eşi mihri, ikincisi fatma, üçüncüsü ayşe, dördüncüsü mühimme'dir. 23 çocuğu olmuştur. zamansız ölümlerin de etkisi olduğu anlaşılıyor bu çok evlenmelerde. aşık minhaci, en yetişkin oğluyken, onun da ölümünü görme bahtsızlığına uğramıştır.
    ruhsati, yoksul bir ailenin çocuğu olarak, üstelik yetim öksüz yetiştiği için, dahası yaşamı süresince de güvenlikli, erinçli bir yaşama ulaşamadığı, günleri yaşlarla dolu geçtiği için, çeşitli işlere yönelmiştir. bir yandan anadolu'da sazıyla dolaşmış, şiir söylemiş, duvarcılık, değirmencilik yapmıştır. mesleki ile birlikte köy köy dolaştığı anlaşılıyor.
    ruhsati, bir bektaşi dervişidir. gizemcilikle ilgili öğretici şiirlerin yanı sıra, özellikle biçimsel yalınlık, söyleyiş ustalığı, geleneksel halk şiiri geleneğini koruyarak söylediği koşmalarla büyük ün kazanmıştır. etkinlik, saygınlık elde etmiştir. toplumsal olaylar karşısında taşlamacı, iğneleyici dizeleri, şiirleri de özellikle dikkati çekiyor.
    özetle, saz şiiri geleneğini bozmadan, arılığını yitirmeden gizemciliğin özelliklerini de bir kıyıya itmeden, çileli geçmiş yaşamına karşın toplumsal taşlamacılığını da bırakmayan, hem çağının, hem halk şiirimizin önde gelen sayılı ustalarından biridir ruhsati.

    senin bu saçların senin bu buyun
    senin bu benlerin öldürür beni
    senin bu leblerin senin bu sözün
    senin bu dillerin öldürür beni.
  • daha senden gayri aşık mı yoktur
    nedir bu telaşın vay deli gönül
    hele düşün devr-i adem’ den beri
    neler gelmiş geçmiş, say deli gönül

    şu fani dünyada mudunu yüz
    inanmazsan var kitaba yüz be yüz
    evin mezaristan , malın bir top bez
    daha duymadınsa duy deli gönül

    günde bir yol duman çöker serime
    elim ermez gidem kisbü karıma
    kendi bildiğine doğrudur deme
    var iki kamile sor deli gönül

    gördüm iki kişi mezar eşiyor
    gam gasavet gelmiş , boydan aşıyor
    çok yaşayan yüze kadar yaşıyor
    gelde bu dünyayı yor deli gönül

    mevlam kanat vermiş uçamıyorsun
    bu nefsin elinden kaçamıyorsun
    ruhsati dünyadan geçemiyorsun
    topraklar başına vay deli gönül
  • her sabah her sabah dertli edersin adlı eseri seher yeli adıyla erdal erzincan tarafından girdab-ı mihnet albümüne okunan aşık.

    her sabah her sabah dertli esersin
    bilmem ki muradın ne seher yeli
    kerem eyle dost köyüne gidersen
    benim de halimi de seher yeli

    özlem kıyamete kalıyor deyu
    yaralar vücudum alıyor deyu
    derd ü firkat i le ölüyor deyu
    ismimi deftere ko seher yeli

    bozuk dünya sefasına erilmez
    adûlar içinde bir gün görülmez
    bizim bu işimiz burda görülmez
    çekelim ah ile hu seher yeli

    ne yabancı dumanlıdır başımız
    kırk yediye yüz döndürdü yaşımız
    kerbelâ cengine döndü işimiz
    el-aman bir damla su seher yeli

    kerem eyle medineye varasın
    arzıhalim doğru dosta sunasın
    varsın ruhsatîyi eller kınasın
    akıyor gözümden su seher yeli
  • dedim işittin mi ferhat-şirin'i
    dedi aşk yoluna vermiş varını.
    dedim ferhat vermedi mi serini
    dedi düşmanım yok, şer işi bilmem.

    (bkz: dedim dedi)
  • (bkz: bu kadar parayı sana kim verdi)

    beri gel beri gel gözümün nuru
    bu kadar parayı sana kim verdi
    bazı fukaraya bulma kusuru
    mesti kundurayı sana kim verdi

    anandan doğanda kürkün var mıydı
    üryan gelmedin mi börkün var mıydı
    torba torba mecidiyen var mıydı
    tükenmez parayı sana kim verdi

    kuş tüyü döşekte yattın uzandın
    günde yüz bin türlü giydin özendin
    aferin aklına, sen mi kazandın
    bütün bu tarlayı sana kim verdi

    dinle ruhsati'yi ne diyem sana
    sana bir öğüttür sanma ki çene
    çalışmayla verse verirdi bana
    bu köşkü sarayı sana kim verdi
hesabın var mı? giriş yap