rumeli havası
-
deliveren'den (söz sezen aksu, beste cihan sezer, düzenleme aykut gürel). (bkz: hıdrellez).
koparıp bir gül takmıştınız o gün
göğsüme gizli bahçenizden pembe
demiştiniz ne füsunkar durdu
pembe gül sütten daha ak teninizde
ben o gün yandım işte
sabaha doğru üçte
çok zaman oldu, siz evliydiniz
ben kaldım hâlâ o yüreğimin vurgun yediği terkedilişte
gelip gitti ah beni buldu
sevdanın en karası*
baharlarla, sonbaharlar, güzler, yazlar arası
ihtimal ya fikrinize düşersem
tutturun bir rumeli havası
ihtimal ya fikrinize düşersem
tutturun bir rumeli havası . -
(bkz: olmaz böyle şarkı)
-
insana gençlik zamanlarını hatırlatan (nerde o eski günler gibin) leziz bir şarkı. öte yandan siz "ben o gün yandım işte" diye lafa girdiğinizde "sabaha doğru üçte" diye etrafınızdan birileri düetelim şeklinde mırıldanırsa daha bir hoş olan bir şarkı.
bir dafial gaflet neticesi gidiyorum bu şehirden ile karıştırılan bir şarkı aynı zamanda.. iki si de damardır, karışır karışır. -
fena bir güzellik...
-
"yuregimin vurgun yedigi o terkediliste" sozleri soylenirken melodi oyle bir bukulur ki icinizden bir seyler kopar
-
yanlis bulusmalarin yanginlarinin, tesadüflerin karmasik burucu tadinin, iccekisleri gizlemek icin bin hale bürünmenin havasidir biraz da.
siyah beyaz bir kadin bos bir odada dolaniyor, kahverengi olan tek sey bahsedilen o pembe gül sanki. sogukta pencere acik oturuyor; gözlerinde hic bulunmamis bir cocuk hüznü tirnaklarini kemiriyor.
siyah beyazligi kendiliginden bir kadin bos bir odada geziniyor. elinde ucu yanik bir fotograf. gögsünden bir yaprak cikarip, üzerine 'ben o gün yandim iste' yazip katliyor. tekrar gögsüne koyarken...
dagilmadan dolanir sonra kadin, bu sefer bir bicak cikarir. duvara bir kalp cizer...bilerek bos birakir icini.
eski zaman hatirasi. -
-
dinledikçe, damarlarınızdan akar her vuruşu yaylı çalgılarla...
biliyordun da niye söylemedin dersiniz... söylemiştim ya der, dinlemedin mi? -
aşk acısının notalara dökümüdür bu.. beklenti, hayal kırıklığı..tam olması, tam yaşanması gerektiği gibi.. beklenti için vaat yok belki ama iltifat var;
"koparıp bir gül takmıştınız o gün
göğsüme gizli bahçenizden... pembe...
demiştiniz;
'ne füsunkar durdu
pembe gül sütten daha ak teninizde' ..."
bir kere bir de sizli bizli hitap ediş var ki içinde... o uzaklık, olması gereken, aşkın yakınlaşma isteğine karşı, uzak durma refleksi...
"ben o gün yandım işte;
sabaha doğru üçte...
çok zaman oldu, siz evliydiniz;
ben kaldım hala o yüreğimin vurgun yediği terkedilişte..."
bir de umut var hala içinde, ki en kavruk duyguları bile yaşatan, cana can katan da bu değil midir zaten... isyanla karışık, kulağı kirişte; "olmaz ya, hani belki işte" der gibi..
"gelip gitti ah beni buldu
sevdanın en karası...
baharlarla, sonbaharlar, güzler, yazlar arası..
ihtimal ya fikrinize düşersem;
tutturun bir rumeli havası..."
ha, dinleyip efkar yapmak, duble duble rakı içmek için böyle vurulmak şart değildir elbet, kendini şarkıya teslim etmek; şarkının makamına, sezen aksu'nun küskün sesine bırakmak da yeter zaten... -
bir bahar akşamı rastladım size'nin sezen aksu tarafından dillendirilmiş deliveren revizyonu. sizli bizli kibar ve incelikli aşklar ama büyük ve derin fırtınalar. insana füsunkar duran bir pembe gülü düşündürtür sütten daha ak bir tende, içlidir, yaralayıcıdır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap