• tayyip erdoğan'a göre inanılmaz feci bir tanımları vardır. "onlar yunanlı türkler'dir."
  • (bkz: sari saltik)
  • kapıdan girdiğinde karşındaki kendisine benzettiği kişiye rumeli'nin neresinden olduğunu soran kişilerdir. tahminlerinde hiç bir zaman yanılmayan bu kişiler bozuk şiveli türkçeleri ve genelde hep birbirleriyle koloni halinde yaşamalarından ve günün hangi saati gelirse gelsin müşteriyi yemek yemeden bırakmamalarından anlaşılır. 72 yaşındaki kosovalı idari müdürümüzün 10 saniye önce tanıştığı makedon müşterinin bitova'lı olduğunu söylemesi üzerine, kapının önünde sarılıp bitova ulusal şarkısını yeni arkadaşıyla sarmaş dolaş söylemesinden dolayı biz balkan insanının damarlarında akan kanın standart dışı olduğuna bir kez daha şahit oldum.
    komşu kızlarını kardeş gibi gören 3 sokak öteye kadar kız vermeyen bu insanların düğünlerinde çalan vardar ovası'nı dinlemek, turşuları, börekleri ve köfteleriyle birlikte bitmeyen rumeli hikayelerini yerinde yaşamak için bol rumeli türk'lü kadromuzla sizleri esenyork'a bekleriz.
  • siyasal dincilerin saldırıları üzerine özellikle xiv. sonu xx. başında büyük bir göç dalgasıyla günümüz türkiyesine döndükleri için haklarında mesnetsiz ve komik iddialarda bulunan türklük.

    rumeliden göç etmiş türkler hakkında atılan iftiralar; çoğunun balkanlardaki diğer etnik gruplarla karışmış olduğu ve aralarında bolca sayıda dönme olduğu konusundadır. şu açık bir şekilde tekrar edilmeli rumeli türklüğü, anadolu türklüğünden çok daha korunmuştur. bununla ilgilide elimizde bir çok kaynak mevcuttur. örneğin tuna civarında kurulu türklerin yerleşimleriyle alakalı çok fazla detaya girmeden bize sonuç verecek en önemli kaynaklardan biri mihaloğlulları'na ait 1586 tarihli akıncı defteridir. pdf olarak var mı bilmiyorum ama türk tarih kurumundan satın alabilirsiniz. kaynak 1586 yılında tuna nehri etrafında kurulu sancak dediğimiz idari birimlerin etnik ve ve sosyolojik açıdan detaylı sonuç vermekte.

    türkler anadolu'ya geldiğinde ve geldikten sonra köy, nahiye, şehir isimlerine müdehale etmemiştir. bu fetihin çapı ve şöhretine rağmen değişmeyen bir gerçektir. sadece kendi dillerinde ki telafuzu kullanmışlardır. konia - konya, prussa -bursa, nicea-iznik, konstantinopolis - konstantiniyye gibi bu herkesin bildiği şehir örnekleri. cumhuriyet ise türkleştirme politikası olarak özellikle köy ve kazalarda eski isimleri türkleştirmiştir. misalen trabzon şehrini merkez alıp doğuya doğru yerleşim yerlerinin isimlerine baktığınızda batum'a kadar (şevki yılmaz'ın memleketini kapsıyor) neredeyse hepsinin isminin türkleştirildiğini fark edebilirsiniz. türkçe olan isimlere ise cumhuriyet çoğunlukla dokunmayıp, devamlılığını sağlamıştır. türk imparatorluğu sırasında türkçe olan yerleşim yerleri isimlerin %99'u için diyebiliriz ki bunlar genelde köy oluyor, türklerin kurduğu ve yerleştiği köylerdir. bu hem anadolu, hem rumeli için geçerli olan bir husustur.

    osmanlı'nın rumeli fütuhatı sırasında çok büyük miktarda türk nüfusunun rumeliye zaruri veya gönüllü göç ettirildiğini biliyoruz. devletten xiv. asır - xvii. asır arası sosyolojik ve etnik araştırmalar için kayıt tutma alışkanlığı beklemenin abes olacağından dolayı biz bu soruların cevabını ya vergi, tımar için tutulan kayıtlardan, yada bu akıncı defterinde olduğu direkt ordu için tutulan kayıtlardan elde edebiliyoruz.

    mihaloğlu sorumluluk alanında bulunan silistre sancağını ele alalım. 1586 yılı itibariyle silistre sancağı'nda akıncıların yaşadığı 16 nahiye bulunmakta ve bu 16 nahiyeye bağlı yine akıncıların yaşadığı 640 köy bulunmakta. burada verilen rakamlar sadece akıncıların yaşadığı köyler ve nahiyeler için geçerli. örneğin akıncıların yaşamadığı köyler bu sayıya dahil değil. bu 640 köy içerisinde türkçe olmayan sadece 17 köy ismi bulunmakta. bu sonuca göre köy isimlerinin %99,73 ü türkçe. bu arada bu 17 adet köyün isimlerinin bir çoğunun yanında namı-diğer diyip türkçe ismi belirtilmekte. terk edilmiş bir köyün türk yerleşimi sonrası 2 isim kullanılması gibi bir sonuç meydana gelmiş olabilir. tekrarlamakta fayda var akıncı vermeyen köy isimleri bu sayılara dahil değil.

    akıncı defteri gazilerin isimlerini, rütbelerini, mesleklerini -akın zamanı dışında kalan dilimde gazilerin mesleği- tek tek belirtmiş. akıncılar örneği üzerinden tümevarım yaparsak şu çok rahat bir şekilde söylenebilir 1586 yılı itibariyle heterodoks islam dışında bir mensubiyet söz konusu değil. akıncı isimleri arasında ömer, bekir ve osman isimlerine rastlamıyorsunuz. ali, hasan, hüseyin, cafer gibi isimler yaygın olduğu gibi neredeyse kimse tek isimli değil. bir türkçe, bir müslüman ismi örneği çok fazla var turgud abdurrahman, selim timur, timur yusuf, cafer subaşı, kurd ali vb.
    heterodoks islam dedikten sonra günümüz aleviliği manasına gelmediğini eklemekte fayda var. çünkü gazilerin içinde her nahiyede gaza zamanı dışında müezzin ve imamlık yapanlar mevcut. bu mesleklerde yerleşim birimlerinde devamlılık ihtiyacı olduğu için gazilerde rastlanması zordur ancak her nahiyede bulunmaktalar. bu tip heterodoks islam'a ancak arnavutluk'da ki bektaşilerde rastlayabiliriz zira xiv. asırda yeniçeri ocağının kaldırılması sonrası rumeli bektaşiliği türkler arasında bitmiştir.

    1586 mihalloğulları'na ait akıncı defterinin silistre kayıtları üzerinden ne kadar yoğun bir türk nüfusu olduğu hakkında baya bir veri sunmakta. yani rumeli türklüğünün sayısını ve etnik kimliğini dönme denilen, islam'a osmanlı hükümü sonrası ihtida edenlerle ile açıklamak ahmaklık olur. karıştılar lafı ise tamamiyle cahillikten kaynaklanmaktadır. imparatorluklarda bütün etnik unsurlar kendilerini korumaya çalışır, şehirlerde gettolaşır, aynı köyde yaşamaz. herkesin köyü ve mahallesi ayrıdır. günümüzde bile azınlık statüsünde olan türkiye cumhuriyeti vatandaşları son yıllara kadar belirli mahallelerde kendi etnisitelerinden olanlarla beraber yaşamaya gayret etmişlerdir. bu şaşılacak bir şey değil insan ırkının davranış biçimlerinden bir tanesidir. bütün ırklar, dinler beraber huzur içinde yaşıyorduk lafı tamamen safsatadır. beraber huzur içerisinde yaşadığı iddia edilen halklar balkan harbinde birbirlerini katlettiler. bir günde mi unuttular beraber yaşamayı? bu halklar ne kız alırlar, ne kız verirler. aynı dini geçtim, aynı mezhebe mensup yunanlılar ile bulgarlar bile evlenmez. yani balkan türlüğünün diğer etnik unsurlar ile karışması mümkün değildir. çok büyük sayılarda olmasa da balkanlarda bulunan müslüman ama türk olmayan pomak, boşnak, arnavut unsurlarla evlilik muhakkak olmuştur ancak çok ciddiye alınması gereken sayılarda olduğu ile alakalı ne bir veri var ne de sosyolojik tespit yapılabilir. günümüzde akraba evliliğinin sonuçlarıyla alakalı bilgilendirilme yapılmasa türkler arasında akraba evliliği hala yaygın olurdu. köylerde, aşiretlerde ve sülalelerde dışarıdan kız alınıp verilmesi pek yaygın değildir. bu daha önce belirttiğim gibi insan dediğimiz canlının davranış biçiminden kaynaklanmaktadır.

    tüm bunların ışığında rumeli türklüğü ve anadolu türklüğü karşılaştırma konusu hiç bir zaman olmamalı ancak son zamanlarda muhafazakarlık adı altında rumeli türklüğüne komik bir şekilde saldırılması bu konunun verilerle gündeme taşınması gerekliliğini getiriyor. işin daha ilginç kısmı rumeli türklerine iftira atanların önde gelenleri doğu karadenizli. kendilerinin köy isimleri 100 sene önce ya rumca, ya ermenice. aslında asıl incelenmesi gereken konu bu şevki yılmaz gibi doğu karadenizli muhafazakar gözüken tayfanın bu davranış biçimi. bir insanın defo olarak gördüğü bir şeye sahip olup, olmayana saldırması.

    not: rumeli türkü değil, anadolu türküyüm.
hesabın var mı? giriş yap