• alper kul, salih kalyon, altan erkekli'nin rol aldığı sinema filmi. komedi diyorlar. adem kılıç yönetmiş. 21 ekim'de vizyonda. vira bismillah o zaman..
  • ön edit: filmi izledikten sonra fikrim değişti. yol tarif eden arkadaş, salih kalyon ve sümela'nın güvenlik görevlisi hariç trabzon ağzını düzgün konuşan yok filmde. buna başrol alper kul da dahil.

    fragmanı gerçekten güldürmüştür. sonunda şu karadeniz ağzı* doğru kullanan karakterlerden oluşan bir film gördüm ya, gözüm açık gitmez herhalde.

    bok varmış gibi her diziye, filme, reklama komedi öğesi olarak bir karadenizli karakter sokup ellerine yüzlerine bulaştırmalarından bıktım bir trabzon'lu olarak. her lafa "uyy" diye başlayıp "daa" diye bitirmeyi, hiçbir ağızda var olmayan saçma sapan telaffuzlarla konuşmayı, araya da gaybana ve ander kelimelerini serpiştirmeyi karadeniz ağzı olarak yansıtan birçok yapımdan sonra bizim gibi o bölgenin insanlarına ilaç gibi geleceğini tahmin ediyorum. hayır ya böyle bilenleri oynatın, karadeniz kökenli, ailesinde ve çevresinde bu ağızla konuşan karadenizlilerin bol olduğu oyuncuları oynatın. ya da koymayın karadenizli karakter. beceremiyorsanız yapmayın. bu kadar basit.

    bunu hakkıyla yapan oyuncular aklıma geldiği kadarıyla:

    alay cihan, hüseyin avni danyal, ömür arpacı, salih kalyon

    bir de erkan can gerçeği vardır ki kendisi karadenizli değil bursa'lıdır. buna rağmen -bazen yanlış telaffuzları olsa da- karadenizli olmayan biri için oldukça iyidir bu konuda.

    bu öyle kolay kolay öğrenilecek bir şey değil. oranın insanlarıyla sürekli bir arada olmak, yaşamak gerekiyor. bir süre ders alarak öğrenilecek kadar basit değil. çünkü bu ağzı bilen, konuşurken "gidecum mu diyeyim, gidecoum mu diyeyim, gidezeem (!) mi diyeyim" diye düşünmez, ağzından otomatik olarak çıkar. ders alıp öğrenmeye çalışan düşünür, ve genellikle yanlış telaffuzu seçer. düşünmezse de zaten yeni bir dil uydurup iyice saçmalar. kaldı ki karadeniz ağzı diyoruz ama; trabzon içinde bile merkez'de farklı konuşulur, tonya*'lı farklı konuşur, akçaabat'lı farklı, sürmene'li farklı. diğer bir ilde, rize'de, artvin'de bambaşka konuşur insanlar. bilmeyen farkı tam olarak anlayamaz. ama hadi köyler, ilçeler arasındaki farkları boşverdim.

    herhangi bir yabancı dilde de olduğu gibi karadeniz ağzını bildiğimiz latin alfabesi kullanarak yazıya dökmek mümkün değildir. nasıl ki sözlüklerde telaffuzu gösteren özel semboller kullanılıyorsa burada da ancak bu şekilde yazıya dökülebilir doğru telaffuz. -a harfi bazen a diye okunur, bazen a-e karışımıdır. p'ler b de olabilir, p-b karışımı da. bazı ç ler ç değil çze'dir. (olmuyor gördüğünüz gibi). bunları niye anlattım. çünkü bunu çok görüyoruz filmlerde, dizilerde.

    örnek verelim:

    geliyorum kelimesini telaffuz edecekse bilmeyen kişi, bunu nasıl yapıyor? bir kağıda "geliyrum" yazın ve istanbul türkçesiyle okuyun. dümdüz "geliyrum" dediniz ama yanlış telaffuz ettiniz. dizilerde, filmlerde gördüğümüz genelde bu. doğrusu nedir? ilk harf k-g arası bir sesle, -l harfi kalın, i harfi ı-i arası bir ses, -u harfi ise neredeyse -ı olarak telaffuz edilecek.

    yani latin alfabesiyle yazmaya çalışarak (k-g)+(e)+(kalın l)+(ı-i)+(y)+(r)+(ı)+(m)

    şimdi okumaya çalış. ağzın burnun yamuldu değil mi?

    sadece telaffuzla da bitmiyor iş. cümledeki söz dizilimi bile farklı. "bana dedi ki" değil "dedi bana ki" denir genelde. buna benzer çok örnek verilebilir. aklıma gelirse veririm.

    günlük konuşmada kullanılan kelimeler değişiklik gösterir. kimseden "sikildum" diye bir kelime duyamazsınız. sikildum yoktur, darlandım vardır. sen robot gibi dümdüz sikildum dersen "ben karadenizli değilim" diye bağırırsın. bir de kullanılan yerel kelimeler vardır. fışkı, zizil, afkurmak, ander, gaybana, davun çıksın başına-ağzına, bokyiyen vs.

    her cümlenin ortasına, sonuna -da eklemek de en sık rastlanan yanlışlardan. -da nın kullanımı belli durumlarla sınırlıdır. karadenizli kafasına göre -da koymaz her yere. şu an aklıma gelen kullanımlarını sıralayayım:

    geliyorsun değil mi? ------- geliysın da? (burada "değil mi" anlamında kullanılıyor.)

    dursana! ------- az dur da!. (yapsana - etsene veya bunların olumsuzları yerine kullanılıyor. burada da "biraz" yerine "az" kullanıldığını görüyoruz. yaygın olan budur.)

    - nergis çay bahçesi nerde*? - orada ya işte görmüyor musun? ------- haurda* da görmiy misın?

    (bu örnekte de "ya" yerine kullanılıyor. burada sözü edilen tabi ki cümle sonundaki "ya". ama ergen genç kızların "çok tatlı yaaaa"sındaki ya değil.)

    not: bu entryi yazmaya başlarken bu kadar uzayacağını tahmin etmemiştim. dolmuşum resmen, dilbilgisi dersi gibi oldu. ama işte burdan anlaşılıyor ki bu iş kolay değil. bu kadar şeyi sıfırdan öğrenmeye çalışırsan çok zorlanırsın. ama karadeniz kökenli, oranın insanlarıyla yaşayan, kulağı da iyi olan insan bütün bunları istemdışı kapıyor. konuşurken de "bu nasıl söylenirdi" diye düşünmüyor.

    kısacası bu işi bilen yaptı mı mükemmel olur. bilmeyen yaptı mı çok sırıtır. karadenizli karakterleri hakkıyla canlandırılacaksa kullanın. yoksa kullanmayın. böyle filmleri örnek alın.
  • fragmanda temelin "gene vurdun adami" deki adami tonlaması başka hiçbir filmde ya da dizide görülmemiş duyulmamış bir karadeniz repliği olarak insana "hah işte böyle ya" "hakkatten" falan dedirtip sevindirmiştir. ayrıca son iki günde karadenizliler tarafından facebookta paylaşma rekoru kırmıştır filmin fragmanları.
  • fragmanını izleyip izleyip tekrar gülüyorum. çok ses getirecek çok. üç günde facebook listemde karadenizli olan herkes paylaştı videolarını. olmayanlar da öve öve bitiremedi. herkeste bir "çıksa da izlesek" havası var. karadenizli karakterleri işi bilenler oynadığı zaman böyle ilgi görüyor işte. insanlık eldi mi demel?
  • fragmanıyla bi hayli sikko olduğu anlaşılan film. neresi komik geliyor, neresi yarıyor anlamak mümkün değil.
    bitmek tükenmek bilmeyen sözde karadeniz ve laz komikliğini temcit pilavı gibi önümüze getirip, fıkralarla türkiye havası yaratılması da ayrı bir dünya.
  • (bkz: etma)
  • ilk sızan kareleri ile yararken yayınlanan fragmanı ile sinirlendirmiş yapım. bir baltalama işlemi ancak böyle yapılırdı. yol tarifi konusu abartı içerse de çok güzel bir sahne idi. cami sahnesi yıllardır kredisi tükenmeyen fıkraların devamıydı. fragman ise neresinden tutulsa elde kalıyor. belden aşağı espiriler gibi duyarlı karadeniz insanını soğutan bir giriş, trabzon ağzından bariz sapmalar ve sonuçta biz bu kadar yapabiliyoruz mantığı. birisi bu arkadaşlara "bizim sevmeye hakkımız yok mu" cümlesinin trabzon ağzında nasıl söyleneceğini öğretememişse ve bu arkadaşlar bu cümleyi gayet yarı trabzon-yarı istanbul ağzıyla kullanıp fragmana koyuyorlarsa söylenecek bir şey yok zaten.

    bir de o temel ne yahu. yorumsuz.
  • 16 aralik 2011 de vizyona girecek olan film.

    (bkz: boxofficeturkiye)
  • adres tarifi görüntüsü abartı olsa da güzeldi.

    cami vaazı çok çok güzeldi, daha 1 ay öncesinden heyecanlandırdı filmin çıkacağı tarihe dair.

    ama fragman çok kötü be. yani illa bir konusu olması gerekiyor eyvallah da, sanki olmayacak gibi duruyor bu film.

    ilk sızan görüntülerde trabzon şivesine en yakın uyarlamasıyla bir film izleyeceğiz demiştik de o dediğimiz olmayacak gibi malesef. umuyorum yanılıyorumdur sözlük.

    edit: iyi ki de zamanın ötesine gönderilmiş de hatırladım böyle bir entry yazdığımı. aynen de dediğim gibi çıktı sözlük. hayatımda izlediğim en kötü tv trabzon uyarlamalarından bir demet gibi bir filmdi. yani o oyuncu kadrosundan niye tutup da trabzonluluğa ve trabzon şivesine en uzak iki adamı filmin alırlar tepesine oturturlar şaşırdım açıkçası. konu ayrı rezalet, hiç komik değil. araya sıkıştırılmış trabzona has "korum o kafaya bi odun" ya da "teke tek atlay mısın" gibi laflar hep havada kalıyor, sırf söylenmek için söylenmiş. hatta sadece söylenmişlikleriyle kalsalar iyi, birkaç tanesini filmin farklı yerlerine de serpiştirmişler ki iyice dikkat çeksin diye. hele hele de o kolbastı neydi öyle ya? televizyon programlarına çıkıp da angut angut figürleri izleyen herkese kolbastı diye yutturmaya çalışan bilimum üniversite kolbastı gruplarının oynamalarından bile kötüydü.
    sırf türkiye'deki bütün insanlara hitap edeceğim diye trabzon kültürü, insanı ve yöreye has espriler bu kadar mı kötü lanse edilir, bu kadar mı kötü film edilir diye düşünmeden edemiyorum. beklentilerim o kadar yüksek olmasaydı belki de bu kadar tepki vermezdim.

    eğer ki burdan sesimi birileri duyabiliyorlarsa, rica ediyorum, bir sonraki doğu karadeniz yöresine has bir film/tiyatro/dizi yapılacaksa gidin bir danışman tutun. bulamazsanız gelin beni bulun. hat safhada bir uğraşım olmamış olsa da 2 senelik bir tiyatro eğitimim var küçükken aldığım. bu zamana kadarki hayat tecrübemi de işin içine katar ortaya bu konuda kaliteli bir yapım çıkarmanıza yardımcı olurum.
hesabın var mı? giriş yap