• 1930 larda atatürk'ün özel kalem müdürlüğünü yapmış, 28 eylül 1959'da türkiye'nin tokyo büyükelçisi iken, refik koraltan başkanlığındaki türk heyetinin japonya ziyaretini tamamlayıp ayrılmasının ertesi günü eşi ile birlikte intihar etmiş olan türk diplomatı.
  • refik koraltan’ın intihara sürüklediği söylenir.
  • dikkat uzun entry!

    erken cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden olan 1934-1945 arasında atatürk'ün ve inönü'nün özel kalemi (kalem-i mahsusu) olarak görev almış ve onlarla birlikte pek çok kritik meselenin, görüşmenin birinci elden tanığı olmuş süreyya anderiman ve intiharı hakkında bilinen o kadar az şey var ki... benim gibi kuruluş ve sonrası döneme ilişkin bu kadar ilgili birinin bile bir-iki hafta öncesine kadar radarından kaçan süreyya anderiman'ın, eminim birçoğunuz şu ana kadar adını bile duymadı. normalde hayatı romanlara, belgesellere, filmlere konu olması gereken böylesi biri hakkında birazdan okuyacaklarınızı, başka bir yerde görmeniz mümkün değil! valla kusura bakmayın ama bu konuda hiç mütevazı olamayacağım, zira çok uğraştım.

    öncelikle hemen şunu şöyleyeyim; süreyya anderiman hakkında yazılmış -görebildiğim kadarıyla- iki akademik çalışma var: ilki zübeyir uzun'un atatürk ansiklopedisi'nde yayımlanan süreyya anderiman maddesi. ikincisi ise yüksel özgen ve mehmet şah özcan tarafından kasım 2022'de atatürk araştırma merkezi dergisi'nde yayımlanan "süreyya hüsnü anderiman’ın mesleki kariyerine bir bakış" adlı makale. her iki çalışmada da hayli güzel ayrıntılar bulunmakla birlikte süreyya anderiman hakkında merak edilen iki hususa, kendisini ve eşini nasıl öldürdüğü ve hakkındaki "casusluk" iddialarına ya hiç değinilmemiş ya da üstün körü geçiştirilmiş.

    birazdan bu iki hususa ayrıntılı bir şekilde anlatacağım ama öncelikle süreyya anderiman kimdir bir tanıyalım. şu ilginç soyadıyla başlayayım. 1900'de süreyya bey olarak doğan birinin soyadı kanunu çıkınca kendisine neden "anderiman" gibi daha önce pek duyulmamış bir soyad seçtiği sorusu akla gelebilir. valla ben bir iki sözlüğe baktım ve "andarıman: anılara değer veren ve saygı gösteren kişi" gibi bir şeyler buldum. demin makalelerinden bahsettiğim özgen ve özcan' ise bu soyadın, firdevsi’nin şehname'sinde anderiman / andariman/ enderiman/ endirman olarak geçen turan hükümdarı afrasiyab zamanında iranlılarla yapılan savaşlara katılmış cesur ve kahraman bir savaşçının adı olduğunu ve süreyya bey'in de soyadını buradan almış olabileceğini öne sürmüşler.

    her ne kadar süreyya anderiman'ın ismi ve soyadı pek tanıdık gelmese de pek çok atatürk fotoğrafında kendisiyle karşılaşmış olmanız mümkün. çünkü süreyya anderiman, 22 aralık 1934'ten 10 kasım 1938'e kadar cumhurbaşkanı mustafa kemal'in özel kalemi, tercümanı ve bu dönemdeki pek çok fotoğrafta atatürk'ün hemen yanı başındaki kişi. örneğin bkz. 1, 2, 3, 4, 5, 6,7.

    süreyya anderiman o kadar kritik bir kişi ki kendisinden önceki özel kalem hasan rıza soyak ya da kendisinden sonraki özel kalem haldun derin gibi anılarını yazmış olsaydı kimbilir neler öğrenecektik. atatürk'ün bütün gündelik işlerinin planlayan, resmi-özel her türlü yazışmalarını yapan, dil, tarih ve kültür çalışmalarında bizzat yanında bulunan, agop martayan dilaçar'la birlikte atatürk'ün geometri kitabının hazırlayan, hatay meselesiyle yakından ilgilenip atatürk'e bilgi aktaran, hastalık sürecinde ve son günlerinde yanında bulunan süreyya anderiman hakkında bildiklerimiz, başkalarının anılarında ona ilişkin yer alan bazı bilgi kırıntıları ve de saçma sapan spekülasyonlar. bu spekülasyonlardan birine göre atatürk’ün istanbul ve yalova’da olduğu bir sırada cumhurbaşkanlığı özel kalem müdürü süreyya anderiman sağlık bakanlığı müsteşarı dr. asım arar’a telefon ederek “köşkü karıncalar bastı, atatürk kaşıntıdan şikayetçi, bir çare bulun.” demiş. doktor ve diğer sıhhı personelden oluşan sekiz kişilik karınca arama ekibinin çalışmalarını dr. nuri refet korur “evet kırmızı renkte küçük karıncalar gördük” diye açıklamış ve güya ilgili mütehassıslar da; bu tip karıncaların çin’den avrupa’ya geldiğini ve etle beslendiklerini söylemişler! (bkz. turgay şık, atatürk nasıl öldürüldü.)

    süreyya anderiman, mustafa kemal'in ölümünün ardından ise 5 eylül 1945'e kadar bu sefer de yeni cumhurbaşkanı ismet inönü'nün tercümanı ve de özel kalemi (bu arada aslında ismet inönü'nün asıl özel kalemi, galatasaray'ın ve milli takımın efsanevî kalecisi turgay şeren'in babası sabit şevki şeren. ancak sabit amca kendisinin yerine süreyya anderiman'ın özel kalem müdürü yapılacağını öğrenince sinirlenip istifayı basıyor ve sonradan türkiye sosyalist işçi partisi'ni kuruyor). inönü döneminde anderiman'ın rolü çok daha kritikleşiyor. örneğin 30-31 ocak 1943'te tarsus yenice tren istasyonu'nda winston churchill ile ismet inönü arasında gerçekleşen adana görüşmesi sırasında görüşmelere katılıp inönü ve churchill'e tercümanlık yapan kişi süreyya anderiman.

    4-6 aralık 1943 tarihli son derece kritik ikinci kahire konferansı sırasında inönü ve roosevelt'in yaptığı baş başa görüşmede, her iki tarafın dışişleri bakanları (numan menemencioğlu ve laurence steinhardt) dışında görüşmeye katılan tek kişi olarak türk tarafının tercümanlığını yapan ve şu vidyoda, churchill arkasındaki kısa kişi süreyya anderiman'ın ta kendisi.

    son olarak, birleşmiş milletler'in kurulmasıyla sonuçlanan san francisco konferansı heyetinin nisan 1945'te çekilen şu fotoğrafında abdülhak şinasi hisar'ın sağındaki, dışişleri bakanı hasan saka'nın tam arkasındaki kişi de yine süreyya anderiman.

    bu son fotoğraf önemli. fotoğraftaki 17 kişilik türk heyetinden, aralarında anderiman'ın da bulunduğu 11 kişi, 26 haziran 1945'te sonlanan konferanstan aylar sonra ve "anlaşılamayan sebeplerden dolayı" 7 eylül 1945'te, türkiye'ye dönebilmiş! 8 eylül 1945 tarihli cumhuriyet gazetesi'nin çok şükür kavuşturana diye dalga geçtiği, tayyareye binmekten korktukları için trenle yurda döndüklerini söyleyen heyet üyelerine ilişkin haberinin hemen altında ise başka bir ilginç haber var: süreyya anderiman dışişleri bakanlığına iade edildi. gerçekten de heyetin türkiye'ye ayak bastığı 7 eylül'de yayımlanan resmi gazete'de süreyya anderiman'ın görülen lüzuma binaen asıl görev yeri olan dışişleri bakanlığı'na iade edildiği yazıyor. bkz. https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6103.pdf

    görülen lüzumun ne olduğuna ilişkin ipucunu ise anderiman'dan boşalan inönü'nün özel kalem müdürlüğüne atanan haldun derin'in anılarından görebiliriz. çankaya özel kalemini anarken adıyla yayımlanan anılarının 196 ncı sayfasında şunlar yazılı (doğan kitap, 2017):
    "28 nisan-26 haziran arası san francisco'da toplanan birleşmiş milletler konferansı'ndaki türk murahhas heyeti'ne, özel kalem müdürümüz süreyya anderiman, geçici görevle umumi kâtip olarak katılmıştı... konferans boyunca amerika'da kendi girişimi ile bazı makamlarla özel ve kişisel amaçlarla temaslarda bulunmuş olması üzerine, anderiman'ın eski memurluk yeri olan dışişleri bakanlığı topluluğunda bir göreve atanmasına karar verilmiş."

    san francisco konferansı'na türkiye'den katılan gazeteci ahmet emin yalman'ın kulağı deliktir, muhtemelen onun haberi vardır anderiman'ın "temaslarından" diyerek 1970'te yayımladığı anılarına (yakın tarihte gördüklerim ve geçirdiklerim) baktım ama nafile! yalman'dan öğrendiğim tek şey, heyetin amerika'ya gidişinin oldukça zorlu olduğu, uçakta nefessiz kaldıkları, dışişleri bakanının burnundan falan kan geldiği oldu. yani o 11 kişinin iki ay süren tren yolculuğunu göze alıp tayyareye binmemelerinin haklı bir sebebi varmış meğer!

    işte tam da bu noktada yalçın küçük'ün 1979 tarihli türkiye üzerine tezler'nin ikinci cildinin 293 üncü sayfasında garip bir iddiaya rastladım. yalçın küçük; türkiye'nin, ikinci dünya savaşı sonrası amerika ile sovyetler arasında kendi dış politikasını oluşturmaya çalıştığı bir sırada, abd'nin ankara'daki büyükelçisi laurence steinhardt'ın, 1945 yılı mart ayında cumhurbaşkanı ismet inönü'nün özel sekreterinden bilgi alabildiğini, inönü'nün görüşlerinin "sızdırıldığını", bu "sızdırma"yı yapanın ise amerika birleşik devletleri'nin <<adamı>> olduğu anlaşılan süreyya anderiman olduğunu yazmış. yalçın küçük üfürmüş mü yoksa doğruluğu var mı diyerek abd'nin 1945 tarihli foreign relations adlı -gizlilikleri kalkan- diplomatik yazışmalarını aradım buldum. gerçekten de yazışmaların 1224 üncü sayfasında, steinhardt'ın abd'ye çektiği telgrafta ingilizce olarak şunlar yazıyor:

    --- `the ambassador in turkey (steinhardt) to the secretary of state` ---
    still later in the evening, the president’s (16) confidential secretary (17) intimated that if no demands are made by the soviet government which infringe turkish sovereignty “such as a request for bases on turkish territory”, the negotiating of a new treaty would encounter no obstacles from the turkish government. anderiman said that notice of termination of the treaty has been expected by the turkish government for quite some time.

    16. ismet inönü.
    17. süreyya anderiman, director of president inönü’s private secretariat.
    --- ankara, march 22, 1945—noon. [received 2* ---

    yukarıdaki belgeye 1970'lerde ulaşan yalçın küçük, bunu şöyle tercüme etmiş: "gecenin geç saatlerinde, cumhurbaşkanın özel sekreteri, sovyet hükümeti'nden türkiye'nin bağımsızlığı ile bağdaşmayan "türk topraklarında üs isteme" gibi istekler gelmezse yeni bir anlaşma için görüşmenin, türk hükümeti'nin bir engellemesiyle karşılaşmayacağını sızdırdı."

    "the president’s confidential secretary intimated that" ifadesindeki intimate kelimesi türkçe sözlüklerde (ör. tureng) "ima etmek, çıtlatmak, üstü kapalı söylemek, sezindirmek" olarak geçiyor. yani evet, diplomaside belki buna "sızdırmak" da denebilir gibi sanki.

    şimdi bütün bu kaydı kuydu yapılmış bilgi ve belgeleri bir araya toplarsak ortaya şöylesi ilginç bir sonuç çıkıyor: 22 mart 1945'te süreyya anderiman amerika'ya bilgi "sızdırdı" ve bundan tam bir ay sonra cumhurbaşkanının özel kalemi olarak değil ama türk heyetinin genel sekreteri sıfatıyla ve geçici görevle san francisco konferansı'na katılmak üzere amerika'ya gitti. bu demek oluyor ki türk tarafı henüz bir "sızdırmanın" farkında değil. çünkü farkında olsa böylesi bir görevlendirme yapmazlardı heralde!? fakat ya bu "sızdırma", san francisco görevlendirmesi yapıldıktan sonra anlaşıldı yahut da -haldun derin'in de yazdığı gibi- süreyya anderiman'ın san francisco'daki bazı makamlarla özel ve kişisel amaçlarla temaslarda bulunması dikkat çekti ve türkiye'ye ayak basar basmaz görülen lüzuma binaen cumhurbaşkanlığı özel kalemliği görevine son verildi!

    fakat tam da burada işler daha da karışıyor. görevden alındıktan iki ay sonra, 8 kasım 1945'te süreyya anderiman oslo ortaelçiliğine atanıyor. https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/6152.pdf ülke güvenliğini ilgilendiren son derece önemli bir konuda başka bir ülkeye bilgi "sızdıran" birini, cumhurbaşkanının özel kaleminden alıp iki ay sonra elçi yapmak pek mantıklı durmuyor; meğer ki bu atama, norveç gibi savaştan yeni çıkmış bir ülkeye yapılan uzaklaştırma amaçlı bir "sürgün" değilse! sürgün veyahut değil ama süreyya anderiman 8 şubat 1946'dan 27 mayıs 1957'e kadar 11 yıl gibi hayli uzun bir süre fedekârane ve başarılı bir şekilde oslo'ta elçilik yaptıktan sonra trajik sonunun yaşanacağı tokyo'ya atanıyor.

    tokyo'ya ve malum trajediye geçmeden önce hemen araya girip süreyya anderiman ve eşi nükhet anderiman'dan bahsedeyim biraz. hicâz kumandanı ferik münir paşa'nın torunu olarak 1900'de tâif'te doğan süreyya bey, günümüzdeki adı özel pangaltı ilköğretim okulu ve lisesi olan ve halit ziya uşaklığil'in de okuduğu mechitariste ermeni koleji'nde okurken, 1912 yılında robert koleji'ne geçiyor. 1919'da robert'ten mezun olduktan sonra martin luther'in almanya’daki memleketi eisleben'de bulunan ve luther gymnasium adını alan eisleben gymnasium'da okumuş. 1926'da ise mütercim olarak dışişleri bakanlığı'nda çalışmaya başlamış. 1928'de ankara hukuk'u bitiren ve aynı yıl, 1933'e kadar kançılar olarak görev yapacağı new york başkonsolosluğu'na tayin olan süreyya anderiman, bu görevi sırasında da bir taraftan çalışıp bir taraftan da columbia üniversitesi'nde yüksek lisans yapmış.

    12 ağustos 1939'da ise kendisinden 16 yaş küçük olan nükhet beler ile evleniyor. istanbul notre dame de sion mezunu olan nükhet hanım; uzun süre amerika'da müteahhitlik yapan, ittihatçılığıyla, atatürk'e amerika'dan alınan savarona yatınının satın alınma sürecinde talep ettiği komisyonla ve varlık vergisine ilişkin "çok olumlu duygu ve izlenimleriyle" maruf olan tüccar nuri aziz beler ile soyu şekerci hacı bekir efendi'ye dayanan fatma ferhunde beler'in kızı. nükhet hanımın iki kardeşi var: süheylâ sarı ile yazar turan aziz beler. ilginç bir bilgi olarak ekleyeyim; sonradan turan aziz beler'in eşi olacak beria hanım, atatürk'ün 1934'te çanakkale'de dansa kaldırdığı kişi.

    anderimanlar ile belerler gibi iki zengin ailenin düğünü de görkemli olmuş. dahası damat, atatürk'ün özel kalemi olduğu için bakanlar (adliye vekili fethi okyar, dâhiliye vekili faik öztrak, hariciye vekili şükrü saracoğlu, maarif vekili hasan âli yücel), istanbul valisi lütfü kırdar ve daha birçok tanınmış ve güzide kişi katılmış düğüne. evlendikten hemen sonra 1940'da doğan oğulları münir'in hikayesine birazdan gelcem ama önce şu tokyo meselesinden bahsedeyim.

    süreyya anderiman nisan 1957'de japonya büyükelçisi oluyor ve 11 yıl kaldıkları oslo'dan 8500 km ötedeki tokyo'ya taşınıyorlar. demokrat parti'nin güçlü başbakanı adnan menderes tam da bu aylarda japonya'ya resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. anderiman'la karşılaşıyorlar mı karşılaşmıyorlar mı herhangi bir bilgi ya da fotoğraf mevcut olmadığından emin değilim. fakat tam iki yıl sonra nisan, 1959'da bu kez milli savunma bakanı ethem menderes japonya'da ve anderiman'ın bu ziyaret sırasında kendisine eşlik etmiş olması hayli olası. bu resmi ziyaretlerin niye bu kadar üzerinde durduğuma şimdi geliyorum. savunma bakanından beş ay sonra eylül 1959'da, bu sefer de -sonradan adı tokyo canavarına çıkacak olan- tbmm başkanı refik koraltan gidiyor tokyo'ya.

    koraltan'ın ziyaretinden bir gün sonra 28 eylül 1959'de, 59 yaşındaki süreyya anderiman ile 43 yaşındaki nükhet anderiman'ın cesedi bulunuyor elçilik rezidansının ikinci katında. niye ve nasıl öldükleri halen tartışmalı. iddiaların bir kısmı çirkin ama yazmak zorundayım:

    - yalçın küçük'ün yukarıda zikredilen kitabındaki ilgili dipnotta geçen "karısının ruh hastası olduğundan ve o sırada tokyo'yu ziyaret eden kadınlara aşırı düşkün refik koraltan ile ilgili bazı söylentilerin dışında hiçbir bilgi yok" ifadesi iddialardan biri.

    - gazeteci gürkan hacır ise cumhuriyet tarihinin en çapkın siyasetçisi olarak tanımladığı koraltan'ın vukuatlarını birbir sıraladıktan sonra lafı 1959'daki tokyo gezisine getiriyor ve şöyle yazıyor: "gezi süresince nükhet hanım, koraltan ile fazla yakınlaştı. bu yakınlık yatak yakınlığına dönüştü mü bilinmez ama aynı gece korkunç bir olay yaşandı. büyükelçi, karısını boğarak öldürdü, ardından da tabancasını alnına dayayarak tetiği çekti. anderimanlar'ın cansız bedenlerini ateşemiliter ertuğrul alatlı (alev alatlı'nın babası) buldu."

    - bunların haricinde bir diğer iddia ise koraltan'ın büyükelçiden, japon imparatorunu türk elçiliğinde kabul etmek istediği yönünde saçma isteklerinin olduğu ve büyükelçiyi karısının yanında azarladığı,

    - eşinin psikolojik sıkıntılarının olduğu, tokyo'ya gelmeden önce almanya'da tedavi gördüğü,

    - karısının uyku ilacı içerek öldüğü, bunun üzerine kendisinin de silahıyla intihar ettiği,

    - eşini kıskançlık krizi içerisinde boğarak öldürdüğü ve akabinde intihar ettiği.
    ....

    bu iddialardan hangisinin doğru hangisinin uydurma olduğunu ortaya çıkarabilmek için dibe dalıp kum çıkardım. şöyle ki; olaydan 23 yıl sonra 10 mart 1982'de milliyet gazetesi'nin konu hakkında röportaj yaptığı ve anderiman'ların tokyo'daki cenazesine görevli olarak katılan eski taipei büyükelçisi cemal vafî, ilginç beyanlarda bulunmuş. demiş ki; nükhet anderiman'ın ölüm nedeni boyun kemiğinin kırılması iken süreyya anderiman'ın ölüm nedeni ise yüksek dozda uyku hapı. yani süreyya anderiman karısını boğmuş yahu! büyükelçi cemal vafî ifadesinde, olayın cinayet olduğuna yönelik defin raporunun japonlar tarafından hasıraltı edildiğini, çünkü dava uğruna intihara (harakiri) tutkun japonların, anderimanların ölüm nedenlerini karşılıklı intihar şeklinde açıkladığını söylemiş. olaya bak!

    neden intihar ettiklerine ilişkin de açıklamalarda bulunmuş cemal vafî. buna göre;
    - intihardan bir gün önce gerçekleşen tbmm başkanı refik koraltan'ın resmi ziyaretinde japon tarafından beklediği önemi görememesinin hıncını büyekelçiyi azarlayarak aldığı,
    - zaten duygusal biri olan büyükelçinin yatıştırıcı ilaçlar kullandığı,
    - daha önce federal almanya'da tedavi gören eşi nükhet anderiman'ın ise o gece ruhi depresyon geçirdiği, aşırı alkol tutkusuna ilaveten müsekkin kullandığı ve koraltan'ın ziyaretinin son günü büyükelçilikte japon tarafına verilen resepsiyonda karşısına çıkanlara sataştığı, hatta japon imparatoru hirohito'nun temsilcisi ve küçük kardeşi prense hakaret ettiği, yakışıksız bir tarzda prense içki alması için ısrarda bulunduğu, prensi kolundan yakalayarak fotoğraf çektirmek için sürüklediği ve bunları koraltan'ın izlediği....

    bu vukuatlı gecenin ertesi günü, koraltan'ın başkanlığındaki parlamento heyetini ankara'ya uğurlayan süreyya anderiman'ın konutuna dönüp eşinin gırtlağını sıkarak boğduğu ve ardından da bir kutu uyku hapı alıp intihara giriştiği ve saatler sonra bulunduklarında kadının öldüğü, eşinin ise hırıtlılar içinde inlediği ve çok geçmeden iki saat içinde de öldüğü yazılmış 10 mart 1982 tarihli milliyet gazetesi'nde.

    japonya'nın tahsil ettiği özel uçakla istanbul'a getirilen cenazeler, 11 ekim 1959'da şişli camii'nde kılınan cenaze namazını ve askerî töreni müteakiben zincirlikuyu mezarlığı'na defnedilmiş ve olay böylece kapanmış. aslında kapanmamış; çünkü cenazeler kaldırıldıktan 6 ay sonra 27 mayıs 1960 darbesi oluyor ve dışişleri bakanlığı koltuğuna, süreyya anderiman'ın robert kolejinde yıllarca aynı yatakhaneyi paylaştığı arkadaşı selim sarper oturuyor ve 1 haziran 1960'da gazetecilerin, anderimanların ölümüne ilişkin sorduğu soruya olayın inceleneceğini söyleyerek cevap veriyor. bu incelemenin sonucu ne olduğuna ilişkin bu entrynin yazıldığı an itibariyle herhangi bir bilgi mevcut değil. dahası bu elim olaya ilişkin hakkında ağır iddialar bulunan tbmm başkanı refik koraltan, 60 darbesinde tutuklanarak yassıada'da yargılanıp ölüm cezasına çarptırıldı. daha sonra cezası ömür boyu hapse çevrilen koraltan, 1966'da afla çıktıktan 8 yıl sonra ise öldü. tokyo olayına ilişkin ölmeden önce ne gazetecilere bir açıklama yaptı ne de "bir politikacının anıları- her şey vatan için" adlı anılarında bir şey söyledi...

    anderimanların yaşamı sonlansa da hikayeleri bitmiyor! hani yukarıda süreyya-nükhet çiftinin oğulları münir'den bahsetmiştim ya, işte sırada şimdi de onun da bambaşka bir trajedisi var.

    münir anderiman'ın adı, dedesi hicâz kumandanı münir paşa'dan geliyor. erenköy'de ömer paşa (santral sokak) mevkiinde bulunan üç katlı münir paşa konağında dadı ve uşaklar elinde büyüyen münir, okul öncesi ve ilkokul eğitimini norveç’te almış. daha sonra isviçre’de institute de rosemberg ve lyceum alpinum zuoz’da, almanya ve fransa’da çeşitli okullarda ve tokyo’da -alev alatlı'nın da okuduğu- american high school’da okumuşsa da tahsillerini hep yarıda bırakmış. bütün bu bilgilerle bakıldığında, ayşe kulin’in münir anderiman'ı anlattığı “mr.” dergisinin haziran 1993 tarihli sayısındaki yazısının başlığı o kadar manalı ki: “çöplükte bir soylu.” çöplük ne alâka derseniz, münir'in yazgısı oralara kadar düşüyor.

    norveç, isveç ve danimarka dillerinin yanı sıra almanca, ingilizce ve ispanyolcayı da bilen münir, londra’da academy of political science and economics’te ekonomi tahsili yaptığı esnada ailesinin vefat haberini alıyor ki bu sırada henüz 19 yaşında! 6 yıl sonra ikinci kötü haber geliyor ve süreyya anderiman'ın kardeşi doktor ahmet anderiman'ın ikâmet ettiği ve münir'in doğduğu erenköy'deki üç katlı münir paşa konağı, 7 ağustos 1966 gecesi çıkan yangında kül oluyor. bu arada münir, yabancı bir kadınla evlenip çocuk yapıyor, çok geçmeden boşanıyor, derken geziyor tozuyor, dünyanın dört bir tarafında gitar çalıyor ve tabi dededen babadan kalma mirası har vurup harman savuruyor ve nitekim en sonunda banklarda yatmaya kadar düşüyor.

    1994’de kanal d’de yayımlanan, felleğin sillesini yemiş insanların hayat hikayesinin anlatıldığı ve ayten gökçer'in sunduğu feleğin sillesinin ikinci bölümünde münir anderiman'ın hayatı anlatılmış ama programı göremeden aynı yıl 54 yaşında vefat etmiş münir. bu programın arşiv kayıtları umarım bir gün yayınlanır. o arşiv yayımlanana kadar şu an elimizdeki tek kayıt, caz alemindeki lakabı sunny olan münir anderiman'ın 1992'de istanbul'da bir barda seslendirdiği buona sera signorina adlı parçanın ses kaydı: https://youtu.be/autfmc5lul4

    ha unutmadan, münir anderiman'dan bir şey daha kaldı; babasının youtube vidyosunun altına "daddy flottur" (havalı babacığım) yazan kızı "desirée dísa ferhunde anderiman". büyük büyük nenesi ferhunde'nin adının adını taşısa da dísa adını kullanıyor münir anderiman'ın kızı. 1996 tarihli şu fotoğrafta david bowie'nin sol kolunu attığı ve pabjarni grímsson adlı bir yönetmenle evli olup izlanda'nın bir köyünde at çiftliğiyle uğraşan 4 çocuk ve 2 torun sahibi bu izlandalının osmanlı paşası ferik münir paşa'nın ve sefir süreyya anderiman'ın torunu olduğuna inanmak ne güç!

    2021'de izlanda'da kendisiyle yapılan bir röportajda babası münir anderiman'ın hayatında bir gün bile çalışmadığını, dokuz dil bildiğini, bütün dünyayı dolaştığını, pislik içinde yaşadığını, parasını harcadığını/çaldırdığını, alkolik olduğunu ve yaşamının büyük bir bölümünü amerika'da geçirdiğini söylemiş. ayrıca büyük dedesinin paşa, dedesinin ise atatürk ve inönü'nün özel kalemliğini yapan eski bir büyükelçi olduğundan falan bahsetmiş ama intiharından hiç dem vurmamış. ya bilmiyor ya da olay kendisine hiç anlatılmamış. google'da kendisini arattığında muhtemelen bu entryle karşılaşacak ve google translate sayesinde geçmişine ilişkin çarpıcı ayrıntıları öğrenmiş olacak.
  • sevgili lairocse'nin bu değerli girdisine (#147062192) katkı olarak bende gazeteci emin karakuş'un işte ankara kitabından ilgili bölümü aşağıya iliştireyim;

    "tokyo büyükelçisinin intiharı
    dp kurucularının en çok sevdiği şey dış gezilerdi. cumhurbaşkanı olarak celal bayar, başbakan olarak adnan menderes ve büyük millet meclisi başkanı olarak da refik koraltan , dış ülkeleri dolaşmaya bayılırlardı. giderken kırıkkale yapımı tabancalar, hereke halıları ve karacabey atları yabancı devlet adamlarına armağan olarak götürülür, onlardan alınan armağanlarsa kendilerine verilmişçesine kabullenilirdi. celâl bayar'ın afganistan'da hediye olarak kendisine verilen bir tazıyı devlete 12.000 liraya nasıl sattığı dillere destan olmuştu.
    millet meclisi başkanı refik koraltan, bir pundunu bulmuş, japonya'ya bir gezi yapmıştı. - bu gezinin sonunda tokyo büyükelçisi
    ve eşinin intihar ettikleri haberi geldi. o günlerde bu intihar olayı hakkında çeşitli söylentiler dilden dile dolaştı, ancak çok daha sonra olayın içyüzü aydınlanmış oldu:
    'veriıen bilgiye göre, refik koraltan, tokyo'yu ziyareti sırasında büyükelçi süreyya anderiman’ı çağırarak, japon lmparatoru nikata'yı görmek istediğini, daha sonra lmparatoru büyükelçilik binasında "kabul edeceğini" bildirmiş, bu isteğini japon dışişleri bakanlığı'na iletmesini söylemişti. bu garip öneri karşısında, büyükelçi anderiman şaşırmış ve refik koraltan'a, "japon geleneğine göre, imparatorun sizi kabul ettikten sonra ziyaretinizl iade etmesi mümkün değildir," demişti.
    bu yanıta fena halde sinirlenen ve küplere binen refik koraltan
    süreyya anderiman'ın hemen japon dışişleri bakanlığı'yla ilişki kurmasını istemişti. büyükelçi, refik koraltan'ın bu emri üzerine dışişleri bakanıyla görüşmüş, durumu bildirince, bakanın yanıtı şu olmuştu:
    "güneşin oğlu lmparator'un ne meclis başkanınızı kabul etmesine, ne de davetinizi kabul etmesine imkan yok. japonya’yı teslim alan mc. arthur'u lmparator ziyaret ettiği için milli park'ta 2000 japon intihar
    etti.

    japon dişişleri bakanı'nın bu sözlerini koraltan'a bildiren büyükelçi çok ağır hakaret görmüş, gözleri yerinden fırlayan koraltan, büyükelçiye, "nasıl olur da bir japon imparatoru tarafından kabul edilmem. sizin burada hiç itibariniz yok mu? zaten siz uzun yıllar cumhuriyet halk partisine uşaklık etmiş bir adamsınız. türkiye'ye döner dönmez haddinizi bildireceğim. sizi bakanlık emrine aldıracağım!" demişti.
    bu hakaret dolu sözler sirasında aynı odada bulunan büyükelçinin eşi çok fazla üzülerek bitişik odaya girmiş, bol miktarda uyku hapı alarak intihar etmişti. bir süre sonra eşinin intihar ettiğinin farkına varan süreyya anderiman da, tabancasıyla kendini öldürerek yaşamına son verdi."

    emin karakuş (1977) işte ankara: 40 yıllık bir gazeteci gözüyle, hürriyet yay., s.418-419.
hesabın var mı? giriş yap