aynı isimde "sınav" başlığı da var
  • ömer faruk sorak tarafından çekilmiş ekimde vizyona girecek olan film.başarılı bir fragman yapılmış ,ama türüne dair fikir sahibi olamadık(!)
  • filmin teaserindaki parca icin (bkz: a sık)
  • bu filmde gene bir turk filminin hollywood dan nasil calip, orjinal bir fikirmis gibi turk insanina sundugunu gorucegiz. birde ucleme yapicaklarmis bunu. lisansustu, ve kamu personeli sinavlarini calmalari bekleniyor devam filmlerinde.

    (bkz: the perfect score)
  • filmde, ismail hacıoğlu'nun zamanında aldığı altın portakalı nasıl da tepe tepe haketmiş olduğunu ve de yağmur atacan'ın kendine vakti zamanında bilmeden çok fena laf çaktığını görebilirsiniz. bence sadece ismail hacıoğlu'nun performansı için bile izlenmeye değer, güzel film.
  • fragmanından edindiğim fikre göre hoş ve eğlenceli bir film. ama izlemek lazım, böyle uzaktan atınca olmuyor.
  • aylar öncesinden teaserları yayınlanmaya başladığında "amaan, gençlik filmi işte.sınavın geyiğini yapıp milleti güldürürecekler.bi bok değişmeyecek." diye düşündüğüm bu filmi gün itibariyle izlemiş bulunuyorum ve tüm samimiyetimle itiraf ediyorum : afedersiniz ama bok yemişim o düşüncelerimle ben.

    güzel bir giriş yaptım.ahan da devam ediyorum.evet, bok yemişim.ön yargılı olmanın zararını bir kez daha görmüş oldum ve bu film cidden beni ters köşeye yatırdı.işlediği konu hepimizin bildiği gibi öss stresi ve bu konuyu öyle anektodlarla ele alıyor ki bir yerinde durup "öeh bu da olmazdı yani saçma olmuş" diyemiyorsunuz çünkü olabilir ve oluyordur da yurdumun bir yerlerinde.velilerin ruh halleri çok gerçekçi,aile içinde "sınava hazırlanan çocuğa karşı tutum" çok yerinde resmedilmiş.film boyunca insanın aklında "sen onu bir de bana sor" düşüncesi dönüp duruyor.tamam,çok gereksiz ayrıntılar var ve bazı yerlerde "eeh slogan yeter bu kadar, hadi aksiyona girin" diyorsunuz ama düşünün: filmi izleyen hangi sınav gazisi diyebilir ki "ben bu sözleri duymadım, ben böyle sloganlar atmadım."? şimdi diyeceksiniz film bize bildiklerimizi yaşadıklarımızı anlatıyorsa ne anlamı var.var anlamı arkadaşım.bazı şeyleri bazı insanlara göstermek için bu da bir yol ve iyi kullanılırsa çok etkili olabilecek bir yol.böyle bir film çok uzun zaman önce yapılmalıydı aslen ama şimdi yapıldı.sınava giren herkes için çok geç yapıldı ama daha girmeyenleri düşünürsek onlar için erken.bir şeyler değişsin,değişmesin...

    burda durup gerçekçi olacağım ve filmi izleyen anne babaların çoğunun "evet biz bu çocuğa fazla yükleniyoruz.rahat bırakalım kendi karar versin" demeyeceğinden emin olduğumu söyleyeceğim.ki söyleseler bile bunda ne kadar samimi olacaklar? anne baba tüm içtenliğiyle bu sözleri sarfetse bile karşılarındaki "yarış atılaştırılmış" genç buna ne kadar inanacak? içinden "sktirin ordan.sınavda bi sçiym de görürüm sizi" demeyecek mi?

    filme geri dönecek olursak, bütünüyle şu "hayatın 180 dakikaya sığdırılması" olayını işliyor ve ne kadar uğraşsakta hayatlarımızı sığdıramayacağımızı yüzümüze vuruyor.sınava hazırlanırken dünya üzerinize geliyor sanıyorsunuz ama herkes kendi derdinde(bkz: okul müdürü).sınavdayken dışarda dünya duruyor sanıyorsunuz ama durmuyor ve bunu acı bir sonla farkediyor kahramanlarımız.tahmin edilebilir bir son ama normal bir filmin sonu gibi gelmiyor insana çünkü bizimle ilgili bir film bu. bu sınava bizler de girdik, bizler de böyle gaza geldik soru çalma planları yaptık ve sonunda afedersiniz ske ske girdik o sınava hep birlikte.

    çok uzattım entryi bitiriyorum.bu filmi bir "film" olarak incelersiniz, eleştirirsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz yeri gelir bir "cuma akşamı eğlencesi" olarak görürsünüz o ayrı bir konu. bence asıl olan bu filmin bize "unutmamamız gereken bir dönemi" hatırlatmayı, hem de iliklerimize kadar hatırlatmayı başarması.her şeyden bezdiğimiz, kimimizin yaşamaktan vazgeçtiği bir dönem o dönem ve malesef o dönemi atlatan çoğunluk (ben dahil) bir yıl sonra, kendi yaşadıklarını unutmuş gibi "ehe ehe çalış kazan hacı hepimiz girdik o sınava." geyiklerine giriyoruz.ortaokulda bir hocamın söylediği "beğenmiyorsan oku büyük adam ol sen değiştir sistemi" lafını unutuyorum kolayca ve küçüklerime "sınavda başarılı olma" konusunda ahkam kesmeye başlıyorum."öss'ye ya da herhangi bir sınava hayatının bir-iki yılını veren insan türkiye birincisi de olsa(birinci falan olmadım) başarılı olmuş mudur ki?" sorusunu kendime sorma zahmetine bile girmiyorum.ileride "büyük adam" olunca bu filmin dvdsi umarım arşivimde olur ve izledikçe o dönemi hatırlarım.yine tüylerim diken diken olur mu bilmem ama en azından unutmamış olurum, hayatın "gelip geçici, zamanla atlatılan" bir dönemi olmadığını...
  • the perfect score'un türk versiyonu olacağını dü$ünerek gittiğim film. öss gibi iyi ve daha önce [okul dı$ında, ki onun da konusu farklıydı] kullanılmamı$ bir malzemeyi heba etmezler yanılgısına dü$mü$üm gene*. filmin giri$ bölümü, öğrencilerin gördüğü kabuslar ile umut verdi. emniyet amiri oğlunun sınavı polis sorgusu $eklinde görmesi, a$iret çocuğunun yarı$ atından dü$ünce töre gereği vurulması, doktor olması beklenen çocuğun ameliyatta hata yapması gibi herkesin sınavı kendi korkularına ili$kilendirmesi yaratıcıydı.

    --- spoiler ---
    kurgudaki hata daha filmin ortasına gelmeden ortaya çıkıyor. bir kere öss'yi çalmak isteyen öğrencilerin yumurta kapıya dayanıncaya kadar* daha okul sınavlarını ele geçirmekle vakit kaybetmeleri saçma. okan bayülgen oynadığı karakteri çok güzel dolduruyor, fakat levent lemi çeli$kili bir tip. ba$roldeki gençlerin okuduğu lisenin eski mezunlarından olan levent lemi zamanında kopyacılığın kitabını yazmı$, sonradan ba$arılı bir i$adamı olmu$. okula panele geldiğinde kendisi hakkında söylenenleri yalanlamıyor hatta gençleri kopya çekmek konusunda cesaretlendiriyor bile diyebiliriz. "sistem sana bel altı vuruyorsa sen de ona belden a$ağı vuracaksın" sözünü motto haline getirmi$. lisenin afet rehber öğretmenini göründüğü anda bu kadını yatağı atmayı kafaya koyduğunu anlıyorsunuz zaten. bir yandan eğitim sistemini ele$tiren levent, diğer yandan seksi müdür muavini'ne yaranmak için sahte ahlak pozlarına giriyor.

    ikinci yarıda film büsbütün kopmu$. sanırım senaristler bir noktada durup "paramız arttı, bari jean claude van damme'ı filmin bir ucundan sokalım" demi$ olacaklar. the perfect score'daki gibi sınav çalmaya çalı$malarını izleme umudu da suya dü$üyor böylece. sınava odaklanmak yerine hayatın ne kadar ibne olduğunun anla$ıldığı anlara da yüklenince hem komikliğini hem de sınavın dı$ında da bir hayat olduğu mesajını vermeyi ba$aramıyor.
    --- spoiler ---

    (bkz: ömer faruk sorak/#10182004)
  • beni 3 yıl öncesine götüren, beklediğimden çok daha güzel olan film. ancak filmde şöyle bir hata var: levent lemi karakteri okula söyleşiye mart ayında geliyor. mert ise tarih olarak bu söyleşiden sonra son günde öss'ye başvuruyor. normalde martta öss başvurusu yapmak gibi bir imkan yok. bu gözden kaçırılmış sanırım. ancak bunun dışında gerçekten beklentilerim üstünde, ortalara doğru çok yanlış bir yere gidiyo nasıl toparlanacak derken çok güzel bir şekilde bağlanan, önemli bir film. yönetmenlik ve ismail hacıoğlu'nun oyunculuğu ise çok çok iyi. şaşırtan bir film oldu kısacası.

    edit: geçtiğimiz yıla has bir uygulama olarak, martta başvuru yapılmış össye. film de 2006 öss etrafında döndüğüne göre bu hata değil tam tersine bir dikkat örneğidir. bir kez daha tebrikler o zaman.
  • beklentilerimin çok üzerinde olan bir filmdir, bir çok yerinde sesli olarak güldüğüm gerçekten çok güzel bir film. karakterler, karakter anlatımları ve diyaloglar* çok güzel olmuş. ne desem bilemiyorum, hiç beklemiyordum böyle güzel bir film olacağını.

    düzenleme: şunu da belirteyim sınav filmini hokkabaz filimi ile aynı günde ard arda izledim, hatta sınava hokkabaza yer bulamadığım için gittim, ve şunu söyleyeyim hokkabaz filmi, sınav filminin yanında pek bi sönük kaldı**.
hesabın var mı? giriş yap