• neyi var neyi yoksa bir anda ortaya dök(e)meyen, kolay tükenmeyen, zamanla keşfedip, keşfedilen her yeni bölgede ayrı keyif veren insan çeşidini nitelemek için kullanılan deyim.

    ha peki, iyi bişey mi bu? dozunda olursa evet. gereğinden fazla sır küpü olursa insan başına gelebilecekleri asla tahmin edemez, geldikten sonra da 'aa? sik? tuttuk? hay aksi..' diye dolanır ortada balık gibi *pulp* *pulp* diye.
  • sir kupu deyimdir esasinda saklayan, gizleyen babinda evet, ancak bir de isminde belirtildiği gibi sir tutan bir küp olani vardir. bu küpün sadece katlanmış bir kağıdın geçebileceği bir deliği vardir (kumbara gibi) başka da hiçbir yerinde delik, kapak vs. yoktur. bu küpü evinizin bir köşesine koyarsınız, gelen misafirler yahut aile efradınız kağıtlara hakkınızdaki düşüncelerini, yahut birgün yaşadığınız bir olayı, size çok kızdığını yahut ne bileyim ne çok sevdiğini yazar, katlar kağıdı ve sır küpüne atar.

    sır küpünün herhangi bir yerinde bu kağıtlara ulaşabileceğiniz bir delik kapak vs. olmadığından tüm yazılanları bir sır gibi saklar..ta ki siz onu yere çalıp kırana kadar..içinden ne çıkar o kağıtların kimbilir..yıllar önce evinizde ağırladığınız bir dostun acı sözleri mi şaşırtır yoksa hep çatıştığınız bir dostun aslında hep sizi makbul gördüğünü yazmış olması mı,,bilmem..neyse uzatmayayım budur işte sır küpü..hazindir biraz..
  • üç noktadan oluşan,noktaları birleştirince eşkenar üçgen şekline gelen dövmesi vardır.görmem,duymam,bilmem manasında.
  • ortalığa saçılırsa kuyruğu kaptırmanıza neden olabilecek sırların doldurulduğu, sıralanıp bir güzel istiflendiği, ağzının sıkıca bağlanıp saklandığı küptür.

    lakin küplerin yapıları itibariyle narin ve kırılgan olduğu göz önüne alınacak olursa adamın ya da madamın elinde patlama ihtimali hayli yüksek gibi görünüyor. ben olsam o kadar güvenmezdim.
  • turgay güler bu yalın anlatımlı kitabında aslında dünyayı el altından yöneten rothschild, rockefeller gibi yahudi aileleri ile george soros gibi para babalarının, dünyaya yön vermek adına acımasız hırslarının kökenlerine iniyor. hükümetlerin bu güçler karşısında ne gibi tedbirler alabileceği üzerinden kurgusal bir teori ortaya atıyor.
    kitapta özellikle son dönemde israil ile olan ilişkilerimiz de masaya yatırılıyor. 700 km.'lik mayınlı sınırımızın verimli topraklarından, israil'den satın aldığımız genetiğiyle oynanmış tek sefer ekilebilen tohumlardan ve üstü kapatılan enerji kaynaklarımızdan, aselsan'da şüpheli biçimde hayatını kaybeden mühendislerimize değin bir çok şehir efsanesi halini almış gizemli konuya değiniliyor. bunlar bir çoğumuzun gazetelerden ve haberlerden bildiğimiz belki de unutmak üzere olduğumuz mevzular ki kitapta kurgunun içine son derece basitçe yedirilmiş.
    ayrıca kitap, sık sık başbakana övgü ve mit müsteşarına da saygı ve hayranlık barındırıyor. bence bu kitap edebiyat yada roman kategorisine girmez, zira çok amatör bir dili ve anlatımı var, ancak bir gazetecinin gelecek projeksiyonu olarak, yerli bir teorik belgesel kurgu olabilir. en çok bir gün içinde, kurtlar vadisi tadında da okunabilir.
  • siste hem anın kısıtlı görüşü, hem estetize algılar, hem korku mücadelesi, hem gelecekten yardım tülü talebi var. o kadar yoğun ve karmaşık ki kurtuluş savaşı sanırsın. değil. yalnızca bu yolculuğun kaçınılmaz bir etabı, çeldirici etabı. sis yolculuğu yapanlardan da yapmayanlardan da biz öykülerini alırız, memnun oluruz. canlı sağkalanlar arası muhabbet olasılıkla apayrı düzeyde oluyor. ve susızdırmazlık içeriyor. bu sızdırmazlar aynı zamanda sır küpü oluyorlar, bana her ayrıntıyı anlatmadılar, size de anlatmazlar. (bkz: sisler içinde)
hesabın var mı? giriş yap