*

  • gündüzden belediyenin kestiği suyun sabaha karşı saat 4'te gelmesi hali.
  • official darbe vaktidir.

    04:00 am originals.
    since 1960
    watches that reinforces the action
  • insanın gerek bedensel gerekse de zihinsel olarak en zayıf olduğu andır. bu sebeple bütün askeri hareketlar bu saatte başlar.
  • sevgilimden ayrıldım sabaha karşı 4 sularında...
    kedimi evimin yakınında bir araziye bıraktım..
    deli gibi aradım o saatte ev sahibimi.. kira üzerinden bir sene daha kontratı uzatmazsa evden çıkacağımı söyledim. elbiselerimi tıkıştırdım bir mukavva bavula.. sürekli gittiğim gece kulübünde herkese bedava içki ısmarladım daha sonra...en yakın arkadaşımı arayıp güzel sevgilisine uzun zamandır aşık olduğumu söyledim... bir hafta önce çamaşır makinemi kapımın önüne bıraktığımı ve yerinden kıpırdatmadığımı farkettim. tabaklarımı da, çoraplarım gibi çöpe attım.. bilgisayarıma linux yükledim sabaha karşı 4 sularında... ayrıldığım sevgilimin arama riskine karşı cep telefonumu şehirler arası bir benzincinin florosanla aydınlatılmış lokantasında unuttum. eskiden kalan tüm kasetleri çöpe attım. lisedeki sevgilimin fotoğraflarını yırttım. annemi arayıp ona bir süre kendisiyle görüşemeyeceğimi ve bunun bir ülke meselesi olduğunu söyledim. greenpeace'e internet üzerinden 100 dolar bağışladıktan sonra elimdeki çöpleri sokağa attım. saati sabaha karşı 4'de durdurdum. dördüncü kattan kanatsız uçuş yaptım. 4 kaburgam kırıldı. yazdım bunları şimdi... 4 köşe bir yatakta...
  • uzun süredir hayata dair, kişisel gelişim denilen o haldır huldur koşuşmacaların içinde olmadığımı farkettim.ingilizce bilgim zayıflıyor, lisans bilgilerimi ve akademik görgümü kaybediyordum.sabaha karşı 4 sularıydı.yılmaz erdoğan beni andı, sular kesildi.artık karşı sokağın girişindeki duvara bakınca "kahrolsun faşistler"de yazmıyordu.şimdi de ibrahim sadri beni andı.sabaha karşı 4 suları, ayten alpman koydum pikapa, sonra vazgeçtim çok içime işledi sesi, hemen çıkarttım, bu kez humeyra koydum, beyhude bir saatte olduğumu anladım.korktum kapattım.salona doğru yollandım.tekli koltukta oturmalıydım, saat sabaha karşı 4 sularıydı.ben bu saatlerin adamıydım.saatler kurulmayınca çalışmazlar.biribeni gelip kursaydı ya.. patetik patetik konuşma dedi birisi, kimdi o birisi? ben tekli koltukta sere serpe düşlerken, hayır uyumuyordum tabiki, karşımda bayram gezmesi gibi 3 tane hayali oturuyordu."efendim ben hayali kamil bey" , dedi ve ekledi üçlü koltuğun en başında oturan adam."bunlar da eşim ve çocuğum.eşim hayali muradiye hanım ve çocuğum vahit cenapları kulunuz.

    benim de dilim değişiverdi birden.söylendim mır mır.. "cümleniz şeref verdiler efendim.kendilerini bu fakirhanede mihman etmekle mesuduz.inayet buyrun, affıma sığının, lütfen istirahat eyleyin, efendiler, hanımzadeler, veled-i sultaniler."

    sonra hayali kamil bey önüme tozlu mu tozlu, isli mi puslu bir kitap çıkardı.kitabı el çabukluğu marifet iki sıvazladı, püripak etti.bıraktı masaya ve konuştu: "efendim sebebi ziyaretimiz, size müjde sunmaktır.sabaha karşı 4 suları tabi, mazur görün.fakat takdir edersiniz ki beyefendiciğim, iki gözüm; ancak ve ancak bu saatlerde insanlar mucizelere şaşırmazlar.

    "ama ben şaşırdım, canım efendim" , dedim.. "karşımda sizi böyle, sabaha karşı 4 sularında, güzel güzel kıyafetler içinde, esvaplar içinde görünce, acaba kırklara mı karıştım ben dedim, bakın sandalyede oturmuyorum.sandalyem sallanmıyor.sabah nemazının okunmasına da nereden baksan bir saat daha var." diye de ekledim.böyle deyince ben, hayali kamil bey karısına döndü ve bir dokunuşla onu humeyra'ya çevirdi.sabaha karşı 4 sularıydı, olur böyle şeyler diyebileceğim bir saatti.sonra humeyra'ya dönüşmüş hayali muradiye hanım, bir dokunuşla veledi hayal vahit'i esin engine devşirdi ve ellerindeki çalgı çengiyle dök zülfünü meydane gel terennüm ettiler.kısık sesle, zira komşular ve daha birçok hayali o vakitte uyuyordu, sabaha karşı 4 suları.. humeyra nam muradiye hanım odamdaki pikapı gördü.içindeki lp'yi çıkardı ve ağladı.esin engin nam vahit çocuk, müteveffa takliyatinın nasıl ulvi biri olduğunu anlattı, o da ağladı.ben de ağladım, sen de ağladın o da ağladı, oda ağladı, velhasıl..

    sabaha karşı 4 sularıydı, pikap açık kalmış, odayı vadaaaa çığlıkları içinde yüzleşip eğleşen mosmor reklam şahsiyetleri doldurmuştu.üzerimdeki yorganı kim çekip aldı bilmem, kıçım açık kalmıştı..

    sabah karşı 4 suları..

    (esin enginin anısına, saygıyla..)
  • sabaha karşı 4 suları, bütün şehrin sustuğu sular, durulmayan sular..

    8-5 mesaisi olan hafta içi tutukluların cumartesi ve pazar sabaha karşılarında yudumlayabildiği yalnızlık sofrası. geçen pazar mesela, pencereden yağan ağrılı ince karı izledim. şehir tüm pisliğini kamufle edebilmenin verdiği rahatlıkla en derin uykusundaydı, muhtemelen açık unutulmuş bir kaç ışık yanıyordu. "kaç hayatı taşıyabilir bu şehir?" diye düşündüm, derinliğimizi nerede kaybettiğimizi düşündüm, ben düşünürken beyinlerini stand by a almış insanları düşündüm, neden düşündüğümü düşündüm, düşünmemeyi düşündüm, düşünememenin düşünmekten daha sağlıklı olduğunu düşündüm. durdum sonra, bir sigara yakıp cama üfledim, dış dünyayla aramdaki pamuk ipliğinin bulanıklanışını izledim. sonra camın buğusuna bir harf çizdim : büyük bir "f" harfi. dik bir çizgi ve iki yan çizgi. neden o harfi çizdiğimi düşündüm. demli bir çay kondu pencerenin pervazına, içeriye aldım. sigaramın dumanını düşündüm. kent beyaz, soğuk, yalnız ve sessizdi. uykumun geldiğini düşündüm, sonra derin, kusursuz ve yorgun bir uykunun kucağına salıverdim kendimi, tüm şehir bana ait olmayan kadınlarla beraber uykudayken.

    seni düşündüm, kendimi, sensizliğimi
    karşı mahallenin intihara meyilli kadını
    hep başınabuyruk ayrılıklar mı sevecek beni?
    seni düşündüm, uzaklığını, sabaha karşı 4 suları.
  • kişinin araflığını yaşamasının son hadleridir bu saat uyanıksa..
    geceyi dinler, boynundaki kireçlenmişliğin çıtırdısı bile daha bir delidir.
    içtiği suda kekremsi bir tad vardır sanki
    çünkü kendi adına herşey daha dikkatli daha hüzünlü daha daha ucsuz bucaksızdır
    alemde bir tek o vardır sanki
    herkes ona ram, herkes ona tabi
    zübde-i alemdir de zaten
    bir de sokak köpeklerinin uluması olmasa..
  • sessizliğin ne demek olduğunun en iyi anlaşıldığı anlar. bir de yağmur yağıyorsa tadından geçilmeyecek saatler..
hesabın var mı? giriş yap