• sadaka kültürü bizim düşmanımız mıdır? evet düşmanımızdır. peki neden? çünkü sadaka kültürü burjuvazinin dostudur. dolayısıyla burjuvazinin dostu olan her şey gibi sadaka kültürü de bizim düşmanımızdır. peki sadaka kültürü neden burjuvazinin dostudur? biraz açıklamaya çalışalım; bir masa düşünelim, üç farklı kişi bu masadan bir ay boyunca yemek yiyecekler ve bir ay boyunca bu masaya her gün üç ekmek gelecek. her bir kişinin günlük gerekli besin miktarını bir ekmekle alabildiğini varsayalım. yani her gün bu masaya her bir kişinin beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayacak miktarda besin geliyor, ne eksik ne fazla. peki bir ay sonunda bu üç kişiden bir tanesinin fazla kiloları oluşmuşsa bu nasıl olmuştur? bunun olabilmesi için muhakkak gerekli olan şey diğer iki kişiden en az birisinin aç kalmasıdır. kilo alan burjuvadır. her halukarda aç kalan ise proletarya. burjuva üç ekmeğin ikisini yemiştir. geriye sadece bir ekmek bırakmıştır. adını anmadığımız diğer kişi burada devreye girer; orta sınıf. orta sınıfı temsil eden kişi, burjuva hakkından fazlası olan ekmeği yerken ses çıkartmamış çünkü gözünü kendi yiyeceğini düşündüğü ekmeğine dikmiştir. burjuvanın ne kadar yediğini farketmez bile. durumu ancak burjuva iki ekmeği bitirdikten sonra algılar. peki orta sınıf bu kalan bir ekmek konusunda ne yapmalıdır? ilk seçenek olarak bu ekmeğin 5'te birini proletaryaya verebilir, kalanını da kendi yiyebilir. bu sadakadır. bir diğer seçenek olarak ekmeği ikiye bölebilir ve proletarya ile eşit olarak paylaşabilir. bu hakkı teslim etmek olarak görülebilir. fakat değildir. proletaryanın hakkı olan bir ekmekti. şimdi ise sadece yarım ekmek yiyebildi. yani hakkı teslim edilmiş değil. orta sınıfın yaptığı sadece fedakarlık yapmak olabilir. bir nebze. peki orta sınıf bunlardan hangisini yapmalıdır? hiç birini. orta sınıfın yapması gereken, burjuva iki ekmeği birden midesine götürürken ona "ne yapıyorsun birader?" diye sormaktır. diğer tüm seçenekler burjuvazinin işine gelir. çünkü örneğin ilk seçenek olan sadaka tercih edildikçe, ideolojisi de, dini de, tanrısı da sömürü olan burjuvazi asla iki ekmekle yetinmeyecektir. bir süre sonra iki buçuk ekmek yiyecektir. orta sınıf o zaman elinde kalan yarım ekmeğin de bir kısmını alt sınıfa sadaka olarak verecek midir? verdi diyelim. burjuvazi üç ekmeğin 2.9'unu yiyecektir. sonucunda orta sınıf sadaka verdikçe, kendisini sadaka kültürüne emanet ettikçe fakirleşecek, sadaka vererek güya açlıktan kurtardığı daha alt sınıf ise eninde sonunda açlığa mahkum olacaktır. çünkü sadaka, burjuvazinin, vereni de verileni de susturmaya yarayan bir silahıdır. burjuvanın olduğu bir dünyada, sadakanın insanlık onuruyla bağdaşan hiç bir yanı yoktur. nitekim halklar sadakaya ihtiyaç duyuyorsa da dünyada burjuvazi hakim demektir.
  • köle toplum oluşturmanın en kolay yoludur. tembelleştirir.
  • hayatta insandan sonra en nefret ettiğim şeydir.

    dilenci, imkansızlıktan dolayı dilenmez. sadaka veren müşrikler sayesinde dilencilikten para kazanabileceğini anladığı için dilenir. bir dilenci düşünün ki, 24 saat boyunca insanlardan para dilenmiş, 1 kuruş bile alamamış. bu insan ikinci gün dilenir mi? nah dilenir. hemen çalışmaya koyulur, çöplere bakar, taştan çıkarır ekmeğini.

    o içten pazarlıklı müşrikler de sadaka verirken "ben doğanın kanununa karşı geliyorum, tanrının yarattığına ben paramla yön veriyorum, ben paramla o insanı iyileştiriyorum, hem de iyilik yapıp sevap kazanıyorum" havasına girer.

    allah belasını versin onun.

    dilencilik yapan kişi, sadaka veren kişiden daha onurludur gözümde. çünkü ilki insan bilincine göre davranır, diğeri hayvan bilincine göre.
  • "bana balık verme balık tutmayı öğret" diyen uzak doğu öğretisinin zıddı, insanları düşkün ve muhtaç bırakıp istifade etme durumu.
  • hastalığı kazayı belayı uzak tutar diye inanırım. doğru yanlış düşünmem, gönlüm elvermez boş geçmeye
  • yaşadığımız coğrafyaya dair nefret ettiğim şeylerin başında geliyor. eğer belediyenin maaşlı çalışanı olan çöpçüler tek tek zillere basıp ''bayramınız kutlu olsun. çöpçüye bahşiş.'' diye yırtınıyorsa bir ülkede, orada çok büyük bir yanlış vardır. çoğu kişinin sahip olduğu ''onlar da bütün gün pisliğin içinde çalışıyor, hak ediyorlar para istemeyi.'' düşüncesinin aksine insanların bu durumu kendilerine layık bulması beni çok rahatsız ediyor.
  • kökenleri bizans'a giden kültürdür. imparatorluk politikasıdır.
  • diyor ki; insanlara balık tutmanın inceliğini öğretme, balık tutabileceği temiz bir göl sunma, balık tutmak için gerekli araç gereçleri yapacak beceriyi kazandırma. onun kendini, senin vereceğin balığa muhtaç hissetmesini sağla. balığın değerini dogmatik safsatalarla yücelt. elindeki balığı, balığı olmayana vermeyi erdemli bir hale getir. kendi belirlediğin zamanda, miktarda ve nitelikte ona balık ver. böylece önce kendini tatmin et. sonra karşındakinin minnetini kazan. dogmatik ritüelini yerine getir. bunun sana kazandırdığı ahlak, iyi niyet, yücelikle övün. taa ki balığı olmayan milyonlarca kişi, milyonlarca balığı olan 3-5 kişiye bunun hesabını sorana kadar!

    edit: kelime
  • milletin bir kısmını, mevcut iktidar iyiden iyiye sadakaya alıştırmıştır. bu karanlıktan kemalist devrimle, üreterek çıkıcağız.
hesabın var mı? giriş yap