• aslında bu önerme benim en baştan beri savunduğum,
    'zaten bu kadar istiyorsan, içinden diğer insanlarla olmak geliyorsa ve sadece sevgilim karım/kocam var diye bir şekilde kendini engelleyip yapmıyorsan, yap daha iyi, başkasına bunları hissedebiliyorsan zaten biten bitmiştir, bir de erdemli gibi gelip yanımda rol yapma',
    teorimi destekleyen süper bir önermedir, çok sevdim kendisini.
  • o öyle değil pek be. sadakat dediğin verilen bir sözden ibaret değil mi? sadakatin yitirilmesine "aldatma" demiyor muyuz? canın çekse de sözünün arkasında durma halidir sadakat, kendini doğrulama hali ihanet değil. uyuz oluyorum bu kafaya da he, ya hiç girme bu oyuna ya da kurallarına uy da oyna. "kendime ihanet edemem ama sana ihanet ederim", oh ne ala.
  • kişisine göre doğru olabilecek önerme. siz eğer sadakat prensibi olmayan, özünde sadakat olmayan biriyseniz bunun aksini yaşayarak kendinize ihanet etmiş olursunuz ve aslında beraber olduğunuz kişiyi de kandırmış sayılırsınız zira o bilmez ki sizin içinizde ne alevler savruluyor durmaksızın. o sanar ki gözünüz sadece o'nu görüyor. bu konuda bahsi geçen kişi sadakatsiz yapısını elbette gizlemek durumundadır karşı tarafı elde edebilmek, elinde tutabilmek için ve asıl mesele de budur ya ; ne güzel söylemiş aşk konusuna hayatını vermiş antropolog helen fisher : "dürüstlük değildir olay, olay etkileyip ele geçirebilmektir." bu söze ne kadar hayran olsam da, ne kadar doğruluğundan şüphe etmesem de ben kendi doğrumu yaşamayı tercih ederim kesinlikle zaten özüm bu, role ihtiyacım yok : dürüstlük, sadakat benim doğrularım tersi ihanet olur kendime. yani bizler için bu yargının tersi geçerlidir : -sadakatsizlik önce kendine ihanettir -
  • sadakat kavramını birine verilmiş söz olarak gören insan beyanıdır. zaten sadakat dediğimiz durum, sevdiğinize bağlı kalmak değil aksine kendi doğrularına bağlı kalmaktır. buna istinaden de kişi aldatmayı karşı tarafa yapılmış bir sadakatsizlik olarak görüyorsa, o zaten sevgi, aşk değil gizli bir protokol üzerine yapılmış bir durumdur. kısaca buna anlaşmalı aşk diyebiliriz. sen beni sev, ben seni seveyim, sen beni aldatma, ben de seni aldatmayayım. al gülüm, ver gülüm. tabiki de ilişkilere bu şekilde bakıldığı sürece bu beyan insanların sarılacağı, yapışacağı, kardeşim sadakat kendine ihanet etmektir, o sebepten canım çekerse yaparım. yapmazsam eğer kendime ihanet etmiş olurum diyerek içini kemirecek olan vicdan gazabını hafifletmek için kişinin kendisine vermiş olduğu sakinleştiricidir. insanın kriterlerinin olması, o kişinin istediği herşeyi yapmasını engelleyen bir durumdur. yemek yemeyi çok seversiniz. ama kilo probleminiz var. canım çeker yerim derseniz, kilo alacak ve ardından vermek için çok uğraşacaksınız. şimdi siz yemek yememeyi tercih edip, nefsinizi dizginlemeye çalışırken kendinize ihanet mi etmiş oluyorsunuz, yoksa kendinizi zarar verebilecek bir duruma engel olmaya çalışarak kendi kriterlerinizi hayata geçirmek için güçlü bir duruş mu sergilemiş oluyorsunuz ?

    sadakat kendi kriterlerindir.
    bir başkasına duymuş olduğun vicdan azabın değildir.

    ağdalı kelimelere sarılıp, gerçeği ardına saklamak çok kolaydır.
    kolaya kaçmayalım, pepsi varken.
  • sadakat, verilen sözdür denmiş çoğunlukla. verilen söz, sözün verildiği tarih ve koşullarda geçerli ise ve o koşullar değişmiş ise, siz değişmiş iseniz, muhatap değişmiş ise, sözün aynı kalmasının hükmü nedir biri bana açıklasın.

    çok fazla gündemde yer almış olması itibariyle güncel bir örnekten hareket ederek açılım getireyim;

    adam kanserli eşini terk edip başkasına gidiyor, kimisi diyor ki "allah belasını versin karısını yüz üstü bıraktı", kimisi diyor ki "aferim adama, aşkının, tutkularının peşinden gitmiş".

    kime göre neye göre doğrular var kardeşim? sen nasıl yargılarsın bir defa geldiği dünyada kendi kusurundan kaynaklanmaksızın verilen sözün geçerliliğinin artık insana azap çektirme noktasında yazdığı sayfayı defterden keserek çıkartan ve yeni bir beyaz sayfa açma ihtiyacı hisseden adamı?

    nooldu, söz verdiği kişiyi terk etti, neticesi de başkasına ihanet.

    ya da nasıl yargılarsın aynı şekilde olup da sayfayı yenilemeksizin sürekli olarak karşısındakini sahte gülücüklerle, sahte mutluluklarla, sahte avuntularla, sahte sevgi sözleri ile "yaşatıp" kendini ölmeye hazır etmiş adamı?

    nooldu, söz verdiği kişiye yalan söyledi, neticesi gene başkasına ihanet.

    sonuç : sadakat, son tahlilde ihanettir.

    tercih, onu yapma noktasına gelen kişiye aittir toplumsal hayatta ve kimse tercihinden ötürü bir başkasını suçlayamaz, eleştiremez, yadırgayamaz. kendi düşüncesini söyler sadece, o da fikir beyan etmekten öte anlam taşımaz.

    ha ayrıca konuyla tamamen alakasız ama ben aşka falan da inanmıyorum. tutku evet, sahiplenme evet, bencillik-ego evet, cinsel çekim evet ama aşk ne kardeşim? bunların tümü. yani toplama bir kavram, başlı başına bir duygu değil. sadece sevgiyi kabul ederim, zaten o da tüm canlılarda (en azından memeli canlılarda) var olan ortak bir paydadır (bkz: sevgi çimentodur) (#25790620) . sevginin içinde ise sadakat değil, kendisine karşı yanlış yapılmayacağına olan bir güven yer alır. dolayısıyla aşk denen nanede yer alan bencillik başta olmak üzere yıkıcı hiçbir unsur yoktur.
  • hayatlarında yalnızca bir kez sevmiş olanlar sığ [shallow] insanlardır demiş oscar wilde. onların sadakat/bağlılık dedikleri ya geleneğin getirdiği bir atalettir ya da hayalgücü eksikliğidir. duygusal hayatta sadakatin karşılığı, düşünsel hayatta tutarlılığa tekabül eder diye de devam etmiş, yani hataların kabullenilmesine...

    (bkz: #25340804)
  • katılmadığım bir görüş. sadakati kendine ihanet olarak açıklamışlar. o zaman herkes, beğendiği her kişiyle yakınlaşsın, oynaşsın. öyle şey olmaz. sen kendine hakim olamayacak kadar birisinden hoşlanmışsan, diğer ilişki bitmiştir kafada ve yürekte. fiilen de biter zaten.

    ama sen, "ayşe'yi azıcık beğendim, mesaj atayım. fatma'yı biraz beğendim, arayayım. mustafa'yı beğendim, msn vereyim." dersen olmaz. herkes ayrı telde oynasın o zaman, yok ya! sadakat, kendine ihanetse, "kendime edeceğime ona edeyim." demek bencilliktir. ya da şöyle yapsınlar; "bak sevgilim. sadakat kendine ihanettir. beğendiğin biri olursa, çekinme. git seviş." desinler.

    bunu diyecek misin? kendine ihanet ettirecek misin?
  • olaya ahlaki gelişim açısından bakacak olursak kohlberg'e göre, bu şekilde düşünen insan itaat ve ceza evresinde olacaktır.

    şöyle ki; sadakatin sadece verilen bir sözden ve karşı tarafa yapılan bir lütuftan ibaret olduğunu düşünen birey, bir yolunu bularak söz verilen kişiye belli etmeden bu sözü bozacaktır. neden? çünkü hayattaki en önemli şeyin kendisi, kendi ilgisi ve ihtiyaçları olduğunu düşünecektir. daha da ileri gitmek gerekirse freud'a göre idinin peşinden gidecektir.

    sadakat ne bir söz ne de bir gerekliliktir. zaten içinde hissedemiyorsanız, bunun adı bir 'fedakarlıksa' kusura bakmayın siz çok yanlış gelmişsiniz.
hesabın var mı? giriş yap