• servet-i fünun edebi topluluğu içinde yer alan safveti ziya (1875-1929), galatasaray lisesi’ni bitirmiş. hariciye nezareti’nde hariciye protokol şefi ve teşrifat genel müdürü olarak çalıştı, şûara-yı devlet (danıştay) üyeliği görevinde bulundu. 1929’da prag elçiliğine atandı, ancak görevine başlayamadan büyükada’da yat kulübü’nde verilen bir baloda kalp sektesinden öldü. ziya adlı günlük bir gazete de çıkaran safveti ziya’nın salon köşelerinde (1828-1912) ve yarım kalmış yıldız böcekleri (1908-1909) adında iki romanı bulunuyor. bir safha-i kalb (1902), hanım mektupları (1913), kadın ruhu (1914), silinmiş çehreler, beliren simalar (1924) adlı dört öykü kitabı ve haralambos cankiyadis (1912) adlı bir oyunu vardır. ayrıca, edebiyat dışı olan iki kitabı âdâb-ı muaşeret hasbıhalleri (1927) ve nasıl giyinmeli (1929) adını taşıyor.

    halit ziya uşaklıgil,kırk yıl adlı kitabında safveti ziya’nın kişiliği hakkında bir “züppe” tipi çizer, ki oldukça da ilginçtir: “hayatta, son seneleri istisna edilirse, her şeye gayet gevşek rabıtalarla bağlıydı. bütün ömründe en kavi rabıtası iyi giyinmek, iyi yemek, bol para harcederek en geniş mikyasta yaşayıp eğlenmek, ve eğer bu ihtiyaçları tatmin etmişse, hatta belki buna da pek lüzum görmeyerek, daima gülmek noktalarına aitti”
    mustafa nihat özön de son asır türk edebiyatı tarihi adlı kitabında safveti ziya’nın karakterinin eserlerine yansıdığına dikkat çeker, ki bu halit ziya'nın yorumundan daha da ilginçtir:
    bu ruhî hal safveti ziyanın eserlerine edebiyatı cedidenin en cılız mahsülleri hüviyetini vermiştir. “beyoğlunun salonlarında, boğaziçinin mesire yerlerinde muvaffakiyetleriyle kıskanılan, o zamanın en iyi vals eden, en güzel fransızca ve ingilizce konuşan, türk âleminin temayüz etmiş güzel kadınlarına hulûl için çareler bulan” safveti ziyanın eserleri bu hayatının san’atkârane bir istihale geçirmeden zaptedilmiş çiğ, dışında görünen bir lüks cilâsına rağmen, görgüsüzlük ve tefahür akan, akisleridir.
  • abdülhak hamid tarhan'ı taklit etmesinden dolayı, edebiyatımızda "ikinci hamit" olarak anılmıştır.
  • batinin gorgu kurallarini gonulden benimsemis, kitaplarinda caylar, yemekler, davetler, valslerde ornek teskil etmesi gereken nezaket kurallarina deginmistir.

    mustafa kemal'in kendisi ile yemeklerde "haydi bize uzum tanesi nasil yenir, anlatiniz" diye gectigi dalgalara, tum ciddiyetiyle "simdi efenim, uzumu su sekilde tutacaksiniz..." diye uzun uzun cevap verirmis.

    o donemlerde devlet protokolune katkisinin buyuk oldugunu dusundugum sahistir.
hesabın var mı? giriş yap