*

  • hayal güçlerimizi zorlayan kocaman bir gerçekliktir,illüzyonun ta kendisidir,incelikli bir hiledir.bugünün şüpheli gerçeğidir,artık düşsel bir evren değildir...alabildiğine ideolojiktir.gerçek,sahtenin ardına saklanmıştır.çinliler'in beddua edecekleri kişiye söyledikleri 'umarım ilginç bir çağda yaşarsın' deyimi bu yüzyılı kastediyor olmalıdır.mutlak gerçeğin mutlak sahteye dönüştüğü,yerine geçtiği imgenin protezi ve hatta sureti olduğu bir çağdır...
  • bir müşfik kenter şiiri:

    hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi? hiç vaktiniz yok!

    "fast live", "fast food", "fast music", "fast love"..

    dikte ettirilen "yükselen değerler", "in"ler, "out"lar...

    buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardından bitecek hepsi!

    dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar!

    size sesleniyorum...

    hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten, ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?

    copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?....

    içinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?

    sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?

    öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...

    ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman..

    doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını..

    ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?...

    koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam kalanızda?..

    hayat ıskalamayı affetmez!!!

    keşkelerle, tühlerle baş başa kalmadan önce
  • içinde devletlerin, askerlerin ve silahların, sınırların olmadığı fevkalade bir dünya, tıpkı hayallerdeki gibi. bazen bu sanal dünyada insanlar işi çığırından çıkarıp, kuralsızlığı arkalarına alarak sapıtabiliyor ve saldırganlaşabiliyor. fakat incelediğimizde sanal dünyada saldırganlaştığımız konular genellikle gerçek dünyadaki devlet ve askerlerle ilgili. o zaman anlıyoruz ki devlet, asker ve sınır kavramları ortadan kalksa herkesin birbirini sevip saydığı yardımsever insanlardan oluşmuş bir dünya meydana gelecek. tıpkı livemocha'da tanımadığı insanlara dil öğretmek için çabalayan, couchsurfing'te birbirlerini karşılık beklemeksizin evinde ağırlayan insanların hakim olduğu bir nesil yeşerecek.
  • sanal peygamber hazreti google, alaaddin’in sihirli lambasındaki cin gibi tüm isteklerimi gerçekleştiriyor. dünya bana bir paket sigarayı çok görse de şu işsizlik zamanlarımda adıyaman’ın uzak bir köyünden gelen tütünümü sardım ve google hazretlerine kendi ismimi yazdım. acaba ben bu sanal dünyanın neresindeydim? sayfalarca kendi adımda bir sürü sima ve öykü okudum. yeni bir hayat yaşayan bir benzerimle, paralel zamanda, paralel evrendeki benzerlerimle dolup taşıyordu bu dünya. sayfalarca okudum. cinayet haberleri, terör suçları, hırsızlık, vb. karanlık haberlere karışıyordu ismim. kendi ismime sayfalar sayfalar sonra üniversite staj grubumda rastladım ve sonra birkaç şiir çiziktirdiğim bir sitede. atatürk’ün soyadı kanununu çıkarmasından sonra isimleri kadar soyadları ile de birbirine bağlanan yurttaşların şaşkınlığı gibiydi ismimle karşılaşmak. sanal dünyanın, o arkası sırlı ve gizemli almanağın bir köşesinden tutturulmuştum. suretler, binlerce görsel içinde bana neresinden benzediğini bulmaya çalıştığım, 7 fark yerine 7 benzerliği bulmak için çabaladığım gizemli işaretlere dönüşmüştü. nedense bu isimdaşlar bana yakın gelmeye başlamıştı. görsellerde kendimi bulamayacağımı biliyordum. paranoid bir sanrıyla kendimi gizlediğim, izlenmekten tanıdık ve düşman bir silüetle karşılaşmaktan korktuğum için resimlerden çekinirim. resimlerin aydınlık topoğrafyası bana karlı dağlarının oksijensiz havasını yansıttığı için benzerlerime tuhaf bir yakınlık ve acıma duygusu ile yaklaşıyordum. hepsi uzak diyarların birinde kendine yabancı hayatlar sürüyorlardı. en doğudan en batıya, kuzey denizinden güneyin sıcak sularına bir isimdaş coğrafyasıydı bu. genetiğimizi adem ya da evrim teorisi belirlese de geldiğimiz nokta aynıydı bu ekosistemde. sanal dünyanın sanal kişiliklerine duyulan hınç ve öfke kaplıyor bazen içimi. satranç oynarken bana küfretmiş bir adamı ip adresinden tespit ettikten sonra uzaktan gizli bir ajan gibi izlediğimi, attığı her adımı not edip kişiliğinin tüm yap-boz parçalarını çözdüğümü düşlüyorum. peşinden sokak sokak, cadde cadde gezerek karanlık bir yerde onu kıstırıp seni buldum demek geliyor içimden. sanal dünya bu kadar kötü ama boşvermişliğin dibine vurduruyor insanı. resimlerim olmadığı için sadece yazılarımla var olduğum, her harfin, her cümlenin beni temsil ettiği bir platform. isim benzerlerimin sayfalarca uzanan öyküleri ve resimleri ve yazıları onların yerine ikame ederken hayat bu sanal dünyada da olağan hızıyla akıyor. hitler, gandhi, mozart, ve mussolini’nin kapatması petraci, 2.bayezid ve racine, beng ü bade ve ses ve öfke ve edip cansever ve attila ilhan’ın pia’sı… milyonlarca bilgi ve harfle örülü bu dünya. insanlar alışmış bilgilere ve görüntülere. dışarıda karanlık bir yağmur var. içerde sobanın sıcaklığında yazacak başka yerim olmadığı için bu sanal dünya uzantısına bir şeyler çiziktirmeye çalışıyorum. sanal küfürler ve saçmalamalar uyandıracak belki de. platon’un idealar evreni gerçekleşmiş gibi duruyor buradan bakınca. arkamız internet mağarasına dönük, yalnızca gölgeleri görüyor ve gölgeleri okuyoruz. binlerce anlam, aynı havzada toplanıp, farklı ummanlara dökülüyorlar. elimdeki sarma sigaranın gerçekliğinden emin olarak, çektiğim dumanın gölgesini izliyorum. basit yaşamak dedikleri bu olsa gerek. silik bir platformda çiziktirdiğim silik birkaç karanlık şiirimi yüzlerce yıl sonrasında yaşayan isimdaşlarıma postalıyorum.
  • (bkz: second life)
  • asrın vebası: narsisizm illeti kitabından birkaç cümle:
    “...sanal topluluklar insanlara başka bir kimlik yaratma imkanı veriyor: isminizi, cinsiyetinizi ve fiziksel görünümünüzü kendiniz belirleyebiliyorsunuz. hatta isterseniz, insan olmayan bir varlık bile olabiliyorsunuz. ayrıca değişme özgürlüğüne de sahipsiniz. sanal hayatınız bir felakete dönüşürse, yeni bir kimlik alıp her şeye yeniden başlayabiliyorsunuz.

    sanal dünyada canınızın istediği kişi olmak çok daha kolay. “

    her şeyin istediği gibi olabildiği o yere ait hissedebiliyordu kendisini, orası ne yazık ki gerçek bir yer değildi!

    yalanla yaşamak ve inanmak çok kolaydır...

    tabi ki bir zaman bir yerlerde, var olan gerçeklerle karşılaşmamayı garantilediğimiz sürece...

    neler yaptığımızı, vaktimizi neye harcadığımızı, nereye yöneldiğimizi ve nelerden uzaklaştığımızı bolca düşünmeyi hayatımızdan uzaklaştıralı epey zaman oldu. yani düşünmeyi bırakmakla aynı minvalde bir şey!

    bulunduğun yerin adresini bilirsin fakat yine de kaybolduğun gerçeğini asla değiştirmez! yerin bilinir ama bulunamazsın!

    kendi kendine şöyle bir oturup iki kelam etmeden ölüp giden insanlar da var!

    “musallâda kim isen”, “sadece 'o'sun sen!”

    ilerde mezar taşlarımıza, galiba sadece ölenlerin rumuzları yazılacak.

    “maskelerinizi kuşanıp yalanlarınızı çoğaltın/ hepiniz mezarısınız kendinizin” diyor nilgün marmara... var mı aramızda “acımadı ki!” diyebilen...

    sanal dünya, sanaldır.
  • sanal dünyadaki bütün hareketleri (gerçek anlamda bir 'hareket' varsa tabii) hep gerçek dünyadaki kelimelerle tarif ediyoruz. mesela word'de 'yazdığımız' bir yazıyı 'siliyoruz'. halbuki 'yazmak' dediğimiz şey binlerce yıllık mazisi olan bir şey ve bugünkü sanal dünyadaki 'yazmak'tan ayrılıyor. mesela telefonda, bir fotoğrafı 'çöp kutusu'na gönderiyoruz veya 'siliyoruz'. halbuki ortada 'çöp kutusu' filan yok. yaptığımız şey de 'silmek' filan değil. bu isimleri veya eylemleri sanal dünyaya aktararak sanal dünyayı 'gerçek' hale getiriyoruz bana kalırsa. bütün bu aktarımlar hep sanal dünyayı gerçek gibi görmeye itiyor bizi; ona gerçeklik kazandırıyoruz bu yolla.
  • gün gelecek öyle abartılacak ki bu iş gercek dünya ile olan ilişkimiz tamamen kesilecek. bilim sanat edebiyat felsefe ne varsa hepsi son bulacak. bu canavar bir gün herşeyi yutacak. gerçek dünyanın gerçek problemleri ile uzun zamandır ilgilenmeyen bilim ve teknoloji tamamı ile bu kısır ve sahte dünyaya hizmet eder hale gelecektir.

    işte biz o gün tükeneceğiz.
  • tohumları insan türünün konuşmaya, takiben de cümleler kurmaya başlamasıyla atılan; bireyin kendisi ve çevresiyle temasını kopararak evrim basamaklarında geriye götüren.
hesabın var mı? giriş yap