sanat
-
insan sonrası çağın girişi: en iyi durumdaki insan sınıfı, sanattan zevk alan hatta kısmen yaratıcı olan köleler, insanrobotlar.. yapay zekanın gözetimi altında.
sanat acıdan, mutsuzluktan türer, sadece bunlardan ibaret değilse de bu ikisinin ilmidir.
sanat hiçbir şey içindir. örneğin seks içindir, sekse yolu açar veya olmayan seksin yerini tutar. sanat seks üzerinden ölümsüzlük ve doyumsuzluk içindir. sanatla, yaratıcılıkla ölümsüz olmayı amaçlamak, belki beğenilme arzusu ve zihinsel seks sürekliliği idealidir.
yüksel, gör ve anlat, dönüştür, yarat, sanat yap.
yükselişi (bilinç değiştirici) maddeye bağlı bağımlı olmak zor, trajikikarus. o zaman yükselme ve görmenin başka her yolunu arayıp bulmalı, her deliğe girip çıkmalı, her olasılığa karşı uyanık olmalı.
sanat gündelik yaşamın açmazları ve çözümleri içinde çıkıyor. mars'tan kapıp buraya sanat getirmiyoruz. adı sanı olan sanatçılar da sanat ithal etmiyor, bugünün tarihinden ve bugünün geleceğinden üretiyorlar. yani şuna aymış bulunuyorum: sanat basit olanda. ve gündelikten, en çok daha tükenmez geçmiş çocukluktan çıkıyor.
sanat utanmayı içermeli ama aşmalı veama ortadan kaldırmamalıdır.
sanata dönüştürebildikten sonra insanın çürümeye, bayağılığa hakkı var, derdim. sende bayağılık görürsem, bir insan öğütücüyle ne yapardım bilmem ki. öyle bir şey olmasın dualarım sana da bana da.
esas işimiz hayat yazmak. yaratıcılığın kitabi veya görsel yazıya odaklanması, asıl işin (yaşamanın) tümü veya yaşamdan fazlası olamaz. ürün onun bir bölüğü ama etkili, olduğundan fazla ve uzun olması umulan kısmı. sanat demek yoğun ve vurucu demektir. insanlar, yaşam birimleri olarak hem kendimiz hem birbirimiz olmak üzere yürüyoruz. hiç şey sadece kendisi için, her şey dönüşümsel, karşılıklı, iç içe. yumağın sahibi ve katılanıyız. evren yumağının. sicimse de sicim. buna içilir, şerefe!
felsefe bizi karşı taraftan buraya getirir.
sanat seni buradan, uçurumdan, karşıya uçurur, sağ kalmak senin bileceğin iş.
hayatsız kalan bir milletin sanat damarlarından biri kopmuş demektir, hepsi değil. bi millet yeter ki var olsun, hayatsız da kalsa olur.
insan bazen acıdan üretiyor (aslolan), bazen de neşeden. sanat aslen acının dönüştürülmesi. acısı, derdi olmayandan sanatçı olmaz. acı ve dert aynı zamanda sanatçının bir üstün insan değil bir kardeş insan olmasını da sigortalıyor. hepiniz boksunuz, bir ben iyiyim diyen bir sanatçı hayal etsene. ama bir hissediş daha, sanat gündelik olanın, olayın, gündelik ruhun içinde. ayıklanma, fark edilme, biçime sokulup seslendirilme, ruhlandırılma bekliyor. ve bazen insan olayı bazen olay, durum, şey insanı yönlendiriyor, yolunu yapıyor.
zaman ile toplum birbirinin paralel evren hali. açıklayamam, rufailer burnumdan getirebilir. bunu da söylememeliydim. toplumun (zamanın) oluru olmadan düşünme-hayal etmenin bile olanaksızlığını fark etmiş miydiniz? sanat kim için olursa olsun, toplum izniyledir, nokta.
sanatın ve sanatçının güçsüz olması gerekmez. aksi bir gücü, deli bir gücü vardır onun. güçlü olmalı ve yine de kaybetmelidir. kazananın dili sanat değildir, sanat geride ve altta kalanı taşır, yeniden göze ve gönle sokar. bir şekilde terlemeden, çamura girmeden, kaybetme oyunu oynamadan, zevk ve acı yaşamadan sanat yok. hele sanat kabuk değil, öz ise.
herkesin sanat yapma/sanatçı olma riski var. tarım, herkesin kendini ekmesi bir de. sanat, özellikle edebiyat azıcık da papağan gibi tekrar, hatta zikirdir.
sanat yiyip içmek, alımlamak bizi biraz da sakatlıklara, anormalliklere hazırlıyor. beklentilerimizi genişletiyor, yükseltmekten farklı olarak. sanatçının normal insan olmayış hikmeti biraz buradan gelebilir. anababanın özürlü çocuğunun üstüne titremesi gibi. iki türlü de işler: özürlü sanatçı, özürlü toplum olarak.
özellikle mitoloji ve yaratıcı mitoloji olan sanatta böyle betimlenmiştir. zehir (olan aşk) hem öldürür (egoyu mu, hayata belirsizliğe olan direnci mi?) hem kişiyi-kişiliği çözüp itiraf durumuna, yaşama uyum durumuna getirir.
sanatı ve sanat tekniği bakımından yazar kafka'nın yayınevleriyle gregor samsa'nın neliği, niteliğiyle başlayan, kitap kapağında böcek kullanılmasına karşı çıktığı ve üzüldüğü, böcekli imgelerini önlemeye çalıştığı, anlaşılmama ve kederle dolu bir macerası vardır. vikipedi'den alıntı bilgiyle; kitabın türkçesinde ungeziefer kelimesi böcek olarak çevrilmiştir, ancak bu tam olarak anlamı karşılamaz. orta almanya'da ungeziefer'ın kelime anlamı "kurban edilmeye uygun olmayan kirli hayvan"dır ve bazen "haşere" anlamında kullanılır. kafka, gregor'u belirli bir şey olarak etiketlemek istememiş, sadece gregor'un dönüşümünden duyduğu tiksintiyi göstermek istemiştir. (bkz: die verwandlung/@ibisile)
sanatta da şiddete hayır. misal, yazar bunu yazamasın:
"çocuklar, tüm umursamazlıklarıyla, babalarından bir şamar yiyene kadar, ellerini havuzun buzlu sularına daldırıp çıkarmaya devam ediyorlardı." amin maalouf - tanios kayası
"hayır, sanatın amacı, daha çok, insanı ölüme hazırlamak, onu iç dünyasının en gizli kösesinden vurmaktır." andrey tarkovski
"bir sanatçı asla ideal koşullarda çalışmaz. eğer koşullar ideal olsaydı, sanatçı bir hava boşluğunda yaşamadığı için bir işi olmazdı. (...) sanatçı var çünkü dünya mükemmel değil. dünya mükemmel olsaydı sanat işe yaramazdı, çünkü insan ahengi aramaz, sadece içinde yaşardı. sanat, kötü tasarlanmış bir dünyadan doğar." andrey tarkovski
"son bir analiz olarak, şüphesiz, sanatın gerçekliğe hiçbir borcu yoktur." glen o gabbard & krin gabbard - psychiatry and the cinema
" bir yönetmen, 'şiirsel', 'entelektüel' ya da 'belgesel' üslup üzerinde değil, yalnız ve yalnız kendi düşüncesini tutarlı bir şekilde sonuna kadar götürmek üzerinde kafa yormalıdır. bu amaç uğruna nasıl bir kamera kullandığı yalnızca onu ilgilendirir. çünkü sanatta belgesel bir otantiklik ve nesnellik olmaz. nesnellik her zaman için yönetmen nesnelliğidir, yani özneldir. bu, yönetmenin belgesel bir malzemeyi birleştirdiği durumlarda bile böyledir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"sanat, doğası gereği aristokrattır ve dolayısıyla halkın arasında bir tür seçmeye başvurur. zira tiyatro ve sinema gibi 'kolektif' sanatlar bile yarattıkları etkide, sanatla temas eden tek tek her insanın yaşadığı olaylara çok yakından bağlıdır. (...) sanatçı zamanı ve dünyayı eksiksiz kavrayan bir kişi olduğundan, gerçekle ilişkilerini tam olarak yansıtamayan ve dile getiremeyen insanların sesi olur. bu anlamda sanatçı, gerçekten de halkın sesinin ta kendisidir. işte, sanatçının kendi yeteneğiyle birlikte halka da hizmet etme zorunluluğu buradan gelir. ya yeteneğini son damlasına kadar ve bütünüyle ortaya koymak, ya da ruhunu üç kuruşa satmak; sanatçının yapacağı tercihlerdir." andrey tarkovski - die versiegelte zeit
"şiir, yitiren kazanıyor oyunudur. ve gerçek ozan, kazanmak için ölünceye dek yitirmeyi* seçer. yalnız bir kere daha belirteyim ki, burada söz konusu olan çağdaş şiirdir. (...) ozan insan girişiminin toptan başarısızlığa uğrayacağından emindir ve kişisel yenilgisiyle, insanlığın genel yenilgisini ortaya koymak üzere, kendi öz yaşamında bozguna uğrayacak biçimde davranmaktadır." jean-paul sartre - qu'est-ce que la litterature
"sanat yapıtı bir erek gütmez; bu konuda kant'la aynı kanıdayız. ama bu, sanat yapıtının kendisinin bir erek oluşundan ileri gelmektedir. kant'ın sözü her resmin, her yontunun, her kitabın içinde çınlayan çağrıyı hiç hesaba katmamaktadır. kant yapıtın önce bir olgu gibi, ancak daha sonra bir görü gibi var olduğunu sanıyor. oysa yapıt ancak kendisine bakıldığı zaman vardır ve öncelikle de katkısız bir var olma gerektirimidir. (...) şu kitabı masaya bırakıvermek bütünüyle elinizdedir. ama açtığınız an, sorumluluğunu yüklenmişsiniz demektir. çünkü özgürlük, öznelliğin özgür işleyişinden alınan tatda değil, bir buyruğun gerektirdiği yaratıcı edimde ortaya çıkar." jean-paul sartre - qu'est-ce que la litterature*
"demek ki yaratıcı edim, yarattığı ya da yeniden canlandırdığı birkaç nesne aracılığıyla, dünyayı yeniden ele geçirme ereğini güder. her resim, her kitap varlığın bütünlüğünün yeniden ele geçirilişidir; her sanat yapıtı bu bütünlüğü seyircinin özgürlüğü önüne getirir. çünkü sanatın son ereği de budur: dünyayı olduğu gibi, ama sanki kaynağını insani özgürlükten alıyormuş gibi göstererek yeniden ele geçirmek, yakalamak." jean-paul sartre - edebiyat nedir
"ve evrenin vazgeçilmez, önemli bir öğesi olmak isteyen yazar, bu evrendeki haksızlıklardan nasıl sıyrılabilirdi acaba? oysa onun da payı bulunmalıdır bu haksızlıklarda; ama yazarın haksızlık yaratmayı kabul edişi, ancak bu haksızlıkları ortadan kaldırmak üzere girişilmiş bir aşma hareketi içindedir. bana, yani okuyana gelince, eğer haksızlık dolu bir dünya yaratıyor ve onun varolmasına yardım ediyorsam, bunun sorumlusu olmamak elimde değildir. ve yazarın bütün sanatı beni, kendisinin bulup ortaya çıkardığı şeyi yaratmaya, yani suç ortaklığına katılmaya zorlayışındadır." jean-paul sartre - edebiyat nedir
"özgürlüğün başlıca ve kaçınılmaz niteliği bir durum içinde olmak'tır. durumu betimlemek özgürlüğü zedelemez. jansen öğretisi, üç birlik kuralı, fransız düzyazı sanatının kuralları sanat değildir; hatta bunlar, sanat açısından, birer hiçtir, çünkü yalın bir birleşimle iyi bir ağlatı, iyi bir sahne, hatta iyi bir dize yaratmaları olanaksızdır." jean-paul sartre - edebiyat nedir
"ancak inanma günümüzde öyle zor bir sanat haline geldi ki, bu artık çoğu insanın, özellikle de eğitimli insanların yapamayacağı bir şey." carl gustav jung - aspects of the masculine
["doğanın kusurlu bıraktığını sanat kusursuzlaştırır", demiştir bir simyacı.] carl gustav jung - rüyalar
"sanat, kitsch'i yaşamdan kazımaya yarayan bir araç değil midir? sanat, yaşamı kesit kesit ortaya çıkarır. sanat soyutlaştığı ölçüde, hava da saydamlaşır. peki sanatın yaşamdan uzaklaştığı ölçüde açıklık kazandığı söylenebilir mi? yaşamın sanattan daha önemli olduğunu ileri sürmek, ne biçim bir tersliktir? yaşam, sanatın karşısında tutunabildiği ölçüde iyidir: böyle bir güçten yoksun olarak yaşayan ise kitsch'tir!" robert musil - nachlass zu lebzeiten (kara büyü)
"sanat bizim kusurlarımıza karşı açılmış bir savaştır." panait istrati - sokak kızı
"g. deleuze, söz konusu romanın geçmişe değil, geleceğe dönük olduğuna inanır. öğrenmek de özellikle göstergelerin edinilmesiyle ilgilidir. (...) kibarlar aleminin göstergeleri (başka bir şeye göndermeyen boş göstergeler); aşk göstergeleri (aldatıcı göstergeler); izlenimlerin ya da duyumsanabilir niteliklerin göstergeleri; ve son olarak da temel nitelikli sanat göstergeleri (bütün öbür göstergeleri dönüştüren göstergeler)." mehmet rifat - marcel proust ya da bir roman yaratmak
"ama hep yanlış ele alınmıştır sanat. sanki bilimmiş gibi ele alınmıştır. toplumbilimsel olan on buyruk öyküsü bir yana, bir din biçimidir sanat. sanat eşsiz ölçüde ince bir sezinleme, bir bağdaştırma biçimidir - birleşmeyi, nesne ile bir olmayı erek tutar. ama büyük bağdaşma bir sevinç midir? - çünkü sanatı hiç bir zaman bir sevinç biçiminden başka bir şey olarak göremiyorum ben." d. h. lawrence - anka kuşu
"üstelik kişinin kendini hem kısıtlılıktan hem de kısıtlanmışlığın sonucu olan öfkeden kurtarması için tam da böyle bir öfkeye ihtiyacı yok mudur? sanatın uzlaşmacılığı, sadece yıkıcılığından alınmış bir ödün olamaz mı?" theodor w. adorno- minima moralia
"filmleri sanatsal olarak soylulaştırma çabaları sahiden de eğreti durmaktadır; sahte bir yücelik izlenimi veren ve kendisine aykırı olan bu tür ürünler, işin erbabı için getirilen ithal mallarını andırırlar. film sanat olmaya ne kadar özenirse o kadar sahteleşir." theodor w. adorno- minima moralia
"sanatçılarda görülen, çekinme duygusunun eksikliğidir daha çok: hiçbir korkunun bastıramadığı, histerikçe aşırı bir ketlenmemişlik, paranoya sınırına vardırılmış bir narsisizm. (...) her başarılı sanatçı, kendi psikolojisini çoktan aşmış olan dışavurumunun ardından çaresizce bakakalmış gibidir. (...) sadece bir sanat yapıtı olmakla kültürü dışlamıştır. sanat da "sanata" sanatçı kadar düşmandır." theodor w. adorno - minima moralia
"sanat, anlamlı dizgeler içerisinde anlamla en yüklü olan alanların genel bir adıdır." bilge karasu - imbilim ders notları
"sanat rahatsız olanı teselli etmeli, rahat olanı rahatsız etmelidir." banksy
[sand, flaubert'e dostça çıkışır: "sanat sadece eleştiri ve yergi demek değildir."] milan kundera - le rideau
"sanat, eleştiriye dönüşüyor - çok onurlu bir şey; bunu kim inkar eder? ama bu katı itaat koşullarında sanat yapmak için çok daha fazla itaatsizlik, bağımsızlık, cesaret gerek. bu da beraberinde yaratıcılıktan kopma tehlikesini hetirmez mi?" thomas mann - doktor faustus
(ilk giri tarihi: 4.7.2018)
(bkz: dörüt)
(bkz: sanat nedir)
(bkz: çağdaş sanat)
(bkz: muhafazakar sanat)
(bkz: modern sanat/@ibisile), modern sanatlar müzesi
(bkz: savaş sanatı/@ibisile)
(bkz: sevişme sanatı)
(bkz: ham sanat), art brut
(bkz: plastik sanatlar)
(bkz: görsel sanat), görsel sanatlar
(bkz: güzel sanatlar), sanatlar okulu
(bkz: dövüş sanatları)
(bkz: el sanatları)
(bkz: sanat tarihi)
(bkz: sanat yönetimi), sanat yönetmeni
(bkz: sanat ne içindir), sanat için sanat, toplum için sanat, sanat seks içindir, sanat ne işe yarar
(bkz: zanaatın kötüsü davulculuk o da elde olursa iyi)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap