*

  • "suçlu olarak yargılanan değil"; "hakkında suç isnadı olan kişi." daha ii tanımlar. bir insan yargılanmadan da sanık olabilir. yani her yargılanan sanıktır ama her sanık yargılanan değildir. yargılanması için hakkında dava açılması lazım. örneğin, polisçe gözaltına alınan çok hücreli ve düşünen can sanıktır. savcı bu zatın ifadesini alırken de bu sanıktır fakat ne polis ifadesi ne de savcılık ifadesi sırasında henüz yargılama aktivitesi gerçekleşmemektedir. hatta ve hatta savcı sorgu için bunu hakime gönderir ve hakim de bunu sorgular; bu aşamada bile yargılama sözkonusu diildir. yani demek ki neymiş: yargılama safhasına geçmeden de sanıklık sıfatına nail olunabiliyormuş.
  • (bkz: şüpheli)
  • (bkz: maznun)
  • a (b'ye): "sen çok iddiacısın* oğlum!"
    b: "bunu her yerde tartışırım, ben iddiacı değilim."
    a (ortaya): "başka sorum yok, sanık sizindir*."

    sevgiline iyilik verip sevmemek olmaz. yakışık almaz. o zaman iyilikten sanık olursun. sevdiğinde sev, sevmediğinde de sevme. sevmediğinde fark et ve ettir yeter.

    "gereği düşünüldü: sanıkların ellerinden başarılarının alınmasına oybirliğiyle karar verildi*." - oğuz atay - tutunamayanlar

    (ilk giri tarihi: 10.8.2017)

    (bkz: zanlı/@ibisile)
    (bkz: sanmak/@ibisile)
  • soruşturma aşamasındaki şüphelinin kovuşturma evresindeki adı sanıktır.

    kişi bire mahkeme kararı ile suçlu bulunana kadar masumdur.bu durumda sanık suçlu değil , suç işlediğini yönünde yeterli şüphe bulunulan kişidir.
    bir kişiye mahkumiyet kararı verilebilmesi için suçun sübut olması lazımdır.bu da şüphenin artık mevcut olmamasıdır.

    maalesef ülkemizde şüpheli ve sanık suçlu muamelesi görmekte.lekelenmeme hakkı basın tarafından hiçe sayılmaktadır.zira ülkemizde yargılanan her 100 kişiden 30 'u beraat etmektedir.
  • bazı ilişkilerde, kendinizi sanık gibi hisseder, sürekli, savunma yapmak zorunda kalırsınız.

    " (…) tüm sözleriniz beni sorguluyor. hatta benimle alakası olmayan şeyler söylediğinizde bile.
    çünkü her şey sizinle alakalı."
  • yılmaz güney'in 1975 tarihli romanı.
  • 1988 yapım (bkz: kelly mcgillis) ve (bkz: jodie foster) ın oynadığı insanlık onurunun ayaklar altına alındığı , insanoğlunun ne kadar aşağılık ve hayvandan da aşağı olabileceğinin ve her tecavüz olayında ki gibi kadının tahrik edici ! olup bunu hak ! ettiğinin göze sokulduğu bir film olmuş …izlerken midem bulandı…
  • esasında baktığımızda bir suçla alakalı en çok bilgisi olan kişi kendisidir. haliyle kendisinin açıklamaları hakimde birçok şey uyandırabilir.

    ancak hakim sanığın açıklamalarına dikkatli yaklaşmalıdır zira sanık muhtemelen yalan söyleyecektir. kaldı ki doğru söylese yani suçu ikrar etse de zaten ceza yargılamalarında ikrarla hüküm verilmez. zira sanık bir başkasının suçunu da üstlenmiş olabilir. hakim çok ince düşünmelidir. kaldı ki kendisinin zaten susma hakkı vardır. bir şeyi ispatlamaya da zorlanamaz.

    oysaki medeni yargılamalarda beyanlar ve ikrarlar davayı sonuçlandırmaya kadar götürür. karşılıklı ispat yükleri vardır. ancak cezada böyle değildir. hakim maddi gerçeğe ulaşmak için tedbirli olmalıdır. ikrarla hüküm verebilmek için bu ikrarı destekleyecek başkaca delillerin de ortaya çıkarıp değerlendirmesi ve böylece ikrarın desteklenmesi gerekir.

    kamera kaydında bıçak elinde mağdura soktuğu belli olan sanığın ikrarı tabi ki hükme esas teşkil edecektir. ancak ortada başkaca delil olmadan ikrarla hükme gitmek hukuka aykırı olur.
hesabın var mı? giriş yap