*

  • sarah adlı bi guney afrikalı kadın.19. yy ın ilk yarısında yasamıs olup sahibi tarafından avrupa da parayla teshir edilen ve uzerinden buyuk paralar kazanılan sahsiyettir.sermayesi ise anormal olan anatomik yapısı(buyuk kalca,sarkık vajina-önlük-).once fransa sonra ise ingiltere de sergilenmiştir.oldukten sonra bile cesedini rahat bırakmadılar.dunya kadın haklları yla ilgili orgutlerin bi donem konusu olmustur.alkolik olarak ve memleketine zengin olma hayaliyle ölmüstür.
  • hotanto venüsü olarak da bilinen güney afrikalı, khoi khoi kabilesine mensup kadın. 19. yüzyılın başlarında köle olarak satıldığı doktor tarafından, anormal büyüklükteki kalçaları ve cinsel organı sirklerde teşhir edilmesi için ingiltere'ye götürülmüş, daha sonra tekrar satılmış ve fransa'ya götürülerek fahişelik yaptırılmaya başlanmıştır. alkolik olmuş ve buna bağlı sebeplerden ve daha da önemlisi vatan hasretinden dolayı henüz 23 yaşındayken ölmüştür. 19. yüzyıl boyunca ırkçılığın en önemli ve iğrenç konularından birisi olmaya devam etmiş ve siyah kadın cinselliğinin aşağılanmasına alet edilmiştir. öldükten sonra da rahat bırakılmamış, kalçaları ve cinsel organı koruyucu sıvılar içinde şişelenerek bilimsel araştırmalar için saklanmıştır. geçtiğimiz yıllarda, bu parçalar, nihayet bulunduğu müzeden alınarak vatanın döndürülmüştür...
  • sarhos bir insanin "beni bu saatte bagirtmayin" demesi gibi geldi bana.
  • uygar beyaz adamlarin farkliliga ve kendilerinden olmayanlara yaklasimini ozetleyen bir yasam oykusudur..

    gercek irkcilarin kimler oldugunu hala kesfedememis, dunya tarihini ezbere bilgilerle tekrarlayan, uygar batiya oykunen zihinlerin bu tarz okumalar yapmalarinda mutlaka ki yarar var. boylelikle farkli olani ezeli ve ebedi asagilik tur olarak konumlayanlarin kimler olduguna dair bir isik yanabilir zihinlerinde..
  • bugun festivalde kendisiyle ilgili cok carpici bir film gosterilen bahtsiz kadin. http://film.iksv.org/tr/film/20 basarili ama ayni zamanda oldukca rahatsiz edici, izleyiciyi insanligindan utandiran, hatta yer yer perdeye bakmakta zorlayan bir film olmus.
  • hayatını anlatan aynı adlı gerard badou'nun yazdığı çok güzel bir kitap da vardır.
  • ırkına has, sıradışı bir vücut yapısına (çok büyük kalçalar ve uzun vajina dudakları) sahipti.
    önce ingiltere'de, sonra fransa'da sirklerde teşhir edilerek üzerinden para kazanıldı.

    sonu da, geminin başı nereye giderse kıçı da oraya gider misali, beyaz saten çarşaflar arasında olmamıştır.
    sarah, alkolik bir fahişe olarak hayata gözlerini yummuştur.
  • kalça ve vajinasının büyüklüğü nedeniyle bir ‘ucube’ olarak adlandırılıp avrupa'ya götürülüp sirklerde ve sokaklarda sergilenen kadın.

    1789’da doğar ve bir süre sonra ailesini kaybeder. ardından cape town’daki bir çiftlikte hizmetçi olarak çalıştırılır. bir gün alexander dunlop adındaki bir tabip subay, sarah’nın ingiltere’de hem eğlence alanında hem de bilimsel çevrelerde ilgi çekeceğini söyleyip kandırır.

    21 yaşındayken londra'ya götürülür. ilk önce müzelerde ve sirklerde sergilenir. ait olduğu kabile kadınlarının genetik özelliği; kalçalarının ve cinsel organların büyük olmasıdır. bu durum avrupalıların ilgisini çeker. tüm bedenini kaplayan dar bir kıyafet giydirilir, yüzü boyanır ve tüyler takılır ve afrika halk şarkıları söylettirilerek dans ettirilir. büyük kalçalarını ve cinsel organını izleyenler ona hakaret eder, taciz eder.

    londra'dan sonra paris'e götürülür ve vahşi hayvanlarla gösteri yapan bir adama satılır. bakıcısının (!) emirlerine göre gösteriler yapar ve henüz 25 yaşındayken belki de yaşadıklarının yükünü kaldıramadığı için ölür.

    fakat öldükten sonra da rahat vermezler. bir başhekim vücudunun kalıbını çıkarır. cinsel organını ve beynini bedeninden ayırıp ilaçlar. saartjie'nin bedeni 1876 yılına kadar paris'te musee de l'homme'da sergilenir.

    mandela 90'lı yıllarda bedeninin güney afrika'ya teslim edilmesi için girişimde bulunur ama sonuç alınaz. daha sonra diana ferrusun yazdığı şiirin fransa'da duyulmasıyla bedeni, vatanına iade edilir. (bkz: hottentot venüsü)

    sarah baartman’a şiir

    seni eve götürmeye geldim
    eve, hatırlar mısın bozkırı?
    yemyeşil çimeni büyük meşe ağaçlarının altındaki
    hava serindir orada güneş de yakmaz.
    bir tepenin eteğine serdim yatağını
    battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
    sarı beyaz çiçeklerle kaplı
    akarsuyun şarkısı işitiliyor
    çakıl taşlarının üstünden sekerek akarken.

    seni kaçırmaya geldim
    didikleyen gözlerinden
    karanlıkta yaşayan
    insandan dönme canavarın
    emperyalizmin pençeleriyle
    senin bedenini parça parça kesip doğrayan
    senin ruhunu şeytanınkine benzeten
    bir de kendini yegâne tanrı ilan eden!

    senin ağrılı yüreğini ferahlatmaya geldim
    yorgun ruhuna kucağımı sunuyorum işte
    yüzünü avuçlarımla saklayacağım
    boynundaki çizgileri bir bir öpeceğim
    güzelliğinle gözlerim bayram edecek
    ve sana şarkı söyleyeceğim
    sana huzur getirmeye geldim ya.

    seni eve götürmeye geldim
    kadim dağların adını haykırdığı.
    yatağını bir tepenin eteğine serdim,
    battaniyen çalı çırpıyla ve nane yapraklarıyla çevrili,
    sarı beyaz çiçeklerle kaplı
    seni eve götürmeye geldim
    sana şarkı söyleyeceğim
    bana huzur getirdin ya.

    edit:imla
  • klavye ile "saate bakmam" yazmaya çalışan fakat başarısız olan bir sarhoş insan söylemi.
hesabın var mı? giriş yap