• jose mujica 8 kasım pazar günü saat 11:00'de caddebostan d&r'da, aynı gün 14:00'de tüyap'da kitabını imzalıyor. yine aynı günün akşamı 17:00'de hayatı ve anıları üzerine söyleşisi var.

    edit 1 / düzeltme : kitabı başkanın kendisi değil kitabın yazarları olan andres danza ve ernesto tulbovitz imzalamış bulunuyor.

    edit 2 / ekleme : kitaptan alıntılar için (bkz: #56251673)
  • jose mujica hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için başarılı, bir çırpıda okuyabileceğiniz türden, son derece güzel bir kitap. fikir vermesi açısından altını çizdiğim bir kaç paragraf aşağıda;

    --- spoiler ---
    ''iktidar kavramını çürümüşlük ile bir tutan ve geçici çoğunlukların ürettiği bir aksesuar olan anayasayı iktidarların ancak bir maşa olarak kullandıklarını söyleyen birinin, buna rağmen iktidara gelmesi ama beslendiği o büyük tutkusu ile yeni başarılar kazanmak için sabırsızlanmasını anlatıyor bu kitap.''

    ''o yıllarda, zindanlarda, bir kimsesiz, bir yetim gibi yaşarken, ne kadar az şey ile mutlu olunabileceğini öğrendik. eğer az ile mutlu olmayı başaramazsanız, her şeye sahip olsanız da başaramazsınız.''

    ''bize o zulümleri yapanlara karşı dahi nefretle hareket etmiyorum. nefret yıkıcıdır; kazandırmaz. bu bir demogoji, birilerine hoş görünme yolu veya davadan dönme olarak yorumlanmamalıdır.''

    ''sol hareket, ülkenin iç kesimlerine ulaşabilmeyi bana borçlu. daha önceleri iç, kırsal kesime önem vermiyorlar, oralara gitmeye çekiniyorlardı. ben ise bir karınca tarzıyla çalıştım. beş yıl boyunca, luis alberto de herrera örneğinde olduğu gibi, her bölgeyi karış karış dolaştım. herrera, 30'lu yıllarda, ulusal parti ile anlaşmazlığa düşmüştü. daha sonra onunla bir anlaşmaya varmak için masaya oturmak istediklerinde, o çoktan tüm ülkeyi baştan sona gezmiş ve destek toplamış durumdaydı. onların kendi içinden bile destek alıyorlardı. ben de aynı şeyi yaptım.''

    ''insanlığın, hiçbir ülkenin bu konuyla ilgilenmediği ve şu anda mevcut olmayan, bir küresel yönetişime ihtiyacı var. deniz seviyesindeki yükselme ve pasifik'te adalar oluşturan plastik atıklar ile ilgili sorunlarla hiçbir ülke ilgilenmiyor. toplum ile politika arasında yaşanan boşanma, büyük bir stratejik problem. hiçbir yere varılamaz bununla. sonra, 'kurtarıcı adam'lar, 'outsiders' tipler ortaya çıkıyor. sizin seçtiğiniz politikacılar başa geliyor ama sonra sadece yer aldıkları partilerin taleplerine karşılık veriyorlar. tarihteki 'negatif yönden büyük' liderler bu şekilde ortaya çıktı. sağ, her zaman ahlakçı konuşmasıyla geliyor ama sonrasında iktidarı ele geçirip ortalıktaki her şeyi silip süpürüyor.''
    --- spoiler ---

    (bkz: copy paste değil alın teri)
  • -ilk kez hapse girmem, montevideo’da bir fabrika deposu soygunundan dolayı oldu. ben bir tupamaro’ydum ve soygun da örgüte mali destek sağlamak içindi. ama bunu hiç itiraf etmedim. hapishanede tüm kemiklerimi kırana kadar dövdüler. o dönemde mahkumlar sürekli polis işkencesi altındaydı. adi suçlu olarak düştüysen ellerine, durumun biraz daha vahimdi; öldüresiye dövüyorlardı. hapse siyasi suçlu olarak düşmek adi suçlara göre daha iyiydi.

    -80’lerin başıydı; kafayı yiyince beni askeri hastaneye yatırdılar. sürekli halüsinasyon görüyordum peşimi bırakmayan, beni yiyip bitiren bir şeydi. beni muayene eden psikiyatrist, bir avuç dolusu hap verdi ama hiçbirini kullanmadım. bunun üzerine yönetime bir şeyler okuyup yazmama izin verilmesini tavsiye etti. okumak, annemin yardımları ile birlikte beni normale döndürdü. ama sadece bilim kitaplarına izin veriliyordu. önce biyoloji, arkasından ziraat, veterinerlik ve sonra da antropoloji kitapları okudum. başımı kaldırmadan, durmaksızın, tüm gün okuyordum. ve zihnimi sağaltan da bu daldığım bilim dünyası oldu. paso de los toros cezaevi’ndeydim tüm bunlar yaşandığı sırada.
  • -insanoğlunun karakteristik bir özelliği de, yaşam alanının bir fatihi olmasıdır. afrika’dan çıkıp dünyayı fethetmiştir. bu, doğamızda yer alan ve vazgeçme gibi bir seçeneğimizin olmadığı bir yönümüz. ama kapitalist kültürde ilerleme, bireysel olmuştur. avucumuzdakini çoğaltma dürtüsü, içimizdeki bencil yönü alevlendirmiştir. ilk insanlar, grup halinde, kabile hayatı yaşardı. ama yerleşik değillerdi. gerektiğinde kabile olarak, diğer kabilenin ciğerini söküyorlardı. ama kapitalizm bireycidir ve bütün olarak düşünmeyi engeller. konunun esası budur.
    şimdi de insanlık bir tür olarak, bir bütün halinde hareket etmeli. siyasette neredeyse kimsenin görmediği sorun bu. insanlığı bu sefaletten çıkarmalı, okyanusları ve çölleri kontrol altına almalıyız ve daha sonra galakside ilerlemeliyiz. çünkü bu galakside kesinlikle tek başımızayız.
    bu, tek bir bireyin değil, insanlığın bir vazifesi olmalıdır. mesele bireyselliği aşabilmekte. eğer bunu beceremezsek, kurduğumuz medeniyet bizim sonumuzu getirecek. kaynakların olmamasından değil. kaynaklar sınırsız, çünkü enerji sınırsız. evrenin derinliğinde küçük pireler kadar yer işgal ediyoruz. insanlık, bir bütün halinde çalışmalı ve doğal kaynakları korumak için bilim üzerinde yoğunlaşmalıdır. bunu yapmıyoruz. türümüzün sonunu getirecek şey bu olabilir. doğa haşmetini gösterdi. dinozorların sonunu getirdiyse bizim sonumuzu neden getirmesin ki?
  • kitabın çevirisi ali tuncer tarafından yapılmıştır.
hesabın var mı? giriş yap