• zamanın sadece çembersel ya da sadece lineer olmadığı görüşü üzerine kurulmuş zaman anlayışı. tavuk yumurtadan yumurta da tavuktan çıkar dairesini aslında her yumurtadan farklı tavuk her tavuktan farklı yumurtalar çıkar anlayışıyla genişletip aynı durağa her gelişinde farklı bir gelişim sürecinde oluş fikrini bir spirale benzetir. daireyi çizgiyle birleştirir.
    (bkz: fime theory)
  • zaman, aynı hava durumu, sıcaklık gibi bir ileri bir geri hep aynı mevsim normallerinde olsaydı. olmadığı ne malum tabii.

    (bkz: zaman/@ibisile)
    (bkz: dairesel zaman)
    (bkz: çizgisel zaman)
  • zaman… uzun süredir kafamı kurcalayan bir konu.
    zamana dair kültürümüzde dolayısıyla dilimizde yerleşmiş çok fazla kalıp var. kullanım yerine göre kah iyi, kah kötü. bazen su gibi akarken, bazen her saniye saatler gibi geçiyor. bazen donsun isteyip, bazen zamanı geçtim, zemini bile değiştirip yarılsa içine girip yok olsam dediğiniz anlar bütünü…
    hiç hatırlamadığınız onca yıllarınızın yanında, hiç unutmadığınız kısacık çocukluk anılarınız. onunla ilk göz göze geldiğiniz anlarınız.
    zaman geçiyor, öyle ya da böyle. bu işin içindeki insanlar doğrusaldır, döngüseldir diyedursun, hesaplamalarını yapsın, teorilerini geliştirsin. biz biraz olayın algı boyutuna gelelim. belirleyen biraz da o gibi görünüyor çünkü.
    zamanının kıymetini belki de en çok ona ihtiyacı olanlar biliyor. veya tam tersi. asker yolu bekleyenler, sınav sonucunu bekleyenler, eşinin doğumhaneden, sevdiği birinin ameliyathaneden çıkmasını bekleyenler… bebeğini 9 ay bekleyen anneler. kar yağmasını bekleyen çocuklar. baharı bekleyen kumrular:)
    biz böyle bekleyeduralım… an geldi geçti bile.
    bir sürü inanç ve felsefi görüş, zaman size dersini vermeden geçmez, önünde sonunda o dersi alır bir sonraki seviyeye atlarsınız der. bu da zamanın döngüsel de değil, sarmal olduğu fikrini akla getiriyor. zira zamanla beraber parametreler de değişiyor, birebir aynı durumu yaşamanız mümkün değil. insanoğlunun tabii kurtlanıp, çürüyüp toprak olmakla ilgili de meselesi var. hepimizin var. dini ya da felsefi görüşümüzden bağımsız olarak var. iyi insan olmakla, gelişmekle, sorgulamakla meselemiz olduğu gibi. eee zaman kısıtlı. gidilecek yol var. zaman işte bu yolda bizi terbiye eden en büyük faktör. bir tür katalizör. zamanın sarmal olduğunu düşünen veya buna inanmak isteyen kişilerin kendini geliştirme kaygısının daha fazla olduğunu düşünüyorum. bu bir vicdan muhasebesinin sonucu olabilir mi?
    zamanın döngüsel veya sarmal olması işimize gelir. öyle ya, birkaç şansımız daha olsa iyi olmaz mıydı? doğrusal olup da ardından bakakalıp kös kös sıradaki duruma geçmektense, ufak değişikliklerle hatalarımızı telafi etme şansımız olsaydı? burada insanın bencil doğasını da işin içine katmak gerekiyor. tek motivasyon gelişmek olmayabilir. kişi sadece kendini mutlu etmek istiyor da olabilir tabii.
    zamanı tekrar ediyormuş gibi hissettiren şey aslında yaşadıklarımız. benzer durumlar benzer sonuçlar bize bu hissi veriyor. olayın bir de psikolojik boyutu var. bilinçaltı, bilinç dışı derken konu biraz garipleşiyor. kelebek etkisi desem iyice çorba oluyor:)
    zamanın sarmal olması, sorduğunuz sorulara aradığınız cevapları geçmişte almış olabileceğinize işaret eder. hatta gelecekte tekrar alacağınıza. burada işler daha da garipleşiyor. siz de başka birinin hayatında bir durumsunuz aslında. o döngünün bir parçası. peki zaman herkes için aynı mı işler, burada bir kayma olursa ne olur? siz birine 3 saat, 1 gün erken gider, o size 1 sene geç kalırsa mesela? çıkmanız gereken yola, katılmanız gereken toplantıya gitmezseniz? işte bizim bazen tesadüf dediğimiz, bazen anlamadan, fark etmeden bakıp geçtiğimiz, bazen de sonradan fark edip “ben böyle kaderin içine…” dediğiniz durumlar böyle oluşuyor olabilir mi? yok artık daha neler dediğiniz zamanlar? kim bilir… algıda seçicilik? belki. tekrarların farkına varmak? belki.

    e peki n’olacak? işte oraya geri dönüyoruz tekrar. zor gelse de, kafanızın içinde birbirinden bağımsız tonla düşünce bazen nöbetleşe bazen istila ile yer değiştirse de, elinizden başka şey gelmese de beklemek... çünkü bazen neyi değiştireceğinizi bilemeyebilirsiniz. anlamayabilir, hissedemeyebilirsiniz.
    ben şahsen tesadüfleri artık seviyorum. yeni bir sarmal oluşmaya başladı bile… zaman nasıl olsa bir şekilde bize dersini verir, gidilecek yolu gösterir. o gün geldiğinde siz de hazır olmayı dileyebilirsiniz belki.
  • kimileri bilimle kimileri de edebiyatla zamanın izini sürer.

    “sınırsız zaman değildir proust'un bize açtığı ebediyet, çizgileri kesişen sarmal zamandır. asıl ilgilendiği, zamanın en gerçek -yani mekana bağlı- geçiş biçimidir; ve bu geçiş de hiçbir yerde içteki hatırlama ve dıştaki yaşlanmada olduğu kadar belirgin değildir. yaşlanma ve hatırlamanın etkileşimini görmek, proust'un dünyasına, kıvrılmaların, bükülmelerin, kendi üstüne dönmelerin evrenine girmek demektir. benzeşimler haline geçmiş bir dünyadır bu, correspondance'lar, gayrı iradi hatırlamanın, karşı konulmaz yaşlanma sürecine denk olan o gençleştirici, yenileyici gücün ürünüdür. geçmiş bir çiy damlası tazeliğinde bir an'da yansıdığında, gençleşmenin acı veren şokuyla bir kez daha geri gelir…”

    “..kayıp zamanın izinde, bütün ömrü, aslında tek bir an üzerinde toplanabilecek bir dikkat ve bilinçle aydınlatma çabasıdır.”
    walter benjamin, proust imgesi/son bakışta aşk
hesabın var mı? giriş yap