• 32. uluslararası istanbul film festivali'nin ulusal yarışma bölümünde altın lale için yarışacak olan lusin dink filmi.
  • 4. malatya uluslararası film festivalinde en iyi senaryo ödülünü almış olan film
  • new york'dan bitlis'e uzanan en güzel rotanın filmi; sakin, ince, düşündürücü.
  • acının zaman mefhumunun olmayışının anlatıldığı en naif filmlerden. yer yer öfkeyi, her yerde özlemi, o uzaklardaki sessiz dayanışmayı lusin dink in yönetmenliğinde olabilecek en güzel anlatımıyla görüyoruz. hikaye ayrı güzel, kolajlananan metinler ayrı güzel, öyle ki filmden cıkarken size saroyan okumamış olmanızın utancını hissettiriyor.

    bunların dışında, benim için ayrı bir yeri de olan filmdir ayrıca. bu topraklardan sürülen, gitmek zorunda bırakılan halkların geri dönüş hikayelerini denk geldikçe okurum. en az buradan koparılışları kadar acı gelir aslında bana dönüşleri. o özlem dolu ropörtajlarına inat; bir kavusmadan cok bir kopuşun resmedilişi gibi düşünürüm o anı. süryanilerin köyüne dönüşü, dinkjiyan ların diyarbakır a gelişi gibi.. anne babaları sürülen, kendileri de ancak onların anlattığı kadar bu coğrafyayı bilen bu insanların yolculugunun travmasını bana film süresince yaşattığı için, o hayal kırıklığını varılan noktadaki hüznü yüreğimde hissettirdiği için de ayrıca yönetmenimize teşekkür etmek isterim.

    lusin dink in, nice filmleri olsun ve hepsi en az ilk filmi kadar güzel olsun temennisiyle entrymi sonlandırıyor; vanlı çocuklar gibi bu da ermenicesi diyorum: shnorhakalut’yun
  • çatlağını bulan suyun hikayesi.

    (bkz: su çatlağını buldu)
  • filmin seyirciye yönelttiği son soru buydu: "insanın yurdu neresidir?"

    "insanın yurdu neresidir?
    belli bir yerdeki toprak parçası mıdır?
    oradaki ırmaklar mı?
    göller mi? gökyüzü mü?
    ayın doğuşu mu?
    güneş mi?
    insanın yurdu ağaçlar mı,
    bağlar, çimenler,
    kuşlar, kayalar, tepeler
    ve dağlar ve vadiler midir?
    iklim midir?
    bir yerin ilkbaharı, yazı ve kışı mıdır?
    kulübeler ve evler,
    şehrin sokakları...
    masalar ve sandalyeler,
    çay ve sohbet midir?
    yaz sıcağında dalında olgunlaşan
    şeftali midir?
    toprakta yatan ölüler midir?
    göğün altında, o ülkenin her yerinde
    konuşulan dilin sesi midir?
    genizden ve yürekten gelen şarkı mıdır?
    o dans mıdır?
    insanın yurdu
    havaya, suya, toprağa, ateşe
    ve hayata ettiği şükran duaları mıdır?
    gözleri midir?
    keder midir?"
  • izlemek için çok geç kalmış olduğum film. çok kez niyetlenip bir kez bile fırsat bulamadım. atlas sinemasında gösterildi sanırım. tekrar gösterilir mi bilemiyorum.
  • filmin başrol oyuncusunun coğrafya (erzurum, van, muş, bitlis) olduğu mükemmel film.

    "yerinden yurdundan olmak ne demek, anayurdunu kaybetmek ne demek, vatan hasreti ne demek" insanın kalbini parçalayarak gösteren film.
    (bkz: william saroyan)
  • saroyan'lar 101 sene önce kendi topraklarında bitlis'teydiler. saroyan özlemle yanıp tutuştuğu bitlis sokaklarındadır yıllar ve yıllar sonra ve şöyle der: "kalabalıkta tek bir ermini bile yoktu"

    "uluslar demeyi bırakıp, insanlar demeliyiz...çünkü hepimiz özünde, tek bir ulusun, insanlığın üyesiyiz."
hesabın var mı? giriş yap