• fransa'nın cezayir'e müdahalesi esnasında paris sokaklarında hükümet karşıtı bildiriler dağıtan jean paul sartre'in tutuklamak istenmesine karşı de gaulle'ün sarfettiği söylenegelen söz öbeği.
  • üstadımız sartre'ın "aydın, her halükârda en küçük bir eyleme kalkışması halinde bile egemen sınıfların ve bizzat kendi sınıfının gözünde bir hain olacaktır..." lafını aklımızda tutarsak gerçekliği ispatlanacak önerme.

    neden mi?

    çünkü ülkelerinde parhessia'yı söyleyen her kimse, hainlikle, satılmışlıkla suçlandı; bu yüzden "hain"lik ülkenin gerçeğidir. sartre'nın hain olduğu ülkesiyle özdeşleşmesine benzer biçimde bizim "hain"lerimiz de bu ülkedir. yani,

    (bkz: nâzım hikmet türkiye'dir)
    (bkz: orhan pamuk türkiye'dir)
  • "...sartre hakkinda de gaulle'un dediklerini okuyoruz bu aralar siklikla. de gaulle, sartre'in cezayir konusundaki elestirileri ustune kendisini kiskirtan sahinlerine, 'sartre, fransa'dir' demis.

    de gaulle'u hala hatirliyor olmamizin nedeni, kendisini kiyasiya elestiren bir yazar icin bu sozleri soyleyebilmis bir muktedir olmasidir. tarihin ilk unuttukları ise gonullu gardiyanlar, her zulmun kucuk hisseli ortaklaridir..."
    *

    not: ..niye bizim de sartre miz yok diye aglanacagina.. bizdeki muktedirlere ve muktedirlerin elestiriye tahammulsuzluklerine bir goz atilabilir.
    (ara: kara gomlekli cevval pasa)
  • sartre sahiden fransa'dır. fakat bizim hiçbir yazarımız şairimiz ressamımız türkiye değildir, olamaz. çünkü bizim hafızamız yok. bizim oturmuş bir kültürel yapımız, kurumlarımız yok.

    mesela eğitim sistemine bakalım, iki yılda bir sınav sistemi değişiyor. kurumlar açılıp kapatılıyor, yasalar zırt pırt değiştiriliyor. nasıl birisi bizim bir parçamız olabilir ki? biz halihazırda paramparçayız zaten. eğer birinin türkiye olabilmesini istiyorsak önce yapmamız gereken şey türkiye'yi kurmak.

    avrupayı bu açıdan sahiden kıskanıyorum. eskiden kültürel kurallar epey saçma gelirdi bana. sözgelimi ingiltere'de hakimlerin kafalarına o saçma perukları takmalarını oldum olası anlamsız bulurdum fakat o peruk yalnızca o peruk demek değildi, yasaların değişmez gücünü de simgeliyordu. tıpkı bir düşünürün bir ülke olabileceği gibi bir peruk da bir yasa olabiliyor. bizim önce yapmamız gereken bir kültür oluşturmak, kurumları güven duyulabilen bir hale getirmek. bakıyoruz sağlık bakanı her gün çıkıp önceki açıklamalarını yalanlıyor. yahu biz şimdi hangi bakana güvenebiliriz? kaçımız yasalara hakimlere güveniyor? kaçımız devlet kurumlarında çalışanların işini iyi yaptığına inanıyor? yahu bizim kültürümüzde devletin malı deniz yemeyen keriz diye söz var nasıl birisi çıkıp türkiye olabilsin? ülkece sanki apokaliptik bir düzende hayattan koparabileceklerimizi koparıp ölmeyi bekliyoruz. yazık.

    bu ülkeden de bir bok olmaz içinde yaşayanlardan da. bir avuç aklıselim insan var ki onların da yarısı çekip gitti. bu boktan anlamsızlık içinde savrulup gidiyoruz. sahiden yazık.
hesabın var mı? giriş yap