• oy rüşveti bi nevi.

    son dönemde bilhassa iktidar tarafından kamu kaynaklarıyla finanse edilen ama karşılığında talep ettikleri oylarla yine kendilerinin nemalandığı erzak yardımı, ıvır zıvır yardımı...

    hatta imar affı, bilmem kaçıncı geleneksel tapu dağıtım şenlikleri filan

    (bkz: sadaka kültürü)
  • bugün binali yıldırım açıkladı cumhurbaşkanlığı için seçim rüşvetini, emekliye 2000 tl ikramiye, imar affı, vergi borcunun silinmesi bunlardan bazıları. akp nin oyunun düşmesi vatandaşa yaradı.
  • hak hukuk adalet martavalı okuyanların sevdiği rüşvettir.

    (bkz: emeklilikte yaşa takılanlar/@safagi sokmeyen cocuk)
  • (bkz: ulufe)
  • bizim çiçek gibi ülkemizde olmaz böyle bir şey ama yine de bilgimiz kültürümüz artsın diye yazayım. seçim rüşveti tam olarak oy karşılığı menfaat sağlamaktır.

    seçim rüşveti önden verilir ve hemen hemen her zaman haksız ya da etik dışı bir şekilde maddi kazanç ya da avantaj içerir. mesela hemen seçim öncesi bütçede olmayan oranda zam verilir, seyyanen zam yapılır, prim artırılır, emeklilik erkene çekilir, vergi affı getirilir, cezalar silinir, sicil affı getirilir, ucuz kredi dağıtılır, imar affı getirilir, ayni ya da nakdi yardım yapılır falan. burada hedef, seçmen kitlesi üzerinde olumlu psikolojik etki yaratarak ve hatta minnet duygusu oluşturarak, sandığa bu havada gitmesini ve haliyle rüşveti verene meyletmesini sağlamaktır.

    seçim rüşvetini vaatten ayıran şey de bu uygulama şeklidir. seçim vaadi, kazanırsak şunları şunları yapacağız diyerek seçmene gelecekte yapılması planlanan icraatleri saymaktır. böylece seçmen oy vermeyi düşündüğü ya da düşünmediği kişi ya da partinin niyetlerini bilerek sandığa gider. elbette siyasetçinin yalan söylemesi vakayı adiyeden olduğu için seçmen hiçbir zaman emin olamaz ama en azından güçlü bir izlenim edinir. seçim sonrası da bu vaatlerin yerine getirilip getirilmediğine bakılarak bir sonraki seçim için kanaat oluşturulur. bu ideal şema hiçbir zaman tam olarak işlemez ama demokrasilerde buna yakın bir sürecin işlemesi beklenir.

    seçim rüşvetinin korkunçluğu da bu noktada ortaya çıkıyor. her şeyden önce seçim rüşveti ahlaki yozlaşma işaretidir. kişi ya da kurumları belli bir dönemdeki performansına göre değil, seçim öncesi sunduğu menfaate göre değerlendirmeyi teşvik eder. siyasetçi, dünyayı da yakmış olsa, insanları fakirleştirmiş, hayatlarını zorlaştırmış, ölüme göndermiş, yok etmiş bile olsa, geçmişte ne olmuşsa olmuş boşverin diyerek perde çekmeyi teklif eder. onun yerine, geleceğe bile değil, ana odaklanmayı sağlamaya çalışır ki geçmişe bakıp gelecekle ilgili çıkarım bile yapılamasın. bu aynı bir katilin işlediği cinayetler karşılığında para verip ceza almadan hayatına devam etmesi gibidir ki bazı ülkelerde bunun gerçekleşmiş olduğunu biliyoruz. katilin cinayet işlemeye devam edeceğini herkes bilir ama para tatlı geldiği için o tür sonuçlar düşünülmez bile.

    velhasıl ahlaki yozlaşma, seçmenle seçilen arasındaki hiyerarşiyi de yıkıp geçer ve aradaki ilişki "veren el-alan el", yani bir nevi efendi-köle ilişkisine ilişkisine evrilir. işin saçma tarafı verilen paranın sahibinin de aslında köle olmasıdır. ama yaratılan ortam o kadar güçlüdür ki kimin parasını kime veriyorsun diye bile sormayı unutur seçmen. vergi olarak, ürettiği değer olarak hükümetlerin kullanımına sunduğu parası kendisine rüşvet olarak teklif edilmektedir. bu da aynı bankadaki parasına el konulan suçsuz bir insana, paranı veririz ama bana oy verirsen demek gibi bir şey. nerden baksan saçma sapan.

    daha bu işin insanlık onuruna aykırı olması, aşağılayıcı olması, insanları anlık çıkarları peşinde koşan parazitler haline getirmesi, uzun vadede sağlıksız bir yönetim modeli oluşturacağı için ülkeye sürekli siyasi ve ekonomik istikrarsızlık getirmesi gibi pek çok farklı yanı da var. ancak daha birinci basamakta olduğumuz için tartışmada derinlere dalamıyoruz. rüşvet kötüdür, herkes için kötüdür, bugün üç kuruş kâr ettiğini sananlar yarın çok daha fazlasını kaybederler. işin ucunda maddi kazanç olsa bile huzur, neşe, güven kalmaz. velhasıl bu rüşveti verenler bunun cezasını çekmezse, vay o ülkenin ve toplumun haline.
  • her millet layık olduğu şekilde yönetilir dersek bence seçim rüşveti olgusunu en yalın haliyle açıklamış oluruz.

    eğer bir millet oyunu makarna, kömür, pirinç, maaş zammı, vergi affı vs. maddi şeylerle takas etmeye ya da çok af edersiniz, satmaya razıysa, alıcı bulmakta zorlanmayacaktır.

    bazı milletlerin, necip türk milletini ayrı tutuyorum, oyu yarım ekmek döner + ayran kadar ucuz olup, bu şekilde bazı ülkelerde %7-8 oranında oy alabilen siyasi partiler bile görülmüştür. tabii ki bazılarımızın aklına şöyle bir düz mantık kurmak gelebilir: yarım ekmek döner + ayran %7-8 ediyorsa, fırın kebabı nereden baksanız %11-12 etmeli. metrelik kebap + karışık ızgara + sınırsız içecek + havuç dilimle... o işler tam da düşündüğünüz gibi olmayabilir.

    toplumların oy tercihleriyle ilgili kendimce yaptığım minik bir derlemeyi bırakıp kaçayım ben.

    (bkz: #145890680)
  • bir toplumu ahlaken aşağılamanın enstrümanı, aynı zamanda insanın nasıl bir toplumun içinde olduğunu yüzüne vuran bir tokat.

    türk siyasi tarihi bu ahlaksız enstrümanın fütursuzca kullanılması ile geçti diyebilirim. yarı insan ömrüne doğru yürüdüğüm sürede hiç bu kadar adice hiç bu kadar utanmazca kullanıldığına şahit olmadım 2024 mart yerel seçimlerine doğru gittiğimiz şu günlerde.

    kapı kapı matara, beyaz eşya, atıştırmalık, telefon aksesuarı, züccaciye ürünleri, elektrikli mutfak aletleri... dağıtan iktidarı muhalefeti partiler var. sırf karın doyurmak için mahalle mitinglerine parti servisleri ile taşınanlar var...

    diğer taraftan seçim vaadleri var ki tamamen sadaka zihniyeti. ek maaş veren, ek burs veren, ek ucuz yemek veren, kahvaltılık veren, süt veren, imar izni veren, kentsel dönüşüm için kredi veren hibe veren, evlenene kredi veya para veren, bedava kafe/bistro yiyecek/içecekleri veren... bakın bunu yapanlar yerel yönetimler bir de. yani şehrin temizlik, çevre, ulaşım, altyapı operasyonlarını yapma sorumluluğu bulunan organizasyonlar bunun ötesine geçip ortaçağ feodal düzeni derebeyliği gibi himayesine girenlere bakmaya öykünüyor...

    peki suç türk siyaset kurumunda mı sadece? hem evet hem hayır diyebilirim. yumurta-tavuk sorusu gibi bu. bu rezil acınası rüşvet ve acziyet zincirini kim başlattı bilmiyorum ama diğer boyutta içinde yaşadığımız toplumun çürümüşlüğü ve medeniyetten, medeni değerlerden uzaklaşması da var. toplum bunu istiyor o yüzden partiler böyle yapıyor, denebilir. kimse yalanlayamaz bu iddiayı...

    son olarak işbu entry'nin nedeni olan muhtar adayının afişini bırakıyorum aşağı. muhtar adayımız ilçe-il belediye başkan adaylarının altında kalacak değildi ya. o da bu rüşvete en vıcık vıcık en yağlı şekilde kapılmış:

    özet geçeyim:
    - çekilişle 50 gram altın
    - çay ikramı
    - yardım paketi ve sadaka
    - harçlık
    - ikram ve acil ihtiyaç yardımı
    - düğün-nişan-sünnet-mevlüt takısı
    - sıcak çorba ikramı

    görsel

    hoşçakal muasır medeniyetlerin üzerine çıkma ülküsü ile bugünlere gelmiş türkiye cumhuriyeti.
    selam ve dua ile hoşçakal, dostça kal...*
hesabın var mı? giriş yap