• ülke yönetimleri baz alınarak değerlendirme yapılacak olursa, sekülerleşme dinin tahakküm alanından çıkarak tamamen materyalist bir bakış açısı ile politika yapma eğilimini doğurur. zira dinin tahakküm alanının içinde kalarak politika yapma sanatı olarak laiklik birazdan sayacağım sebepler yüzünden işlevsiz fakat amacı bellidir.

    laiklik bir devletin, dini alanlara sirayet ederek, toplumsal olarak da, bireysel olarak da dini avucunun içine almayı amaçlar. din hükmettiği insanlar için maneviyatı büyük bir olgu olarak karşısına çıktığı için, devlet bu olguyu yönlendirmek ve dahi istediği forma sokmak ister. bu yüzden laik düzen içerisinde diyanet *, ilahiyat fakülteleri gibi kurumlar bulunur. bu kurumlar aracılığıyla devlet otoritesine ters düşmeyecek, düzene karşıt görüşler beslemeyecek bir kitle psikolojisi yönetmek daha kolay olacaktır. üstelik laik devletler tarikat ve cemaatlerle de ilişkisini kimi zaman ipi sıkarak, kimi zaman da ipi bırakarak kuracak ve onların bağlı bulunduğu kitleleri de ufak memnuniyet ve memnuniyetsizlikler ile yönetebilecektir. bu ise ucuz ve sorunlu bir anlayıştır.

    dini açıdan yaklaştığımızda, dinin nitelikleri ve gereklilikleri, hatta ilkesel tavrı bir devlet otoritesinin eline geçmiş, buna karşı durabilecek fikri motivasyon da kaybedilmiş demektir. dinin istediği kurallar şeriattır.

    dinden bağımsız yaklaşıldığında ise, din bir inanç sistemi olduğu ve bireysel bir yöneliş olduğundan dini yönlendirme arayışları, din tahakkümünü ortadan kaldırmak bir tarafa, dini örgütlenmelere ödün vermekle sonuçlanacaktır. çünkü din olgusunu yönlendirmek bazı tavizler vermeyi gerektirir.

    tüm bunların ışığında laiklik gibi dinleri elinde tutup, kısmen dinin yanında, kısmen de karşısında durarak bir iktidar kurmak, işi arafta kalan sığ bir yönetim anlayışına doğru götürür. bu yüzden devletler ya seküler yönetilmelidir ya da dini kurallarla.
  • kutsal alanın gittikçe daraldığı, kamusal alandan çekildiği bir süreçteyiz.
    temel bilgi kaynağı bilimsel bilgidir.
    yerden gökten fısıldanan hikayeler sürecin ürünüydü.
    süreç evrilerek buraya ulaştı. bunu da aşacağı aşikar.
  • belli bir toplumda belli bir zaman dilimi içerisinde doğaüstü alanın bireysel ve toplumsal düzeydeki prestijlerinin ve gündelik yaşamı şekillendirme güçlerinin azalmasıdır.

    (bkz: bilimsel gelişmeler)
    (bkz: endüstriyel kapitalizm)
    (bkz: kentleşme)
    (bkz: volkan ertit)
  • besim f. dellaloğlu’nun son kitabında açıklık getirdiği kavramlardan biridir. türkiye’de özellikle laiklikle aynı anlamda kullanılan kavramı derinlemesine inceler. gündelik hayatta, medyada hatta akademide bile iki sözcüğü eşanlamlı gibi kullananlara bir yol haritası çıkarır.

    “seküler sıfatı etimolojik olarak ortaçağ latincesindeki saeculum’dan gelir. günümüzde üç farklı anlamda kullanılan sekülerleşmenin birinci kullanımı “yüzyıl, çağı, dünya” anlamındadır. ikinci kullanımı ise kilise hukuku içerisinde manastır hayatını bırakıp dünyaya yönelen din adamları için kullanılan secular kelimesidir. ancak bu seküler din adamlarının inançlarını terk ettikleri anlamına gelmez. onlar inançlarını manastırda inzivaya çekilerek yaşamak yerine dünya içinde yaşamayı tercih ederlerdi.

    sekülerleşme aynı zamanda dinin dışına çıkmak değil dini yaşama biçiminizin dönüşmesi, değişmesidir. birincisinde kutsaldan vazgeçme ikincisinde ise kutsalın hayatla buluşması, barışması sözkonusudur. max weber, protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu kitabında sekülerleşmeyi, “çalışmanın, kazanmanın ve biriktirmenin ibadete ikame edilebilmesi” olarak tanımlar. bu anlamda sekülerlik bir tür neo-dindarlıktır. kapitalist bir toplumda çalışırken, kazanırken, biriktirirken, harcarken hâlâ dindar olmaya devam edebilmenin adıdır sekülerlik.

    talat asad’a göre sekülarizm kavramını ilk kez 1851 yılında george jacop holyoake kullanmıştır. sekülarizm ve sekülarist kelimeleri ingilizceye 19. yüzyılın ortalarında” ateist” ve” kafir” suçlamalarından kurtulmaya çalışan özgür düşünürler tarafından sokulmuştur.

    yekpâre bir sekülerleşme kuramı da mevcut değildir. bu kuramın üç ayrı momentinden söz edilebilir. bunlardan birincisi, toplumun farklılaşması ve sekülerleşmesi tezidir. ikincisi, dinin gerilemesi tezidir. üçüncüsü ise dinin hususileşmesi tezidir.

    sekülerleşme dindarlığın dünyayla, onun ayartmalarıyla barışmasıdır. sekülerleşme dindarlığın hayatın kiri ile kirlenmesidir. dindarlık ve sekülerlik tarih içinde her zaman birbirleriyle ilişki içinde olmuşlardır.

    jose casanova’nın tezi oldukça ilginçtir. dinler, modernlikle birlikte, ilk anlamıyla sekülerleşmeye ne kadar direndilerse, uzun vadede ikinci anlamıyla sekülerleşmeden yani dinin gerilemesinden o kadar mustarip olmuşlardır. bence son dönemde türkiye’de olan tam da budur. jose casanova’ya göre dinin gayri hususileşmesi yani dinin kamusal alana daha fazla hakim olması maneviyat ve ahlâkın da devletin, iktisadın, modern hayatın alanında oluşmasına neden olmaktadır. dinin kaybettiği yer burasıdır. görünürlük olarak din öne çıkmaktadır ancak içeriğini yitirmek tedir. buna daha önceki bir çalışmamda maneviyatsız dindarlık demiştim aslında bu da bir tür sekülerleşmedir.

    terry eagleton, tanrı’nın ölümü ve kültür başlıklı kitabında şöyle der: “toplumlar dinden bütünüyle vazgeçtiklerinde değil, artık bilhassa onun tarafından uyarılmadıklarında sekülerleşirler.” bu nokta tam da volkan ertit’in dikkati çekmeye çalıştığı noktadır. allah “onlara olmayanlara da verin” derken, onlar allah’a “olmayanlara da ver allah’ım” diye dua eden bir müslüman ne kadar dindar olursa olsun artık sekülerleşmeye başlamış demektir. bu paradoks aslında türkiye’de müslümanlığın sekülerleşmesinin alâmetifarikasıdır. örneğin, bugün türkiye’nin müslümanları” haram” kavramı tarafından gerçekten uyarılıyorlar mı?”

    not: sekülerin 3. anlamı ve laiklik oldukça uzun bir mevzu ve leziz. okumak isteyenler besim dellaloğlu’nun poetik ve politik kitabına bakabilir. bir kültürel çalışmalar ansiklopedisi niyetiyle hazırlanmış olan kitap resmen kavram sabitleyicisi görevi görüyor.
  • (bkz: merkantalizm)
  • siyasal,kurumsal,entelektüel,sosyolojik,kültürel,felsefi ve psikolojik olarak insan zihninden ya da toplumdan dinin uzaklaşma sürecidir.

    örneğin baş örtüsüyle okullara girilmemesi,ibadethanelerin nüfusla orantısız olarak azalması,ayinlere,cuma namazlarına katılımın azalması,kişilerin özel yaşamlarında dini unsurları akıllarına getirmemesi ve yaşamlarını buna göre şekillendirmemesi sekülerleşme göstergelerindendir.
  • türkiye'de karşıtı sünnileşmedir.

    türkiye ne zaman sekülerleşme yolunda ilerler o zaman çağın ilerisine adım atabilecek bir devlet olur. bir türlü başaramadık şunu.
  • dinlerin toplumların yaşayış şekline yön verme konusunda etkisinin git gide azalması anlamına gelen kavramdır.
  • ibadet etme pratiklerindeki azalmanın bilimsel adı.
hesabın var mı? giriş yap