*

  • ekofest'te tanışma şansına eriştiğim çok hoş bir kadın ve kadına karşı şiddet konusunda da çalışmaları olan başarılı bir avukat. şuan da didem arslan yılmaz'la habertürk'te kadın cinayetlerini konuşuyor.
  • kadın hareketine, kadın beyanı esastır ilkesine, gerçekten hakları yenen ve acı çeken insanların kendilerini savunmak için çok zor uğraşlarla geliştirdikleri bir çok savunmaya verilebilecek en büyük zararlardan birini vermiş avukat kişi.

    belki okuduğu okulda kendisine masumiyet karinesinin neden önemli olduğunu öğretecek kadar iyi hocaları olmamıştır. orasını bilemem. kadın haklarını savunacağım derken yıllarca emek emek elde edilen kazanımları itin kopuğun ağzına düşürdüğü için utanıyor mudur? orasını da bilemem.

    yalnızca bu olaylar sonrasında feminizmin haklarda eşitlik ve adalet olduğunu ve masumiyet karinesinin neden bu kadar kadar önemli bir olgu olduğunu anlamış olduğunu umabilirim.

    çıkıp özeleştiri vermediği sürece. hak yemekten gocunmayan, iftiracı müvekkilini aklamaya çalışmaya devam ettiği sürece bu böyle kalacaktır.

    feminizmi nepotizme yedirmek bu kadar kolay olmamalı.

    (bkz: pınar dinç)
  • kadın haklarına saygımız sonsuz ama bazı hakları çok uç buluyorum.öyle bir dünya yok
    bunların bazıları söylemem gerekirse kız evlata ölen babasından yada annesinden maaşı kalırken erkek evlata direk kalmaması gibi. erkek evlat doğduğu günden itibaren piç bu ülkede daha çok varda neyse bu ülkede buna kadın erkek eşitliği deniyor.
    sonra doğum izni yapılan çoçuk sayısına göre prim ödeme hakkı felan. kadın bu anlattıklarımı sanırım tek başına yaptı.
    daha var aklıma gelmiyor.

    kadına şiddet olarak değil dogrudan şiddet olaylarını hukuki bir suç olarak nitelenmesi daha mantıklı. siddet normal birşeymiş gibi algı yaratıyor..
    çok fazla sosyal problemi var bu ülkenin
  • 2022 istanbul barosu seçimlerinde önce ilke yükseliş listesindeki çağdaş avukatlar grubu adayı.

    pınar dinç'e vekaleten kamuoyuna avukat imzası ile duyurulan bir metnin dört imzacısından biri. o metinde şöyle bir ifade vardı:

    "son olarak müvekkil 15 haziran 2020 tarihinde üçüncü kez polise başvurmuş, şikayetçi olduğu dosya savcılık makamına intikal etmiş olup, savcılık soruşturması başlamış ve hala sürmektedir."

    metnin yayınlanması ile tartışmalar başladı. isveç'te dosyanın savcılığa kesinlikle intikal etmediği, bir savcılık soruşturması başlamadığı ve dolayısı ile sürmekte olan bir savcılık soruşturması da bulunmadığı iddiaları twitter'da onbinlerce takipçiye sahip hesaplar tarafından paylaşılmaya başlandı. özellikle elçin arabacı bu hususu belgeleri ile ortaya koydu.

    bu hususu gerek twitter'da ve gerekse kendisinin de bulunduğu avukat gruplarında ben de gündeme getirip sordum. zira bir avukat için ciddi bir itham sözkonusu idi. avukatların olmayan bir savcılık soruşturmasını avukat kimliği ile kamuoyuna duyurdukları iddiası vardı. aradan geçen iki yılı aşkın sürede bu konuda hiçbir açıklama yapmadılar. en son iki gün önce umut özkırımlı bu avukatlar hakkında istanbul barosu'na şikayette bulunduğunu twitter'da duyurdu. ben de öncesinde ve sonrasında gruplarda bu hususu sordum. fakat sormam ile konu başka bir noktaya çekilmeye çalışıldı. tacizci erkeği savunmak, kaset paylaşımına doğru seviyeyi düşürmek, kadın avukatları hedef göstermek vs. bir sürü itham ve saldırı altında kaldım. konunun erkeği savunmakla ya da kadın avukatları hedef göstermekle bir alakası yok. gizli saklı bir şey yok. ilgili duyuru hala selin nakıpoğlu'nun hesabında duruyor. burada bir eylem sorgulanıyor. faili erkek ya da kadın olabilir. cinsiyet ne alaka? (bkz: woman card) (bkz: 15 temmuz ile bu konteynerin ne alakası var)

    ancak bu konuda benim hassasiyetim avukatlık meslek ilkeleri ve etik yaklaşımla ilgili idi. farklı noktaya çekilmeye çalışılsa da odaklandığım husus taciz ettiği iddia edilen erkek ve taciz mağduru olduğu iddia edilen kadından bağımsız olarak avukatların kamuoyuna maddi gerçekliğe aykırı bilgi verdiği iddiası idi. her ne kadar somut vakada kadın isveç’te 3 nitelikli iftira suçundan mahkum olmuş olsa da aksi de olabilir, erkek gerçekten taciz etmiş de olabilirdi. soruşturmada kadın beyanı esastır, mağdurun haklarını korumak için bütün hukuki yollar kullanılmalıdır ancak avukatlar olarak olmayan, maddi gerçekliğe aykırı bilgiyi avukat imzası ile kamuoyuna yayamayız. ilkesel duruşum budur. bir meslek büyüğümün ifadesi ile imzamız çiçek değildir. ben erkeğin avukatı değilim. kimse de bir erkeğin kefili olamaz. fakat konu bu değil. tekrarlayayım. avukat saygınlığı, meslek ilkeleri, etik değerler, insan hakları bağlamında bir avukat bir kişi(kadın ya da erkek) hakkında olmayan bir soruşturma varmış gibi kamuoyuna avukat kimliği ile avukat imzası ile gerçeğe aykırı açıklama yapamaz. bu etik değil, ahlaki değil.

    burada eleştirdiğim tutum esasında kadınlara, kadın hareketine ve avukatlara da zarar veriyor. ülkedeki feodal/patriyarkal kültür ve düşük eğitim seviyesi ile ilintili olarak kadınlar hakkındaki cinsiyetçi, ayrımcı, kadınları şeytanlaştıran bir zihniyet var. bu zihniyetle mücadele ederken temsil konumundaki kişilerin daha dikkatli olması gerekir. şimdi bakın hala "kamuoyuna maddi gerçeğe aykırı bilgi verdiler" demiyorum ama böyle bir itham var. bu çok ciddi bir itham. gerçekten böyle bir şey yapıldı ise bu zaten tetikte bekleyenler için "yalancı kadın, yalancı avukat, yalancı kadın avukat" algısı üretmek için kullanılamaz mı? madem aklıma geldi söyleyeyim. diğer imzacı avukat da müvekkillerinin nepotizm ile hak yediği iddialarına karşı şöyle yazabilmişti:

    "burada goy goy yapıyorsunuz? o bursları hepiniz hakedip de mi aldınız? kaç tane akademisyen adayının hakkını yediniz? velev ki liyakat sizin için gündeme geldi.çok mu doğru davranıyorsunuz şimdi? on numara mısınız yani? dayakçı, tacizci adamlar için bile 'ay bilmiyorduk' diyecek kadar"

    kadınlar için ekstra zorluklar içeren bu ataerkil cinsiyetçi sistemde çalışarak, didinerek, büyük özveriler ile, erkeklerden daha fazla emek sarfetmek ve mücadele etmek durumunda kalarak bulundukları konumlara gelmiş kadınlara demişti bunu. sırf bir kişiyi savunacağım diye lafının nereye gittiğini dahi düşünmeden diyebilmişti.

    neyse ben hala soruyorum:

    "isveç'te savcılığa bir dosya intikal etmediği, bir savcılık soruşturması başlamadığı ve dolayısı ile sürmekte olan bir savcılık soruşturması da bulunmadığı halde selin hanım ve arkadaşlarının avukat kimliği ile bu olmayan soruşturmayı duyurdukları iddiası doğru mudur?"

    olayları, ilgili metni ve tartışmaları merak edenler için:
    https://twitter.com/…?s=20&t=yak_fpo4unxpv11awiblow
hesabın var mı? giriş yap