• birini uyku kararından dolayı suçlu hissettirmek istediğimizde kurduğumuz değil doğrudan düşürdüğümüz cümle.
    edit: bu da şimdi bunu okuyan sözlükcülere kapak olsun.
  • özlenebilecek bir soru cümlesidir.aile fertleri yok olmuşsa bir bir,gözler dolar akıllara gelince.
  • aileden uzak kalındığında özlenilen, ancak defaten maruz kalındığında, babanın da artık canına tak ettiğini ve çemkirmeye başlayarak "geceleri yatmak bilmiyorsun , sabahları kalmak bilmiyorsun" terslemesini göze almayı gereketiren, bu sebeple, duyulan özlemin pişmanlığa dönüşünü, bünyeye yaşatan sorudur.
  • (bkz: uyku tutmadı)
  • klasik bir anne repliği
  • mekan aileyle paylaşılan evdir. gün boyu geleni gideni, televizyon faslı, yemek faslı, çay faslı derken türlü tantanalar hiç bitmeyecek gibi gelmiştir. ve en nihayatinde, gece çöker. saatler 01:00'ı gösterirken, evin içinde tek ayakta kalan birey olmak üzere yolunuzda emin adımlarla ilerlersiniz. gün içindeki tüm patırtı ve gürültü sonrası bir şekilde bir başınıza ve yalnız kalacaksınızdır. tanımı olmayan bir mutluluk, garip bir huzur çöker üzerinize. bir bilgisayaranıza bakarsınız, bir hoparlörlerinize, bir okunacak dergi ya da kitaplarınıza, bir de defter ve kaleminze. hepsi emrinize amadedir adeta. elinizde bunları kullanarak dünyayı kurtarabilecek bir güç varmışcasına, güvenle ilk nefesi alıp, geceyi başlatırsınız. önce bilgisayara kayar gözler. msn'deki onlinelara bakılır. bir iki arkadaş laf atar, "eh ayıp olmasın daha geç değil" diyerekten onlara cevap verilir. akabinde sevilen bir başka arkadaş online olur. "bi naber diyim len, eheh" diyerek penceresi açılır ve konuşma başlar. kısa(!) bir süre sonra göz bilgisayar ekranının sağ alt köşesindeki saate doğru kayar. o da ne? 03:26 mı?! boynunuzun arka tarafından sırtınıza doğru yollanan ter damlacıklarının verdiği rahatsızlığı göz ardı edercesine bir telaşla gözler önce kitaplara, sonra açık deftere, sonra hoparlörden saatlerdir yok yere akıp gitmiş müziğin yaydığı dalga frekanslarına kayar. bir telaş msn kapatılıverir muhabbetin doruk noktasında ve zevkten orgazm olmakta olan arkadaşların suratına. "lan ben napıyorum lan?!" diyerekten bi kendine gelme süreci başlatılır. müzikler değişir. ne yapsam telaşına düşülür. zira saat ilerlemekte ve sıçtın mavisi yaklaşmaktadır. evet bu sıçtın mavisi sadece final geceleri görünmeyebilir insana. tam ne yapmaya karar vermişken, bu karar verme sürecinde girilen stresi atmak üzere şartlanan bünye, gözlerini masaüstünde listelenmiş oyun kısayol simgelerine doğru çeker. çok zaman almayacak, bir tur atıp çıkılacak türde oyunlardır bunlar. muhtemelen bir maç yapılıp kapatılacak ya da şu eski fps oyununda, ezberlenmiş bölümlerden biri daha geçilecektir. "en fazla 15 dakika yahu, ne var bunda?" diyerek en bi kolaya gelen ikona tıklanır ve pes'in karşılama ekranları enter tuşuna seri şekilde basılarak, yüzbininci kez geçilmeye çalışır. bu sırada bir kez daha düşünülür "ulan 1.5 yıldır 16 saniye 54 saliseden önce geçmedi şu ekranlar ama ben hala entera abanıyorum. ben nasıl bir hayvanım ki bu kadar yüzeysel davranabiliyorum" şeklinde, ta ki oyun açılana kadar. hemen klas bir maç organize edilir. saha koşulları ayarlanır, taktikler belirlenir. maç başlar. niyeyse bi tutukluk vardır. istenilen klaslıkta hareketler yapılmaz, istenen serilikte oyun oynanamaz. tam oyun süresiyle maçın bitmesine 15 dakika kala açılaverir bünye ve yapılacak en teknik hareketlerle seri şekilde golleri bulmaya başlar. 1...2...3... ve maç bitiverir o anda. "hassiktir be yeni açılmıştım!" serzenişleriyle birlikte, göz "play again with same teams" seçeneğine doğru kayar. "sikerim bi maç daha oynarım lan 10 dakika altı üstü" denerek amansızca basılır üzerine. o maç da biter en nihayetinde. artık exit game zamanıdır. oyundan çıkıldığında tekrardan saate bakılır. 04:19. evet güzeldir. daha buçuk olmamıştır. "buçuğa kadar bi facebook, bi sözlük bakınayım ne var ne yok sonra da kitaba yardırmasyonee" denerek kişisel bazlı gazlar verilir bünyeye. o lanet olasıca facebook açıldığında, herkes yeni bi haltlar yemiş olur nedense hep. "hassiktir buğra ceydayı mı tokmaklıyomuş laaan.. vay mınakiii" diyerek, sayfalardan sayfalara geçilir. sözlüğün gece entryleri takip edilir akabinde, heyecanla. bir anda bi sıkıntı basar bünyeye. eaah eytere denerek kapatılır firefox. fona güzel bi müzik açılır. çalışma masasının üzerindeki dergi alınır ele. saate bakılmaz bile. maksat moral bozulmasın. derginin ilk sayfası açılır. giriş yazısı okunur. "hmm hadi bakalım" denerek ikinci üçüncü sayfalarına göz gezdirilir. tam "bism..." denerek dergiye girişilecekken işte o malum ses odanın içine doğru süzülüverir:

    "sen hala yatmadın mı?"
    "hıınnsınıskim noluyo lan?"***
    "sana diyorum oğlum saat kaç haberin var mı??"
    "tamam baba ya yatıyorum valla şimdi. yeminle bak. hadi git yat sen. ben de yatıyodum zaten."
    "oğlum bu saate kadar gözlerine yazık başına yazık uyku düzenin kalmadı valla okul zamanı naapcan sen vs vs vs vs *"
    "...."

    baba odadan çıkar. eldeki dergi usulca masadaki yerine bırakılır. bilgisayar downloada uygun konuma getirilir. yatağa kayar gözler. "hay sikiyim soğuktur bi de bu" deniverir istemsizce. sonra da yavaşça içine doğru kıvrılınır. o sırada gözler dışardan odaya sızmakta olan maviliğe doğru kayar. "olm yarın valla sabah kalktım mı ilk önce kendi işlerimi halletcem lan sikerim msnini de oyununu da ha.." deniverir sesli bir şekilde. sonra da "ehe bi yarın olsun da hele, önce uyumak lazım" denerek, gözler kapatılır usulca.

    işte bu söz öbeği, bütün planları mahvedendir bir yerde. tek suç onundur. kahrolsundur.
  • son finali için sabahın beşine kadar ders çalışmaktan beyni ütülenen, şizofrenleşen insanın kendi kendine sorabileceği soru.

    -sen hala yatmadın mı bakayım?
    -yok...
    -yat çabuk, bak yarın sınava geç kalacaksın!
    -değil mi ya? yatayım ben.

    **
  • gurbet ev fark etmez, en meşhur anne sözüdür her gece söylemezse içi rahat etmez
hesabın var mı? giriş yap