• hikmet feridun'un yaklaşık 60 sene evvel 2000'li yılları öngörerek yazdığı makaledir:

    "2000 senesinde yedigün kolleksiyonunu açıp bu satırlara göz gezdirecek olan okuyucuya...

    sene 2000!.. ne garip tarih değil mi? evet, bir takvim için ne tuhaf ve ayni zamanda ne toparlak bir rakam! garip, çünkü insanlar ancak bin seneden bin seneye bu kadar toparlak rakamlı tarihler kullanabiliyorlar. tam manasile “binde bir” yapılan bir iş...

    fakat ne büyük ve baş döndürücü bir marhale... 2000 ninci sene!.. dünya yaşının belki en mühim dönüm noktası... insanların hayatında yirminci, otuzuncu, kırkıncı, vesaire gibi yaşları düşününüz... böyle toparlak rakamlı çağlara gelince insanlar birçok kararlar alırlar, meselâ:

    - bu sene tam kırkına bastım, artık kâmil bir insan olmak için ne yapmak lâzımsa hepsini başaracağım... maceraya ve havailiğe elveda!.. gibi...

    hayatımız, yaşlarımız toparlak rakamlara göre ayarlanmıştır. her şeyimizi bu toparlak rakamlı senelere göre uydururuz. şimdi bu mukaddemeden sonra siz 2000 ninci senenin ehemniyetini düşününüz...

    sanki bu büyük, uzak, 1942 senesindeki insanlara ancak silik bir serap halinde görünen bir kapıdır. ve bu kapıdan geçtiniz mi, öteki tarafta başka ufuklar, başka dünyalar, başka iklimler, başka insanlar, başka kokular ve başka rüzgârlar vardır...

    üzerinde 2000 yazan ve mabet kapısı gibi büyük bir yerden içeri süzüldünüz mü, burnunuza o zamana kadar hiç görmediğiniz çiçeklerin, hiç duymadığınız kokuları çarpacak... şimdiye kadar bildiğiniz ilkbahar, yaz. sonbahar, kış gibi dört mevsimin tamamile haricinde, onlardan büsbütün başka acayip mevsimler yaşıyacaksınız. ve kulaklarımızın tamamile yabancısı olan musiki parçaları dinleyecek, bugünkü dünyada kırmızı, yeşil, mavi gibi bütün bildiğiniz, tanıdığınız renklerden büsbütün başka renkler göreceksiniz.

    2000 rakamlı kapı, dünyanın en sihirli, en acayip, en büyük kapısıdır. alâimsemanın bile altından geçseniz o kadar büyük değişiklikler göremezsiniz...

    ve 2000 rakamlı kapının ardında insanları bekliyen en mühim şey de ebedî, ezelî ve kıyamete kadar sürecek bir barıştır!..

    evet, çoğumuzun 2000 ninci sene hakkında düşündüklerimiz, hayallerimiz işte bunlardır. fakat heyhat!.. bütün bunlar, sadece penbe bir zaviyeden seyredilen şiirli hayallerden ibarettir. insanlar edebî filimi 2000 numaralı kapının öteki tarafında da bulamıyacaklardır.

    buna eminim... hani: “bir zaman gelecek ki, yarının insanları bugünkü harplere şaşacaklar...” diye basma kalıp bir söz vardır. hiç zannetmiyorum. 2000 senesinin insanları da 1942 dekiler gibi gırtlak gırtlağa dövüşeceklerdir. tabii şayet o zamana kadar insan nesli mamut denilen filin âkibetine uğramazsa... ve 2000 tarihini taşıyan gazeteler muhakkak ki, 1942 da olduğu gibi, yine yeryüzünün dört köşesinden gelen harp tebliğlerini neşredeceklerdir.

    ey 2000 yılında yedigün’ün kolleksiyonunu açıp şu satırlara göz gezdirecek olan yarının okuyucusu!.. benim şu 1942 yılında yaptığım kehanetin doğru olup olmadığını anlayacaksın... eminim ki biz 1942 insanları bugün nasıl dövüşüyorsak, siz de 2000 de ayni şeyi yapacaksınız...

    siz belki 2000 de hayatınıza giren binlerce yeni keşif, ihtiralarla bugün bizim medenî ihtiyaçlardan uzak, konforsuz hayatımıza acıyacaksınız...

    fakat biz size daha bugünden acıyoruz. çünkü biliyoruz ki, her yeni keşif, her yeni ihtira iki taraflı palalar gibidir. ve tersi yüzünden keskindir. insanlara faydasından büyük zararları dokunur...

    onun için bugün ben 2000 senesine nazaran fevkalâde konforsuz olan hayatımızdan hiç şikayetçi değilim!..

    belki hâlâ içimizde:

    - ah, 2000 senesine kadar yaşasak da o zamanki dünyayı görsek!.. diyenler vardır.

    hattâ şimdi artık”bir varmış, bir yokmuş...” tarzında bir masal üslûbu ile anlatılan nevyork sergisindeki “yarının dünyası... fakat bu hangi zamandır?.” nihayet yarının dünyası için en münasip tarihin 2000 ninci sene olduğu kararlaştırılmıştır.

    evet, bir kısım insanlar için 2000 senesi bu kadar cazibeli ve hayallerle dolu bir yıldır. fakat ben artık kendimi o boş hayallere kaptırmıyorum ve penceremden bakınca sokakta zıpzıp oynıyan 6-7 yaşındaki çocukları görüp:

    - mesut çocuklar!.. bir gün yazdıkları bir mektubun üzerine “sene 2000” tarihini atacaklar!.. diye onlara gıpta etmiyorum... "

    hikmet feridun es,
    yedigün dergisi,
    6 nisan 1942, no 474.
hesabın var mı? giriş yap