*

  • âlâsı ve aliyyül âlâsı: (bkz: bir veda havası)
  • daha etkilisi için: bu aşk burada biter. daha bi kararlı sanki...
  • seni terkediyorum;
    en güzel ahmet kaya sesine yakışır bu cümle. dolu dolu, derinden, basitleşmeden haykırarak, genizden gelen dolmuşlukla, tınısında hafif sigara dumanı.
    mikrafondan çıkınca tanıyamadığım kendi sesimden duyacağım aklıma gelmezdi bundan 10 sene önce. ama oldu, hayat ne süprizlere gebe.
    işte gidiyorum.

    seni terkediyorum. seni kendine bırakıyorum bir nevi.
    iade ediyorum yeterince hırpaladığım özgürlüğünü. özüne dönüş yoluna yaptığım kaynağı kendim açıyorum yine lehim teli denen naneye binbir lanetle.
    kuralsızlığında yaşa istiyorum yeniden.
    aynı hatayı kabul ediyorum milyonlarca kadınla aynı anda; binbir emekle değiştirdiğim adamı "beceremedim, istediğim, sevdiğim adam bu değildi" diyerek iade ediyorum.

    seni terkediyorum. üzerinden seven, saran, okşayan ellerimi çekiyorum bir nevi.
    düşüyorum yani yakandan. bir ellerim kalmıştı üzerinde. topluyorum son pılı pırtlarımla onu da.
    aşkı gömeli çok olmuştu, tutku dediğin bir bisküvi markası, saygı zaten her kavganın ilk küfüründe hep ilk yaralı. bize kalan aradabir nükseden naif bir sevgi.
    ki o sevgi çok bol bulunur herkesin hayatında.
    uzaktan bir akrabaya, tonton bir esnafa ya da ne bileyim babana karşı mesela.
    değer mi değeri o kadar "uzaktan bir sevgi" adına birbirimizi yolmaya?

    seni terkediyorum. gidiyorum yani bir nevi.
    ne diyordu murathan mungan -kendisini sevip sevmememizden bağımsız- "giden değil kalandır terkeden, giden de bu yüzden gitmiştir zaten"
    işte gidişime kalıplar hazırladım, klişeler yazdım özenerek. ister korkaklığın kaçışı olsun, isterse cesaretin dörtnalası, gemi azıya aldım; gidiyorum.
    sıkıldım bakkala çıkarcasına gezinmelerden. aslanlar gibi, hakkını vererek gidiyorum.

    seni terkediyorum. yüzüme baktığında arkasında ben olmayacağım bir nevi.
    yokum artık alış. " ben senin hayatından çıktım oğlum, hadi kal sarı odalarda kalabilirsen" değil mevzu. baktığın ben değilim onu bilesin.
    bana dokunmadığın hergün damla damla öldü kadınlığım ya da parça parça. bilmiyorum ki kadınlık litre ile mi gramla mı ölçülür. öldüğünü de geç farkettim zaten;
    alışmışım yokluğuna.
    muhabbetime hasretim yıllardır. kimse dinlemez oldu gibi sesimi sohbetimi. kendi sesime dönüyorum. kendim söyler kendim dinlerim dedim bir süre; nasıl olsa alışığım.

    seni terkediyorum. hem burada hem uzakta olacağım bir nevi.
    teknolojinin sana sunduğu tüm sanal adres sahibi dostlarından bile uzağa gidiyorum içimden; aradığınız kişiye nah ulaşırsınız bir daha.
    bir zamanlar bir kuple görmek adına kilometreler teptiğin yüzümü gölgeleyen ekranından farkedemezsin diye yazıyorum.
    fiber kablolar boğdu romanlık hayatımızı, şarj aletleri sığsın diye boşalttım eski fotograflar çekmecemizi.
    senin ekrandaki samimiyetlerin parlak bir ışık olarak yansırdı ekrandan, gülümseyen yüzüne, o ışık adına içim karardı diye, ellerim terliyor, giremiyorum laptop ortamına diye, kopuşuma mazeretlerim sıra sıra; excell de bunları al istediğin veriye göre sortla; ben gidiyorum.

    seni terkediyorum. kendime dönüyorum bir nevi.kendim diye birşey kaldıysa tabi.
    sevdiğimin eli belime ilk değdiğindeki heyecanı belki birgün daha yakalayabilme şansı adına, biri beni özler de boynumdan koklar diye, acaba bir kez daha duyar mıyım " oovv saat kaç olmuş, sohbete dalmışız" cümlesini herhangibirinden diye merakımdan, kendimi 10 yaş genç hissettiğimden, eteğimin belini kıvırma arzusundan, babama yakalanma korkusundan, ben hep aşk ve tutku tarafını tuttuğumdan, mantığımın anasını yıllar önce sattığımdan, gemilerde kibritle gezmek bir boka yaramadığından, verdim benzini-mazotu, çaktım zippoyu, yakıyorum gemileri; dönüyorum kendime. fır dönüyorum kendime, her 15 derece açıda bir acı 360lık turlar halinde.

    seni terkediyorum. sen burada kal bir nevi. ister değiş ister değişme sen kal.
    sana dair umutlarımdan bir güvercin öğünü kadar kırıntı kalsa terketmezdim zaten.
    baktım da şöyle bir hayat denen manyağa, koşarak kaçıyor önümden. yeterince semirdim, yavaşladım senin yüzünden.
    tutma ayak bileklerimi,mani olma bana. bir zamanlar öpülseydi, böyle kartlaşmaz narin kalırdı o bilekler, inan kaçamazdı nezaketen.

    seni terkediyorum; aslında sözüm çok, demeye korkuyor, üşeniyor, değmiyorum.
    susuyorum bir nevi. bir nevi özet geçiyorum.
    seni terkediyorum canım, cigerim, herşeyim, esmer enselerin en güzel kokuşlusu, en bir selvi boylu, sırdaşım, yoldaşım, arkadaşım.
    beni çoktan terkedip gitmişsin dörtduvara, anca şimdi şimdi farkediyorum, körlüğüme yanıyor, "asıl bendim terkeden" kılıfına sığınıyorum.

    biz ne zaman sen ve ben olduk ona şaşmam geçer geçmez,
    seni terkediyorum.

    sonradan gelen not:
    işbu metnin yazarı, şimdiye kadar hep kendinden ve yaşanmışlardan bahsetmiş olmanın meyvelerini toplamaktadır, hesap hatası yaptığı için meyveler kafaya kafaya iniyor yalnız.
    müsterih olunuz, eşim ve çocuklarımla evde ve biraradayım. lakin bundan kelli istifa edip evde oturuyor olmanın da getirdiği bir rahatlama ile öyküler yazmak istiyorum.
    bu ilkidir. mutlu aile annesi bayraktarlığımı bir kenara koyuyorum.
    yarından tezi yok bir travestiyi de anlatmayı denerim, bir uçak mühendisini de hatta aşarsam kendimi bir polisi bile anlayip anlatmayi denerim diye düşünüyorum.
    "seni terkediyorum" ile ilgili kafamda bir tanım ve ya örnek vardı. onu yazdım. bundan sonra da deneyeceğim.
    gerçekçi bulunmasina sevindim.
    ne çok seveni varmış yuvamızın. öperim herkesi bir bir.
  • ibrahim erkal'ın ayar veren şarkılarından biri.
hesabın var mı? giriş yap