• gultepe davasi avukatlarındandır.
    (bkz: taris direnisi)
  • kuşadası yakınlarında olan yeniköy'de, orman arazisinde yapılmaya çalışılan çöplüğün başka bir yere kaydırılması için köylülerle birlikte mücadele vermiş ve çöplüğün ormanlık olmayan ve köye uzak bir yere yapılmasını sağlamıştır.
  • dünyanın belkide en komik avukatıdır. kendine hastır. devletle arası iyi değildir. devlet kurumlarına açtığı davalarla ünlüdür. çoğunuda kazanmayı bilmiştir.
    kızının çektiği belgeselimsi videoya http://www.facebook.com/…eo/video.php?v=59230931258 adresinden ulaşabilirsiniz.
  • ''ben bütün kötülüklerin anası olarak devleti bulurum, o yüzden devlete karşı bir avukatım.
    mesela eskiden hakim olmak isterdim, ama dedim ki yok, devletin çok fazla gücü kuvveti var, yurttaşın gücü az diye avukatlığı tercih ettim'' beyanıyla duyduğum en güzel avukatlık tanımını yapan,

    kendisi için yazılan bir şiirde ''dünya ile dolmaktansa, dünyayı dolduran adam'' olarak tanımlanan insan.

    kurduğu iki kelimelik ''yaman yaşamışım'' cümlesiyle insan olana güç, kuvvet, umut veren.

    allah uzun ömürler versin de yaman yaşamaya devam et diye olanca inançsızlığıma rağmen dua ettiğim ve meslektaşı olmaktan gurur duyduğum insan.
  • şu anda kardeşi mehmet haşim özayla oturup, bol bol kulaklarını çınlattığımız yaman avukat.
  • ne kadar doğrudur bilmem, bir sarhoş muhabbetinde anlatıldı; kendisi 80 ihtilali sonrası içeri alınan birkaç arkadaşı için o kadar muhteşem bir savunma hazırlamış ki, sanıkları bırakmışlar hemen, ama arkasından kendisini almışlar sorguya. ayrıca bildiğim kadarıyla bergama'daki siyanürle altın arama davasında köylülerin avukatlığını yapmıştır.
  • (bkz: gupse özay)

    babadan kıza nesil bunlar. *
  • bergama'daki siyanürle altın aranması muhabbetinin efsane avukatlarından biridir.

    (bkz: birsel lemke)

    edit: dün facebook sayfasına bir not ekledi. konuyla ilgisi olduğundan buraya alayım dedim:

    "ilgilisine..... kamuoyuna......
    ankara üniversitesi türk inkılap tarihi enstitüsü’nden bir akademisyen, dr. necip hablemitoğlu’na sanırım...................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................... (buraya yazdığım cümleler ankara yerel hakimler tarafından bir tazminat kararıyla karşılanmıştır.aslında pek bir şey yoktur amma yazmadık)... bir yazı yazmış. başlığı “alman vakıfları ve bergama dosyası.”. daha önce de “türkiye’de etki ajanları - nüfuz casusları ve fethullahçılar raporu” yazmışmış. okumuşsunuzdur:
    türkiye’de sivil toplum hareketi, odalar, barolar, dernekler bağımsız ve kişilikli olamaz. onları alman devleti yönlendirir. türkiye’deki 2-3 tane alman vakfı vardır ki, her şeyi onlar yapar, yönetirler.
    zaten yunanlılar’dan daha fena olarak almanya’nın tarih tezi dedelerinin bergamalı oluşuna dayanır. 1865 yılından bu yana zaten bergama’nın tüm tarihini, zeus sunağı’nı v.s berlin’e kaçırabilmişlerdir.
    öte yandan almanya’nın hazinesinde çok altın vardır. çünkü yahudiler’in altın dişlerini toplamışlardır. yeni altın üretilmeyip o altınların satılmasını istemektedirler. hatta türkiye 2 milyar dolar altını her yıl almanya’dan almaktadır. bu yüzden bergama dosyasını almanya yönlendirmek zorundadır ve yönlendirmektedir.
    altını bergama’da bulan mta değil, eurogold’dur ( yalan eczacıbaşı’dır.)
    almanya’da merkezi bulunan fıan adlı örgüt türkiye’deki siyanürlü altın işletmesini engellemek görevini üstlenmiştir (yalan fıan’ ın başkanı petra sauerland ile tesadüfen mangal partisinde ben tek başıma tanıştım ve bu görevi yani köylülerin karşı çıktığı iyi bilimadamlarının- kadınlarının karşı çıktığı, yargının karşı çıktığı bu faaliyete karşı çıkılması görevini ona ben verdim.) (fıan örgütü de vasat bir örgüt... parası bol, savurup duran bir örgüt değil... vasat bir dergisi var ve sempatizanlarına da bakanlara, valilere mektup faks yağmuru rica edebilen ve avrupa parlamentosu’ndaki çevrelere dosya veren, “doğa ve insanlar bizce tehlike altında” diyen bir örgüt... fazlası yok.)
    fıan örgütü 1990 yılında bergama dosyası için alman yeşillerinden bir politikacı ile evli olan birsel lemke’yi görevlendirmiştir (yalan birsel lemke alman yeşil milletvekillerinden hiçbiri ile evlenmemiştir. önce amerikalı kızılderili bir beyle evlenmiş, ikiz bir oğlan bir kız doğurmuştur. sonra alman bir mali müşavir merhum udo romey ile evlenmiş, bir kız, iki oğlan doğurmuştur. şimdi de alman asıllı meksikalı bir beyle johen lemke ile evlenmiştir. öte yandan birsel
    lemke’nin bu işe bulaşması öyle değil şöyle olmuştur. ben burhaniye ören’de onun küçük moteline tatile gittiğimde, bergama’ya izmir çevre hareketi avukatları olarak gittiğimizi, siyanürlü altına karşı bergamalılar’ın avukatı olmak istediğimizi, muhtarların madene çocuklarını işe sokma konusunda yarışıp bize yüz vermediklerini anlattığımda bana, kendi yöresinde havran ilçesinin küçükdere köyünde de bergama benzeri bir altın işletme teşebbüsü olduğunu duyduğunu, dilersem oraya erkek kardeşi ile beni yollayabileceğini söylediydi…
    bir de isveç’teki ödül törenini anlatayım; birsel lemke’ye hakettiği üzere isveç’te alternatif nobel ödülü verilmiştir. beni törene davet etmiştir. ben de oktay konyar’ı sürüklemişimdir. çünkü hem birsel’e bergama, havran, türkiye’deki siyanürle altına karşı ve hem de dünyanın her yerinde çevre sorunlarına içten yardımı nedeniyle ödül verildiği için bu yol ile de davamızı uluslararası kanallara taşımak istemiştim. ve isveç’te eski devrimci yol militanı müvekkillerimle de buluşacağım için, tören dışı zamanımızı ilticacı dostlarımla geçirmek için, o lüks denen otel değil göçmen federasyonu’nun bulduğu, beğenilmeyen pansiyon kılıklı yere itirazım olmadı. oktay konyar ise biraz yerimizi beğenmedi. bir de 50.000 dolar ödülde bergamalı köylülerin lojistik ihtiyaç hakkı bulunduğunu savundu. bunun yeri yoktu. birsel lemke bu davaya o ödülden kat kat fazla para harcamıştı. o onu bilmiyordu. yine zaten katkıda bulunurdu...sorun yoktu. o problem kapandı... büyükelçi ödülün ardından veya öncesinde bir genel yemekten söz edildi, çağrıldık da... ancak ben büyükelçilerle yemek mi, mihri belliler’le, orhan savaşçılar’la sohbet mi kıyaslamasında, kişiliğim doğrultusunda elçi yemeğine kapalı oldum, çevremi etkiledim. bu durum da bundan ibarettir.)

    fakat artık daha fazla uzatmayacağım ve dr. necip bey’in yazdıklarının önemli olmadığını, doğru olmadığını aktarmış olduğumu sanıyorum. ........................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................ ............................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................(ankara 5. asliye hukuk mahkemesi bu cümlelerden ötürü bizi tazminata çarptırdığı için çıkarttım.) benim şahsımla ilgili de türkçesi kötü, mesleki bilgisi ve tecrübesi berbat demiş ki, iyi türkçe konuşmak üzerine sayısız ödüllerim olduğunu ve meslekte de 27 yıldır epey sayıda kanun bile değiştirtmede, epey çapraz sorgu, vb., başarım olduğu bilinir. velhasıl bu sesleri vızıltı bulduğumu söyleyerek sözlerimi bitiriyorum.
    176. tam buraya bu hikaye denk düşmüyor mu? bakın ;
    bir türk adam almanya’da ölmüş. ona iki cehennem şansı verilmiş. bir alman ve bir türk cehennemi..
    adam farkı sormuş. alman cehenneminde saat 19.00 ve 15.00’ te bir küçük kaşık bok yeniliyor. türk cehenneminde 10.00 ve 15.00’te bir kepçe bok....adam alman cehennemi demiş. yolda bir arkadaşını türk cehenneminde görmüş.(daha önce ölen) arkadaşı buraya gel demiş, o illaki alman cehennemi diye tutturmuş. çünkü kepçe istemiyormuş. arkadaşı demiş ki “ulan burada bok buluyorlar, kepçe bulamıyorlar, kepçe buluyorlar, bok bulamıyorlar. ben 3 senedir buradayım, bok mok yemedim.”
  • son olarak çapraz kitap yayınlarından röportaj türünde kitabı yayımlanan izmirli çevreci avukat.

    senih özay'ın hayatını, davalarını konu alan bu röportaj türünde kitap; neyir şeyda musal ve ibrahim aycan imzasını taşıyor.

    senih özay'a ait diğer kitaplar için
    (bkz: insanlığın ortak orospusu altın)
    (bkz: anılarım... ağzımı hayır'a açtığım davalarım...)

    tanıtım bülteninden;

    şair ruhlu bir devrimcidir avukat senih özay!
    bir yazar ve sıra dışı bir entelektüel.
    fikir ve eylemi bir araya getiren deha!
    o, güzel atlara binip çekip giden o güzel insanlardan aramızda olandır!
    kuşların, arıların, yılanların, balıkların, börtü böceğin,
    zorda kalanların, çevrenin, doğanın,
    kirletilen havanın, suyun, ağaçların avukatıdır!
    hayvanları korur, sanatın yanındadır...
    savaşçıdır ve bir hak koruyucusudur.
    doğa, insan, hayvan ve çevre nerede saldırıya uğruyorsa, senih özay oradadır.

    hukuk ansiklopedisi röportaj ekibinden ibrahim aycan ve neyir şeyda musal, anıt hukukçu senih özay ile konuşulmayanları konuştu. sorulamayanları sordu ve sizler için bu kitabı hazırladı.

    kitap, roman akıcılığında ve röportaj türünde biyografik bir eserdir. aktivist, çevreci ve bir hukuk dehası olan avukat senih özay ile 2018 yılında yapılan nehir söyleşiden oluşmaktadır. izmir’de, bornova sırtlarındaki homeros vadisinde gerçekleşen hacimli söyleşi, uzun bir çalışma ve senih özay araştırması sonunda kitap haline dönüştürülmüştür.

    kitap, senih özay’ın maceralı yaşam öyküsü ile birlikte türkiye’nin yakın tarihine ve hukuk sistemine ışık tutuyor. kâh bir filozofla yapılan tartışmaya kâh bir aktivistin maceralarını anlattığı otobiyografiye dönüşen eser ibrahim aycan ve neyir şeyda musal'ın akıcı üslubuyla sıkılmadan okunuyor. içindekiler sadece hukukçulara değil, duyarlı her vicdana hitap ediyor. bu yönüyle eser, okuyucuya, sistem, hukuk ve hayat adına farklı bakış açıları kazandırmaya aday.

    kitabın sonunda; barolar birliği önceki başkanı vedat ahsen coşar, gazeteciler m. feyzi hepşenkal ve iskender özturanlı ile akademisyen doç. dr. öykü didem aydın, avukat ahu tahmilci, sanatçı gupse özay ve alanında birçok uzman senih özay’ın avukatlık ekolü ve hak arama felsefesi hakkında görüşlerini dile getiriyor.

    “o bir hukuk şövalyesidir. avukatlık mesleğinin yüz akıdır. anıt niteliğindeki mücadelesi önünde saygıyla eğiliyorum”
    vedat ahsen coşar – barolar birliği e. başkanı

    “senih özay, yalnızca hukukçulara değil, herkese, hepimize örnek olmalıdır. selam sana güzel insan.”
    m. feyzi hepşenkal – gazeteci

    "yaşamı ile kavgasını, coşkusu ile hassasiyetini aynı yerde eriten bir usta!"
    iskender özturanlı – gazeteci – ekonomist

    "senih özay, türkiye’nin çevre hukuku önderlerindendir."
    doç. dr. öykü didem aydın – venedik komisyonu eski üyesi – hukukçu

    "senih özay; ruhunu kelebeğin kanadına yüklemiş, sevdikleri ile semalara uçan, bakmakla görmek arasındaki farkı çözmüş, mücadeleci, üretken, eğitici, öğretici, dost, sırdaş, sıcacık bir insan…"
    ahu tahmilci - avukat
  • covid-19 salgını nedeniyle 65 yaş üstü kişilere yönelik sokağa çıkma kısıtlaması kararına karşı doğrudan anayasa mahkemesine başvurmuş ancak başvurusu anayasa mahkemesinin ikincilliği ilkesine aykırı bulunarak (yani hukuki yolları tüketmediğinden) reddedilmiş avukat. başvurunun duruşmaların ertelenmesi tedbiri nedeniyle doğrudan anayasa mahkemesine başvurması da mahkeme tarafından mahkemelerin acil işlere bakabildiği gerekçesiyle hukuka uygun bulunmamış. yine mahkemeye başvurunun süreyi makul olmayan şekilde uzatacağı yönündeki iddia da kabul edilmemiş. ancak kararın son kısmında “.. yürütmenin durdurulması isteğini, durumun hassasiyetinin gerektirdiği özen içinde ve makul sürede karara bağlamaması ve bu durumun söz konusu davada verilecek kararın sonuçsuz kalması riskini doğurması söz konusu olduğunda idari yargıdaki davanın fiilen etkisiz hale geldiği değerlendirilerek sonuçlanması beklenmeden anayasa mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabileceğinin” vurgulandığı görülüyor.

    karar için:

    https://www.resmigazete.gov.tr/…/06/20200612-14.pdf
hesabın var mı? giriş yap