• kastamonu türküsüdür. içinde efe sözünün geçmesi sevmemiz için yeterlidir.

    sepetçioğlu bir ananın kuzusu
    hiç gitmiyor kollarımdan efem de sızısı vay vay
    böyle imiş alnımızın yazısı

    yassıl dağlar yassıl
    osman efem de geliyor vay vay

    kalk gidelim kışla önüne aşağı
    salıvermiş ince belden efem de kuşağı vay vay
    yaman olur kastamonu uşağı

    yassıl dağlar yassıl
    osman efem de geliyor vay vay
  • kastamonu efesidir.efe kültürünün sadece ege'de değil tüm anadolu'da var olan bir kültür olduğunu kanıtlar.bir de bu markada çekme helva vardır fakat bu, çekme helvanın tüm anadolu'da var olan bir yiyecek olduğunu göstermez.evet.
  • balıkesir yöresine ait bir halk oyunu. kastamonudakinle ilgisi yoktur.
  • http://m.youtube.com/watch?v=wh6mhjakshs

    ege düğünlerinin vazgecilmez zeybegi
  • sepetini satamamış.
  • çocukken babaannem tefe vura vura söylerdi , incelttiği sesiyle . oynayanlar olurdu . biz de dinler , izlerdik .
    ama sözleri babaanennemce mi yoksa yöresel olarak mı değişikti , bilmem . '' sepetçioğlu sepetini satamamış , satmış amma parasını alamamış . '' olarak biliriz biz . karısına alamadığı şeylerden bahsedilmez bizim bildiğimiz versiyonunda . ablam bağlamasıyla çalarken de sözler değiştirilmiş olarak mırıldanırırdı hep .

    bu türkü'nün ilk dillendirildiği topraklar kastamonu olarak geçer ama ege'de de türkü'nün hakkı zeybekle verilir . bir bu türkü'nün karadeniz kıyısından ege'ye nasıl geldiğini anlamam bir de türkiye'deki fmf hastalığının yayılışını . ben bundan birkaç yıl önce kastamonu'da adı sepetçioğlu olan uzun yıllardır kastamonu helvası , özel lokumlar satan bir dükkandan alışveriş yaptıktan sonra dükkan sahibinden asıl hikayeyi dinledim . sonuç: türküler hepimizin .

    nerden çıktı bu sepetçioğlu ? akrabalarım sağolsun , bodrum'daki gidemediğm düğünden 2 gündür video akıyor . sürekli de sepetçioğlu çalıyor haa .

    biz de kardeşimle mırıldanmaya başladık '' sepetçioğlu sepetini satamamış , satmış amma parasını alamamış ''diye ... kardeşim bir an durdu . '' çok zor . '' dedi . '' ne çok zor ? '' diye sordum .
    sepeti satmayı başarıp parasını alamamak , dedi . gülmekten gözümden yaş geldi .
  • sepetçioğlu

    sepetçioğlu bir ananın kuzusu,
    hiç gitmiyor kollarımın sızısı,
    böyleyimiş alnımızın yazısı
    yassıl dağlar yassıl aman,
    osman efem geliyor vay vay!

    osman efe de, osman efe ha!.. halkın gönlünde umut, yüreğinde sevgi. zalimler, halk düşmanları derseniz, köşe bucak peşinde osman efe’nin. yüreklerinde bir korku ki, uykuları bölünüyor geceleri. derebeyi’nin dilinde osman efe’nin adı “şu sepetçioğlu denen eşkiyayı yakalayanı altınlara boğarım. ölüsünü, ya da dirisini getirene bağlar, bahçeler vereceğim” diyor. neden ki derseniz, diyelim. sepetçioğlu osman efe mert. bileğine güçlü, yüreğine sağlam.

    kastamonu’nun araç ilçesinin yukarı avşar köyünden. babasının bir karış toprağı yok. köylük yerde topraksızlık kötü. el eline muhtaç eder topraksızlık. muhtaç eder ki, gündelik işler karın doyurmaz. eli görür, cebi görmez insanın. osman’ın babası da öyle. n’apsın? ek bir gelir gerek. sepet yapıp satıyor. hani çok bir şey kazanmıyor ama, geçinip gidiyorlar. babasının ölümünden sonra osman güç durumlara düşüyor. geçim sıkıntısı çekiyor. köyü terketmek zorunda kalıyor sonunda. varıp kastamonu’ya yerleşiyor. baba mesleği sepetçiliği de iş ediniyor kendisine. zaten bir anası, bir kendi. geçinip gidiyorlar. kollu sepet, ekmek selesi, küfe, çeşit çeşit. küçüklü büyüklü. günde birkaç tane yapıp satıyor. bir de şu var ki, devir çok eski. anadolu beylerin elinde. her beylik kendi bölgesinde yaşayanlardan sorumlu. yani ki, onların kazancını beylikler vergiliyor. beyin emrinde sipahiler. köy köy; kent kent dolaşıp kazançlarının bir kısmını topluyor. ama öyle bir toplayış ki, düşman başına. sipahilerin dediği dedik, çaldığı düdük. varıyorlar harmanın başına “bu harmandan elli gülek buğday ayırın aşar olarak” diyorlar. o kadar. çiftçinin eli kolu bağlı. harmandan elli gülek buğday çıkar mı, çıkmaz mı. belli değil. çıkarsa geriye ne kalır. kışın çoluk çocuk ne yer. soran yok. ya gelecek yılın tohumluğu? sipahiler zalim! gaddar! şundan ki, sırtları kalın sipahilerin. ilk güvenceleri “bey” sipahilerin. sonra “beylerbeyi”. sonra da “padişah”. padişah açıyor ağzını “şunca buğday, şunca arpa. şunca deve gerekli bana” diyor. o kadar! emri beylerbeyi alıyor, bey’e iletiyor. bey de sipahilere. ha, bir de “mültezim” denilen gelir toplayıcılar var. filan köyün tüm gelirini kabala alıyor. yani, bey istediği öşrü bildiriyor. diyelim ki bey köyden yüz çuval pirinç istiyor. bunu mültezim köylüden topluyor. ayrıca kendisi için de ek yapıyor buna. artık insafına kalmış. ne kadar pay isterse onu da ekleyip varıp köylüye bildiriyor. “ürününüzden şuncasını öşür olarak istiyorum. filan yere getirip teslim edeceksiniz.” o kadar! kim ki istenileni vermedi, ferman padişahtan. insaf sipahiden.
    işte sepetçioğlu’nun yaşadığı devir, bu devir. sepetçioğlu’nun yaşadığı beylik de isfendiyaroğulları beyliği. isfendiyaroğlu hamza bey’de din-iman kıt! insaf vicdan hak getire! öşrü artırdıkça artırıyor. köylü bir deri bir kemik. umurunda değil beyin. durmadan daha çok vergi alınması için emir yağdırıyor. sepetçioğlu o zamanlar daha “efe” değil. osman diyor herkes! “sepetçioğlu osman”.

    günlerden bir gün, dükkanında sepet örüyor osman. kapı tekmeyle açılıyor. “hamza bey’in emridir. hafta sonuna kadar yüz tane sepet vereceksin öşür olarak. ellisi sele, ellisi kulplu olsun”. tak kapı sipahiler dışarda. sepetçioğlu almış başını ellerinin arasına. başlamış hesaplamaya. günde iki sepet örse, hafta sonuna kadar oniki sepet yapar. eldekileri de eklese, elli sepeti geçmez. bunların tümünü verirse neyle geçinecek. üstelik düğün hazırlığı var. üçbeş kuruş bir kenara atmak gerek. varıp anasına açmış durumu. anası tasalı. “oğlum sana kötülük yaparlar. ne yapıp yap, istediklerini yerine getir. baban rahmetli de çok çektiydi. sepetleri yetiremeyince yollarda çalıştırdılar. ev yapımında iş verdiler. sen sen ol, çekin osmanlı’dan. istediklerini yetir. yoksa iyi olmaz”. olmazı belli. ya çaresi? ne yapsın osman. varıp komşu sepetçilerden ödünç sepet istese kim verir. hepsi aynı durumda. çaresiz osman. gözlerinde uykular kaçık. hafta sonunu iple çekiyor. “gelsinler. durumu anlatırım. nişanlıyım. yakında düğünüm olacak. biraz anlayış gösterin bana derim. bunlar da insan. canımı alacak değiller ya! olanı alır giderler” diyor. iyi. hoş! ama evdeki pazar çarşıya uymuyor. hafta sonu gelip de sipahiler kapıya dayanınca işler karışıyor. “vay efendim vay! nişanlıymış da para gerekliymiş. öküzün yamacına koşul da aklın başına gelsin. gör bakalım, yol yapmak mı kolay yoksa sepet mi?” osman’ın cevap vermesine kalmadan iki kişi yakalamış kollarından. sürüye sürüye atın terkisine bağlamışlar. sürmüşler atları doğru bey’in huzuruna. daha bir dolu adam bekliyor kapıda. kiminin üstü başı lime lime, kiminin gözü yaşlı. osman da girmiş aralarına. girmiş ya, alıp veriyor, alıp veriyor. çok geçmeden bey görünmüş. elinde nar çubuğu. sıradan girmiş. “demek emirlere karşı durursunuz. canınız ucuz sizin. keyfiniz bilir. alın bunları yol yapımına koşun.” o kadar! bey buyurur, beycik vurur. adamlar sıra sıra dizilir yollara. osman’ın içi içine sığmıyor. osman tetikte. osman yolun kuytusunu kolluyor. sonra süzülüveriyor karanlıklara. ver elini kastamonu. ilkin anasına varıyor. durumu sergiliyor. “böyleyken böyle. canımı zor kurtardım. bu işin oluru yok. sizi size bırakıyorum. ben bu işi bey’in yanına koymayacağım. onca zavallı adamın ahını alacağım bey’den”. anası ürkek, “oğul beyle yarışa çıkılmaz. kolu uzundur bey’in. sağ komaz seni. kapısında kulu çok. baş edemezsin” diyorsa da osman kararlı. “görsünler el mi yaman bey mi! dinsizin hakkından imansız gelir. yanına koymam bunu. sen benim baba yadigarı tüfeğimi ver. nişanlıma da gözkulak ol” deyip atlamış atına. doğruca nişanlısının evine. nişanlısı da yürekli kız. üstelemiyor hiç.
    osman düşüyor yollara. varıp bey’in konağına ulaşıyor. pusu kuruyor. isfendiyaroğlu hamza bey de at sırtında gezintiye çıkıyor çok geçmeden. sözün kısası, sepetçioğlu osman, hakkından geliyor bey’in. sonda da atını mahmuzlayıp gülpü dağına sığınıyor. gaddar bey’in ölümünü duyan halk sevinç içinde. dilden dile anlatıyorlar sepetçioğlu’nu. bundan böyle de adını, “sepetçioğlu osman efe”yapıyorlar. çokluk da sepetçioğlu deyip kısadan kesiyor.

    bey öldü diye, beylik dağılmıyor elbet. hamza bey’in oğlu rüstem bey alıyor beylik sırasını. babasından daha gaddar rüstem bey. halkı daha çok eziyor. bir tek sepetçioğlu karşı duruyor rüstem bey’in buyruklarına. buyruğa buyrukla karşı koyuyor üstelik. rüstem bey, öşrün oranını artırınca o da buyrukluyor : “filan gün, filan saatte, falan yere şu kadar baş koyun getirin.” o kadar! koyunlar gelirse gelir; yoksa bey’in adamlarından bir kaçı gider. gidecek adamları da iyi seçiyor sepetçioğlu. en gaddarlarını, halka en çok eziyet edenini seçiyor sipahilerin.

    bey’de bir telaş. atlılar çıkarıyor gülpü dağına. boş. halk seviniyor. sepetçioğlu’nun adı dillerde. herkes elinden gelen yardımı geri komuyor. aç-susuz bırakmıyor sepetçioğlu’nu. bey bakıyor bu işin oluru yok. işi kurnazlığa döküyor. sepetçioğlu’nun anasıyla nişanlısını yakalatıp getirtiyor konağına. sonra da haber salıyor sepetçioğlu’na : “ya gelir teslim olur, ya da anasıyla nişanlısını boğdururum.” sepetçioğlu durumu öğrenince bir gece baskın yapıyor rüstem bey’in konağına. anasıyla nişanlısını alıp kaçıyor. kimi, “beyin adamlarının arasında sepetçioğlu’nu tutanlar vardı, onlar yardım etti” diyor; kimi, “sepetçioğlu çatal yürekli. bir nara atmış ki yerler yerinden oynamış. kimsenin kılı kıpırdamamış” diyor.

    sözün özü, sepetçioğlu, anasıyla nişanlısını da alıp gülpü dağına çıkmış yeniden. adı daha da büyümüş. halk daha tutar olmuş. beyin yüreği korkulu. öşürü, eziyeti bırakıp bir tek sepetçioğlu’nun peşine takmış adamlarını. sepetçioğlu derseniz üç can. anasıyla nişanlısı da yardımdan çok yük oluyarlar ona. sipahilerin yaklaşma haberini duyunca yer değiştiriyorlar. gün oluyor aç-susuz, saatlerce yürüyorlar. anası derseniz yaşlı. yola dayanamıyor. teslim olmayı da istemiyor. biliyor ki rüstem bey sağ komaz bu kez. derken sipahilerin tuzağına düşüyorlar birgün. sepetçioğlu, aslanlar gibi döğüşüyor. nişanlısı da öyle. ama anası; anası yürüyemiyor gayrı. vuruşa vuruşa geri çekiliyorlar. ama, uzun sürmüyor bu. sipahiler dağın tepesini dolanıp arkadan sarıyorlar. daha çok dayanamıyor sepetçioğlu.

    üçünün ölüsünü şenlikle şehire getiriyor sipahiler. günlerce yiyip içip keyfediyorlar. halk geriden geriden izliyor bu şenlikleri. bir de türkü yakıyorlar sepetçioğlu için. alıp sepetçioğlu’nun tüm yiğitliğini koyuyorlar bu türküye...

    yaslan sepetçioğlu yaslan,
    laleli çimenli dağlara yaslan,
    analar doğurmaz sen gibi aslan,
    yassıl dağlar yassıl, osman efem geliyor aman!
    yassılsın dağlar ya! yassılsın ki osman efe geçsin. osman efe’yi asırlar ötesinden bugüne getirmek olanaksız elbette. ama türküsü var ya!

    sepetçioğlu
    sepetçioğlu bin ananın kuzusu,
    hiç gitmiyor kollarımın sızısı,
    böyle imiş alnımızın yazısı,
    yassıl dağlar osman efem geliyor.
    yaslan sepetçioğlu yaslan,
    laleli çimenli dağlara yaslan,
    analar doğurmaz sen gibi aslan,
    yassıl dağlar, osman efem geliyor aman!
    kalk gidelim kışla önü aşağı,
    salıvermiş ince belden kuşağı,
    yaman olur kastamonu uşağı,
    yassıl dağlar, osman efem geliyor aman!

    [https://www.youtube.com/watch?v=t054xyxrrjk https://www.youtube.com/watch?v=t054xyxrrjk]
hesabın var mı? giriş yap