serçekuş ^*

• öğrencilerle okuma saati yaparken denk geldiğim, ruha iyi gelen bir kitap..
  
  "yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor. herkesin kendine ait bir uykusu var. onu uyumazsa bir başkası onu uyuyamaz veya alıp götüremez. uyunmamış bir uyku zaten uyku değil. hiç olmadı. ancak uyununca bir uyku; uyku olabiliyor.
  serçekuş bu söyledikleri ile yalnızlığın nasıl kaçınılmaz oldugunu anlatmıyorsa eğer kim bilir neyi anlatmaya çalışıyor ?"
• bir serçe ve bir avcı arasındaki çocuk öyküsü. sabah namazının faydalarıyla başlamaz, sabahın erken saatinde tabiatın her şeyiyle güzel ve el değmemiş olmasına değinerek başlar. "... güneş doğacak, yiyecekler ekşimiş ve ısınmış olacak, çiğ taneleri bozulmuş..." bir nevi bir kuşun güne çok erken başlamasının sebeplerini sıralamıştır ve sabah namaza gidenlerle bir benzerlik kurmuştur.
  
  kitabın en sevdiğim bölümünde serçekuş, "kartal insan" dediği bir adamı dinler. kartal insan der ki
  
  "her az konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak. ya! keramet bunlarda değil sizde olmalı. bunu anlayacak olan sizsiniz. hele konuşan sizseniz bilirsiniz az mı konuştuğunuzu çok mu konuştuğunuzu. bazıları vardır ki az konuşurlar ama o bile çoktur."
• çocuk kitabı olması ile birlikte ilköğretim çocukları için ağır olduğunu düşündüğüm kitap.
• serçekuş, nahif gönüllü yazar cahit zarifoğlu'nun kaleme aldığı, ince bir masal gibi görünen fakat sadece çocuklar için değil, büyükler için de yazılmış, içinizde güzel hisler bırakacak, hikmet dolu bir hikaye. çocuk edebiyatımızın en güzel klasiklerinden.
• "...ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil. bakmasını bilmek gerek. acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir. o zaman güzelliğin içinde bütün bunlara da iyi gelen bir düşünce olduğu görülür. o düşünce'yi bir kere ellerine geçirmiş olanlar başlarına gelen bütün sevinçlerin ve acıların külfetine daha kolay katlanabilirler: mutluluk da tahammül ister.. onu da iyi anlamalı…”