• ilk bakışta bireyin sevdiklerinin olması güzel, hatta sevdiklerine sahip olması daha da güzel bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. sevdiklerinin yanında mutlu olursun, çoğu düşünce ve davranışın altında da "mutluluk" yattığı için, bu bakıştan, sevilen nesnelerinlerin hayatın merkezinde görüldüğü apaçık bir doğru olarak elimizde durmaktadır. buraya kadar sorun yok, gayet basit, açık hedonist bir yaklaşım ve konumuz olan durum da düşüncenin bu sürecine kadar geçersiz bir durumdur.(bu son cümle de tanım kılıfına uysun)

    bu yazının buradan sonrası tehlike içermektedir, zira çoğuna çarpıtılmış, sapkın ve saçma gelebilecek olan bu düşünce, az sayıdaki kimilerinde mutluluğun bağlayıcı zincirlerini kırabilir, -en azından bir kıvılcım ihtimali her zaman vardır - ona göre, sonra yok ben görmedim yok ben duymadım olmasın.

    şimdi duruma başka bir noktadan yaklaşalım.özgürlük mevzusu, bilinen tarihte binyıllardır tartışılmakta olan bir konu. gerek felsefi, gerek siyasi bir çok alanda tartışma konusu olmuştur. şimdi uzun uzun irdelemeyeceğim bu kavramı lakin en basit anlamında, birey iradesiyle karar verirken ona baskı yapan, onu engelleyen herhangi bir durumun olmaması olarak ele alıp bırakalım. zaten yazının amacı özgürlük tanımı yapmak değil.

    bu noktada baskı meselesi göze kendini göstermeli. baskı, bireyin özgür iradesini etkileyen herhangi bir faktör olarak tanımlanırsa yanlış olmayacaktır. bu faktörler bizim yerimize karar vermek isteyen kişiler olabilir, imkansızlık oluşturan koşullar olabilir yani aktif olan bi çok durum olabilir. bunlar zaten ilk düşünüşte akla gelenler. ancak bir de bireyin kendi kendisinden doğan bazı baskı durumları söz konusudur. bireyin kendisinden doğan ama temellerini dışsal bir nesneden alan baskılar. pasif baskı nedenleri...

    sevgi, ucu kayıp çok uzun bir zamandır anlatılan bir çok güzel özelliğinin yanı sıra, burada bahsedeceğim durumda kötü bir özelliğe sahip olarak karşımıza çıkabilir: özgürlüğü kısıtlayan, seven bireyi köleleştiren bir duygu olarak. düşüncede daha fazla ilerlemeden, yanlış fikirlere kapılmamak için küçük bir uyarı: sevgi derken sadece insanlara olan sevgi kastedilmemektedir. peki sevgi özgürlüğü nasıl kısıtlamaktadır?

    sevdiklerinize olan bağlılığınız, istediğiniz bir çok kararı almanızı engelleyen durumlar oluşturabilmektedir. bu bağlılık veya bağımlılık, ondan/onlardan vazgeçememe durumuna sokabilir sizi. vazgeçemediğiniz bir şeyin olması çoğu zaman mutlu yapar, evet, ama peki ya bu bağlılık sizin isteklerinizle çatışırsa? istediğiniz bir durum var, ama sevdiğiniz şeyden vazgeçmeniz gerekiyor ve sırf sevdiğiniz şey için istediğiniz durumu hayata geçiremiyorsunuz. kimi düşüncelere göre ne kadar asil bir durum demi? sevdiklerinden asla vazgeçmemek.. aslında öyle değil.

    sevilen nesne veya sevgi duygusunun kendisi, bireyin kendi kendisini köle ilan etmesini sağlamaktadır. sevgisinin veya sevdiği nesnenin kölesi haline gelir artık o. istediği bir çok şeyi, o sevgi nedeniyle yapamaz, çünkü isteklerini gerçekleştirirse o nesneden uzaklaşacaktır, sevilen şey artık elde olmayacaktır. böyle bir anda, birey sapkın bir aydınlanma yaşayarak, sevgisinin veya sevdiği nesnelerin aslında kendisinin efendisi olduğunu, ve onlara efendilik asasını kendi elleriyle teslim ettiğinin farkına varacaktır. ve bu noktada işte bireyin, eğer özgürlüğüne değer veriyorsa, yapması gereken tek bir şey kalır geriye.--bu noktada soru gelmeden cevap vermekte yarar var. eğer ki özgürlük kavramının, isteğinin, hissinin kölesi olacak bu sefer diye bir düşünce gelirse akıllara, hatırlanmalıdır ki özgürlüğü, kısıtlayıcı etmenlerin yokluğuyla tanımlamıştık. bir nevi negatif özgürlük tanımı.

    insan, sevdiklerinin esiri olduğunu hissettiğinde, eğer ki özgürlüğüne kavuşmak istiyorsa, geriye kalan yapabileceği tek şey sevdiklerini kendi elleriyle öldürmesidir. onların esaretinden kurtulunca ancak tekrar özgürlüğüne kavuşacaktır. bu nedenle özgür olabilmek için yaşamda sizi en çok zincirleyen, yani en çok sevdiğiniz şeylerden vazgeçmek zorunda kalırsınız. sevdiğiniz bir nesne olmadan yapamıyor musunuz? atın onu gitsin. sevdiğiniz kimi insanları geride bırakmamak için mi istediğiniz yere gidip istediğiniz hayatı yaşamıyorsunuz? terkedin onları. parçalayın çıplak ellerinizle o zincirleri.

    bırakıp herşeyi gitmek istiyor belki de. sırt çantasını alıp, bir hedefi olmadan yollarda yaşamak istiyor, tek amacı dolaşmak sürekli. varılacak yer değil önemli olan, yolculuğun kendisi. ve bu yolculuğa çıkamamasının tek nedeni, sevdiklerinden -ailesinden, sevgilisinden, arkadaşlarından vs.- ayrılamamak, onları bırakamamak. hatta ileri gidip kendisinin onlarsız yapabileceğini düşünse bile, onların kendisi olmadan yapıp yapamayacağını düşünmek ve onlara özlemi, hasreti çektirmemek için çekip gitmemek... istediği hayatı yaşayamayan birey.

    çok uzun zamandır uzun saçlı bir erkek kendisi. lisenin sonlarında toplanabilir hala gelmiş saçlarla, yayarak üniversiteyi bitirmiş, sonrasında bir işe girmiş, hala uzun saçlı. çok seviyor saçlarını, onların kişiliğinin bir parçası olduğunu düşünüyor, saçları olmadan yapamayacağını. her sabah kalkıp duş alıp, o sçaları kurulamak, taramak ve düzenli bir şekilde toplamak.. her sabah aynı çaba.. işkenceye dönüşüyor bir süre sonra.. ama yine de saçlarını kestirmeyi aklına bile getirmiyor. onlarla mutlu çünkü o, o saçlar onun kişiliğinin bir simgesi ve belki toplumun ve iş dünyasının tabularına karşı bir başkaldırı bayrağı.. kısacası çok önemli onun için saçları. kısacası vazgeçilmez onun için saçları. kısacası saçlarından vazgeçemiyor. kısacası saçları ona zincirleri vurmuş. o, bunu farkettiği anda işte saçlarını kestirmeye karar veriyor ilk defa ve kurtuluyor o zincirlerden.. böyle ufacık bir şeyi ne kadar da büyütüyor dimi, ama özgürlüğünün kısıtlandığını hisssetmek, ayakkabının içindeki zar zor hissedilen küçücük bir taşın yürümeni yavaşlatmasından dahi olsa, katlanılmaz bir duygudur. köle olmayı seçenler dışındakiler için.

    sapkın, çarpık bir aydınlanma, ironilerle nefes alan bir hilkat garibesi olan düşünce.
  • sevdiklerin yüzünden kendini, isteklerini ve sahip olduğun hayatı unutmak... kendin için değil, başkaları için yaşamak... yaşadığını zannetmek, bakmak ama görmemek.
  • (bkz: alkol)
hesabın var mı? giriş yap