sevgi soysal
-
(30 eylül 1936 - 22 kasım 1976) yazar.
sevgi soysal bazen nasıl yazıyor, nasıl döktürüyor. o çakma- çakış anları için bile okumaya değer. tante rosa'sı o 1968 yılları için bile türkiye'nin hazmedeceği gibi değil. çok kadın, çok ödünsüz, çok eleştirel. sadece ironik denemez. kadın uzun yaşamayı beklemiyormuş, erken ölümünden handiyse emin, barutunu hep dolu dolu harcıyormuş. yazılarının pek çok yerinde sezgisini de anlıyor insan. tante rosa onun sonraki yaşamına sezgisel bir ışık tutuyor, paralellikler var: çoğul evlilik, bırakıp gitmeler, süreğen tatsızlıktan sıkılma, belki de sol memeden başlayan meme kanseri, arkada biri emzikte üç çocuk bırakmak. hatta bir de yeğeni sezin öney'e devrettiği avrupa ile türkiye olayları arasındaki paralellikler, çağrışımlar gazeteciliği var.
["onu hatırlamıyorum, asım*."
"bu kız* bu adamı* atar, demiştin*. dediğin çıktı ya... ayrıldı kız."] erdal doğan - sevgi soysal yaşasaydı aşık olurdum
"yazdığım hiçbir hikayeyi sonradan düzeltmedim. elbette yazarlıkta geçerli bir yol değil bu. ama art arda, hatta sonradan hatırladığım bir yığın ayrıntıyı atlayarak, ön hazırlık yapmadan yazdım tante rosa'ları." sevgi soysal (adnan binyazar'la söyleşiden)
"londra'da hastahane dışında iki iyice film gördüm. biri max beer'in güney amerika ile ilgili filmi. öteki şu ünlü taxi driver. beni gerçekten çarptı. özellikle... bir romancı için çok ilginç." sevgi soysal (attila ilhan'a mektup)
"bu arada, senin de ilgilendiğin konu olduğu için söz edeyim, küçük bir sinemada enfes bir yunan filmi yakalayıp seyrettim. the travelling players adındaki bu üç saatten uzun süren film gezginci bir tiyatro aracılığıyla, yunanistan'ın üstünden geçen faşizm dalgası -alman işgali, iç savaş ve son askeri dönem- iç içe, birbirine girerek, bambaşka, zaman zaman akıl almaz biçimde sıkıcı, akıl almaz durgunlukta, ama akıl almaz güzel, iç buran ve neredeyse bütün bir tarihi, görüntülerle sergileyen bir biçimde anlatıyor. aklıma hep sen geldin, özellikle tarihle ilgili yazarlığın açısından. çok çarpacaktı film seni de, gerçi filmin sinema açısından eleştirilecek korkunç ilkellikleri var, hani bizim yılmaz'ın* çok daha iyi sinemacı olduğunu düşündürecek kadar, ama bütün içinde bakınca, filmdeki bütün ilkellikler, gereksiz uzatmalar, durgunluklar, hatta melodram havaları, sanki tam bilinçle yapılmış gibi. nitekim bu film bir yerlerde beş on ödül toplamış, yanılmıyorsam." sevgi soysal (attila ilhan'a mektup)
"kırk yaş bana da uzak değil artık. bunu söylüyorum mehtap'a. anasından daha az yıpranmış ve çökmüş oluşumdan utanarak." sevgi soysal - yıldırım bölge kadınlar koğuşu
[benk'e göre; fakir baykurt fikir söylemek merakından, sevgi soysal da her olaydan bir sonuç çıkarmak istemesinden ötürü romanlarına zarar vermektedirler. adnan benk'in raporunda beğeni sözcükleriyle yöneldiği tek yazar olan oğuz atay da onun eleştirisinden payını alır: "iç konuşmalardan dış görüntülere ustalıkla geçmeyi başaran atay, her şeyden önce, romanda bütünlüğe varmayı, biyografi, mektup, türkü, v.b. gibi öğeleri bağdaştırmayı, birbirine sıkıca bağlamayı bilen bir yazar. ne var ki, james joyce'un fazlaca etkisinde kalmış olması, çeşitli sahnelerde basmakalıp davranışlara başvurması (pencereye doğru gidip arkasını dönmeler, eğilip sigara almalar v.b.) uzun romanın gücünü hayli kısıyor."] yıldız ecevit - ben buradayım
(ilk giri tarihi: 17.12.2018)
(bkz: sevgi yenen), sevgi sabuncu, türkan sabuncu
(bkz: yenişehir'de bir öğle vakti/@ibisile)
(bkz: sevgi soysal yaşasaydı aşık olurdum)
(bkz: yıldırım bölge kadınlar koğuşu/@ibisile)
(bkz: tante rosa/@ibisile)
(bkz: yürümek/@ibisile)
(bkz: sezin öney/@ibisile), duygu aykal
(bkz: özdemir nutku), başar sabuncu, mümtaz soysal
(bkz: funda soysal), kendi sesiyle birlikte
(bkz: aşklar içinde/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap