• rumen yönetmen cristi puiu'nun son filmi. romanya'nın bu seneki oscar adayı.
  • insanı insana insanla anlatan film. aile içinden detaylı bir kesit sunmuş yönetmenimiz. ve bunu bir evin içine hapsetmiş, benim gibi izleyicileri biraz da germiştir.
  • bu yıl film ekiminde izlediğim filmlerden biri. çok çok beğendim, tek mekan fikri de bir aile dramına çok yakışmış. oyunculuklar çok doğal, konular oldukça gerçekçi. son zamanda izlediğim hiçbir film kötü çıkmıyor ama bu top noktam oldu.
  • epey yavaş açılan bu filmin içerisine giremeyeceğimi düşünmüştüm ama ironi bu ki tam tersi oldu, film ekiminde izlediğim 15 küsür filmin en sevdiğim filmi.

    filmde vefat eden babasının bilmemkaçıncı gününde aileden birisinin takım elbisesini giyerek, onun gibi davranarak gelip onlarla yemek yediği bir gelenek için yemek sofrasına oturmaya çalışan bir aile işleniyor. fakat kimse hüzünlerini evde bırakıp bu yemeğe gelememiş. özellikle de aldatıldığını öğrenen teyze histerik krizler geçiriyor. onun tüm gece partilediği anlaşılan kızı kafayı bulmuş bir yabancı arkadaşına bakmak üzere bu eve getirmek zorunda kalıyor. onun kardeşiyse internette gezinen komplo teorilerine kafayı takmış vaziyette. komünist dönemi yücelten babanne ise tarih konuşurken empati kuracak vaziyette değil. bu konuşmalardan çok rahatsız olan çiçeği burnunda anne kız kardeş ise sinirini kocasından çıkarmanın derdinde. sonradan teşrif eden erkek kardeş ise askerlik mesleğinin deformasyonlarından bahsediyor. anne herkesin arasında dengeyi bulmaya çalışırken, aldatan eniştenin eve girmeye çalışmasıyla olaylar iyice düğümleniyor. bu sırada eşiyle patlak veren bir kavga sonucunda anlatıcımızın boşvermişliğinin bir tür koruma kalkanı olduğunu görüyoruz. yemeğe oturamayan aile sonunda binbir dalavereyle ölen babanın 'geri gelmesiyle' filmin de dili olan acı tatlı bir şekilde sonunda çorbalarını yudumluyorlar.

    film beni yavaş yavaş içerisine aldı ve bittiğinde filmin geçtiği evin (neredeyse tek mekanda geçiyor film) tüm odalarını ve karakterleri ezberimdeydi. ama filmi ilginç yapan sadece bu değil, kamerayı döndürme, keşke artistik ismini bilseydim- hikaye anlatımının en önemli unsuru olarak kullanılıyor bazı sahnelerde.
    mesela ana karakterimizin bizim gibi, filmde dönen oldukça komik ama yapanlar tarafından çok ciddi bir şekilde yapılan bir muhabbete -ses çıkarmamaya çalışarak- güldüğünü, kameranın yavaş yavaş pan yapıp en nihayetinde gülen karakteri bize gösterdiğinde anlıyorduk.
    ve biz onu gülerken gördüğümüzde sanki sınıfta gülmemeye çalışan öğrencilerin göz göze geldiğinde kahkahayı basması gibi patlayıveriyorduk salonda. bi nevi kahkaha efekti de diyebiliriz buna belki. ben gerçekten de çok çok yaratıcı buldum.
  • 2016'nın chicago film festivali'nde 'en iyi film' seçilmiş yapıttır.
  • çok acayip bir film. insanı esir alıyor, bırakmıyor. oyuncunun kamera görüşü olduğu "first person shooter" denilen tarz oyunlar gibi bir film. sanki ben evde tek başına bırakılmayacak kadar küçük ama akrabaların geldiği cenaze mevlüdüne götürüldüğünde kudurmayacak kadar da büyük bir çocukmuşum da evin içinde sessiz sedasız dolanarak olaylara tanıklık ediyormuşum gibi hissettim bu filmde. oradaydım ya evin içinde resmen. insan filmden koku alır mı? resmen o lahana dolmaları koktu bana. o teyzenin ağlaştığı yatak odasından yüklük kokusu geldi.

    arkadaş rumenler de ne kadar benziyormuş bize meğerse. filmden papazı çıkar imam koy, şarabı çıkar ayran koy tamam. geri her şey aynı. o filmin başında eve gidene kadar araba sahnesi nedir öyle ? yemin ediyorum iki koltuğun arasından kafamı sıkıştırıp izliyor gibiydim.

    konu da dramlar dramlar içim üğündü. yav sanat filmi seven festivalci bir insan da değilim. benim için sinema blockbuster marvel filmleri falandır. sinema tv veriyordu. imdb sine baktım iyiydi. güldür güldürün tekrarını izliyeceğime bunu izleyeyim dedim hem çok beğendim hem içime öküz oturdu. gerçekten çok acayip bir film.
  • dev bir aile toplantısını konu alır. orhan pamuk'un romanlarındaki evleri hayal edince aklımda beliren bir evde geçer. (aslında kasınca karakterleri de pamuk evrenindekilere benziyor)

    asıl diyeceğim şey, filmdeki 11 eylül olayının nasıl olduğuna takmış karakteri ile bence son yıllarda sinema dünyasının en özgün eleştirilerinden birini yapmıştır.

    özellikle ev halkını alıp odasına komplo teorisi videosu izletmeye götürdüğü sahne, diğer kişilerin bu adamın dediklerine olan ilgisizliği, adamın yüzüne yerleşmiş o 'ben her şeyi çözdüm, ee eğer çözdüysem neden bir şey yapamıyorum, müdahele edemiyorum' diye sessizce bağıran acı ifade acayiptir.
  • bu filmlere tahammül edip iş veya evdeki ınsanlara tahammül edememek tam bir film konusu. çekecem bu filmi.
  • yönetmenin muhteşem tekniği sayesinde, izleyiciden ziyade bir cenaze evinin sessiz konuğu olarak bulursunuz kendinizi bu filmde. aile üyeleri arasındaki çatışma ve hesaplaşmalar yanında ulusal ve uluslararası siyasete ilişkin sorgulamalar da sıkça yer bulur. bay (bkz: cristi puiu)’nin işleri kesinlikle takip edilmeli.
  • ne güzel filmdi ya. bayıldım. lahana yemeğinin kokusunu aldım, sigara dumanını soludum resmen. atmosfer, ortam, oyunculuklardaki doğallık harikaydı. kendi aile toplantılarımızdaki gibi hissettim, yer yer karmaşa, yer yer bir odaya toplaşıp sessiz sessiz alanı paylaşmak, kuzenler, dayımlar, teyzemler. tartışmalar, hatıralar, hüzünler... içime dokundu resmen. çok beğendim.
hesabın var mı? giriş yap