• çivi çiviyi söker, dinsizin hakkından imansız gelir gibi anlamlara gelebilecek, ama asıl anlamı benzer benzeri iyileştirir olan latince deyim. bir ilacın, deva olduğu hastalığa neden olan virüsün kullanılmasıyla elde edilmesi prensibini tanımlayan homeopati aksiyomu.

    ingilizler de buna hair of the dog that bit you derler. bu da homeopatiye göz kırpan eski köy büyücüsü hareketidir. köpeğin ısırdığı yere o köpeğin kılını basarak iyileştirme hareketi. asıl anlamı ise şöyle: alkolü fazla bir gecenin ardından sabah bok gibiysen bir shot votka, viski ne bulursan atarsın, öğleden sonraya kadar idare eder metabolizmayı. eh o kadar yazmışken bu boktan hissetmenin nedenini de yazalım; alkol denen nane, sigaradan, cıgaradan, ottan boktan daha da zararlı ve bağımlılık yapıcı bir zamazingodur. gece çok içildiğinde sabah kişinin kendini çok kötü hissetmesinin nedeni yoksunluk krizidir. vücut yenisini istemektedir, ne içtiysen aynısından istiyorum demektedir.

    ha bu arada, aksiyon değil, aksiyom.
  • hangi ataya inanacağımızı şaşırmamıza sebep olan latince deyiş.

    çünkü öte yanda mıh gibi, "üzüm üzüme baka baka kararır" duruyor.

    zaten bizim atalar da hep ikaz etsinler, darlasınlar, komple pesimist mniski. türkiye'de yaşadıklarından mıdır, nedir?
  • (bkz: zeytinyağı sabunu)

    yağlı elimizi yağdan arındırmak için, yağdan üretilen sabunu kullanıyoruz.. ya ya..
  • bir hastalığı aynı hastalıkla iyileştirmek.
  • hastalığın semptomlarinin aynısını ya da benzerini bir drog ile yaratabilmek, ardından dozlama yaparak bunu tedavide kullanmak. ilginç geliyor değil mi ? bu yürekli alman abimiz (bkz: samuel hahnemann) bu işi modernize etmiştir. modernize dediğime bakmayın, 18-19.yy da yaşamıştır. neredeyse ikiyüzelliye yakın bitkisel hayvansal drog ve endikasyon, hastalık yazıp bir kitap yazmıştır. dünyanın her tarafında homeopati hastaneleri ve eczaneleri hala var. özellikle alamanlar, bu konuda işin peşindeler, tabi buradaki aktarlar gibi bir şey düşünmeyin, rasyonel tedavilerdir. almanya, ingiltere, fıransa vs. farklı standartlarla bu mottoyu kullanarak tedavi uygulamaktadır.
  • "ama asi yaradılıştaysa, düşleri bilincinin yaptığından da kara düşüncelere dalar. similia similibus curantur ilkesi uygulanır." carl gustav jung - insan ruhuna yöneliş
    (bkz: benzer benzeri iyileştirir)
    (bkz: çivi çiviyi söker)
    (bkz: acı acıyı keser su sancıyı)
  • derdim bana derman imiş
  • terapistimle her seansta dakikalarca konuşuyor, sayısını hesaplayamayacağımız kadar cümle kuruyoruz. bu cümlelerden biri beni derinden etkiledi ve geçen seansın yarısından sonrasına, bu tespiti düşünmekten diyaloğumuza konsantre olamadım. tanıdık yaralar, benzer acılar…

    "yara derin açıldığında, içinde çiçek yetiştiriyorsun."
    sinem sal

    en özelimi, içimi, ruhumu açıyorum psikoloğuma. en yakın dostuma anlatmadığım kadar özelimi hatta. tanıdık yaralardan bahsetti bana. hislerimi, hissettiklerimin nedenlerini tanıdığım yaralara, benzer acılara bağladı. inanılmaz. şimdi sağlıklı düşünebiliyorum, insan yarasını tanıdığı insana sokuluyor ruhen. aynı acıları tadanların birbirinin ruhunu incitmemesi, bazen o yaralara ilaç olması ya da hiç değilse yarayı acıtmaması bile iyi geliyor.
    (bkz: damdan düşen damdan düşenin halini bilir)

    "yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı,
    kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası.
    ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi,
    benim sevmeye engel evcil acılarım vardı."
    yılmaz erdoğan

    sanıyorum damdan düşenleri bir eden şey, empati. insanın yoksunluğunu en derinden hissettiği duygusal ihtiyaç, anlaşılma hissi. en azından yargılanmamak, yargılanmadan dinlenebilmek. empati yapabilen, deneyimlere saygılı bir çevre. şefkat. ruhen kucaklanma hissi. sarılmak, sarılınmak.güven duygusu da bu sıcacık şefkat mıknatısını arıyor. şefkat içimi ısıtıyor. anlaşılmak, anlaşılma ihtimali bile yüzümü gülümsetiyor.

    “insanları yaraları da birleştirmezse daha ne birleştirir, değil mi?
    yara aynı yara
    dil aynı dil
    biz neden bu kadar yalnızız?”
    şükrü erbaş
hesabın var mı? giriş yap