• sinema festivallerinin havasindan midir suyundan midir bilmem, manasiz bir metamorfoz gozumlenir. festival seyircisi iki gun evvel sizle frank dux un hayatinin anlatildigi kan sporunu izleyip "huuuup" diye agzindan ses cikarmis, film sonunda parenedeler atmis olsa bile, gosterimin oldugun salona yaklastikca durusu davranisi degisir.
    bostanci bakirkoy deniz otobuslerinde de gozlemleyip hayret ettigim bu ani beyefendilesme, aristokratlasma, maalesef gozlerde donukluk, hareketlerde zombilir, algida aliklik, ellerde ayna ustunde sinav ceken orumcek durusu(kopirayt ssg), gozlerde mustehzi atilla dorsay bakisi seklinde cereyean eder.

    bu semptomlari gosteren ve tanidigimiz ettigimiz adam olmaktan cikip kasnak festival seyircisi olmus adamlarla dolu bir salonda film izlemek de takdir edersiniz ki rahatsizlik verir. sanki sempozyuma gelmis gibi her shanede "kadraj soyle, wide angle boyle" cikarimlari yapmaya calisan bu zatlar filmin asil anlatmak istedigi ya da anlatamadigi her turlu detayi kacirip sizin de yakalamaniza paylasmaniza izin vermezler.
  • ulkemize ozgu bir bireysel "ezmesinler ezilmiyeyim" psikozunun kitlesel projeksiyonu sandigim bu hadisenin dunyanin her yerinde bu sekilde isledigini gormek beni epey sasirtti.

    misal philadelphia film festivalinde ilk gittigim filmde projektore yanlis registerlanmis film sebebiyle filmi 10 dakika kadar ikiye bolunuk sekilde izledik, ve fakat benim disimda "huuuop makinis" deme ihtiyaci icinde olan kimse gormedim. herkes bu teknik denyolugu "sanattir simdi bu ses etmeyelim, rezil olmayalim" diyerek bastirdi, en sonudna huop makinist i ceviremedigimden "heeey!" diye unleyince, birden insanlar "evet ya bi hata var galiba" diye mirildanmaya basladilar, film durduruldu, yeniden yerlestirildi oynatildi da optik sagligimiza zeval gelmedi.

    ben bu korkakliga eziklige mana veremedim, iceri soygun cetesi gelse, tecavuz triosu gelse "sanat olabilir" diye domalip cuzdanini uzatacak insanlar olacagina emin oldum.
  • yine belki bu olayin sahsimda yaratttigi "kuzu mu oluyoruz, kirpi mi oluyoruz" paranoyasi sebebiyle belki satyricon/4 de bahsettigim onceki tecrubelerim sebebiyle sinema salonunda yasanan bir hadiseye de ayri hayret ettim, ve hatta mudehale de ettim de delikanliligimiza halel gelmedi.

    wendigo isim, korku turlu bir bagimsiz sinema eserinin promyeri sebebiyle toplandigimiz sinema salonunda yonetmenler, film elestirmenleri, teknik ekip , ogrencilerden olusan kalbur ustu bir kitle bulunuyordu(milleti nerden taniyosun diye sormayin, goz asinaligi diyeyim)

    larry fessenden basliginda da belirttigim uzere guzel baslayip ultra denyoca sona erdirilen bu eserin gosterimi sirasinda soyle bir sahen yasandi:

    filmde olaylarin merkezinde ki ailenin babasi film esnasinda vuruluyor, hastaneye kaldiriliyor, ameliyat masasinda vefat ediyordu.(izleme ihtimaliniz ultra dusuk diye sonunu anlattim) ve fakat kocanin vefatini bildirmek uzere gelen hemsire "modern tibbin tum imkanlarina ragmen kocanizi yasatamadik, metin olunuz" dedikten sonra, kocaya ait elinde tuttugu koca postalimsi botlari reverans yapar gibi kadina uzatiyordu. hadi kol saati olur, alyans olur anlarim da, neden ameliyat odasindan koskoca postal cikarip uzatiyordu onu anlayamadim. anlayamamamla beraber gulmeye baslamam bir oldu. arkada enter violins,kadin elinde botlar aglarken, ben durdurulamaz bir sekilde kahkahalar atmaya koltukta oturacak dengeyi bulamamaya basladim. ve fakat sonra benim cevremde ki insanlarda bot detayini farkedip dalga dalga gulmeye basladilar, (tabi delice yayildigini soyleyemeyecem.) neyse burdan sonra film bitti, promyer geregi yonetmen larry fessenden perdenin onune geldi basladi sorulari yanitlamaya.

    ortada bu derece bariz bir gerzeklik varken insanlarin "eee super 16mm den 35 mm ye geciste zorluklar ve butceye olan hede hodo" seklinde "ben de sinema biliyorum ben de sendenim, teknigim" mesajlari icine girmesi rahatsiz etmeye basladi. kaldi ki filmin ikinci yarisi sacma sapan bir motifden iki kisi olduruluyor, heman vucutlu geyik kafali bir wendigo ormanda kurabiye canavari animasyonuyla fink atiyor cepheden profilden caki gibi askerim pozlari veriyor idi. filmin butun mistik, rahatsiz havasini eliyle sinkaf eden yonetmene sorulmasi gereken sorular "ee stop motion da cekim suresi....e cocuk aktorlerle calismak nasi bisi?" gibi genc basari programi muadili olmamaliydi. ben koltugun arkasina saklanmis gulerken bu sorulari duydukca dikeldim, dayanamadim yonetmen cikayazmisken en son soruyu ben sordum

    "larry bey, ben buralarin yabancisiyim, amerikan uyruklu gorgulu bir insan degilim o yuzden cahillik ediyor isem bagislayin, ama ameliyat masasinda kocasi vefat etmis bir ese sarilmak icun botlarini vermek bu ulkede bir gelenek midir?" dedim

    birden butun o bolumler boyunca susmus cogunluk seyirci hohahahhahahahahahahhahaha diye gulmeye gevremeye basladi. ulan hayir filmi birlikte izledik, ama kimse gikini cikarmadiydi, onlara da incende killanip usteledim

    "hayir adet degilse, ayakkabilar koktugu icun hijyen bozulmasin diye mi cikarildi? aydinlatir misiniz?" dedim

    yonetmen bitti kurudu kaldi, eridi... herkes gulerken cevap verir gibi oldu bogazini temizledi bisiler dedii hemen tesekkur etti kosarak kacti sahneden. ben ise omuzlarda terkettim sinemayi, turkun gururunu yasattim...

    netekim on koltukta oturan ve benden sonra gulmeye baslayan ilk adamlardan biri
    "ben de yabanciyim ben de anlamadim" dedi, neticede herifin turk oldugu ortaya cikti, geyik adamin saldirsi muhabbetiyle ufukta kaybolduk, nese dolduk, renk kattik.

    ben ise festival seyircisinin kukla oldugunu, kuzu oldugunu, tek dugmelik insan oldugunu hepten idrak ettim "hay sokayim sizin gibi elit seyirci profiline" dedim gece sonunda.

    bu entry uzerine soylenecek terso yorumlari ben onden diyeyim de kismetse baska entryde araya karisilsin catlak ses cikarilsin

    (bkz: sen neymissin be abi)
    (bkz: gunluk tadinda entry girmek)
    (bkz: aferin)
    (bkz: ondan sonra dedim ki adama)
    ve tabi ki
    (bkz: kuzucigim)
  • memleketimde ise festival seyircisi daha kasaba zihniyeti denyoluklar yapmis beni kendimden gecirmis idi.misal hangimiz henry and june isimli filmin ilk gosterimine celenk yollandigini hatirlar?
    nasil bir denyoluk idi bu mana verememis verene de hayret etmistim? ulan film ne anlasin celenkten? yonetmeni yok, teknik ekipten bir kisi yok? kime gidiyo o celenk? filmi getiren distrubutore mi?

    ama festival seyircisi bu filmi izlemek icin birbirini ezmis, hirpalamis, fahis fiyattan karaborsa olusturulmus idi. filmi epey kucukken izlemistim ama sanat filmi ne demektir ilk o filmde idrak etmistim. ne kadar tokus varsa o kadar sanat oldugunu sanan ozal/evren donemi sansurunden yeni yeni kurtulmus otostopcu dizisinde kadin ememsi gordugunde olay cikaran bir kusaga epey hitap etmisti. filmi kotulemek istemiyorum ama o kadar kaliteli film gecmis iken perdeden henry and june un celenklik olmasina baska bir anlam yukleyemiyorum. baska anlam yukleyebilen aydinlatsin, celenge isik tutsun.
  • sahsi gozlemlerim ve genellemelerim isiginda diyebilirim ki festival seyircisi denen zumrenin cogunlugunu olusturan insanlar genellikle "o kadar prezentablim sanattan da geri kalmiyayim festival filmine de gittim diyebileyim" diyen orta yasindan gun almis bordro mahkumu insanlardan olusuyor. filmden cok filme gitmis olmaya giden bu insanlar "sanatci coktur ezmesinler" diye kendine degisik tripler bulup, sirf festival filmi icin otantik heybe, bere, pipo gibi aksesuarlar uretebilirken film genelinde pasif neyin neden oldugunu anlamayan, anlamaya da calismayan , anladigindan da emin olamayip olumlu ya da olumsuz tepki vermekten kacinan blofcu kimlikleriyle sahsima illallaaaah dedirtip hatim indirtiyorlar.

    parmaga kordela baglarcasina elestirmen ve film belirleyip "bu iyi demis begenmesek bile begeniyo gibi yapalim" "bu kotu galiba, ben guldum eglendim ama sagda solda gev gev edelim" demeleri, yeri geldiginde koza bile orduruyor. gelecegini bu ise verecek genc sinemacilarda "bu dumbuklere mi is begendirecez anasini satayim?" diye cekinceler sokup, depresyona sokuyorlar.

    ne sanat snobluguymus be dedirten insanlar, ne sanat anlayisiymis dedirten festivaller.
  • - horrrrrzzzz ha ne?
    - kalk maeamet(bkz: samsun sivesi) film bitti
    - oh hele cok sukur...
    - kalk burdan ay isigi balerinleri diye izlanda filmi var ona gidecez fitasta, atilla dorsay cok ovmus, lirik erotizm varmis filmde
    - (...ha skisli yani...)
    - efandim?
    - tabi tabi gidelim, ofiste anlatiriz havam olur
  • - meamet gordun mu bak almadin eaveeldean bileatleri bilet kalmamis... festivalin en iyi filmiymis bu, baksana bitmis biletleeaetleri...
    - tamam karicim burda karaborsa satan birileri vardir
    - meraba abi bilet lazim mi?
    - kaca bilet
    - atilla dorsay yani var, hincal uluc arkasi var hangisini istersin abi
    - ii ih hincal uluc arkasi olmasin meaemet adam koca kafali filmi goremeyiz, lirik erotizmi kaciririz, atilla dorsay yani olsun
    - yok atilla dorsay in nereye baktigi belli olmuyo, lirik rotizm deyip azar, el mel atar kavga numayis ccikmasin, hem hincalin arkasina ben gecerim, golgesinde uyurum ben, antraktta altin 11 ini sorarim muabbet olur.
  • - meamet goremiyorum
    - hrzzzhs goreme?
    - goremiyorum meamet(ay cem yilmaz esprisi birebir tekrar ani) dogustan diil simdi goremiyorum, kacti lirik erotizm
    - kizim gectik ya hincalin arkasina, sen neden goremiyosun
    - ay sen uyuduktan sonra yanina sapka ertekin oturdu, herifin sapkasindan bi halt gorunmuyo, bisiler yap
    - ne yapayim ayagini fareye mi isiritiyim kacirmak icin herifi?(bkz: ajda pekkanin ayagini isiran fare) zaten sittiret gel soyle yamacima lirik erotizmin kralini yasayalim
    -meaemet hayvansin
    - lirik erotik bi hayvanim, gel yamacima entry olayina girelim
    - yapma hincal gorecek, ah cilgin al beni
    hincal - ne yapiyorsunuz siz yea? yapacak baska sey bulamadiniz mi?
    ikisi ayni anda- (bkz: sozlugun konsept limitleri)

    enter keman yayi
  • festival seyircisi türlere, cesitlere ayrilir. önemli bir kismi festival disinda sinemayi sallamayan bir topluluktur. izlemek icin uzun süre bekleyip merak ettiginiz bir filme bilet bulamazsaniz ne demek istedigimi anlarsiniz: sinemanin önünde bilet icün beklerken sizin üzgün üzgün, özlemle baktiginiz salondan iceri "ee neymis bu film? rastgele aldik ama iyi cikar insallah" diye giren yasli teyzeler görürsünüz. bu yasli teyzeler film boyunca konusacaklardir, film bunlar yarim saat sonra iceri girmeye zahmet ettiklerinden dolayi gec baslayacaktir. festival bittikten sonra bir dahaki seneye kadar evlerinde altin günü filan yapacaklardir. tek amaclari bir dahaki altin gününde festivalde film izlediklerini, avrupa filmi filan gördüklerini anlatabilmektir. delirmemek elde degildir.

    onun disinda, misal su gercege bakalim: in the mood for love istanbul film festivalinde gösterildiginde salon tiklim tiklim dolmus idi. aradan gecen 1-2 aydan sonra vizyona girdiginde ilk günün en kalabalik matinesine bilet almis iceri girmistim, in cin top oynuyor idi. e film ayni film? neden kimse yok? sebebi belli, festival kapsaminda oynamiyor, dostlar alisveriste görsün diye sinemaya hücum eden ebleh kesim festival bittikten sonra vizyona ne girmis ne girmemis umursamiyor. istanbul film festivali seyircisi, (bu noktada bir parantez acip, sinemayla icten bir sekilde alakadar olan insanlari bildigimi ve hepsini tek tek bu seyirci kümesinin disinda saydigimi söyliyeyim tabii) genel olarak festivali ve filmleri farkli ve degisik zevklerin insani olma güdümüyle izler, kendi gecmisine kaydedilecek artislik bir referans olarak görür. bu sebepten festivaller ve seyircileri cogunlukla cekilmez gelir bana. ben de patladim en sonunda. hicbiriniz farkli degilsiniz ulan en farkliniz benim! (gerekirse yagmurda cirilciplak dansederim, o derece ucari kacariyim, farkliyim)
  • vizyon seyircisinden hal, tavir, edep, konusma ve fikir acisindan farklilik gostererek ayrilan sinema izleyici kesimi.
hesabın var mı? giriş yap