• bütün herşeyi tamamlayıp işi güzelce teslim ettikten sonra kendinize zaman ayırıp yapmayı unutmamanız gereken fiil.
  • grup halinde yapılsa da doğası gereği asosyal olan aktivite. oncesinde ya da sonrasinda yemek-icmek eylemi yapilmiyorsa karanlik bir odada konusmadan film izleme eylemi oluyor. konuşanları tenzih ediyorum tabii, sosyaller onlar. ne güzel.
  • tek başına gerçekleştirildiğinde yadırganan ancak gerçek keyfi tek başına çıkabilecek olan eylem.bir de film başlamadan önce genellikle her sinemada duyulan bir melodi var ki sinema keyfini iyice hissettiriyor bünyeye.
  • 'sinemaya gitmek' eylemi artık sadece gitmekle açıklanamaz. bu eylem bir gitmek olamaz, bu olsa olsa 'sinema yapmak' falan olur. zira gitmek, yapmak'ın yanında çok pasif kalıyor. artık sinemaya gitmekle kalınmıyor, kalınamıyor; bir mücadeleye, bir çileye dönüşüyor bu. ankara'da pek sevgili kızılırmak'ın da maskeli beşler ve çılgın dersane'ye teslim olduğunu gördükten sonra sayısız alışveriş merkeziyle sayısız sinemaya gitmeklik tecrübe ettim. kiminde sevgili koltuğunda oturdum, kiminde 3d gözlük takındım. ama hiçbirinde, abartmadan, hiçbirinde, izlediğim film ne kadar güzel olursa olsun, kendimi güzel bir film izlemiş hissedemedim. her filmden önce en az 15-20 dakika boyunca zorla reklam izletildim. öyle garip geliyor ki bu durum, bazen resmen gözlerimi kapatasım geliyor, beynim yıkanıyormuş gibi hissediyorum. insanları içeri tıkıp 20 dakika boyunca alpella, biskrem, çokonat izletmek nedir yahu? götünüze girsin çokonatlar. okulda bile yeri geldi bastım dersten çıktım, şu reklamlardan kurtulmayı bir türlü başaramadım. ne de olsa 20 dakika reklam izletecekler diye geç gittim, içeri almadılar. ne yaptıysam olmadı, ben de çokonata danetteye küfürler ettim durdum. patlamış mısıra lanet ettim, 15 yaş altı çocuk katliamı yapmak istedim, fısır fısır konuşup duran sevgililerin kafalarını tokuşturmak istedim, cep telefonuyla mesajlaşıp tüm salonu aydınlık bir çıt çıt sesine boğan kızı baz istasyonunda radyasyondan ölmeye terk etmek istedim. ne yaptıysam olmadı. gitmemezlik yapamadım, ama böyle boktan gitmeklikten de bir türlü kurtulamadım. ben artık sinema yapmak değil; rahatça, huzurla sinemaya gitmek istiyorum ya. bana gitmeyi geri verin.
  • kimle beraber yapıldığına dikkat edilmesi gereken eylem.
    zira insanlar arasında bağ kuran birinci eylem seks iken ikincisi de sinemaya gitmektir. hayatınız boyunca ne zaman birlikte gidilen sinema filmini izleseniz, yanınızda oturan o kişiyi, o anki ruh halinizi, o günleri, o "an"ı hatırlarsınız. koku hafızası gibi bir şey bu da. beyninize kazınır, anıları canlandırır, unutturmaz.
  • "son yıllarda beni en yüreklendiren şey -avrupa'dan söz ediyorum- insanların sinemaya değil, belirli bir filmi görmeye gitmeleridir." - rene clement
  • dünyanın en güzel işlerinden biridir. eve dönüp bunu "filan filme gittim, pek güzel oldu, çok iyi de oldu tamam mı" diye anlatınca karşılık olarak "e indirirdik onu, niye o kadar para verdin ki?" dediklerinde o lezzetin üzerine bir avuç tuz yemiş gibi oluyorum. hatta "içimdeki sinemaya gitmiş kişiyi öldürüyorlar." pis katiller!
  • lisede benimle okulu asacak kimseyi bulamazsam tek başıma çıkar sinemaya giderdim. kızılay'da, karanfil'de, kitapçılarda turlamak bu eylemime eşlik ederdi. bodyguard'ı o dönemde akün'de izlemiştim mesela, o zaman yalnız değildim ama, bi kaç kızdık, sırt çantasında okul eteklerimiz.. haftasonları da "baba ben sinemaya gidicem" diyip elini cebine uzatmasını izlerdim, sonra da gider filmi izlerdim.
    üniversitede grup halinde gider olduk. ya sevgiliyle, ya cümbür cemaat..

    yıl oldu 2012. hiç yalnız sinemaya gidesim yok. yalnız dolaşıyorum, mahalledeki kızlarla da turluyoruz, ama ne yalnız ne de onlarla sinemaya gitmiyorum. ha, en son film ekimi'nde bir kaç filme gitmiştik. evet, festival varsa filmlere tek başıma da gidiyorum.

    sadede gelemedim bir türlü. yıl olmuş 2012, ay olmuş 29lu şubat, daha hiç sinemaya gitmedim. 2011'de, 2010'da, 2009'da ve 2008'de ne çok filme gitmişim oysa.

    hala gelemiyorum sadede. kısaca şu: sinemaya gitmek sevgilisiz yapılamayan bir şey mi oldu? yada şöyle soriyim: sinemaya gitmek bir sevgili eylemi mi? sinemalar, avmler, avm sinemaları, suç sizde mi bende mi allahsızlar?
  • kendi kendime yapmayı en sevdiğim şeyler listesinde ilk 3'e oynayacak eylem. şu sıra türkiye'de olmadığımdan ve olduğum yerde sinemaya gitmek eylemi avmlerde mısır ve reklam ile dolmak olmadığından bu işin hakkını verebildiğimi düşünüyorum. burada çok sevdiğim bir semtte hayatımda gördüğüm en güzel sinema var. ne zaman filme gidecek olsam kimseleri aramıyorum, arayanları açmıyorum, erkenden olay mahalline gidiyorum. önce sinemanın olduğu semtin sokaklarında biraz geziniyorum, sonra içim kıpır kıpır filmime gidiyorum. üstelik burada mısır da satılmıyor. büyülü salona giriyorum, filmime odaklanıyorum. filmden çıkınca hep aynı şarkıyı açıyorum, izlediklerimi düşüne düşüne metroya yürüyorum. o gün benden mutlusu olmuyor.
  • son gittiğim filmde yanı başımda höpürdete höpürdete ikinci yarı boyunca buzlaş içen iki ergen ve yan tarafta sevgilisinin üzerine abanmış bir haldeyken filmi izlemek yerine sürekli elindeki telefondan bir şeyler okuyup mesaj gönderen kadın, kendi aralarında konuşup duran bir kaç arkadaş nedeniyle, artık pazar günleri ilk seanslar dışında gerçekleştirmeyeceğim eylem. o geniş araları aşıp benim koltuğuma bacak dayayabilenlere ise takdir duygularıyla yaklaşıyorum, o ayrı.

    film izlemenin eski tadı, bu saygı nedir bilmeyen gerizekâlılar yüzünden kalmadı.
hesabın var mı? giriş yap