*

  • murathan mungan'ın 1985 yılında yayımladığı ilk hikaye kitabının ismi.

    "ben hep gözetlendim zaten.ömrümce gözetlendim.en çok da kendi kendimi gözetledim.didiklercesine gözetledim.soluk aldırmadım kendime.hayatım boyunca 'tipimle' savaştım.insanlara , benimle,bedenim arasında bir ayrılık olduğunu , ikimizin aynı şey olmadığını anlatmaya çalıştım.bedenimden başka bir ben vardım.bu yüzden yenildim , bu yüzden başarısız bir oyuncu oldum.bir oyuncu eskisi! artist kahvelerinde rol dilenen acıklı hamlet! yitik ofelya'sını içinde taşıyan yorgun hamlet! hiçbir zaman gerçek düşüncelerimi söyleyemedim insanlara, düşündüklerimi yapamadım.hep erteledim , hep yarına bıraktım.hep uzlaştım onlarla.hayatım boyunca savaşmam gereken insanlarla barışık yaşadım.öyle bir yere gelecektim ki bir gün, artık gündelik hayatımda hiç yalan söylemeden ,hiç ikiyüzlülük etmeden,hiç ödün vermeden bütün düşündüklerimi söyleyecek , dahası gerçekleştirecektim. oysa hiçbir zaman o gün gelmedi,o yere gelemedim.(hamlet sahnelerde kaldı.)sonunda gerçekten yitirdim sahiciliğimi.her şey içimde kaldı.küflendi.insanlar beni sığ ve kişiliksiz buldular.haklıydılar.ikiyüzlülüğüm de doğrudur.uzlaşmacılığım da.ama şimdi artık bunların ne önemi var? ne de olsa ben bir kumpanya hamlet'iydim. türkiye nüfusuna kayıtlı hamlet. hiçbir eleştirinin beni onaracak bir yanı kalmamıştı.çünkü ben her şeyin herkesten önce öylesine farkındaydım ki..."
  • esasen iki farklı hikayeden oluşan bir murathan mungan kitabı.

    kitabın ilk bölümündeki hikaye, emirgan da ikamet etmekte olan eski bir osmanlı ailesinin zamanın toplumsal degerlerinin bahsi geçen ailenin kendi içerisindeki bagları ve servetlerine paralel olarak yitirmeleri ile anlatılmaktadır. hikaye içerisinde kayda değer olan noktalar; bir erkek karakter olmaması ve istanbul un son hallerinin bir zengin bir azınlık ailesinin çöküşüyle birlikte sunulmasıdır. asıl önemsenmesi gereken nokta ise mungan ın karakterlerin psikolojik tahlillerini parantez içerisinde sunduğu şiirsel aforizmalar ile süslemesidir.

    kitabın ikinci kısmı ise mungan ı edebiyat dünyasına giriş zamanı itibarıyle populerleştirecek türdendir.
    bu kısımda istanbul da yaşayan eşcinsel bir zümrenin ilginç karakterleri anlatılır. özellikle galatasaray hamamında buluşup sikişen-oynaşan eşcolar kendi aralarındaki ilişkiler itibarıyle anlatılırlar. her ne kadar okuyucunun bu karakterlerin magazinel boyutunu sorgulamak yaması mümkün olan ilk şey olsa da bence önemli olan mungan ın eşcinselliği nasıl nedenselleştirdiğidir. bu nokta aslında çokta yabancı olmadığımız bir entellektüel savunmasıdır. mungan eşcinselliği azınlık oluşturmaya meyilli olmak ile açıklar. hatta bu açıklamasını eşcolar arasında bile azınlık bir zümre kurmaya çalışmanın yaygınlığını vurgulayarak desteklemeye çalışır. yani farklılaşmak ve ya öyle hissetmek. ara sıra tolumsal tepkilere göndermeler yapsa da bunu roman içerisinde mahalle eşrafının eşcinsel evlerini yakmaları ile anlatır. kısacası istanbul u erkekler yok eder; kadınlar ve ibneler ise yaşayarak tadına varırlar.

    her şeyden önemlisi ise iki hikaye arsındaki 10-15 sayfalık kısımdır. bu kısımda mungan ın kişisel tespitleri ve kendi geleceğine ilişkin karamsar düşünceleri vardır.

    kitaptan akılda kalan aforizmalar:
    -en güzel düşünce unutkanlıktır.
    -zamanın gücü unutkanlıgından ileri gelir.
    -sakin sular derindir.
    -her lisan bir insan değil, her lisan bir yalnızlık.
    -bütün kelebekler ölmüştü.
  • içindeki dört kişilik bahçe, senaryo olarak ayrıca yayınlanmıştır.
  • sabah.
    yalnızlığın eşiği... ucun ucun günün ilk ışıkları gökyüzünde. isli, dumanlı bir alacalık. uzakta istanbul. uzun yapılar. sis. boğuntu. ufku kaplayan beton yığınları uzakta. dağılan sabahla birlikte yapıların yavaş yavaş açılan yüzü. günün açılan yüzü. günün ilk ışıklarıyla birlikte istanbul peçesini kaldırıyor. uzakta düdük sesleri kim bilir hangi gemilerden. istanbul bir anı gibi uzakta. istanbul bir anı gibi uzak.
  • 'son ıstanbul' murathan mungan'ın 1985 yılında basılan ilk hikaye kitabı.
    içinde iki hikaye var: dört kişilik bahçe ve çc.
    ilk hikaye 'dört kişilik bahçe' bir osmanlı ailesinin kapalı aile içi ilişkilerinden, zamana karşı maddi - manevi yitirdiklerinden ve karakterlerin içsel konuşmalarından oluşuyor. duygusal ve hüzünlü.
    'çc' ise lgbt temalı bir hikaye.
  • "inadına yaşıyordum
    saklandım durdum
    senden gölgenden
    birkaç adım ardından
    seyredip durdum
    sen bilmeden

    inadına yaşıyordum
    saklandım durdum
    senden gölgenden
    bata çıka ardından
    seyredip durdum sen görmeden
    seyredip durdum

    sen bu bi bunu bi bunu bir bilebilsen
    sen yanıma yanıma yanıma gelebilsen

    ne acı küfrediyordum
    susmuyordu hiç
    sus istanbul
    günümü gecelere sardım
    demlenip durdum ses etmeden
    demlenip durdum

    sen bu bi bunu bi bunu bir bilebilsen
    sen yanıma yanıma yanıma gelebilsen"

    (bkz: çamur) (bkz: bünye meselesi)
  • camur grubunun 2018 yılında çıkardığı albümündeki mükemmel şarkı.
  • "kolay olanı herkes sever anne, iş ısırgan otunu sevmekte..."

    murathan mungan
hesabın var mı? giriş yap