• izmirde canı sıkılan 3-5 genç kalemin ülkede yayınlanan sıkıcı, akademik, kendini okutmak gibi bir derdi olmayan, genç kitleyi kucaklaya mayan dergilere ve tüm yazılı metinlere bir alternatif olarak 2 yıl önce kurdukları yeni bir soluk yeni bir anlayıştır... .

    son istasyon dergisini bir kez okuyanın bir daha bırakması biraz zordur. özel röportajları ve dikkat çekici sorularıyla işi daha da dayanılmaz bir tutkuya dönüştürür. son istasyon sıkılmadan okuyabileceğiniz, entellektüel bir alltyapıya da yaslanan keyifli yazılar deryasıdır. onların tabiri ile 'ederi' yalnızca 3 tl'dir. son derece zengin içeriğiyle okurunu doyurur. kültür-sanat dergileri içerisinde eşi benzeri görülmemiş bir konu çeşitliliğine ve formatına sahiptir. sinema-müzik-şiir-mizah-edebiyat-karikatür-felsefe-öykü-kitap eleştirisi-inceleme v.s aklınıza gelebilecek herşeyi bulabilirsiniz. son istasyon iki satır özgürlüktür ve belki de daha fazlasıdır. nt kitabevlerinden edinebilirsiniz.son istasyon bir dergiden beklenmeyecek kadar çok şey verir okuyucusuna. bunların başında samimiyet gelir.yazılarında bunu görmek için kartal gözüne ihtiyaç yoktur,hemen ilk bakışta kendisini göstermektedir. son istasyon kurumsal bir destekle değil, inançla, istekle ve okurlarının tutkusuyla finanse edilir. bu da son istasyon'un var olma sebebidir... akıcı üslübu, zengin içeriği, çarpıcı röportajları, ilgi çekici kapakları ve etkileyici dosya soruşturma konularıyla bir kültür-sanat dergisinden çok daha fazlasıdır son istasyon... herhangi bir grubun, lobinin, holdingin, cemaatin, topluluğun ve derneğin adamı olmamaları, tamamiyle bağımsız olmaları ayrı bir güzelliktir. zaten bugüne kadar hiç reklam almamalarından bellidir tarzları. iki satır özgürlük sloganıyla yola çıkmışlar ve bu ülkede sanata edebiyata küsmüş insanlara yeniden birşeyler okutmak gibi bir iddiaları varmış... kendilerine 'bizim çete' diyorlar. yakında yayınevi kurmak ve kültür merkezi açmak gibi projeleri de varmış...
    son istasyon'un bu dünyayla sorunu bitmeyecektir... saygılar..
  • nihat genç röportajı vesilesiyle aldığım ve bundan sonra çıktıkça kaçırmayacağım, her sayfası ayrı güzel, samimi, son zamanlarda karşılaştığım en güzel dergi.
  • yıllardır tv'de ve tiyatroda izlemeye alıştığımız üstad levent kırca'nın 26 şubatta vizyona girecek filmi. bir ailenin dramını anlatan filmi kendi adıma merakla bekliyorum.
  • vizyon tarihi 26 şubat 2010 olan, baba-oğul kırcalar filmi. fragmanı aşağıdaki linkten izlenebilir.

    http://fragmanpark.com/…ilers&idt=367&title=fragman
  • fragmanı fena bir film olmadığını gösteriyor. klasik aile dramlarından ne kadar farklı olduğunu filmi izlemeden anlayamayız. hikmet karagöz, başak daşman ve suna selen filmi izlemek için diğer sebepler arasında benim için.

    aynı tip, birbirini tekrar eden, kör göze parmak ve abartılı skeçlerine rağmen bunca yılın hatırına levent kırca da ilk dram filmi için şans verilmeyi hak ediyor sanırım.
  • film müzikleri cenk çelebioğlu tarafından yapılan film.

    http://www.cenkcelebioglu.com/
  • hikayesini levent kırca'nın yazdığı, yönetmenliğini ise oğlu oğulcan kırca'nın yaptığı 2010 yapımı sinema filmi. filmin senaryosu oğulcan kırca ve tekin duman ikilisine ait.

    --- spoiler ---

    dünya sinemasinda ozellikle turk sinemasinda orneklerini cok fazla gorebilecegimiz bir senaryoya sahip film. emektar bir baba, bir sekilde okumus, zengin olmuş ancak ne oldum delisi zengin bir oğlan, öte yandan okumamış, iş güç peşinde koşmayan serseri bir diğer oğlan ve aklı ve gözü yükseklerde olduğu için pekte iyi olmayan yollardan geçen evin küçük kızı.

    anne ve babanın iyimserliği sayesinde birbirlerine çok bağlı olmaya çalışan bir ailenin dağılmasının hikayesi bu, dedim ya çok yabancı bir hikaye değil aslında ancak bir aile dramı ve bir babanın trajedisi anlatıldığı için insan ister istemez bütün bunlari görmezden gelebiliyor. şahsi kanaatim şudur ki, konu olarak pek alakası olmasa da, babam ve oğlum gibi birilerini biraz ağlatacak kıvamda bir film.

    eğer yamulmuyor isem bu film, oğul oğulcan kırca'nın ilk uzum metrajli film deneyimi. geçmişten gelen bazı tecrübelerinin de ivmesi ile çok zorlanmadan başarmış gibi bu işi. daha iyilerini yapmaması için bir sebep yok.

    oyunculara gelince, zaten hepsi bir şekilde rüştünü ispatlamış insanlar oldukları için, ne yapmacık duran birşey var filmde nede sırıtan bir rol. herşey olabildiğince yerli yerinde kullanılmış.

    müziklere gelince, belki de filmin en iyi yanlarından biri müzikleriydi, cenk çelebioğlu'nu da ayrıca tebrik etmek lazim. bir iki sahnede kullanılan müzik bana biraz "blane runner" filminin müziklerini çağrıştırdı gibi, hoş bir benzerlik olmuş.

    evet çok fazla klişe vardı, evet konu çok tanıdıktı ve evet bildiğimiz bir dramdı ama herkesin beğenebileceği cinsten bir film olmuş. birazda kalbimize kalbimize ağır darbeler indirmeselerdi daha güzel olurdu. tebrikler baba, oğul...

    --- spoiler ---
  • açıklanmayan bir sebepten dolayı gösterim tarihi değiştirilerek, nisan ayı içinde vizyona girecek olan sinema filmi.

    vardır bi bildikleri...
  • muhtemelen veda'lı, eyvah eyvah'lı bir haftadan kaçmıştır ve 1 nisan 2010'da gösterime girecek filmdir.
hesabın var mı? giriş yap