songs for the deaf
-
oncekini restricted'la damgaladilarsa buna kimbilir kac x lazim, dedirten yeni queens of the stone age albumu.. gene %100 sex n drugs n rock n roll.. ama biz narkotik yuzdesiyle ilgileniyoruz daha cok..
-
kesinlikle boş şarkının olmadığı, dinlemesi cok keyifli, bugünlerdeki biricik albümüm.
-
cesitli radyolardan seslenis seklinde derlenmistir album.
songs for the deaf'in bir yerlerinde dj kadin der ki: "it's a song for the deaf. you can't even hear it..."
ne caldigini duyacak sanki. peh!
(bkz: kim bilir) -
queens of the stone age albümü. o kadar güzel bir yapıttır ki bu albüm, benim gibi metal olsun, hard rock olsun bu tür ağır (daha doğrusu gürültülü) müzikler dinlemeyi sevmeyen birine bile kendini 10-15 kere dinletebilmiştir. qotsa'nın en iyi albümüdür bence.
çıkan single'lar için:
(bkz: go with the flow)
(bkz: first it giveth)
(bkz: no one knows) -
2002 tarihli süper bir queens of the stone age albümü.
şarkı listesi;
1. you think i ain't worth a dollar, but i feel like a millionaire
2. no one knows
3. first it giveth
4. a song for the dead
5. the sky is fallin
6. six shooter
7. hangin tree
8. go with the flow
9. gonna leave you
10. do it again
11. god is in the radio
12. another love song
13. a song for the deaf
14. mosquito song -
bugün bile kendini bastan sona dinletebilen hic eskimeyen bir albüm. daha kac yil böyle iyi albüm cikmayacak no one knows.
-
en iyi albüm açılışlarından birine sahiptir. you think i ain't worth a dollar, makina gibi açar albümü ve kalan sarkilarin habervericisi gibidir.
-
baştan aşağı başyapıt. kütük gibi albüm.
-
yıllardır bütün metalciliğime rağmen bu albümü arada mutlaka birkaç loop'a aldığımı farkettiğim şahane queens of the stone age albümü.
o radyo programları arası zaplamacalı albüm konsepti, şarkıların geçişleri, baştan sona dinleme keyfi resmen, stoner'a da zati oldum olası zaafım var (bkz: monster magnet/@aernath)
müthiş yani, nedense grubun diğer albümlerinde bu tadı alamadım, ama bu albüm bi başka, ilk 10'uma girer rahat. işte öyle nefiz bir albüm. -
benim için radyo, hayatın önemli bir öğesidir. sanırım 17 ağustos 1999 depremini müteakip günler içerisinde, televizyon yerine radyodan bilgi aldığımız zamanlarda başladı bu hissiyatım. sonrasında gelen düzce depremi, ''bu gece deprem olabilir'' uyarısıyla gittiğimiz avm otoparklarında da olanı biteni radyodan takip etmemiz, televizyonun kafamdaki saltanatını yıkmıştı.
grand theft auto serisi (özellikle 4 ve 5. oyunda yaptıklarımızın haberlere yansıması), mafia serisi (3. oyunun belki de tek iyi özelliği radyosunda çalan müzikler ve oyundaki hedeflerimizin işletmeleri hakkında yaptıkları reklamlardı), fallout serisi (özellikle 3. oyundaki three dog) ve batman arkham serisi gibi (radyo kısmı çok kuvvetli değil ama arada dinleyebiliyorsunuz işte) oyunlarda da radyonun varlığı, bu oyunları daha da etkileyici kılmıştır adıma.
işte sırf bu sebepten dolayı queens of the stone age'in de nazarımda en etkileyici albümü budur. adeta kaliforniya'nın çöllerinde, tıpkı kyuss'un stoner rock efsanesi welcome to sky valley'de olduğu gibi, eski bir mustang ile geziyor havası yaratmaktadır. parçadan parçaya geçerken konuşan dj'ler, jesse hughes rahatsızının rahip taklidi vesaire, albümü yatarak dinleseniz bile, ''yolculuk'' hissini koruyabilmektedir. iki denyo josh homme ve nick oliveri'nin önderliğinde, belki de en ikon davulculardan, ikonik bir müzisyene evrilmiş dave grohl'ün baba mesleğine geri döndüğü, marc lanegan'ın puslu sesiyle değişik bir hava kattığı böylesi bir albüm, muhtemelen bir daha gelmeyecektir.
favori parçalarım diye liste yapacaktım; ama sanırım bu albümü baştan sona ayıramıyorum, çünkü içinde boş parça olduğunu düşünmüyorum.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap