*

  • sadece sonuca, diğer anlamla başarıya kilitlenmiş ve hedefe giden her yol mübahtır zihniyetini benimseyen hastalıklı ruhların vahşi kapitalizm düşüncesi içinde şekil bulmuş düşünce tarzı.
    kişiyi makyavelizmin karanlık yollarına düşürür.
    oysa önemli olan süreç odaklılıktır.
    (bkz: süreç odaklı yönetim)
  • ben görüp görebileceğiniz en sonuç odaklı insanlardan biriyim sanırım. "agresif bi insan diilim aslında" derken de belki bunu ifade etmek istiyordum bu zamana kadar. beni sevimsizleştiriyor sonuç odaklı olmak. keşke biraz goygoycu bi insan olsaydım. "tadımdan yenmezdim" demek isterdim ama sanırım sadece bununla mümkün olmaz o sdlkfjsdlk tadımlık yenilebilirdim.

    güzü (14:30):
    oğlum nasılsın
    tjù (14:33):
    fena diilim
    sen nasılsın
    güzü (14:34):
    iyiyim bende sağol
    yoğun musun?
    tjù (14:34):
    eh işte
    niye ki
    güzü (14:34):
    hiç canım keyifsizsin ya onun için dedim
    tjù (14:35):
    eet ters şey yaptım
    yani bişi mi diceksin vaktimi mi alman lazım manasında dedim aslında
    güzü (14:35):
    yok canım
    güzü (14:36):
    ben şimdi mutfağa gidiyorum bir şeyler yiyeyim merve hanım bu günde kıçını kaldıramadı
    yatıyor sabahın köründe
    tjù (14:36):
    hiç ilgimi çekmiyor valla anne ya
    umrumda değil inan
    güzü (14:36):
    haklısın
    tjù (14:36):
    ne hali varsa görsün
    güzü (14:36):
    doğru diyorsun
    güzü (14:37):
    hadi şimdilik hoşçakal oğlum kolay gelsin
    tjù (14:37):
    teşekkür ederim görüşürüz
    niye ki diye tersler gibi oldum onun için de özür dilerim
    açıkladığım şeyi kastettim aslında
    sonuç odaklı bi insanım diye öyle konuşuyorum hep :)
    güzü (14:38):
    yok oğlum alınmadım bile
    hehhehehehehe
    tjù (14:38):
    iyi bari
    güzü (14:38):
    senin sözlerin bana batmıyor ki
    hadi öptüm canım bye
    tjù (14:38):
    nasıl batmıyo ya hemen abart sdlfkjsdk
    bye
  • tür olarak zaten bizlerde bulunan bir özellik. yaşamda kalabilmen için sonuç odaklı olman lazım. bir survivor durumu yani. bunlar kalkmış iş ilanlarını koyuyorlar. ya ne biçim işler bunlar.
  • tanım; bir olayın gelişim sürecindeki zaman kaybettirici öğeleri dikkate almadan sonucun ne olacağına odaklanmak.

    bu entrynin de amacı, kendini boşa yoran kimi insanların belki hayatına bi nebze kolaylık getirmesi…

    iş hayatında, aile iletişiminde, ikili ilişkilerde gereksiz tartışmalara çok giriyoruz, aslında ben uzun yıllardır girmiyorum da etrafımdaki insanlarda bunu çok gözlemliyorum.

    hani girilen sayısız mülakatlarda kolpadan söylenen şeyler olur ya;
    “sonuç odaklı bir insanım” gibi, işte bu sonuç odaklılık ne demek pek kimse bilmiyor aslında.

    boşa zaman kayıpları, gereksiz tartışmalar, gerginlikler, stres vs…
    şimdi yaş ilerledikçe, insanlar büyüdükçe, özellikle ekonomik özgürlüklerini ellerine aldıkça yavaş yavaş güçlenir. tabi istisnai örnekleri üzülerek bir kenara bırakıyorum, aile baskıları, özgür yaşayamayan insanlar gibi etkenlerde zaten sonuç odaklılıktan bahsedilmesi zor. ancak profesyonel iş hayatına atılan, kendi parasını kazanan, sorumlulukları artan bir kişi artık kendi kararlarını alabileceği bir noktaya gelir, ya da gelmeli diyelim. özgüven de detaylı bir konu, onu da şimdilik kenara koyuyorum. şimdi bu kendi kararlarını alabilen birey, bir noktadan sonra aile ile, hayatındaki kişi ile ya da iş yerindeki arkadaşları, yöneticileri ile çatışmalar yaşayabilir. çünkü her önüne gelene “he” demeyi tercih etmeyebilir. kendi doğruları, belirli hedefleri vardır, oluşmaya başlamıştır.

    işte bu noktada, kişiler kendi kararlarını alabilecekleri durumlarda yine de karşı tarafı ikna etmeye çalışır. işte kilit nokta burasıdır, aslında ikna etse de etmese de aslında bakması gereken yer sonucun değişip değişmeyeceğidir. karşınızdakini ikna etmenize gerek var mı yok mu?
    şimdi bazı örnekler ile belki aklınızda ışık çakabilir, konu daha net anlaşılabilir,
    diyelim ki anneniz, size evlenmeniz için baskı yapıyor, baskı dediysem işte, ısrar ve yönlendirme diyelim, talep ediyor yani. siz de evlenmek istemiyorsunuz, en azından yakın zamanda böyle bir hamleniz yok, böyle bir şeye ihtiyaç duymuyorsunuz ve evlenmeyeceksiniz. işte kilit noktalardan biri burası; kişi annesi ile tartışmalara girip neden evlenmek istemediğini annesine anlatmak onu ikna etmek istiyor. halbuki bu kişi annesi ikna olsa da olmasa da zaten eylemini değiştirmeyecek. bu durumda kendi yormaması için en güzel hareket ne; “he” deyip geçmek, “haklısın, bakarız” demek hatta “evet evet ben de arayıştayım” diyerek konuyu tatlıya bağlamak. sonuç: kişi istediğini zaten elde etmiş ve bu durumu sürdürecek. ne diye karşındaki insanı ikna etmeye çalışıyorsun.

    başka örnek;
    bir müzik grubunu, bir filmi, bir şarkıyı çok seviyorsun, karşındaki kişi bunun kalitesiz olduğunu düşünüyor, ya da ayakkabı aldın, karşındaki beğenmedi, bir seyahat planladın, karşındaki oranın çok da görülmeye değer olmadığını söylüyor. ne yapıyor insanlar, oturup karşısındaki insanı kendi fikrine ikna etmeye çalışıyor. burada gerçekleşen genelde fikir alışverişi olmaz, birbirlerinin savlarını çürütmeye çalışan ve tartışmayı büyüten insanlar görüyoruz. peki bu tartışmaların sonucunda, sevdiğin müziği dinlemeyi bırakacak mısın ya da ayakkabını giymekten vazgeçecek misin? hayır, o zaman neden sonuç değişmeyecekse karşındaki insanı ikna etmeye çalışıyorsun?
    kimi zaman sonuç değişebilir, mesela bir saat alacaksın, arkadaşın da saatin kaliteli olmadığını bozulacağını söylüyor, bu konuda bir tartışma ile alıp almama kararını değerlendirebilirsin, burada sonuç değişir ama sen “rengi güzel değil” dediklerinde rengi senin için güzelse aksiyonunun değiştirmeyeceksen (ki burada özgüven de devreye giriyor, başkaları tarafından beğenilme, onaylanma ihtiyacının olmaması gerekir) tartışmaya gerek yok.

    bunlar basit örnekler, mesela iş hayatından bir örnek vereyim,
    diyelim bir yöneticisiniz, yeni bir uygulama yapacaksınız, ekibinize bunun talimatını verdiniz. işin bütün risklerini düşündünüz, analiz ettiniz ve uygulamanın faydalı olacağını biliyorsunuz. hatta daha da detaylı düşünelim, bu uygulamayı denemek istiyorsunuz, eğer memnuniyetsizlik olursa belki de geri adım atacaksınız ancak mutlaka önce denemek istiyorsunuz. böyle durumlarda ekip genellikle değişikliklere karşı çıkar, önyargılıdır, değişime karşı durur. tabi ki konuya göre herkes haklı/haksız olabilir ancak yöneticilerin görevi de yönetmek/iyileştirmektir. bu deneme için ekip size karşı çıktığında onları ikna etmek zorunda değilsiniz, hatta sizinle mantık çerçevesinde tartışmaları genelde zordur, duygusal davranabilirler. açıklamalarınızı ve bilgilendirmelerinizi yaparak “hadi deneyelim” diyebilir ve kendinizi yıpratmak, zamanınızı kaybetmek gibi durumların önüne geçebilirsiniz.

    şimdi genel olarak “dediğim dedik” olun gibi bir şey değil bu sonuç odaklılık. sadece durumlarda kendinize sorun, “içinde bulunduğum tartışma sonucu değiştirecek mi?”. aksi takdirde herkesin aynı düşünmesi mümkün olmadığı için, iyi niyetli insanlar karşılarındaki insanı da düşüncesini anlasın ona göre düşünsün ister ve zaman kaybeder. ama %51 oranında bu tartışmalarda, ‘ikna olmayan’ tarafın mantık süzgeci duygularının ardında kalmış olur.
    bu tavsiyeler, yaptığının sorumluluğunu alabilecek, bir adım atarken arkasını düşünecek insanlar için geçerlidir. herhangi bir sorun olduğunda sadece çevreye suç bulan insanlar zaten kendi kararlarını vermemek için sürekli başkalarının onayına ihtiyaç duyar.

    ama dostlarım, değerli suserler, kendi hayatınızın kontrolünü elinize alın, bunu da bencilce değil, size destek olan insanları her zaman düşünerek yapın. insanları dinleyin, fikirler alın, sizden tecrübeli, daha detaylı düşünebilen özellikle de sizin iyiliğinizi istediğinden emin oluğunuz insanların görüşlerine önem verin. bazen fikirleriniz değişebilir, bazen daha mantıklı öneriler gelebilir. bunlar bambaşka konular, ancak eğer sonuç değişmeyecekse, boşa zaman harcamayın. en gündelik sorundan, en profesyonel kariyer sorununa kadar bir çok konuda sonuç belli olmasına rağmen, değişmeyeceği kesin olmasına rağmen, detaylara boğulup aksiyonlarınızı geciktirmeyin. tartışmalar ile kendinizi üzmeyin.

    bazen basit bir “he” o anı kurtarır, sonucu değiştirmez, sizi yormaz, kimseyi üzmez.
hesabın var mı? giriş yap