• bertrand russell'in rasyonalist düşünce tarzıyla politikaya , eğitime , siyasete ve din'e bakışını yansıtan , sorgulatan yeni bilgiler ve bakış açısı kazandıran güzide okunası kitabıdır. tavsiye olunur.
  • russel amcamızın, hayatınızı paranoyak olarak değil fakat perspektifinizi oldukça genişletecek şekilde kaleme aldığı eseri.
    kitaptan alıntı:
    bir çocuğun çözmesi istenen bir problemde varsayımsal hiçbir öge bulunmamalıdır.
    öğretmeni çocuğa sorar:
    eğer bir at bir tayın üç katı degerinde ise tayın fiyatı da 22 pound ise, atın fiyatı nedir?
    çocuk "at hiç düşmüş müydü?" diye sorar. ögretmen:
    "hiç fark etmez" deyince çocuk, "ama seyis james bunun çok fark ettigini söylüyor." der.

    ayrıca russel'in özellikle keynes ve keynesyen ekonomiyi eleştiri ve bakış açısını da görmek mümkün. insanın davranışlarını yönlendirilen politika ve iktisata bakış açısını sorgulaması ve insanın gelecekteki olağan yaşamsal davranışlarını usta bir titizlikle kaleme almış.
  • “kurnaz bir kişi bir sorunun lehinde ve aleyhinde olan yönleri az veya çok bilinçaltı bir yolla bencil bir açıdan değerlendirebilir.”
    bertrand russell, sorgulayan denemeler.
  • bertrand russell tarafından 100 sene önce yazılmış olmasına rağmen çağının ötesinde tespitleri ve tanıları ile hâlen eskimemiş bir kitap. ayakları yere basan yorumlar ve tahliller içeriyor. ölçülü ve gayet akla yatkın önermelerle dolu. insanda daha fazla bertrand russell okuma isteği doğuruyor.

    “doğru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmayan bir önermeye inanmak sakıncalıdır.”

    “uzman olmayanlar, uzmanların görüş birliği içinde oldukları bir savın doğru olmasını, olmamasından daha olası kabul etmelidirler.”

    “bilinçdışımız göründüğünden daha kötü niyetlidir. bu nedenle, ahlâki gerekçelerle, kendi yararlarına ters düşen şeyleri bilerek yapan kişiler kendi yararlarına olanı tam olarak yapan kişilerdir.”

    “hepimizin içinde mantıktan esinlenmeyen eylemlerle tüketilmesi gereken bir miktar enerji olduğuna inanıyorum; bu, çıkış yolunu, koşullara göre sanatta, tutkulu aşkta veya tutkulu nefrette bulanlar olabilir. korkunun zulmünden kurtuluş vardır. dünyadaki konumunu olduğu gibi görme yürekliliği göstermeyen hiç kimse bu korkudan kurtulamaz; kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe erişemez.”

    “bir kimse, aklının arzularını algıladığı ve onlara egemen olduğu ölçüde rasyoneldir.”

    “bu kadar bilgiyi taşımak pek elverişli olmayacağı için, işlevi unutmak olan bir beyin geliştirdik. beyin olmasaydı her şeyi hatırlayacaktık; onun bir süzgeç gibi çalışması sayesinde genellikle yalnızca yararlı olan şeyleri ve yanlışları hatırlıyoruz. henri bergson’a göre fayda hataların kaynağıdır ve gerçeğe ancak pratik yararın tümüyle dışlandığı mistik düşünceyle erişilebilir.”

    “koşullar elverdiğinde kendimize olan saygıyı korumamızı sağlayacak inançlara sarılmak, özbenliğimizin bir yasasıdır.”

    alexius meinong şunu ileri sürüyordu: “yuvarlak kare yoktur,” diyebildiğimize göre, yuvarlak kare diye bir şey var olmalıdır. her ne kadar o, var olmayan bir şey olsa da.”

    “modern fiziğin büyük ilkesi “en az eylem ilkesi” (principle of least action) yani bir yerden bir yere giderken cismin en az eylem içeren yolu seçmesi ilkesidir.”

    “bilim fiziksel dünyanın yasalarını kavramakta harikalar yaratmıştır; ama şimdiye kadar, kendi doğamızı, yıldızların ve elektronların doğasına kıyasla çok daha az anlamış bulunuyoruz.”

    “gerçekte, bizim yanyana giden iki tür ahlâk sistemimiz vardır: birisi öğütlediğimiz ama uygulamadığımız ahlâk; öteki de uyguladığımız ama sadece arasıra öğütlediğimiz ahlâk.”

    “ellerinde ahlâk meşalesi taşıdığı varsayılan kişiler, kendilerini normal zevklerden mahrum eden ve bunun acısını başkalarının zevklerine karışarak çıkaran kişilerdir.”

    “bir iyiliğin, ondan yararlanan kişiye duyulan sevgiden kaynaklanıyorsa erdemli olmadığını, sadece ahlâk kurallarından esinlenmişse erdemli olduğunu ortaya koyan immanuel kant'ın düşüncesi çok daha yücedir.”

    “yüz kişiden doksan dokuzu ahlâk kurallarını ihlâl eder, ancak bu gerçek, genellikle gün ışığına çıkmaz. doksan dokuzuncu kişinin yaptığı ortaya çıktığında, yüz kişi içinde gerçekten masum olan bir kişi yürekten duyduğu nefreti dile getirir; öbür doksan sekizi de, kendilerinden de kuşkulanılabilir korkusuyla, onun peşinden giderler.”

    “iyi insanın özünde hükümet yanlısı olması yatar.”

    “iyi insan, düşünceleri ve eylemleri iktidar sahiplerine hoş gelen kişidir.”

    “fanatik bir kişi, gerçekten kötü olan bir hareketin, eğer gerektiğinden fazla şiddetle bastırılacak olursa, daha da büyük başka kötülüklere yol açacağını görmez.”

    “kendimize zevk veren şeylerden sonra en çok keyiflendiğimiz şey, başkalarının zevk almasını önlemek; ya da, daha genel olarak, güç sahibi olmaktır.”

    “koşulların karakterleri üzerindeki etkisini çok az kimse önleyebilir.”

    “hiç kimseye zarar vermeyen bir politika destek görmez; çok fazla destek gören bir politika ise şiddetli muhalefet uyandırır.”

    “kendi kuşkuculuğumuz hakkında bile kuşkucu olmalıyız.”

    “bir kimse kendi yaşam öyküsünü yazarsa, ondan biraz alçakgönüllü olması beklenir, ama bir ulus kendi yaşamını yazarken, övüncün ve aşırı kendini beğenmişliğin artık sınırı yoktur.”

    “devlet, değişik amaçlarla bir araya gelmiş olan ve statüko korunduğu sürece iyi bir gelir elde eden çeşitli görevlilerden oluşan bir topluluktur.”

    “sıradan kişilerin kendi başlarına düşünmeleri istenmez; çünkü düşünen insanları yönetmek güçtür, yönetimde sorunlar çıkarırlar.”

    “iki konuda ustalaşmış bir kimse genellikle bunlardan daha zor olanı üzerinde çalışmayı yeğler; hiçbir satranççı dama oynamaz.”

    “çağdaş bir demokratik toplumda, adalet eşitlik anlamına gelir. ancak sınıf hiyerarşisinin var olduğu ve bunun yukarıdakiler kadar aşağıdakilerce de kabûl gördüğü toplumlarda adalet, eşitlik anlamına gelmez.”

    “politikacıların anladığı şekliyle demokrasi bir yönetme biçimidir, yani insanlara, kendi istediklerini yaptıkları sanısıyla liderlerin istediklerini yaptırma yöntemidir.”

    “rekabete dayalı günümüz toplumunda genelde ana-babaların istediği, eğitimin kendisinin iyi olması değil, başkalarınınkinden daha iyi olmasıdır.”

    anton çehov'un, bir kedi yavrusuna fare tutmayı öğretmeye çalışan bir adamı konu alan, hoş bir öyküsü vardır. yavru, farelerin peşinden koşmayınca adam onu dövermiş. sonunda yetişkin bir kedi olduğunda, her fare gördüğünde korkuyla yere siner olmuş. anton çehov şunu ekler: "bana latince öğreten de bu adamdı." kediler de yavrularına fare yakalamayı öğretir, ancak bunun için onların içgüdülerinin uyanmasını beklerler. o zaman yavrular bilginin elde edilmeye değer olduğu bir zamanda annelerine katılırlar; böylece disipline de gerek kalmaz.”

    “çocukları gösterişli ve heybetli sosyal planlarının hammaddesi olarak görüyorlar, geleceğin fabrika "işçileri", savaşın "süngüleri", ya da bunların benzerleri olarak. her öğrencinin, kendine özgü hakları ve kişiliği olan, başlı başına bir amaç oluşturduğunu göremeyen, onları sadece bir yapbozun parçası, taburunun bir eri, devletin bir vatandaşı sayan kimseler eğiticilik yapmaya elverişli değildir. insan kişiliğine saygı her sosyal problemde, ama özellikle eğitimde, bilgeliğin ilk koşuludur.”

    “yetişkin bir kişinin duyguları, eğitimin yarattığı geniş bir dış kabuğun sarmaladığı bir içgüdü çekirdeğinden oluşur.”

    “günümüzde bazı kişiler toplumu bir makine, bazıları da bir ağaç olarak düşünürler. faşistler, emperyalistler, sanayiciler ve bolşevikler birinci gruba, anayasa yanlıları, toprak sahipleri veya barışcılar da ikinci gruba girerler.”

    “komünizm gittikçe daha çok gelecekteki bir cennetle ilgilenen, günlük yaşam biçimiyle ise gittikçe daha az ilgilenen bir inanışa dönüşmektedir.”

    “komünist felsefede hedef bir kesimin ya da bir örgütün başarısıdır; amerika'da ise bireyin başarısı. sonuçta, başarısız birey sosyal sisteme öfkelenmek yerine kendi yetersizliğinden utanç duyar. alışık olduğu bireyci felsefe, toplu eylem sayesinde herhangi bir yarar sağlanabileceğini düşünmesini engeller.”

    “amerika'daki bir işçi, sosyalist ülkelerdeki bir işçiden daha zengin olduğu sürece, kapitalist propagandanın değişim yanlısı savları çürütmesi mümkün olacaktır.”

    “ben bir enternasyonal sosyalistim, ama enternasyonelleşmenin sosyalizmden önce gerçekleşmesini umuyorum.”

    “geçmişi incelediğimizde örgütleşme konusunda utanç verici bir olguyla karşılaşırız. her ne zaman örgütleşme alanı bazılarının yararına olarak genişletilmek istenmişse, bu genişleme muhakkak -ufak tefek istisnalar dışında-güçlü olanların güç kullanmasıyla gerçekleştirilmiştir.”

    “insanın yaşam tarzını yönlendiren her düzenlemede, sisteme yeteneklerin yozlaşmasına yol açan hareketsizliği önleyecek, ama kargaşaya yol açmayacak ölçüde, anarşizm enjekte etmeye gerek vardır.”
  • üniversite kütüphanemde bulduğum, bertrand russell ile tanıştığım kitap.

    "kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe erişemez."

    "doğru olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmayan bir önermeye inmak sakıncalıdır."

    "ateşli bir şekilde savunulan görüşler asla iyi bir temele dayanmayan görüşlerdir."

    "ödüller eşitsizlik için çok ustaca gerekçeler bulanlara, cezalar ise ona çare arayanlara verilir."

    "eğer insanlar bir başkasının mutsuzluğu peşinde koşmak yerine kendi mutluluklarının peşine düşmeye öğrenirlerse bu beklenti hemen yarın gerçekleşebilir."

    "hamlet çok ünlü bir yapıttır. ancak onu okuyanların pek azı birinci denizcinin 'tanrı sizi kutsasın, efendim.' şeklindeki dört sözcükten oluşan rolünü anımsar. birinci denizcinin bu dört sözcüğü bütün oyunun temelini mi oluşturur? evrende insanoğlunun yaşamı birinci denizcinin hamlet'te aldığı rolünden çok daha az yer tutmaktadır."
  • bertrand russell’ın 1 asır öncesinden günümüze ışık tuttuğu ufuk açıcı eseri.

    kuşkuculuk, rasyonalizm, mantık, bilim, özgür düşünce, mutluluk, psikoloji, inanç, ahlak ve daha fazlası üzerine 'sorgulayan' denemeleri. yazarın özellikle rasyonel düşünce üzerine analizlerini çok yerinde buldum.

    “genel olarak insanlığı, mutlak olarak veya karşılaştırmayla hayvani yaratıklardan üstün tutan kuramlara geliyoruz: insanın ruhu vardır, ama hayvanın yoktur; insan “rasyonel bir hayvan”dır. aşırı acımasız veya anormal bir eylem “hayvan gibi”, veya “vahşi” olarak nitelenir (halbuki böyle eylemler kesinlikle insanlara özgüdür); tanrı insanı kendi görüntüsünde yarattı ve evrenin nihai amacı insanın mutluluğudur.”

    “dünyadaki elle tutulur her türlü iyiye gidişin, pratik ve teorik rasyonalizmin güçlenmesinden kaynaklandığı kanısındayım.”

    “sonuç olarak inanıyorum ki, en önemli şey aklımızın eylemlerimize egemen olmasıdır; bilim, birbirimize zarar verme olanaklarını artırdıkça toplumsal yaşamın sürmesini olanaklı kılan da bu olacaktır. eğitim, basın, politika, din –kısacası dünyanın en etkili güçleri- şu anda irrasyonellikle el eledir. bu güçler kral demos’u yoldan çıkarmak için ona övgüler yağdıran kişilerin elindedir. çare, gerçekleştirilmesi çok zor olan sosyal ve siyasal değişimlerde değil; bireylerin komşuları ve dünya ile olan ilişkilerine daha akıllıca ve dengeli bir bakış açısı getirme çabalarında yatmaktadır. dünyamızın çekmekte olduğu sıkıntıların çözümünü, günden güne yaygınlaşmakta olan rasyonalizmde aramamız gerekir.”

    “bizde, ellerinde ahlak meşalesi taşıdığı varsayılan kişiler, kendilerini normal zevklerden mahrum eden ve bunun acısını başkalarının zevklerine karışarak çıkaran kişilerdir. bizim erdem anlayışımızda başkalarının işine burun sokma özelliği vardır: bir kimse eğer kalabalığın rahatını bozmuyorsa onun olağanüstü iyi bir insan olabileceğini düşünmeyiz. bu bizim günah anlayışımızdan kaynaklanıyor.”

    “insanlar sadece başkalarının mutsuzluğu pahasına elde edilebilecek şeylere sahip olmayı istemekten vazgeçtiğinde, toplumsal özgürlük önündeki engeller de yok olacaktır.”

    ...
    ..
    .
  • bertrand russell'a ait, biraz önce bitirmiş olduğum ve hala o zamanlardan günümüze ışık tutabildiğini düşündüğüm çağdaş bir eser.

    russell'ın diğer kitaplarına göre biraz daha farklı, kitabın önsözünde de belirtildiği üzere russell'a ait denemelerin bir kısmından oluşan bir koleksiyon.

    kitabı bitirmem biraz uzun sürdü, arada çok bölündüm, başka kitaplarla eş zamanlı olarak okudum belki de o yüzden bu kadar uzun sürdü bitirmek. ancak içerisinde altını çizdiğim, russell'ın hem hayat görüşlerini yansıtan hem de oldukça değerli, yerinde ve uygulanabilir tespitlerin bulunduğunu söylemeliyim. ve bunlardan birkaçını paylaşmak isterim:

    “günah gerçek olmayan yanıltıcı bir kavramdır ve onu cezalandırmak için uygulanmamasına devam edilen zulüm gereksiz bir şeydir. çoğu kimseye hoş gelmeyen de işte bu sonuçtur. çünkü vicdan rahatlığıyla yapılan zulüm moralistler için bir zevktir. cehennemi de aynı nedenle icat ettiler.”

    “düşünce dünyasında, kendi fiziksel güçsüzlükleriyle yüzleşmeye hazır olanların açılabilecekleri 'engin denizler' vardır. bütün bunlardan daha önemli olarak da gün ışığını karartan, insanları kavgacı ve acımasız yapan korkunun zulmünden kurtuluş vardır. dünyadaki konumunu olduğu gibi görme yürekliliği göstermeyen hiç kimse bu korkudan kurtulamaz; kendisine, kendi küçüklüğünü görme olanağı vermeyen hiç kimse muktedir olduğu yüceliğe erişemez.”

    “hakikat'ten büyük bir saygıyla söz edenler olgudan söz etseler ve önünde eğildikleri saygın özelliklerin insan inançlarında bulunmadığını görseler daha yerinde olur. bunun teorik olduğu kadar pratik yararları da vardır. çünkü insanlar, 'hakikati' sadece kendilerinin bildiklerini sandıkları için birbirlerine zulmederler. psikanalitik açıdan bakıldığında, insanların büyük saygıyla söz ettikleri herhangi bir 'büyük ideal'in, gerçekte düşmanlarına eziyet etmek için buldukları bir bahane olduğu söylenebilir.”

    “bizde, ellerinde ahlak meşalesi taşıdığı varsayılan kişiler, kendilerini normal zevklerden mahrum eden ve bunun acısını başkalarının zevklerine karışarak çıkaran kişilerdir.”

    “düşmanımızın elimizden alınmasından hoşlanmıyoruz; acı çektiğimiz zaman nefret edecek birilerini arıyoruz. acıları akılsızlığımız yüzünden çektiğimizi düşünmek bile çok düş kırıcı; fakat insanlığı bir bütün olarak aldığımızda gerçek bu. bu nedenle de hiçbir siyasal parti nefret dışında bir itici güce sahip olamıyor; suçlayacak birilerinin olması gerekiyor. eğer filancanın kötülüğü acılarımızın tek nedeni ise onu cezalandıralım, mutlu oluruz.”

    “herhangi güçlü bir siyasi harekete inanan iyi niyetli herkes uygarlığımızı mahvetmekte olan bu örgütlü mücadelenin sadece uzamasına yardım etmiş olur.”
  • bertrand russell'ın kaleme aldığı 17 denemede, bilim, felsefe, eğitim, politika, özgür düşünce ve bireyin özgürlüğü ile bilimsel tutumun insan hayatının olmazsa olmaz bir ilkesi olması gerekliliğine ilişkin düşüncelerini ifade ettiği kitaptır.

    100 yıl önce yazılmış olmasına rağmen çağımıza ışık tutmaktadır:

    düşüncelerini, beyninin çalışmasıyla ve doğa yasalarına göre üreten, bütün bildiklerini doğadan alan bir varlık olan insan, kurgusal düzenler ve sistemler yaratarak ait olduğu doğanın dışında yeni bir dünya inşa eder. yaratılan bu değerler dünyası gerçek dünyanın önüne geçer ve toplumlar bu değerler dünyasına göre bir yaşama düzeni kurar. böyle bir dünyada kurgusal sistemin doğrudan kendisinden kaynaklanan sorunların olması ise kaçınılmazdır.

    işte tam da bu noktada bilimsel tavır ve tutumun insan hayatının olmazsa olmaz bir değeri haline gelmesi, insanlığı yenileyebilecek ve insanlığın kendisini içinde bulduğu dertleri için çözüm üretebilecektir. bu noktada insanın yapması gereken olgulara ilişkin kanıları; özlemlere, ön yargılara, değer yargılarına ve geleneklere değil, kanıtlara dayandırmaktan ibarettir. bu cesarete sahip olmadığı sürece insan, esiri olduğu inançlara dayalı ürettiği korkulardan kurtulamaz, bunlardan kurtulamadığı ölçüde de özgürleşemez.

    doğru olduğuna dair kanıt bulunmayan bir önermeye inanmak sakıncalı olmakla birlikte ne yazık ki günümüz dünyasında bu sakıncaları ortaya koyacak şüpheci bir anlayış gelişmemiştir. çünkü bu türden şüpheci bir anlayış yaygınlaşsa bizzat sistemi kurgulayan ve kendi yararına kullanan politikacılar ve din adamları başta olmak üzere insanların akıl dışı umutlarından çıkar sağlayanların konumu sarsılacaktır. ancak günümüz sorunlarının çözümü için tam olarak da böyle bir sorgulayan ve sorguladığı ölçüde de eleştirel olan anlayışa ihtiyacımız bulunmaktadır.

    bilginin ortaya çıkması ve yayılması sürecine böyle bir eleştirel tutumun yedirilmesi gerekmektedir. bu olmadan, bilginin hem objesi hem de süjesi olan insan için bilgi sahibi olmak faydasız veya tehlikelidir. çünkü bu olmadan insan, manipüle edilmeye açıktır.
  • • kitap incelemesi •

    sorgulayan denemeler
    yazan: bertrand russell
    yayınevi: tübitak

    iki büyük insan

    "ne söyleseler, doğrudur" dediğim iki kişi tanıdım: bertrand russell ve eric j. hobsbawm. bu hemşehrilerden birinin felsefe, diğerininse tarih sahasında yazdıklarını okumak, zekâ ve bilginin büyüklüğü karşısında leziz bir hayranlık sıtmasına tutulmakla aynıdır benim için.

    zor meseleleri benim bile anlayabileceğim bir seviyeye getirdiğiniz için sizlere minnettarım. hayatım boyunca kullanabileceğim bir bakış açısı edindim.

    kitaptan bazı alıntılar

    isviçre'de bir komünisti öldürmek yasal[dır] (1928'de)

    bazı patolojik kişiler dışında herkes mutlu olmayı arzular; ancak insanların çoğunluğu mutluluğu nelerin oluşturduğu konusunda o gün yaygın olan teoriyi kabullenir.

    tarih, insanın yalnız kendi ülkesinin bakış açısından değil aynı zamanda yabancıların bakış açısından da öğretilmelidir. eğer tarih ingiltere'de fransızlar tarafından, fransa'da ingilizler tarafından okutulsaydı, iki ülke arasında anlaşmazlık çıkmazdı; herbiri diğerinin bakış açısını anlardı.

    tekdüzelik aranılan bir özelliktir; çünkü yöneticiye kolaylık sağlar.

    politikacıların anladığı şekliyle demokrasi bir "yönetme" biçimidir; yani insanlara, kendi istediklerini yaptıkları sanısıyla liderlerin istediklerini yaptırma yöntemidir.

    ...adaleti en az hasret uyandıracak düzen olarak sınırlamak isterim. bu, önyargısız toplumlarda eşitlik anlamına gelir.

    dostoyevsky'nin konu aldığı kişiler, kuşkusuz, gerçek ruslara tamı tamına benzemezler. ancak onlar sadece bir rusun yaratabileceği kişilerdir.

    ...erdemli olmayı öğretecek bir yöntem keşfedilinceye kadar, ilerleme ahlaktan çok aklın geliştirilmesinde aranmalıdır.

    hoşgörülü olmak için, teoride olmasa da, uygulamada bir ölçüde kuşku gereklidir.

    bir kimse kendi yaşam öyküsünü yazarsa, ondan biraz alçakgönüllü olması beklenir; ama bir ulus kendi yaşamını yazarken, övüncün ve aşırı kendini beğenmişliğin artık sınırı yoktur.

    gerekli olan ise inanma arzusu değil, tam tersi olan öğrenme arzusudur.

    açık sonuç şudur ki, mali durumları iyi olmayan insanlar dinsel inançları konusunda açık sözlü olmaya cesaret edemezler.

    düşmanımızın elimizden alınmasından hoşlanmıyoruz.

    doğaldır ki, güçlü olma tutkusu erdemli kisilerde kendini iyilik yapma tutkusu şeklinde gizler.

    ödüller eşitsizlik için çok ustaca gerekçeler bulanlara, cezalar ise ona çare arayanlara verilir.

    "iyi" insanın özünde hükümet yanlısı olması yatar.

    wordsworth'ün yaşamı bu değişikliğe bir örnektir. gençliğinde fransız devrimi'ne yakınlık duymuş, fransa'ya gitmiş, güzel şiirler yazmış ve evlilik dışı bir kızı olmuştu. bu dönemde "kötü" adamdı. daha sonra "iyi" oldu; kızını terketti, doğru ilkeler edindi ve kötü şiirler yazdı. coleridge de benzer bir değişimden geçmiştir: kötü olduğu zaman "kubla khan"ı yazdı; iyi olduğu zamanlar da teolojik yazılar. iyi şiirler yazdığı zamanlar "iyi" olan bir şair örneği bulmak zordur.

    ...insanlar "hakikati" kendilerinin bildiklerini sandıkları için birbirlerine zulmederler.

    bir inancın doğruluğu onun "olgularla" uyum içinde olup olmasıyla sınanamaz; çünkü bu olgulara hiçbir zaman ulaşamayız. sınama onun yaşamımızı iyileştirmedeki ve arzularımızı gerçekleştirmedeki başarısını ölçmekle yapılır.

    ...bana göre bir rasyonalist, insanların rasyonel olmasını isteyen kişidir.

    ...bir kimsenin mantık yürütürken kendi özlemleri yönünde yanlışlar yapması, özlemlerine ters olan yönde yanlışlar yapmasından daha olasıdır. demek oluyor ki, soyut düşünür olarak adlandırılan kişilerin incelenmesinde, kişiliklerinin anahtarı yaptıkları yanlışlardan anlaşılabilir.

    sevdiklerimizle ilgili davranışlar içgüdüye güvenle bırakılabilir. akıl kapsamına alınması gerekli olan ise nefret duyduğumuz kişilere karşı olan davranışlardır.

    politik görüşler...nadir olarak kanıtlara dayanırlar.

    rasyonel bir ulusun savaşa hiç girmemenin yollarını bulabileceği öne sürüldüğünde alınan yanıt ise genellikle hakaretten ibadettir.

    günahın coğrafî bir şey olduğu anlaşılıyor.

    ... kuşkuculardan, kendilerininkine tümüyle karşıt olan düşüncelere sahip kişilerden daha çok nefret edilir.

    ... politikacılar, rakip gruplara bölünmüş olduklarından ulusu da bölmeye çalışırlar...

    ...inanç sistemlerine mantık uygulamak, vaktiyle dinsel dogmalara mantık uygulamanın günah olduğu kadar günahtır. bu tür konularda kuşkuculuğun neden kötücül olduğunu açıklamaları istendiğinde insanların verdikleri yanıt, mitlerin savaşı kazanmaya yardım ettiği, bu nedenle de rasyonalizmi benimseyen ulusların başkalarını öldürmeyeceği, tersine, kendilerinin öldürüleceği yolundadır.

    gerçekler normal zamanlarda sadece kabalık olarak, savaş halinde ise suç olarak algılanırlar. birbirinin karşıtı katı inanç sistemleri oluşur; bu sistemlere yalnızca aynı ulusal eğilimi taşıyanların inanmaları, bunların yapay olduğunu açıkça ortaya koyar.
hesabın var mı? giriş yap