• bir toplumu, devleti meydana getirmek üzere, bireyler arasında gönüllü, istekli olarak yapılan anlaşmadır. hobbes, locke ve rousseau gibi düşünürler tarafından teorik bir araç olarak kullanılmıştır.
  • ingilizcesi: social contract

    osmanlıcası: mukavele-i ictimaiye

    sosyoloji siyaset biliminde yaygın olarak kullanılan ve farklı türleri olan bir teoridir. thomas hobbes, john locke ve jean-jacques rousseau'nun sosyal sözleşme teorileri, en sıklıkla referans verilenler arasındadır.

    sosyal sözleşme teorileri, insanların toplumlar halinde yaşamaya başlamadan önce doğa içinde bulundukları durum (state of nature) ile toplumsal hayat arasındaki fark ile ilgilenirler. zira bu fark, "toplumsal hayat nasıl olmalı?", "aramızdaki ilişkiyi belirleyen kuralların niteliği ne olmalı?" gibi temel soruların varlık nedenidir.

    doğa ortamında özgürlükler sınırsızdır. insan davranışları nedeniyle hiç kimseye hesap vermek durumunda değildir. ancak güvenlik, düzen ve konfordan yoksundur. bu nedenle, belli kurallara uymak zorunda kalacak olmasına rağmen, toplumsal hayatı tercih eder.

    hobbes'a göre, doğa ortamındaki insanlar için rasyonel olan tavır, karşılıklı bir mutabakata vararak (yani gönüllü olarak) belli bir otoritenin boyunduruğu altına girmektir. yani hobbes'un sunduğu çözüm mutlak monarşidir.

    locke ise, insanın kimi temel haklara (natural rights) sahip olduğunu ve bu hakların hiçbir şekilde toplum ya da devlet tarafından sınırlanamayacağını iddia eder. bu haklar, hayat hakkı, başkalarının hayat hakkına tecavüz etmediği her konuda özgürlük hakkı ve serbest girişim, ticaret ve mülkiyet hakları. locke'ın bu yaklaşımı, klasik liberalizmin temel metinlerinden birini oluşturur.

    rousseau'nun yaklaşımı ise, baştan sonra kollektivisttir. zira rousseau'ya göre, insan, doğa ortamını terk edip toplumsal hayata dahil olurken, toplumun mutabakata vardığı konulara uyum göstereceğini baştan kabul etmek zorundadır. bu konulara kişinin doğrudan bireysel alanını ilgilendiren dahi dahildir. rousseau, şartları beğenmeyenin gidip doğa ortamına geri dönebileceğini de söyler. (böyle düşüncelere sahip olan bir adama insanların nasıl hayranlık duyabildiklerini hiç anlayamadım.) (bkz: jean-jacques rousseau/@derinsular)

    bu noktada, topllumsal hayata kıyas edilen doğa ortamının bir varsayımdan ibaret olduğunu, sosyal sözleşme teorisyenlerinin bir tür düşünce deneyinden hareket ettikleri konusu ayrıca önemli. yani insanlar doğada yaşarken bir gün karar alıp toplumsal hayata geçmiş değiller. (zaten hiç olur mu öyle şey? olsa bile kim bilecek, nereden bilecek?)

    konu hakkında daha detaylı bilgi için bkz.: http://en.wikipedia.org/wiki/social_contract

    ana tema:
    (bkz: siyaset bilimi/@derinsular)
  • bazı yazarlara* göre francisco suarez de ayrı bir kurgusal kişiliği olan ve kişilerin iradeleriyle oluşturulmuş siyasi bütünden, bir yapay kişiden bahsederek bir sosyal sözleşme kuramı ortaya koymuş ve aslında hobbes'un modern anlamda devleti ortaya koyan düşüncesinin de bir öncülü olmuştur.
  • yürüyen merdivenlerde solda bekleme yapmamaktır.
  • bu görüşün ilk belirtileri sofistlerde görülür. sofistler devleti insanların aralarında anlaşarak kurdukları bir kurum kabul etmişlerdir. bu görüşün savunucuları sofistlerden etkilenmişlerdir.
  • devletin kaynağını insan aklına ve iradesine dayandıran teori: sosyal sözleşme teorisi

    bu teori, thomas hobbes, john locke ve jean-jacques rousseu tarafından savunulmuştur. bu yazarlara göre, insanlar devletin oluşmasından önce ''doğal yaşam'' veya ''tabiat hali'' denilen bir dönemde yaşıyorlardı. bu dönemde bir şey oldu, insanlar bu dönemden çıkmaya kendi akıl ve iradeleriyle karar verdiler. insanlar bu dönemden çıkarken kendi aralarında bir sözleşme yaptılar. bu sözleşmeye ''sosyal sözleşme'' denir. işte devletin temelinde bu sözleşme yatar. diğer bir ifadeyle devleti, tabiat halinden çıkarken insanlar kendileri düşünerek, taşınarak bir sözleşme yaparak yaratmışlardır. o halde devlet, insan aklının ve iradesinin bir ürünüdür. hobbes, locke, ve rousseu'nun devletin kökeni ve oluşumu konusunda verdikleri genel şema bu yoldadır. ancak bunların arasında bir çok farklılıklar da vardır. şimdi bu üç düşünürü daha yakından görelim:

    a) thomas hobbes

    ünlü ingiliz düşünürü thomas hobbes (''tomıs hobz'' okunur) (1588-1679)'a göre, devletin oluşmasından önceki dönemde, yani doğal yaşam döneminde, kavga, savaş, didişme vardı. bu dönemde ''insan insanın kurdu (homo homini lupus)'' idi. bu dönemde herkesin herkesle savaşı (bellum omnium contra omnes)'' vardı. böyle bir dönemde ilerleme olmuyordu. bu kargaşadan bıkan insanlar, düzeni ve barışı sağlamak için kendi aralarında anlaştılar ve bir sözleşme yaptılar. bu sözleşmeyle kendi özgürlüklerini ''leviathan (dev, ejderha)''a bıraktılar. hobbes, aslında ''leviathan'' ile devleti kastetmektedir. bu sözleşme ile bireyler, leviathan'ın koyacacağı kurallara riayet etmeyi taahhüt ettiler. işte hobbes'a göre devlet,doğal yaşam halinde bulunan insanların düzen sağlamak için kendi aralarında yaptıkları bu ''sosyal sözleşme''den doğmuştur. hobbes'un modelinde kişiler özgürlüklerini leviathan'a devretmişlerdir. leviathan'ın tek görevi ise düzeni sağlamaktır. dolayısıyla, hobbes'un devlet anlayışı özgürlükçü değil otoriterdir. keza devletin kaynağında bulunan sözleşme tek taraflıdır; leviathan'ı yani devleti, bağlamaz.

    b)john locke

    ingiliz düşünürü john locke (''con lak'' okunur) (1632-1714)'a göre, devletin ortaya çıkmasından önceki dönemde, yani doğal yaşam döneminde, insanlar arasında barış ve özgürlük vardı. insanlar mutlu bir yaşam sürüyorlardı. bununla birlikte, doğal yaşam döneminde suçluların cezalandırılmasında sorun ortaya çıkıyordu. bu dönemde, suç işleyenleri cezalandıracak bir sistem yoktu. kural olarak suç işleyeni cezalandırmaya ve adaleti gerçekleştirmeye herkes yetkiliydi. ancak suçluları cezalandıracak, adaleti gerçekleştirecek ve insanlar arasında anlaşmazlıkları çözecek üstün ve ortak bir otoritenin yokluğu, insanların arasındaki barışın ve huzurun tehlikeye düşmesine yol açabilirdi. işte bu sakıncayı ortadan kaldırmak için insanlar kendi aralarında bir sözleşme yaparak sahip oldukları cezalandırma haklarından toplum lehine vazgeçtiler. işte, devletin kaynağında insanların cezalandırma haklarının devri konusunda yaptıkları bu sözleşme yatmaktadır. john locke'a göre, insanlar, cezalandırma ve adaleti gerçekleştirme hakları dışında diğer başka haklarından toplum lehine vazgeçmediler. insanlar diğer haklarını devretmediler; yanlarında sakladılar. dolayısıyla locke'un anlayışında devlet, bireylere suç işlemedikçe müdahale edemez. o halde locke'da liberal, özgürlükçü bir devlet anlayışı vardır. üstelik bireylerin devletle yaptıkları anlaşma, sadece bireyleri değil devleti de bağlar. diğer bir ifadeyle devlet de yapılan sözleşmeye uymalı, cezalandırma alanı dışında kişilerin haklarına müdahale etmemelidir.

    c)jean-jacques rousseu

    cenevre vatandaşı ünlü filozof jean-jacques rousseu (''jan-jak ruso'' okunur) (1712-1778)'ya göre de, doğal yaşamda insanlar arasında eşitlik, barış ve mutluluk vardı. ancak bu dönemde insanlar artan ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmaya başladılar. tarım topraklarının ve madenlerin işlenmesi özel mülkiyeti doğurdu. özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla, insanlar arasındaki eşitlik bozuldu. eşitliğin bozulmasıyla da insanların arasındaki barış ve mutluluğun yerini kavga ve didişme aldı. bu kargaşaya bir son vermek, güven duygusunu yeniden tesis etmek için, insanlar, bir araya gelip, kendi rıza ve istekleriyle bir ''sosyal sözleşme'' yapmışlar; bu sözleşmeyle birleşerek sosyal bir heyet, kendi kişiliklerinin dışında kolektif bir varlık meydana getirmişlerdir. işte bu varlık devlettir. rousseu, bu sosyal sözleşmeyle oluşan iradeye de ''genel irade (volonte generale)'' adını vermiştir.

    sosyal sözleşme teorilerinin hepsinde eleştirilebilecek birçok nokta bulunur ve yine birçok nokta gerçeklikten uzaktır. bizler için sosyal sözleşmelerin bilinmesi devlet olgusunun anlamlandırılabilmesi için büyük önem taşır.
  • thomas hobbes'ait kuramdır. hobbes'un sosyal sözleşmesi , devletin nasıl ve neden ortaya çıktığına dair ilk fikri ortaya koyan, siyasi düşünce tarihindeki en önemli ve etkili eserdir .

    siyaset felsefesi akademik çevrelerde tartışma konusu olmuştur. hobbes'un sosyal sözleşmesinde devlet veya sivil toplum , insanlar arasında bir sözleşme veya karşılıklı anlaşma yoluyla yaratılır. bu sözleşme “sosyal sözleşme” olarak bilinir ve toplum üzerindeki en yüksek otoriteyi temsil edecek bir adama veya bir grup erkeğe yetki verir.

    insanın “doğa durumundan” çıkması ve toplumun ve devletin (egemen) yaratılmasıyla sonuçlanan tek bir sözleşme vardır . hükümdarın yetkilerinde hemen hemen herhangi bir sınır olmamasına rağmen, nihayetinde halkın rızası ile yaratılır.

    sosyal sözleşmenin özellikleri;

    egemenliği yaratan tek bir sözleşme vardır, bu nedenle egemen sözleşmenin bir parçası değildir. egemen sözleşme nedeniyle doğar; bu nedenle, o buna taraf değildir.

    her kişi sözleşmenin bir parçasıdır; kimse bunun dışında değil. biri dışarıda bırakılırsa, o kişi egemenliğinden yararlanmaya devam edecektir. bu olamaz, çünkü bir devlette iki egemen güç olamaz. dolayısıyla sözleşme, bir zamanlar doğa durumunun bir parçası olan herkesi kapsar.

    bu sözleşmeye göre her insan, doğal hak ve yetkilerini “kendilerini huşu içinde tutacak” ve onlara can güvenliği sağlayacak ortak bir egemene teslim eder.

    sanki her insan her insana şöyle demeliymiş gibi, insanlar bir hükümdar kurmak için toplumsal sözleşmeye girdiler.

    doğal haklar, sözleşme ile egemene kesin olarak teslim edilir. sözleşme feshedilemez veya geri alınamaz. bunun nedeni, erkeklere sözleşmeden dönmelerine ve doğal hakları yeniden canlandırmalarına izin verilirse, o zaman doğa durumuna geri dönebilirler.

    doğa durumu şiddet, ölüm ve güvensizlikle doludur. thomas hobbes , insanların doğa durumundaki durumunu, yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa olmaları anlamında tasavvur etti . birkaç kişi doğa durumuna geri dönmeye karar verse bile, herkesin hayatını tehlikeye atacaktır. bu nedenle, izin verilmez.

    hobbes'un sosyal sözleşme kuramı'nda isyan ve başkaldırıya yer yoktur . ayrıca tek bir sözleşme hem toplumu hem de devleti yaratmıştır, sözleşmenin bozulması veya geri alınması sadece devletin değil toplumun da sonu anlamına gelecektir. bu nedenle hobbes, toplumu kaostan korumak için egemeni mutlak, bölünmez ve devredilemez kılar. hükümdarın sahip olduğu siyasi yükümlülüklerde bir sınır yoktur.

    egemen ya da hobbes leviathan, birey üzerinde mutlak güçlere sahiptir. hobbes'a göre egemenlik, politik yaşamın yadsınamaz bir gerçeğidir; ne zaman sivil veya siyasi bir toplum varsa, egemenlik de var olmalıdır.
  • lawrence kohlberg'in ahlak gelişimi kuramında gelenek sonrası dönemin içinde yer alan evredir. bu evredeki bireyler, yasaların gerekli olduğunu ve herkesin yasalara uymakla mükellef olduğunu savunur. bu evredeki bireylerin en önemli özelliği; yasaları insan hakları, demokrasi gibi unsurlara uygun olup olmadığına yönelik sorgulamalarıdır.

    sosyal sözleşme evresindeki birey, yasa uygunsa kesinlikle uyar ve uyulmasını teşvik eder. yasa uygun değilse yine uyar ancak yasanın değiştirilmesi için de büyük çaba gösterir.
hesabın var mı? giriş yap