• in chains gibi gahan'ın yeniden s&m e gönderme yaptığı bir şarkıyla başlayan yeni depeche mode albümü. sofad'dan sonraki albümlere göre downtempo olduğu söylenebilir. 3 kez full dinledikten sonra söyleyebilirim ki kesinlikle yakın zamanda çıkan yesden daha kötü bir albüm.
  • 20 nisan 2009 tarihinde çıkacak olan depeche mode albümü. şarkıları şu adresten dinleyebilirsiniz;

    http://www.standaard.be/extra/depechemode/
  • sizdigi günden -ve hatta cok daha öncesinden- beri hakkinda bi yigin tanim yaptim kendi kafamda, yaptim durdum. eh, nostalji edebiyati yapmadan da olmazdi: ilk göz agrim dedim, mektebi 17 ekim 2005 tarihinde onlar icin "astigimi", onlar icin (de) sürekli odamda pecete bulundurdugumu (sirf albüm kapaklari tozlanmasin/kirlenmesin diye), radyoda precious calindigi an saygi durusuna gectigim o ergenlik günlerini, ve daha nicesini karalama zorunlulugu hissettim.
    playing the angel in simdilerde esasen hic de sevmedigim 1 albüm oldugunu eklemekse sik sik kendime yükledigim 1 diger zorunluluk. ha exciter i severim o ayri. (bkz: mark bell)
    bu baglamda 1 hayalkirikligi yasamak da istemiyor bünye. malum, hayranlik da asiri dozunda tehlikelidir: hayranlik size hayran oldugunuz sahsin veya grubun cikardigi herhangi 1 isi at gözlügüyle sevmeye zorlar ki ne zorlar: siz aksini iddia ettikce. bunu pta sürecinde yasayarak ögrendik, sounds of the universe e önyargiyla yaklasip yaklasmama meselesi vardi simdiyse gündemimizde. cikis parcasi wrong isbu meseleyi evirdi cevirdi, kendimi hatta ters köseye yatirilmis 1 dinleyici gibi hissettim.

    albüm beni 2. kez ters köseye yatirmayi basardi maalesef. neyden gececegimi bilmiyorum: prodüksiyon-parca alakasizligindan mi, bestelerin zayifligindan mi, vokallerdeki demo havasindan mi. depeche mode un 2009 itibariyle kalici ve esin veren biseyler ürettigini sahsim adina iddia etmek oldukca zor, zira son albüm bunun tam tersini ortaya koyuyor: acilis parcasinda* talk talk un orta dönemini (parcayi the colour of spring i kapatan time its time ve spirit of eden i acan the rainbow dan sonra dinlemek deja vu yasatabilir dikkat), hole to feed de tv on the radio yu, bas agritan come back te my bloody valentine i anmamak cok güc. fragile tension, spacewalker ve jezebel gibi demovari kayitlarla nihayetinde kendilerini de aniyorlar: kah violator , kah pta ve hatta kah some great reward. albümümüz peace'le zirve yaratmaya calissa da parca dave le martinin vokal kisimlari arasindaki ucurumu araya bosluk koyup dolduracak kadar kopukluk icinde. bikac sarkiyi sonuna bile getiremiyorum artik, zayiflar baya. son umut albüm belki büyür icimde diye dinle dur sen. olmuyor efendim. bana olmadi en azindan. playing the angel in en azindan kendi icinde 1 oturmuslugu vardi ancak bunda o da yok.

    sonra ne demisiz: wrong hala oldukca güzel 1 sarki demisiz, miles away ayrica nothing's impossible 2 demisiz, hatta "pilleri bitti" demeye dilimizin varmadigini da acikli 1 üslupla dile getirmisiz. 4 senelik koskoca zaman dilini de not etmisiz ayrica.
    can alici kisim: biletler peynir ekmek misali satilmis bize albümden zirnik koklatilmadan, biz milyonlar bagiracakmisiz 1 yaz gecesi "wrong!" diye bimmemkac defa. üstelik onlari da bu saatten sonra asil ilgilendiren konu bu olsa gerekmis vs vs.
  • cd , cd+dvd , deluxe box set formatları 20 nisan 2009 (bugün) tüm müzik marketlerde bulunabilen depeche mode'un 12. albümü. emi 'ye sonsuz teşekkürler. avrupa ile aynı anda ülkemizde de yayınladılar albümü.

    size bir de benden ufak bir yorum albümle ilgili.

    depeche mode 2000'li yılları 3 stüdyo albümüyle tamamladı. 2001 tarihli exciter,2005 tarihli playing the angel ve dün ülkemizde de yayınlanan sounds of the universe. bu ilk 2 çalışma da kendi içinde farklılıklar taşıyan ama kendi janralarında iyi olan albümlerdi.

    sounds of the universe bu çalışmalar arasında bilinen depeche mode sounduna en yakın çalışma. dünden beri sürekli dinlediğim bu albümle ilgili ilk izlenimlerim şöyle;

    bir defa albümde sizi hemen vuran ritim altyapısı pek yok, sizi daha çok içine davet etmeye çalışan sesler ve analog ses efektleri var. benim açımdan çok saygı duyduğum bir yaklaşım olmuş bu. dave gahan'ın vokali bu albümde resmen tavan yapmış, açılış parçası in chains bunu kanıtlayan en iyi örnek. martin l. gore'un jezebel parçasındaki içinizi hüzünlendiren vokali gene aynı tonda ve etkili.

    uzun lafın kısası, böyle ritmik, laylaylom hava olsun diye depeche mode dinleyen kesimi kesinlikle üzecek bir albüm ama benim gibi derinlik ve ses samplelarına, eski depeche mode soundunu özleyenlere ilaç gibi gelecek bir çalışma.
  • depeche mode'un 10 yıl sonra muhtemelen "bir hataydı!" diyecekleri albüm...
    hakikaten wrong!
  • edindiğim günden beri playlistime başka albüm/şarkı girmedi, 14 mayıs'taki konsere de güzel altyapı olsun diye özümsemenin, anlayarak dinlemenin dibine vurmak istedim, biraz oldu galiba, tabii daha 40 fırın kadar dönmesi gerekiyor fakat yine de biraz yorumlayabileceğim kadar pişti albüm bende, soğanlar pembeleşti efendim..

    in chains şahane bir açılış parçası, dave gahan'ın gırtlağına kurban olmak isteyebilirsiniz, pek dm klasiği olmasa da tatmin edici bir çalışma.
    hole to feed albümde şahsen en yabancılık çektiğim şarkı oldu, ama çalışılmış bir altyapısı var, demlenene kadar dinledikten sonra tadını çıkarabiliyorsunuz.
    wrong için edecek lafım yok, adına inat inanılmaz "doğru" bir parça. iyi ki de çıkış için bunu seçmişler. klibi de ekrana mıhlayan cinsten.
    fragile tension ne de güzel bir "depeche mode on" şarkıdır, dm'e dair kulağın aradığı her şey var kendisinde.
    little soul dave ve martin beylerin birlikte can verdiği, sözleriyle içimizdeki aşina yerleri kaşıyan bir şey. son 20 saniyesindeki gitar bölümü ise basit ve kısa bir nota dizilimi ile bile neler yapılabildiğine güzel örnek.
    in sympathy bol bol synthesizer ve türlü çeşit pedal kullanılarak yarattıkları, leziz bir şarkı olmuş.
    peace'de böyle zevzekçe tarif edebileceğim bir şeyler var. alabildiğine karanlık bir atmosfer var şarkıda ama üstüne dave gahan'ın umutlu vokalini giydirdin mi başka bir boyut kazanıyor.
    come back benim favorilerimden. imajinemdeki siyah-kırmızı dm algısına en yakışan şarkı bu albümdeki. kişisel kanaat elbette.
    spacewalker 80ler depeche mode sound'una oldukça yakın duran, selam çakan, ellerinden öpen bir çalışma, böyle sözsüz filan, akışkan.
    perfect'teki digital dave gahan vokali ilk dinleyişlerimde harbiden rahatsız etti ama bu şarkının içinde çok güzel samplelar var. valla.
    miles away, sounds of the universe'ün tartışmasız insanı en kolay yakalayan şarkısı. ulan bi de vokalde sözkonusu dave gahan ise gerisi teferruattır, tamam, ama böyle de söylenmez ki birader. ya ben feci gazdayım ya da feci adam sikme mevzusu var, oşoşoyy..
    jezebel martin l gore'u bugüne kadar sevememiş bir insan varsa işini halledebilmek için dinletmenin yeterli olacağı parça. öyle dingin, öyle naif, gözünü kapatmak istiyor lan insan ritme girdikçe.
    corrupt vurucu bir kapanış şarkısı olmasının yanında melodik olarak da oldukça aykırı duruyor.

    bana göre gayet olmuş bir albüm sotu. depeche mode kültlüğünün arkasına saklanıp yeniliklerden kaçınmamış, kendilerine uzak düşecek kadar da liberal takılıp denenmemişe uzanmamışlar.
  • in chains'deki teslim olan ruh hali ile başlayıp corrupt'taki ele geçiren ruh haline nasıl böyle ustaca geçtiğine akıl sır erdiremediğim ruh halleri kataloğu. dm'a yakışan...
  • alan wilder gruptan ayrildiktan sonra cikan albumlerdeki nispeten basit ve derinliksiz muzik altyapisi bu albumde de haliyle kulaga batiyor. lirikler ve duzenlemeler her zamanki gibi cok saglam; ama bir violator'daki ya da black celebration'daki komplike ve derinlikli sound bu albumun genelinde yine yok. ha, buna ragmen guzel albumdur, dinlenir, zaten martin gore ve dave gahan oldugu surece (ki bunlardan biri giderse zaten grup dagilir) depeche mode bu saatten sonra belli bir kalitenin altina dusmez; ama o ucuncu ayagin eksikligini de hep hissedecegiz gibi duruyor.
  • ilginç bir elektro karizmaya sahip in chains parcasıyla açılış yapan, peace ve come back gibi sıkmadan keyifle dinlenen parçaları da barındıran albüm.
  • depeche mode'un en az dinlediğim albümü. para verip almadığım tek dm albümü aynı zamanda. in chains fena değil.
hesabın var mı? giriş yap