• yaylılarla güzelleşmiş bir sigur ros şarkısı. anlamı 'staring elf' yani kabaca 'bakar durur cüce' olarak çevrilebilir.
  • süper ki ne süper sarki. sözlerini de yazalim tam olsun:

    blá nótt yfir himininn
    blá nótt yfir mér
    horf-inn út um gluggann
    minn meğ hendur
    faldar undir kinn
    hugsum daginn minn
    í dag og í gær
    blá náttfötin klæğa mig í
    beint upp í rúm
    breiği mjúku sængina
    loka augunum
    ég fel hausinn undir sæng
    starir á mig lítill álfur
    hleypur ağ mér en hreyfist ekki
    ur stağ - sjalfur
    starálfur
    opna augun
    stirurnar úr
    teygi mig og tel (hvort ég sé ekki)
    kominn aftur og alltalltilæ
    samt vantar eitthvağ
    eins og alla veggina
  • harika parca
    yaylilarla girer vokalle birlikte solen baslar.

    edit: yıllar geçmiş ilk yazdığımız üstünden ama staralfur un etkisi azalmamış, sigur ros belgeseli heima daki versiyonu da etkileyici.
  • şarkının 3. dakikasından sonra başlayan 2. kısmınındaki bateriler havai fişek patlamalarını andırır.sonra da yaylılar girer zaten hayat bayram olur.
  • "deniz sarkisi" demektir.
  • güzel sözlerinin türkçesi aşağı yukarı şöyledir:

    gökyüzünde masmavi gece
    üzerimde masmavi gece
    pencereden yok oldu apansız
    ellerimden
    yanağımdan gizlendi
    günümü düşündüm
    bugünü, yarını
    giydim mavi geceliğimi
    doğru yatağa gittim
    çektim yumuşacık yorganımı
    kapadım gözlerimi
    başım yorganın altında
    minicik bir peri bakar bana orada
    bana koşuyor, kımıltısız
    bir yerden, kendinden
    öylece bakan bir peri
    açtım gözlerimi
    çapakları temizledim
    gerindim şöyle bir
    her şey aynı, geri dönmüşüm,
    ama kayıp bir şeyler var hala
    bütün duvarlar gibi
    ...

    havai fişek seslerinin ne kadar yoğun bir huzur kaynağı olabileceğini göstermiş bir şarkıdır staralfur.
  • kendi adima konusmam gerekirse, loopa koyup surekli, surekli dinleyebilecegim uc bes parcadan biridir herhalde. ozellikle o havai fisekleri andiran bateri bolumu girdigi zaman hep "burada aglaman lazim aslinda" derim icimden, ama yapamam bir turlu.

    anlatilmaz duygular yasatir, cok rahatlatir, sevindirir bu parca insani. sozleriyle, muzigiyle, herseyiyle cok masumdur. ozlenen masumiyet vardir ya, cocukken sahibi oldugumuz, ailemizin bize gosterdigi masumiyet ve sefkat... iste onlari icerir.

    cok klise olmaktan korkuyorum bunlari yazarken, ama beni gercekten muzigiyle ve sozleriyle (nightling'e de sozler konusunda tesekkurlerimi iletmeliyim) derinden etkiledigi icin kendimi tutamiyorum.

    once sarkiyi acin ve gozlerinizi kapayin. ruhunuzu ikiye bolun, her bir yarisini da apayri yerlerde, aralarinda icinizi burkan bir mesafenin oldugunu, ancak bir sekilde tekrardan bir araya gelmelerini istediginizi hayal edin.

    iste ruhunuzun bir yarisini, bir tepenin ustunde, mis gibi kokusunu ruzgarin onunuze serip sundugu agaclarlan kapli bir ormanin ortasinda, arkanizda bembeyaz bir dag, onunuzde simin aromali, issiz ve urkutucu, ancak hic olmadigi kadar tatli bir okyanus ile cevrili hissedin. ve siz islak, serin cimlerin uzerine yatmis, ruzgarla kipirdayan cimler sizi gidiklarken gokyuzunu izliyorsunuz. butun gun cocuk gibi kosmus, cocuk gibi eglenmissiniz, ve yavas yavas uyku zamani yaklasiyor.

    ruhunuzun diger yarisi ileyse, bir teknenin ustunde yatiyor, yildizlari oradan seyrediyorsunuz. hafif ruzgar, butun gun dalip ciktiginiz okyanusun sularini size unutturmamaya calisircasina esiyor, denizin kokusunu tasiyor. dalgalar tekneyi, nazikce, besik gibi salliyor, ve ansizin cocuk oluveriyorsunuz. yildizlari saymaya basliyorsunuz.

    ancak herseyin biranda yavastan durulmaya basladigini hissediyorsunuz. kisa bir sessizlik, ve ansizin, nereden geldigi belli olmayan bir havai fisek gosterisi. fisegin yukseldigini gormuyor, sadece patlamalari, sanki bir kol mesafesindeymiscesine net goruyorusunuz. o kadar yakin, ama patlama sesleri sanki kilometrelerce uzaktan gelircesine de uzak...

    ruhunuzun her iki parcasi da, yattiklari yerden bu havai fisege uzanip dokunmak istiyor. ancak sadece izlemekle yetinebiliyorlar. geriye yaslanip, ellerinizi arkaniza koyarak dogruluyor, gokyuzune bakiyorsunuz. daha once yildizlari sayan ruhlariniz, simdi ortak bir buyuye kapilmiscasina bakiyorlar. iste o anda, bu iki parca bir oluyor, ortak bir hayali paylasiyorlar.

    sizeyse o anin tadini cikarmak, uzak gibi gozuken hayallerin aslinda sizi nasil mutlu ettigini, parcalarinizin nasil bir araya geldigini hissetmek kaliyor. gozyasi dokmek istiyorsunuz, ama yapamiyorsunuz. bir cocuk kadar safsiniz ve izlemekle yetiniyorsunuz. artik siz bir butunsunuz.
  • 1999 tarihli ágætis byrjun dendir bu inanilmaz güzellikteki sigur ros sarkisi
  • yaz gecesi. ilkbahara dönük. ve evet, denizden bir rüzgar esiyor. yumuşak ama serin bir rüzgar. sokaklarda bahar kokusu var; hanımeli ve sade bir su kokusu; tatlı bir ıslaklık tabanlarınızın altında. hiç bilmediğiniz ama tanıdığınız bir yerdesiniz. bir rüyanın içinde belki... evet, ancak böyle tarif edilir... bir rüyanın içinde karanlık ama ışıklı bir gecede, yumuşacık dokunuşuyla herşeyden önce, çok eskilerden beri tanıdığınız bir el, önce sizin kendi ellerinizi, sonra düşüncelerinizi, sonra da kalbinizi usul usul okşamaya başlıyor... bir şeyler oluyor sonra... havai fişekler mi patlıyor? göğsünüzdeki ılık ve sevinçli yaz duygusu kendisini mi büyütüyor? ne oluyor? garip bir pembelik, gecenin laciverti içinde ince bir çizgi çiziyor. bu ince çizgi kendisini yırtan belleğinizin karanlığında size hatırlamaktan vazgeçtiğiniz şeyleri aniden hatırlatıyor; çoktan unuttuğunuz, belki de çok uğraşsanız da asla ama asla hatırlayamaycağınız bir huzuru, bir bütünlüğü, bambaşka duyguların birleşimini önünüze seriyor... sonra gene o hanımeli kokusu, tatlı serinlik; içinizi, zihninizi okşayan o el...

    bu bir şarkı değil sanırım.
    kaybettiklerimizin göstergesi; yeniden bulabilip, hatırlamanın mucizesi.
    staralfur bu. sözlerinden hiç bir şey anlamadan dinlesek de; bir gece duygusunun kendini bu denli huzurlu ve bütün kılması.
  • havai fişekler patlarken jean-baptiste grenouille geliyor gözlerimin önüne, patrick suskind in ona çizdigi yolda ilerlerken birkac saniyeligine de olsa koku alma duyusunundan vazgeçip bu sarkıyı dinliyor sanki..
hesabın var mı? giriş yap