• ifistanbul 2006da gösterilecek olan, çek film. if'in web sitesindeki tanıtım yazısı;

    mutluluk gibi birşey

    çek cumhuriyeti - almanya

    2005, renkli – colour, 35 mm, 100’

    çekçe, ingilizce altyazılı

    yönetmen
    bohdan sláma

    senaryo
    bohdan sláma

    görüntü yönetmeni
    diviš marek

    kurgu
    jan danhel

    oyuncular
    pavel liška, tatiana vilhelmova, anna geislerová, marek daniel, zuzana krónerová

    müzik
    leonid soybelman

    yapımcı
    pavel strnad

    prodüksiyon şirketi
    negativ s.r.o. / ceská televize / pallas film gmbh

    dağıtımcı
    wild bunch

    bu film hakkında görüşünü söyle

    bu film hakkında izleyici görüşü bulunmamaktadır.

    2005 san sebastian, altın istiridye – en iyi film & en iyi kadın oyuncu
    atina, altın athena ödülü
    montreal, en iyi film

    “bu film insanların büyüdükçe değişmeleriyle ilgili; monika karakterinin bir kadına, tonik’in de bir adama dönüşmesiyle. hem kendileri, hem birbirleri hakkında bir şeyler öğreniyorlar ve bu sayede gerçekten kim olduklarını keşfediyorlar.”
    “the film is about the way people change when they are growing up. the character of monika becomes a woman and tonik becomes a man. they are learning about each other, about themselves and they are finding out who they really are."
    bohdan slama (yönetmen - director)

    film hakkında
    bu yılın en ödüllü filmlerinden biri olan mutluluk gibi birşey, bir grup genç karakterin hiç ummadıkları yerlerde yeşeren umutlarını anlatan, absürd ve orijinal bir film. film, çek cumhuriyeti’nin kuzeyindeki endüstriyel bir şehirde geçiyor. monika, tonik ve dasha ülkenin en büyük kimyasal fabrikasına ev sahipliği yapan şehrin toplumsal konutlarında beraber büyümüş üç arkadaştır. yetişkinliğe ramak kala, her biri kendi arzuları, yalnızlık ve tutunamama hisleriyle boğuşmaktadır. sevecen monika bir yandan süpermarkette çalışırken, bir yandan amerika’ya göç eden sevgilisi george’dan gelecek daveti bekler. monica’ya olan aşkını gizleyen tonik ise tutucu ailesinden kaçmıştır; dökülmekte olan çiftlik evinin bir fabrika tarafından satın alınmasına karşı mücadele veren asi teyzesiyle yaşar. iki küçük çocuk annesi olan dasha evli bir adamla beraberdir ve yavaş yavaş gerçeklerden kopmaktadır. dasha psikiyatrik tedavi için nihayet hastaneye kaldırılınca iki çocuğa bakma görevi monika ve tonik’e kalır ve bu iki insanın hayatları birden değişmeye başlar. her türlü klişeden uzak duran film, arzuların, yarı anlaşılan hayatların trajedilerini şaşırtıcı bir samimiyetle anlatıp umudu da hiç elden bırakmıyor; adı üstünde, mutluluk gibi bir şey.
  • twelve and holdinge gitme çabası içindeyken, -sırf kendimi olsa gene neyse diyeceğim ama diyemiyorum - kendimizi farklı sinemada aynı seasta yanlışlıkla bulduğumuz film.

    aynı apartmanda üç farklı dairede yaşananları anlatan film, ağır temposuna rağmen pavel liska olmak üzere diğer genç oyuncuların da oyunculuğu ile göz doldurdu. aşk, hayaller, umutlar, umutların tükenmesi üzere bir grup insanın hayatına fokus olan filmde bazı evrensel hikayeler, duygular hiç ama hiç değişmiyor. ülkelerin insanlarına göre duyguların/olayların/durumların şiddeti, önem sırası, tepkiler değişse de bazı şeyler hiç değişmediğini gösterdi.

    bu tür filmlerin, farklı kültürlerdeki bir grup özelliği olmayan insanın hayatına odaklana filmlerin seyircisi kısıtlıdır. eğer bu tarz filmleri seviyor biraz da çek cumhuriyeti havası olmak istiyorsanız keyif alabileceğiniz bir film.
  • festival kitapçığında film hakkında akıllarda yaratılan duyguyu ve hevesi, izledikten sonra filmde bulamadığınızı hissetmenize yol açan film.ayrıca filmin bana kalırsa en önemli eksikliği, örnek olarak babam ve oğlum filmindeki, klişe konu-özgün senaryo ikilisinin tam tersinin olmasıdır.aslında film bu açıdan 1-0 önce başlıyormuş gibi görünse de, çok daha başarılı işlenebilecek bir konuyu klişe sahne ve karakterlerle sıradanlaştırıyor.ancak oyunculukların kusurlu olduğunu söyleyemeyeceğim bununla birlikte.özellikle klişe bulduğum umutlu-ama depresif-kayıp-hayalci gençlik profilinin aşığını kaybeden, kendini içkiye vermiş ve çocuklarını çılgıncasına ihmal eden anne karakteri oldukça rahatsız edici ve sinirlendirici olmayı başarmış.giderkenki hevesim dönerken yoktu.dönerken artık ben ve sen ve diğerleri'ni izlemeyi daha çok istediğimi farkettim.ve nedense bir çok kişi de benimle aynı duyguyu paylaşacak gibi geliyor bana*.ancak yine de vakit kaybı denemez, önceki yıllardaki festival anılarımı düşündüğümde çok daha fazla hayal kırıklığı yaşadığım filmler hatırlıyorum.
  • filmin sonunda çalan, izleyicinin duygularına ortak olan leonid soybelmann ın i m on the corner of your mind şarkısını buradan indirebilirsiniz:
    http://www.czech-tv.cz/…ownload/stesti-pisnicka.mp3

    korkmanıza gerek yok, yasal.
hesabın var mı? giriş yap