*

  • ingilizcesi exile and the kingdom olan ve jeff martin'in ilk solo albumune verdigi isim yahut kitaptir..
  • albert camus eseri.

    yabancı gibi bir sanattan sonra hayalkırıklığı.
  • içerisindeki aldatan kadın adlı hikayeyi bitirip misyoneri anlatan ikinci hikayenin ortasında okumayı bıraktığım 1957 nobel edebiyat ödüllü albert camus eseri.

    uzun betimlemelere sahip ağır bir dili var.
  • camus'nun neredeyse bütün kitaplarını okuduğumu düşünüp üzülüyordum ki, bir sokak tezgahında 1991 tarihli üçüncü basımı olan bu eserine rastladım.

    ilk öyküyü okudum bugün. camus'nun o yalın ve derinlikli anlatımı yine beni benden aldı.
  • ilk oykuden sonrasini okumakta zorlandigim albert camus eseri. kitabi bitirdim ancak genel olarak hayal kirikligi oldu benim icin. belki yanlis zamanda okumaya basladigim icin tadini alamamisimdir. bir gun tekrar bastan okumak uzere kendisini kitapligima ugurladim.
  • yoğun anlatımıyla kısa cümlelerde bile kendi evrenini üst düzeyde anlatan albert camus eseri.

    camus'ün üslubu genellikle ağdalıdır. açıkçası şu ana kadar okuduğum eserlerinde bir tek veba daha kolay okunur geldi bana.

    bu kitabındaki 6 öykünün her birini roman niyetiyle okumanızda fayda var.
  • elimde can yayınlarından çıkan tahsin yücel’in çevirisi bulunan orijinal adının l’exil et le royaume olduğu kitap.
    içinde sırasıyla aldatan kadın, dönme ya da karışık bir kafa, dilsizler, konuk, jonas ya da resim yapan ressam ve büyüyen taş adlarına sahip altı öykü barındırır.
    ilkinin dili nispeten ağırdır, yoğun betimleme ile doludur. diğerlerinde de betimlemeler çoksa da ilki daha bir ağdalı geldi bana.
    camus gerçekten de sürgün ve krallığı anlatmıştır. her bir öykü kendi çerçevesinde sürgünlüğün ve krallığın resmini çizmiştir. camus’da sıklıkla ele alınan bireyin yalnızlığı, toplumdan çekilme, anlaşılmadığını düşünme gibi temalar bu altı öyküde de ele alınmış, bu altı öyküyle okuyucuya aktarılmıştır. kitap, camus’nun içinde bulunduğu durumu, dönemi, toplumu alttan alttan yansıtır.
    her bir öyküyü ayrı sevdim, hepsi de içimizden bir şeyleri vurucu kelime seçimleriyle anlatıyor.
  • albert camus'nün okuduğum 7. kitabı oldu. şu ana kadar okuduğum eserleri arasında beni en çok zorlayan ve yıpratan kitabı bu oldu.

    "sürgün ve krallık" adındaki bu kitap, albert camus'nün 6 adet öyküsünden oluşuyor. öykülerin isimleri şu şekilde: aldatan kadın, dönme ya da karışık bir kafa, dilsizler, konuk, jonas ya da resim yapan ressam ve büyüyen taş...

    yazarın daha önce okuduğum kitapları roman, deneme, inceleme ve felsefe-düşünce türünde eserlerdi. öyküye benzer birkaç yazısını okumuştum aslında; ama hiçbiri tam olarak öykü kitabı değildi. bu eserle birlikte, açıkçası albert camus'nün öykülerinin pek bana göre olmadığını fark ettim. çok sevdiğim bir yazar olduğu için de okurken birçok defa kendime kızdım, konsantre mi olamıyorum acaba diyerek kendimi sorguladım; fakat vardığım neticede öykülerinin bana hitap etmediğine karar verdim.

    ayrıca kitabın150 sayfa olmasına bakmayın. öyküler hiç de öyle kolay okunabilen türden öyküler değil. hepsi büyük dikkat ve çaba istiyor. yazarın diline aşina olan okurları bile zorlayacağını düşünüyorum.

    genellikle albert camus'ye hangi kitabıyla başlanılması gerektiği yönünde okurların kafasında soru işareti oluyor. en azından bana çokça sorulan bir soru bu... albert camus'ye kesinlikle bu kitapla başlanılmasını önermiyorum.
hesabın var mı? giriş yap