• divan edebiyatı'nda, düğün, şenlik, ziyafet gibi olayların anlatıldığı çoğunlukla manzum ve minyatürlü eserlerdir. şenliklerin en ince detaylarıyla anlatılıp, resimlendirildiği surnameler edebi değerlerinin yanında birer kültür tarihi belgesidir. en ünlüleri, şehzade süleyman, mustafa, mehmed ve bayezid'in sünnet şenliklerini anlatan, minyatürlerini levni'nin yaptığı surname-i vehbi ve hatice sultan'ın düğününün anlatıldığı surname-i nabi'dir.
  • levninin de bir surnamesi vardır. hatta (bkz: levni ve surname)
  • aziz nesinin 1976'da yazdığı bir hikaye kitabıdır. ayrıca

    (bkz: aziz nesin/20)
  • vakti zamanında okudugum, hapishane hikayelerine, filmlerine ilgi duymamı saglayan gercekten iyi bir roman. özellikle ana karakterin silah amacıyla şişi bileylediği bölüm zihnimde çok kalıcı yer edinmiştir.
  • victor hugo'nun bir idam mahkumunun son günü adlı kitabıyla konu ve amaç açısından parallellik taşısa da derdini bu kitaba taş çıkartacak kadar iyi anlatan aziz nesin kitabıdır.
    surname bir idam mahkumunun yetiştiği ve ceza aldığı koşullarla, cezanın infazına kadar geçen sürede nasıl bir değişim yaşayabileceğini ve dahi devletin bu cezayı verirken suçtaki kendi elini ne kadar görmezden gelebileceğini harika bir şekilde inceleyen yazardır.
    zannımca hugo'nun bir idam mahkumunun son günü'nde atladığı o önemli noktayı* bulur ve hugo'nun naifliğine inat zalimce birey değil toplum diyebilir.
    hıgo kahramanını, işlediği suçu tanıtmama yoluna giderek sadece yaklaşan son ana dair korkunun üzerinden bir insanı öldürmenin korkunçluğunu okuyucuya anlatmak istemiş ve bunu enikonu duygusallık üzerinden oynayarak başarmıştır. bunun tersine aziz nesin öyküyü neredeyse bir bildungsroman gibi kurgular. kahramanın hapishane sürecinde ölüm gününe kadar değişimini, suçu işleyen insanla ölen insanın bir olmadığını onu çevreleyen sosyal ortamla birlikte ele alır ve inceler, bir akademik metin gibi. okuyucu hugo'nun kitabında kahramana tanımadığı birine gösterebileceği bir sempati duyarken, nesin'nin hedefi sadece kahramanının insan olduğu için öldürülmemesi gerektiğini göstermek değil aynı zamanda sosyal çevrenin ve onu kuran diskurun insan hayatını suça itmekteki rolünü ve asıl bu yüzden dolayı suçlunun bir anlamda suçsuz olduğunu okuyucuya aktarmaktır. anlatının gücü de bu sağlam sosyal eleştiridedir.
    hugo'yu okuyan hümanist zat, bir insanı yaradılışından ötürü sevmek zorundadır, yoksa adamın hem kimliksizliği hem yalnızlığı yüzünden idamı sorunlu bir devlet eylemi olarak görmesi zordur. öte yandan surnameyi okuyan birisinin yaratılan şartlardan, adamın biyografisiyle toplumunkinin kesişmesinden ötürü kuru sıkı atacak hali yoktur. bu açıdan biraz chaplin'in dehasının parlak ürünü monsieur verdoux ile kesişir surnamenin yolu, bu dünya ve bu devlet yapısına kıyasla içerdekiler amatördür. dışardakiler ise bu sevinçli olayı, ki surname şehzade sünneti gibi cümbüşlü olayların kaydına denir, nümayişe gelmiş çılgın bir uyurgezer sürüsüdür.
    surname bu yapısıyla hugo'nun eseri gibi sadece idam cezası karşıtı değil, bir o kadar da çarpık sistem karşıtıdır ve inanırım ki nesin'in en sağlam öykülemeyi sunduğu kitaptır.
  • (bkz: surname 2010)
  • aziz nesin'in hikaye kitabı değil, romanıdır.
  • hakkında pek iyi bir şey yazamayacağım için üzüldüğüm şehir tiyatroları 2012-2013 takviminde yer alan ''bence'' başarısız oyun. sahnedeki oyuncudan, sahne arkasındaki tüm emekçilerinin hakkı büyük fakat oyun geneliyle başarısız; yine de emek sahiplerinin hakkını teslim etmek gerek ki bu başarısızlıkla onların ilgisi yok. bunca yıllık tiyatro izleyicisi olarak hayatımda ilk kez bir oyun için ''bitse de gitsem'' dedirtti. oyuncuları, kostüm ekibini, sahne tasarımcılarını, ışık şefini, yönetmenini falan düşündükçe bu kadar insanın emeğini bu oyuna harcamak içimi acıttı.

    --- spoiler ---

    koca oyunda hikaye olarak istanbul ve modern yaşam üzerine getirilen eleştiriler ve canlandırmalar haricinde elle tutulur hiçbir şey yoktu neredeyse.

    --- spoiler ---
  • (bkz: sir name)
hesabın var mı? giriş yap