*

  • bahsi geçen bölgenin tostuyla ayranı çok kraldır. özellikle sucuklusu bütün milletimize tavsiyedir. herkes yesin herkes tatsın. üstüne salça sürdürüldüğünde lezeete lezzet katmaktadır. oyoooyoy nefis. bide buradan geçerken peynirle sucuk almak ve bunları ankara'daki bürokrat arkadaşlarına dağıtmak farzdır. sedat bucak arkadaşımızda sucuk ve peynir almay gittiği bu bölgede bahtsız bir kaza geçirmiş ve perişan olan arabanın bagajında unuttuğu sucukları bizlere dağıtamamıştır. kendine acil şifalar diliyoruz. sucuk candır, peynirde kraldır.

    içeriğini geçemeyen ciddiyette bir yazı.
  • detaylı haline;

    http://akgul.bilkent.edu.tr/dava/susurluk/tbmm/

    adresinden ulaşılabilecek rapordur; içinde bulunduğumuz günlerde okunması elzemdir.
  • birinci bölüm

    tbmm susurluk komisyonu raporu

    ı - baslangıç

    ıı-komısyonun kurulusu

    ııı-komısyonun süresı

    ıv-komısyon çalısmaları

    1-komisyonda uzman görevlendirilmesi

    2-ankara'daki faaliyetler

    a-kurum ve kuruluslarla yapilan yazismalar ve talep edilen belgeler

    b-bilgisine basvurulanlar

    3-ankara disindaki faaliyetler

    4-çesitli yollarla komisyona gönderilen toplu dilekçeler

    5-komisyon kararlari

    v-ıddıalar

    1-anavatan partisi genel baskani mesut yilmaz'in iddialari

    2-ısçi partisi genel baskani dogu perincek'in iddialari

    3-anavatan partisi manisa milletvekili tevfik diker'e verilen ve onun tarafindan komisyona intikal ettirilen mustafa deniz'in yazisindaki iddialar

    4- yazar ümit oguztan'in iddialari

    5- chp ıstanbul milletvekili algan hacaloglu kanaliyla komisyona sunulan faruk kusaksizlardan tarafindan yazilan mektubdaki iddialari

    6- chp milletvekili mahmut ısik tarafindan komisyon baskanligina sunulan rapordaki iddialar

    7- söylemez ailesi ile ilgili olaylarda tutuklu olanlarin iddialari

    a) mehmet sena söylemez'in iddialari

    b) ömür söylemez'in iddialari

    c) nafiz yavuz'un iddialari

    8- komisyona bilgi verenlerin iddialari

    vı. kavramlar ve konuyla ılgılı öncekı meclıs arastırma komısyonu raporları

    1-kavramlar

    2-konuyla ilgili önceki meclis arastirma komisyonlari raporlari

    a-hayali ıhracaat

    b-faili mechul cinayetler

    vıı. ıncelemeler

    a-susurluk. 22

    b-ömer lütfü topalin öldürülmesi. 48

    c-söylemez kardesler çetesi. 66

    d-mehmet hadi özcan. 75

    e-yasar öz. 80

    f-tevfik nurullah agansoyun öldürülmesi. 87

    g-mehmet ali yaprak 90

    h-dilek örnek 93

    ı-anap genel baskani mesut yilmaz 96

    j-alpaslan pehlivanli. 98

    k-kartal demirag 99

    l-hursit han. 99

    m-ahmet tekin baykal 100

    n-esref bitlis. 101

    o-tarik ümitin. kaybolmasi 101

    p-yüksekova çetesi. 104

    vııı.bılgısıne basvurulanlar

    1- korkut eken 119

    2-kemal yazicioglu. 120

    3-meral çatli 122

    4-mehmet eymür 125

    5-tuncay özkan 127

    6-dündar kiliç. 128

    7-esat canan 130

    8-mehmet hadi özcan 130

    9-sahin tekdemir. 135

    10-necdet küçüktaskiner. 137

    11-ridvan yenisen 137

    12-ahmet baydar. 139

    13-ekrem marakoglu 142

    14-sedat bucak 145

    15-hasan celal güzel 148

    16-hanefi avci 156

    17-emin aslan 157

    18-mehmet agar. 157

    19-dogu perincek. 158

    20-necdet menzir. 161

    21-nuri gündes 162

    22-deniz gökçetin. 162

    23-sedat demir 162

    24-ayhan çarkin. 163

    25-oguz yorulmaz. 164

    26-ercan ersoy. 164

    27-tuncay yilmaz 166

    28-metin günyol 169

    29-mehmet emin yurdakul 171

    30-mehmet ali yaprak 173

    31-avsar kederoglu. 174

    32-seyit ahmet altintas 175

    33-senar er. 176

    34-sönmez köksal 177

    35-alaattin yüksel 178

    36-hande birinci 181

    37-ıbrahim sahin. 182

    38-bilgi ünal. 185

    39-habib aslantürk. 186

    40-abdullah çetin 187

    41-arzu yaman 188

    42-abdullah kederoglu. 188

    43-cemalettin ümit 190

    44-oral çelik 192

    45-mesut yilmaz 194

    46-eyüp asik 203

    47-mehmet sena söylemez. 205

    48-abdülgani kizilkaya 206

    49-mustafa altinok 207

    50-enver ulu. 208

    51-burhanettin bigali 209

    52-hüseyin oguz 212

    53-dilek örnek. 222

    54-hursit han. 223

    ıx. degerlendırmeler

    a-susurluk. 225

    b-ömer lütfü topalin öldürülmesi. 249

    c-söylemez kardesler çetesi. 255

    d-mehmet hadi özcan. 258

    e-yasar öz 259

    f-tevfik nurullah agansoyun öldürülmesi. 261

    g-mehmet ali yaprak . . 264

    h-dilek örnek. 268

    ı-anap genel baskani mesut yilmaz 270

    j-alpaslan pehlivanli 270

    k-kartal demirag 272

    l-hursit han 272

    m-ahmet tekin baykal. 273

    n-esref bitlis. 273

    o-. tarik ümitin. kaybolmasi 275

    p- yüksekova çetesi 286

    x. genel degerlendırme

    ı- baslangıç:

    03.11.1996 tarihinde, sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'a ait 06 ac 600 plaka sayili mercedes marka otomobil, hüseyin kocadag sevk ve idaresinde kusadasi'ndan hareketle ıstanbul ıline seyir halinde iken, susurluk ılçesi uçakyolu mevkiinde, olay yerinin sol tarafindaki benzinlikten yola çikan ve ayni istikamette seyir eden hasan gökçe sevk ve idaresindeki 20 rc 721 plaka sayili kamyona saat 19:15 siralarinda sag arka yan tarafindan çarpmistir. asiri hizla seyrettigi belirlenen 06 ac 600 plaka sayili otomobilin, bu sekilde kamyona çarpmasi suretiyle meydana gelen trafik kazasinda; otomobil içerisinde ön sag koltukta oturmakta olan sedat edip bucak yaralanmis,arka koltugunda oturmakta olan mehmet özbay sahte kimlikli kisi, gonca us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü hüseyin kocadag olay mahallinde ve hastanede ölmüslerdir.

    bu kisilerden, sedat edip bucak'in sanliurfa milletvekili, hüseyin kocadag'in ıstanbul, kemalettin eröge polis okulu müdürü, gonca us'un ızmir'de ikamet eden bir kisi ve mehmet özbay'in bayan arkadasi olduklari, mehmet özbay sahte kimlikli kisinin de abdullah çatli olduklarinin açiklanmasi ile birlikte, 9.10.1978 tarihinde ideolojik amaçli 7 kisinin öldürülmesi olayinda sanik konumunda bulunan abdullah çatli'nin diger 3 sanik ile birlikte giyabi tevkifli (firarda) olmalarindan dolayi dosyadan ayrilarak yeni bir esasa kaydedilerek adi geçenler hakkinda yargilamanin devam etmesine ve giyabi tutukluluk durumlarinin devam etmesine 26.12.1995 tarihinde karar verilmis olmasi,27.01.1977 tarihinde 6136 sayili kanuna muhalefet ve polise ates etmek suçundan aranmasi, 11.7.1978 yilinda doç.dr.bedrettin cömert'in öldürülmesi olayinda fail olarak ankara 5. sulh ceza mahkemesince hakkinda giyabi tutuklama karari verilmesi,ankara ıl'i balgat semtinde (7) kisinin öldürülmesi olayinin zanlisi olarak ankara 4.kolordu ve sikiyönetim komutanliginca aranmasi,1982 yilinda uyusturucu madde kaçakçiligi suçundan dolayi ısviçre'nin zürih kentinde tutuklanmasi, 1984 yilinda ısviçre'de ele geçen 250 gram eroin ile ilgili olarak ısviçre bale-ville savciliginca hakkinda giyabi tevkif müzekkeresi düzenlenmesi,1984 yilinda fransanin paris kentinde hasan kurtoglu sahte kimlik ve pasaportla ve 455 gram eroin ile yakalanmasi üzerine 5 yil 1 ay hapis cezasi aldigi ve cezaevinde yatmasi, 1990 yilinda cezaevinden firar ettigi ısviçre makamlari ve ınterpol tarafindan kirmizi bültenle aranilmakta oldugu,1996 yilinda ömer lütfi topal'in öldürüldügü silahin üzerinde parmak izinin bulunmasi nedeniyle suç faili yada suça azmettiren konumunda degerlendirilebilmesi,gibi suçlardan sanik konumunda olan abdullah çatli ile bir milletvekili ve emniyet müdür yardimcisinin bir araçta ve bir arada bulunmalarina dayali olarak, kamuoyu nezdinde olusan; vatandasi, temsil görevi alan porlementonun siyasetçi-polis-mafya üçgeni içindeki iliskilerin ortaya çikarilmasi için yapacagi çalismalara iliskin beklentilerin yogun bir sekilde basin ve medya yoluyla dile getirilmesi ve cumhuriyet halk partisinin türkiye büyük millet meclisine gensoru önergesi vermesinden sonra ıçisleri bakani mehmet agar 8.11.l996 tarihinde ıçisleri bakanligi görevinden istifa ederek ayrilmislardir.

    bir yandan ısçi partisi genel baskani dogu perinçek tarafindan cumhurbaskanligina sunulan dosyayi 8.11.1996 tarihinde, ana muhalefet partisi genel baskani mesut yilmaz'in 12.11.1997 tarihinde cumhurbaskani süleyman demirel'e yaptigi ziyaret sirasinda sundugu, 11.12.1996 tarihli mektubu, 13.11.1996 tarihinde incelenmek ve sorusturulmak üzere, basbakan necmettin erbakan'a talimat olarak iletilmesi üzerine, basbakan necmettin erbakan basbakanlik teftis kurulu baskanligina 18.11.1996 tarihinde verdigi yazili talimat ile cumhurbaskanimiz tarafindan kendilerine iletilen dosyalarda mevcut iddialarin incelenmesini gerekiyorsa sorusturulmasini istemistir.

    bu talimat çerçevesinde basbakanlik teftis kurulu baskan vekilinin baskanliginda basbakanlik, ıçisleri ve adalet bakanliklari teftis kurullari baskanlari toplanarak yapilacak sorusturmanin nasil yürütülecegi görüsülmüs,bunu takiben basbakanlik teftis kurulu baskan vekilinin baskanliginda, ayni bakanliklardan görevlendirilen müfettislerinin katilimi ile olusturulan bir heyet vasitasiyla iddiaya esas bütün konular inceleme teknigi ile her yönden irdelenip degerlendirilmis ve 9.1.1997 tarihinde bitirilen rapor ve 11 klasörden olusan ekleri basbakanlik makamina sunulmustur.

    10.1.1997 tarihinde rapor ve eklerinden bir takiminin komisyonumuza gönderilmesini temin için yazi yazilmis, 6.3.1997 tarihinde rapor ve ekleri basbakanlik teftis kurulu baskanliginca komisyonumuza iletilmistir.

    diger taraftan basbakanligin 19.11.1996 tarih ve 1902/01236 sayili talimatlari ile mıt müstesarligindan devlet içinde ve yasadisi örgütlenmeye gidilerek yasadisi eylemler yaptirildigi iddialari hakkinda incelemeler yapilmasi istenilmis,mıt müstesarliginin 9.12.1996 tarih ve 156/24745 sayili yazisi ile incelemelerin alinan emir dogrultusunda sürdürülmekte oldugu,tekemmül ettirildiginde sunulacagi basbakanliga bildirilmis, 25.12.1996 tarih ve 156/24756-40757 sayili yazi ile de incelemelerin sonucu yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ıle susurlukta meydana gelen kaza olayinin arkasindaki ıliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan meclis arastirma komisyonu baskanligina bildirilmistir.

    diger taraftan cumhuriyet halk partisi ankara milletvekili esref erdem ve 23 arkadasinin, demokratik sol parti ıstanbul milletvekili mehmet cevdet selvı ve 21 arkadasinin, anavatan partisi batman milletvekili ataullah hamıdı ve 22 arkadasinin, cumhuriyet halk partisi ıçel milletvekili oya araslı ve 20 arkadasinin, anavatan partisi ıstanbul milletvekili halit dumankaya ve 23 arkadasinin verdikleri bes ayri önerge ile; ``yasa disi suç örgütlerinin faaliyetleri ve devletle olan ıliskileri'' konusunda bir meclis arastirmasi açilmasini arz ve talep etmislerdir. (ek:1-6)

    ıı-komısyonun kurulusu:

    türkiye büyük millet meclisi'nin 20. dönem yasama yili, 16. birlesimi, 12.11.1996 sali günü yapilan genel kurul toplantisinda 472 karar sayili karari ile ``yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ıle susurluk'ta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki ıliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla meclis arastirilmasi yapilmasina, komisyonun 9 üyeden kurulmasina, komisyon süresinin baskan, baskanvekili, sözcü ve katip üye seçiminden itibaren üç ay olmasina ve gerektiginde ankara disinda da çalisabilmesine karar vermis, bu karar 15.11.1996 tarih ve 22818 sayili resmi gazetede yayinlanmistir. (ek:7)

    türkiye büyük millet meclisi baskanliginin 14.11.1996 tarih ve 10/89, 10/110, 10/124, 10/125, 10/126 sayili yazilari ile türkiye büyük millet meclisi grubunda bulunan bes partiden komisyona verecekleri üyelerin sayisi kadar aday ismi bildirilmesi istenilmis, bu talep üzerine refah partisinden nevsehir milletvekili mehmet elkatmıs, karabük milletvekili hayrettin dılekcan, gaziantep milletvekili mehmet bedri ıncetahtacı, dogruyol partisinden tekirdag milletvekili nihan ılgün ve van milletvekili mahmut yılbas, anavatan partisinden sinop milletvekili yasar topçu ve ızmir milletvekili metin öney, demokratik sol partiden aydin milletvekili sema pıskınsüt, cumhuriyet halk partisinden ıçel milletvekili d.fikri saglar aday olarak gösterilmislerdir.(ek:8-12)

    genel kurulun 26.11.1996 tarihli 22. birlesiminde alinan 475 sayili karar ile de komisyon üyeliklerine aday gösterilenler, üye olarak seçilmislerdir. bu seçime iliskin karar 30.11.1996 tarih ve 22833 sayili resmi gazete'de yayinlanmistir.(ek:13-14)

    26.11.1996 tarihli komisyon üyelerinin kendi aralarinda yaptiklari toplanti sonucunda nevsehir milletvekili mehmet elkatmıs baskanliga, van milletvekili mahmut yılbas baskanvekilligine, gaziantep milletvekili mehmet bedri ıncetahtacı sözcülüge, ızmir milletvekili metin öney'de katip üyelige seçilmisler, seçim sonucu 26.11.1996 tarih ve 1 sayili karar ile meclis baskanligina bildirilmistir.(ek:15)

    bunun üzerine komisyonumuz çalismalarina fiilen baslamistir.bu çalismalar cümlesinden olarak ilk önce önerge sahiplerinin dinlenmesine karar vererek çalismalarini sürdürmüstür.komisyonun kurulmasina esas olan önerge sahiplerinden:

    -anap ıstanbul milletvekili halit dumankaya'nin komisyonumuza verdigi 24.12.1996 tarihli ifadesinde özetle; ``anayol hükümeti döneminde söylemez çetesinin üzerine gidildigini, söylemez çetesinin üzerine gidilmesi sonucu, bir kamyon olayi ile susurluk olayinin meydana geldigini, kendilerinin bunu bir arastirma önergesi olarak o günkü bilgileri çerçevesinde meclis göndemine getirdiklerini'',

    -dsp ıstanbul milletvekkili m.cevdet selvı'nin komisyonumuza verdigi 24.12.1996 tarihli ifadesinde özetle; `` kendisinin medyada yeralan haaberlerin ötesinde herhangi bir belgeye sahip olmasinin mümkün olmadigini, ıstihbarat teskilatimiz basta olmak üzere emniyet teskilatinda hepimizi üzen, rahatsiz eden bir kavga, bir bölünme, birbirlerine girme, bir çikar çatismasinin açikça görüldügünü, bunu mıt'in belgelerinin, her yeni çikan, hatta kamuoyuna, basina sizdirilan belgelerin ortaya koydugu, güneydogu'da pkk terörüne karsi mücadelede aflar çikarilarak, itirafçilar affedilerek olayin çözümü düsünüldügü gibi, bunun daha dikkatli bir biçimde, bu çirkinliklerin örtülmesi için istemeden elini pislige bulastiran, hakikaten sartlandirilmis, insani öldürürken devlet adina öldürdügünü zanneden; ama baskalarina hizmet eden insanlarin da varligi düsünülerek, meclis'teki, bu komisyonun getirecegi öneri ve yönlendirmenin çok önemli oldugunu, herkesin itiraf etmesi için; af gerekiyorsa af, ceza indirimi gerekiyorsa, ceza indirimi gibi yollarin bu islerin temizlenmesi bakimindan yararli olacagini sandigini,''

    -chp ıçel milletvekili ve grup baskanvekili prof.dr. oya araslı'nin 26.12.1996 tarihli ifadesinde özetle; ``abdullah çatlı'nin bahçelievler'deki tıp'li 7 kisinin öldürülmesi olayinda sorumlu oldugunu herkesin bildigini, abdi ıpekçı'nin öldürülmesi olayinda, agca'nin kaçirilmasinda, papa suikastinde ve hatta azerbaycan'daki darbe olayinda katkisi bulundugunu, haber ve iddialari

    nin basinda yeraldigini, abdullah çatlı'nin söylemez kardeslere karsi sedat bucak'i korudugunu ve bu nedenle alaattin çakıcı tarafindan ölümle tehdit edildigi iddialari

    nin ortaya atildigini, bu tür hukuk disi birlikteliklerin toplumda bu tür iddialari

    n, söylentilerin politikaciya güveni sarstigini, daha sonra türkiye büyük millet meclisi'ne güvensizlige dönüsebildigini bildiklerini, mafya, politikaci, polis isbirlikteliginin yeni bir halkasi olmasindan kusku duyduklarini ve bunun aydinlatilmasinin toplum, politikacilar ve rejimin sayginligi açisindan sayisiz yarar gördüklerini, hem zamanin ıçisleri bakani hakkinda bir gensoru önergesinin konusu haline getirdiklerini, hem de ıçisleri bakaninin istifasiyla böyle bir olayin arastirilmasina son verilmesini önlemek amaciyla meclis arastirmasi önergesi verdiklerini belirtmek suretiyle önerge sahipleri olarak verdikleri önergelerinin gerekçelerini komisyona açiklamislardir. (ek: 16-18)

    ııı-komısyonun süresı:

    türkiye büyük millet meclisi'nin 12.11.1996 sali günü yaptigi 16. birlesiminde 472 karar sayili yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ile susurluk'ta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla meclis arastirmasi komisyonu kurulmasina iliskin karari ile komisyonun çalisma süresi üç ay olarak belirlenmistir.

    komisyonun 17.2.1997 tarih ve 5 sayili karari ile komisyon çalisma süresinin 3.3.1997 tarihinden itibaren bir ay süre ile uzatilmasi talep edilmistir. türkiye büyük millet meclisi genel kurulu'nun 20.2.1997 tarih ve 59. birlesiminde alinan 485 numarali karari ile komisyonun çalisma süresi 3.3.1997 tarihinden itibaren bir ay süre ile uzatilmistir.(ek:19)

    ıv-komısyonun çalısmaları:

    10/89, 110, 124, 125, 126 esas sayili ``yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ıle susurlukta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki ıliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan meclis arastirma komisyonu, kurulusunu takiben hemen çalismalarina baslamistir.bu maksatla çesitli kurum ve kuruluslardan uzman istenilmesi kararlastirilmistir.

    1-komisyonda uzman görevlendirilmesi komisyon baskanligi emniyet genel müdürlügünden 20.12.1996 tarihinde emniyet müfettisleri listesini istemis, 27.12.1996 tarihinde 66 kisilik liste gönderilmistir. (ek:20)

    ıçisleri bakanligindan, 20.12.1996 tarihinde mülkiye müfettislerinin listesi istenilmis, 23.12.1996 tarihinde 20 kisilik liste gönderilmistir. komisyon baskanliginin 21.2.1997 tarihli yazisi ile mülkiye basmüfettisleri refik ali uçarcı ve sami bulut ile, emniyet genel müdürlügü apk uzmani ali gökçımen'in geçici olarak komisyonda görevlendirilmeleri istenilmis, 28.2.1997 ve 6.3.1997 tarihli bakan onaylari ile görevlendirilen müfettisler 6.3.1997 tarihinde, apk uzmani 12.3.1997 tarihinde komisyon nezdinde çalismalarina baslamislardir.

    komisyon baskanliginin 18.03.1997 tarih ve 294 sayili yazisiyla 3 mülkiye müfettisi'nin komisyonda görevlendirilmeleri ıçisleri bakanligindan istenilmis, mülkiye basmüfettislerinden hüseyin yavuzdemır, mehmet dönmez ve osman acar 19.03.1997 tarihinde komisyon nezdinde çalismalarina baslamislardir. (ek:21)

    komisyon baskanliginin 24.3.1997 tarih ve 308 sayili yazisi ile basbakanlik teftis kurulu baskanligindan 2 müfettisin komisyon çalismalarinda görevlendirilmeleri istenilmis, 24.3.1997 tarih ve 354 sayili yazi ile basbakanlik teftis kurulu baskanliginca basmüfettis mehmet gürbüz ve müfettis kenan ısik'in görevlendirildikleri bildirilmis, 24.3.1997 tarihinde sözkonusu müfettisler komisyon nezdinde çalismalarina baslamislardir.(ek:22)

    komisyon baskanligimiz 27.12.1996 tarih ve 87 sayili yazisi ile basbakanlik hukuk müsavirligi'nde sözlesmeli personel olup, adiyaman kahta hakimi dr.akman akyürek'in komisyonda görevlendirilmesi talep edilmis, basbakanligin 2.1.1997 tarih ve 315-1/097 sayili yazisi ile ilgilinin komisyonda görevlendirilmesi uygun görülmüs, 3.1.1997 tarihinde komisyondaki görevine baslamis, 13.3.1997 tarihinde vermis oldugu dilekçe ile komisyondaki görevinden istifa ederek ayrilmistir.(ek:23)

    komisyon baskanliginca 6.2.1997 tarihli yazi ile adalet bakanligindan, iki adalet müfettisinin komisyon çalismalarinda görevlendirilmeleri istenilmis, adalet bakanliginin 24.2.1997 tarihli yazisi ile 2802 sayili kanunun 100. maddesi ve ilgili tüzügün 10. maddesi geregince adalet müfettislerinin görevlendirilmesinin mümkün olamiyacagi komisyon baskanligina bildirilmistir. (ek:24)

    komisyon baskanliginca 26.2.1997 tarihli yazi ile adalet bakanligindan, iki tetkik hakiminin komisyon çalismalarinda görevlendirilmeleri istenilmis, adalet bakanliginin 3.3.1997 tarihli yazisiyla hakimler ve savcilar yüksek kurulu tarafindan komisyon talebinin uygun görülmedigi komisyon baskanligina bildirilmistir. (ek:25)

    2- ankara'dakı faalıyetler

    a-kurum ve kuruluslarla yapilan yazismalar ve talep edilen belgeler

    cumhurbaskanligi milli güvenlik genel sekreterligi kktc meclis baskanligi kktc basbakanligi anavatan partisi genel baskani mesut yılmaz, chp genel baskanligi, ısçi partisi genel baskani dogu perınçek, basbakanlik ve bagli kuruluslar basbakanlik, mıt müstesarligi, teftis kurulu baskanligi, hazine müstesarligi özellestirme ıdaresi baskanligi, ankara tapu ve kadastro müdürlügü, bakanliklar adalet bakanligi, ceza ve tevkif evleri genel müdürlügü,ıstanbul, diyarbakir devlet güvenlik mahkemeleri,ankara 13. asliye hukuk mahkemesi,ankara, ıstanbul, mugla, kirikkale, gaziantep,elmadag,bakirköy, sariyer, yüksekova, siverek, sisli cumhuriyet bassavciliklari, disisleri bakanligi, turizm bakanligi, sanayi ve ticaret bakanligi, ıçisleri bakanligi, teftis kurulu baskanligi, jandarma genel komutanligi, olaganüstü hal bölge valiligi,bursa, diyarbakir, gaziantep, van valilikleri, , ıstanbul, ızmir, ankara, gaziantep, antalya, bursa, kocaeli, sakarya, diyarbakir, mardin, bingöl emniyet müdürlükleri, bodrum ılçe emniyet müdürlügü, ıstanbul nüfus müdürlügü görele ılçe nüfus müdürlügü genel kurmay baskanligi, ıstanbul 1. ordu komutanligi, ıstanbul merkez komutanligi kara kuvvetleri komutanligi askeri bassavciligi, radyo televizyon üst kurulu baskanligi türk hava yollari botas genel müdürlügü türk telekom genel müdürlügü türkiye genelinde 15 ayri banka subesi, star, hbb, kanal 6, flash, tgrt, mesaj, atv, kanal d, samanyolu, show tv, kanal 7, kanal e, trt televizyonlari, nokta, aktüel, tempo, parlementodan dergileri, hürriyet, milliyet, cumhuriyet, aksam, türkiye, sabah, yeni safak, siyah beyaz, zaman, turkish daily news, yeni yüzyil, yeni günaydin, radikal, son havadis, ahit, bugün, demokrasi, dünya, evrensel, global, gözcü, gündüz, hergün, hürses, milli gazete, ortadogu ve posta gazeteleri, genel yayin yönetmenleri, genel yayin müdürleri ve haber müdürlerinden, önerge sahiplerinden, komisyonun görev alanina iliskin konularda yukarida yazili kurum ve kuruluslardan ellerinde bulunan bilgi ve belgeler talep edilmistir.(ek:26)

    b- bilgisine basvurulanlar

    anavatan partisi genel baskani a.mesut yılmaz, ısçi partisi genel baskani dogu perınçek, yeniden dogus partisi genel baskani hasan celal güzel, chp ıçel milletvekili oya araslı, dsp ıstanbul milletvekili m.cevdet selvı, anap ıstanbul milletvekili halit dumankaya, anap batman milletvekili ataullah hamıdı, chp ankara milletvekili esref erdem, bagimsiz ıstanbul milletvekili necdet menzır, anap trabzon milletvekili eyüp asık, refah partisi van milletvekili mustafa bayram, dyp sanliurfa milletvekili sedat bucak, mıt müstesari sönmez köksal, basbakanlik teftis kurulu baskan vekili osman nuri oduncu, jandarma genel komutani teoman koman, emniyet genel müdürü alaattin yüksel, mıt daire baskani mehmet eymür, özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahın, emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskani emin aslan, baskan yardimcisi hanife avcı, ıstanbul emniyet müdür yardimcisi bilgi ünal, emekli orgeneral necdet ürug ve burhanettin bıgalı, hakkari eski milletvekili esat canan, korkut eken, diyarbakir ıl jandarma alay komutanliginda astsubay ahmet altıntas, jandarma assubay basçavus hüseyin oguz, ıstanbul mıt eski bölge baskani nuri gündes, mıt'ten emekli metin günyol, kanal d haber müdürü tuncay özkan, meral çatlı, avukat ekrem barakoglu, habip aslantürk, oral çelık, binbasi mehmet emin yurdakul, avsar kederoglu, senar er, dündar kılıç, hursit han, mehmet hadi özcan, ayhan çarkın, enver ulu, ercan ersoy, mustafa altınok, oguz yorulmaz, abdülkadir kızılkaya, dilek örnek, mehmet sena söylemez, sedat demır, deniz gökçetın komisyon nezdinde bilgilerine basvurulmak maksadi ile yazili sekilde davet edilmislerdir. (ek:27)

    emekli orgeneral necdet urug 1.3.1997 tarihinde yazili olarak verdigi bilgi ile rahatsizligindan dolayi, (ek:28)

    basbakanlik teftis kurulu baskan vekili osman nuri oduncu çagrildigi tarihte görev dolayisi ile ankara disinda olacagindan, (ek:29)

    jandarma genel komutani orgeneral teoman koman'in 23.01.1997 tarihinde bilgisine basvurulmasi için 20.01.1997 tarihli yazi ile kendisine davetiye gönderildigi ve ayni zamanda da basina açiklandigi;bunun üzerine jandarma genel komutani orgeneral teoman koman'in kendisinin ne sifatla bilgi vereceginin sifahi olarak dolayli yollardan komisyonumuza ilettigi,bunun üzerine komisyonumuz kendilerinin eski mit müstesari sifatiyla dinlenilecegi hususunu faks ile kendilerine bildirilmistir. jandarma genel komutani orgeneral teoman koman'in komisyon olarak davet edilmesine raggmen kendisi usul ve teamüllere aykiri olarak 22.01.1997 gün ve 17816 sayili `kisiye özel` yazi göndermistir.bu yazida özetle: `` günlerden beri bazi basin organlarinda konu ile ilgili yayinlar yapildigini,zabitlarin yayinlandigini;meselenin haber disinda adeta temasa olayi haline getirildigini.olaylarin gidisinden kolayca anlasilacagi üzere maksatli olarak veya suurlu olmayan bir biçimde meclis arastirma komisyonu ve davet ettigi kisiler arasindaki münasebetin yüce meclis ile silahli kuvvetler arasinda bir kudret gösterısı haline dönüstürülerek saptirilmak istendigi hissedilmektedir. ancak milli ıstihbarat teskilati kanunu 3,7,13,27 ve 29.cu maddelerine göre mit müstesarlarinin (emekli dahi olsalar) cumhurbaskani,basbakan,genel kurmay baskani ve millî güvenlik kurulu disinda bilgi vermelerinin mümkün olmadigini aksine davranisin suç oldugunu.kaldi ki kendi görev süresinin 29 agustos 1988 - 127 agustos 1992 arasinda oldugunu,sorusturmaya konu cinayetler,kaçirmalar gibi diger olaylarin ise 1992 yilindan sonra vuku buldugunu belirtmistir.sayet müstesarlik dönemine ait bilinen müsahhas olaylar mevcut ise soruldugunda bunlara yazili olarak cevap verilecegini. mit'in görevi sadece istihbarat saglamak olup,bunun disinda operasyon yapmakla görevli olmadigini ve esasen komisyona gelmesi gereken gün gölcük'te askeri tatbikatta bulunacagi `` belirtilerek komisyonumuzun davetine icabet etmemistir.(ek:30)

    refah partisi van milletvekili mustafa bayram aile büyüklerinin ölümü sonrasi van'a gitmek zorunda oldugundan çagrildigi tarihte toplantida bulunamayacagini yeniden çagrilirsa ifade verebilecegini 28.1.1997 tarihli yazisinda belirtmis, komisyonca yeniden çagirilamadigindan, (ek:31)

    komisyon tarafindan dinlenilememislerdir. eski basbakan yardimcisi murat karayalçin bizzat komisyon baskanligina sifaen basvurarak `` sirnak'ta kendisinin öldürülmek istenmesi haberinin `` arastirilmasini istemistir. türk hava yollari pilotlari cemiyeti baskani sayin erkan pötüken 4.3.1997 tarihli müracaatiyla, devlet ve çalisma eski bakani sayin ziya halıs, gebze cezaevinde bulunan tekin gemer'in kendisi hakkinda basinda çikan sözleri sebebi ile komisyona yaptigi 19.2.1997 tarihli müracaatiyla erzincan eski senatörü niyazi ünsal'in 15.1.1997, 3.2.1997, 19.2.1997 ve 25.2.1997 tarihli dört ayri müracaatiyla, 18. ve 19 dönem diyarbakir milletvekili mahmut alınak'in 26.1.1997 tarihli müracaatiyla, 19. dönem malatya milletvekili mustafa yılmaz'in 4.3.1997 tarihli müracaatiyla, komisyon tarafindan dinlenmelerini talep etmislerdir. (ek:32)

    komisyon baskanliginca komisyonun çalisma süresinin çok daralmasi ve sürenin çok az kalmasindan dolayi ve sonuç raporunun düzenlenmesi asamasina gelindiginden daha fazla sayida kisinin dinlenebilmesi mümkün olamamistir.komisyon tarafindan alinan bir karar ile de güneydogu bölgesinde yapilacak çalismalar bu nedenle iptal edilmistir. anavatan partisi ızmir milletvekili ısin çelebı 26.2.1997 tarihli müraacati ile, komisyonun yaptigi incelemeler konusunda bir ara rapor vermesini talep etmistir. (ek:33)

    ıstanbul barosu baskani avukat yücel sayman tarafindan komisyon baskanligina sunulan ıstanbul barosu bünyesinde olusturulan çalisma gurubunca hazirlanan raporda, yeni bir iddiada bulunmaktan ziyade arastirmanin nasil yapilmasi, özellikle neleri kapsamasi hususunda; meclis ıçtüzügünün 105 nci maddesinin son fikrasinda yer alan devlet sirlari ve ticari sirlar konusundaki sinirlamanin kaldirilmasi, son yillarda meydana gelen ve basinda dile getirilen tüm olaylarin açikliga kavusturulmasi, mevzuattan gelen sinirlamalarin asilmasi, türkiye'den geçen uyusturucu trafiginin önlenmesi için gerekli önlemlerin alinip alinmadigi hususlarinin arastirmanin sonucunda belirlenmesi konusunda, komisyona genel anlamda öneri ve temennilerde bulunulmustur. (ek:34)

    diyarbakir eski milletvekili dr.tarik ziya ekinci; komisyona gönderdigi 1.01.1997 tarihli dilekçesinde; 24 subat 1994 tarihinde faili meçhul bir cinayete kurban giden kardesi avukat yusuf ekinci'nin öldürülmesi ile ilgili bazi süphe ve düsüncelerini ifade ederek; ``hukuk devletini yasatmak, mesruiyetini korumak ve devleti suç isleyen bir kurum olma töhmetinden kurtarmak basta tbmm olmak üzere sivil, asker tüm devlet yetkililerine mevdu bir görevdir. bu görevin ifasinda ilk girisimleri tbmm susurluk olaylarini arastirma komisyonu baslatmis bulunmaktadir. toplumun gözü tbmm'nin üzerindedir. yüce meclis bu görevin üstesinden gelmek mecburiyetindedir.'' seklinde temennide bulunmustur. (ek:35)

    yeniden dogus partisi genel baskani sayin hasan celal güzel 18.02.1997 tarihinde komisyona bir yazi göndererek `` 17.2.1997 tarihinde komisyona verdigi ifadesinin bir kisminin gerçeklere aykiri olarak bir kisminin da saptirilarak basina sizdirildigini ve bundan üzüntü duydugunu, görüslerini üç ayri çerçevede belirttigini, bunlari bizzat kesin bilgi sahibi oldugu hususlar, kesin bilgi sahibi olmayip intibalari ve mevcut sistemdeki yanlisliklar ve alinmasi gereken tedbirler seklinde anlattigini, komisyonda verilen iddialari

    n ve tutanaklarin gizliliginin çok önemli oldugu için bu nevi sizdirmalarin kendisini müskül duruma düsürmesinden ziyade devlete ve millete zarar vermesinden endise ettigini, bu itibarla ifadesinin ve tutanaklarinin gizlilige riayet edilerek muhafazasini temenni ettigini `` belirtmistir. (ek:36)

    komisyon baskanliginin 03.02.1997 tarih ve 202 sayili yazisiyla sorulan hususlara türk telekom genel müdürlügünden istenen bilgilerin verilmedigi için kanuna aykiri davranisa giren ve bu suretle komisyonun görev yapmasini engelleyen idarenin yetkilileri hakkinda gerekli cezai kovusturmanin açilmasi ankara cumhuriyet bassavciligindan, 06.01.1997 tarih ve 103 sayili komisyon baskanligi yazisi ile talep edilmis, ankara cumhuriyet bassavciliginin 25.02.1997 tarih ve hz.1997/10691 sayili karari ile genel müdürlük sorumlulari hakkinda mahkemeye sevklerine yeter delil bulunamadigi gerekçesiyle takipsizlik karari verilmistir. diger taraftan ayni husus 3.2.1997 tarih ve 201 sayili yazi ile ulastirma bakanligina iletilerek, türk telekom genel müdürlügündeki sorumlular hakkinda idari sorusturma açilmasi talebinde bulunulmus,henüz ulastirma bakanligindan komisyonumuza bir cevap ulasmamistir. (ek:37)

    c- ankara disindaki faaliyetler komisyonun 19.2.1997 tarih ve 6 sayili karariyla 27.2.1997 - 3.3.1997 tarihlerini kapsayan dönem içerisinde 9 komisyon üyesi ve 6 meclis personelinin katilimiyla faaliyette bulunmak üzere ıstanbul'da çalismaya karar vermis. 28.2.1997 tarihinde metris cezaevinde 6 kisi, 1.3.1997 tarihinde dolmabahçe sarayinda 3 kisi, 2.3.1997 tarihinde kocaeli cezaevinde 7 kisi olmak üzere toplam 16 kisinin bilgisine basvurulmustur.(ek:38)

    komisyon çalismalari sirasinda komisyonun görev alanina giren konularda bilgi almak üzere, ankara ve ankara disindaki çalismalar sirasinda üst düzey yöneticiler, kamu görevlileri, sivil sahislar olmak üzere toplam 57 kisinin, bilgisine basvurulmustur. d- çesitli yollarla komisyona gönderilen toplu dilekçeler vatandaslaar tarafindan halkin demokrasi partisine verilen ve adi geçen parti tarafindaan komisyon baskanligina intikal ettirilen ve muhteviyati itibariyle münferit ve faili meçhul niteliginde bulunan 267 adet dilekçe, türkiye büyük millet meclisi tarafindan arastirma konusu yapilan 897 sira sayi ile 12.10.1995 tarihinde tbmm'ne verilen ``faili meçhul siyasal cinayetler konusunda meclis arastirma komisyonunun inceleme konusu içerisine giren ve rapora esas teskil eden konular olmasi sebebiyle her birisi için ayri ayri degerlendirme yapilmamis, genel degerlendirmede dikkate alarak kanaatlerin olustugu bölümde degerlendirilmistir.(ek:39)

    bir kismi elle yazilmis, çogunlugu ödp'ye mensup partililer tarafindan yazilarak matbu hale getirilmis olan ve bu partinin organizasyonu ile vatandaslar tarafindan tbmm baskanligi yoluyla veya dogrudan komisyonumuza gönderilen ``bilmek ıstiyorum'' baslikli toplam 32 klasör dolusu dilekçelerin sekil ve içerik olarak ayni olmasi sebebiyle, herbirisi için ayri ayri degerlendirme yapilmamis, sonuç bölümünde dikkate alinacak kanaatlerin olusmasini saglama yönünden degerlendirilmistir.(ek:40)

    vatandaslar tarafindan dogrudan veya tbmm baskanligi kanali ile komisyon baskanligina gönderilen 145 adet dilekçede belirtilen hususlar ya iddia bölümünde belirtilmis olan konulari kapsadigindan ya da 897 sira sayi ile 12.10.1995 tarihinde tbmm'ne verilen ``faili mechul siyasal cinayetler konusunda meclis arastirma komisyonunun inceleme konusu içerisine giren ve o rapora esas teskil eden konular olmasi nedeniyle her birisi için ayri ayri degerlendirme yapilmamis, sonuç bölümünde dikkate alinacak kanaatin olusmasini saglama yönünden degerlendirilmistir.(ek:41)

    özgürlük ve demokrasi partisi genel baskani m.ufuk aras ve 196 arkadasi tarafindan 2.12.1996 tarihinde ıstanbul cumhuriyet bassavciligina verilen, buradan da 2.12.1996 tarih ve 1996/800 c.m. sayili yazi ile adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügüne gönderilen, adalet bakanliginca da 2.1.1997 tarihinde komisyona intikal ettirilen dilekçeler sekil ve içerik olarak ayni olmasi sebebiyle herbirisi için ayri ayri degerlendirme yapilmamis, genel degerlendirme bölümünde dikkate alinmak üzere isleme konulmustur.(ek:42)

    e- komisyon kararlari

    1 no'lu karar 27.11.1996 tarihinde baskan,baskan vekili,sözcü ve katip üyeliklere yapilan seçime iliskin olarak olarak alinmistir. 2 no'lu karar 27.11.1996 tarihinde önemli dönemlerde meclis genel kurulunda görüsülen hayali ıhracaat, faili meçhul cinayetler, özel harp dairesi, emlak bankasi ınceleme raporlarinin arsivden teminine,basbakanlik, adalet, ıçisleri bakanliklari, genel kurmay baskanligi sayin a.mesut yılmaz ve sayin dogu perınçek'ten ellerinde bulunan konu ile ilgili tüm bilgi, belge ve dökümanlarin yazi ile istenmesine,medya kuruluslari radyo televizyon üst kurulundan yazili ve videosal bant kayitlarinin istenmesine, meclis kütüphane ve dökümantasyon merkezinden komisyon ile ilgili tüm bilgi ve haberlerin komisyona iletilmesinin talep edilmesine karar verilmistir. 3. no'lu karar 2.1.1997 tarihinde karar eki listede belirtilen kurum ve kuruluslardan konuya iliskin bilgi ve belgelerin talep edilmesine karar alinmistir.4 no'lu karar 26.12.1996-27.12.1996 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere ıstanbul valisi ridvan yenısen, ıstanbul eski emniyet müdürü kemal yazıcıoglu ve 3 özel tim görevlisinin çagrilmasina karar verilmistir.5 no'lu karar 6.1.1997 tarihinde,7.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, ıstanbul emniyet eski müdür yardimcisi bilge ünal, özel harekat eski daire baskan vekili ıbrahim sahın ve hande bırıncı'nin çagrilmasina karar verilmistir. 6 no'lu karar 7.1.1997 tarihinde,8.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, mıt müstesari sönmez köksal ve emniyet genel müdürü alaattin yüksel'in çagrilmasina, 7 no'lu karar 8.1.1997 tarihinde 13.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, jandarma astsubay ahmet altuntas ve senar er'in çagrilmasina karar verilmistir. 8 no'lu karar 13.1.1997 tarihinde 14.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, mehmet ali yaprak ve avsar kederoglu'nun çagrilmasina karar verilmistir.9 no'lu karar 14.1.1997 tarihinde 16.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, elazig milletvekili mehmet agar'in çagrilmasina karar verilmistir.10 no'lu karar 16.1.1997 tarihinde 21.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'in, 22.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, meral çatlı, ahmet baydar ve arzu yaman'in,23.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, jandarma genel komutani teoman koman, ıstanbul milletvekili necdet menzır ve abdullah kederoglu'nun çagrilmasina karar verilmistir. 11 no'lu karar 23.1.1997 tarihinde 28.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, nuri gündes, habip aslantürk ve cemalettin ümıt'in çagrilmasina karar verilmistir.12 no'lu karar ile 28.1.1997 tarihinde sifahen çagrilan abdullah çetın, 29.1.1997 tarihinde van milletvekili mustafa bayram, trabzon milletvekili eyüp asık, hakkari eski milletvekili esat canan ve oral çelık'ın, 30.1.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskani emin aslan, daire baskan yardimcisi hanefi avcı ve ekrem marakoglu'nun çagrilmasina, 13 no'lu karar 30.1.1997 tarihinde 5.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, avukat necdet küçüktaskıner'in çagrilmasina karar verilmistir.14 no'lu karar 5.2.1997 tarihinde 17.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, yeniden dogus partisi genel baskani hasan celal güzel ve erzincan eski senatörü niyazi ünsal'in, 18.2.1997 tarihli toplantida bilgisine basvurulmak üzere, binbasi mehmet emin yurdakul, astsubay hüseyin oguz ve tuncay özkan'in çagrilmalarina karar verilmistir.15 no'lu karar 17.2.1997 tarihinde çalisma süresinin 1 ay daha uzatilmasi için meclis baskanligina müracaat edilmesine karar verilmistir. 16 no'lu karar 19.2.1997 tarihinde 27.2.1997-3.3.1997 tarihleri arasinda çalismalarin ıstanbul'da sürdürülmesine karar verilmistir.17 no'lu karar 19.2.1997 tarihinde ıçisleri bakanligindan uzman personel talep edilmesine karar verilmistir.18 no'lu karar 17.3.1997 tarihinde ıçisleri bakanligi ve basbakanliktan uzman personel talep edilmesine karar verilmistir.19 no'lu karar 5.3.1997 bilgisine basvurulmak üzere, güneydogu anadoluda çalisma ziyareti yapilmasi, ömer lütfi topal'in aile efradinin, veli küçük'ün özer ve tansu çıller'in dinlenmesinin karar verilmistir. 20 no'lu karar 11.3.1997 tarihinde komisyonun çalisma süresinin yeterli olmamasi nedeniyle 19 no'lu kararda yapilmasi kararlastirilan faaliyetlerden vazgeçilmesine karar verilmistir.(ek:43)

    v- ıddıalar 1- anavatan partısı genel baskanı mesut yılmazın ıddıaları

    12 kasim 1996 tarihinde anavatan partisi genel baskani mesut yilmaz'in cumhurbaskani süleyman demirel'e verdigi, cumhurbaskani tarafindan da gereginin tetkik ve tahkiki için basbakan prof.dr.necmettin erbakan'a verilen mektupta; ``emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesinin bulundugu alinan duyumlara göre bu dairenin bazi elemanlarinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürülmesi gibi islere karistigi, son olay da bunun vehim olmadigini sanildigindan da kötü oldugunu gösterdigini, ömer lütfi topal'i öldürenlerin itiraflarinin fevkalade enteresan oldugunu, bu kisiler suçu itiraf ettikleri halde ankara'ya celb edilerek halen serbest gezdiklerini, ıstanbul emniyet müdürlügünde her türlü dökümanin hazir oldugunu, asiret reisinin devleti kullandigini, devlette görevli bazi kisilerin özel harekat dairesi baskani ıbrahim sahin'den talimat aldiklari ve bunun ıçisleri bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugunu, devletin emrinde çalisan ve suça karisan 100-120 kadar kisi oldugunu, bu isin devlet çapinda sorusturulmasi gerektigini, bu ise seyirci kalinir ise demokrasinin isleyebileceginden süphe duyulacagini, bunlarin meydana çikarilmasi halinde de devletin zarar göreceginden endise ettigini, normal devlet mekanizmasina güvenin olmadigini, devlet denetleme kurulu'nun böyle bir seyi üstlenebilecegini...'' iddia etmistir. (ek:44)

    2- ısçı partısı genel baskanı dogu perınçek'ın ıddıaları:

    ısçi partisi genel baskani dogu perınçek komisyonumuza gönderdigi 9 aralik 1996 tarihli yazisinin ekindeki (4) sahifelik genel çerçeve baslikli yazisi, tbmm baskanligina yazilmis (15) sahifelik mehmet agar ve tansu çıller hakkinda suç duyurusu oldugunu iddia ettigi dilekçesi ve diger eklerden olusan toplam 183 sayfalik metin, 2 adet fotograf ve 40 sahifelik gazete küpürlerinin ve 26 aralik 1996 tarihinde komisyona sundugu dilekçesi ve eklerinin incelenmesinde; dyp genel baskani, ıstanbul milletvekili tansu çıller'in basta mıt, emniyet, jitem, özel kuvvetler komutanligi gibi devlet kurumlarinin görevlileri olmak üzere mafya diye nitelenen bazi suç örgütlerinde yer almis kisilerden olusan özel bir suç örgütünün kurulmasini azmettirdigi, bu örgütü eline geçirdigi, devlet olanaklari ile besledigi, himaye edip, yönlendirdigi, bu örgütün abd'nin cıa ve ısrail'in mossad ıstihbarat örgütleriyle baglantili oldugu ve örgütün mensuplari arasinda ``özel büro'' diye anildigi, çıller'in özel örgütü'nün halen bir tanitim ajansi biçiminde faaliyet yürüttügü; çok genis bir cografyayi hedef aldigi; ıstanbul, ankara, ızmir. washington ve tel aviv'de bürolari oldugu, türk silahli kuvvetleri, ülkücü mafya, emniyet teskilati, uyusturucu silah ve nükleer madde mafyasi ve mıt içerisinde uzantilari oldugu ve toplam (700) kisiden olustugunu basinda (özellikle kendisinin yayinladigi aydinlik isimli dergi) yer alan haber ve yorumlara dayandirarak ıddıa etmektedir. bu iddiaya göre; örgütün lider kadrosu dyp genel baskani ve ıstanbul milletvekili tansu çıller ve esi özer çıller, elazig milletvekili mehmet agar, mıt müstesar yardimcisi ve kontr-terör daire baskani mehmet eymür, emniyet genel müdürlügü müsaviri emekli yarbay korkut eken, özel harekat dairesi baskani ıbrahim sahın, ülkücü mafya seflerinden abdullah çatlı ve alaattin çakıcı'dan meydana geldigi ileri sürülmektedir. ıddiaya göre; örgütün emniyet içindeki uzantisinin basinda mehmet agar yer almakta, örgütü onun müsaviri olan korkut eken ``sevk ve idare'' etmektedir. yine iddiaya göre; örgütün mıt içindeki uzantisinin basinda ise; kontr terör daire baskani mehmet eymür ve tolga atık yer almaktadir. çiller örgütünün türk silahli kuvvetleri içindeki uzantisinin kanitinin ise;kidemli piyade yüzbasi hüseyin pepekal ve yanindaki zabitler grubunun oldugu ve bu grubun azerbaycan ve kafkaslarda çesitli tertip ve kiskirtmalarda bulundugu iddia edilmektedir. kamuoyunda ``söylemez çetesı'' adiyla bilinen mafya örgütlenmesinin çiller özel örgütünün bir uzantisi oldugu ve bu misal mafya örgütlenmeleri olarak; tevfik agansoy çetesi, abdullah çatlı ve grubu, 6. filo adini tasiyan mafya örgütlenmesi, saziye barin isletmecisi ziya aycan ve grubu ile avrasya feribotunu kaçiranlar sayilmaktadir. abd'nin adana konsolosu elizabeth shelton'un da bu özel örgüt faaliyetlerine katildigi iddia edilmektedir. dogu perınçek'in iddiasina göre; çiller özel örgütünün 1995 mart ayinda azerbaycan'da haydar alıyev'e karsi darbe tertipledigi, ıran ile savas kiskirtmasi yaptigi, çeçenistan'da provakasyon yaptigi ve avrasya feribotunun kaçirilmasini tertip ettigi, uyusturucu kaçakçiligi yaptigi ya da yapanlardan haraç aldigi, kamuoyuna mal olmus olantarik ümıt, asker sımıtko ve lazim esmaeılı cinayetlerini gerçeklestirdigi, nükleer madde kaçakçiligi yaptigi, manukyana bombali saldiriyi gerçeklestirip soförü mehmet urhan'i öldürdügü iddia edilmektedir. ayrica; dyp genel baskani ve disisleri bakani ve basbakan yardimcisi tansu çıller'in 1971'den beri abd'nin disisleri bakanligina hizmet veren bir ``çagrili görevli'' oldugu, eski jandarma genel komutani orgeneral esref bıtlıs'i ``çekiç güç'' denen abd askeri biriminin suikastla öldürdügü, bu suikasta ait cıa toplantisina abd adana konsolosu shelton ve yardimcisi s.pevington, çekiç gücün abd'li komutani albay naab, ankara'dan bir amerikan askeri yetkilisi ve ızmir'den tuslog'da görevli bir yüzbasinin katildigi dogu perınçek tarafindan ileri sürülmektedir. ısçi partisi genel baskan yardimcisi hasan yalçin komisyonumuza gönderdigi 10.03.1997 tarihli yazisinda da; ``susurluk olaylarini arastirma komisyonu üyesi yasar topçu'nun hüseyin duman ve bucak ailesi fertlerinden fatih bucak'in kumar arkadasi oldugu, 9 mart 1997 tarih ve 507 sayili aydinlik gazetesi'nde yazildi. yasar topçu'nun arkadasi hüseyin duman nükleer madde kaçakçiligi yapan bir kisidir. fatih bucak ise; susurluk olayinin önemli isimlerinden sedat bucak'in yegenidir. böyle bir kisinin susurluk olayini arastirma komisyonunda yer almasi, komisyon çalismalarinin ciddiyetine gölge düsürür. hüseyin duman ve fatih bucak gibi kisilerin kumar arkadasi olan bir kisinin susurluk olayi ile kamuoyunun gözleri önüne serilen ve komisyonunuzun çalisma konusunu olusturan iliskiler yumaginin üzerine gitmesi düsünülemez.''iddiasinda bulunmustur.(ek:45)

    3- anap manısa mılletvekılı tevfık dıker'e verılen ve onun tarafından komısyona ıntıkal ettırılen mustafa denız'ın yazısındakı ıddıaları:

    manisa milletvekili tevfik dıker tarafindan komisyon baskanligina sunulan 23.1.1997 tarihli yazida: cem ersever olaylarinda adi geçen ve 15.11.1993 tarihinde polatli yakinlarinda ölü bulunan itirafçi mustafa deniz hakkindaki degerlendirme raporunda; ferit kod adli mustafa denız'in 1984 yilinda pkk örgütüne girdigi, bazi eylemlere katildigi 15.10.1989 tarihinde kendi istegi ile van'da teslim oldugu, teslimiyetini takiben güvenlik kuvvetlerine yardimci olarak pek çok eylemi ve örgüt militanini yakalattigi, diyarbakir 2 no'lu devlet güvenlik mahkemesi 1989/1348 hazirlik, 1989/526 esas sayili davada sanik olarak yargilandigi, yargilama sonunda tck'nin 125/4 maddesine göre saliverildigi, ferit kod adli mustafa denız'in saliverildikten sonra basta jıtem olmak üzere emniyet istihbarat örgütlerine yardim ettigi. diyarbakir ıstihbarat sube müdürü hanefi avcı tarafindan kendisine tasimasi için browning marka l27507 seri nolu silahin verildigi ve ayni dönemlerde kisa adi jıtem olan jandarma ıstihbarat teskilati bünyesinde sözlesmeli personel olarak çalistigi, çalismasi sirasinda gösterdigi üstün çaba sonunda teskilatta sorumlu emekli binbasi cem ersever'in yardimciligini yaptigi, çalisma arkadaslari arasinda ali hoca kod adli ali ozansoy, sari adil kod adli adil tımurtas ve mete kod adli ıbrahim babat ile birlikte çalistigi, bu çalismalar sirasinda bazi güvenlik görevlilerinin zorla adam kaçirma, fidye, uyusturucu madde kaçakçiligi gibi suçlara karistiginin belirlenmesi sonucu jıtem içinde görüs ayriligi çiktigi, emekli binbasi cem ersever, mustafa denız ve ali ozansoy'un raporlari üzerine jandarma genel komutani esref bıtlıs tarafindan adil tımurtas ve ibrahim babat'in uzaklastirildigini, bu iki sahsin bunun üzerine diyarbakir'dan tanidiklari hanefi avcı'nin yanina sigindiklari ve emniyet içinde olusturulan gizli olusumlara katildiklari, sari adil kod adli adil tımurtas ile mete kod adli ıbrahim babat'in uyusturucu ve silah kaçakçiligi islerine bulastiklari, istihbarat raporlarini devletin bazi kademelerinden gizleyerek özel sahislar için çalisma yaptiklari, bu çalismalar için emirleri halen emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskanligi'nda teknik islerden sorumlu baskan yardimcisi olarak görev yapan hanefi avcı'dan aldiklari, bu çalismalar sirasinda önce jıtem sorumlusu emekli binbasi cem ersever'in, ardimdan da ferit kod adli mustafa denız'in adil tımurtas ve ıbrahim babat'in içinde bulunduklari olusum tarafindan öldürüldügü, bu sahislarin halen, olusturulan bu yapi içinde çalismalarini sürdürdükleri, üzerlerinde emniyet tarafindan verilen silah ve kimlik tasidiklari belirlenmistir. degerlendirme raporuna ekli, o dönemde diyarbakir emniyet müdürlügü ıstihbarat sube müdürü hanefi avci tarafindan imzalanmis tarihsiz belgede; ``aslen agri ili merkez leylekpinar mahallesi nüfusuna kayitli, ıbrahim oglu 1965 dogumlu mustafa denız itirafçi olup, güvenlik kuvvetlerin yardimlarindan dolayi bölücü eskiyanin hedefi olup hayati heran harici ve ciddi tehlikeye maruz oldugundan silah tasima ruhsati müracaati neticesi alinincaya kadar kendi güvenligini saglamasi amaciyla kendisine ``l-27507'' seri nolu brownıg marka 9 mm tabanca verildigi, gerektiginde gerekli kolayligin gösterilmesini, tereddüt halinde diyarbakir ıstihbarat sube müdürlügünün 11799 ve j.asayis komutanligin 26173 nolu telefonlardan bilgi alinabilecegi'', belirtilmistir. öteyandan yine manisa milletvekili sayin tevfik dıker 5.3.1995 tarihinde susurluk komisyon baskanligina yaptigi müracaatta; pkk itirafçisi mustafa denız'e ait l-27507 seri nolu 9mm browning marka tabanca ile bu tabancanin tasinabilmesi için hanefi avcı tarafindan verilen silah tasima belgesi ile ilgili olarak kendisinin ıçisleri bakani meral aksener'e soru önergesi yönelttigini, alinan cevapta da; böyle bir silahin emniyet ve jandarma envanterinde olmadigi, mustafa denız'e verilmediginin bildirildigi, silahin nerede oldugunun bilinmedigi gibi belge hakkinda da açiklama yapilamadigindan bu konudaki çeliskinin aydinliga kavusturulmasi için komisyona müracaatta bulundugunu belirtmistir.(ek:46)

    4- yazar ümıt oguztan'ın ıddıaları

    ısadami m.ali yaprak'in kaçirilmasi ve ömer lütfi topal'in öldürülmesi ile ilgili olarak yazar ümit oguztan'in komisyon baskanligina verdigi 10.3.1997 tarihli dilekçesinde; ``kendilerine ulasan ve komisyona yararli olacagi düsüncesiyle verilen bilgilerin ``mıt'' tarafindan da daha önceden bilindigini ancak degerlendirmeye sokulmadigini, haber kaynaginin ise hayati tehlike endisesiyle hareket ettigini, içinde siyasal otoritenin de bulundugu çikar çevrelerinin gerçegin ortaya çikmasini istemedigini, yurtiçinde `mafia'' ve yurtdisindacıa'' baglantilari bulunan örgütlenmeninergenekon'' ve`gladyo'' olarak adlandirildigini, adina mafia denilen yasadisi çikar gruplarinin gücünü siyasal otorite ile yaptigi isbirliginden aldigini belirttikten sonra 5 subat 1992 tarihinden itibaren önemli olaylarin kronolojik siralamasini yapmaktadir. uyusturucu trafiginden, türk siyasal otoritesine, asiret liderlerine ve bürokratlarina çok fazla miktarda para akitildigini, komisyonun çok önemli bir görev üstlendigini, titiz çalismasi ve taniklarin korunmalarinin saglanmasi gerektigi, faili meçhul siyasî cinayetlerin siyasal otorite tarafindan organize edildigi gibi dürüst gazeteci ve yazarlarin da medya kuruluslarindan dislandiklarini, basin ve gerçekleri dile getiren yazarlar üzerinde siyasal otoritenin baski yaptigini veya faili meçhul cinayetlerle susturulmaya çalisildigi, vatandasin da umutsuzluga düstügünü, 6 mart 1997 tarihinde gazeteci arkadasi muharrem demir'e ulasan haberleri arastirmak üzere oto hurdacisi yalçin zafer ile görüstügünü; yapilan görüsmede orhan tasanlar'in ıstanbul emniyet müdürü oldugu dönemde müdür yardimcilarindan birinin makam soförü olan mesut'un kirmizi mersedes olayina karistigini, kendilerini telefonla arayarak 71-72 model bakimli bir mersedes almak istediklerini, ve kendisinin 3 kisi ile birlikte giderek kirmizi mersedes otoyu rayiç fiyatinin 10 misli paraya alip otonun sahibine verdigini ve kendisinin de komisyonunu aldigini, bu mersedese 16 ea ... no'lu sahte plaka takildigini ve otomobilin tesliminden sonra isadami m.ali yaprak'in kaçirilarak fidye alindigini, çok kisa süre sonra da; ömer lütfi topal'in öldürüldügünü, otomobilin de 40 gün sonra geri vermek istediklerini ancak almadiklarini, otonun alimi sirasinda bulunan 3 kisiden birinin ayhan çarkin, digerlerinin de özel timci oldugunu, ancak alisverisle ilgilenmediklerini, m.ali yaprak'in kaçirilma ve ömer lütfi topal'in öldürülme olayinda kullanilan kirmizi mersedes'in daha sonra yalçin zafer tarafindan sökülüp satilarak ortadan kaldirildigini,belirtmistir.(ek: 47)

    5- chp ıstanbul mılletvekılı algan hacaloglu kanalıyla komısyona sunulan faruk kusaksızlardan tarafından yazılan mektuptakı ıddıaları:

    emekli polis memuru faruk kusaksizlardan tarafindan yazilip bir sureti ıstanbul dgm savciligina verildigi anlasilan bir sureti de ıstanbul milletvekili sayin algan hacalogluna verilen ve onun tarafindan da komisyon baskanligina gönderilen yazi ekindeki mektupta; susurluktaki kazada ölümünden sonra, abdullah çatli'nin evinin de aranabilecegini ve evinde; 150 milyar tl degerinde mark ve dolar, 6 adet susturuculu silah, parasal degeri belli olmayan kokain ve eroin, 4 adet uzun namlulu silah, c4 ve tnt patlayicilari, binlerce mermi, geçmisteki olaylari aydinliga kavusturacak bilgilerle gelecekte yapilacak eylem planlari ve mehmet agar ve hüseyin kocadag ile ilgili belge ve fotograflarin oldugunu, bunlarin çatli'nin yatak odasindaki gizli bölmelerde bulunabilecegini,iddia etmistir.(ek:48)

    6- chp mılletvekılı mahmut ısık tarafından komısyon baskanlıgına sunulan rapordakı ıddıaları:

    chp milletvekilleri ercan karakas, mahmut ısik ve mustafa yildiz'in 7.03.1996 tarihleri arasinda van ve hakkari illerinde faili meçhul cinayetlerle ilgili yaptiklari inceleme sonunda hazirladiklari raporda; a- güvenlik kuvvetlerinin 22 eylül 1995 tarihinde abdullah canan'in köyü olan karli'da operasyon düzenleyip 4 teröristi ölü olarak ele geçirmelerinden 15-20 gün sonra hakkari komando tugay komutanligi'na bagli yüksekova komando tabur komutanligi'nca adi geçen köye gidilerek abdullah cananin ki dahil 10 evde bulunan esyalarin tahrip edildigi, bunun üzerine abdullah canan'in cumhuriyet savciligi'na suç duyurusunda bulundugu yüksekova mahkemesinde de hasar tespiti yaptirdigi, komando tabur komutani m.emin yurdakul'un abdullah canan ile birlikte suç duyurusunda bulunan iki kisiyi makamina çagirarak davadan vazgeçmelerini imali biçimde söyledigi, bu görüsmeden birkaç gün sonra 17.01.1996 tarihinde abdullah canan hakkari'ye giderken askeri konvoyda arama yapildigi, abdullah canan'in da bu arama sirasinda tabur komutani m.emin yurdakul tarafindan gözaltina alindigini üç kisi ve iki köy korucusunun yüksekova cumhuriyet savciligi'nda bulunan ifadelerinde beyan ettikleri, abdullah canan'in arabasinin yüksekova'ya 100 km mesafede 21.01.1996 tarihinde, ölüsünün de yüksekova'ya 20 km mesafede altinbasak köyü yakininda iskence izlerini tasiyan ve 6 kursun sikilmis bir sekilde bulundugunu, raporu hazirlayan heyetçe bilgisine basvurulan yüksekova kaymakami aydin tetikoglu; ilçenin sosyo-ekonomik yapisindaki bozukluktan bahsettikten sonra, kendisinin jandarma ve polis disindaki askerler ile ilgisi olmadigini ve kendisine bagli olmadigi için emir veremedigini bilgi dahi alamadigini, askeri taburun direk hakkarideki tugay'a bagli oldugunu, yüksekova cumhuriyet savcisi mehmet turgay; birkaç kisi ile iki korucunun binbasi mehmet emin yurdakul tarafindan tabura alindigina dair ifade verdiklerini, kaybolanlardan bazilarinin da örgüte katildiklarina dair bilgiler oldugunu ve kayiplarla ilgili takipsizlik karari verdigini, hakkari komando tugay komutani tuggeneral tuncay koyuncu da; 22 eylül 1995 tarihinde abdullah canan'in evinin bitisiginde siginak bulundugu ve 5 pkk teröristinin öldürüldügü, abdullah canan'in kayboldugu gün adi geçenin 10.30'da evinden ayrildigini, oysa m.emin yurdakul komutasinda yapilan yol aramasinin 9.30'da bitirildigini, esrar-eroin ticaretinden dolayi öldürülmüs olabilecegini, m.emin yurdakul'un en faal, en mücadeleci basarili bir asker oldugunu ve bu nedenle yurtdisina gönderildigini, b- tabur komutani binbasi m.emin yurdakul bir kisim askerle 27.10.1995 tarihinde yüksekova agaçli'ya giderek köylülerden 73 yasindaki semsettin yurtsever ile 18 yasindaki mogdat özeken ve 13 yasindaki münir saritas'i alarak köyden ayrildigi, daha sonra bilgi alinamadigi, mogdat özeken'in babasi abdullah özeken oglunu sormak için tabura gittiginde oglunun agzindan kan akar vaziyette taburda gördügünü ve tabur komutaninin oglunu 24 saat içeri attigini bildirdigini, öte yandan semsettin yurtsever'in oglu fevzi yurtsever'de komisyon baskanligi'na verdigi 19.03.1997 tarihli dilekçesinde de ayni hususlari dile getirdigi, (ek:

    c- 26 aralik 1995 tarihinde eyüp ve mahir karabeg kardeslerin çukurca'da ılçedeki kahveden çikarden 3 kisi tarafindan 47 plakali beyaz toros steysin bir araba ile kaçirildigi, bu arabanin degisik plakalarla son 4 gündür ılçede görüldügünü, iki kardesin alindigi yerin ılçe emniyet müdürlügü ve jandarma komutanligi'na hayli yakin mesafede oldugu ve cenazelerin narli köyü yakininda bulundugunu ve faili meçhul kaldigini, raporun sonuç bölümünde de; `` yüksekova'da vatandas ile kaymakam, jandarma, polis ve resmi kurumlarin sikintisinin olmadigi, vatandaslarin asil sikayetinin komando taburuna ve özellikle tabur komutani binbasi m.emin yurdakul'a yönelik oldugu, tüm faili meçhul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, bu sahis ılçede kaldigi müddetçe sikintisinin devam edecegi, ılçe kaymakaminin da tabura müdahale edememesinin sorunu agirlastirdigi `` belirtilmistir. (ek:49)

    7-söylemez aılesıyle ılgılı olaylarda tutuklu dr.mehmet sena söylemez ıle emır söylemez ve nazıf yavuz'un ıddıaları:

    a- mehmet sena söylemez'in iddialari

    mus merkez-kirköy nüfusuna kayitli 1961 mus dogumlu, tip doktoru ve genel cerrahi uzmani oldugunu beyan eden ve söylemez çetesi kovusturmasi nedeniyle ümraniye cezaevinde bulunan mehmet sena söylemez tbmm susurluk arastirma komisyonu baskanligi'na gönderdigi 2.12.1996 tarihli dilekçesine ekli 63 sahifelik ifadesinde; kendisi ve mensubu oldugu söylemez ailesinin masumiyetini, kendilerine yapilan suçlamalarin yalan gösterilen belge ve tutanaklarin düzmece oldugunu anlatarak; 1nisan 1994 tarihinde ankara'da isletmekte olduklari (rumors) isimli distotekte, bucak asiretine mensup sultan mehduh bucak, ahmet oynak, vahap akpınar isimli kisilerle aralarinda çikan kavga ve silahli çalistada anilan bucak asiretine mensup (3) kisinin ölmesi kendisi ve bir diger kisinin yaralanmasi ile sonuçlanan olaydan sonra bucak asireti ile hasim haline geldiklerini, pkk'ya karsi savastiklari için devlet kuvvetlerini yanina alan bucak asireti reisi sedat edip bucak'in halen elazig milletvekili olan mehmet agar ile gerek emniyet genel müdürü, gerekse adalet bakani olarak isbirligi yaparak kendilerine karsi birçok komplo ve cinayet tuzagi kurduklarini ifade etmektedir. hatta sedat bucak - mehmet agar birlikteliginin komplolari sonucu zamanin basbakani ve halen anap genel baskani, sayin mesut yilmaz ve ıstanbul emniyet müdürü kemal yazicioglu'nun da kendilerine karsi devletin polis gücünü kanunsuz bir sekilde seferber ettiklerini ve bütün bunlarin sonucunda kendisi ve kardeslerinin tamaminin iftiraya ugratilarak cezaevine konduklarini, iddia etmektedir. (ek:50)

    b- emir söylemez'in ıddialari:

    mus ili kirköy beldesinde mukim emir söylemez mus cumhuriyet bassavciligi kanaliyla tbmm susurluk arastirma komisyon baskanligina sundugu dilekçesinde: `` sedat edip bucak'in kardesleri ve diger aile bireyleri ile giristigi silahli mücadelede, elazig milletvekili mehmet agar'in (emniyet genel müdürü ve adalet bakani oldugu dönemlerde) yardimi ile bazi aile bireylerini öldürttügünü ve akabinde delilleri kararttirdigini'' iddia ederek, bu hususta bazi gazete ve televizyon haberleri ve programlarini delil olarak sunmaktadir.(ek:51)

    c- nazif yavuz'un ıddialari

    emniyet genel müdürlügü bilgi ıslem dairesinde komiser muavini olarak çalismakta iken söylemez çetesı sorusturmasi nedeniyle gözaltina alinan ve tutuklu bulundugu ümraniye cezaevinden tbmm susurluk arastirma komisyonu baskanligina gönderdigi dilekçesinde; `` kendisi hakkindaki iddialari

    n söylemez ailesinden olan ve eskisehirde öldürülen komiser m.nasir söylemez ile olan arkadasligi nedeniyle yapildigini ve kendi masumiyetini ispat için hayat hikayesini anlatarak, geçirdigi sorusturma sirasinda poliste kendisine çesitli iskenceler yapildigini'' iddia etmektedir. (ek:52)

    8- komısyona bılgı verenlerın ıddıaları

    ayrica komisyonumuza davet ettigimiz kisilerin vermis olduklari bilgiler isiginda mehmet eymür,hanefi avci,korkut eken,hüseyin oguz,hasan celal güzel ahmet altintas,senar er,mehmet ali yaprak ve m.hadi özcan'in iddialari

    komisyonumuzca özellikle degerlendirmeye alinmistir.

    vı- kavramlar ve konuyla ılgılı öncekı meclıs arastırma komısyonu raporları 1- kavramlar

    raporun içeriginin daha net angilanabilmesi, bazi tanim ve kavramlarin belirlenebilmesini gerektirmektedir. • çete: sözlüklerde, ordu birliklerinden olmayan silahli küçük birlik olarak tanimlanmaktadir. ansiklopedilerde, bir kisinin yönetiminde, her türlü hukuk kurali ve sinirlamalarinin disinda çalisan, esnek, kolay davranabilen basi bozuk örgüt diye tanimlanmaktadir. çetelerin, önceden zorla para almak, mal ve insan kaçirmak, gibi yasadisi eylemler yapmak amaciyla kuruldugu, çogu kez kanun kaçaklarindan olustugu, günümüzde amaç degistirerek, resmi ve askeri birliklerin, çesitli taktik ve hukuki nedenlerle yapamiyacaklari isleri yapan, yari resmi nitelik kazanmis örgütler oldugu açiklamasini getirmektedirler. devlet güçlerinin büyümesi etkinlesmesinin eski anlamda haydutluk yapan çeteleri ortadan kaldirdigini, uluslararasi eylemler için devletlerin veya çesitli irkçi, dince ve ideolojik gruplarin uyguladigi yöntemler haline geldigini belirtmekte ``devletin tüzel kisiligine karsi suç islemek için olusturulan silahli topluluk'', ``baslica suçlularin çikar ve tehlike ortakligindan dogmus olan koruyucu ve saldirici zümre'' `silahli çete, siddet kullanarak bazi suçlari islemek amaciyla birlesen silahli topluluk'' gibi tanimlar ortaya konmaktadir. türk ceza kanununda tanimi*`her ne biçimde olursa olsun cürüm islemek için örgüt kuranlar'' seklinde tanimlanmaktadir. mafya:mafya, mevcut hukuk kurallarina göre yasaklanan mal ve hizmetleri, is alanlarini yasadisi yollardan, gerektiginde zor kullanma, rüsvet verme veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girme sonucunda bunlari elde ederek büyük kaçançlar saglayan veya mevcut sistemin yasaklanmayan mal ve hizmetlerini yasadisi yollardan zor kullanarak, rüsvet v.s.veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girerek ucusa alip çok pahaliya satmak suretiyle büyük kaçançlar elde etmek için olusturulan aralarinda fonksiyonel isbölümü yapilmis ve hiyerarsik bir yapi olan organize suç örgütüdür. bu suç organizasyonlariin kendi içinde bir yaptirim sistemi mevcuttur. yasaklanan mal ve hizmetler ile ugrastiklarindan, karaparanin aklanmasi sözkonusudur. bu suç organizasyonlariinin esasi suç islemek suretiyle kazanç teminine dayanmaktadir. suç isleme bir meslek olmustur ve süreklilik göstermektedir. faaliyet gösterdigi alanda kisilere karsi siddete basvurmaktadir. belirtilen amaçlara ulasmak için gerektiginde paravan firmalar kurmaktadir. ıs alanlari genellikle, haraç almak, uyusturucu ve silah kaçakçiligi, yasadisi kumar, fuhus sektörünü olusturma ve çalistirma, kamu ihalelerine katilanlari sindirerek ihaleyi istedigi rakama düsürük ve daha pahaliya baskalarina satma,sahte resmi evraklar düzenleme, vergi kaçirma, gibi yasal olmayan islerden olusmaktadir. bu islerin daha rahat yapilabilmesi için sözkonusu suç örgütleri tarafindan bazi kamu görevlilerine çikarlar dagitilarak kosullar kendilerine uygun hale getirilmektedir. bütün bu uygulamalarinin karsisina çikanlari tehdit eder, yaralar, adam öldürür, bu isleri yapabilmek için uluslararasi organizasyonlara girisir, dünyaya açilir. literatürde çete kavrami yerini genis anlamiyla `yasadisi örgütler'', özel anlamiyla da`organize suç örgütleri'' kavramina devretmistir. ortak özellikler, yasadisilik, silahlilik, menfaat saglama ve teskilattir. yasadisi örgüt: ``hukuk kurallarinin öngörmedigi, izin vermedigi bir amaca ulasmak için birden fazla kisinin bir araya gelmeleri, birlikte hareket etmeleri.'' bu tanimdaki yasadisi amaçlara göre örgütler tasnif edilmektedir. siyasi bir amaci sürdürme olan, siddet eylemleri varsa (kaçirmadan-cinayete) amaçla veya bir devleti yikmak için siddet kullanimi varsa terör örgütü olarak tanimlanmaktadir. konumuzla ilgili yasadisi örgütlerin son iki tanimdan biri mafya adi verilen örgütlenme tipi olup; adalet bakanliginca hazirlanan çikar amaçli örgüt suçlari hakkinda kanun tasarisinda, çikar amaçli örgüt: ``dogrudan veya dolayli biçimde bir kurumun, kurulusun veya tesebbüsün denetimini ele geçirmek, ihale, imtiyaz ve ruhsat islemlerinde etkinlik ve denetim elde etmek; ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve esyanin nedretine, fiyatlarin artmasina sebep olmak, kendilerine veya baskalarina haksiz menfaat saglamak; seçimlerde oy temin etmek veya seçimleri engellemek maksadiyla zor veya tehdit uygulamak veya kisileri kendilerine tabi kilmaya zorlamak veya mensuplari arasinda her ne suretle olursa olsun açik veya gizli isbirligi yapmak suretiyle yildirma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suçlar islemek için örgütü kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüte üye olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yildan alti yila kadar agir hapis cezasi verilir.'' seklinde tanimlanmaktadir. çagimizda terörizm ve ekonomik suçluluk yaninda bati ve özellikle ıtalyan hukukunda (mafya tipi örgütlenme) olarak da adlandirilan ``çikar amaçli örgüt suçlulugu'', kamunun baris ve sükununu esasli biçimde ihlal eden, kamu otoritesini çok yakindan mesgul eden, devletleri gerek maddi ceza hukuku gerekse usul hukukuk bakimlarindan yeni ve istisnai kurumlari meydana getirip uygulamaya zorlayan hukuk ihlalleri olarak ortaya çikmis bulunmaktadir. bu sebeple, bati ülkelerinde ve özellikle amerika birlesik devletlerinde organize, örgütlü suçluluk olarak da isimlendirilen örgüt suçlulugunu cezalandirmak ve kisileri bu gibi eylemlerden caydirmak üzere özel kanunlar meydana getirilmekte ve bazi ülkeler suçlarin tanimini genel ceza kanunu içerisinde yapmakta ve usul hükümlerini gene genel ceza yargilamasi usulü kanunlarinin ilgili maddelerine yerlestirmekte veya mükerrer maddeler kullanma yolu tutmaktadirlar. ıcralarinda, çok kere, terörizm suçlarinda oldugu gibi, cebir, siddet, yani zor, tehdit, korkutma ve yildirma yolu tutulan örgütlü suçlar özellikle manevi unsur ve yönelinmis hedef, amaç itibariyle terörizm suçlarindan ayrilmaktadirlar. gerçekten çikar amaçli örgüt suçlarinda hedef, terörizmde oldugu gibi yakin amaç olarak kamu düzenini agir biçimde ihlal ile asil amaçlara ulasma yolunu açmaktan ibaret bulunmayip, haksiz menfaat, çikar elde etmektir. çikari elde etmek üzere örgütlenilmekte ve zor ve tehdit unsurlarini olusturan suçlara basvurmak suretiyle magdurlari yildirip çikar saglanmasina ulasilmaktadir. bu amaç yaninda toplum içinde kanun disi ticareti teskilatlandirarark fuhusu istismar etmek, kadin ticaretini örgütleri için bir tekel haline getirmek, uyusturucu madde trafiginin yönlendirmek ve böylece dünya gençligini korkunç etkisi altina almis bir afetin yayginlasmasini saglamak ve belki de hepsinden kötüsü, birkisim kamu görev ve hizmetlerinin igfal ederek bu gibi kanunsuzluklarin içine alip ortaklari haline getirmek, rüsveti genellestirmek, çikar amaçli suç örgütlerinin kanunsuz ugraslarinin basinda gelmektedir. bazi ülkehlerde bu tür örgütlerin, daha da ileri giderek siyaseti bile yönlendirmeye cür'et ettikleri, kamu görevlilerinin seçimle isbasina geldikleri hallerde, seçimleri türlü yollarla etki altina almaya çalisarak istedikleri kisilerin görevlendirilmeleri hususunda çaba gösterdikleri gözlenmektedir. elde ettikleri çikarlarin büyüklügü nedeniyle bazen suç örgütlerinin ugras alanlarini parselledikleri ve birbirlerinin nüfuz alanlarina müdahale ettikleri, bunun sonucu olarak toplumu son derecede rahatsiz eden silahli mücadelelere giristikleri görülmektedir. böylece nitelikleri hakkinda kisa bilgi arzedilen örgütlü suçlarla genel ceza hukuku ve usulü kurallari ve devletin mutad teskilati ile mücadelenin çok zor oldugu ve hatta bazen imkânsiz bulundugu, yabanci ülkelerin geçirdikleri deneyimler sonucu anlasilmistir. bu suçlarin failleri elde ettikleri büyük çikarlari da kullanarak yaklanmamak için her türlü yola basvurmakta, kollugu çürütmekte, zabitaninin sahibi oldugu bütün teknik araçlarin da fazlasindan yararlanabilmektedirler. bir yazar çikar amaçli örgüt suçlarinda tesbit edilip cezsalandirilabilen fiillerin adeta aysber'in su üstünde kalan kismi oraninda bulundugunu ifade etmektedir. örgüt suçlari üzerinde genis bir arastirmayi yürüten bir alman kriminoloji enstitüsü, almanya da çalisan 31 türk is adamindan hepsinin örgüt suçlarinin magduru olduklarini ve yildirma, tehdit yoluyla adi geçenlerden örgütlerin sürekli olarak haraç aldiklarinini belirlemistir. ıçisleri bakanliginca hazirlanan ``organize suç örgütleri ıle mücadele kanunu tasarisi'' nda organize suç örgütü: ''mensuplari arasinda açik ve gizli isbirligi yapmak, baski, cebir, siddet, tehdit ve benzeri yöntemlerden biri kullanilmak suretiyle korkutarak, yildirarak, sindirerek; kurum, kurulus veya tesebbüslerin yönetim veya denetimlerini ele geçirmek, ihale, imtiyaz, ruhsat ve benzeri faaliyetlerini denetlemek, bu faaliyetlerde etkinlik saglamak, ekonomik faaliyetlerde kartel, tröst yaratmak, serbest piyasa kosullarinda olusan fiyatlari denetleyerek artmasina veya düsmesine sebep olmak, gerçek veya tüzel kisiler arasindaki alacak ve borç iliskilerini düzenlemek, taraflar veya üçüncü sahislar adina para, çek, senet tahsil etmek, ettirmek, borç senedeni, çek imzalattirmak, menkul veya gayrimenkullerini zor kullanarak sattirmak, bagislatmak, hibe ettirmek amaciyla kurulan örgüte mensup olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek örgüt adina veya hesabina hizmet yüklenenlere'' denilmistir. organize suçluluk: münferiden veya topluca, yüksek bir önemi haiz suçlarin belli bir plana göre, birçok kisi tarafindan, uzun veya belirsiz bir süre ile, is bölümü esaslarina göre;

    a) mesleki veya ticari benzeri yapilarin kuhllanilmasi veya,

    b) cebir ya da korutucu diger araçlarin kullanilmasi veya

    c) siyaset, basin, kamu idaresi, adliye ve ekonomi üzerinde etkide bulunarak, kazanç veya güç elde edilmesidir. organize suçlulugu belirleyen yedi karakteristik unsurunu söylece özetleyebiliriz: organize suçluluk, genellikle kanununen yasaklanmis olan ve toplumun bazi kesimlerince talep edilen, yasaklanmis mal ve hizmet ihtiyacini karsilamaktadir. bu nedenle toplumda illegal mal ve hizmetler organize suçluluk tarafindan arzi gerçeklestirilen bir talep olarak ortaya çikmaktadir. organize suçluluk, kazanç ve güç saglamak için fonksiyonel is bölümü ve hiyerarsik bir düzen içinde faaliyet gösteren faillerden olusan bir yapilanma içindedir. bu suçlulugun diger bir özelligi, kisa zamanda ve hizli bir biçimde kazanç saglayabilecek, maliyeti düsük, yakalanma riski az olabilecek alanlari tercih etmesidir. organize suç örgütleri illegal ve legal faaliyetlerini siki bir biçimde baglantilandirmaktadir.

    2- konuyla ılgılı öncekı meclıs arastırma komısyonları raporları

    raporun konu ve kapsamiyla ilgili olmalari sebebiyle daha önce asagida belirtilen türkiye büyük millet meclisi arastirma komisyonlarinca düzenlenen raporlarin özeti ilgililere isik tutmasi amaciyla rapora kaydedilmistir. a. hayali ıhracaat hayali ihracat iddialari

    na arastirmak üzere teskil edilen türkiye büyük millet meclisi hayali ıhracat arastirma komisyonunun (10/5,8 sayili) raporunda: ıhracati tesvik amaciyla alinan hukuki idari ve mali tedbirlerin birçok suistimale yol açtigi ve türk kamuoyunda hayali ihracat denilen olaylari dogurdugu, bunun üretim artislarina yol açmayan dis rekabet sartlarina uymayan ve kisa vadeli kâr gözeten bir yapi gösterdigi vurgulanmistir. hayali ihracatin, ihraç edilen ürünlerin degerinin üzerinde veya gerçekte mal ihracati olmadigi halde, belge üzerinde olmus gibi gösterilerek, gösterilen ihraç degeri üzerinden % 0 pirim alinmak suretiyle gerçeklestirildigi, bu amaçla çok sayida paravan sirket kuruldugu, hayali ihracat yaptigi tesbit edilen firmalar hakkinda bir çok kurum denetim elemanlarinca denetim raporlari düzenlenmesine ragmen, bu raporlarin (346 adet) isleme konulmayarak önce hazine ve dis ticaret müstesarliginda, daha sonra dpt'de uzun süre (16 ay) bekletildigi, eski basbakan turgut özal imzali 12.11.1987 tarihli 38680 sayili talimatla bu konudaki tüm yetkilerin dpt'de toplandigi, bu arada hakkinda olumsuz rapor bulunan firmalara (256 adet) haksiz tesvik ödemelerinin yapildigi, anilan firmalara ödemeler yapildiktan sonra sözkonusu raporlarin isleme konuldugu, konunun dpt, hazine ve dis ticaret müstesarligi, merkez bankasi, maliye ve gümrük bakanligi ve emniyet genel müdürlügü boyutlarinin oldugu, hayali ihracat sonucunda hayali ihracata karisan 256 adet firmadan 143 adet firmanin yapmis oldugu ihracatlarin tamaminin hayali oldugu, 1984- 1990 yillari arasinda hayali ihracat sonucunda sözü edilen firmalara o günkü fiyatlarla 2,5 trilyon lira haksiz yere tesvik ödemesi yapildigi, hazine ve dis ticaret müstesarligi kontrolörlerince bu konuyla ilgili düzenlenen ve suç iddialari

    ni içeren raporlarin ilgili adli mercilere intikal ettirilmeyerek zamanasimina ugratildigi,hayali ihracatin gerçeklestirilmesinde rol oynayan kisiler düsünüldügünde konunun siyasî boyutunun da bulundugu, belirtilmistir. ayrica, sonuç bölümünde ise aynen; ``sonuç olarak ihracat artirmak, bu alanda görülen mevcut tikanikliklari gidermek bahanesiyle 7/10624 sayili bakanlar kurulu kararinda belirtilen esaslari kanunsuz emir ve talimatlarla degistirmeye giden ve bunlarin uygulanmasini saglayarak hazineyi büyük oranda zarara ugratan dönemin birkisim yetkili siyasîleri ve bürokratlari ile sonradan yapilan bütün yasal prosedürden yoksun islemleri 7/11237 ve 7/11509 sayili bakanlar kurulu karariyla yasal hale getirmeye çalisan ihracat islemlerinden sorumlu dönemin bakanlari ile basbakan sorumludur. bundan dolayi bu kisilerin yukarida açiklanan yöndeki iylemlerinin sorusturulmasi ve yargi mercilerinin denetiminden geçirilmesinin gerekli oldugu düsünülmektedir. böylece gelecekte benzer olaylarda devlet parasina göz dikebilecek kisiler ve bunlara destek olacak bürokrat ve siyasîler için caydirici bir etki saglanabilecektir.'' denilmistir.(ek:53)

    b. faili meçhul cinayetler ülkemizin çesitli yörelerinde ıslenmis faili meçhul cinayetler meclis arastirma komisyonunca (10/9) hazirlanan 12.10.1995 tarihli raporda: giris bölümünde, meclis arastirma komisyonlarinin yetkilerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye yeterli olmadigi, genellikle ülkemizde gündemi olusturan bir konu karsisinda bu konularin meclis arastirma komisyonlarinca arastirilmaya çalisildigi, meclisin; arastirma komisyonlari kurararak olaya el koymasi üzerine kamuoyunun beklentiye itildigi, somut bir sonuç görülmek istenildigi, ancak meclis arastirma komisyonlarinin yetkilerinin somut sonuçlari elde etmeye yeterli olmadigi, neticede de; yetki sinirlamalari nedeniyle kamuoyunun ve meclis'in beklentilerine cevap verilemedigi, komisyonlarinin görevinin faili meçhul siyasal cinayetleri isleyen kisileri ortaya çikarmak ve yakalamak olmadigi, meclis arastirma komisyonlarinin hükümeti denetlemek görevini yaptigini, bu konuda hükümetin bir ihmal ve kastinin bulunup bulunmadiginin tesbiti ile alinmasi gereken önlemlerin alinmasini tavsiye etmek oldugu açiklamalarina yer verildikten sonra; raporun devaminda terör eylemleri ve adi nitelikteki eylemler neticesi meydana gelen faili meçhul cinayetlerin faillerinin tesbitinin görev ve yetki alanlarinin disinda oldugu vurgulanarak., faili meçhul cinayetlerin nihai amacinin devleti çalisamaz hale getirmek, toplumda yilginlik ve bezginlik yaratmak ve kargasa ortamindan yararlanmak oldugu belirtilmistir. bu komisyonun görev süresi içersinde ilgili bakanliklardan bildirilen faili meçhul siyasal cinayetler toplam sayisinin 908 oldugu, daha sonra 218 faili meçhul siyasal cinayetin faillerinin bulundugu tesbitine yer verilmistir.devamla, olaganüstü hal bölgesinde, terör olaylari yüzünden göçlerin yasandigi, yasam sartlarinin zorlasmasinin suç oranini arttirdigi ifade edilmistir. vatandasin isçi alimlarinda partizanlikla karsilastigi, bölgeye yapilan atamalarda liyakata dikkat edilmedigi, bunlarin vatandas üzerinde güvensizlik yarattigi, bu bölgede görev yapan kamu görevlilerinin vatandasa iyi mumamele etmedigi, tecrübesiz oldugu; kamu kuruluslari arasinda koordinasyonun bulunmadigi, bölgedeki cezaevlerinin yönetiminin devlet yerine, mahkumlarin elinde oldugu, buralarda rahat ortam bulan örgüt militanlarinin disarida yapilacak eylemleri planladigi ve uygulama emirleri rahatça verdigi, sempatizan olarak cezaevine giren tutuklularin çok iyi siyasî ve askeri egitim almis militan olarak cezaevinden çiktigi, vatandasin sessiz ve çaresiz oldugu, devletin anayasa ile çizilmis yetki ve görev ayrimina ragmen hukuk kurallarini tanimayan ve istedikleri zaman istedikleri kurallari uygulayan kisiler ve kurumlarin bulundugu, devletin içinde oldugu izlenimi edilen birtakim odaklarin devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarinin hakim kilinmasi için devletin otoriteyi ele almasinin zorunlu oldugu, bu yapilmadigi takdirde bu odaklarin devlete hakimiyetlerinin ve hukuka aykiri davranislarinin devam edecegi, hukuk devletlerinde her türlü hukuk disi olusumun fark edildigi anda ortadan kaldirilmasi gerektigi, hukuk devletinin yetkili kuruluslarinin, hukuk disi olusumlarin faaliyetlerinin devam etmesine göz yummalari durumunda bundan hukuk devletinin zarar görecegi, belirtildikten sonra; görülen söz konusu aksakliklar üzerine getirilen önerilerde, yargi organlarinin her açidan bagimsiz ve güvence altinda olmasi ve her türlü tehditlere karsi korunmasi, hukukun üstünlügüne inanan ve hukuk kurallarina bagli yeterli sayida hakim, savci ve güvenlik görevlisinin istihdam edilmesi, emniyet güçleri üzerinde idarenin yeterli denetimi kurmasi, emniyet güçleri içerisinde hukuk disi olusumlara izin verilmemesi, kisi ve kurumlarin hukukun çizdigi çerçeve içerisinde kalmasinin gerekli oldugu, yasadisi faaliyetlerin odak noktasi olan ve sayilari hergün artmasina ragmen teröre karsi yapilan mücadelede etkili olmayan koruculuk sistemine son verilmesi, olaganüstü halin kaldirilmasi,devlet itirafçi iliskisine son verilmesi, polis özel timlerinin kullanim seklinin degistirilmesi, istihbarat hizmetlerinin desteklenmesi (kanunen yetkili birimlere birakilmasi ve bu konudaki karisikligin önlenmesi), polisin faili meçhul cinayetleri önleyecek bir yapida düzenlenmesi, cezaevlerinin islah edilmesi v.b. yönünde çalismalar yapilmasi, tedbirler alinmasi önerilmistir. (ek:54)

    binbasi mehmet emin yurdakul tarafindan tabura alindigina dair ifade verdiklerini, kaybolanlardan bazilarinin da örgüte katildiklarina dair bilgiler oldugunu ve kayiplarla ilgili takipsizlik karari verdigini, hakkari komando tugay komutani tuggeneral tuncay koyuncu da; 22 eylül 1995 tarihinde abdullah canan'in evinin bitisiginde siginak bulundugu ve 5 pkk teröristinin öldürüldügü, abdullah canan'in kayboldugu gün adi geçenin 10.30'da evinden ayrildigini, oysa m.emin yurdakul komutasinda yapilan yol aramasinin 9.30'da bitirildigini, esrar-eroin ticaretinden dolayi öldürülmüs olabilecegini, m.emin yurdakul'un en faal, en mücadeleci basarili bir asker oldugunu ve bu nedenle yurtdisina gönderildigini, b- tabur komutani binbasi m.emin yurdakul bir kisim askerle 27.10.1995 tarihinde yüksekova agaçli'ya giderek köylülerden 73 yasindaki semsettin yurtsever ile 18 yasindaki mogdat özeken ve 13 yasindaki münir saritas'i alarak köyden ayrildigi, daha sonra bilgi alinamadigi, mogdat özeken'in babasi abdullah özeken oglunu sormak için tabura gittiginde oglunun agzindan kan akar vaziyette taburda gördügünü ve tabur komutaninin oglunu 24 saat içeri attigini bildirdigini, öte yandan semsettin yurtsever'in oglu fevzi yurtsever'de komisyon baskanligi'na verdigi 19.03.1997 tarihli dilekçesinde de ayni hususlari dile getirdigi, (ek:

    c- 26 aralik 1995 tarihinde eyüp ve mahir karabeg kardeslerin çukurca'da ılçedeki kahveden çikarden 3 kisi tarafindan 47 plakali beyaz toros steysin bir araba ile kaçirildigi, bu arabanin degisik plakalarla son 4 gündür ılçede görüldügünü, iki kardesin alindigi yerin ılçe emniyet müdürlügü ve jandarma komutanligi'na hayli yakin mesafede oldugu ve cenazelerin narli köyü yakininda bulundugunu ve faili meçhul kaldigini, raporun sonuç bölümünde de; `` yüksekova'da vatandas ile kaymakam, jandarma, polis ve resmi kurumlarin sikintisinin olmadigi, vatandaslarin asil sikayetinin komando taburuna ve özellikle tabur komutani binbasi m.emin yurdakul'a yönelik oldugu, tüm faili meçhul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, bu sahis ılçede kaldigi müddetçe sikintisinin devam edecegi, ılçe kaymakaminin da tabura müdahale edememesinin sorunu agirlastirdigi `` belirtilmistir. (ek:49)

    7-söylemez aılesıyle ılgılı olaylarda tutuklu dr.mehmet sena söylemez ıle emır söylemez ve nazıf yavuz'un ıddıaları:

    a- mehmet sena söylemez'in iddialari

    mus merkez-kirköy nüfusuna kayitli 1961 mus dogumlu, tip doktoru ve genel cerrahi uzmani oldugunu beyan eden ve söylemez çetesi kovusturmasi nedeniyle ümraniye cezaevinde bulunan mehmet sena söylemez tbmm susurluk arastirma komisyonu baskanligi'na gönderdigi 2.12.1996 tarihli dilekçesine ekli 63 sahifelik ifadesinde; kendisi ve mensubu oldugu söylemez ailesinin masumiyetini, kendilerine yapilan suçlamalarin yalan gösterilen belge ve tutanaklarin düzmece oldugunu anlatarak; 1nisan 1994 tarihinde ankara'da isletmekte olduklari (rumors) isimli distotekte, bucak asiretine mensup sultan mehduh bucak, ahmet oynak, vahap akpınar isimli kisilerle aralarinda çikan kavga ve silahli çalistada anilan bucak asiretine mensup (3) kisinin ölmesi kendisi ve bir diger kisinin yaralanmasi ile sonuçlanan olaydan sonra bucak asireti ile hasim haline geldiklerini, pkk'ya karsi savastiklari için devlet kuvvetlerini yanina alan bucak asireti reisi sedat edip bucak'in halen elazig milletvekili olan mehmet agar ile gerek emniyet genel müdürü, gerekse adalet bakani olarak isbirligi yaparak kendilerine karsi birçok komplo ve cinayet tuzagi kurduklarini ifade etmektedir. hatta sedat bucak - mehmet agar birlikteliginin komplolari sonucu zamanin basbakani ve halen anap genel baskani, sayin mesut yilmaz ve ıstanbul emniyet müdürü kemal yazicioglu'nun da kendilerine karsi devletin polis gücünü kanunsuz bir sekilde seferber ettiklerini ve bütün bunlarin sonucunda kendisi ve kardeslerinin tamaminin iftiraya ugratilarak cezaevine konduklarini, iddia etmektedir. (ek:50)

    b- emir söylemez'in ıddialari:

    mus ili kirköy beldesinde mukim emir söylemez mus cumhuriyet bassavciligi kanaliyla tbmm susurluk arastirma komisyon baskanligina sundugu dilekçesinde: `` sedat edip bucak'in kardesleri ve diger aile bireyleri ile giristigi silahli mücadelede, elazig milletvekili mehmet agar'in (emniyet genel müdürü ve adalet bakani oldugu dönemlerde) yardimi ile bazi aile bireylerini öldürttügünü ve akabinde delilleri kararttirdigini'' iddia ederek, bu hususta bazi gazete ve televizyon haberleri ve programlarini delil olarak sunmaktadir.(ek:51)

    c- nazif yavuz'un ıddialari

    emniyet genel müdürlügü bilgi ıslem dairesinde komiser muavini olarak çalismakta iken söylemez çetesı sorusturmasi nedeniyle gözaltina alinan ve tutuklu bulundugu ümraniye cezaevinden tbmm susurluk arastirma komisyonu baskanligina gönderdigi dilekçesinde; `` kendisi hakkindaki iddialari

    n söylemez ailesinden olan ve eskisehirde öldürülen komiser m.nasir söylemez ile olan arkadasligi nedeniyle yapildigini ve kendi masumiyetini ispat için hayat hikayesini anlatarak, geçirdigi sorusturma sirasinda poliste kendisine çesitli iskenceler yapildigini'' iddia etmektedir. (ek:52)

    8- komısyona bılgı verenlerın ıddıaları

    ayrica komisyonumuza davet ettigimiz kisilerin vermis olduklari bilgiler isiginda mehmet eymür,hanefi avci,korkut eken,hüseyin oguz,hasan celal güzel ahmet altintas,senar er,mehmet ali yaprak ve m.hadi özcan'in iddialari

    komisyonumuzca özellikle degerlendirmeye alinmistir. vı- kavramlar ve konuyla ılgılı öncekı meclıs arastırma komısyonu raporları 1- kavramlar raporun içeriginin daha net angilanabilmesi, bazi tanim ve kavramlarin belirlenebilmesini gerektirmektedir. • çete: sözlüklerde, ordu birliklerinden olmayan silahli küçük birlik olarak tanimlanmaktadir. ansiklopedilerde, bir kisinin yönetiminde, her türlü hukuk kurali ve sinirlamalarinin disinda çalisan, esnek, kolay davranabilen basi bozuk örgüt diye tanimlanmaktadir. çetelerin, önceden zorla para almak, mal ve insan kaçirmak, gibi yasadisi eylemler yapmak amaciyla kuruldugu, çogu kez kanun kaçaklarindan olustugu, günümüzde amaç degistirerek, resmi ve askeri birliklerin, çesitli taktik ve hukuki nedenlerle yapamiyacaklari isleri yapan, yari resmi nitelik kazanmis örgütler oldugu açiklamasini getirmektedirler. devlet güçlerinin büyümesi etkinlesmesinin eski anlamda haydutluk yapan çeteleri ortadan kaldirdigini, uluslararasi eylemler için devletlerin veya çesitli irkçi, dince ve ideolojik gruplarin uyguladigi yöntemler haline geldigini belirtmekte ``devletin tüzel kisiligine karsi suç islemek için olusturulan silahli topluluk'', ``baslica suçlularin çikar ve tehlike ortakligindan dogmus olan koruyucu ve saldirici zümre'' `silahli çete, siddet kullanarak bazi suçlari islemek amaciyla birlesen silahli topluluk'' gibi tanimlar ortaya konmaktadir. türk ceza kanununda tanimi*`her ne biçimde olursa olsun cürüm islemek için örgüt kuranlar'' seklinde tanimlanmaktadir. mafya:mafya, mevcut hukuk kurallarina göre yasaklanan mal ve hizmetleri, is alanlarini yasadisi yollardan, gerektiginde zor kullanma, rüsvet verme veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girme sonucunda bunlari elde ederek büyük kaçançlar saglayan veya mevcut sistemin yasaklanmayan mal ve hizmetlerini yasadisi yollardan zor kullanarak, rüsvet v.s.veya ilgili kisilerle çikar iliskisine girerek ucusa alip çok pahaliya satmak suretiyle büyük kaçançlar elde etmek için olusturulan aralarinda fonksiyonel isbölümü yapilmis ve hiyerarsik bir yapi olan organize suç örgütüdür. bu suç organizasyonlariin kendi içinde bir yaptirim sistemi mevcuttur. yasaklanan mal ve hizmetler ile ugrastiklarindan, karaparanin aklanmasi sözkonusudur. bu suç organizasyonlariinin esasi suç islemek suretiyle kazanç teminine dayanmaktadir. suç isleme bir meslek olmustur ve süreklilik göstermektedir. faaliyet gösterdigi alanda kisilere karsi siddete basvurmaktadir. belirtilen amaçlara ulasmak için gerektiginde paravan firmalar kurmaktadir. ıs alanlari genellikle, haraç almak, uyusturucu ve silah kaçakçiligi, yasadisi kumar, fuhus sektörünü olusturma ve çalistirma, kamu ihalelerine katilanlari sindirerek ihaleyi istedigi rakama düsürük ve daha pahaliya baskalarina satma,sahte resmi evraklar düzenleme, vergi kaçirma, gibi yasal olmayan islerden olusmaktadir. bu islerin daha rahat yapilabilmesi için sözkonusu suç örgütleri tarafindan bazi kamu görevlilerine çikarlar dagitilarak kosullar kendilerine uygun hale getirilmektedir. bütün bu uygulamalarinin karsisina çikanlari tehdit eder, yaralar, adam öldürür, bu isleri yapabilmek için uluslararasi organizasyonlara girisir, dünyaya açilir. literatürde çete kavrami yerini genis anlamiyla `yasadisi örgütler'', özel anlamiyla da`organize suç örgütleri'' kavramina devretmistir. ortak özellikler, yasadisilik, silahlilik, menfaat saglama ve teskilattir. yasadisi örgüt: ``hukuk kurallarinin öngörmedigi, izin vermedigi bir amaca ulasmak için birden fazla kisinin bir araya gelmeleri, birlikte hareket etmeleri.'' bu tanimdaki yasadisi amaçlara göre örgütler tasnif edilmektedir. siyasi bir amaci sürdürme olan, siddet eylemleri varsa (kaçirmadan-cinayete) amaçla veya bir devleti yikmak için siddet kullanimi varsa terör örgütü olarak tanimlanmaktadir. konumuzla ilgili yasadisi örgütlerin son iki tanimdan biri mafya adi verilen örgütlenme tipi olup; adalet bakanliginca hazirlanan çikar amaçli örgüt suçlari hakkinda kanun tasarisinda, çikar amaçli örgüt: ``dogrudan veya dolayli biçimde bir kurumun, kurulusun veya tesebbüsün denetimini ele geçirmek, ihale, imtiyaz ve ruhsat islemlerinde etkinlik ve denetim elde etmek; ekonomik faaliyetlerde kartel ve tröst yaratmak, madde ve esyanin nedretine, fiyatlarin artmasina sebep olmak, kendilerine veya baskalarina haksiz menfaat saglamak; seçimlerde oy temin etmek veya seçimleri engellemek maksadiyla zor veya tehdit uygulamak veya kisileri kendilerine tabi kilmaya zorlamak veya mensuplari arasinda her ne suretle olursa olsun açik veya gizli isbirligi yapmak suretiyle yildirma veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suçlar islemek için örgütü kuranlara veya örgütü yönetenlere veya örgüte üye olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yildan alti yila kadar agir hapis cezasi verilir.'' seklinde tanimlanmaktadir. çagimizda terörizm ve ekonomik suçluluk yaninda bati ve özellikle ıtalyan hukukunda (mafya tipi örgütlenme) olarak da adlandirilan ``çikar amaçli örgüt suçlulugu'', kamunun baris ve sükununu esasli biçimde ihlal eden, kamu otoritesini çok yakindan mesgul eden, devletleri gerek maddi ceza hukuku gerekse usul hukukuk bakimlarindan yeni ve istisnai kurumlari meydana getirip uygulamaya zorlayan hukuk ihlalleri olarak ortaya çikmis bulunmaktadir. bu sebeple, bati ülkelerinde ve özellikle amerika birlesik devletlerinde organize, örgütlü suçluluk olarak da isimlendirilen örgüt suçlulugunu cezalandirmak ve kisileri bu gibi eylemlerden caydirmak üzere özel kanunlar meydana getirilmekte ve bazi ülkeler suçlarin tanimini genel ceza kanunu içerisinde yapmakta ve usul hükümlerini gene genel ceza yargilamasi usulü kanunlarinin ilgili maddelerine yerlestirmekte veya mükerrer maddeler kullanma yolu tutmaktadirlar. ıcralarinda, çok kere, terörizm suçlarinda oldugu gibi, cebir, siddet, yani zor, tehdit, korkutma ve yildirma yolu tutulan örgütlü suçlar özellikle manevi unsur ve yönelinmis hedef, amaç itibariyle terörizm suçlarindan ayrilmaktadirlar. gerçekten çikar amaçli örgüt suçlarinda hedef, terörizmde oldugu gibi yakin amaç olarak kamu düzenini agir biçimde ihlal ile asil amaçlara ulasma yolunu açmaktan ibaret bulunmayip, haksiz menfaat, çikar elde etmektir. çikari elde etmek üzere örgütlenilmekte ve zor ve tehdit unsurlarini olusturan suçlara basvurmak suretiyle magdurlari yildirip çikar saglanmasina ulasilmaktadir. bu amaç yaninda toplum içinde kanun disi ticareti teskilatlandirarark fuhusu istismar etmek, kadin ticaretini örgütleri için bir tekel haline getirmek, uyusturucu madde trafiginin yönlendirmek ve böylece dünya gençligini korkunç etkisi altina almis bir afetin yayginlasmasini saglamak ve belki de hepsinden kötüsü, birkisim kamu görev ve hizmetlerinin igfal ederek bu gibi kanunsuzluklarin içine alip ortaklari haline getirmek, rüsveti genellestirmek, çikar amaçli suç örgütlerinin kanunsuz ugraslarinin basinda gelmektedir. bazi ülkehlerde bu tür örgütlerin, daha da ileri giderek siyaseti bile yönlendirmeye cür'et ettikleri, kamu görevlilerinin seçimle isbasina geldikleri hallerde, seçimleri türlü yollarla etki altina almaya çalisarak istedikleri kisilerin görevlendirilmeleri hususunda çaba gösterdikleri gözlenmektedir. elde ettikleri çikarlarin büyüklügü nedeniyle bazen suç örgütlerinin ugras alanlarini parselledikleri ve birbirlerinin nüfuz alanlarina müdahale ettikleri, bunun sonucu olarak toplumu son derecede rahatsiz eden silahli mücadelelere giristikleri görülmektedir. böylece nitelikleri hakkinda kisa bilgi arzedilen örgütlü suçlarla genel ceza hukuku ve usulü kurallari ve devletin mutad teskilati ile mücadelenin çok zor oldugu ve hatta bazen imkânsiz bulundugu, yabanci ülkelerin geçirdikleri deneyimler sonucu anlasilmistir. bu suçlarin failleri elde ettikleri büyük çikarlari da kullanarak yaklanmamak için her türlü yola basvurmakta, kollugu çürütmekte, zabitaninin sahibi oldugu bütün teknik araçlarin da fazlasindan yararlanabilmektedirler. bir yazar çikar amaçli örgüt suçlarinda tesbit edilip cezsalandirilabilen fiillerin adeta aysber'in su üstünde kalan kismi oraninda bulundugunu ifade etmektedir. örgüt suçlari üzerinde genis bir arastirmayi yürüten bir alman kriminoloji enstitüsü, almanya da çalisan 31 türk is adamindan hepsinin örgüt suçlarinin magduru olduklarini ve yildirma, tehdit yoluyla adi geçenlerden örgütlerin sürekli olarak haraç aldiklarinini belirlemistir. ıçisleri bakanliginca hazirlanan ``organize suç örgütleri ıle mücadele kanunu tasarisi'' nda organize suç örgütü: ''mensuplari arasinda açik ve gizli isbirligi yapmak, baski, cebir, siddet, tehdit ve benzeri yöntemlerden biri kullanilmak suretiyle korkutarak, yildirarak, sindirerek; kurum, kurulus veya tesebbüslerin yönetim veya denetimlerini ele geçirmek, ihale, imtiyaz, ruhsat ve benzeri faaliyetlerini denetlemek, bu faaliyetlerde etkinlik saglamak, ekonomik faaliyetlerde kartel, tröst yaratmak, serbest piyasa kosullarinda olusan fiyatlari denetleyerek artmasina veya düsmesine sebep olmak, gerçek veya tüzel kisiler arasindaki alacak ve borç iliskilerini düzenlemek, taraflar veya üçüncü sahislar adina para, çek, senet tahsil etmek, ettirmek, borç senedeni, çek imzalattirmak, menkul veya gayrimenkullerini zor kullanarak sattirmak, bagislatmak, hibe ettirmek amaciyla kurulan örgüte mensup olanlara ya da örgüt adina faaliyette bulunanlara veya bilerek örgüt adina veya hesabina hizmet yüklenenlere'' denilmistir. organize suçluluk: münferiden veya topluca, yüksek bir önemi haiz suçlarin belli bir plana göre, birçok kisi tarafindan, uzun veya belirsiz bir süre ile, is bölümü esaslarina göre;

    a) mesleki veya ticari benzeri yapilarin kuhllanilmasi veya,

    b) cebir ya da korutucu diger araçlarin kullanilmasi veya

    c) siyaset, basin, kamu idaresi, adliye ve ekonomi üzerinde etkide bulunarak, kazanç veya güç elde edilmesidir. organize suçlulugu belirleyen yedi karakteristik unsurunu söylece özetleyebiliriz: organize suçluluk, genellikle kanununen yasaklanmis olan ve toplumun bazi kesimlerince talep edilen, yasaklanmis mal ve hizmet ihtiyacini karsilamaktadir. bu nedenle toplumda illegal mal ve hizmetler organize suçluluk tarafindan arzi gerçeklestirilen bir talep olarak ortaya çikmaktadir. organize suçluluk, kazanç ve güç saglamak için fonksiyonel is bölümü ve hiyerarsik bir düzen içinde faaliyet gösteren faillerden olusan bir yapilanma içindedir. bu suçlulugun diger bir özelligi, kisa zamanda ve hizli bir biçimde kazanç saglayabilecek, maliyeti düsük, yakalanma riski az olabilecek alanlari tercih etmesidir. organize suç örgütleri illegal ve legal faaliyetlerini siki bir biçimde baglantilandirmaktadir. 2- konuyla ılgılı öncekı meclıs arastırma komısyonları raporları raporun konu ve kapsamiyla ilgili olmalari sebebiyle daha önce asagida belirtilen türkiye büyük millet meclisi arastirma komisyonlarinca düzenlenen raporlarin özeti ilgililere isik tutmasi amaciyla rapora kaydedilmistir. a. hayali ıhracaat hayali ihracat iddialarina arastirmak üzere teskil edilen türkiye büyük millet meclisi hayali ıhracat arastirma komisyonunun (10/5,8 sayili) raporunda: ıhracati tesvik amaciyla alinan hukuki idari ve mali tedbirlerin birçok suistimale yol açtigi ve türk kamuoyunda hayali ihracat denilen olaylari dogurdugu, bunun üretim artislarina yol açmayan dis rekabet sartlarina uymayan ve kisa vadeli kâr gözeten bir yapi gösterdigi vurgulanmistir. hayali ihracatin, ihraç edilen ürünlerin degerinin üzerinde veya gerçekte mal ihracati olmadigi halde, belge üzerinde olmus gibi gösterilerek, gösterilen ihraç degeri üzerinden % 0 pirim alinmak suretiyle gerçeklestirildigi, bu amaçla çok sayida paravan sirket kuruldugu, hayali ihracat yaptigi tesbit edilen firmalar hakkinda bir çok kurum denetim elemanlarinca denetim raporlari düzenlenmesine ragmen, bu raporlarin (346 adet) isleme konulmayarak önce hazine ve dis ticaret müstesarliginda, daha sonra dpt'de uzun süre (16 ay) bekletildigi, eski basbakan turgut özal imzali 12.11.1987 tarihli 38680 sayili talimatla bu konudaki tüm yetkilerin dpt'de toplandigi, bu arada hakkinda olumsuz rapor bulunan firmalara (256 adet) haksiz tesvik ödemelerinin yapildigi, anilan firmalara ödemeler yapildiktan sonra sözkonusu raporlarin isleme konuldugu, konunun dpt, hazine ve dis ticaret müstesarligi, merkez bankasi, maliye ve gümrük bakanligi ve emniyet genel müdürlügü boyutlarinin oldugu, hayali ihracat sonucunda hayali ihracata karisan 256 adet firmadan 143 adet firmanin yapmis oldugu ihracatlarin tamaminin hayali oldugu, 1984- 1990 yillari arasinda hayali ihracat sonucunda sözü edilen firmalara o günkü fiyatlarla 2,5 trilyon lira haksiz yere tesvik ödemesi yapildigi, hazine ve dis ticaret müstesarligi kontrolörlerince bu konuyla ilgili düzenlenen ve suç iddialari

    ni içeren raporlarin ilgili adli mercilere intikal ettirilmeyerek zamanasimina ugratildigi,hayali ihracatin gerçeklestirilmesinde rol oynayan kisiler düsünüldügünde konunun siyasî boyutunun da bulundugu, belirtilmistir. ayrica, sonuç bölümünde ise aynen; ``sonuç olarak ihracat artirmak, bu alanda görülen mevcut tikanikliklari gidermek bahanesiyle 7/10624 sayili bakanlar kurulu kararinda belirtilen esaslari kanunsuz emir ve talimatlarla degistirmeye giden ve bunlarin uygulanmasini saglayarak hazineyi büyük oranda zarara ugratan dönemin birkisim yetkili siyasîleri ve bürokratlari ile sonradan yapilan bütün yasal prosedürden yoksun islemleri 7/11237 ve 7/11509 sayili bakanlar kurulu karariyla yasal hale getirmeye çalisan ihracat islemlerinden sorumlu dönemin bakanlari ile basbakan sorumludur. bundan dolayi bu kisilerin yukarida açiklanan yöndeki iylemlerinin sorusturulmasi ve yargi mercilerinin denetiminden geçirilmesinin gerekli oldugu düsünülmektedir. böylece gelecekte benzer olaylarda devlet parasina göz dikebilecek kisiler ve bunlara destek olacak bürokrat ve siyasîler için caydirici bir etki saglanabilecektir.'' denilmistir.(ek:53)

    b. faili meçhul cinayetler ülkemizin çesitli yörelerinde ıslenmis faili meçhul cinayetler meclis arastirma komisyonunca (10/9) hazirlanan 12.10.1995 tarihli raporda: giris bölümünde, meclis arastirma komisyonlarinin yetkilerinin kendilerine verilen görevleri yerine getirmeye yeterli olmadigi, genellikle ülkemizde gündemi olusturan bir konu karsisinda bu konularin meclis arastirma komisyonlarinca arastirilmaya çalisildigi, meclisin; arastirma komisyonlari kurararak olaya el koymasi üzerine kamuoyunun beklentiye itildigi, somut bir sonuç görülmek istenildigi, ancak meclis arastirma komisyonlarinin yetkilerinin somut sonuçlari elde etmeye yeterli olmadigi, neticede de; yetki sinirlamalari nedeniyle kamuoyunun ve meclis'in beklentilerine cevap verilemedigi, komisyonlarinin görevinin faili meçhul siyasal cinayetleri isleyen kisileri ortaya çikarmak ve yakalamak olmadigi, meclis arastirma komisyonlarinin hükümeti denetlemek görevini yaptigini, bu konuda hükümetin bir ihmal ve kastinin bulunup bulunmadiginin tesbiti ile alinmasi gereken önlemlerin alinmasini tavsiye etmek oldugu açiklamalarina yer verildikten sonra; raporun devaminda terör eylemleri ve adi nitelikteki eylemler neticesi meydana gelen faili meçhul cinayetlerin faillerinin tesbitinin görev ve yetki alanlarinin disinda oldugu vurgulanarak., faili meçhul cinayetlerin nihai amacinin devleti çalisamaz hale getirmek, toplumda yilginlik ve bezginlik yaratmak ve kargasa ortamindan yararlanmak oldugu belirtilmistir. bu komisyonun görev süresi içersinde ilgili bakanliklardan bildirilen faili meçhul siyasal cinayetler toplam sayisinin 908 oldugu, daha sonra 218 faili meçhul siyasal cinayetin faillerinin bulundugu tesbitine yer verilmistir.devamla, olaganüstü hal bölgesinde, terör olaylari yüzünden göçlerin yasandigi, yasam sartlarinin zorlasmasinin suç oranini arttirdigi ifade edilmistir. vatandasin isçi alimlarinda partizanlikla karsilastigi, bölgeye yapilan atamalarda liyakata dikkat edilmedigi, bunlarin vatandas üzerinde güvensizlik yarattigi, bu bölgede görev yapan kamu görevlilerinin vatandasa iyi mumamele etmedigi, tecrübesiz oldugu; kamu kuruluslari arasinda koordinasyonun bulunmadigi, bölgedeki cezaevlerinin yönetiminin devlet yerine, mahkumlarin elinde oldugu, buralarda rahat ortam bulan örgüt militanlarinin disarida yapilacak eylemleri planladigi ve uygulama emirleri rahatça verdigi, sempatizan olarak cezaevine giren tutuklularin çok iyi siyasî ve askeri egitim almis militan olarak cezaevinden çiktigi, vatandasin sessiz ve çaresiz oldugu, devletin anayasa ile çizilmis yetki ve görev ayrimina ragmen hukuk kurallarini tanimayan ve istedikleri zaman istedikleri kurallari uygulayan kisiler ve kurumlarin bulundugu, devletin içinde oldugu izlenimi edilen birtakim odaklarin devlet içerisinden temizlenmesi ve hukuk kurallarinin hakim kilinmasi için devletin otoriteyi ele almasinin zorunlu oldugu, bu yapilmadigi takdirde bu odaklarin devlete hakimiyetlerinin ve hukuka aykiri davranislarinin devam edecegi, hukuk devletlerinde her türlü hukuk disi olusumun fark edildigi anda ortadan kaldirilmasi gerektigi, hukuk devletinin yetkili kuruluslarinin, hukuk disi olusumlarin faaliyetlerinin devam etmesine göz yummalari durumunda bundan hukuk devletinin zarar görecegi, belirtildikten sonra; görülen söz konusu aksakliklar üzerine getirilen önerilerde, yargi organlarinin her açidan bagimsiz ve güvence altinda olmasi ve her türlü tehditlere karsi korunmasi, hukukun üstünlügüne inanan ve hukuk kurallarina bagli yeterli sayida hakim, savci ve güvenlik görevlisinin istihdam edilmesi, emniyet güçleri üzerinde idarenin yeterli denetimi kurmasi, emniyet güçleri içerisinde hukuk disi olusumlara izin verilmemesi, kisi ve kurumlarin hukukun çizdigi çerçeve içerisinde kalmasinin gerekli oldugu, yasadisi faaliyetlerin odak noktasi olan ve sayilari hergün artmasina ragmen teröre karsi yapilan mücadelede etkili olmayan koruculuk sistemine son verilmesi, olaganüstü halin kaldirilmasi,devlet itirafçi iliskisine son verilmesi, polis özel timlerinin kullanim seklinin degistirilmesi, istihbarat hizmetlerinin desteklenmesi (kanunen yetkili birimlere birakilmasi ve bu konudaki karisikligin önlenmesi), polisin faili meçhul cinayetleri önleyecek bir yapida düzenlenmesi, cezaevlerinin islah edilmesi v.b. yönünde çalismalar yapilmasi, tedbirler alinmasi önerilmistir. (ek:54)
    ikinci bölüm

    vıı-ınceleme bölümü

    a-susurlukta meydana gelen kaza olayı ve arkasındakı ılıskılerın açıga kavusturulması ıle ılgılı ınceleme

    1- komisyon baskanliginin 7.2.1997 tarih ve 217 sayili yazisi ile abdullah çatlı (mehmet özbay)'in kazadan sonra evinin aranip aranmadigi, arandi ise tutanak örneklerinin gönderilmesinin istenildigi,

    ıstanbul emniyet müdürlügünün 24.2.1997 tarih ve 2509-br-142 sayili yazisi ile 14.1.1997 tarihinde abdullah çatlı'nin evinde 6.no.lu dgm'nin 13.1.1997 tarih ve müteferrik 1997/14 hz:1996/2303 sayili arama kararina dayali olarak arama yapildigi, herhangi bir suç deliline rastlanamadiginin tespit edildiginin 15.1.1997 tarih ve 36 sayili ıstanbul emniyet müdürlügü yazisinda, belirtildigi incelenmistir.(ek:55)

    2- komisyon baskanliginin 17.2.1997 tarih ve 238 sayili yazisiyla; emniyet genel müdürlügüne ısrail tarafindan hibe edilen silahlardan depoda bulunmayan ve kaybolanlarin listesi ile konu hakkinda varsa tahkikat evraklarinin istenildigi, emniyet genel müdürlügünün 13.3.1997 tarih ve 058885 sayili yazisiyla, konu hakkinda ıçisleri bakanligi müfettislerince sorusturma yürütüldügü, tahkikat sonucuna göre düzenlenecek evrakin bilahare gönderileceginin bildirildigi incelenmistir. (ek:56)

    3- komisyon baskanliginin 18.3.1997 tarih ve 298 sayili yazisiyla; susurluk yakinlarinda meydana gelen trafik kazasinda ölen hüseyin kocadag, abdullah çatlı (mehmet özbay, mehmet özbey ve sahin eklı isimleri de dahil olmak üzere) ve gonca us gibi olaya karisanlarin mal varliklariyla ilgili olarak herhangi bir sorusturma yaptirilip, yaptirilmadiginin bildirilmesi istenilmis, maliye bakanligi hesap uzmanlari kurulu baskanliginin 20.3.1997 tarih ve 132 sayili, 25.3.1997 tarih ve 143 sayili yazilarinda; sorulan kisiler hakkinda arastirmalarin yapilmakta oldugu, gerektigi taktirde hesaplar üzerinde inceleme yapilacagini, halen sonuçlanmis herhangi bir arastirma yada inceleme bulunmadiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:57)

    4- komisyon baskanliginin 31.1.1997 tarih ve 195 sayili yazisiyla; ıçisleri bakanligi teftis kurulu baskanligindan ıstanbul ıl'i besiktas ılçe nüfus müdürlügü tarafindan mehmet özbay (abdullah çatlı)'ya verilen z 01-150837 seri numarali sahte nüfus cüzdani verenler ile ilgili olarak yapilan sorusturmaya iliskin raporun örnegi ile ilgili bilgi ve belgenin talep edildigi, ıçisleri bakanligi teftis kurulu baskanliginin 4.2.1997 tarih ve 241-2-11/257-1 sayili yazisinda;ınceleme ve sorusturmanin devam ettiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:58)

    5- komisyon baskanliginin 29.1.1997 tarih ve 187 sayili yazisiyla; emniyet genel müdürlügünden, susurluk kazasi neticesinde ele geçen tüm silahlar hakkinda 26.1.1997 tarih ve 026292 sayili yazi ile bilgi ve belgelerin gönderildiginin belirtildigi ve 11.11.1996 gün ve 3531 sayili daire baskani imzali yazida da a92571 v seri nolu 22 cal. baretta marka tüfegin teskilatin demirbasina kayitli olmadiginin künye kayitlarinin incelenmesinden anlasildigi belirtilmekte, 19.12.1996 gün ve 4016 sayili yazida ise bu silahin bir ısrail sirketi tarafindan türk polis teskilatina hibe olarak gönderilecek malzemeler içerisinde oldugu, gönderilen kisimlarin özel harekat daire baskanligina teslim edildigi, o daireden soruldugunda ise bu silahin kayitlarinda mevcut olmadiginin bildirildiginin görüldügünü,buna göre, son kullanma belgesine istinaden ısrail sirketi tarafindan türk polis teskilatina gönderilen hibe malzemeler içerisinde yer almamakta, yada teslim edilen mezkur silahin hibe malzemeler listesinde yer almasina ragmen, nedeni bilinmeyen bir sekilde teskilat kayitlarinda ve demirbasinda bulunmadigi gibi sonuç ortaya çiktigini, ilgili sirket ile temasa geçilerek konu hakkinda alinacak saglikli bilginin bildirilmesinin istenildigi, emniyet genel müdürlügünün 5.2.1997 tarih ve 034255 sayili yazisiyla; konu hakkinda ıçisleri bakanligi teftis kurulu baskanligi tarafindan sorusturma yürütüldügü, sorusturmanin konusunun silahlarin gümrüge girisi ve gümrükten sonraki akibeti hususunda oldugunu, sorulan hususlarin sorusturma sonuçlandiginda belirleneceginin düsünüldügünün bildirildigi incelenmistir.(ek:59)

    6- komisyon baskanliginin 7.2.1997 tarih ve 216 sayili yazisiyla abdullah çatlı'nin hangi tarihte, hangi suçtan, hangi mahkeme tarafindan tutuklandigi, ısviçre'de hangi suçtan tutuklu bulundugu, hangi tarihte cezaevinden firar ettigi ve varsa hükümlülüklerine dair mahkeme karar örneklerinin emniyet genel müdürlügünden istenildigi, emniyet genel müdürlügünün 28.2.1997 tarih ve 51123-7693/990011 sayili yazisinda; adigeçenin, 23.02.1982 günü ısviçre'nin zürih kentinde milliyet gazetesi genel yayin müdürü abdi ıpekçı'nin öldürülmesinde bu suçu azmettirmek, suçta kullanilan silahi temin etmek, 6136 sayili kanuna muhalefet suçlarindan ``kırmızı bülten'' ile aranan mehmet sener isimli sahisla birlikte; zürih savciliginca çikartilan tevkif müzekkeresine istinaden 03.02.1954 dogumlu mehmet saral adina tanzim edilmis ``sahte pasaport kullanmak'' suçundan yakalandigi ve çatlı'nin 24.02.1982 tarihinde ayni savcilikça saat 14.00'de serbest birakildigi;adi geçenin, fuat koçal ve nevzat bılecan isimli sahislarin da aralarinda bulundugu ve 1984 yilinin nisan ayi ortalarinda ısviçre'ye yaklasik 3 kg. eroin maddesinin sokulmasi olayinin organizatörleri olarak oral çelık ile birlikte hakkinda 06.09.1984 günü bale kantonu savcisi sayin schild tarafindan çikartilan giyabi tevkif müzekkeresine istinaden ısviçre'ye iadeleri amaciyla uluslararasi düzeyde tutuklattirilmak üzere aranmalarina baslandigi, ``uyusturucu madde kaçakçiligi'' suçundan 24.10.1984 günü fransa/paris'de 01.01.1954 reyhanli dogumlu hasan kurtoglu sahte kimligi ile yakalandigi, yedi (7) yil hapis cezasina mahkum edilerek 27.10.1984 tarihinde sante cezaevine konuldugu, sahsin türkiye'de islemis oldugu suça idam cezasi verildigi cihetiyle, fransa'dan ülkemize iadesi için yapilan talebimizin 27.05.1985 tarihinde kabul edilmedigi, 25.11.1988 tarihinde fransa'dan ısviçre'ye iade edildigi, ısviçre ınterpolünden alinan 13.01.1989 tarihli mesajda; uyusturucu suçundan dolayi davasinin anilan ülkede bale asliye ceza mahkemesince görülecegi, çatlı'nin ülkemize iade edilebilmesi için fransa'nin rizasinin alinmasinin zorunlu oldugunu bildirdigi, 19.05.1989 tarihli mesajlarinda da; fransiz makamlarinin daha önceden idam cezasina çarptirilan sahsin türkiye'ye iade edilmesini reddetmesinden bahisle ülkemize iadesinin imkansiz oldugunu ifade ettigi, 27.04.1990 tarihinde ısviçre ınterpol'ünden alinan mesajda ise; çatlı'nin 20.03.1990 tarihinde zug kantonundaki bostadel hapishanesinden bes (5) kisi ile birlikte kaçtiginin belirtildigi, bu mesajdan önce disisleri bakanliginin 10.04.1990 tarihli yazilarinda da; abdullah çatlı'nin sözkonusu hapishaneden iki (2) yugoslav, iki (2) ıtalyan ve 1963 sandikli dogumlu mehmet ve hanim oglu ahmet tanrıkulu isimli türk uyruklu sahisla birlikte kaçtiginin belirtildigi anlasilmistir. diger taraftan, çatlı'nin sözkonusu hükümlülüklerine dair mahkeme kararlari elde mevcut olmayip, adalet ve disisleri bakanliklari kanaliyla temin edilebilecegi hususunun bildirildigi incelenmistir.(ek:60)

    7- komisyon baskanliginin 10.01.1997 tarih ve 130 sayili yazisinda, emniyet genel müdürlügünden mehmet özbey'e ait pasaportlar ile kaç defa yurt disina giris-çikis yapildiginin, bu giris-çiktilarinin hangi seri no'lu pasaportlar ile yapildiginin bunlardan hangisinin abdullah çatli tarafindan kullanildiginin bildirilmesini ve abdullah çatli tarafindan kullanilan yesil pasaportla ilgili tahkikat dosyasinin istenildigi, emniyet genel müdürlügünün 27.01.1997 tarih ve 028038 sayili yazisinda; mehmet özbay'a ait pasaportlar ile kaç defa yurtdisina giris-çikis yapildiginin, bu giris-çikislarin hangi seri numarali pasaportlar ile yapildiginin, bunlardan hangisinin abdullah çatli tarafindan kullanildiginin bildirilmesi ve abdullah çatli tarafindan kullanilan yesil pasaportla ilgili yapilan tahkikata dair dosyanin suretinin gönderilmesi ilgi yaziniz ile istenmistir. 03.11.1996 günü susurluk ılçesi çatalceviz mevkiinde meydana gelen trafik kazasinda ölen ve üzerinde sanliurfa birecik meydan mahallesi nüfusuna kayitli, mevlüt-fatma oglu, 1961 dogumlu mehmet özbay adina düzenlenmis sahte kimlik bulunan, bilahare gerçek kimliginin ahmet ve remziye oglu, 1956 nevsehir dogumlu abdullah çatli oldugu anlasilan sahis hakkinda yapilan arastirma ve incelemede; mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbay'in tr a 245202 seri numarali hususi pasaport ile 8 giris-çikis, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbey'in tr a 776305 seri numarali umuma mahsus pasaport ile 2 giris-çikis, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbey'in tr e 740374 seri numarali umuma mahsus pasapot ile 13 giris-çikis, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbay'in tr e 271320 seri numarali umuma mahsus pasaport ile 7 giris-çikis, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbey'in tr g 873170 seri numarali umuma mahsus pasaport ile 29 giris-çikis, 1961 dogumlu, mehmet özbay'in ıngiliz makamlarinca tanzim edilen b-441537 seri numarali ıngiliz pasaportu ile 23 giris-çikis, 1961 dogumlu mehmet özbay'in 500120981 seri numarali ıngiliz pasaportu ile 27 giris-çikis, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbay'in z-01-150837 seri numarali nüfus hüviyet cüzdani ile 4 giris-çikis, haydar oglu, 1957 dogumlu sahin ekli'nin tr f 282820 seri numarali umuma mahsus pasaport ile 9 giris-çikis olmak üzere toplam 122 giris-çikis yapildigi bilgisayar kayitlarinin sorgulamasindan anlasilmis olup, kronolojik dökümü ekte sunulmustur. bilgisayar kayitlarindan elde edilen ve yukarida seri numaralari belirtilen pasaportlarla ilgili olarak yapilan arsiv arastirmasinda ise; tr a 245202 seri numarali hususi pasaportun, maliye bakanliginin 03.08.1994 gün ve 94/3212 sayili, personel genel müdürlügü daire baskani çetin kivci imzali pasaport talep formuna istinaden (1) kadro dereceli maliye müfettisi sifatiyla mevlüt fatma oglu, sanliurfa birecik meydan mahallesi, cilt no:004/13, sahife no: 631, kütük no:91 üzerine kayitli 16.10.1961 dogumlu mehmet özbay adina bakanligimiz tarafindan tanzim edildigi, tr a 776305, tr b 469147, tr e 271320 ve tr e 740374 seri numarali umuma mahsus pasaportlarin, mevlüt-fatma oglu 16.01.1961 suruç dogumlu, sanliurfa-birecik meydan mahallesi cilt no: 004/13, sayfa no: 91, kütük no: 631 üzerine kayitli mehmet özbay/özbey adina; tr a 776305 seri numarali umuma mahsus pasaportun, 05.06.1986 tarihinde,

    tr b 469147 seri numarali umuma mahsus pasaportun, 08.04.1988 tarihinde, tr e 271320 seri numarali umuma mahsus pasaportun 24.07.1990 tarihinde, tr e 740374 seri numarali umuma mahsus pasaportun 07.05.1992 tarihinde londra baskonsoloslugu tarafindan tanzim edildigi, adi geçen ile ilgili yazismalarda soyadinin özbey veya özbay olarak geçtigi ancak, her ikisinin de ayni sahis oldugu disisleri bakanligindan alinan 20.01.1993 gün ve 302 sayili yazilari ile 24.01.1997 gün ve 239-1024 sayili yazilarindan anlasildigi, tr g 873170 seri numarali umuma mahsus pasaportun ıstanbul valiligince mevlüt ve fatma oglu, sanliurfa birecik meydan mahallesi cilt no: 004/13, sayfa no: 631, kütük no: 91 üzerine kayitli 16.10.1961 suruç dogumlu mehmet özbey isimli bir sahsin londra baskonsoloslugunca tanzim edilen tr e 740374 seri numarali umuma mahsus pasaportunun 59. sayfasinda ``ıngiltere'ye giremez'' kasesi bulundugundan bahisle pasaportunun süresi kadar yenilenmesi talebi üzerine tanzim edildigi, disisleri bakanligindan alinan 20.12.1996 gün ve 7784-14421 sayili yazida ise ankaradaki ıngiltere büyükelçiliginden alinan notadan bahisle, anilan notada yer almamakla beraber ıngiltere büyükelçiliginden sifaen alinan bilgilere göre 16.01.1961 suruç sanliurfa dogumlu mehmet özbay'in bir ıngiliz vatandasiyla evli olup, ıngiltere'de 3 yil ikamet ettikten sonra 04.05.1991 tarihinde ıngiliz vatandasligini kazandigi, adi geçene ıngiltere'nin ıstanbul baskonsoloslugunca 25.07.1991 tarihinden 2001 yilina kadar geçerli b-441537 seri numarali ıngiliz pasaportu düzenlendigi, bilgisayar giris-çikis kayitlarinda 1961 dogumlu mehmet özbay adina görülen 500120981 seri numarali ıngiliz pasaportunun ise zayiinden anilan kisi adina ıngiltere'nin ıstanbul baskonsoloslugunca verildigi, disisleri bakanligi tarafindan ilgili baskonsolosluktan temin edilen sifai bilgilerden anlasildigi, mevlüt oglu, 1961 dogumlu mehmet özbay adina tanzim edilen z-01-150837 seri numarali nüfus hüviyet cüzdaninin 25.04.1994 tarihinde besiktas nüfus müdürlügünce verildigi, tr f 282820 seri numarali umuma mahsus pasaportun, haydar ve fahriye oglu, malatya ıl'i, merkez ılçe, çavusoglu köyü, cilt no. 016/01, sayfa no: 05, kütük no: 08 üzerine kayitli malatya 03.11.1957 dogumlu sahin ekli adina ıstanbul valiligince 16.11.1990 tarihinde 5 yil süreyle geçerli olarak tanzim edildigi, tespit edildigi, yukarida arzedilen bilgi ve belgelerden de anlasilacagi üzere, kimlik bilgileri ayni olan mehmet özbay ile mehmet özbey'in ayni kisiler olup olmadiklarinin tesbiti konusunda yapilan çalismalar sonucunda; mehmet özbay adina tanzim edilen tr a 245202 seri numarali hususi pasaport ile sahin ekli adina tanzim edilen tr f 282820 seri numarali umuma mahsus pasaportun tanziminde ibraz edilen fotograflarin ayni kisiye ait oldugu alinan ekspertiz raporundan anlasildigi, anilan fotografin abdullah çatli'ya ait oldugu, ayrica giris-çikis kayitlarinda mehmet özbay adina kayitli görülen z-01- 150837 seri numarali nüfus hüviyet cüzdani bilgilerinin, mehmet özbay adina tanzim edilen tr a 245202 seri numarali hususi pasaport talep formunda beyan edildigi anlasildigindan, anilan z-01-150837 seri numarali nüfus hüviyet cüzdani ile yapilan giris-çikislarinda abdullah çatli'ya ait oldugu degerlendirilmekte oldugu, disisleri bakanligi tarafindan verilen tr a 245202 seri numarali hususi pasaportla ilgili olarak 06.11.1996 günü baslatilan idari sorusturmayla ilgili tamamlanan tahkikat dosyasinin tasdikli bir sureti ekte gönderildiginin bildirildigi, emniyet genel müdürlügü müfettislerine yapilan 16.12.1996 tarih ve 170 sayili fezlekenin sonuç bölümünde; tahlil bölümünde de ayrintili bir sekilde ifade edildigi üzere, mehmet özbay'a (abdullah çatli) hususi pasaport verilmesine iliskin islemlerde; adli yönden: a) olayda kusurluluklari bulunmadigi belirlenen polis memuru ali ıhsan aslanoglu, polis memuru semra çam ve genel ıdari hizmetli selma yilmaz hakkinda ``men-i muhakeme'' karari alinmasi, b) sube müdürü mehmet koca, olay tarihinde baskomiser olan halen emekli bulunan ömer karaahmetoglu ve polis memuru efrayim aksakal'in pasaport talep formu ile kadro derecesini gösteren yazidaki mühürün ve imzalarin incelenmesi, imza sirkülerindeki imzalarla karsilastirilmasinin yapilmasi, bu islemlerin kurala baglanmasi ve denetimi görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldügünden, haklarinda eylemlerine uyan tck'nun 230'ncu maddesine göre `görevi ıhmal'' fiilinden`lüzum- u muhakeme'' karari verilmesi, disiplin yönünden: a) polis memuru ali ıhsan aslanoglu, polis memuru semra çam ve gıh selma yilmaz hakkinda kusurluluklari bulunmadigindan ve ayrica ceza verme yetkisi de zaman asimina ugradigindan ``ceza tayinine yer olmadigi'' na karar verilmesi, b) sube müdürü mehmet koca, emekli baskomiser ömer karaahmetoglu ve polis memuru efrayim aksakal hakkinda görevlerini ihmalden dolayi emniyet örgütü disiplin tüzügünün 5-a/6 maddesi uyarinca cezalandirilmalari gerekmekte ise de, fiilin islenis tarihi itibariyle (03.08.1994) devlet memurlari kanunu'nun 127. maddesine göre ceza verme yetkisi zaman asimina ugradigindan, ceza tertibine yer olmadigi, ıdari yönden: sube içerisinde pasaport basvurusunun alinmasindan pasaportun ilgiliye teslimine kadar yapilacak hizmetlerin ve göreevlerin taniminin yazili kurallara dayali yapilmasinin, personelin görev ve sorumluluklarini gösteren iç düzenlemelerin yapilmasinin uygun olacaginin teklif edildigi incelenmistir.(ek:61)

    8-yabancilar hudut ıltica dairesinin 5.11.1996 tarih ve 41824-45268/ 45407 sayili bilgi notunda; nevsehir nüfusuna kayitli ahmet ve remziyeoglu 1956 dogumlu abdullah çatli adina;ankara sikiyönetim askeri savciliginin 12.01.1981 gün ve 807040 sayili yurtdisina çikma yasagi (a),ankara cumhuriyet savciliginin 26.6.1986 günü ve 86- 6517 sayili yurtdisina çikma yasagi (a),ankara cumhuriyet savciliginin 18.6.1986 gün ve 86-21617 sayili yurtdisina çikma yasagi (a),nevsehir askerlik subesinin 18.8.1993 gün ve 3626 sayili yakalama kaydi (j),ınterpol daire baskanliginin 7.2.1991 tarih ve 5648 sayili arama kayitlari (h),ankara emniyet müdürlügünün 1.8.1996 gün ve 154792 sayili yakalama kaydi (p) bulundugu incelenmistir.(ek:62)

    9-komisyon baskanliginin 23.1.1997 tarih ve 179 sayili yazisinda;ıstanbul emniyet müdürlügünden; 22.1.1997 tarihinde komisyonda dinlenilen meral çatli'nin ifadesinde, esi abdullah çatli'nin yillarca devletin himayesi ile arandigi halde özellikle ıstanbul da yasadigi, hatta ataköy de büro açtigini, burada faaliyet gösterdiginin emniyet güçlerine ihbar edilmesi üzerine, emniyetin kocasini bu ihbardan haberdar edip, büroya usulen gidilip tutanak tutuldugunu belirtmis oldugundan, bu islemlere dair tahkikat evraklarinin talep edildigi, ıstanbul emniyet müdürlügünün 3.03.1997 tarih ve 67 sayili yazisiyla, sorulan hususlarda ıstanbul emniyet müdürlügüne herhangibir bilginin intikal etmedigi ve islem yapilamadiginin kayitlarin tetkikinden anlasildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:63)

    10- komisyon baskanliginin 23.1.1997 tarih ve 178 sayili yazisinda; merat çatli'nin komisyonca alinan ifadesinde 3.11.1996 tarihinden 15 gün önce evlerinin önündeki otomobillerinin altina bomba konuldugu ve emniyetçe gereken islemin yapildigini belirtmistir. bu islemlere iliskin bilgi ve belgenin gönderilmesi istenilmistir. emniyet müdürlügünün .. ocak 1997 tarih ve 2073/009048 sayili yazisiyla, 22.10.1996 günü saat 7.40 civarinda bakirköy ılçesi senlikköy mahallesi füze sokak no:23 sayili yerin önü kaldirim üzerine kimligi meçhul kisi veya kisilerce bir adet mke yapisi savunma tipi el bombasinin pimi çekilerek birakildigi ancak patlamayan bombanin daha sonra bomba uzmanlarinca imha edildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:64)

    11-resmi gazetenin 25.3.1985 tarih ve 18703 sayili nüshasinda, devlet bakani ahmet karaevlinin 26-27 mart 1985 tarihlerinde yapilacak olan ``tehlikeli atiklarin sinirlarötesi hareketlerini'' konulu uluslararasi ısbirligi konferansina katilmak üzere ısviçre'ye gidecegini, onun dönüsüne kadar devlet bakanliginin abdullah tenekecinin vekillik etmesinin uygun görüldügüne iliskin kararin yayinlandigi incelenmistir.(ek:65)

    12-komisyon baskanliginin maliye bakanligi'ndan telefon ile vaki talebi ile pasaport konusunda yapilan inceleme ve sorusturma olup olmadiginin soruldugu ; maliye bakanligi teftis kurulu baskanliginin 17.02.1997 tarih ve 9 sayili yazisi eki abdullah çatli isimli sahsin mehmet özbay adiyla ve maliye müfettisi ünvani ile hususi pasaport verilmesinin maliye bakanligi müfettislerince düzenlenen 7.02.1997 tarihli inceleme raporunun sonuç bölümünde; 3.11.1996 tarihinde balikesir-susurluk karayolunda meydana gelen trafik kazasinda ölen abdullah çatli'ya mehmet özbay adiyla ve maliye müfettisi unvani ile hususi pasaport verilmesi olayinin maliye bakanligi boyutunun incelenmesi sonucunda; a. bakanligimiz teftis kurulunda görevli müfettislerin hususi pasaport taleplerinin, emniyet genel müdürlügüne önceden gönderilen imza sirkülerinde yer alan personelin imzasi ile teftis kurulu baskanligi araciligi ile yapildigi, b. mehmet özbay adinda bir maliye müfettisi bulunmadigi, c. bakanlik teftis kurulu baskanligi ile hesap uzmanlari kurulu baskanligi disinda kalan bakanligimiz birimlerinin hususi pasaport taleplerinin emniyet genel müdürlügüne personel genel müdürlügü araciligi ile intikal ettirildigi, d. emniyet genel müdürlügünce konuya iliskin yaptirilan sorusturma sonucunda; sube müdürü mehmet koca ile emekli baskomiser ömer karaahmetoglu ve polis memuru efrayim aksakal'in pasaport talep formu ile kadro derecesini gösteren yazidaki mühürün ve imzalarin incelenmesi, imza sirkülerindeki imzalarla karsilastirilmasinin yapilmasi, bu islemlerin kurala baglanmasi ve denetimi görevlerini yerine getirmedikleri sabit görüldügünden, haklarinda eylemlerine uyan tck'nun 230 uncu maddesine göre `görevi ihmal'' fiilinden`lüzum-u muhakeme'' karari verilmesi gerektigi sonucuna varildigi tespit edilmis olup, e. 1.01.1994 - 3.11.1996 tarihleri arasinda bakanligimiz personelinden kimlere hususi pasaport verildigi, baska olaylarin olup olmadiginin tespiti açisindan emniyet genel müdürlügünden istenilmis olmasina ragmen, bu konuda bilgi alinamamistir. f. öte yandan, abdullah çatli'ya mehmet özbay adi ve maliye müfettisi unvani ile hususi pasaport verilmesine esas teskil eden `pasaport talep formu'' ve eki`belge'' deki personel genel müdürlügü daire baskani çetin kivci yerine atilan imzalarin bu kisiye ait olmadigi ve bu belgelerdeki tarih ve sayi numaratörlerinin bakanligimiz personel genel müdürlügü ve bütçe ve mali kontrol genel müdürlügünde kullanilanlara uymadigi, ayrica, raporun 2.7. bölümünde ayrintili olarak açiklandigi üzere bu belgelerin hiç bir sekilde igfal kabiliyetinin de bulunmadigi, g. raporun bir örneginin tbmm.'nin 12.11.1996 tarih ve 472 sayili karari ile; yurtdisi örgütlerin devletle olan baglantilari ile susurluk'ta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan meclis arastirma komisyonuna gönderilmesi gerektigi,sonuç ve kanaatine varildigi incelenmistir.(ek:66)

    13-komisyon baskanliginin 10.01.1997 tarih ve 113 sayili yazisiyla, mehmet özbay (abdullah çatli'ya) verilen silah ruhsatinin tahkikatini yapan polis memuru dinçer sariboga ve baskomiser dogan simsek hakkinda yapmis oldugunu idari tahkikata iliskin dosyanin bir örneginin talep edildigi, emniyet genel müdürlügünün 12.2.1997 tarih ve 96/272-500485 sayili, 28.01.1997 tarih ve 500340, 261-331/97 sayili eki, polis müfettislerince düzenlenen 15.1.1997 tarih ve 1996/812 sayili yazilari ek'i gönderilen sorusturma raporunun sonuç bölümünde yapilan inceleme ve sorusturma neticesinde elde edilen bilgi ve belgelere, saniklarin beyanlarina göre; 1) sanik 39485 sicil sayili baskomiser dogan simsek'in mecidiye polis karakolunun bulundugu adresi mehmet özbay (abdullah çatli) adindaki sahsin ikametgahi olarak gösterdigi ve kasitli olarak gerçek disi rapor vermek suretiyle görevini kötüye kullandigi sübuta erdiginden, a) ıdari yönden: eylemine uyan e.ö.d.t. madde 8/12 ye göre meslekten çikarma cezasi ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu 05.11.1993 tarihinde islediginden 657 sayili devlet memurlari kanunu 127. maddesine göre disiplin cezasi verme yetkisinin zaman asimina ugradigi, b) adli yönden: eylemine uyan tck. 240. maddesine göre görevi kötüye kullanmaktan hakkinda lüzum-u muhakeme karari verilmesi gerektigi, 2) sanik 120600 sicil sayili polis memuru dinçer sariboga'nin görevine iliskin olarak kamu adina kovusturmayi gerektiren bir suçun islendigine tanik oldugu halde ilgili makama bildirmedigi sübuta erdiginden, a) ıdari yönden: eylemine uyan emniyet örgütü disiplin tüzügünün madde 8/14'e göre meslekten çikarma cezasi ile tecziye edilmesi gerekmekte ise de bu suçu 05.11.1993 tarihinde islediginden 657 sayili devlet memurlari kanunu 127. maddesine göre disiplin cezasi verme yetkisinin zamanasimina ugradigi, b) adli yönden: eylemine uyan tck. 235 maddesine göre görevini yaptigi sirada görevine iliskin olarak kamu adina kovusturmayi gerektiren bir suç islendigini ögrenip de ilgili daireye bildirmediginden hakkinda lüzum-u muhakeme karari verilmesi gerektigi, 3) fatih uzunyusuf mahallesi muhtari burhan kocapehlivan'in tck. madde 341 (f.2)'ye göre resmi evrak münderecatinin sihhatini tasdik suretiyle sahtekarlik yapmak suçundan inceleme yapmak üzere fatih kaymakamliginca hakkinda idari sorusturma açilmasi gerektigi, kanaat ve sonucuna varildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:67)

    14- komisyon baskanliginin 10.1.1997 tarih ve 115 sayili yazisiyla; mehmet özbay (abdullah çatli) isimli sahsa verilen nüfus cüzdan sureti ile ilgili olarak, sahte nüfus cüzdani veren besiktas nüfus ıdaresinin bu konudaki islem dosyasinin talep edildigi, ıstanbul nüfus ve vatandaslik müdürlügünün 29.1.1997 tarih ve 945/43 sayili yazisiyla,besiktas kaymakamligi nüfus müdürlügünün 24.1.1997 tarih ve 945-466-557 sayili yazilari ile 25.4.1990 tarihinde verilen 201-150837 seri no'lu nüfus cüzdaninin tanzimine esas dayanak teskil eden belgenin bulunamadigi, o tarihte kullanilan erkeklere ait nüfus cüzdani kayit defterinin ıçisleri bakanligi mülkiye müfettislerince yürütülen sorusturma nedeniyle incelenmek üzere alindigindan, kayda iliskin belge gönderilemediginin bildirildigi incelenmistir.(ek:68)

    15- komisyon baskanliginin 10.1.1997 tarih ve 119 sayili yazisiyla; abdullah çatlı üzerinde çikan uzman kimligi ile ilgili olarak yapilan tahkikat evrakinin ankara cumhuriyet bassavciligindan talep edildigi, ankara cumhuriyet bassavciliginin 27.1.1997 gün ve hz.1996/79643 sayili yazisiyla, uzman kimligi ile ilgili hazirlik tahkikatina iliskin evrakin tümü bilirkisi tetkikati yapilmak üzere adli tip kurumuna gönderildiginden talep gereginin yerine getirilemediginin bildirildigi incelenmistir.(ek:69)

    16- türkiye ticaret sicil gazetesinin 2.10.1992 tarih ve 3127 sayili nüshasinda, baysa ticaret ve gida sanayii, anonim sirketinin kurulusu ile ilgili ilanin yer aldigi, buna göre, ıstanbul ı. ticaret mahkemesinin 24.9.1992 tarih ve e:1992/3924 k:1992/3674 sayili karari ile sirket kurulusunun onandigi, kurucularin ant güven sazak, ahmet baydar, silva sazak, mine baydar ve alper baydar oldugu, sirket amacinin ithalat, ihracaat, pazarlama ve imalat isleri oldugu incelenmistir.(ek:70)

    17- komisyon baskanliginin 17.1.1997 tarihli ve 161 sayili botas genel müdürlügüne yazdigi yazi ile, ahmet baydar ve mehmet özbay (abdullah çatli)'nin ortak oldugu baysa a.s.'nin, ıskenderun'da yapilan ihale ile ilgili bilgi ve belgenin talep edildigi,botas boru hatlari ile petrol tasima anonim sirketinin bila tarih ve bila sayili yazisinda,ırak-türkiye hampetrol boru hatti'nin 1990 yilinda körfez savasi sebebiyle bm karariyla kapatilmasindan sonra botas ceyhan bölge müdürlügünde bulunan petrol depolama tanklari bir program dahilinde bakima alindigi, bu kapsamda 1993 yilinda yapilan bir ihale ile sisteme dahil depolama tanklari hem bakim- onarimlarini yaptirmak hem de tank tabanlarinda olusan petrol çamurunu (sludge) temizletmek maksadiyla güney makına sanayı ve tıcaret ltd. sirketi isimli firmaya ihale edildigi, adi geçen firma tarafindan yapilan uzun süreli çalismalar sonucunda, tank tabanlarinda olusan yaklasik 20.000 ton petrol çamuru (sludge) tanklardan temizlenerek açik toprak havuzlara ve sisteme ait olan ve bos durumda bulunan ballast tankina tasindigi, tank tabanlarindan çikarilan ve sludge (petrol çamuru) olarak isimlendirilen bu tortulasmis maddenin ekonomik açidan pek fazla bir deger ifade etmedigi, anilan malzemenin petrol sektöründe çogu zaman bedelsiz olarak ya da çok düsük fiyatlarla elden çikarilan bir konuma sahip oldugu, bu konuda sektörün diger kuruluslari olan tüpras ve atas rafinerilerinin de benzer uygulamalari yaptigi, bu noktadan hareketle kurumda petrol çamuru temizligi yapan güney makına firmasi adi geçen bu atik maddeyi ton basina 150-200 tl gibi düsük bir bedelle satin alarak tesislerinden tahliye etmek istedigi, botas genel müdürlügü olarak, hem açik toprak havuzlarda depolanan petrol artigi malzemenin yangin ve benzeri tehlikelerini bertaraf etmek, hem de ırak-türkiye boru hatti'nin açilmasi durumunda ihtiyaç olunacak ballast tankinin bosaltilmasini saglamak gayesiyle yukarida tarif edilen bu atik maddeden kurtulma yollarinin arandigi, bu maksatla gümrükler genel müdürlügü, çevre bakanligi ve ilgili diger kuruluslar ile temasa geçildigi, baslangiçta anilan malzemenin gümrük müstesarligi tasfiye ısleri genel müdürlügünce tasfiye edilmesinin gündeme geldigi, daha sonra gerekli çevresel tedbirler alinmak ve lüzumlu gümrük islemlerini tamamlatmak sartiyla sözkonusu atik maddenin botas genel müdürlügü tarafindan elden çikarilmasinin uygun bulundugu, bu gelismeler üzerinde kurulusun adi geçen maddeyi satin alabilecek firmalari bulma arayisina girdigi, bu kapsamda abak isimli ikinci bir firmanin daha adi geçen atik maddeyi ton basina 200 ile 500 tl arasinda bir fiyatla satinalmaya talip oldugu, ayni dönemde baysa a.s. isimli firmanin da 07 mart 1995 tarihli müracaatiyla anilan artik malzemeyi ton basina 10 abd dolari bir fiyatla satin almaya talip oldugu, baysa a.s. firmasinca teklif edilen 10 dolar/ton fiyatin adi geçen tarihlerde sözkonusu atik maddeye verilen en yüksek fiyat ve botas için en uygun teklif oldugu hususlari gözönüne alinarak 09.03.1995 tarihinde baysa a.s. firmasiyla sludge (petrol çamuru) satis sözlesmesi imzalandigi, yapilan sözlesmede her türlü gümrük islemleri, vergiler ve gerekebilecek her türlü yasal yükümlülüklerin anilan firmaca yerine getirileceginin hükme baglandigi, yapilan bu islemin akabinde, daha önce çok düsük fiyat teklifleri veren güney makına sanayı ve abak isimli firmalarin anilan atik madde için daha yüksek fiyatlar verebileceklerini botas'a yazili olarak bildirdikleri, bu gelismeler üzerine botas genel müdürlügünün hem sözkonusu atik maddeden daha fazla gelir elde etmek hem de saglikli bir rekabet ortami olusturmak gayesiyle, baysa a.s. firmasiyla daha önceden yapilmis sludge satis sözlesmesini iptal ettigi, bu islemlerin ardindan genel müdürlügün 29.03.1995 tarih ve 387 sayili olur'u ile kurum üst düzey yetkililerinden olusan 7 kisilik bir açik artirma ihale komisyonu olusturuldugu, kurulan bu komisyonun sözkonusu atik maddeyi o tarihe kadar almaya talip olan her üç firmayi da 29.3.1995 tarihli yazisiyla yapilacak açik artirma ihalesine davet ettigi, 04.04.1995 tarihinde botas genel müdürlügünde yapilan açik arttirma ihalesi sonucunda baysa a.s. firmasinin sözkonusu atik petrol çamurunu ton basina 10 abd dolari fiyatla almaya hak kazandigi, iki tur halinde devam eden açik artirma ihalesinde güney makına sanayı ltd. firmasi ton basina 8 abd dolari, abak firmasi ise ton basina 7 abd dolari fiyatlari teklif ettikleri, daha önceden yüksek fiyat vereceklerini beyan eden her iki firmanin da ihale komisyonuna adi geçen atik maddenin bulundugu tankin içindeki suyun tahliyesi hususu ile botas tarafindan talep edilen teknik emniyet konularinin agirligindan bahisle daha yüksek fiyatlar veremeyeceklerini beyan ettikleri, ılgi yazida bahsi geçen diger mehmet özbay ya da abdullah çatlı isminde bir sahsin adi geçen ihale ile herhangi bir ilgisi bulunmadigi, ayrica gerek ihale öncesi gerekse de ihale safhasinda adi geçen sahsin botas genel müdürlügü ile herhangi bir münasebeti veya temasi da olmadigi, susurluk'ta meydana gelen trafik kazasi sonrasinda adi geçen sahsin botas'tan ihale aldigi yolunda bazi haberlerin birtakim basin organlarinda yer almasi üzerine genel müdürlügümüzce adi geçen konuda ciddi tetkikler yapildigi, bu incelemeler sonucunda mehmet özbay isimli sahsin; botas'da yapilan ihaleden 5-6 ay sonra sözkonusu baysa a.s. firmasina yönetim kurulu üyesi olarak katildiginin ögrenildigi, ancak adi geçen mehmet özbay'in baysa a.s. firmasi yönetim kurulu üyesi olduktan sonra dahi botas ile herhangi bir temasina veya iliskisine rastlanmadigi, yukarida genis olarak tarif edilen petrol çamuru (sludge) tahliye islemlerinin baysa a.s. firmasinca halen yürütülmekte olup, isin son kisimlarina gelindigi, ihale kapsaminda günümüze kadar baysa firmasinca yaklasik olarak 11.000 ton sludge tahliyesi gerçeklestirildigi, bu sonuca göre isin toplam mali hacminin de yaklasik olarak 110.000 (yüzonbin) abd dolari oldugunun bildirildigi incelenmistir.(ek:71)

    18- komisyon baskanliginin 6.1.1997 tarih ve 103 sayili yazisiyla; 960 303 044 453-7, 950 901 023 601-9, 950 117 009 033-6 simkart nolu telefonlarin kimin adina kayitli oldugu, bu telefonlarla 1.1.1996 tarihinden itibaren yapilan görüsmelere ait komputür listesi ile ıstanbul emniyet amirligine ait 2144033 nolu telefonu 25.8.1996 günü saat 12-16 arasinda hangi telefonlarin aradigi hususunda bilgi talep edildigi, türk telekom firmasinin 14.1.1997 tarih ve 2101/84 sayili yazisiyla; anayasanin 22. maddesi, 406 sayili telgraf ve telefon kanununun 20. maddesi, meclis ıçtüzügünün 105. maddesi 3-5 fikralari hükümleri geregince bir sakinca bulun- madigindan simkart numaralarinin sirasiyla hatay ıli payas ılçesinde ikamet eden ali aktekın adina, ankara'nin topraklik'ta ikamet eden osman tosun adina, ıstanbul üsküdar'da ikamet eden hüseyin kocadag adina kayitli bulundugu, 2144033 numarali telefona ait görüsmelerin ve cep telefonlarinin hangi telefonlarla arandigina iliskin hususun teknik imkansizliklar nedeniyle mümkün olamadiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:37)

    19- komisyon baskanliginin ıçisleri bakanligina gönderdigi 29.11.1996 tarih ve 4 sayili yazisiyla, jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügü tarafindan mafya- yasadisi örgütler ile devlet iliskileri ve baglantilari, ayrica susurluk'ta meydana gelen kaza olayi ve arkasindaki iliskiler konusunda rapor hazirlanmissa da bunlarin ve varsa belgelerinin incelenmek üzere komisyona gönderilmesinin talep edildigi, jandarma genel komutanliginin 6.12.1996 tarih ve 217053 sayili yazisiyla, balikesir-susurluk ılçesi bursa karayolunun 13 ncü km.de, 03 kasim 1996 günü saat 17.00 siralarinda, ıstanbul emniyet müdür yardimcisi hüseyin kocadag'in kullandigi 06 ac 600 plakali mercedes otomobilin bir kamyona arkadan çarpmasi sonucu meydana gelen kazada; emniyet müdür yardimcisi hüseyin kocadag, abdullah çatlı, gonca us öldügü, dyp sanliurfa milletvekili sedat edip bucak yaralandigi, kaza yapan otomobilde; (2) adet mp-5 mk. tabanca, (5) adet tabanca, (2) adet susturucu, (281) adet muhtelif tabanca fisegi, (3) adet sahte kimlik belgesi, çok az miktarda kahverenkli toz madde ve naylon poset parçasinda toz bulasigi madde bulundugu, olaya baslangiçta susurluk cumhuriyet bassavciliginca el konulmus olup, dosya bilahare ıstanbul dgm. bassavciligina devredildigi, ıstanbul dgm bassavciliginca araçta bulunan silah ve iki maddenin j.gn.k.ligi kriminal laboratuvarinda incelenmesi istendigi, elde edilen sonuçlar ilgili savciliga gönderildigi, ankara cumhuriyet bassavciliginca mehmet özbay adina düzenlenmis silah tasima belgesinin incelenmesi j.gn.k.ligi kriminal laboratuvarindan talep edildigi, elde edilecek sonuçlarin ilgili savciliga gönderilecegi,yukarida belirtilen hususlardan baska j.gn.k.liginda bilgi bulunmadiginin bildirildigi,emniyet genel müdürlügünün 9.12.1996 tarih ve 2694-96 sayili yazisiyla; emniyet genel müdürlügünce 6.11.1996 tarih ve 96/272 sayili talimat yazisiyla susurluk ılçesinde meydana gelen kaza olayinda, emniyet müdürü hüseyin kocadag'in olayin tümü üzerinde degerlendirilerek, gereken inceleme, arastirma ve sorusturmanin yapilmasinin istenildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:72)

    20- komisyon baskanliginin 10.1.1997 tarih ve 112 sayili yazisinda, emniyet genel müdürlügünden susurluk kazasinda bulunan ruhsatsiz silahlarla ilgili mensei tespitinin yapilip yapilmadiginin, yapildi ise sonucunun, ayrica bu silahlardan hariç ısrail'den hangi cins silahlarin hibe olarak alindiginin bildirilmesinin istenildigi, emniyet genel müdürlügünün 26.1.1997 tarih ve 026292 sayili yazisi ve eklerinde, susurluk ılçesinde kaza yapan araçta ele geçen tüm silahlar ile ilgili bilgiler ve ısrail'den hibe olarak alinan silahlara ait ilgili daire tarafindan hazirlanan dökümanlarin liste halinde gönderildigi, bunlardan a 92571 u seri numarali 22 kalibre ıtalyan yapimi baretta marka tabancanin ocak 1994 tarihinde yapilan bir anlasmayla bir ısrail sirketi tarafindan türk polis teskilatina satildiginin ısrail ınterpolünce bildirildigi, ancak, emniyet genel müdürlügü silah kuvve kayitlarinda mevcut olmadigi, ırak yapimi, tariq marka 9 mm çapli 930647 seri numarali tabancanin seri fabrikasyon numarasi silinip tek tek bu seri numarasi vurulmus oldugu için üretici fabrikadan satim yeri hakkinda cevap almanin mümkün görülmedigi., mp-5 marka 9 mm çapli 21995 ve c 48952 seri numarali yari makinali tabancalarin ise menseilerinin tespitine iliskin olarak konu, 14.2.1997 tarih ve 038646 sayili yazi ile aynen bildirildigi, buna göre; mp-5 marka silahlarin ıngiltere'de üretildigi, bunlardan c 49952 seri numarali silahin 1985 yilinda kuveyt'e satildigi, mp-5 marka 21995 seri nolu silahin ise 1980 yilinda yugoslavya'ya satildiginin, ıngiliz ınterpolünden alinan yazilardan anlasildigi, bu bilgilerin ilgili ülkeler nezdinde de alinarak detayli bilgilerle takviye edileceginin bildirildigi, ısrail'den bugüne kadar 8.12.1993 tarih ve 31862 sayili yazida belirtilen; 10 adet ruger kisa tüfek 0.22 lr, 10 adet baretta tabanca cal:22, 8 adet remington model 870 av tüfegi,5000 adet``oo'' buchshot kovan, 5000 adet lock-buster av tüfegi kovani, 100 adet uzı yari mak.tab.7 (sarjörü),100 adet 9 mm tabanca, 4 adet magnum 300 mac millan tüfegi,10000 adet magnum 300 fisegi, 5000 adet cal. 50 fisegi alindigi, bunlarla ilgili olarak 19.2.1996 tarih ve 4016 sayili yazida açiklandigi üzere son kullanici belgesindeki 10 ayri kalem malzemeden bir kisminin gönderildigi ve kullanici olan özel harekat daire baskanligina orijinal ambalajli olarak teslim edildigi, kurulan muayene ve kabul komisyonunca kabulünün yapildigi ve ayniyatinin kesilerek 15.11.1994 tarihinde kuvve kayitlarinin alindigi, 23.12.1993-15.6.1994 tarihleri arasinda da, 100 adet 5,56 mm galli tüfek, 20 adet 7,62 mm galli tüfek, 100 adet 9 mm jeriko 028 otomatik tabanca, 60 adet 9 mm jeriko 94/15 otomatik tabanca, 100 adet 9 mm mini uzi otomatik tabanca, 90 adet 9 mm mikro uzi otomatik tabanca, 40 adet 9 mm uzi seyyar dipçikli tabanca, 50 adet 9 mm uzi sabit dipçikli tabancanin ısrail hospro firmasi tarafindan hibe ve bedelsiz olarak emniyet teskilatina gönderildigi, tamaminin özel harekat daire baskanliginin taleplerine dayali olarak tesellüm belgesi ile bu daireye zimmetle teslim edildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:73)

    21- komisyon baskanliginin 29.11.1996 tarih ve 3 sayili yazisinda; adalet bakanligindan, susurluk cumhuriyet savciligindaki tahkikat dosyasi ile dava açilmis ise dava dosyasinin, ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili dosyanin, söylemezler çetesi ile ilgili dosyanin, 1978 yilindaki bahçelievler katliami dosyasinin, abdi ıpekçı'nin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarinin ilgili cumhuriyet savciliklari ve mahkemelerden, ayrica susurluk'ta meydana gelen kaza üzerine, ıstanbul dgm ve cumhuriyet savciligindaki sorusturma dosyasinin, ankara cumhuriyet bassavciligindaki tahkikat dosyalarinin komisyona gönderilmesinin talep edildigi, adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayili yazisi ekinde gönderilen dosyalarda; susurluk cumhuriyet savciliginin 12.11.1996 tarih ve hz:1996/949 e:1996/407 ıddianame: 1996/145 sayili iddianamesinde; hüseyin kocadag, abdullah çatlı (mehmet özbay) ve gonca us isimli kisilerin ölü, sedat edip bucak'in yarali, hasan gökçe isimli sahsin sanik oldugu, suçun 3.11.1996 tarihinde islendigi, olay tarihinde sürücü hüseyin kocadag yönetimindeki sedat bucak'a ait 06 ac 600 plakali mercedes marka otomobil ile ızmir ılinden, ıstanbul ıline dogru seyir halinde iken; ılçenin uçakyolu mevkii 53. km.ye geldiginde sol taraftaki benzinlikten çikis yaparak bursa istikametine (ayni istikamete) gitmek isteyen hasan gökçe yönetimindeki 20 rc 721 plakali ford kamyona sag arka yan taraftan çarparak ölümlü ve yaralamali trafik kazasi meydana geldigi, kaza neticesinde 06 ac 600 plakali mercedes otomobilin sürücüsü hüseyin kocadag, ayni araçta bulunan abdullah çatlı ve gonca us isimli sahislar öldügü, otomobilin sag ön koltugunda bulunan milletvekili sedat bucak hayati tehlike geçirecek sekilde yaralandigi, sanigin yargilanmasinin yapilarak eylemine uyan; tck.nun 455/2, son, 40,2918 sayili yasanin 119. maddeleri geregince cezalandirilmasina karar verilmesi kamu adina talep ve iddia olundugu, sahislarda ve araçta elde edilen silah ve kimliklere iliskin olarak evrakin tefrik edilecegi ve fezleke ile yetkili cumhuriyet bassavciliklarina gönderileceginin kararlastirildigi, susurluk cumhuriyet savciliginin hz. 1996/961,963,964 fezleke: 1996/ sayili ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciligina gönderilen fezlekede; 3.11.1996 tarihinde sorumluluk bölgesi içinde meydana gelen trafik kazasi ile ilgili olarak, olay yerine giden jandarma yetkililerine, kazaya karisan mercedes otomobilde iki adet mp-5 otomatik tabanca, bes adet çesitli marka veçapta tabanca ile bunlara ait iki adet susturucu, toplam onüç adet jarsör ve mermilerin ele geçirildigini, olay yerinde kesif yapildigi, bilirkisi raporu ve olay yeri krokisi ile kaza yapan araçlarin durumlarinin fotografla tespit edildigi, ölenlerin üzerlerinde yapilan incelemede, ölen hüseyin kocadag üzerinde emniyet genel müdürlügüne ait polis kimligi, banka kartlari, sigorta karti ile gazete kagidina sarili olarak 0,33 cm. kahverengi renkli niteligi belirsiz toz madde, 19.050 bin lira para, nüfus cüzdani ve sürücü belgesi, ölen abdullah çatlı'nin (mehmet özbay) üzerinde, mehmet özbay adina düzenlenmis sürücü belgesi, silah tasima ruhsati, silah tasima izin belgesi, kartvizit, baysa ticaret adina düzenlenmis fatura bilgi karti, viza karti, yapi kredi karti, barclay kart, bir adet telefon karti, ıstanbul ticaret odasi üyelik karti, bir adet üzerinde beyaz toz tanecigi bulunan naylon poset, 44 milyon 500 bin lira, 29 adet 100'lük abd dolari, yüzelli dolar, 305 alman marki, ölen gonca us'un üzerinde, sürücü belgesi, çesitli fotograflar, gözlük çerçevesi, sol ayaginda 24 cm. uzunlukta altin zincir çiktigi, basin yayin organlarinin yayinlari ile otomobilde ele geçen silahlar, mermiler ve esyalar ile ölen sahislar üzerindeki esya ve belgelerin degerlendirilmesinde, ayrica mehmet özbay kimlikli sahsin gerçekte abdullah çatlı isimli sahis oldugu ve 18 yildir arandigindan, sahislarin birarada bulunmasi, çesitli silahlar ve sahte belgelerin mevcudiyeti ile tck.nun 313. maddesine muhalefet suçunu olusturacagi, bu suçun da devlet güvenlik mahkemesi yetkisi ve görevi içinde oldugunun anlasilmasi nedeniyle fezleke düzenlenerek, hazirlik evraki ve diger malzemelerin ıstanbul dgm. bassavciligina gönderildigi, trafik kazasi ile ilgili olarak hz/1996/949 sayili sorusturmanin devam etmekte oldugu, hususlarinin fezlekede yer aldigi incelenmistir. (ek:74)

    22- susurluk cumhuriyet bassavciliginin 7.11.1996 tarih ve hz: 1996/962 , e: 1996/20 sayili yetkisizlik kararinda; 3.11.1996 tarihinde meydana gelen kaza olayinda abdullah çatlı olarak yakinlarinca da teshis edilen sahsin üzerinde mehmet özbay adina düzenlenmis sürücü belgesi, çesitli bankalara ait kredi kartlari, ticaret odasi üye karti, silah tasima ruhsati ve silah tasima izin belgesi çiktigi, silah tasima izin belgesinin emniyet genel müdürlügünce düzenlendiginin anlasilmasi üzerine, suç yeri itibariyle savciligin yetkisizligine ve geregi için yetkili ve görevli ankara cumhuriyet bassavciligina gönderilmesine karar verildigi, susurluk cumhuriyet savciliginin 7.11.1996 tarih ve hz: 1996/949 sayili tefrik kararinda; 3.11.1996 tarihinde meydana gelen trafik kazasinda; trafik kazasi olayi, diger olaylar da ayni olmakla, 1996/949 sayisi üzerinden yürütülmesine, abdullah çatlı üzerinde çikan ehliyetname, silah tasima ruhsati ve banka kayitlarinin düzenlenme yerleri ıstanbul ıli olmakla, diger evraklardan ayrilarak, tefrik edilerek hazirligin hz: 1996/961 sayisi üzerinden yürütülmesine, abdullah çatlı üzerinden çikan silah tasima izin belgesinin düzenlenis itibari ile farkli olmasi nedeniyle tefrik edilerek hz: 1996/962 sayili üzerinden yürütülmesine, araçta bulunan çesitli evsaftaki silah, mermi ve jarsörler hakkindaki sorusturmanin saglikli yürütülmesi için tefrik edilerek hz. 1996/963 no. üzerinden yürütülmesine,

    ölen abdullah çatlı (mehmet özbay) üzerinde çikan küçük naylon posetteki beyaz toz bulasigi ve ölen hüseyin kocadag'in cüzdani içinden çikan 0,33 cm. kahverengi toz hakkindaki evrakin tefrik edilerek hz: 1996/964 no. üzerinden yürütülmesine, karar verildigi incelenmistir.(ek:75)

    23-komisyon baskanliginin 29.11.1996 tarih ve 3 sayili yazisinda; adalet bakanligindan, susurluk cumhuriyet savciligindaki tahkikat dosyasi ile dava açilmis ise dava dosyasinin, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili dosyanin, söylemezler çetesi ile ilgili dosyanin, 1978 yilindaki bahçelievler katliami dosyasinin, abdi ıpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarinin ilgili cumhuriyet savciliklari ve mahkemelerden, ayrica susurlukta meydana gelen kaza üzerine, ıstanbul dgm ve cumhuhuriyet savciligindaki sorusturma dosyasinin, ankara cumhuriyet bassavciligindaki tahkikat dosyalarinin komisyona gönderilmesinin talep edildigi, adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayili yazisi eki dosyalardan mehmet özbay'a ait 1996/1136 sayili silah tasima dosyasinda;mehmet çakir vekili nihat yanik'in 28.3.1995 tarihli dilekçe ile 9 mm. baretta marka l 53461 z seri nolu silahin mehmet özbay'a hibe etmek için dilekçe ile ıstanbul valiligine müracaat edildigi, mehmet özbay'in 28.03.1995 tarihli dilekçesi ile mehmet çakir'a ait silah hibe yoluyla almak istedigini, bir dilekçe ile ıstaanbul valiligine müracaat ettigi, emniyet genel müdürlügünün 14.11.1991 tarih ve 62159/69 sayili makam onayinda;emniyet genel müdürü'nün teklifinde, mehmet çakir'in talebi üzerine yaptirilan tahkikatta, hayatinin harici ve ciddi tehlikeye maruz kaldigina dair herhangibir belge ve bilginin mevcut olmadigini, silah satin aldirilarak tasima ruhsati verilip verilmeyecegi hususunun bakanlik makaminin taktirine birakildigi, tasima ruhsati verilip verilmeyecegi makaminin tensiplerine arz edildigi, ıçisleri bakanligi tarafindan da tasinan ruhsata verilmesi için onay verildigi, ankara valiliginin 5.11.1991 tarih ve 285525 sayili yazisi ile tabancan ve mermi alabilmesi için düzenleme yapildigi, ankara valiliginin 4.2.1994 tarih ve 147762 sayili onayi ile, 31.12.1995 tarihine kadar tasima ruhsati verilmesinin valilikçe onaylandigi, ıstanbul valiliginin 14.6.1994 tarih ve 11782 sayili yazisi ile mehmet özbaya isimli sahsin can güvenliginden bahisle mke'den silah satin aldirilarak tabaancaanin ruhsati verilmesini talep ettiginden bahisle tasima ruhsati verilip verilmemesi hususunun soruldugu, emniyet genel müdürlügünün teklifinde ıstanbul ıl'inden 1961 dogumlu mehmet özbay isimli sahislarin hayatlari harici ve ciddi tehlikeye maruz kaldigindan bahisle silah tasima izni verilmesinin istenmesi üzerine yaptirilan tahkikatta hayatlarinin tehlikede olduguna dair herhangibir belge ve bilgi bulunmadigini, yönetmeligin 7/a maddesine göre silah tasima izni verilip verilmeyecegi hususunu onaya arz ettigi 4.7.1994 tarihli bakan onayi ile tasima ruhsati verilmesinin uygun görüldügü, ıstanbul valiliginin 25.3.1996 tarih ve 11782 sayili valilik onayi ile de 4.7.1999 tarihine kadar tasima ruhsatinin verilmesi için onay verildigi incelenmistir. (ek:76)

    24-komisyon baskanliginin 29.11.1996 tarih ve 3 sayili yazisinda; adalet bakanligindan, susurluk cumhuriyet savciligindaki tahkikat dosyasi ile dava açilmis ise dava dosyasinin, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili dosyanin, söylemezler çetesi ile ilgili dosyanin, 1978 yilindaki bahçelievler katliami dosyasinin, abdi ıpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarinin ilgili cumhuriyet savciliklari ve mahkemelerden,ayrica susurlukta meydana gelen kaza üzerine, ıstanbul dgm ve cumhuhuriyet savciligindaki sorusturma dosyasinin, ankara cumhuriyet bassavciligindaki tahkikat dosyalarinin komisyona gönderilmesinin talep edildigi, adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayili yazisi eki ``ideolojik amaçla 7 kisiyi öldürmek'' suçu ile ilgili dosyada; ankara 3. agir ceza mahkemesinin 26.12.1996 tarih ve e: 1990/44 k: 1995/278 savcilik:1986/6517 sayili gerekçeli kararinda; ıddia, savunma, ankara 4. kolordu komutanligi nezdinde kurulan sikiyönetim ı numarali askeri mahkemesinin 1984/55 esas numarali dava dosyasi içerigi, yeminli tanik ve katilanlarin anlatimlari ile dosyadaki diger tüm kanitlarin objektif ve kül halinde degerlendirilmesinden bahçelievler 15. sokak no:56/2'deki evde oturan maktüller serdar alten, hürcan gürses, efraim ezgin, osman nuri uzunlar, latif can, salih gevenci, faruk ersan'in olay günü evlerine baskin yapilarak ellerinin arkadan baglandigi ve eter koklatilmak suretiyle bayiltiklari maktüllerden salih gevenci ile faruk ersan'in bir abrabaya konularak eskisehir yoluna götürülüp orada baslaarina kursun sikilmak suretiyle öldürüldükleri, daha sonra evde kalan maktüllerden osman nuri uzunlar'in bogularaka, hürcan gürses, efraim ezgin, latif can ve serdar alten'inde bas ve gögüs kisimlarina tabanca ile ates edilerek maktüller hürcan gürses, latif can ve efraim ezgin'in evlerinde öldürüldükleri, serdar alten'in ise agir yarali olarak hastaneye kaldirilmasini müteakip 17.10.1978 tarihinde hastanede ölmesi suretiyle 7 kisinin katledilmis olduklari semiha üstündag adindaki tanigin yolda tesadüfen gördügü iki genç arasindaki konusmalarinda birinin digerine `tamam mi'' diye soru sormasi üzerine ötekinin`5-6-2 tamam reis'' seklinde cevap vermesi ve bu gördüklerini bir aile toplantisinda polis memuru recep okay'a anlatmasi, katliam olayinin gerçeklestigi ev numarasinin 56/2 olmasi nedeniyle recep okay'in öldürülme hadisesi ile ilgili o gençlerin aralarindaki konusmalari irtibatlandirarak durumu mesai arkadasi selami ünal'a bildirdigi, selami ünal'inda recep okay'dan aldigi bilgileri ankara emniyeti 2.subesinde katliam olayini sorusturmakla görevli komiser dürüst oktay'a anlatmasini müteakip semiha üstündag'a fotograflar göstermek suretiyle o konusan sahislardan birinin duran demirkiran oldugunu saptamasi, duram demirkiran'in ise bahçelievler bölgesinde ülkücü görüsün ileri gelenlerinden olmasi nedeniyle gözaltina alinarak yapilan sorgulamasinda olayda adres tesbiti ve gözcülük yaptigini, yakinda ömer özcan'in oldugunu söyledikden sonra sorusturma derinlestirilmis saniklar haluk kirci, ahmet ercüment gedikli, ömer özcan, duran demirkiran, ibrahim çiftçi, ömer yavuz haciömeroglu, abidin sahiner, mehmet kundakci ve kadir temir haklarinda ankara sikiyönetim komutanligi askeri savciliginin 30.7.1979 gün 1979/597 esas, 1979/1061 iddianame sayili iddianemesi ile kamu davasi açilmistir. adi geçen mahkemece yapilan yargilama sonucunda 19 aralik 1985 gün 1984/55 esas ve 1985/311 karar numarali ilamla `` ıbrahim çiftçi, ömer yavuz haciömeroglu, abidin sahiner, mehmet kundakçi ve kadir temir'in beraatlerine, saniklar duran demirkiran ile ömer özcan'in tcy,'sinin 149/2, 65/3 ve 59. maddeleri geregince 12'ser yil 6'sar ay agir hapis cezasi ile sanik ahmet ercüment gedikli'nin ömür boyu agir para cezasi ile ve sanik haluk kirci'nin ise idam cezasi ile cezalandirilmalarina karar verilmis ve karar temyiz edildikten sonra yargitay'dan geçip sikiyönetim mahkemesince yeni bastanhüküm kurularak enson ankara 1 numarali askeri mahkemesinin 17.06.1988 gün 1987/44 esas 1988/101 karar numarali ilami ile kesinlesmistir. saniklar mahmut korkmaz, bünyamin adanali, abdullah çatli, ünal osmanagaoglu, kadri kürsat poyrak ve mahmut korkmaz haklarinda giyabi tutuklu olmalari nedeniyle dosyanin tefrik edildigi daha sonra bu saniklar hakkinda kamu davasi açilarak saniklar abdullah çatli, ünal osmanagaoglu bünyamin adanali, kadri kürsat poyrat ve mahmut korkmaz ile ilgili davanin mahkememizin 1990/44 esas numarali dosyasinda görüldügü, bir kisim taniklar ve mahkum olan saniklarin olaya bünyamin adanali'ninda katildigi yolunda hazirlikda anlatimda bulunmalarina ragmen mahkememizde dinlenilen bu saniklar ve taniklar bünyamin adanali'nin olaya katildigini görmediklerini ve duymadiklarini hazirlikda yapilan sorgulama sirasinda baski ve iskence altinda kaldiklarini ve yazilan tutanaklarin kendilerine okutulmadan imzalatilmis oldugunu beyan etmislerdir, saniklar abdullah çatli, ünal osman agaoglu, kadri kürsat poyraz ve mahmut korkmaz giyaben tutuklanmalarina ragmen bugüne kadar yakalanamadiklari için bunlar hakkindaki yargilama ile ilgili islemler tefrik edilmek suretiyle baska bir dosyada esas açilip oraya kaydi yapildiktan sonra o dosyada yürütülmesine karar verilmistir. yukarida anlatildigi üzere, sanik bünyamin adanali üzerine atilan suçu islemedigini olay yerine ugramadigini, olay tarihinde erzurum'da oldugunu savunmus ve bu savunmalari mahkememizce dinlenen taniklar mesut nabi adanali ve hasan fehmi adanali tarafindan dogrulandigi gibi olayda yargilanip cezalandirilan ve cezasini çektikden sonra çikan duran demirkiran'da sanik bünyamin adanali'nin olaya katilmadigini, bünyamin adanali'yi birkez gördügünü ve kendisininde olaya katilmamasina ragmen baski ve iskence sonucunda hazirlikda suçu üzerine aldigini söylemistir. sanik hakkinda cezalandirilma yoluna gidilebilmek için kesin, inanadirici ve yeterli kanitin elde edilmis olmasi gerekmektedir. olayda sanik bünyamin adanali hakkinda üzerine atilan suçtan hükümlülügünü gerektirir derecede yeterli, inandirici ve kesin kanit elde edilemedigi gibi mahkememizce süpheye varilmis ve süphe sanik lehine uygulanir genel kuralida gözönüne alinmak suretiyle sanik bünyamin adanali'nin 7 kisiyi katletmek suçundan beraatine karar verilmesi yoluna gidilmistir. mahkeme üyesi kerim talu ise sanik bünyamin adanali'nin cezalandirilmasi yolunda dosyada yeterli kanit bulundugunu ileri sürerek çogunluk görüsüne karsi çikmis ve karsi oy kullanmistir.gerekçesi yukarida anlatildigi üzere: h ü k ü m: 1- suçu isledigine dair dosyada hükümlülügünü gerektirir derecede yeterli, inandirici ve kesin kanit elde edilemediginden süphe sanik lehine uygulanir genel kuralida gözönüne alinarak sanik bünyamin adanalinin ideolojik amaçla 7 kisiyi öldürmek suçundan beraatine, üye kerim talu'nun bu sanigin mahkumiyeti gerekir yolundaki karsi oyuyla 2- saniklar abdullah çatli ünal osman agaoglu, kadri kürsat poyraz ve mahmut korkmaz'in yargilanmalari ile ilgili evraklarin bu dosyadan ayrilarak baska bir dosyaya konulup yeni verilecek esas üzerinden adi geçen saniklar hakkindaki yargilamaya devam etmesine, 3- saniklar abdullah çatli, ünal osman agaoglu, kadri kürsat poyraaz ve mahmut korkmaz'in giyabi tutukluluk durumlarinin devamina, 4- sanik bünyamin adanali'nin serbest birakilmasina, baska bir suçtan tutuklu veya hükümlü degil ise derhal saliverilmesi için ankara cumhuriyet bassavciligina yazi yazilmasina, katilanlar ve katilanlar vekilleri ile saniklar abdullah çatli, ünal osman agaoglu, kadri kürsat poyraz ve mahmut korkmaz'in yokluklarinda sanik bünyamin adanali ile bu sanik vekili av, yalçin kasaroglunun yüzlerine karsi isteme aykiri ve yargitay yolu açik olmak üzere 26.12.1995 günü açik ve oyçokluguyla verilen karar yöntemine uygun bir sekilde okundu ve anlatildi ``seklinde karar verildigi incelenmistir.(ek:77)

    25- komisyon baskanliginin 29.11.1996 tarih ve 3 sayili yazisinda; adalet bakanligindan, susurluk cumhuriyet savciligindaki tahkikat dosyasi ile dava açilmis ise dava dosyasinin, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili dosyanin, söylemezler çetesi ile ilgili dosyanin, 1978 yilindaki bahçelievler katliami dosyasinin, abdi ıpekçinin öldürülmesi ile ilgili dava dosyalarinin ilgili cumhuriyet savciliklari ve mahkemelerden, ayrica susurlukta meydana gelen kaza üzerine, ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi ve cumhuriyet savciligindaki sorusturma dosyasinin, ankara cumhuriyet bassavciligindaki tahkikat dosyalarinin komisyona gönderilmesinin talep edildigi, adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügünün 13.12.1996 tarih ve 031114 sayili yazisi eki dosyada; mehmet özbay ile ilgili sürücü belgesi ve iliskin islemlerde; ılkokul diplomasinin 21.5.1973 tarih ve 829 no'lu oldugu iyi derece ile meydan köyü ılkokulundan mezun oldugunu gösterdigi, 18.05.1990 tarihinde motorlu tasit sürücü kursuna müracaat ederek kayit defterinin 979 numaraasina kaydedildigi, 18.12.1990 tarihinde trafik tescil sube müdürlügüne müracaat ederek ve motorlu tasit sürücü sertifikasini ibraz ederek sürücü belgesi talep edildigi, 18.12.1990 tarihinde 63241 sayili belge düzenlenerek, ilgisine verildigi incelenmistir.(ek:78)

    26- komisyon baskanliginin 10.01.1997 tarih ve 121 sayili yazisiyla; bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 14.1.1997 tarih ve muh: 1997/43 sayili yazisi ve eki belgelerde, bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 20.4.1992 tarih ve hzr.1992/8718 e:1992/5177 ıd: 1992/2596 sayili iddianamesi ile 26.2.1992 tarihinde atatürk hava limanindan yurt disina çikarken görevliler tarafindan yapilan kontrollarda sahin ekli isimli sahsin belçika makamlarinca düzenlenmis pasaportun tamamen sahte oldugunun ekspertiz raporunda da belirtildigi gibi igfal kaabiliyetini haiz oldugu, sanigin üzerine atilan suçu isledigi sanik itirafi ve tüm evrak kapsamindan anlasildigi gerekçesiyle bakirköy asliye ceza mahkemesine dava açildigi,davanin 26.12.1996 tarihi itibariyla 1992-405 sayili davanin devam ettigi incelenmistir.(ek:79)

    27- komisyon baskanliginin 3.2.1997 tarih ve 202 sayili yazisiyla; ankara cumhuriyet bassavciligina 6.1.1997 tarih ve 103 sayili komisyon baskanligi yazisi ile türk telekom genel müdürlügünden istenen bilgilerin verilmediginden bahisle kanuna aykiri davranisa giren ve bu suretle komisyonun görev yapmasini engellemekten bahisle gereken cezai kovusturmanin açilmasinin talep edildigi, ankara cumhuriyet bassavciliginin 25.2.1997 tarih ve hz: 1997/10691 sayili karari ile genel müdürlük sorumlulari hakkinda mahkemeye sevklerine yeter delil bulunamadigi gerekçesiyle takipsizlik karari verildigi incelenmistir.(ek:37)

    28- komisyon baskanliginin 10.1.1997 tarih ve 116 sayili yazisiyla; ıstanbul cumhuriyet bassavciligindan haluk kırcı isimli sahsin ıstanbul asayis sube müdürlügünden gözaltinda iken kaçma olayi ile ilgili olarak yapilan tahkikat ve yargilamalara iliskin belgelerin talep edildigi,ıstanbul cumhuriyet savciliginin 8.4.1996 tarih ve hz: 1996/11011 büro: 1996/171 sayili ek takipsizlik kararinda; ``küçükçekmece cumhuriyet bassavciliginin 1995/1054 sayili ilami ile aranan ankara 1 no'lu sikiyönetim komutanligi askeri mahkemesinin 1986/68 esas, 1987/19 sayili karari ile 7 kez idam cezasina hükümlü sükrü oglu, 1958 dogumlu haluk kırcı isimli sahsin emniyetçe yakalandigi, küçükçekmece cumhuriyet bassavciliginin 1.2.1996 tarih ve 105 sayili yazilari ile hükümlünün ilamlar gelene kadar emniyet nezarethanesinde tutulmasi istenilmesine ragmen, yukarida açik hüviyeti yazili asayis subesi eski müdürü sedat demır'in suç tarihinde infaz bürosundaki görevlilere baski yaparak hükümlü haluk kırcı'nin kaçmasini kolaylastirdigi iddia edilmekle, delillerin degerlendirilmesi üst görevli mahkemeye ait olmak üzere sanik hakkinda müsnet suçtan kamu davasi ikame olundu'' karar verildigi incelenmistir.(ek:80)

    29- ıstanbul cumhuriyet savciliginin 8.4.1996 tarih ve hz: 1996/11011 büro: 1996/171 ıddia: 1996/63 e: 1996/3525 sayili iddianameyle; sanik emniyet asayis sube müdürlügü ınfaz bürosunda görevli komiser servet atan, polis memurlari cevat yanar ve nihat demıray haklarinda kamu davasi açilmasinin talep edildigi ıstanbul 7. asliye ceza mahkemesinin 9.7.1996 tarih ve e: 1996/347 k: 1996/830 c.savcisi: 1996/5617 sayili karari ile; ``yapilan yargilamaya, toplanan delillere ve tüm dosya kapsamina nazaran saniklarin müsnet suçu isledikleri hususunda kusurlarinin bulunmadigini, çalistiklari asayis sube müdürlügüne dört kontrollü dis kapidan geçilmek suretiyle girildigi, etrafta ayrica tel örgülerinin de bulundugu, giren ve çikan her sahsin kontrol edildigi, ayrica çikan sahislarin hangi birimden çiktii tesbit edildikten sonra telefonla o kisimdan teyit aldiktan sonra birakildiklari, bu durum muvacehesinde komiser servet atan'in vve polis memuru nihat demıray'in firar sirasinda olay yerinde bulunmamalari nedeniyle kendilerine hiçbir kusur izafe edilemeyecegi hususunun disinda o sirada kalabalik odada tek basina bulunan ayni zamanda devamli gelen telefona bakan sanik cevat yanar'in da olayin meydana gelisinde bir kusur veya kastinin bulunamayacagi, zira firar eden sahis odadan çiksa bile bu kadar önemle korunan bir binadan dis kapiya çikincaya kadar bir yerde takilmasinin gerektigi, dilayisi ile sanigin bir an dikkatsizligi ile bu olayin husule gelemeyecegi neticesine varildigindan saniklarin müsnet suçtan beraatlerine karar verilmesi hak ve nesafet kaidelerine uygun görülmüstür.''saniklarin müsnet suçtan beraatlerine, seklinde karar verildigi incelenmistir.(ek:80)

    30- ıstanbul cumhuriyet savciliginin 23.12.1996 tarih ve 1996/877 sayili yazisinda; hürriyet gazetesinde çikan haberin yeni delil ihtiva ettiginden bahisle 8.4.1996 tarih ve hz. 1996/11011 büro: 1996/171 sayili ek takipsizlik kararinin kaldirilarak, yeni hazirlik numarasi verilmesinin ıstanbul cumhuriyet bassavciligindan talep edildigi, ıstanbul cumhuriyet savciliginin 23.12.1996 tarih ve hz: 1996/57583 büro: 1996/877 ıddia: 1996/224 e: 1996/1466 sayili iddianame ile ıstanbul 6. agir ceza mahkemesi baskanligina asayis eski sube müdürü sedat demır hakkinda; ``ankara 1 no'lu sikiyönetim komutanligi askeri mahkemesinden verilen 1996/68 esas, 1987/198 esas sayili karari ile 7 kez idam cezasina hükümlü haluk kırcı isimli sahsin firarina sebebeyit vermek suçundan haklarinda ıstanbul asliye ceza mahkemesine kamu davasi açilan saniklar cevat yanar, servet atan ve nihat demıray'a hükümlüyü nezarete koymamalari hususunda talimat verdigine dair hakkinda dava açilmasini gerektirir delil ve emareye rastlanmadigindan müsnet suçtan sanik hakkinda takibat icrasina yer olmadigina,'' kamu davasi açilmasinin talep edildigi, davanin halen ıstanbul 6. agir ceza mahkemesinde 1997/8 sayi ile davanin devam ettigi, incelenmistir.(ek: 80)

    31- komisyon baskanliginin 18.3.1997 tarih ve 293 sayili yazisinda; ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciligindan ıbrahim sahin ve 3 özel harekat sube müdürlügü mensubu hakkinda düzenlenen iddianamenin talep edildigi, ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin 18.3.1997 tarih ve 1997/561 sayili yazisi, eki iddianamede; emniyet genel müdürlügü özel harekat dairesi eski baskani ıbrahim sahin, polis memurlari ayhan çarkin, ercan ersoy, oguz yorulmaz, enver ulu, mustafa altinok, abdülgani kizilkaya, ziya bandirmalioglu ayhan akça, mehmet korkut eken'in sanik oldugu, suç tarihinin 1993-1996 yillarini kapsadigi, suçun ``cürüm islemek için silahli tesekkül olusturmak, hakkinda tevkif ve yakalama müzekkeresi bulunan kisileri yetkili merciilere haber vermemek'' oldugu, 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen trafik kazasinda, ayni otomobil içerisinde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in birlikte bulunmalari, o tarihten itibaren, türkiye gündeminde bas sirayi alarak bugüne kadar süregelen tartismalarin en önemli konusunu teskil etmistir. 12.11.1996 tarihinde sayin cumhurbaskani ile bir görüsme yapan, anavatan partisi sayin genel baskaninin ... bazi devlet görevlilerinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karistiklarini, devlet tarafindan aranan bazi silahli eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafindan kullanildigini ... ifade etmesi sebebiyle sayin cumhurbaskani 13 kasim 1996 tarihli mektupla bu bilgileri sayin basbakana intikal ettirmislerdir. bu mektupta özetle ``.. emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir... bu dairenin bazi elemanlari uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi islere karismaktadir. ö.lütfü topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir. asiret reisi devleti kullanmaktadir. devlette görevli bazi kisilerin özel harekat daire baskani ıbrahim sahin'den talimat aldiklari ve bunun ıçısleri bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir.'' seklinde iddia edilen hususlara yer vermislerdir. bu iddialar nazara alinarak basbakanlik teftis kurulu baskanligi, ıçisleri bakanligi ve emniyet genel müdürlügü teftis kurullari tarafindan arastirmalar yapilmistir. ayrica, türkiye büyük millet meclisinde'de bu konularla ilgili bir arastirma komisyonu teskil edilerek arastirmalar sürdürülmüstür. bu bilgilerin ve arastirmalarin yaninda ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca da hazirlik tahkikati yapilarak yukarida izah edilen olaylar ayri ayri tahkik edilmis ve toplanan deliller ve delillere istinaden olusan kanaat iddianamenin muhtelif bölümlerinde ayrintili olarak izah ve ifade edilmistir. türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurtdisinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak ınterpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, abdullah çatli'nin gerçek kimligi bilinerek, uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 nul 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi ıst.emn.müd. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, ıstanbul'da bulunduklari ilk günde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in gizlenen bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. bu durum adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel harekat daire baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle emniyet genel müdürlügünde kuvve kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, emniyet genel müdürlügünün cevabi yazilarinda izah edilememistir. ancak, belirtilen tarihlerde özel harekat daire baskan vekili olan ıbrahim sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçenlere intikal ettirildigi kanaati olusmustur. abdullah çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler ve özellikle silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlar düzenlenerek, bu belgelerle devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan bu kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. ömer lütfi topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe abdullah çatli'nin parmak izi bulunmus ve abdullah çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. öldürülen ömer lütfi topal ıstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. sami hostan ve ali fevzi bir isimli sahislarda ömer lütfi topal'in ıstanbuldaki bir kumarhanesinin ortaklaridir. bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (ayhan çarkin, ercan .ersoy, oguz yorulmaz) birlikte ömer lütfi topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünde gözaltinda bulunduklari sirada daha ilk saatlerden itibaren sedat edip bucak ıstanbul ıl emniyet müdürüne defalarca telefon açarak bu kisileri gözaltindan kurtarmaya ve arastirmanin genisletilmesini engellemeye yönelik girisimlerde bulunmustur, arastirmanin 1. günü henüz tamamlandiginda ise, ıbrahim sahin'in bizzat ıstanbul'a gelmesi henüz tamamlandiginda ise, ıbrahim sahin'in bizzat ıstanbul'a gelmesi ile bu kisiler apar topar ıstanbul emniyet müdürlügünden ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmüs ve orada kisaca ifadeleri alinip yüzeysel bir inceleme ile yasal olmayan bir uygulama ile serbest birakilmislardir. bu kisilerin acele olarak ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmeleri, özel timler hakkinda kamuoyunda olumsuz kanaat olusmasini önlemek olarak izah edilmeye çalisilmistir. ancak, bu kisilerden ikisi sivil sahistir, özel timlerle iliskileri yoktur. diger polis memurlarinin ise önceki tarihlerde özel harekat dairesi ile iliskileri zaten kesilmistir. kaldiki, bu tür uygulamanin mutad olmadigi bizzat ıstanbul ıl emniyet müdürünün ifadesinde belirtilmistir. söyleki; emniyet amiri, baskomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde ıstanbul emniyet müdürlügünde gözaltina alinarak sorgulamalari yapildigi halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldiklarini iddia etmislerdir.) emniyet genel müdürlügü veya ıçisleri bakanliginin bu kisiler hakkinda yapilan islemler ile herhangi bir sekilde ilgilenmedikleri ve ayrica emniyet genel müdürlügü nezdinde de herhangi bir arastirmaya kalkismadiklari, zaten bu olayda emniyet genel müdürü'nün de devre disi birakildigi ve kendisine herhangi bir bilgi verilmedigi anlasilmistir. bunlarin disinda, ö.lütfi topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle gözaltina alinan bu üç polis memuru (mustafa altinok, enver ulu ve ömer kaplan isimli polis memurlari ile birlikte) ö.lütfü topal'in öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, sedat etip bucak'a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmalari saglanmistir. (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadigi ve bir kisim islemlerdeki usulsüzlükler basbakanlik teftis kurulu raporunda ve yukaridaki ilgili bölümlerde izah edilmistir.) ö.lütfü topal'in öldürülmesine istirak ettigi somut delillerle saptanan abdullah çatli ile bu olayin zanlilari olarak gözaltina alinan ve ayni zamanda ortaklari olan sami hostan ve ali fevzi bir ile, sedat edip bucak ve onun yukarida isimleri yazili korumalari, uzun süreden beri tanismaktadirlar ve sik sik biraraya gelmektedir. keza, bu kisilerin hepsi ıbrahim sahin ile de tanismakta ve onlarla da iliskili bulunmaktadirlar. ö.l.topal'in öldürüldügü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrica bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, abdullah çatli, sedat edip bucak, sami hostan, ali fevzi bir ve sedat edip bucak'in korumalari arasinda yogun ve dikkat çekici sekilde telefon görüsmeleri yapildigi tesbit edilmistir. (telefon görüsmelerinin detaylari yukarida ayrintili olarak izal edilmistir.) yine, olayin vukuu buldugu tarihe yakin zamanlarda abdullah çatli, sami hostan, ali fevzi bir ve s.edip bucak'in korumalari, siverek'te s.e.bucak'in ikametgahinda toplanmislardir. (fotograflarla ilgili bölümde izah edilmistir.)

    adi geçen bu kisilerin böyle bir olay etrafinda yogun görüsme, beraberlik ve dayanisma içerisinde bulunmalari, özel kasitla hareket ettikleri kanaatini olusturmaktadir. tarik ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgili bölümde izah edildigi üzere; tarik ümit'in kayboldugu gün, en son görüstügü kisiler ıbrahim sahin'in uzun süredir yaninda bulunan ve görev iliskilerinin disinda daha ileri özel iliskiler içerisinde olduklari anlasilan polis memurlari ayhan akça ve ziya bandirmalioglu'dur. ayhan akça ve ziya bandirmalioglu'nun tarik ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette arastirma yapan jan.astsubay ahmet altuntas'a ıbrahim sahin yasal olmayan bir sekilde müdahale ederek arastirmanin sürdürülmesini önlemistir. bu olayda yine abdullah çatli, sami hostan, haluk kirci, ıbrahim sahin, ayhan akça, ziya bandirmalioglu ve ayhan çarkin'in isimleri geçmektedir. tarik ümit'in kaybolmasi olayinda bu kisilerle iliskiyi tesbit eden mıt konturterör merkez yöneticisi mehmet eymür, tarik ümit'in abdullah çatli ve adamlari tarafindan kaçirildigini ve sorgulandigini ifade ederek durumu özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahin'e intikal ettirmistir. bu isimler ve bildirim karsisinda ıbrahim sahin'in davranislari, bu olayda abdullah çatli'nin varligi ve adi geçen diger kisilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi oldugunu göstermistir. ayhan akça ve ziya bandirmalioglu'nun çocuklarinin ıstanbul'da bir gazinoda 03.09.1995 tarihinde yapilan sünnet dügününde, dosyada mübrez davetiye ve fotograflarda da görülecegi üzere, abdullah çatli, ıbrahim sahin ve iddianamede adi geçen polis memurlari saniklarin birlikte olduklari görülmektedir. ayrica, bizzat ziya bandirmalioglu'nun ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi.. cumhuriyet bassavciliginda sanik olarak alinan ifadesinde, haluk kirci'nin da orada bulundugu ve onlarla birlikte olduklari anlasilmistir. bu dügünün kirveligini abdullah çatli (mehmet özbay sahte kimligi ile) ve ıbrahim sahin birlikte üstlenmislerdir. yine ziya bandirmalioglu'nun ifadesine göre kirvelik görevi ankara'da sedat edip bucak'in yazihanesinde kararlastirilmistir. sünnet dügününde bulunan sanatçinin basina yansiyan beyanlarina göre bu dügün için kendisine 400 milyon lira ücret ödenmistir, ayrica salon masraflari olarak da 300 milyon lira üzerinde para ödenmistir. ziya bandirmalioglu'nun ifade ettigi üzere, yaklasik 700-800 milyon lira tutarindaki dügün masraflarinin tamami abdullah çatli tarafindan karsilanmistir. 1995 tarihi itibariyle, 700-800 milyon tl. tutarindaki dügün masraflarinin abdullah çatli tarafindan karsilanmis olmasi ve en üst düzeyde bir emniyet görevlisinin bu sahis ile ayni dügünde kirveligi üstlenmis bulunmalari, bu kisiler arasindaki mutad arkadaslik iliskileri ile izah ve kabul etmek mümkün bulunmamaktadir. aksine, bu kisiler arasindaki büyük menfaat iliskileri bulundugunu göstermektedir. ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginda sanik olarak ifadesi alinan ziya bandirmalioglu, müsnet suçlardan tutuklanmasi üzerine henüz cezaevine gönderilmeden, sevk islemleri yapildigi sirada 27.01.1997 tarihinde ıstanbul dgm. binasindan firar etmistir. ayrica, ıbrahim sahin'in koruma görevlisi olan ayhan akça'nin, yurtdisinda uyusturucudan elde edilen parayi ülkeye getirdigi sirada yakalanan dilek örnek hakkinda ıst.dgm.'ne açilan davada da sanik bulundugu yukarida ayrica izah edilmistir. emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskan vekili olarak görevli bulunan hanefi avci ve milli ıstihbarat teskilati kontrterör merkez yöneticisi mehmet eymür'ün ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciligindaki ifadeleri ile teyid ettikleri (bu ifadelerinde türkiye büyük millet meclisi susurluk arastirma komisyonunda verdikleri ifadeleri de aynen tekrar etmislerdir) ve dosyada mevcut bilgi, belge ve delillere göre: yasadisi bölücü terör örgütlerine destek veren kisilerle hukuki yollarla mücadele edebilmek imkani bulunmadigini düsünen bir kisim görevliler tarafindan baska yöntemler aranmaya baslanmistir. bu düsünce ile emniyet, mıt ve jandarma teskilatlarinda bazi görevliler tarafindan bu istikamette çalismalar baslatilmistir. (mıt ve jandarma hakkindaki iddialara iliskin ifadeler ankara dgm. cumhuriyet bassavciligina, güneydogu anadolu bölgesindeki olaylara iliskin ifadeler diyarbakir dgm.cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir.). emniyet genel müdürlügü ve özel harekat dairesinde bazi üstdüzey görevliler ve yine özel harekat dairesinde görev yapmis birkisim polis memurlari ile, bu görevliler tarafindan önceki tarihlerden beri bilinen ve taninan ancak, muhtelif suçlari sebebiyle giyabi tutuklu olarak aranan bir kisim sivil kisilerden olusan tesekkül meydana getirilerek terör örgütlerine destek saglandigini düsündükleri kisilere yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunulmustur. bir süre sonra, bu tesekkülün eylem yapacaklari hedef veya eylemlerini hakli gösterecekleri sebep bulunmadigi görülmekle beraber, olusturulan bu guruplar dagilmamis aksine, bir kisim siyasetçi ve kumarhane isletmecisinin de katilimi ile, kisisel çikarlar saglamaya yönelik eylemler yaptiklari ifade edilmistir. nitekim, susurluk ılçesi civarinda meydana gelen malum trafik kazasinda birarada bulunan kisiler, bunlarin yanlarinda tasidiklari silahlar ve belgeler ile bu kisilerin, iddianamede isimleri zikredilen diger kisilerle iliskilerinin boyutlari ve yine yukarida izah ve ifade edilen bir kisim olaylar bir bütün olarak degerlendirildiginde, susurluk kazasinda birarada bulunan kisilerin yukarida ifade edilen sekilde, yasadisi eylemlerinden birinin daha hazirlik hareketlerine basladiklarini göstermektedir. bu tesekkülde yer alan sahislarin kisilikleri, görev alanlari ve ülkedeki etkinlikleri nazara alindiginda (saniklardan korkut eken'in beyaninda da belirttigi üzere) tesekkülün eylemlerinin yetkili ve görevli merciiler tarafindan artik kontrol edilemez boyutlara ulastigi görülmüstür. ancak, susurluk kazasi ile, bu tesekkül ve bir kisim mensuplari meydana çikmistir. tüm bu delille ve belgeler birlikte nazara alindiginda, haklarinda iddianame ile dava açilan bu kisilerin birçok olayda isimlerinin birlikte geçtikleri görülmektedir. bu birlik ve beraberligin tesadüflerden ibaret olmadigi, polis memurlari saniklarin sadece koruma görev yapmak maksadiyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunlarin özel kasit altinda biraraya toplandiklari ve bu suretle: devlet tarafindan muhtelif suçlardan aranan kisiler, kumarhane isletmecileri, bir kisim yönetici ve siyasetçiler ile özel harekat daire baskanliginda görevli bazi polis memurlarinin cürüm islemek için tesekkül olusturduklari veya bu tesekküle katildiklari anlasilmistir. cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçu: tck.'nun 313. maddesinde düzenlenen bir tehlike suçudur. bu madde ile türk ceza hukuku'ndaki genel ilkeye bir istisna getirilmek sureti ile toplum yararina hazirlik hareketleri de cezalandirilmaktadir. amaç, müstakbel suçlari önlemektir. suçun olusumu için, iki veya daha çok kisinin ayni gaye dogrultusunda yani, suç islemek için irade mütabakati içinde bulunmalari yeterlidir. su halde, anlasma ile suç olusacagindan, herhangi bir cürüm islenmesine gerek te bulunmayacaktir, baska bir deyisle, cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek suçunun olusabilmesi için, bu tesekkülün herhangi bir suç islemis ve tamamlamis olmasi da gerekli bulunmamaktadir. yukarida ifade edildigi gibi suçun olusumu için hazirlik hareketleri yeterlidir. ayrica, tesekkül üyelerinin ayni derecede görev almalari da gerekli degildir. bir kismi koruma, kollama, bir kismi ikmal, bir kismi talimat ve direktif, bir kismi icraci, bir kismi da suçtan menfaat temin etmis olmasi suçun olusumu için yeterlidir. bu eylemle birlikte tüm saniklarin ayrica, haklarinda yakalama ve tevkif müzekkereleri bulunan (abdullah çatli, haluk kirci) kisilerin sakli bulunduklari yeri bildikleri halde yetkili merciilere de haber vermedikleri ve bu sekilde bu suçu da isledikleri anlasilmistir. susurluk kazasi olarak türkiye'nin gündeminde yer alan olaylarin, ülke genelinde tüm yönleriyle aydinliga kavusmasi ve olaylarda istiraki olan baska kisilerin de varliginin belirlenmesi için, sariyer cumhuriyet bassavciliginca tahkikati sürdürülen ö.lütfi topal'in öldürülmesi olayi, silivri cumhuriyet bassavciliginca tahkikatlari sürdürülen tarik ümit'in kaybolmasi ve ıran uyruklu asker smitko-lasem ecmaili'nin öldürülmesi olaylari, sapanca cumhuriyet bassavciliginca tahkikati sürdürülen behçet cantürk ve arkadaslarinin öldürülmesi olayi, gaziantep cumhuriyet bassavciliginca tahkikati sürdülen mehmet ali yaprak'in kaçirilmasi olayi, ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciligi tarafindan diyarbakir ve ankara dgm. cumhuriyet bassavciliklarina gönderilen evraklarla ilgili tahkikatlarin ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çikarilmasi gerekmektedir. bu tahkikatlarin sonuçlanmasi halinde, olaylara istirak ettikleri tesbit edilen saniklar hakkinda, görevli cumhuriyet savciliklarinca yapilacak yasal islemlere ek olarak, ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciliginin görev alanina iliskin olarak, cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek suçundan da ayrica, ek mukteza tayin olunacaktir. zaten, iddianame münderecatinda isimleri geçen ve halen firarda bulunan ve yakalama ve giyabi tevkif müzekkereleri ile aranan ancak, ifadeleri alinamadigi için haklarinda dava açilmayan birkisim saniklar hakkinda hazirlik evraki tefrik edilmis olup, tahkikat ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciliginca sürdürülmektedir. saniklarin yargilamalarinin 2845 sayili kanunun 20.maddesine göre mahkemenizde yapilarak; tüm saniklarin eylemlerine uyan ve yukarida zikredilen kanun maddeleri geregince ayri ayri cezalandirilmalarina karar verilmesi kamu adina iddia olunur. 1- sedat edip bucak ve mehmet kemal agar'in milletvekili olmalari sebebiyle hazirlik evraklari tefrik edilmis ve ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciliginin 30.01.1997 tarih ve 1997/221-1 sayili fezleke'si ekinde adalet bakanligi'na gönderilmistir. 2- müsnet suçlardan saniklar (giyabi tutuklu) sami hostan, ali fevzi bir, yasar öz ve haluk kirci haklarindaki evrak tefrik edilmis olup, adi geçen saniklar aranmaktadir. yakalandiklarinda haklarinda ek iddianame ile dava açilacaktir. (hazirlik no: 1997/478). 3- abdullah çatli, hüseyin kocadag ve gonca us'un ölmüs olmalari sebebiyle, saniklar sedat hostan ve ömer kaplan hakkindaki delil durumu nazara alinarak bu kisiler hakkinda ek takipsizlik karari verilmistir. 4- diyarbakir, ankara ve ızmir yargi çevresine iliskin iddialarla ilgili evraklar diyarbakir, ankara ve ızmir dgm. cumhuriyet bassavciliklarina tefriken gönderilmistir. (26.02.1997 tarih ve 1996/2303 hz.)

    5- tuggeneral veli küçük hakkindaki iddia ve ifadelere iliskin evrak, genel kurmay baskanligina gönderilmistir. (24.02.1997 tarih ve 1996/2303 hz). 6- yasar öz isimli kisi hakkinda emniyet genel müdürlügünde teknik danismanlik hizmeti yürüttügünden bahisle düzenlenen evrakta sahteçilik bulundugu nazara alinarak, mehmet agar hakkindaki evrak tefrik edilmis ve 1997/9-1 sayili görevsizlik karari ile ankara cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. 7- yasar öz isimli sahista yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlarla ilgili evrak tefrik edilerek yasar öz hakkinda evrakta sahtecilik, 6136 sayili kanuna muhalefet ve olay tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügünde görevli olanlar hakkinda evrak tefrik edilerek 1997/10-2 sayili görevsizlik karari ile bakirköy cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir.)

    8- abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile nüfus cüzdani veren görevliler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. (hazirlik no: 1997/23). 9- abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile sürücü belgesi veren görevliler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. (hazirlik no: 1997/25). 10- abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile umumi ve hususi (yesil) pasaport verenler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ankara cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. (hazirlik no: 1997/24)
    üçüncü bölüm

    11- abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile ıstanbul'da silah tasima ruhsati verilmesinde suistimali görülenler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul ıl ıdare kuruluna gönderilmistir. 12- ayrica, ıstanbul dgm. cumhuriyet bassavciliginca yapilan hazirlik tahkikati sirasinda toplanan delillerden; a) tarik ümit'in kaybolmasi ile ilgili olanlar bu olay hakkinda hazirlik tahkikati yapan silivri cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. b) ömer lütfi topal'in öldürülmesi ile ilgili olarak alinan ifadeler ve yapilan telefon tesbitlerine dair müfredat listeleri bu olay hakkinda hazirlik tahkikati yapan sariyer cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. 05.03.1997 ''seklinde yapilan düzenleme incelenmistir.(ek:81)

    32- komisyon baskanliginin 10.01.1997 tarih ve 118 sayili yazisiyla, basbakanlik teftis kurulu baskanligindan susurluk olayina iliskin sorusturma raporu ve eklerinin talep edildigi,

    basbakanlik teftis kurulu baskanliginin 6.03.1997 tarih ve 0258 sayili yazisi ekinde 11 klasörden olusan sorusturma raporunun birer örneginin gönderildigi, raporun konumuza iliskin olarak, (b) bölümünde susurluk'ta meydana gelen trafik kazasi ile ilgili genel açiklamalarin mülkiye müfettislerince, polis müfettislerince yürütülen sorusturmalarin açiklanmis, cumhuriyet bassavciliklarinca yürütülen çalismalar irdelenmistir. bu bölüme iliskin degerlendirme olarak ta; `` 03.11.1996 tarihinde susurluk ilçesinde, sürücülügünü ıstanbul kemalettin erörge polis okulu müdürü hüseyin kocadag'in yaptigi 06 ac 600 plakali otonun 20 rc 721 plakali kamyona arkadan çarpmasi neticesinde uzun süredir aranmakta olan abdullah çatli ile gonca us'un ölümüne; milletvekili sedat edip bucak'in da agir yaralanmasi ile sonuçlanan kazanin sonucunda: ıdari sorusturmalarin sonuçlandigi, ek bir sorusturma yapilmasina gerek bulunmadigi düsünülmektedir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan hususi pasaport ile ilgili islemlerde ihmali görülenler hakkinda fezleke düzenlenmistir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan silah tasima ruhsati ile ilgili islemde kusuru görülenler hakkinda rapor düzenlenmis olup, cezai bakimdan polis müfettislerince fezleke düzenlenmektedir. adi geçen sahis adina düzenlenmis olan sürücü belgesi islemlerinde usulsüzlük bulunmadigi anlasilmistir. besiktas ılçe nüfus müdürlügünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdani verilmesinde kusuru görülenler hakkinda mülkiye basmüfettislerince sorusturma yapilmakta olup, fezleke düzenlenecektir. hüseyin kocadag'in ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkinda herhangi bir islem yapilmasina gerek kalmamistir. adli sorusturmalar devam etmekte olup, trafik kazasi ile ilgili dava susurluk asliye ceza mahkemesinde derdesttir. mehmet özbay adina mevzuata aykiri silah tasima belgesi düzenledigi isnad edilen emniyet eski genel müdürü mehmet agar ile hakkinda giyabi tevkif karari bulunan ve emniyetçe aranan kisiyi sakladigi isnad edilen ve aracinda bulunan ruhsatsiz silahlar nedeniyle 6136 sayili kanuna muhalefet ettigi düsünülen sedat edip bucak halen milletvekili olduklarindan konulara iliskin savunmalari, ilgili yer c.bassavciliklarinin fezleke düzenleyerek ilgili bakanlik kanaliyla tbmm baskanligindan yasama dokunulmazliklarinin kaldirilmasini talep etmesi ve anayasanin ilgili maddesi geregince talep uygun görüldügü takdirde mümkün olabilecektir. konularin yukarida belirtilen idari sorusturmalar sonucu düzenlenecek fezleke konulari disinda tamami c.bassavciliklarinca sorusturma konusu edilmis bulunmaktadir. cürüm islemek amaciyla tesekkül meydana getirilip getirilmedigi hususu ıstanbul dgm c.bassavciliginca sorusturulmaktadir. raporunun (g) bölümünde sahin ekli ile ilgili pasaport düzenleme ve mehmet özbay adina düzenlenen silah tasima belgelerinin irdelemesi yapilmistir. g/3 maddesinde; ``03.11.1996 günü trafik kazasinda ölen ahmet-remziye oglu, 1956 nevsehir dogumlu abdullah çatli ile ilgili olarak sürdürülen arsiv ve bilgisayar kayitlarinin incelenmesinde, anilan sahsin ayrica haydar ve fahriye oglu, malatya ıli merkez ılçesi çavusoglu nüfusuna kayitli, malatya 1957 dogumlu sahin ekli adina ıstanbul valiliginden 16.11.1990 tarihinde verilme tr 282820 seri numarali 5 yil süre ile geçerli umuma mahsus pasaport aldigi anlasilmis ve ıstanbul emniyet müdürlügünden temin edilen sahin ekli adina tanzim edilen pasaporta iliskin evrak ve belgeler 04.1.1997 gün ve 012032 sayili yazimiz ile ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir.''raporun sonuç kisminda; a bölümünde; 3.11.1996 tarihinde susurluk ılçesinde, sürücülügünü ıstanbul kemalettin erörge polis okulu müdürü hüseyin kocadag'in yaptigi 06 ac 600 plakali otonun, 20 rc 721 plakali kamyona arkadan çarpmasi neticesinde uzun süredir aranmakta olan abdullah çatli ve gonca us'un ölümü, milletvekili sedat edip bucak'in agir yaralanmasi ile sonuçlanan kazanin sonucunda; ıdari sorusturmalarin sonuçlandigi ek bir sorusturma yapilmasina gerek bulunmadigi düsünülmektedir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan hususi pasaport ile ilgili islemlerde ihmali görülenler hakkinda fezleke düzenlenmistir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan silah tasima ruhsati ile ilgili islemde kusuru görülenler hakkinda rapor düzenlenmiso lup, cezai bakimdan polis müfettislerince fezleke düzenlenmektedir. adi geçen sahis adina düzenlenmis olan sürücü belgesi islemlerinde usulsüzlük bulunmadigi anlasilmistir. besiktas ılçe nüfus müdürlügünce düzenlenen nüfus hüviyet cüzdani verilmesinde kusuru görülenler hakkinda mülkiye basmüfettislerince sorusturma yapilmakta olup, fezleke düzenlenecektir. hüseyin kocadag'in ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkinda herhangi bir islem yapilmasina gerek kalmamistir. adli sorusturmalar devam etmekte olup trafik kazasi ile ilgili dava susurluk asliye ceza mahkemesinde derdesttir. mehmet özbay adina mevzuata aykiri silah tasima belgesi düzenledigi isnad edilen emniyet eski genel müdürü mehmet agar ile hakkinda giyabi tevkif karari bulunan ve emniyetçe aranan kisiyi sakladigi isnad edilen ve aracinda bulunan ruhsatsiz silahlar nedeniyle 6136 sayili kanuna muhalefet ettigi düsünülen sedat edip bucak halen milletvekili olduklarindan konulara iliskin savunmalari, ilgili yer c.bassavciliklarinin fezleke düzenleyerek ilgili bakanlik kanaliyla tbmm baskanligindan yasama dokunulmazliklarinin kaldirilmasini talep etmesi ve anayasanin ilgili maddesi geregince talep uygun görüldügü takdirde mümkün olabilecektir. konularin yukarida belirtilen idari sorusturmalar sonucu düzenlenecek fezleke konulari disinda tamami c.bassavciliklarinca sorusturma konusu edilmis bulunmaktadir. cürüm islemek amaciyla tesekkül meydana getirilip getirilmedigi hususu ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginca sorusturulmaktadir. f bölümünde; mehmet özbay adina abdullah çatli üzerinde.. bulunan adi geçenin emniyet genel müdürlügü mensubu oldugu, silah tasiyabilecegi, kendilerine yardimci olunmasina dair emniyet genel müdürü mehmet agar imzali, mühürlü ve fotografli belgeler konusunda yürürlükteki yönetmelige göre böyle bir belge düzenlenemeyecegi, mehmet özbay adina düzenlenmiso lan belgenin usulüne uygun düzenlenmis bir ruhsat olmadigi, genel müdürlük bütçesinden aylik almayan birisine bu sekilde belge düzenlenemeyecegini, emniyet genel müdürlügü yazisinda anlasildiginin belirtildigi `` incelenmistir.(ek:82)

    33- komisyon baskanliginin 28.3.1997 tarih ve 327 sayili yazisiyla, fatih kaymakamligindan fatih uzun yusuf mahallesi muhtari burhan kocapehlivan hakkinda idari sorusturma açilip açilmadiginin soruldugu, fatih kaymakamliginin 5.3.1997 tarih ve 56 sayili yazisiyla, uzun yusuf mahalle muhtari burhan kocapehlivanin, abdullah çatli isimli sahsa mehmet özbay adina mecidiye karakoluna ikametgah olarak gösterilmesi sebebiyle idari sorusturma açilmak üzere özel ıdare müdürü cengiz hepmumcularin muhakkik olarak görevlendirildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:83)

    34-komisyon baskanliginin 31.3.1997 tarih ve 10/89-330 sayili yazisiyla ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin 1997/221-1 sayili fezlekesi adalet bakanligindan istenilmis, adalet bakanliginin 1.4.1997 tarih ve 10069 sayili yazisi eki 30.1.1997 tarih ve hz:1997/221 fezleke:1997/1 sayili fezlekenin genel degerlendirme bölümünde; `` 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen trafik kazasinda, ayni otomobil içerisinde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in birlikte bulunmalari, o tarihten itibaren, türkiye gündeminde bas sirayi alarak bugüne kadar süregelen tartismalarin en önemli konusunu teskil etmistir. 12.11.1996 tarihinde sayin cumhurbaskani ile bir görüsme yapan, anavatan partisi genel baskaninin... bazi devlet görevlilerinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karistiklarini, devlet tarafindan aranan bazi silahli eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafindan kullanildigini... ifade etmesi sebebiyle cumhurbaskani 13 kasim 1996 tarihli mektupla bu bilgileri basbakana intikal ettirmislerdir. bu mektupta özetle... ``emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir... bu dairenin bazi elemanlari uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi islere karismaktadir... ö.l.topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir... asiret reisi devleti kullanmaktadir... devlette görevli bazi kisilerin özel hareket dairesi baskani ıbrahim sahin'den talimat aldiklari ve bunun ıçisleri bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir...'' seklinde iddia edilen hususlara yer vermislerdir. bu iddialar nazara alinarak basbakanlik teftis kurulu baskanligi, ıçisleri bakanligi ve emniyet genel müdürlügü teftis kurullari tarafindan arastirmalar yapilmistir. ayrica tbmm'de bu konularla ilgili bir arastirma komisyonu teskil edilerek arastirmalar sürdürülmüstür. bu bilgilerin ve arastirmalarin yaninda ıstanbul dgm.c.bassavciliginca da hazirlik tahkikati yapilarak yukarida izah edilen olaylar ayri ayri tahkik edilmis ve toplanan deliller ve delillere istinaden olusan kanaat fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrintili olarak izah ve ifade edilmistir.yukarida izah ve ifade edildigi üzere: türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurt disinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak ınterpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, abdullah çatli'nin gerçek kimligi bilinerek, uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 nul 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi ıst.emn.md. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, ıstanbul'da bulunduklari ilk günde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in gizlenen bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. bu durum, adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel harekat daire baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle emniyet genel müdürlügünde kuvve kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, emniyet genel müdürlügünün cevabi yazilarinda izah edilememistir. silah tasimasina yardimci olunmasi hususundaki özel belgeler ve diger iliskilerde nazara alindiginda bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde emniyet genel müdürü olan mehmet agar ve özel harekat daire baskan vekili olan ıbrahim sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçen kisilere verildigi kanaati olusmustur. abdullah çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler, abdullah çatli (mehmet özbay sahte kimligi ile) ve yasar öz adina düzenlenen silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlarinda yine, mehmet agar'in emniyet genel müdürü oldugu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimati dogrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. ömer lütfi topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe abdullah çatli'nin parmak izi bulunmus ve abdullah çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. öldürülen ö.lütfi topal ıstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. sami hostan ve ali fevzi bir isimli sahislarda ömer lütfi topal'in ıstanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklaridir. bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (a.çarkin, e.ersoy, o.yorulmaz) birlikte ö.l.topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünün de yetkili mercilere derhal haber vermedikleri aksine, gizlenmesine yardim ettikleri, sedat edip bucak'in, sayi ve nitelik bakimindan vahim olan silah ve mermileri ruhsatsiz olarak tasidigi, mehmet agar'in emniyet genel müdürü olarak görevli oldugu tarihte, yukarida yasar öz olayinda izah edilen fiil ve hareketi ile görevini suistimal ettigi sonuç ve kanaati olusmustur. dgm.c.bassavciliginin görev alanina giren, tck.'nun 313. maddesine münbais, cürüm islemek maksadiyla tesekkül meydana getirmek suçu ile ilgili hazirlik tahkikati yapilirken yukarida zikredilen diger suçlara iliskin delillerde birlikte toplanmistir. tahkikatin bu asamasinda bu suçlarla ilgili evraklarin ve delillerin tefrik edilerek ilgili c.bassavciliklarina gönderilmesi halinde tüm olarak tahkikatin sürüncemede kalacagi, delillerin dagilacagi ve yok olacagi ve tüm delillerin birlikte degerlendirilmesi zorunlulugu nazara alindiginda, evraklarin tefrik edilmesinde fiili ve hukuki imkansizlik oldugu görülmüs ve bu sebeplerle fezleke, yukarida zikredilen suçlarida kapsayacak sekilde düzenlenmistir. ``susurluk kazasi'' olarak türkiye'nin gündeminde yer alan olaylarin, ülke genelinde tüm yönleri ile aydinliga kavusmasi ve olaylarda istiraki olan baska kisilerinde varliginin belirlenmesi için; sariyer c.bassavciliginca tahkikati sürdürülen ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi, silivri c.bassavciliginca tahkikatlari sürdürülen tarik ümit'in kaybolmasi ve ıran uyruklu asker smitko-lasem ecmaili'nin öldürülmesi olaylari, sapanca c.bassavciligincaa tahkikati sürdürülen behçet cantürk ve arkadaslarinin öldürülmesi olayi, gaziantep c.bassavciliginca tahkikati sürdürülen mehmet ali yaprak'in kaçirilmasi olaylarinin tahkikatlarinin ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çikarilmasi gerekmektedir. bu tahkikatlarin sonuçlanmalari halinde, olaylara istirak ettikleri tesbit edilen saniklar hakkinda, görevli c.bassavciliklarinca yapilacak yasal islemlere ek olarak, ıstanbul dgm.c.bassavciliginin görev alanina giren, cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek suçundan da ayrica ek mukteza tayin olunacaktir. zaten, bu olaylarda adi geçen ve halen firarda olup yakalama ve giyabi tutuklama kararlari ile aranan bir kisim saniklar ile bu olaylara iliskin bir kisim ihbar ve iddialarla ilgili tahkikat halen ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca sürdürülmektedir. halen 20. dönem sanliurfa milletvekili olan sedat edip bucak ve 20. dönem elazig milletvekili olan mehmet kemal agar haklarinda, müsnet suçlardan eylemlerine uyan ve yukarida zikredilen kanun maddeleri geregince takibat yapilabilmesi; t.c. anayasasinin 83/2 maddesi geregince türkiye büyük millet meclisinin, adi geçen milletvekilleri hakkinda yasama dokunulmazliklarinin kaldirilmasi kararina bagli bulunmaktadir. türkiye büyük millet meclisinin takdirine tevdii olunmak üzere fezleke düzenlenerek, hazirlik tahkikat evraki ile ilisikte sunulmustur.'' seklinde degerlendirme yapildigi incelenmistir.(ek:84)

    b-ömer lütfı topal cınayetı ıle ılgılı ınceleme 1- cumhurbaskani süleyman demırel'in, 13 kasim 1996 tarihinde basbakan necmettin erbakan'a yazdigi mektupta; 12 kasim 1996 tarihinde ziyaretime gelen anamuhalefet partisi genel baskani sayin mesut yılmaz bana özetle asagidaki hususlari intikal ettirmistir: ``emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir.aldigimiz duyumlara göre bu dairenin bazi elemanlari; ``uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürülmesi'' gibi islere karismaktadir.son olay bunun vehim olmadigini, hatta sanildigindan da kötü oldugunu göstermistir.ömer lütfü topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir.bu kisiler suçu itiraf ettikleri halde ankara'ya celbedilmisler, halen serbest gezmektedirler.ıstanbul emniyet müdürlügü'nde her türlü döküman hazirdir.asiret reisi, devleti kullanmaktadir.devlette görevli olan bazi kisilerin özel harekat dairesi baskani ıbrahim sahın'den talimat aldiklari ve bunun -ıçisleri bakani dahil- birtakim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir.suça karisan asgari 100-120 kisi vardir.bunlar, devlet emrinde çalisan katillerdir.bu isin devlet çapinda sorusturulmasi lazimdir.buna seyirci kalinirsa, demokrasinin isleyebileceginden süphe ederim.bunlarin meydana çikarilmasi halinde, devletin zarar göreceginden de endise ederim.normal devlet mekanizmasina güvenim yoktur.devlet denetleme kurulu böyle bir seyi üstlenebilir.'' bu sözler üzerine ben kendisine; ``devlet denetleme kurulu'nun bu çesit iddialari arastiracak bir yapiya ve kadroya sahip olmadigini, bunlari hükümete intikal ettirecegimi, bir ülkede birden fazla hükümet varmis gibi bir durum olmamasi icap ettigini, benim devlet anlayisimin gereginin bu oldugunu, -varsa- birtakim kötülüklerin ortaya çikmasi gerekecegini bunun, devlete zarar vermeyecegini, aksine devleti güçlendirecegini'' söyledim.anamuhalefet partisi genel baskani tarafindan ortaya atilan bu iddialarin çok ciddi oldugu kanaatindeyim.bunlarin tetkik ve tahkik ettirilerek gereginin ifasini rica ederim.'' seklinde talimat verildigi incelenmistir.(ek:44)

    2- komisyonumuzun basbakanliga yazdigi 29.11.1996 tarih ve a.01.1.geç/1 sayili yazisina cevaben, basbakanligin 06.12.1996 tarih ve müs.1902/01333 sayili yazisinda; cumhurbaskaninin önceki maddede sözü edilen mektubu da ilgi tutularak; konu hakkinda, basbakanlik teftis kurulu baskanligi, mıt müstesarligi, ıçisleri bakanligi ve emniyet genel müdürlügü tarafindan sorusturmalarin devam ettiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:85)

    3- komisyonumuzun basbakanliga yazdigi 10.01.1997 gün ve 10/89-118 sayili yazisi ile basbakanlik talimati susurluk olayina iliskin sorusturma raporu istenmis, basbakanlik bu yaziya cevaben 6.3.1997 gün tkb. 1258 sayili yazisi ekinde gönderdigi, basbakanlik teftis kurulu baskanliginin 10.01.1997 tarih ve m:001 sayili raporunda, ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili olarak özetle; `` ıstanbul ıli sariyer ılçesi yeniköy tazeceviz sokak üzerinde 28.07.1996 günü saat 23.00-23.30 arasinda ömer lütfü topal 34 btg 96 plakali otosu içinde kimligi bilinmeyen kisilerce öldürülmüstür. savcilik iddianamesinden olay, gerekli tespit çalismalari yapildiktan sonra sariyer emniyet müdürlügünce sariyer cumhuriyet bassavciligina intikal ettirilmistir. savcilik da 1996/3514 sayili hazirlik numarasi vererek sorusturmaya baslamistir. 25.8.1996 günü ıstanbul emniyet müdürlügü cinayet büro amirligine ömer lütfü topal'in öldürülmesi olayini özel harekat sube müdürlügünde görevli polis memurlari ayhan çarkın, ercan ersoy, oguz yorulmaz, ataköy galeriada natural ayakkabi magazasi sahibi sami hostan, sheraton oteli gazinosu sahibi ali fevzi bır adli sahislarin gerçeklestirdigini bildiren isimsiz telefon ihbari üzerine, adi geçenler ıstanbul emniyet müdürlügünce 27.8.1996 tarihinde gözlem altina alinmislardir. 28.8.1996 günü emniyet genel müdürlügünden gelen ekibe saat 23.00 da teslim edilmislerdir. adi geçen bu zanlilar öldürme olayinin meydana geldigi tarihte, bulunduklari yerleri mekan taniklari ile delillendirme yoluna giderek ve kendilerinin de beyanlari alindiktan sonra cumhuriyet bassavciliklarina intikal ettirilmeden saliverilmislerdir. 3 polis memuru ve 2 sivil sahsin dönemin ıçisleri bakani mehmet agar'in talimati, emniyet genel müdürü alaattin yüksel'in bilgisi disinda, genel müdür yardimcisi halil tug'un bakanin talimatini özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın'e iletmesi ve talimatin ayrica bakan tarafindan ıbrahim sahın'e de verilmesi üzerine ıbrahim sahın ve beraberinde özel harekat dairesinden 3 görevlinin ıstanbul'a giderek ankara'ya getirildigi, konu hakkinda ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu ve müdür yardimcisi bilgi ünal'in mutabakatinin bulundugu, sayin bakan ile genel müdür yardimcisi halil tug'un 28.08.1996 günü ıstanbul'da olduklari ve konu hakkinda ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu ile görüsme yaptiklari anlasilmistir. diger taraftan, ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi ile ilgili olarak ıstanbul emniyet müdürlügünde sorgulanan 3 özel harekat memurundan oguz yorulmaz'in, özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın'in ıstanbul'da asayis sube müdür yardimcisi oldugu dönemdeki korumasi olmasi, daha sonra hüseyin kocadag'in korumasi olmasi, bilahare yine ankara'da ıbrahim sahın'in korumasi olmasi, daha sonra da sanliurfa milletvekili e.sedat edip bucak'in korumasi olmasi, bu dönemlerde ömer lütfi topal'in ortagi olduklari söylenen ali fevzi bır (aliço) ile sami hostan'i (arnavut sami), sedat edip bucak ile ıbrahim sahın'in yanina gidip gelirlerken tanidigini açikça beyan etmesi düsündürücüdür. ayrica tevfik agansoy'un öldürüldügü gün, özel harekatçi 3 polis memurunun ıstanbul emniyet müdürlügünde ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili olarak gözetim altinda tutuldugu 28.08.1996 günüdür. dolayisiyla, tevfik agansoy'un öldürülmesini de bu kisileri ihbar etmis olabilecegi veya karsilikli hesaplasma süphesi dogmakta olup, arastirilmasi gerekmektedir. buna göre; öldürme olayinin sorusturulmasi görev ve yetkisi sariyer c.bassavciligina aittir.cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek yönü ile olayin sorusturulmasi görev ve yetkisi ıstanbul dgm.c.bassavciligina aittir.öldürme olayinin zanlilari 3 polis memuru ve 2 sivil sahsin ıstanbul emniyet müdürlügünden sariyer c.bassavciliginin bilgisi disinda alinarak emniyet genel müdürlügüne getirilerek c.bassavciliklarina haber verilmeden serbest birakanlar, bu talimati verenler dönemin ıçisleri bakani mehmet agar, emniyet genel müdür yardimcisi halil tug, özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın, ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu ve emniyet müdür yardimcisi bilgi ünal haklarinda adli görevi ihmal suçundan yetkili c.bassavciliginca sorusturma yapilmasinin uygun olacagi düsünülmektedir.ıdari yönden emniyet genel müdürlügünce sorusturma yapilmistir. ıçisleri bakanliginca mülkiye basmüfettisleri marifetiyle sorusturma sürdürülmektedir. sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'in korunmasi için 22.6.1996 tarihli ıl koruma kurulu sadece bir polis görevlendirmesini uygun gördügü ve bu kararin ıçisleri bakanligi merkez koruma kurulunca 25.7.1996 tarihinde benimsedigi ve bu durumun ıçisleri eski bakani mehmet agar tarafindan 06.08.1996 günü bakan olarak onaylandigi görülmesine ragmen 06.08.1996 günü sedat edip bucak'a 4'ü ıstanbul'da 2'si ızmir'de görev yapan 6 kisinin tahsis edilerek tayinlerinin yapilmasi, bu kisilerin ise derhal koruma görevine baslamayip 3 aylik bir dönem içinde ayri ayri göreve baslamalarinin ise korumada aciliyet olmadigini ortaya koymasi, sedat edip bucak'in yazili talebinin tayinlerden bir gün sonrasi olan 07.08.1996 günü yapilmasi, bu korumalardan 3'ünün ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili olarak gözaltina alinan kisiler olmasi birinin de bu kisiler lehine taniklik yapan kisi olmasi dikkat çekmektedir. koruma görevlileri verilmesi konusunun ayrica ıçisleri bakanliginca incelenmesi ve gerekirse sorusturulmasinin uygun olacagi mütalaa edilmektedir.abdullah çatlı'nin -kullandigi diger isimler de dikkate alinarak- ve ömer lütfi topal'in ortak oldugu sirketlerin maliye bakanliginca arastirilarak hesaplarinin incelenmesinin bassavciliklarca yapilmakta olan sorusturmalara yardimci olacagi düsünülmektedir.dyp sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'in korumalarinin tayin konusu ise söyle gelismistir:televizyon ve basinda günlerce tefrika edilen ``söylemezler'' çetesi ile ilgili operasyon sonrasinda söylemez kardeslerin vermis oldugu ifadelerde bahse konu olan milletvekilini öldüreceklerini söylemislerdir.bu hususla ilgili olarak sedat edip bucak çesitli gazetelere beyanatlar vermistir.ıçisleri bakanligi genel sekreteri ali bılır imzasi ile 11.07.1996 tarih ve 1200/37 sayi ile adi geçen milletvekilinin korumalarinin isim listesine havi yazi personel dairesine intikal ettirilmistir.22.06.1996 tarihli ıl koruma komisyon karari ile bahse konu milletvekilinin 1 polis memuru ile korunmasina.25.07.1996 tarihinde de merkez koruma komisyon karari ile yakin korumaya alinmasina karar verilmistir.tekrar 07.08.1996 tarihinde sanliurfa milletvekili sedat edip bucak ıçisleri bakanligina müracaatta bulunarak 11.07.1996 tarihindeki müracaatinda istedigi korumalarinin isim listesini ıçisleri bakanligina göndermis ayni gün evrak dairemize intikal ettirilmistir. konunun aciliyeti bakimindan bize iletilen dilekçelerde ismi geçen polis memurlarinin atamalari 06.08.1996 ankara emniyet müdürlügü kadrosuna yapilmistir. bize yapilan ilk müracaat 11.07.1996 tarihindedir. atamalar ise bu talepten 25 gün sonra yapilmistir. basbakanlik teftis kurulu raporunda ömer lütfi topal'a verilen diplomatik pasaportla ilgili olarak da; 28.07.1996 günü ıstanbul'da ugradigi silahli saldiri sonucu öldürülen ömer lütfü topal'a ait 34 btg 96 plaka sayili oto içerisinde yapilan aramada maktül adina düzenlenmis 01 no: 0041672 seri numarali cccp diplomatik pasaport bulundugu, elde edilen esya ve belgelerin sariyer cumhuriyet bassavciliginca mirasci serdar murat topal vekili avukat nilüfer yargıcı'ya 19.08.1996 tarihinde teslim edildigi ifade edilerek, basbakanlik makaminin 18.11.1996 gün ve m:127 sayili onaylari geregince yürütülmekte olan inceleme ve sorusturmaya esas olmak üzere sözkonusu diplomatik pasaportun temin edilerek anilan pasaport ile ülkemize giris çikis yapilip yapilmadiginin, yapilmis ise buna iliskin ayrintili bilgi ve belgelerin gönderilmesi ile temin edildigi takdirde anilan pasaportun gerçekliginin arastirilarak bilgi verilmesinin, basbakanlik teftis kurulu baskanliginin 12.12.1996 tarih ve 1303 sayili yazilari ile istenilmesi üzerine; diplomatik pasaportun halen sorusturmayi yürüten sariyer cumhuriyet bassavciliginda oldugu anlasilmistir.ömer lütfü topal'a ait 01 no: 0041672 seri numarali cccp diplomatik pasaporta iliskin ilgili ülke makamlarindan bilgi temin edildiginde ayrica bilgi verilecegi ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina bildirilmis, sariyer cumhuriyet bassavciligina da bilgi verilmistir.'' ömer lütfü topal'in üzerinde bulunan, savcilikça ailesine teslim edilen sscb'ne ait diplomatik pasaportun türkmenistan cumhurbaskani tarafindan verildigi, bu pasaportun türkmenistan, azerbeycan ve amerika seyahatlerinde adi geçen kisi tarafindan yurtiçi giris ve çikislarda kullanildigi belirlenmistir. disisleri bakanligi kanali ile yapilan arastirmada, ömer lütfü topal'in türkmenistan'da 2 tane 5 yildizli otel islettigi, bir is merkezi bulundugu, petrol arastirmalari ile saglik konularinda çalistigina dair duyumlar alindigi, türkmenistan tarafindan diplomatik pasaport verilen türkiye cumhuriyeti vatandasi sayisinin 40 rakaminin çok üzerinde oldugunun tahmin edildigi, diplomatik pasaport alanlar arasinda erdal ınönü, ayvaz gökdemır ile veysel atasoy'un da bulundugu bildirilmistir. diplomatik pasaport sahiplerinin yurtiçi giris ve çikislarda (ihbar olmadikça) kendilerinin ve esyalarinin aranmamasi gerçeginden hareketle yurtiçine giris ve çikislarda kara para, silah ve uyusturucu gibi hususlarda aranmama imkânindan ömer lütfü topal'in da istifade etmis olabilecegi düsünülmektedir. ayrica ömer lütfü topal ile ilgili olarak yapilan arsiv arastirmasi neticesinde; kullandigi sahte kimliklerin: 1- mehmet ve hatice oglu 1946 kilis dogumlu, sadik sami onar, 2- 1948 gaziantep dogumlu, serdon cevat serdar oldugu, adi geçen sahsa ıçisleri bakanliginca hususi damgali pasaport tanzim edildigine dair herhangi bir bilgiye rastlanmadigi belirlenmistir. yine yapilan dosya tetkikinde; ömer lütfü topal'in, 03.08.1975 tarihinde ankara valiliginden tanzim edilen tr c 403186 seri numarali umuma mahsus pasaport aldigi, yine ayni sahsin 22.04.1977 tarihinde gaziantep valiliginden sadik sami onar sahte kimligi ile tr d 256258 seri numarali umuma mahsus pasaport aldigi, ayrica; türkiye'ye giris ve türkiye'den çikis bilgisayar kayitlarinda yapilan arastirmada, mevlüt oglu 1942 dogumlu ömer lütfü topal'in tr h 918035 seri numarali umuma mahsus pasaportla giris-çikis yaptigi ve bu pasaportun ıstanbul emniyet müdürlügünce tanzim edildigi belirlenmistir.'' seklinde bilgi verildigi incelenmistir.(ek:82)

    4- komisyonumuzun 14.3.1997 tarih ve 282 sayili yazisina cevaben ıçisleri bakanliginin 17.3.1997 gün ve 34-2/619-3 sayili yazisi ekinde gönderilen ıçisleri bakanligi mülkiye müfettislerince hazirlanan 06.01.1997 gün ve 76/1, 114/1 sayili inceleme ve sorusturma raporunda da özetle; 1) ömer lütfü topal'in öldürülmesi olayini özel harekat sube müdürlügünde görevli 3 polis memuru ile 2 sivil sahsin gerçeklestirdigi iddiasina iliskin olarak yapilan incelemeler sonucu elde edilen verilere göre: 28.07.1996 günü saat 23.00 siralarinda sariyer ılçesi yeniköy bölgesinde vukubulmakla, yazili ve görsel basinda topal cınayetı diye adlandirilan olayla ilgili olarak, ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesine bagli cinayet büro amirliginin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 siralarinda telefon eden bir erkegin: ömer lütfü topal'in öldürülmesi olayini, özel harekat sube müdürlügünde görevli polis memurlari ayhan çarkın, oguz yorulmaz, ercan ersoy, ataköy galeria'da natural ayakkabi magazasi sahibi sami hostan ve sheraton oteli gazinosu sahibi ali fevzi bır adli sahislarin gerçeklestirdigini -ihbar etmesi üzerine,anilan emniyet birimi tarafindan tanzim edilen, ``yakalama ve üst arama tutanagi'' belgelerine göre polis memurlarindan;ayhan çarkın'in 27.08.1996 günü saat 17.00'de,oguz yorulmaz'in 27.08.1996 günü saat 15.50'de,ercan ersoy'un, 27.08.1996 günü saat 11.00'de gözaltina alinarak, olayla ilgilerinin arastirildigi,yapilan sorgularina iliskin olarak, daktilo edilmis birer ifadeleri bulunmayan adi geçenlerin; mekan sahitleri de göstermek suretiyle suçlamalari reddettikleri, kendilerinden alinan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak izleriyle karsilastirilmalarinda mutabakat görülmedigi, ıstanbul polisi tarafindan düzenlenen (yakalama ve üst arama tutanaklari)nda, yakalanma tarih ve saatleri belirtilmedigi gibi, ifadeleri de alinmayan sivil sahislar sami hostan ile ali fevzi bır'in de; ömer lütfü topal'in ortaklarindan olduklarini belirtmekle birlikte, adi geçenin öldürüldügü saatlerde baska yerde ve kisilerle olduklarini ifade ettikleri anlasilmis.polis basmüfettisleri s.erten ve h.akdenız tarafindan düzenlenen 15.12.1996 tarih ve 1996/820 sayili (sorusturma raporu)nda da; ......anilan polis memurlari ile ömer lütfi topal'in öldürülme olayi arasinda bir bag kurulamadigi gibi öldürme olayina karistiklari hususunda da herhangi bir delil elde edilemediginden, haklarinda yapilacak bir islem bulunmadigi....- belirtilmis ise de, c.m.u.k.nun 153, 160. 163 ve 164 ncü maddeleri hükümlerince;suç ve suçlananlarla ilgili delillerin toplanilarak; kamu davasinin açilmasina yeterli olup olmadigina;toplanan deliller kamu davasi açilmasina yeterli ise, mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davasi açmaya,yapilan hazirlik tahkikati sonunda, kamu davasinin açilmasi için yeterli delil bulunmamasi veya keyfiyetin takibe deger görülmemesi halinde - takibata yer olmadigina- karar vermek yetkisi cumhuriyet savcilarina ait oldugundan, ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügüne bagli cinayet büro amirliginin 214 40 33 nolu telefonuna vaki: 28.07.1996 günü saat 23.15 siralarinda sariyer ılçesi yeniköy semtinde meydana gelen, ömer lütfi topal adli sahsin öldürülmesi olayini; özel harekat sube müdürlügünde görevli polis memurlari ayhan çarkın, oguz yorulmaz ve ercan ersoy ile ataköy galleria'da natural ayakkabi magazasi sahibi sami hostan ve sheraton oteli gazinosu sahibi ali fevzi bır'in gerçeklestirdiklerine dair ihbarin,dogru olup olmadigi, suçlananlarin bu fiili isleyip islemediklerine dair bir degerlendirmeye gidilmeksizin, konuya iliskin olarak toplanilan bilgi ve belgelerin, olay yeri itibariyle yetkili, sariyer cumhuriyet bassavciligina tevdiinin gerektigi, 2- ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayini gerçeklestirdiklerine dair bir ihbar üzerine gözaltina alinan 3 polis memuru ile 2 sivil sahsin; yetkili cumhuriyet bassavciligina bilgi verilmeden, 30 saatten fazla gözaltinda tutulduktan sonra ankara'ya gönderilmeleri ve ankara'ya nakledilen bu kisilerin ifadeleri alindiktan sonra saliverildikleri- konunun incelenmesi sonucu elde edilen verilere göre: 28.07.1996 günü saat 23.00 siralarinda sariyer ılçesi yeniköy bölgesinde vukubulmakla, yazili ve görsel basinda topal cınayetı diye adlandirilan olayla ilgili olarak, ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesine bagli cinayet büro amirliginin 214 40 33 nolu telefonuna, 25.08.1996 günü saat 14.00 siralarinda telefon eden bir erkegin: ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayini, özel harekat sube müdürlügünde görevli polis memurlari ayhan çarkın, oguz yorulmaz, ercan ersoy, ataköy galeria'da natural ayakkabi magazasi sahibi sami hostan ve sheraton oteli gazinosu sahibi ali fevzi bır adli sahislarin gerçeklestirdigini'' ihbar etmesi üzerine, anilan emniyet birimi tarafindan tanzim edilen, ``yakalama ve üst arama tutanagi'' belgelerine göre polis memurlarindan;ayhan çarkın'in 27.08.1996 günü saat 17.00'de, oguz yorulmaz'in 17.08.1996 günü saat 15.50'de ıstanbul'da,ercan ersoy'un ise; ıstanbul'dan ızmir'e gönderilen ekipler marifetiyle 27.08.1996 günü saat 11.00 de yakalanarak, getirildikleri asayis sube müdürlügü nezarethanelerine konulduklari, parmak izleri de alinmak suretiyle sorgulamalardan geçirildikleri, yakalama ve üst arama tutanaklarinda, yakalama tarih ve saatleri gösterilmeyen öteki sivil sahislar sami hostan ile ali fevzi bır'in; nezarethaneye konulmadiklari gibi, yalnizca ali fevzi bır'e baskomiser sentürk demıral tarafindan bazi sorular sorulup, ifadesinde belirttigi üzere sami hostan'a herhangi bir sorunun yöneltilmedigi, ceza muhakemeleri usulü kanununun (adli görevler) baslikli 154 ncü maddesinin, 18.11.1996 tarih ve 3842 sayili kanunla degisik 2 nci fikrasindaki: bütün zabita makam ve memurlari, el koyduklari olaylar, yakalanan kisiler ile uygulanan tedbirleri cumhuriyet savcilarina derhal bildirmek ve cumhuriyet savciliginin adliyeye iliskin islerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.- hükmüne ragmen, el konulan olay, yakalanan kisiler ile uygulanan tedbirlerle ilgili olarak, yetkili cumhuriyet bassavciligina bilgi verilmedigi,üç polis memurunun; yakalandiklari 27.08.1996 günü asayis sube müdür vekili ahmet duran alp ve ertesi 28.08.1996 günü izinden dönmesi üzerine de asayis sube müdürü sorumlulugunda sorgulandiklari halde;anilan kanunun, ``ıfade ve sorgunun tarzi''ni belirleyen, 18.11.1992 tarih ve 3842 sayili kanunla degisik 135 nci maddesindeki: zabita amir ve memurlari....tarafindan ifade almada....asagidaki hususlara uyulur: ıfade verenin veya sorguya çekilenin kimligi tespit edilir. ıfade veren veya sorguya çekilen kimlige iliskin sorulari dogru olarak cevaplandirmak zorundadir. kendisine isnad edilen suç anlatilir.

    müdafi tayin hakkinin bulundugu, müdafi tayin edebilecek durumda degilse baro tarafindan tayin edilecek bir müdafi talep edebilecegi ve onun hukuki yardimindan yararlanabilecegi, isterse müdafinin sorusturmayi geciktirmemek kaydi ile ve vekaletname aranmaksizin ifade veya sorguda hazir bulunacagi bildirilir, yakinlarindan istedigine yakalandigini duyurabilecegi söylenir. ısnad edilen suç hakkinda açiklamada bulunmamasinin kanuni hakki oldugu söylenir. süpheden kurtulmasi için somut delillerinin toplanmasini talep edebilecegi hatirlatilir ve kendisi aleyhine varolan süphe sebeplerini ortadan kaldirmak ve lehine olan hususlari ileri sürmek imkâni verilir. ıfade verenin veya sorguya çekilenin sahsi halleri hakkinda bilgi alinir. ıfade ve sorgu bir tutanakla tespit edilir. bu tutanakta; ıfade verme veya sorguya çekme isleminin yapildigi yer ve tarih, ıfade verme veya sorguya çekme sirasinda hazir bulunan kisilerin isim ve sifatlari ile ifade veren veya sorguya çekilen kisinin açik kimligi, ıfade vermenin veya sorgunun yapilmasinda yukaridaki islemlerin yerine getirilip getirilmedigi, bu islemler yerine getirilmemis ise sebepleri; tutanak içeriginin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazir olan müdafi tarafindan okundugu ve imzalarinin alindigi, ımzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alir.-- hükmüne hiç uyulmayip; böylesine ciddi bir ihbarla gözaltina alinan kisilerle ilgili ifade ve sorgunun bir tutanakla tespit edilmedigi.anilan kanunun ``yakalanan kimsenin sorguya çekilmesi'' baslikli degisik 128 nci maddesindeki:-yakalanan sahis birakilmazsa, yakalama yerine en yakin sulh hakimine gönderilmesi için gerekli süre hariç yirmidört saat içinde sulh hakimi önüne çikarilir ve sorguya çekilir. yakalananin talebi halinde müdafi de sorguda hazir bulunabilir.üç veya daha fazla kisinin bir suça istirak suretiyle toplu olarak islenen suçlarda, delillerin toplanmasindaki güçlük veya fail sayisinin çoklugu ve benzeri nedenlerle cumhuriyet savcisi bu sürenin dört güne kadar uzatilmasina yazili olarak emir verebilir. sorusturma bu sürede sonuçlandirilamazsa cumhuriyet savcisinin talebi ve sulh hakiminin karari ile sekiz güne kadar uzatilabilir. sulh hakimi yakalamayi gerektiren bir hal görmez veya yakalama sebepleri ortadan kalkmis bulunursa yakalanan sahsin birakilmasina karar verir.-hükmüne ragmen, cinayet ihbariyla yakalanarak 30 saatten fazla ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesinde tutulan 3 polis memuru ile 2 sivil sahsin, mekan sahitleri de göstermek suretiyle suçlamalari reddetmeleri, kendilerinden alinan parmak izlerinin, olay yerindeki silahta bulunan parmak izleriyle karsilastirilmalarinda mutabakat görülememis olmasi, olayla ilgilerinin bulunduguna dair maddi bir delil bulunamamis olmasi, bir kere de bu görevlilerin bagli olduklari üst kurulus ve ``emniyet genel müdürlügü ilgili daire ve subelerinin imkânlarindan faydalanilarak incelenmesinin uygun olacagi'' gibi gerekçelerle, 28.08.1996 günü saat 23.00 de çamlica turnikeleri'nde, ankara'dan gelen emniyet genel müdürlügü ekibine teslim edildikleri, ankara'da ifadelerine basvurulan bu görevlilerin, birlikte götürüldükleri öteki iki sivil sahis ile birlikte serbest birakildiklari, silahla adam öldürdükleri ihbari üzerine yakalanan ve 30 saatten fazla gözaltinda tutulan üçü polis memuru bes kisinin ankara'dan gelen ekibe teslimi sirasinda düzenlenen tutanaga konulan, ``tetkik ve geregi yapilmak üzere'' ibaresinin; ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu, asayisten sorumlu emniyet müdür yardimcisi bilgi ünal, asayis sube müdürü fatih özkan ile asayis sube müdür yardimcisi (27.08.1996 günü asayis sube müdür vekili) ahmet duran alp'in cmuk'un 125, 135 ve 154 ncü maddesinden dogan sorumluluklarini ortadan kaldirmadigi gibi, ayni sorumluluklarin; anilan öldürme olayi ile ilgili sorusturma neticesinde tetkik edilmek ve arastirilmak üzere alinan ... sahislarla illiyet saglanamamissa da olayin önemi bakimindan, emniyet genel müdürlügünün ilgili daire ve subelerinin imkânlarindan da faydalanilarak incelenmesinin uygun olacagi degerlendirildiginden tutanakta ismi geçen sahislar (i), üzerlerinden çikan silah ve zati esyalar (ile birlikte), kanundaki, ``bütün zabita makam ve memurlari'' genellemesi kapsaminda, emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın için de baslamis olmakla,ceza muhakemeleri usulü kanununun 154 ncü maddesinin 3 ncü fikrasindaki: ``kanun tarafindan kendilerine verilen... adliyeye müteallik görev veya islerde suistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen devlet memurlari..... hakkinda savcilikça dogrudan dogruya takibatta bulunulur.ancak zabita amirleri hakkinda hakimlerin görevlerinden dolayi tabi olduklari muhakeme usulü tatbik olunur. - hükmü dogrultusunda, bu konudaki tahkikatin sariyer cumhuriyet savciligi tarafindan yapilmasi gerekecegi, kanaat ve sonucuna varildigi `` seklinde degerlendirme yapildigi incelenmistir.(ek:86)

    5- komisyonumuzun 29.11.1996 gün ve 3 sayili yazilarina cevaben adalet bakanligi tarafindan gönderilen 13.12.1996 gün ve 031114 sayili yazisi ekinde ıstanbul dgm bassavciliginin 1996/2303 hazirlik ve sariyer c.bassavciliginin 1996/3514 hazirlik sayili dosyalarinin onayli fotokopileri gönderilmistir. ayni dosyalarin komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 125 ve 126 sayili yazilari ile de komisyonumuza gönderildigi anlasilmistir.(ek: 74; 81; 87)

    6- ıstanbul dgm bassavciliginin 1996/2303 haz. 1997/294 esas ve 1997/261 numarali iddianemesinde özetle; `` emperyal kumarhameleri isletmecisi olan ve kamuoyunda isletmelerden çok yüksek gelir sagladigi kanati bulunan ömer lütfi topal 28.7.1996 tarihinde saat 23.30 siralarinda ıstanbul sariyer ilçesi, tazeceviz sokakta, içerisinde bulundugu 34 btg 96 plakali otomobili içerisinde otomatik silahlarla taranarak öldürülmüstür. olay mahallinde suçta kullanilan 2 adet kalashnikov marka otomatik tüfek, bu tüfeklere ait sarjörler, 47 adet dolu 9 adet bos kovan bulunmustur. ayni gün polise telefonla yapilan bir ihbarda olayi gerçeklestiren kisilerin 34 kn 288 plaka sayili araç ile kaçtiklari bildirilmis ve bu araç ıstinye polis karakolu idaresinde terkedilmis olarak bulunmus ve araç içerisinde 9 mm. çapinda uzı marka makinali tabancalara ait 1 adet sarjör (uzı marka makinali tabancalar emniyet genel müdürlügü özel harekat dairesinde kullanilmaktadir). 9 mm. çapinda mke yapisi uzı marka 9 adet mermi, 7.62x39 mm. çapinda kalashinkov marka tüfeklere ait 2 adet sarjör ve 7.62x39 mm. çapinda 27 adet fisek bulunmustur. ancak, uzı marka sarjörlerin ait oldugu silah bulunamamis ve muhtemelen olay faillerinin kaçarken yanlarinda götürdükleri kanaatine varilmistir. bu otomobil hakkinda yapilan arastirmada 24.04.1995 tarihinde ankara ılinde çalinmis oldugu ve gerçek plakasinin 06 v 7550 oldugu tesbit edilmistir. bu olayin ıstanbul emniyet müdürlügünce tahkikatinin yapildigi sirada 25.08.1996 tarihinde asayis sube müdürlügü cinayet büro amirligine ismini bildirmeyen bir kisi tarafindan yapilan ihbarda, ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinin faillerinin ayhan çarkın, ercan ersoy, oguz yorulmaz isimli özel harekat dairesi polis memurlari ile sami hostan ve ali fevzi bır isimli kisiler olduklarini bildirilmistir. bu ihbar üzerine adi geçenler 28.08.1996 tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünde gözaltina alinmislardir. bu kisilerin gözaltina alinmalarini müteakip sanliurfa milletvekili sedat edip bucak tarafindan ıstanbul emniyet müdürü kemal yazicioglu'na defalarca telefon ederek gözaltina alinanlarin serbest birakilmalarini kolaylastirmak maksadiyla ona etkide bulunmaya tevessül edilmistir. (kemal yazıcıoglu'nun ifadeleri) bu kisiler hakkinda ıstanbul emniyet müdürlügünce arastirma devam ettigi sirada olaya müdahale edilerek, emniyet genel müdür yardimcisi halil tug araciligi ile özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın görevlendirilerek, gözaltindaki bu kisiler ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmüsler ve orada yüzeysel bir arastirma yapilarak serbest birakilmislar ve görevli cumhuriyet bassavciligina da bu olay intikal ettirilmemistir. adi geçen kisiler bu sekilde serbest birakildiktan sonra ıstanbul emniyet müdürlügüne gelen ıstihbari bilgiler üzerine ıstanbul emniyet müdürlügü tarafindan arastirmalar sürdürülmüs ve bu kisilerin bu olaya istirak ettikleri hususunda emareler elde edildigi bildirilerek bu durum bizzat ıstanbul emniyet müdürü tarafindan sayin cumhurbaskani'na ve sayin basbakan'a sifahi olarak arzedilmistir. (kemal yazıcıoglu'nun ifadeleri). nitekim, 22 aralik 1996 tarihinde çankaya köskünde liderler zirvesinde sayin cumhurbaskani'nin liderlerle yaptigi konusmanin bir bölümünde ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu'nun kendisine arzettigini beyan ederek, özetle ...biz ömer lütfi topal'i öldürenleri bulduk... ankara merkez geldi, bizim elimizden aldi... ısterlerse merkez alir. emniyetin usul ve kaidesidir... bunlar ömer lütfi topal'i öldürdüklerini itiraf ettiler, siz sorsaniz size de söylerler... sorunca söylüyorlar... ifadeleri henüz zapta almadim... dedigini bildirmislerdir. bu olayla ilgili olarak ıstanbul emniyet müdürlügünde sürdürülen arastirmalar sirasinda ö.lütfi topal'in öldürülmesinde kullanilan ve olay yerinde terkedilen kalashinkov marka tüfeklerden birinde, bu tüfegin iki sarjörünü birbirine monte etmekte kullanilan koli bantinin iç yüzeyinde bulunan 1 adet parmak izinin mukayese çalismalarinda, bu parmak izinin 26.02.1992 tarihinde sahte pasaport ile atatürk hava limanindan çikis yapmak istedigi sirada yakalanan sahin eklı isimli kisiye ait oldugu tesbit edilmistir. sahın eklı ile ilgili kayitlarin arastirilmasinda, bu kimligi kullanarak sahte pasaportla yurtdisina çikmak isteyen kisinin gerçek kimliginin abdullah çatlı oldugu saptanmistir. bunun üzerine abdullah çatlı'nin kayitlarda gerek kendi adina gerek mehmet özbay adina mevcut bulunan parmak izleri ile ölümünü müteakip nevsehir devlet hastanesi morgunda alinan parmak izlerinin mukayesesi yapilmis ve sonuç olarak suç aleti tüfegin sarjörlerini monte eden koli banti üzerindeki parmak izinin abdullah çatlı'ya ait oldugunu kesin olarak anlasilmistir. bu durumda abdullah çatlı'nin ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayina istirak ettigini bu somut delille tesbit edilmistir. bu sekilde, ömer lütfi topal'in öldürülmesine istirak ettigi tesbit edilen abdullah çatlı'nin bu olay sebebiyle gözaltina alinan kisilerle ve ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginca tahkikati yapilan (cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçuna iliskin) olaylarda adi geçen kisilerle iliskileri söyledir; sami hostan ve ali fevzi bır, ömer lütfi topal'in ıstanbul ıntercontinental otelindeki kumarhanesinin % 50 oraninda ortaklaridir. abdullah çatlı'nin sik sik bu kumarhaneye geldigini, sami hostan ve ali fevzi bır ile idare odasinda oturup, uzun görüsmeler yaptiklari, keza sami hostan ve ali fevzi bır'in de ankara ıline gittiklerinde sedat edip bucak'in yazihanesinde abdullah çatlı ile bulustuklari ve görüstükleri ve bu kisiler arasinda uzun süredir yakin iliskiler oldugu bizzat sami hostan'in kardesi sedat hostan'in ifadesi ve diger ifade ve delillerden ve telefon tesbit tutanaklarindaki görüsme detaylarindan anlasilmistir. dosya içerisinde mübrez bulunan ve yukari bölümlerde izahi yapilan ve siverek ılçesinde sedat bucak'in ikametgahinda çekildigi tesbit edilen ve ömer lütfi topal'in öldürüldügü tarihlere yakin zamanlara tekabül eden günlerde çekilmis oldugu tesbit edilen fotograflarda bu kisiler arasindaki yogun ve gizli iliskileri teyit etmektedir. (abdullah çatlı, sami hostan ve ercan ersoy'un yanyana çekilmis muhtelif fotograflari.)

    ö.lütfi topal olayi sebebiyle gözaltina alindiktan sonra ankara emniyet genel müdürlügüne götürülerek orada kisaca ifadesi alinan sami hostan bu ifadesinde ö.l.topal'in öldürüldügü tarihlerde marmaris grand azur otelinde konakladigini belirterek, otelin faturalarini ibraz etmistir. ancak, dosyada mübrez bu fotograflarin incelenmesinde, konaklayan kisilerin sami hostan ve aile efradi olduklari görülmekle beraber gerek rezervasyonunun gerekse faturalarin mehmet özbay (abdullah çatlı) adina düzenlenmis oldugu görülmüs ve bu husus sami hostan ve abdullah çatlı arasindaki iliskilerin baska bir göstergesi olmustur. yine sami hostan'in kardesi sedat hostan'in ifadesine göre 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen kazada abdullah çatlı'nin ölümü ilk kez kendisine duyurulan kisilerden biri de sami hostan'dir. bu haber üzerine sami hostan derhal olay yerine gitmek için harekete geçmis ve durumu ortagi ali fevzi bır'e de bildirmis ve susurluk'a gitmek üzere ıstanbul bogaz köprüsü çikisinda bulusmuslar ve orada karsilastiklarinda ``abdullah'i kaybettik'' diye birbirlerine sarilmislar ve oradan hareketle susurluk devlet hastanesine gitmislerdir. abdullah çatlı'nin susurluk devlet hastanesindeki cenazesini, abdullah çatlı'nin diger yakinlari ile birlikte nevsehir ıline götürmüsler ve orada defnedilmesinde hazir bulunmuslardir. asagida tarik ümıt olayinda anlatilacagi üzere abdullah çatlı'nin birçok eyleminde sami hostan onun yaninda bulunan kisilerden birisidir. abdullah çatlı ile bu sekilde çok yakin ve karmasik iliskilerde bulunan sami hostan ve ali fevzi bır, sedat bucak ve onun yaninda koruma polisi olarak görevlendirilen ve iddianamede sanik olarak adi geçen polis memurlari ile de yakin derecede iliskileri bulunmaktadir. (mehmet eymür'ün ifadeleri)

    ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi ile ilgili olarak sami hostan ve ali fevzi bır ile birlikte gözaltina alinan polis memurlari ayhan çarkın, oguz yorulmaz ve ercan ersoy ile birlikte diger polis memurlari enver ulu ve mustafa altınok, bu olayin vuku buldugu döneme tekabül eden zamanda, alelacele sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'in korumasi olarak onun yanina verilmislerdir. basbakanlik teftis kurulunun 09.01.1997 tarihli raporuna esas teskil eden belgeler ve ıstanbul dgm c.bassavciliginca emniyet genel müdürlügünden celbedilip, cevabi yazi ve belgelere göre; sedat edip bucak'in korunmasi için ıl koruma kurulu sadece bir polis memuru görevlendirilmesini uygun görmüs ve bu karar, merkez koruma kurulunca da yeterli görülerek onaylandigi halde 06.08.1996 günü sedat edip bucak'a dördü ıstanbul'da, ikisi ızmir'de görev yapan 6 polis memurunu (ayhan çarkın, oguz yorulmaz, ercan ersoy, mustafa altınok, enver ulu, ö.kaplan) tahsis edilerek tayinlerinin yapilmasi, bu kisilerin derhal koruma görevlerine baslamayip üç aylik bir dönem içerisinde ayri ayri göreve baslamalarinin korumada acılıyet olmadıgını ortaya koymasi, sedat edip bucak'in yazili talebinin bir gün sonrasi olan 07.08.1996 günü yapilmasi, bu korumalardan üçünün ömer lütfi topal'in öldürülmesi ile ilgili olarak gözaltina alinan kisiler olmasi ve birinin de (ö.kaplan) bu kisiler lehine taniklik yapan kisi olmasi, ayrica bu memurlardan oguz yorulmaz'in özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın'in ıstanbul asayis sube müdürü yardimcisi oldugu dönemde korumasi olmasi, daha sonra hüseyin kocadag'in korumasi olmasi, bilahare yine ankara'da ıbrahim sahın'in korumasi olmasi, daha sonra da sedat edip bucak'in korumasi olmasi ve bu dönemlerde gerek oguz yorulmaz'in gerekse diger polis memurlarinin ömer lütfi topal'in ortaklari olan sami hostan ve ali fevzi bır ile, sedat edip bucak ile ıbrahim sahın'in yanina gidip gelirken tanidiklarini açikça beyan etmeleri bir bütün olarak nazara alindiginda, bu korumalarin özel olarak sedat edip bucak'in yaninda toplandiklarini göstermektedir. sedat edip bucak'in yaninda koruma görevlisi adi altinda bu sekilde toplanan polis memurlarinin, ıstanbul dgm c.bassavciliginda susurluk olayi ile ilgili olarak verdikleri ilk ifadelerinde abdullah çatlı'yi mehmet özbay kimligi ile ve sedat edip bucak'in koruma görevine basladiktan sonra tanidiklarini söylemis iseler de, ıstanbul dgm c.bassavciliginda yapilan arastirmada yapilan telefon tesbitlerinde, abdullah çatlı'nin kullaniminda olan çok sayida cep telefonlari ile çok uzun süreden beri yogun telefon görüsmeleri yaptiklari tesbit edilmistir. bunun üzerine adi geçenlerin sanik sifati ile alinan ifadelerinde abdullah çatlı'yi birkaç yildan beri tanidiklarini ve onunla sik sik görüstüklerini ifade ettikleri görülmüstür. ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi ile ilgili olarak yapilan hazirlik tahkikatinin sariyer cumhuriyet bassavciliginin 1996/3514 hazirlik numarali evrakinda halen sürdürülmekte oldugu ve yukarida izah edilen tesbitlerin sariyer cumhuriyet bassavciliginca da yapildigi bildirilmistir. (sariyer cumhuriyet bassavciliginin 21.02.1997 tarih ve 1996/3514 hz. sayili yazisi).'' seklinde degerlendirme yapildigi incelenmistir.(ek:81)

    7- ömer lütfi topal'in öldürülmesi ile ilgili sariyer cumhuriyet bassavciliginca açilan 1996/3514 sayili hazirlik numarali dosya, anilan savciligin 20.1.1997 tarihli yazisi ekinde komisyonumuza iletilmis, bilahare ayni savciligin 17.3.1997 tarihli yazisi ile de ayni dosyaya sonradan intikal eden belge ve ifadeler gönderilmistir.buna göre; `` cinayetle ilgili sorusturma henüz tamamlanamadigindan, iddianamenin hazirlanmadigi, ancak dosyada olayla ilgili, yer tesbit tutanaklari ekspertiz ve laboratuvar raporlari, birkisim ifadeler ve yazismalarin yeraldigi anlasilmistir. a) dosyada yer alan önemli ifadelerden ömer lütfi topal'la 7 yildir gayri resmi evliyim diyen hilal altıntas ifadesinde özetle; ömer beyin son bir yilda müthis bir stres altinda oldugunu, ölümünden 10 gün önce de üzerinde artan bir tedirginlik oldugunu, bir gün önce ise çok sinirli oldugunu, sabaha kadar sürekli telefonla konustugunu, sert tartismalar yaptigini, ama gizli konustugu için ne konustugunu duyamadigini, ancak duyabildigi kadari ile mehmet agar isminin çok geçtigini, önce çelik yelek ismarladigini, ancak bunu hiç giymedigini, ömer beyin ortaklari sami hostan ve aliço'yu hiç sevmedigini, çıller'den de hoslanmadigini, b) ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu ise savciliktaki ifadesinde özetle; ömer lütfi topal'in ölümünden bir ay kadar sonra bu olayin ıstanbul emniyet müdürlügünce tahkikatinin yapildigi sirada 25.08.1996 tarihinde asayis sube müdürlügü cinayet büro amirligine ismini bildirmeyen bir kisi tarafindan yapilan ihbarda, ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinin faillerinin ayhan çarkın, ercan ersoy, oguz yorulmaz isimli özel harekat dairesi polis memurlari ile sami hostan ve ali fevzi bır isimli kisiler olduklarini bildirmistir. bu ihbar üzerine adi geçenler 28.08.1996 tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünde gözaltina alinmislardir. bu kisilerin gözaltina alinmalarini müteakip sanliurfa milletvekili sedat edip bucak tarafindan ıstanbul emniyet müdürü kemal yazicioglu'na defalarca telefon ederek gözaltina alinanlarin serbest birakilmalarini kolaylastirmak maksadiyla ona etkide bulunmaya tevessül edilmistir. (kemal yazıcıoglu'nun ifadeleri) bu kisiler hakkinda ıstanbul emniyet müdürlügünce arastirma devam ettigi sirada olaya müdahale edilerek, emniyet genel müdür yardimcisi halil tug araciligi ile özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın görevlendirilerek, gözaltindaki bu kisiler ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmüsler ve orada yüzeysel bir arastirma yapilarak serbest birakilmislar ve görevli cumhuriyet bassavciligina da bu olay intikal ettirilmemistir. adi geçen kisiler bu sekilde serbest birakildiktan sonra ıstanbul emniyet müdürlügüne gelen ıstihbari bilgiler üzerine ıstanbul emniyet müdürlügü tarafindan arastirmalar sürdürülmüs ve bu kisilerin bu olaya istirak ettikleri hususunda emareler elde edildigi bu emarelerin daha çok cep telefonlarindan yola çikarak ulasilabilecek bir takim sonuçlar oldugunu, c) ömer lütfi topal'in avukati ekrem marakoglu savcilikta verdigi 25.12.1996 tarihli ifadesinde; bodrum'daki otele ortak olan hikmet babacan'in öldürülmesinden azmettirici olarak ömer lütfi topal'in sorumlu tutuldugunu, emperyal'den ekmekleri kesilen bazi kisilerin bu olaya yardimci olabilecegini, kusadasi'ndaki bir cinayetten de emper gazinosunun müdürü sami sahın'in sorumlu tutuldugunun,polis memuru ercan ersoy'un kendilerinin korumaligini yaptigi gibi gittigi yerlerde de emniyet müdürlükleri ile temas kurarak onlardan destek ve yardim aldigini, devamli telefonla birbirleriyle görüstüklerini,sami hostan'in ömer lütfi topal'in abdullah çatlı'yi tanimadigini söyledigini, sami hostan'la ömer lütfi topal arasinda bir ihtilaf olmadigini, ömer lütfi topal'in rize milletvekili nihat mete'ye yardim ettigini, devletteki islerini ona gördürdügünü, ömer lütfi topal'in mehmet agar'in ıçisleri bakani olmasindan tedirgin oldugunu, d) emperyal sirketinin genel müdürü ahmet kara 23.1.1997 tarihli ifadesinde; sami hostan'in, ömer lütfi topal'in ölümünden 15 gün önce sirket kazancindan yeteri kadar pay almadigini, parasinin çogunu ömer lütfi topal'in aldigini söyledigini, ancak ömer lütfi topal'in ortaklari ile herhangi bir kavgasina ve tartismasina sahit olmadigini, sami hostan'in emniyet görevlileri ile arasinin iyi oldugunu, e) ömer lütfi topal'a ait shereton otelin gazino müdürü orhan öztürk, mehmet özbay olarak tanidigi abdullah çatlı'nin sik sik gazinoya geldigini, ömer lütfi topal, sami hostan ve ali fevzi bır'le oturdugunu, daha çok ali fevzi bır'le oturdugunu, patronlari arasinda herhangi bir sürtüsme ve anlasmazlik olmadigini, f) ömer lütfi topal'in emperyal gazinolarinin halkla ıliskiler müdürü arzu tok, patronlari ömer lütfi topal, sami hostan ve ali fevzi bır'in aralarinin çok iyi oldugunu, aralarinda bir kavga ve husumete sahit olmadigini, mehmet özbay olarak abdullah çatlı'nin patronlarinin misafiri olarak shereton casinosuna sik sik yalniz olarak geldigini, sanik olarak adlari geçen polis memurlarini hiç görmedigini söylemistir. g) sariyer c.savciliginin gönderdigi dosyada cinayet tanigi olarak ifadesi alinan atike kılıç, ``28.7.1996 günü saat 23.00 siralarinda balkonda bulundugu bir sirada, evine yakin yolun kenari ile beyaz renkli bir aracin park halinde oldugunu, aracin tamamen 20-30 m. yakinindan da 3 erkek sahsin asagiya dogru yürüdügünü gördügünü, sahislarin bu otodan inip inmediklerini görmedigini, sahislardan birinin elinde cep telefonu oldugunu farkettigini, sahislarin olduklari yere sokak lambasi uzak oldugu için sahislarin yüzlerini göremedigini, üzerlerine ne giydiklerini de farkedemedigini, sahislarin eskali hakkinda herhangi bir bilgi veremeyecegini'' beyan etmistir. `` seklinde kayitlamalarin bulundugu incelenmistir.(ek:88)

    8- komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve a.1.01.geç.10/89-135 sayili yazisi ile ıstanbul emniyet müdürlügünden ömer lütfi topal adli sahsin öldürülmesi olayi sebebiyle gözetim altina alinan sahislarin olay taniklari ile yüzlestirme yapilip, yapilmadiginin bildirilmesi istenmis, ıstanbul emniyet müdürlügü de 17.01.1997 gün ve 8971 sayili yazisi ile `` ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle tanik olarak ifadeleri tespit edilen sahislarin olay anini görmediklerini eylemin karanlikta yapilmasindan dolayi saglikli bir eskal veremedikleri, teshis yapamayacaklari anlasildigindan olay sebebiyle gözetim altina alinan sahislar ve taniklar arasinda herhangi bir teshis ve yüzlestirme islemi yapilmadigi dosya tetkikinden anlasilmistir, seklinde cevap vermistir. (ek:90)

    9-komisyonumuzun ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinda gözaltina alinan 3 polis memuru ve 2 sivil sahsi savciliga bildirmeden ankara'ya gönderilmeleri ve buradan saliverilmeleri konularinda yapilan islemlere iliskin olarak sariyer c.bassavciligina yazdigi 18.3.1997 gün ve 10/89-299 sayili yazisina cevaben, sariyer c.bassavciliginin 19.3.1997 gün ve 1996/3514 haz.sayili cevabindan; ıçisleri bakani mehmet agar, emniyet genel müdür yardimcisi halil tug, emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın, özel harekat daire baskanligi komiseri yusuf yüksek, özel harekat daire baskanligi polis memurlari sahin aslan ve ugur sahın haklarinda 10.1.1997 tarih ve 1997/9 sayili adli görevi kötüye kullanmak suçunun ankara'da islenmesi nedeniyle yetkisizlik karari verilerek, dosyanin ankara c.bassavciligina gönderilmesine, ıstanbul emniyet müdür yardimcisi bilgi ünal, asayis müdürü fatih özkan, baskomiser refik bastürk, baskomiser sentürk demırel ve polis memuru ziyaettin ferman haklarinda, suç yerinin gayrettepe'deki emniyet müdürlügü olmasi nedeniyle 06.01.1997 gün ve 11977/1 sayili kararla sariyer c.bassavciliginin yetkisizligine karar verilerek evrakin ıstanbul c.bassavciligina gönderilmesine, ayni nedenle polis memuru ahmet duran hakkinda 21.1.1997 gün ve ayni sayili ek yetkisizlik karari ile evrakin ıstanbul c.bassavciligina gönderilmesine, sariyer c.bassavciliginin adalet bakanligina yazdigi 5.1.1997 gün ve 14 sayili yazi ile, ``cmuk'nun 154/2. maddesi geregince, ömer lütfi topal cinayeti nedeni ile yakalanan kisikelir yakalanma, sorgulanma ve birakilmalarindan savciliga bilgi verilmeden 36 saat gözaltinda tutulmalari ve savciliga bilgi verilmeden genel müdürlüge gönderilmeleri nedeniyle görevi kötüye kullanan ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu zabit amiri olmasindan dolayi 2802 sayili yasanin 82. maddesine göre sorusturma izninin istendigi,'' incelenmistir.(ek:89)

    10- ıstanbul emniyet müdürlügü, 27.1.1997 gün ve 8988 sayili yazisi ile komisyonumuzun 10.01.1997 gün ve a.1.01.geç.10/89-134 sayili ``ömer lütfi topal'in öldürülünceye kadar hakkinda çikartilan yakalama ve giyabi tevkif müzekkerelerinin subemiz infaz bürosunda bulunan müzekkerelerinin tastikli suretinin çok acele komisyonumuza gönderilmesine'' iliskin yazisinda; `` adi geçen sahis hakkinda asayis subesi ınfaz büro amirliginde yakalama ve giyabi tevkif müzekkeresi bulunmadigi, ilimizde bulunan ıstanbul ve bagli ılçe c.bassavciliklari ile bu konuda yapilan yazismada, sisli 2. sulh ceza mahkemesinin 1993/10781 hazirlik sayili ile giyabi tevkif müzekkeresi çikartildigi ve bu olay ıstanbul 1.agir ceza mahkemesine intikal ederek 1996/155 esas sayisini aldigi, ancak giyabi tevkif müzekkeresi ıstanbul c.bassavciliginin 26.06.1996 gün ve 1996/155 sayili yazisi ile düsümü yapilarak evrak ıstanbul c.bassavciligina iade edildigi, ayrica ıstanbul c.bassavciligindan alinan cevabi yazida sahsin çorlu 5. kolordu komutanligi askeri mahkemesinin 1986/10321, 1986/321 sayili karari ile askeri ceza kanununun 66/1-a maddesine muhalefetten 5 ay hapis cezasi bulundugu, ancak evrakin 06.03.1991 tarih ve 1991/15-66 sayi ile infaz mahalline gönderildigi bildirilmis, yine ıstanbul c.bassavciliginca hazirlik bürosu bilgisayar kayitlarinda 1995/5780 hz. ve 1996/28590 hz. sayili iki adet dosyasi bulundugu bildirilmis olup, ilimizde bulunan diger adli merciilerce hakkinda yakalama ve giyabi tevkif müzekkeresinin bulunmadigi cevabi yazilarinda bildirilmistir.'' seklinde cevap verildigi incelenmistir. (ek:91)

    11- komisyonumuzun 19.3.1997 gün ve 10/89-302 sayili yazisina cevaben ankara c.bassavciliginin 25.03.1997 gün ve hz.3521 sayili yazisinda; `` a) ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili olarak gözaltina alinan 3 polis memuru ve 2 sivil sahsin ilgili savciliga bilgi vermeden emniyet genel müdürlügüne aldirilma emrini veren ıçisleri eski bakani mehmet agar hakkinda, ankara c.bassavciligi, anayasanin 100. maddesine göre tbmm'nce karar verilmesi gerektiginden 14.02.1997 tarihinde verdigi takıpsızlık kararı'ni, b) ayni konuda sözkonusu saniklarin ankara'ya getirilmesini saglayan emniyet genel müdür yardimcisi halil tug, özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın, komiser yusuf yüksek, polis memurlari ugur sahın ve sahin arslan haklarinda, adi geçen kisilerin özel harekat daire baskanligi elemanlari olmalari ve özel harekat dairesinin adli görevi olmamasi ve 657 sayili kanuna tabi olmalari nedeniyle haklarinda memurin muhakemati hakkinda kanun hükümlerinin uygulanmasi gerektiginden 14.2.1997 tarihinde ankara c.bassavciliginin görevsizligine ve evrakin geregi için ıçisleri bakanligina gönderilmek üzere adalet bakanligina sunulmasina karar verilmistir.'' seklinde cevap verdigi incelenmistir.(ek:92)

    12-komisyonumuz, 06.12.1996 tarih ve 58 sayili yazisi ile ıçisleri bakanligindan, ``özel harekat dairesi'' hakkinda bilgi istemis, ıçisleri bakanliginin 12.12.1996 tarih ve 275427 sayili yazisinda cevaben; jandarma genel komutanligi bünyesinde bugüne kadar özel harekat dairesi ismiyle veya özel faaliyet göstermek üzere baska bir isimle herhangi bir teskilat kurulmadigini, 26.7.1993 günlü bakanlir kurulu karari ile ıçisleri bakanligi, emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi baskanliginin kuruldugu ve kurulus amaci yönetmeligin 1 nci maddesinde belirtildigi gibi; ``devletin ekonomik, sosyal, siyasî ve hukuki temel anayasal düzenin yikilmasina, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlügünü bozmaya ve cumhuriyetin temel niteliklerini degistirmeye yönelik baski, cebir, siddet, korkutma, yildirma, sindirme veya tehdit yöntemlerini kullanan terör örgütlerini meskun veya kirsal kesimde etkisiz hale getirmek, rehin aldiklari kisi, uçak, araç ve benzeri yerleri kurtarmak için ani müdahale, pusu, kesif, baskin ve operasyon yapmaktir.'' bakanlik yazisina ek olarak ö.h.d.baskanligi kurulus, görev ve çalisma yönetmeligini de eklemistir. (ek:93)

    13- komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 194 sayili yazisina cevaben ıstanbul c.bassavciligi, 03.02.1997 gün ve 82 büro sayili yazisi ekinde ıstanbul 1.agir ceza mahkemesinin 1995/167 esas ve 3. agir ceza mahkemesinin 1995/40 esas sayili dosyalari gönderilmistir. ıstanbul 1. agir ceza mahkemesinin 1995/167 ve 1996/67 karar sayili kararinda necdet elmas ve 3 arkadasinin dövülmesine iliskin yeterli delil bulunamadigindan saniklara ömer lütfi topal ve 4 arkadasinin beraatine, ıstanbul 3. agir ceza mahkemesinin 1995/40 esas ve 1996/292 karar sayili kararinda; mehmet firat'in öldürülmesi ile ilgili olarak sanik ö.lütfi topal öldügünden tck'nun 96. maddesi geregince davanin düsürülmesine, diger 5 sanigin beraatine karar verilmistir. (ek:94)

    14- komisyonumuzun 31.1.1997 gün ve 10/89-198 sayili yazisina cevaben, ıstanbul emniyet müdürlügü 03.02.1997 gün ve 86 sayili faks yazisiyla; `` akgün otelinin yaninda bulunan otoparkta bülent fırat isimli sahsin öldürülmesi ile alakali olarak, akgün oteli casinosunda yapilan aramada ele geçen suç delillerine tutanak ve ekspertiz raporlari gönderilmis, bu raporlardan, olay yerinde bulunan mermi kovanlarinin inceleme konusu olarak gönderilen silahlardan atilmadiginin tesbit edildigi anlasildiginin bildirildigi'' incelenmistir.(ek:95)

    15- komisyonumuzun 31.01.1997 gün ve 10/89-199 sayili yazisi ile sorulan bodrum regeta otelde öldürülen hikmet babatas'in sanik zanlilari ile ilgili olarak açilan dava dosyasini istemesi üzerine, mugla cumhuriyet bassavciligi, 03.02.1997 gün ve 280 sayili yazi ekinde gönderilen dosyada yer alan 1996/2503 haz. 1996/1014 e ve 1996/338 sayili savcilik ıddianamesinde özetle; ``olay tarihinde hikmet babatas'in turmen otelinden çikip, ayni otelin otoparkinda iken saniklar metin aydogmus ve ergün müjde tarafindan tabanca ile ates edilmesi sonucu vurularak öldügü, olay yerine yakin bir yerde 34 yık 63 plakali araçla bekleyen sanik çetin aydogmus'un saniklari olay yerinden kaçirdigi, ölüme maktülün vücuduna isabet eden mermi çekirdeklerinin neden oldugu, karaciger, sol böbrek ve ince bagirsak harabiyeti ile kanama sonucu meydana geldigi, olay yerinde elde edilen kovanlarin iki ayri silaha ait oldugu iddia, sözler otopsi tutanaklari ekspertiz raporu ve tüm sorusturma kapsamindan anlasildigi, maktülün 1989 yilinda bodrum regal otelinin insaatina basladigi, insaatin devami sirasinda mali yönden sikintiya düsmesi nedeniyle otelin alt kismini ömer lütfi topal'a ait olan emperyal sirketler grubuna kiraya verdigi, daha sonra da otelin % 50 hissesini ayni sirkete satarak ömer lütfi topal ile is ortagi oldugu, kurban bayramindan iki gün önce basbasa görüsme yaptiklari, görüsme sonunda maktül hikmet'in sinirli ve surati asik olarak ayrildigi, 28.4.1996 tarihinde saat 17.00 siralarinda maktülün otel hesaplari ile ilgili olarak toplanti yaptigi, toplantiya sanik ıhsan'in da katildigi toplantida otel giderleri ve teknik masraflarin fazlaligi ile ilgili olarak anlasmazlik çiktigi ortaya çiktigi, her ne kadar sanik metin aydogmus gezmek amaciyla dayisi yusuf kayapınar'dan aldiklari arabayi çetin aydogmus'un kullandigini bir süre yanlarinda ergün müjge'de oldugu halde gezdiklerini ancak issiz olduklari için is aramak amaciyla sahil boyunca çesitli il ve ilçelere gittikleri, en sonunda da bodrum'a ugradiklari, bir gün bodrum'da is aradiklarini bulamadiklarini, sonra senar oteline gitmeye karar verdiklerini, bu sirada yandaki otelin otoparkinda daha önce yaninda isçilik yaptigi maktülü görüp onun yanina ergün ile birlikte gittiklerini, alkollü olan maktülden daha önce önceye dayali iki aylik alacagini istedigini, maktülün yine kendilerini tersledigini, birara elini beline attigini, bunun üzerine kendilerinin de ellerini bellerine attiklarini, maktülün arabasina dogru gitmesi üzerine ates edecegini düsündüklerinde ergün ile birlikte maktüle ates edip, ileride bekleyen çetin'in kullandigi arabaya binip kaçtiklarini savunduklari, diger saniklar ergün müjge ve çetin aydogmus'un ayni beyanda bulunduklari, bu savunmaya ragmen, saniklar çetin, metin ve ergün'ün gezmek amaciyla aldiklarini söyledikleri arabayla mersin'den bodrum'a kadar gitmeleri üstelik aracin olayda iki gün önce sanik yusuf kayapınar'a sanik ahmet kara'nin kabulü ile verilmesi ve yukarida belirtilen ömer lütfi topal ile maktül arasindaki görüsme sonucunda maktülün haleti ruhiyesi, otelin masraflari konusunda anlasmazlik çikmis olmasi karsisinda eylemin taammüden adam öldürmek seklinde gerçeklestigini ortaya çikarmaktadir. ayrica olayi fiilen gerçeklestiren çetin aydogmus ve ergün müjge ve olay yerinin yakininda araçta bekleyen çetin aydogmus ile maktül arasinda önceye dayali bir husumetin bulundugu yolunda evrak içerisinde bir kanit olmadigi, sanik metin'in maktül ile tesadüfen karsilastigi, onun alacagini vermeye yanasmadigi, ayrica maktülün ates edecegini düsünerek ona ates ettikleri yolundaki savunmasi olay saati ve mahal itibariyle de düsünüldügünde hayatin olagan akisina uymadigi, maktülün yukarida belirtildigi gibi sonradan öldügü anlasilan ömer lütfi topal ile is ortagi olmasi aralarinda menfaat iliskisinin bulunmasi ayrica saniklar ahmet kara, ıhsan karakayalı ve arif balkan'in dosya kapsamina göre ömer lütfi topal ile is yakinliklarinin bulundugunun anlasilmasi karsisinda atili suça azmettirmek suretiyle saniklarin haklarinda kamu davasi açildigi,bu saniklarin her ne kadar savunmalari alinamamis ise de saniklar metin, çetin ve ergün'ün 17.5.1996 tarihinden bu yana tutuklu olmalari nedeniyle evrakin iddianameye baglanmasi geregi dügdugu,bu nedenlerle saniklarin yargilamalarinin yapilarak eylemlerine uyan; saniklar metin aydogmus, ergün müjge'nin tck'nun 450/4, 31, 33, 40, 6136 sayili yasanin 13/1. maddeleri, saniklar ahmet kara, çetin aydogmus, yusuf kayapınar, ıhsan karakayalı, arif balkan'in tck'nun 64. maddesi delaletiyle tck'nun 450/4, 31, 33. maddeleri geregince cezalandirilmalarina, saniklar çetin aydogmus ve yusuf kayapınar hakkinda tck'nun 40. maddesinin uygulanmasina karar verilmesi kamu adina talep ve iddia olundugu incelenmistir. (ek:96)

    16-mugla c.bassavciligi, 17.2.1997 gün ve 353 sayili yazisinda da: komisyonumuzun 17.2.1997 gün ve 10/89-240 sayili yazisina cevaben; a) hikmet babatas'in öldürülmesiyle ilgili olarak ömer lütfi topal hakkinda tevkif karari ve yakalama müzekkeresinin bulunmadigi, b) ömer lütfi topal'in bodrum'da bulunmamasi nedeniyle 7.6.1996 tarihinde savunmasinin alinmasi için ıstanbul c.bassavciligina yazilmak suretiyle bu tarihten itibaren aranmaya baslandiginin belirtildigi incelenmistir. (ek:97)

    17- ömer lütfi topal'in avukati ekrem marakoglu'nun komisyonumuzdaki 30.1.1997 tarihli ifadesin de; ``ömer lütfi topal cinayetinde emperyal sirketler grubunu çok büyük zarara sokacak bir maddi ihtilafin olmasi gerektigi, örnegin ölmeden bir gün önce ıspanya'dan arayan ısmail tank adli birisiyle adeti hilafina uzun ve sert bir tartisma yaptigi, geçmiste uyusturucu kaçakçiligindan hapiste yatmis bulunan giresun'lu bu adamin, ömer lütfi topal ile geçmise dayali çok özel bir hukuklarinin bulundugunu, ama ailenin bu konulari saklamaya çalistigini söyledigi `` incelenmistir.(ek:186) 18-adi geçen hakkinda emniyet genel müdürlügünden gelen 12.3.1997 tarihli bir bilgi notunda; ``a) 21.11.1987 tarihinde ıspanya'nin marbella sehrinde ele geçirilen 5 gr. eroin maddesi olayi ile ilgili olarak yakalandigi, b) esi, hasibe kizi, 1959 dogumlu ayhan tank'in 22.07.1988 tarihinde bolu ıli caydurt nahiyesi becikoglu tesislerinde, hamza ve emine oglu, 20.02.1957 adapazari dogumlu ömer duran isimli sahis tarafindan atesli silahla öldürülmesi olayina adi karistigi, hollanda interpolünden alinan 10.08.1988 tarihli teleks yazida; ayhan tank'in kocasi ısmail tank tarafindan öldürtülmüs olabileceginin bildirildigi, sözkonusu cinayet olayi ile ilgili olarak, bolu c.bassavcisi tarafindan hazirlanan 16.08.1988 tarih ve 1988/1198 hz. sayili iddianamede, saniklar arasinda ısmail tank'in adi geçmedigi, c) 12.01.1989 tarihinde belçika'nin brüksel kentinde ele geçirilen 43 kg. eroin maddesi olayinin firari sanigi olarak aranmakta iken, belçika'ya iade edilmek üzere 29.03.1989 ıspanya'nin toledo kentinde 1 kg 570 gr eroin maddesiyle yakalandigi, d) yurtdisina eroin ihraç etmek suçundan hakkinda ıstanbul 1. nolu dgm nezdinde, 991/433 esas sayiya kayden dava açildigi,mahkeme neticesi henüz bilinmedigi, e) adina konulmus herhangi bir tahdit mevcut olmadigi belirtilmistir. komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 10/89-274 sayili yazisi ile ısmail tank'in nüfus kaydi istenmis, gönderilen kayda göre, adi geçenin giresun ıli, görele ılçesi çiftlik köyü 19 hanede kayitli mustafa oglu, meskure mücella oglu 26.5.1956 dogumlu oldugu 13.9.1995 tarihinde evlendiginin bildirildigi `` incelenmistir.(ek:98)

    19- türk hava yollari a.o., komisyonumuzun 16.12.1996 gün ve 68 sayili yazisina cevaben. 23.12.1996 gün ve 133 sayili yazisinda; `` ortakligimiza (thy) ait courtesy card, yönetim kurulumuzca, kamu kuruluslari ve özel sirketlerin üst düzey yöneticilerine ve seçkin kisilere verilmektedir. ömer lütfi topal'a ait courtesy card 30.11.1995 tarihinde, emperyal sirketler grubu yönetim kurulu baskani olmasi sifatiyla verilmis olup, kartin özellikleri bu kartin sagladigi hizmet ve imkânlar su sekilde siralanmaktadir : - rezervasyon önceligi, ayri bankoda check-in, kisaltilmis check-in süresi, fazla bagaj hakki,erken bagaj teslimi,uçus öncesi özel salonlarda agirlama, uçak içinde tercihli koltuk, uçus sinifini yükseltme (upgrade),çesitli otellerde ve araba kiralama sirketlerinde indirim,uçus milleri toplamina göre ücretsiz bilet kazanma hakki verdiginin'' bildirildigi incelenmistir. (ek:99)

    20- t.h.y.a.o. komisyonumuzun 10.1.1997 gün ve 127 sayili yazisina t.h.y.o.'nun 27.1.1997 tarih ve 19 sayi ile verdigi cevabi yazisinda; ``courtesy card üyemiz ömer lütfi topal'in üyeligi 30.11.1995 tarihinde baslamis olup, üyelik kaydinda sadece 19.12.1995 tarihinde tk602 sayili ıstanbul- ashkabat seferimizle yaptigi business class uçus yer almaktadir.'' seklinde cevap verildigi incelenmistir. (ek:100)

    21- turizm bakanligi, komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-151 sayili yazisina cevaben gönderdigi 28.1.1997 gün ve 120-2802 sayili yazisi ekinde gönderilen, ömer lütfi topal'in ortagi bulundugu sirketlerin almis oldugu talih oyunlari salonlari ısletmeciligi ile turizm bakanliginda bulunan tüm dosyalarin incelenmesinde düzenlenen raporda; ``ömer lütfi topal'in sahibi oldugu emperyal otelcilik turizm ve ticaret a.s'nin asagida turizm isletme belgeli 13 turizm kompleksi bünyesinde bulunan talih oyunlari salonlarina, turizm bakanligindan talih oyunlari ısletme ızni alarak çalistirdigi mevcut belgelerden görüldügü,mersin hilton oteli ,antalya grand oteli,ıstanbul ceylan ınter continantel oteli,antalya seven seas oteli ,antalya lara ofo oteli,ıstanbul akgün oteli,ıstanbul polat rönessance oteli ,ıstanbul topkapi eresin oteli,bodrum park resort oteli,aydin kusadasi onura oteli,antalya saray regency oteli ,ıstanbul hyatt oteli ,adana seyhan oteli 6.9.1993 tarih 93/4811 sayili turizm yatirim ve isletmeleri nitelikleri yönetmeligi'nin 136'nci maddesine göre, turizm bakanliginin izni ile belgeli turizm isletmelerinin talih oyunu oynanacak mahalleri baskasina kiraya verebilmeleri mümkün bulunmaktadir. bu nedenle, sözkonusu otellere ait oyun salonlarinin emperyal otelcilik turizm ve ticaret a.s. tarafindan kiralanma islemlerinde yasal bir engel görülmedigi, kiralama islemlerinden sonra, emperyal sirketinin, her bir otelin talih oyun salonu için turizm bakanligindan ayri ayri ``talih oyunlari ısletme ızni'' aldigi anlasilmaktadir. emperyal sirketinin bu konudaki müracaatlarinin özellikle 1994 yilindan sonra yogunlastigi görülmüstür. turizm bakanliginca 8.1.1983 tarihli talih oyunlari yönetmeliginin bazi maddelerinin degistirilmesi hakkinda 10.3.1994 tarih 21873 sayili resmi gazete'de yayinlanarak yürürlüge konulan yönetmeligin 5 nci maddesinde, talih oyunu salonlarina isletme izni vermek için , tüzel kisilerin yönetim kurulu ile denetim kurulu üyeleri için ilgili adli mercilerden iyi hal kagidi istenildigi, emperyal sirketinin bu kapsamda ``talih oyunlari ısletme izni'' almak için turizm bakanligi'na yaptigi müracaatlarda yönetim kurulu baskani ömer lütfi topal ve diger yönetim kurulu üyelerinin sabika kaydinin bulunmadigina dair ilgili cumhuriyet savciliklarindan alinan yazilar sundugu, ancak, ömer lütfi topal'in daha önce uyusturucu madde kaçakçiligi suçundan yurtdisinda 1977 yilinda belçika'da uyusturucu madde kaçakçiligindan 5 yil hapis cezasina mahkum edildigi, 1981 yilinda belçika'dan abd'ne iade edilerek, burada da eroin kaçakçiligi suçundan dolayi 5 yil hapis cezasi verildigi, adigeçenin cumhuriyet savciliklarindan aldigi sabika kaydinin olmadigina dair yazilarda bilgisayarca kontrolü yapilan kimlik bilgilerinde harf ve rakam degisiklikleri yapildigi, örnegin, 4.1.1995 tarihinde ıstanbul sicil müdürlügüne yazilan dilekçede isim ömer lütfi yerine ömer lütfü yazildigi, diger taraftan, adigeçen tarafindan 25.3.1994 tarihinde adli sicil ve ıstatistik genel müdürlügü'ne yazilan dilekçede, baba adi mevlüt olmasina karsin, mevlut yazildigi, malatya cumhuriyet savciligina yazilan 5.7.1994 tarihli dilekçede dogum tarihi 1942 olmasina ragmen 1994, ayni sekilde dogum yeri akçadag olmasina karsin malatya yazildigi, ömer lütfi topal'in sahibi oldugu emperyal a.s'nin özellestirme ıdaresi baskanliginca satisa çikarilan havas'in ihalesine katilmak üzere teklif vermesi üzerine, abd'nin ankara'daki büyükelçiligince dis ısleri bakanligi'na 23.2.1995 tarihinde, havas'i satin almaya talip olan adigeçenin, 1977 yilindan bugüne kadar avrupa ve abd'ne yönelik tesekkül halinde uyusturucu madde kaçakçiligina dair kayitlar bulundugu, yukarida belirtilen mahkumiyetlerinin oldugu belirtilerek, teklifinin degerlendirilmesinde bu hususlarin dikkate alinmasi yönünde bir nota verildigi, abd'nin türkiye'de takip ettigi bu kisinin sahibi oldugu emperyal sirketine, türkiyede yaptigi islemlerde ülkemizdeki yetkili mercilerce gereken incelemeler yapilmadan, ``talih oyunu salonlari ısletme ızni'' verilmesi düsündürücüdür. turizm bakanligi tarafindan 30.12.1994 tarih 22157 sayili resmi gazete'de yayinlanan ``talih oyunlari yönetmeliginin bazi maddelerinin degistirilmesi hakkinda yönetmelik'' ile talih oyunu isletme izni için istimal ve istihlak kaçakçiligi hariç, kaçakçilik suçlarindan mahkumiyet bulunmama sarti aranildigi, belirtilen nedenden dolayi, talih oyunlari yönetmeligine göre emperyal otelcilik turizm ve ticaret a.s.'ye talih oyunlari ısletme ızinleri verilmemesi gerektigi anlasilmaktadir. emperyal a.s'nin turizm bakanligindaki islemlerinin incelemesi sonucunda, anilan sirketin kiraladigi talih oyunu salonlarindaki oyun araç ve gereçleri yerine, sanki bu araç ve gereçler yokmus gibi turizm bakanligi'na müracaat ettigi, bu durum turizm bakanligi yetkililerince bilinmesine ragmen çok sayida talih oyunu araç ve gereçlerinin bu sekilde ithaline turizm bakanliginca izin verildigi, emperyal sirketinin bu konuda yaptigi islemler hakkinda turizm bakanligi'na bilgi verilmesi istenilmesine karsilik, istenilen bilgileri genelde vermedigi ve sonuçta; önemli miktarda kayitdisi talih oyunu araç ve gerecinin yurtiçine girisine izin verildigi, her yil talih oyunu ısletmecileri kayitli her oyun masasi için 15.000 $, oyun makinalari için 400-800 $'i turizm bakanligi'na ödemeleri gerektigi, sözkonusu oyun masasi ve makinalarinin kayitdisi tutuldugu, anilan sirketin devlete ödemesi gereken katki paylarini ödemedigi, buna örnek olmak üzere, mersin hilton oteli ısletmesi ile ilgili islemlerde, bu isletmenin 21.1.1994 tarihinde turizm bakanligi'na yazdigi yazida 11 adet oyun masasi ve 54 adet oyun makinasi oldugunu bildirmistir. mersin giris gümrük müdürlügünün 28.2.1994 tarih 3426 sayili yazisinda anilan sirketin 120 adet oyun makinasi ithal ettiginin belirtildigi, nitekim turizm kontrolörlerince mersin hilton oteli ısletmesinde yapilan 20.12.1995 tarihli denetimde, tesiste 11 adet oyun masasi ve 54 adet oyun makinasi olmasi gerekiriken, uygulamada 19 adet oyun masasi ve 154 adet oyun makinasinin oldugu, 22.3 1996 tarihli denetimde, 18 adet oyun masasi, 154 oyun makinasi bulundugu, 1.6.1996 tarihli denetimde ise 20 adet oyun masasi, 1 adet at yarislari makinasi(23 kisilik) , 154 adet oyun makinasi buluntugu saptanmis, bu usulsüzlükten dolayi anilan sirkete yalnizca, 3.150.000 tl ceza kesilmesi önerilmistir. bu tespitlere göre anilan talih oyunu isletmesinin turizm bakanligi'na 1995 yilinda ödemesi gereken ücret (6 adet oyun masasi için 100.000 $ + 15.000 x 13 = 295.000 $ oyun makinalari için ise 15 adet için 15.000$ geriye kalan 139 x 800= 131.200 $ genel toplam :421.200 $ olmasina karsilik, turizm bakanliginca 1995 yilinda 221.200 $, 1996 yilinda 250.000 $ alindigi dosyasindan görülmektedir. buna karsilik bazi dosyalarda fiili durum esas alinarak sözkonusu hesaplamalar yapilmistir. (örnegin, antalya lara ofo oteline ait dosya. ) görüldügü gibi emperyal a.s'nin devlete olan borç yükümlülükleri her bir oyun salonunda yillik 500.000 $' geçtigi, buna ragmen, 10.3.1994 tarihli talih oyunlari yönetmeliginde yapilan degisiklik ile emperyal a.s'nin vermek zorunda oldugu her bir isletme için 600.000 $ teminat toplam 13 oyun salonu için 7.800.000 $ teminat, her bir isletme için 200.000 $ teminata indirilmistir. böylece, emperyal a.s'nin bütün oyun salonlari için vermesi gereken teminat mektubu 2.600.000 $ indirilmistir. bu islemde dikkat çekici bulunmustur. mevcut tespitimize göre, turizm bakanliginca talih oyunu ısletme ızni verilen bütün isletmelerin talih oyunlari isletme izinlerinin ve fiilen kullandiklari oyun masalari ve oyun makinalarina göre ödemeleri gerekli ücretleri turizm bakanligina yatirip yatirmadiklarinin incelenmesi, varsa sorumlularin cezai ve hukuki sorumluluklarinin turizm bakanligi teftis kurulu ile maliye bakanligi teftis kurulunca müstereken tespiti, bu konudaki devlet zararlarinin belirlenerek öncelikle ilgili sirketlerden süratle tahsiline gidilmesi, bu mümkün olmadigi takdirde meydana gelen zararlarin sorumlularina müteselsilen tazmin ettirilmesinin yararli olacagi mütalaa edilmektedir. ayrica kayitdisi kalan oyun masalari ve oyun makinalarinin süratle kayit altina alinmasi gerekmektedir. talih oyunu ısletmelerinin fiilen sahip olduklari oyun masalari ve oyun makinalarina ragmen, isletmelerin fiilen sahip olduklari oyun masalari ve oyun makinalarinin da yerine ithal izni vererek kayitdisi oyun masalari ve oyun makinalarinin olusmasina yol açan turizm bakanligi yetkilileri hakkinda sorusturma açilmasi gerekmektedir.(ek:101)

    22- komisyonumuzun 15.1.1997 gün ve 10/89-152 sayili yazisina cevaben basbakanlik özellestirme ıdaresinin gönderdigi 27.01.1997 tarih ve 0599 sayili yazisinda; ``adi geçen sahsa ait olan emperyal otelcilik ve turizm ticaret a.s., 23.01.1995 tarihinde açilan havas'in satisina iliskin ihalede teklif verdigi, ancak sözkonusu sirketin istigal mevzuu ve yapisi itibariyle 4046 sayili özellestirme kanununun genel ilkelerine uygun olmadigi gözönüne alinarak adi geçen sirket ihale disi birakilmistir. ıdarenin ekte gönderdigi, disisleri bakanliginin 01.03.1996 gün ve 1849-2242 sayili yazidan anlasildigina göre, emperyal otelcilik ve turizm ticaret a.s.'nin bu ihaleye alinmamasinin asil sebebinin, abd büyükelçiliginin verdigi 23.02.1995 tarihli nota'da, havas'i satin almaya talip sirket sahibi ömer lütfi topal'in, bakanliginin kayitlarina göre, 1977 yilindan bugüne kadar avrupa ve abd'ne yönelik, tesekkül halinde uyusturucu madde kaçakçiligina karistigina dair kayitlar bulundugu, 1979 yilinda belçika'da uyusturucu madde kaçakçiligi suçundan 5 yil hapis cezasina mahkum edildigi, 1981 yilinda belçika'dan abd'ne iade edilerek, burada da eroin kaçakçiligi suçundan dolayi 5 yil hapis cezasina mahkum edildigi ve 1986 yilinda anilan ülkeden sinirdisi edildigi kaydedilmekte ve bu bilgilerin havas'in özellestirilmesi amaciyla verilen teklifler degerlendirilirken dikkate alinabilecegi düsüncesiyle ilgili türk makamlarinin dikkatine getirilmesinde yarar görüldügü belirtilmesi oldugu, anlasildiginin `` bildirildigi incelenmistir.(ek:102)
    dördüncü bölüm

    c -söylemez kardesler çetesıyle ılgılı ınceleme 1- t.c. t.b.m.m. yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ile susurlukta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaci ile kurulan (10/89 110, 124, 125, 126) esas numarali meclis arastirma komisyonu baskanliginca 29.11.1996 gün ve a.01.1.geç/4 sayili yazi ile ıçisleri bakanligina yazilan yazida ``yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ve susurlukta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturmasi amaciyla meclis arastirma komisyonu kuruldugu, ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügü tarafindan simdiye kadar mafia-yasadisi örgütler ile devlet iliskileri ve baglantilari, susurlukta meydana gelen kaza olayi ve arkasindaki ıliskiler konusunda herhangi bir rapor hazirlanmissa bu raporlarin ve varsa belgelerin incelenmek üzere komisyona gönderilmesi talep edildigi, komisyonun bu yazisina ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügünce ayri ayri cevap verildigi; a- jandarma genel komutanliginin 6 aralik 1996 tarih ve hrk:2060-90- 96/asys.pl.(217053) sayili cevabi yazida: ``söylemez çetesi olarak anilan yaralama, adam kaçirma, alikoyma gibi organize suçlar isledigi belirlenen çetenin elemanlarindan evvelki astsubay basçavus mehmet faysal söylemez ve fevzi sahin, adana-pozanti tem oto yolunda güvenlik kuvvetleri ile girdikleri silahli çatisma sonra ele geçirildigi saniklarin sorgulamalari sonucu elde edilen bilgiler dogrultusunda yapilan operasyonlarda olayla ilgisi oldugu tespit edilen (2)'si kara kuvvetleri komutanligi mensubu, (3)'ü hava kuvvetleri komutanligi mensubu, (1)'i 3. g.kom.mensubu olmak üzere toplam (6) askeri personel, (3) emniyet mensubu ve (7) sivil sahis olmak üzere toplam (16) sanik, (7) tabanca, (14) sarjör, (300) fisek, (50)gr (c-4) patlayicisi 2 parça c-3 tnt, 3 fünye, 186.900 dm döviz ve 155.200.000 tl.si'nin ele geçirildigi, saniklari yargilanmalarinin devam ettigi, jandarma üsttegmen can köksal'in askeri sura karari ile türk silahli kuvvetlerinden ilisiginin kesildigi'' bildirilmistir. b- emniyet genel müdürlügünün 8.12.1997 gün ve b.o5.1.egm.0. 60.05. 03/2694-96 sayili cevabi yazilarinda: ``konuya iliskin emniyet birimlerince düzenlenen evrakin bir dosya içerisinde gönderildigi ifade edilmistir.adi geçen dosyanin incelenmesinde özetle: adana'da yakalanan faysal ve mustafa söylemez tarafindan olusturuldugu anlasilan organize suç örgütü ile bazi emniyet görevlileri arasinda iliskiler bulunduguna iliskin sanliurfa milletvekili sedat bucak tarafindan ortaya atilan iddialarin mülkiye müfettisleri ve polis müfettisleri tarafindan müstereken incelenmesi hakkinda ıçisleri bakanliginin 19.06.1996 tarihli onayinin oldugu, emniyet genel müdürü alattin yüksel imzasi ile verilen 18.07.1996 tarihli sorusturma izin onayinda, mehmet sena, faysal ve mustafa söylemez tarafindan olusturuldugu anlasilan organize suç örgütüne katildiklari anlasilan 58652 sayili baskomiser halim apaydin, 122330 sayili komiser yardimcisi nazif yavuz ile 122184 sicil sayili komiser yardimcisi mehmet siddik bakir haklarinda adli sorusturmanin ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca yürütülmekte oldugu, disiplin mevzuati açisindan her üç sanik hakkinda sorusturma açilmasi gerektigi, çankaya ilçesi eski emniyet müdürü sedat demir'in söylemez kardeslerce isletilen ruwors disko bara çankaya emniyet müdürlügünce mobilya alinmasi karsiliginda süresiz kapatilmis olmasina ragmen, barin yeniden açilmasina izin vererek görevini kötüye kullandiginin tespit edildigi, sedat demir'in mal varliginda izahi mümkün olmayan belirgin bir artisin görülmesi üzerine adi geçen hakkinda 3628 sayili kanuna göre islem yapilmak üzere düzenlenen tevdi raporunun ıstanbul cumhuriyet bassavciligina intikal ettirildigi, sedat demir hakkinda m.m.h. kanun ve disiplin mevzuati uyarinca sorusturma açildigi, söylemez kardeslerin ıstanbul kiziltoprakta bulunan yazihanelerine 26.02.1996 tarihinde silahli baskin düzenlenmesi olayinda sorusturmanin söylemez kardesler lehine yürütülmesi ve saniklara baski ve kötülük yapilmamasi karsiliginda ıstanbul emniyet müdürlügü cinayet büro eski amiri erdal durmaz'in rüsvet aldiginin tanik beyani ile tespit edildigi, bu nedenle düzenlenen dosyanin ıstanbul cumhuriyet savcisi sezgin özdemır'in yazili talebi üzerine elden teslim edildigi, erdal durmaz hakkinda disiplin mevzuati açisindan da sorusturma açilmasi gerektigi, ıçisleri bakanligi yüksek disiplin kurulunun 24.10.1996 tarih ve 1996/44 sayili karari ile baskomiser halim apaydin, komiser yardimcisi m.siddik bakir, komiser yardimcisi nazif yavuz'un devlet memurlugundan çikarilmalarina karar verildigi, emniyet genel müdürlügü yüksek disiplin kurulunun ise 26.11.1996 tarih ve 199/308 sayili karari ile yukarida adi geçen emniyet mensuplarinin meslekten çikarilmalarina karar verildiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:103)

    2- komisyon baskani mehmet elkatmis'in imzasi ile adalet bakanligina gönderilen 29.11.1996 tarih ve a.01.1.geç/3 sayili yazida; komisyonun görev alanina giren ömer lütfi topal söylemezler çetesi, tevfik agansoy, susurluk olayi, 1978 bahçelievler katliami, abdi ıpekçinin öldürülmesi ile ilgili tahkikat dosyalarinin komisyona acilen gönderilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:74)

    3- adalet bakanliginin 13.12.1996 tarih ve 031114 sayili cevabi yazilarinda; susurluk, ömer lütfi topal ve bahçelievler katliami ile ilgili dosyalarin fotokopilerinin sunuldugu diger sorusturma ve kogusturmalarla ilgili dosyalarin daha sonra gönderileceginin bildirildigi incelenmistir.(ek:74)

    4- komisyon baskanliginca ıstanbul cumhuriyet bassavciligina yazilan 10.01.1997 tarih ve a.1.01.geç.10/89-117 sayili yazi ile kamuoyunda söylemez kardesler çetesi olarak bilinen kisilerden rüsvet aldiklari bahis ile haklarinda dava açilan halim apaydin ve diger emniyet görevlileri hakkindaki dava dosyalarinin onayli birer örneginin komisyon görevlisi akman akyürek'e elden teslim edilmelerinin istenildigi. incelenmistir.(ek:104)

    5- adalet bakanliginca komisyona gönderilen 8.01.1997 tarih ve 763 sayili yazi ile de; söylemez çetesi hakkinda ıstanbul (6) no'lu dgm'e açilan kamu davasina ait evraklarin onayli fotokopi suretleri gönderilmistir.buna göre; gerek adalet bakanligi gerekse ıstanbul (6) no'lu dgm bassavciligindan komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgeler ile ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca hazirlanmis olan 27.12.1996 tarih ve hazirlik: 1996/1321 esas: 1996/1711 ıddia: 1996/1584 sayili iddianamenin incelenmesinde: mehmet sena söylemez, mehmet faysal söylemez, mustafa söylemez, can köksal, mehmet siddik bakir, nazif yavuz, fevzi sahin, nihat koç, ümit atay, zeki atay, davut sahin, halim apaydin, cevdet kocak, kamil türk, numan okman, oktay saglam, muhsin çayar, cafer engin, mehmet sükrü engin, sevki anlar, metin savci felmi uzal, çerkes gebeloglu, abdullah alaca, süleyman sahin'in sanik oldugu, saniklardan, mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa söylemez ile can köksal, mehmet siddik bakir, nazif yavuz, fevzi sahin, nihat koç ve ümit atay haklarinda cürüm islemek için tesekkül olusturmak, diger saniklar hakkinda ise cürüm islemek için olusturulan tesekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek yardim etmek suçlarindan dava açildigi, - iddianamede, saniklarin isledikleri suçlar ile ilgili olarak: saniklardan mehmet sena söylemez, mehmet faysal söylemez ve mustafa söylemez'in kardes bulunduklari, 1993 yili kasim ayinda sason ılçe emniyet müdürlügünde komiser yardimcisi olarak görevli bulunan sanik mustafa'nin istifa ederek ankara'ya geldigi ve birlikte ankara'da oturan, ankara numune hastanesinde görevli doktor olan sanik mehmet sena ile birlikte ayni evde kaldiklari, 1994 yili ocak ayi içinde sanik mehmet faysal'in ankara'da bulunan ``romors disko'' isimli bara ortak oldugunu, 02.04.1994 tarihinde bu yerde meydana gelen olay sonucunda ``bucak'' asiretinde memduh sultan bucak ve arkadaslari ahmet oynak ve vahap akpinar'in sanik mustafa söylemez ve anilan barda çalisan sait aydin tarafindan silah ile ates edilerek öldürüldükleri, olay sirasinda mehmet sena'nin yaralandigi, olaydan sonra kaçan sanik mustafa'nin, kendisini daha önce tanidigi samsun ilinde komiser yardimcisi olarak görevli bulunan sanik mehmet siddik bakir'in evinde bir süre kaldigi, daha sonra ıstanbul'a gelerek degisik yerlerde kaldigi ve 1994 aralik ayinda görevinden emekli olarak ayrildigi, sanik mehmet sena'nin 1994 agustos ayinda paris'e gittigini, 1994 aralik ayi içinde ankara'da bulunan ``time out'' isimli sirketin ortaklarindan aykut isimli sahis ile sanik mehmet faysal'in görüstügü, 1995 yili baslarinda sanik mehmet sena'nin paris'ten döndügü, 1995 subat ayi sonlarinda saniklar mehmet sena ve mehmet faysal'in anilan sirkete birlikte gittikleri, bu yerde görevlilerce tabancalari ile birlikte yakalandiklari, hakkinda yasal islem yapildigi, sanik mehmet ankara'da halil kaya isimli kisiyi tehdit ile alikoydugu ve kendisinden para aldigi, 1995 yili baslarinda sanik mehmet faysal'in talimati ile sanik mehmet siddik bakir'in mehmet faysal ile birlikte çalisan sanik sahin ile birlikte siirt iline giderek, bu yerde görev yapan üsttegmen can köksal'dan ıkiyüzmilyon lira karsiliginda, bir adet g-3 marka tüfek ve dürbün satin aldiklari ve ayrica satin almak istedikleri diger silahlari da siparis verdikleri, sanik mehmet faysal'in talimati üzerine anilan silah ve dürbünü ıstanbul'a getirdikleri ve sanik mehmet faysal'a teslim ettikleri, daha sonra siparis edilen silahlarin sanik mehmet faysal tarafindan, para karsiliginda sanik can'dan alindigi, sanik mehmet sena'nin talimati üzerine, sanik can'in bir adet kalashinikov marka tüfek ve bir adet tabanca temin ettigi ve siirt ıline gelen sanik fevzi sahin'e teslim ederek, birlikte ankara'ya geldikleri, sanik can'in sanik mehmet sena ile tanistigi, sanik mehmet sena'nin kendisinden plastik patlayici madde, fünye ve saniyeli fitil temin etmesini istegi, siirt iline dönen sanik can'in, istenilen patlayici maddeleri görev yaptigi askeri birliginden temin ettigi, sanik mehmet sena'nin talimati üzerine ankara'ya gittigi ve sanik fevzi sahin ile bulusarak, sanik fevzi'nin kullandigi oto ile ıskanbul'a geldikleri, saniklar mehmet sena söylemez, mehmet faysal söylemez ve yakalanamayan sanik cazim koç ile bulustulari, sanik mehmet sena'nin, sanik can'a birlikte çalismayi önerdigi, hasimlari bulunan bir sahsi öldüreceklerini, olaydan sonra kaçmak için kendilerine yardimci olmasi gerektigini açikladigi, sanik can'in bu öneriyi kabul ettigi; 10/10/1995 tarihinde, ıstanbul 1.nolu dgm'nin 1996/125 esas sayili davasinda cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçundan yargilanmakta bulunan saniklar mehmet faysal söylemez, arif yanik ve abdülhalim kahraman ile sanik mehmet sena söylemez'in tonguz kazim çagatan'a ait, muhittin yurtseven adina tapuda kayitli, ılimiz kadiköy erenköy'de bulunan arsayi, muhittin yurtseven'i silah ile tehdit ederek, sanik mehmet sena söylemez adina, kadiköy tapu sicil müdürlügünde kayit ettirdikleri ve anilan arsanin abdurrahman gölbasi isimli kisiye, yetmismilyar lirasi pesin olmak üzere, yüzaltmismilyar liraya satildigi, bu satisa aracilik yapan sanik çerkes gebologlu ve yakalanamayan sanik selahattin can'a birer milyar lira verildigi, olay ile ilgili sorusturmanin bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 1996/7394 hazirlik sayili dosyasi üzerinden yürütüldügü; 1995 yili sonlarinda, saniklar mehmet faysal ve mehmet sena söylemez'in, ıstanbul 1. no'lu dgm.'nin 1996/125 esas sayili davasinda cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçundan yargilanmakta bulunan ahmet söylemez ve arif yanik ile birlikte, magdur osman aydin'i, ılimiz küçükcekmece ılçesinde silah ile tehdit ederek korkuttuklari ve bu sekilde magdurun kendilerine ikiyüzbin dolar vermesini sagladiklari; 10/02/1996 tarihinde, ıstanbul 1. no'lu dgm.'nin 1996/125 esas sayili davasinda, cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçundan yargilanmakta bulunan mehmet faysal söylemez, ahmet söylemez, abdülhalim kahraman ve arif yanik ile birlikte, sanik mehmet sena söylemez'in, ömer çetinsaya ve selçuk hüryasar isimli kisileri silah ile tehdit ederek alikoyduklari, ömer çetinsaya'nin isyerindeki hissesini kendisini tehdit ederek, sanik ümit atay adina kadiköy 12. noterliginde devir islemini yaptirdiklari, saniklarin yakalanmasindan sonra, ıstanbul maltepe ılçesinde yapilan aramada, ömer çetinsaya'dan alinan, ümit atay adina, düzenlenmis vekaletnamenin ve ömer çetinsaya'ya imzalatilan iki adet kagidin ele geçirildigi, olaya iliskin kadiköy 2. agir ceza mahkemesinin 1996/85 esas sayili davasindaki yargilamanin sürdürüldügü; 12/02/1996 tarihinde, saniklar mehmet faysal ve mehmet sena'nin, sanik sevki anlar'a ait isyerinde, yalçin ve bülent kiliç isimli kisileri silah ile tehdit ederek, yirmibes adet oto ve iki adet üçmilyar liralik çek aldiklari, iki otonun giyabi tutuklu sanik davut sahin adina kayit ettirildigi, alinan üç milyar liralik çeklerden birinin sanik sevki anlar'a, digerinin ise sanik halim apaydin'a verildigi, olay ile ilgili sorusturmanin beyoglu cumhuriyet bassavciliginin 1996/7693 hazirlik sayili dosyasi üzerinden yürütüldügü; 26/02/1996 tarihinde, ıstanbul 1. nolu dgm.'nin 1996/125 esas sayili davasinda, cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçundan yargilanmakta bulunan saniklar mehmet faysal söylemez, baris bedirhan çinar, abdülhalim kahraman, arif yanik, ahmet söylemez ve 12/03/1996 tarihinde ınegöl ılçesinde öldürülen ıbrahim yüce ile sanik mehmet sena'nin, ılimiz kadiköy ılçesi kiziltoprak'ta bulunan isyerinde birlikte bulunduklari sirada meydana gelen olayda, komiser yardimcisi mehmet hakan findik ve polis memuru ragip lale'nin tabancalarinin, saniklar mehmet faysal ve mehmet sena tarafindan alindigi, sait aydin isimli kisinin, ömer çetinsaya tarafindan öldürüldügü, seref aydin isimli kisinin yaralandigi, komiser yardimcisi mehmet hakan findik'tan alinan 9 mm. çapli cz 75 model tabancanin, saniklar yakalandiktan sonra ankara, eryaman semtindeki evde yapilan aramada ele geçirildigi, olaya iliskin kadiköy 2. agir ceza mahkemesinin 1996/82 esas sayili davasindaki yargilamanin sürdürüldügü; 12/03/1996 tarihinde, eskisehir cezaevinde tutuklu bulunan ahmet söylemez'i ziyaretten dönen mehmet nasir söylemez ve resul söylemez'in öldürülmesinden sorumlu tutuklulari ıbrahim yüce ile saniklar mehmet faysal ve mehmet sena'nin yalova'da bulustuklari, saniklarin otosuna binen ıbrahim yüce'nin, ınegöl ılçesinde otodan indirildigi ve sanik mehmet sena tarafindan tabanca ile ates edilerek öldürüldügü, olaya iliskin sorusturmanin ınegöl cumhuriyet bassavciliginin 1996/489 hazirlik sayili dosyasi üzerinden yürütüldügü; 04/04/1996 tarihinde, kadiköy kiziltoprak'taki isyerinde sait aydin'in öldürülmesi, seref aydin'in yaralanmasindan sorumlu tuttuklari ömer çetinsaya nedeniyle, ``çetinsaya'' ailesine karsi eylem yapmaya karar veren saniklar mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa söylemez'in, bu konuda hazirlik yaptiklari, silopi ılçesinde astegmen olarak görevli bulunan sanik mehmet siddik bakir ve emniyet genel müdürlügü bilgi ıslem dairesinde görevli bulunan komiser yardimcisi nazif yavuz'u ıstanbul'a çagirdiklari, ılimiz bakirköy, ataköy'de oturdugunu belirledikleri ahmet çetinsaya'yi öldürmeye karar verdikleri, saniklar davut sahin ve nazif yavuz'un, ahmet çetinsaya'nin evden çikisini bildirmek için sanik davut'a ait oto ile ahmet çetinsaya'nin evinin önüne gittikleri, saniklar mehmet sena, mehmet faysal, mustafa ve mehmet siddik'in, sanik mehmet faysal'in kullandigi, olaydan bir ay kadar önce ankara'da sanik halim apaydin tarafindan, kullanilmasi için sanik mehmet faysal'a verilen 06 vam 11 plaka sayili beyaz renkli, tempra marka oto ile eylem yerine gittikleri, sanik mehmet faysal'in otoda bekledigi, diger saniklarin lav silahlari ve kalashinikov marka silah ile olay yerinde bekledikleri, sanik mehmet siddik'in komiser yardimcisi rütbeli üniformayi, sanik mustafa'nin polis üniformasini giydigi, sanik nazif yavuz'un, evinden çikan ve zirhli otosuna binen ahmet çetinsaya'nin evinden ayrildigini cep telefonu ile sanik mehmet faysal'a bildirdigi, sanik mehmet faysal'in bekledikleri yerde polis otosu görmesi üzerine, diger saniklari da otosuna alarak eylemi gerçeklestiremeden olay yerinden ayrildiklari, olay yerinde yapilan aramada, olayda kullanilacak lav silahlarina ait kapak ve kayislarinin bulundugu, olayda kullanilmak istenilen silahlarin da saniklara ait evlerde yapilan aramalarda ele geçirildigi; 20/04/1996 günü, saniklar mehmet sükrü engin ve fehmi uzal'in topladigi bilgiler ve saniklar can ve ümit atay'in arastirmalari sonucu ``çetinsaya'' ailesinden intikam almak amaciyla, söylemez kardeslerin öldürmeye karar verdikleri hakan çetinsaya'nin isyeri ve evini belirledikleri, 34 mbm 67 sahte plakali mercedes marka oto ile, ılimiz kadiköy göztepe'de oturan hakan çetinsaya'nin evinin önünde saniklar mehmet sena, mustafa, mehmet faysal ve can'in bekledikleri, toplanan bilgilerden 34 vp 555 plaka sayili beyaz renkli mercedes marka otoyu kullandigini belirledikleri hakan çetinsaya'nin, anilan oto ile geldigini gördükleri, saniklar mehmet sena ve mustafa söylemez'in otodan inerek, anilan otoya tabancalari ile ates ederek oto içinde bulunan hakan çetinsaya ve halit piskinbas'i öldürdükleri, sanik mehmet faysal'in kullandigi ve sanik can'in da içinde bulundugu 34 mbm 67 sahte plakali otoya binerek, birlikte olay yerinden kaçtiklari, olaya iliskin kadiköy 2. agir ceza mahkemesinin 1996/183 esas sayili davasindaki yargilamanin sürdürüldügü; 22/04/1996 tarihinde, sanik nihat koç'un, saniklar mustafa ve mehmet sena'nin talimatlari uyarinca, sanik can köksal tarafindan kendisine verilen el bombasini ılimiz sisli ılçesinde bulunan bülent kiliç'a ait oto galerisine atarak, patlattigi, olay ile ilgili sorusturmanin sisli cumhuriyet bassavciliginin 1996/12814 hazirlik sayili dosyasi üzerinden yürütüldügü; 12/03/1996 tarihinde meydana gelen eskisehir ılindeki öldürme olayindan sonra, saniklar mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa'nin ankara'da oturan dogru yol partisi sanliurfa milletvekili edip sedat bucak'a karsi eylem yapmaya karar verdikleri, kendisini izlemek için ankara bahçelievler semtindeki bucak'in isyeri karsisinda bulunan bir daireyi, sanik süleyman sahin adina satin aldiklari, ancak bucak'in isyerini bu yerden tasidigini ögrenen saniklarin, satin aldiklari evi tekrar sattiklari, saniklarin tbmm binasi çikisinda adi geçene eylem yapmaya karar verdikleri, ancak bu yerde bulamadiklari ve bu nedenle bu eylemden vazgeçtikleri; sanik söylemez kardeslerin, siverek ılçesinde bulunan edip sedat bucak'in oturdugu eve yönelik, kiralayacaklari bir helikopter ile gerçeklestirmeyi düsündükleri eylem için silah temin etmeye karar verdikleri, 1996 mayis ayi içinde sanik mehmet faysal'in 1. ordu hava alay'inda görevli astsubay arkadasi sanik numan okman ve onun araciligi ile ayni yerde görevli astsubay sanik oktay saglam ile iliski kurdugu ``lancer'' isimli silahi kendilerine vermesini, anilan silahin örnegini yaptiracaklarini ve iade edeceklerini açikladigi, saniklar mehmet sena ve can'in bu sekilde anilan silahi sanik astsubay oktay saglam'dan aldiklari ve ankara'ya getirdikleri, sanik mehmet faysal'in erzincan ılinde görev yapan arkadasi astsubay sanik kamil türk ile de iliski kurdugu ve kendisinden roket mermisi ve roket motoru istedigi, sanik kamil türk'ün öneriyi kabul ettigi ve sanik mehmet faysal'in ankara'da birlikte oturduklari astsubay arkadasi sanik cevdet kocak ve sanik ümit atay'in babasi olan emekli astsubay zeki atay'i erzincan'a gönderdigi, sanik cevdet'in, sanik kamil türk'ten görevli oldugu askeri birlige ait dört adet roket mermisi ve dört adet roket motorunu alarak, sanik zeki atay ile birlikte ankara'ya getirdikleri, bir kisim saniklar yakalandiktan sonra ankara ümitköy semtinde bulunan evde yapilan aramada anilan lancer silahinin ve roket mermileri ile motorlarinin ele geçirildigi, sanik mehmet faysal'in sanik cevdet kocak ile birlikte kaldigi ankara eryaman demirer sitesindeki evde yapilan aramada ele geçirilen iki adet, helikopterler de kullanilan makineli tüfek mermilerinin de sanik cevdet kocak tarafindan temin edildigi, sanik söylemez kardeslerin mersin ilinde oturan, adresini belirledikleri ``bucak'' asiretinden osman bucak'i öldürmeye karar verdikleri, sanik mehmet faysal'in talimati ile sanik ümit atay'in mersin'e gittigi ve osman bucak'in evine yakin soli sitesinde ev kiraladigi ve babasi sanik zeki atay'in çikardigi ikametgah belgeleri ile üç adep cep telefonu satin aldtigi, saniklar mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa söylemez ve fevzi sahin'in de mersin'e gittikleri, bu yerde bekleyen sanik ümit atay ile bulustuklari, kiralanan ve osman bucak'a ait evleri ve çevrelerini inceledikleri, sanik mustafa'nin mersin ilinde kaldigi, saniklar mehmet sena, mehmet faysal ve fevzi sahin'in pozanti ılçesinde sanik can ile bulustuklari, sanik can'a ait 56 g 0008 plaka sayili otoyu sanik ümit atay ve sanik ümit'in adana'dan çagirdigi ve bu yere gelen babasi sanik zeki atay ile mersin'e gönderdikleri, sanik mustafa'nin siparisi üzerine sanik can'in getirdigi bir adet b47728z seri sayili baretta marka tabanca ile, bir adet g-3 tüfegine ait dipçigin, tarsus ilçesinde arama yapan görevlilerce bu otoda bulundugu ve alikonuldugu, saniklar ümit ve zeki atay'in, sanik can'a ait anilan otoyu mersin'e götürdükleri, anahtarlarini bu evde bulunan sanik mustafa'ya teslim ederek adana'ya döndükleri, ıstanbul'a gelen saniklardan mehmet faysal ve can'in eylemde kullanilmak üzere, iki adet cep telefonnu bomba haline getirmesi için, ılimiz kartal ılçesinde oturan astsubay olarak görevli sanik muhsin çayan'in evine götürdükleri, sanik muhsin çayan'in sanik can ile birlikte cep telefonlarini patlayici madde patlatmaya yarar hale getirdikleri, saniklar mehmet faysal ve can tarafindan hazirlanan cep telefonlarindan bir tanesinin fünye patlatilarak denendigi ve kullanilmaya elverisli oldugunun belirlendigi, saniklar mehmet sena söylemez, mehmet faysal, can ve fevzi'nin 06 vvs 45 plaka sayili mercedes marka oto ile ıstanbul'dan ankara'ya gittikleri, ankara ümitköy'de bulunan evde gizledikleri, sanik can'in görevli oldugu askeri birlikten temin ettigi plastik patlayicilari ve fünyeleri ve silahlari alarak otoya yerlestirdikleri ve mersin iline hareket ettikleri, saniklari izleyen ve mersin iline gitmekte bulunduklarini ögrenen ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube cinayet bürosu görevlilerinin 11/06/1996 günü pozanti ilçesi girisinde adana ve pozanti emniyet müdürlügü görevlileri ile birlikte, saniklari yakalamak için önlem aldiklari, saat:01.15 siralarinda saniklara ait 06 vvs 45 plaka sayili otonun turnikeler girisinde görevlilerce durduruldugu, görevlilerce saniklardan, otodan inmeleri ve kimliklerini göstermeleri istenildigi, otodan inen saniklar fevzi sahin ve mehmet sena söylemez'in tabancalari ile görevlilere ates ettikleri, görevli polis memurlari murat uzun ve ziyaettin ferman'in yaralandigi, görevlilerin karsilik verdikleri ve çatisma sonucunda saniklar fevzi sahin ve mehmet sena söylemez'in yarali olarak, saniklar mehmet faysal söylemez ve can köksal ile birlikte yakalandiklari, sanik fevzi sahin'den browning marka l.41666 seri sayili 9 mm. çapli tabanca, sanik mehmet sena söylemezden baretta marka b.45067.z seri sayili 9 mm. çapli tabanca, sanik can köksal'dan baretta marka b.44702.z seri sayili 9 mm. çapli tabanca, sanik mehmet faysal söylemez'den browning marka 72145 seri sayili 9 mm. çapli ve browning marka l.39903 seri sayili 9 mm. çapli tabancalar ve mermilerinin ele geçirildigi, anilan otonun bagajinda yapilan aramada, çanta içerisinde baretta marka l.11728 seri sayili 9 mm. çapli otomatik tabanca, bu tabancaya ait sarjörler ve altmis adet mermi, anilan tabancaya ait susturucu, bir adet kelepçe ve anahtari, yirmi adet 9 mm. çapli mermiler, iki adet 16 mermi kapasiteli bos sarjörler, iki parça halinde 485 ve 566 gram agirliginda c-3 tabir edilen tnt patlayici, 23 gram agirliginda c-4 plastik patlayici, üç adet elektrikli fünye, iki adet uzaktan kumanda ile patlayici madde patlatmaya elverisli hale getirilen ericson marka cep telefonlari, otonun içinde bulunan el çantasi içerisinde, bir adet she marka 5191v seri sayili, 7.65 mm. çapli otomatik tabanca, bu tabancaya ait sarjör ve ondört adet mermi, 14 ve 16 mermi kapasiteli, içlerinde otuz adet 9 mm çapli dolu mermi bulunan sarjörler, 150.000 (yüzellibin) alman marki, 62.000.000 tl. (altmisikimilyon) para ele geçirildigi, sanik fevzi sahin'in üzerinde yapilan aramada, 28.500.000 tl (yirmisekizmilyonbesyüzbin) 900 (dokuzyüz) alman marki para ve 06 vvs 45 plaka sayili otonun yakalanamayan sanik casim koç adina kayitli bulundugunu gösterir trafik tescil belgesi, sanik mehmet sena söylemez'in üzerinde yapilan aramada ``samih tosunoglu'' adina düzenlenmis, kendi fotografi yapistirilmis sahte sürücü belgesi, 3.750.000 tl. (üçmilyonyediyüzellibin) para, sanik mehmet faysal söylemez'in üzerinde yapilan aramada 23.060.000 tl (yirmiüçmilyonaltmisbin) ve 36.000 (otuzaltibin) alman marki paranin ele geçirildigi, ele geçirilen suç esyalarina ve suçta kullanilan 06 vvs 45 plaka sayili otoya, 11/06/1996 günlü ``olay, yakalama, tesbit ve zaptetme tutanagi''nda görüldügü gibi elkonuldugu; yakalanan saniklari mersin'de bekleyen sanik mustafa'nin, daha önce kararlastirilan sekilde 11/06/1996 günü mersin'e gelmemeleri üzerine, adana'da bulunan sanik ümit'i mersin'e çagirdigi, birlikte gelecek olan saniklari arastirdiklari, isimleri geçen saniklarin pozanti ılçesinde yakalandiklarini ögrendikleri, sanik mustafa'nin, ankara'da bulunan evlerindeki silahlar ve patlayici maddeleri almak için, sanik mehmet siddik bakir üzerine kayitli bulunan 34 mbm 27 plaka sayili mercedes oto ile ankara'ya geldigi, ankara'da oturan komiser yardimcisi sanik nazif yavuz'un evine gittigi, görüstükleri ve evlerde bulunan silahlari ıstanbul'a tasimaya karar verdikleri, 12/06/1996 günü saat 11.00 siralarinda saniklar mustafa ve nazif yavuz'un, sanik nazif'e ait 06 vnr 05 plaka sayili otosu ile ankara, eryaman demirer sitesi a-3/5 kat: 11.45 sayili eve geldikleri, yakalanan sanik mehmet faysal'in, açiklamalari üzerine emniyet görevlilerinin 11/06/1996 günü anilan eve geldikleri ve arama yaptiklari ve bu evde bekledikleri, eve gelen saniklar mustafa ve nazif'in görevlileri gördükleri ve silah ile ates ederek kaçtiklari, sanik mustafa'nin evin önünde yakalandigi, üzerinde yapilan aramada, ``abdullah altiok'' adina düzenlenmis, kendi fotografi yapistirilmis sahte sürücü belgesi, 9 mm. çapinda 245 pz 26350 seri sayili browning marka tabanca ve mermileri, bir adet cep telefonu, 34 mbm 27 plaka sayili otoya ait motorlu araç trafik ve motorlu araç tescil belgeleri, üzerinde eylem yapmayi düsündükleri sahislara ait isim, adres, telefon ve oto plaka numaralari yazili bulunan liste, telsiz ile iliski kurmaya yarayan üzerinde sifreli numaralarin yazili oldugu liste, 76.000 (yetmisaltibin) alman marki ve 5.000.000 (besmilyon) tl. para ele geçirildigi ve 12/06/1996 günlü ``olay-yakalama ve zaptetme tutanagi''nda görüldügü gibi bu esyalara elkonuldugu sanigin gösterdigi 34 mbm 27 plaka sayili otoda yapilan aramada, 308 ve 27191777 seri sayili iki adet salashinikov marka makinali tüfekler, on adet sarjör, yüz adet mermi, iki adet elbombasi, bir adet el telsizi, tapu senetleri, ev anahtarlari ve oto tescil belgelerinin ele geçirildigi; sanik mustafa'nin yakalandigi ankara, eryaman demirer sitesindeki evde yapilan aramada iki alet lav silahi, bir adet ``kanas'' tipi 53406 seri sayili dragunov marka suikast silahi ve üç adet sarjörü, bir adet kalashinikov marka 56/12717644/38541/3008399 seri sayili makinali tüfek ve dört adet sarjörü, bir adet she marka, numarasiz makinali tabanca, iki adet sarjörü, 9mm. çapli ceska marka, numarasi kazinmak suretiyle yokedilmis tabanca ve sarjörü ``komiser yardimcisi m.hakan findik'tan alinan tabanca'', bir adet dürbün, üç adet savunma tipi el bombasi, bes adet mke yapisi ses bombasi, on adet fünye, üç adet kelepçe, bir adet askeri çelik yelek, bir adet pasaport, mermiler, onbir adet askeri rütbe apoletleri, 06 nd 777 sayili oto plakalari, sanik mehmet sena'ya ait sürücü belgesi, yusuf yetis kalyoncu isimli kisiye ait nüfus cüzdani, sekiz adet sanik mustafa'ya ait polis koleji ve akademisinden verilen kimlikler, sanik cevdet kocak'a ait astsubay kimligi, sanik mehmet sena'ya ait tegmen kimligi, sanik mustafa'ya ait nüfus cüzdani, anilan evin sanik cevdet kocak ve hakkinda ekli takipsizlik karari verilen oktay karagöz tarafindan 15 subat 1994 tarihinde kiralandigini gösterir kira kontratosu, sanik mehmet sena'ya ait nüfus cüzdani, ahmet çelikhan adina düzenlenmis pasaport, sanik mehmet sena'ya ait ttbo tarafindan verilen kimlik ve banka kartlari, 7.65 mm. çapli tabancalara ait bos sarjör, iki adet uçaksavar mermisi, çok sayida polis ve asker üniformasi ele geçirildigi ve 11/06/1996 günlü ``kapi açma tesbit ve zaptetme tutanagi''nda görüldügü gibi elkonuldugu; sanik mehmet sena'nin talimati ile, sanik nazif yavuz tarafindan kiralanan ankara ümitköy korukent gülbeyaz sitesi 40 sayili evde yapilan aramada, bir adet lancer, iki adet lav silahi, dört adet roket mermisi, dört adet roket motoru, yirmisekiz adet elektrikli fünye, bir adet 65444116 seri sayili g-3 piyade tüfegi, tüfege ait bes adet sarjör ve seksensekiz adet mermi ve bir adet dürbünü, 7.60 metre saniyeli fitil ele geçirildigi; sanik mustafa'nin yerini gösterdigi, ankara, eryaman semtinde bulunan, suçta kullanilmak amaciyla satin alinan ve sanik fevzi sahin adina kayitli 06 vnr 50 plaka sayili mithsubishi marka minibüse de elkonuldugu; ılimiz maltepe ılçesi zümrütevler kamyoncular sitesi b.blok 27 sayili, sanik mehmet faysal'in gösterdigi evde yapilan aramada, bir adet pompali tüfek ve mermisi, askeri elbiseler, ömer çetinsaya'dan, sanik ümit atay adina alinan vekaletname, ömer çetinsaya tarafindan imzalanan iki adet bos kagit, çesitli arsalara ait projelerin ele geçirildigi; sanik çerkes gebologlu'na ait ılimiz üsküdar selimiye serifkuyu sokak 17/2 sayili evde yapilan aramada, 9 mm. çapli tariq marka 31322389 seri sayili tabanca, 38 kalibre cap mauser marka 05716 seri sayili toplu tabanca, 8 mm. çapli gaz tabancasi, yirmibes adet 7.65 mm. çapli mermiler, 357 cal çapli bir adet mermi ele geçirildigi; sanik mustafa'nin, 12/06/1996 günü ankara, eryaman demirer sitesindeki evin önünde yakalandigi sirada silahli çatismaya girerek, yaninda bulunan ve kaçan kisinin sanik nazif yavuz oldugunu açiklamasi üzerine 14/06/1996 günü ankara emniyet genel müdürlügü bilgi ıslemleri daire baskanliginda görevli komiser yardimcisi sanik nazif yavuz'un yakalandigi, 06 vnr 05 plakali broadway marka otosuna elkonuldugu, sanik nazif'in yukarida açiklanan 04/04/1996 tarihinde ılimiz bakirköy ılçesinde meydana gelen taammüden adam öldürmeye eksik kalkisma suçuna istirak ettigi, sanik mehmet sena tarafindan kendisine verilen 400.000 (dörtyüzbin) alman markini ankara ılinde sümerbank yenisehir subesine türk lirasi ve döviz hesabi olarak yatirdigi, 1996 nisan ayi sonlarinda, sanik mehmet sena'nin talimati ile anilan hesaptan 100.000 (yüzbin) mark alarak, sanik mehmet sena'ya verdigi, sanik mehmet sena'nin talimati ile ankara ümitköy korukent'te bulunan evi kiraladigi, anahtarlarini sanik mehmet faysal tarafindan satin alinarak, sanik nazif adina kayit ettirildigi ve kendisine verildigi, sanik mehmet sena'nin talimati ile görevli bulundugu yerdeki bilgisayar kayitlarindan, sanik mehmet sena tarafindan kendisine verilen ıstanbul ve ankara plakali otolarin sahiplerini ve adreslerini belirledigi ve sanik mehmet sena'ya verdigi, alinan bilgilerin bir kisminin sanik mustafa söylemez'in üzerinde yapilan aramada, kagida yazili olarak ele geçirildigi; saniklar ümit atay ve zeki atay'in 04/07/1996 tarihinde yakalandiklari, sanik ümit atay'dan, sanik mehmet faysal tarafindan verilen 9 mm. çapli l-42246 seri sayili browning marka tabancanin ele geçirildigi ve hakkinda tarsus cumhuriyet bassavciliginca islem yapildigi, sanik ümit'in açiklamasi üzerine adana'da bulunan evinde 9 mm. çapli 39279 seri sayili cz 75 model tabancanin da ele geçirildigi; sanik halim apaydin'in, sanik söylemez kardesler ile 02/04/1994 tarihinde ankara'da meydana gelen üç kisinin öldürülmesi olayinin sorusturmasi sirasinda, görevi nedeniyle tanistigi, 25/02/1996 tarihinde sanik söylemez kardeslerin karistigi ılimiz kadiköy ılçesinde meydana gelen ve sait aydin'in öldürülmesiyle sonuçlanan olaydan sonra, sanik mehmet faysal'in ankara'da görevli bulunan sanik halim'i aradigi, bu olay nedeniyle kendilerine yardimci olmasi için ıstanbul'a çagirdigi, ıstanbul'a gelen sanik halim'e 25/02/1996 günlü olayi anlattigi ve kendilerine yardim etmesini istedigi, sanik halim'in, suç tarihinde ıstanbul emniyet müdür yardimcisi olarak görevli bulunan deniz gökçetin ve suç tarihinde ıstanbul asayis sube müdürlügü cinayet bürosu amiri olarak görevli bulunan erdal durmaz ile görüstügünü ve kendilerine 5.000.000.000 (besmilyar) tl. verilmesi halinde yardimci olacaklarini sanik mehmet faysal'a açikladigi, 12/03/1996 tarihinde eskisehir'de öldürülen resul söylemez ve mehmet faysal'in yalçin kiliç'tan almis olduklari 3.000.000.000 tl (üçmilyar) bedelli çeki teminat olarak sanik halim'e verdikleri, bir süre sonra sanik halim'in tanistirdigi, halim karatas isimli kisinin sanik mehmet faysal ve ölen resul söylemez ile bulustugu ve kendilerine, büro amiri erdal durmaz'in 1.250.000.000 (birmilyarikiyüzellimilyon) istedigini söyledigi, sanik mehmet faysal'in 1.000.000.000 tl (birmilyar) verdigi, sanik halim apaydin'in talimati ile ıstanbul'a gelen, sanik halim'in arkadasi muzaffer fidan isimli kisiden 7.500 (yedibinbesyüz) mark borç aldiklari ve ölen resul söylemez ile halim karatas'in 1.000.000.000 tl (birmilyar) ve 7.500 (yedibinbesyüz) mark parayi büro amiri erdal durmaz'a verdikleri, sanik halim tarafindan tahsil edilmek istenilen 3.000.000.000 tl (üçmilyar) bedelli çekin daha sonra ele geçirildigi ve bu konuda sorusturma yapildigi, olayda isimleri geçen saniklar halim apaydin, mehmet faysal söylemez ile deniz gökçetin, erdal durmaz, halim karatas haklarinda ıstanbul cumhuriyet bassavciliginca açilan 1996/29831 hazirlik sayili sorusturma sonucunda, cebri irtikap, rüsvet almak, rüsvet vermek ve 3628 s.k. aykirilik suçlarindan 05/09/1996 günlü iddianeme ile görevli ıstanbul agir ceza mahkemesi baskanligina kamu davasi açildigi; saniklardan cafer engin'in, sanik mehmet sükrü engin'in kardesi olup, suç tarihinde, eminönü belediye baskani olan ahmet çetinsaya'nin korumaligini yaptigi, sanik mehmet sükrü'nün, sanik cafer'den, ahmet çetinsaya hakkinda aldigi bilgileri, sanik söylemez kardeslere ulastirdigi; sanik metin savci'nin, sanik davut sahin'in arkadasi oldugu, sanik davut'un kendisinden, ahmet çetinsaya hakkinda bilgi toplayabilecek bir sahsi bulmasini istedigi, sanik metin'in, arkadasi sanik mehmet sükrü engin i, bu nedenle sanik davut ile tanistirdigi, birlikte saniklar mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa söylemez ile bulustuklari, sanik mehmet sükrü'nün, ahmet çetinsaya hakkinda bilgi toplayarak sanik söylemez kardeslere ulastirmasinda yardimci oldugu; sanik abdullah alaca'nin, sanik mehmet faysal'in talimati ile, 26/02/1996 günlü ilimiz kadiköy'de meydana gelen olayda yaralanan, saniklar söylemez kardeslerin yakini bulunan seref aydin ile tedavi gördügü ıstanbul numune hastanesinde görüstügü, sanik fevzi sahin'in talimati ile, üç adet cep telefonu alarak kendisine teslim ettigi; açiklanan sekilde saniklar mehmet sena söylemez, mehmet faysal söylemez, mustafa söylemez, can köksal, mehmet siddik bakir, nazif yavuz, fevzi sahin, nihat küç ve ümit atay'in kasten adam öldürmek, adam kaldirmak cürümlerini islemek için silahli olarak tesekkül olusturmak, saniklar zeki atay, davut sahin, halim apaydin, cevdet kocak, kamil türk, numan okman, oktay saglam, muhsin çayan, cafer engin, mehmet sükrü engin, sevki anlar, metin savci, fehmi uzal, çerkes gebologlu, abdullah alaca ve süleyman sahin'in, cürüm islemek için olusturulan tesekküllerin üyelerine bilerek ve isteyerek yardim etmek suçlarini islemis bulunduklari ``deliller'' bölümünde açiklanan, birbirini dogrulayan ve tamamlayan delillerle anlasilmis bulundugundan; anilan tesekkülün yöneticileri durumunda bulunan saniklar mehmet sena söylemez, mehmet faysal söylemez ve mustafa söylemez'in hareketlerine uyan tck.313/2-34,31,33,40 maddeleri; saniklar can köksal, mehmet siddik bakir, nazif yavuz, fevzi sahin, nihat koç ve ümit atay'in hareketlerine uyan tck.313/2-3,31,40 maddeleri; saniklar zeki atay, davut sahin, halim apaydin, cevdet kocak, kamil türk, numan okman, oktay saglam, muhsin çayan, cafer engin, mehmet sükrü engin, sevki anlar, metin savci, fehmi uzal, çerkes gebologlu, abdullah alaca ve süleyman sahin'in hareketlerine uyan tck.314/1,40 maddeleri; geregince ayri ayri cezalandirilmalarina karar verilmesinin talep edildigi,'' incelenmistir (ek:105) 6- meclis arastirma komisyonunca basbakanliga gönderilen 10.1.1997 tarih 10/89-118 sayili yazi ile susurluk olayina iliskin sorusturma raporu ve eklerinin talep edildigi, basbakanlikça meclis arastirma komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 25.8... sayili yazi ekinde gönderilen 9.1.1997 tarih ve 258 sayili yazi ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli basbakanlik teftis kurulu baskanliginca hazirlatilmis olan raporun söylemez kardesler çetesi ile ilgili bölümünde: söylemez kardesler çetesi ile ilgisi olan emniyet görevlileri hakkinda mülkiye ve polis müfettislerince yapilan sorusturmalar sonucunda: a- ıstanbul emniyet müdürlügü kadrosunda görevli iken kars ili emniyet kadrosuna atanan ve 11.11.1996 tarihli ıçisleri bakanligi onayi ile müstafi addedilen sedat demir'in irtikap, rüsvet, yetki ve nüfuzunu kendisine ve baskasina çikar saglamak amaciyle kötüye kullanmak suçlarindan dolayi 657 sayili kanunun 125/e-g maddesine göre memuriyetten, emniyet örgütü disiplin tüzügünün 8/6,7 maddelerine göre meslekten çikarma; hizmet içinde resmi sifatinin gerektirdigi sayginligi ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranislarda bulunmak suçundan 16 ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulmasi cezasi ile tecziye edilmesi talep edildigi, firarda oldugu için savunmasi alinamadigindan henüz bu cezasi verilemedigi; mal varliginda 1990 yilindan sonra meydana gelen fahis artis nedeniyle 3628 sayili mal bildiriminde bulunulmasi, rüsvet ve yolsuzluklarla mücadele kanunu geregince dogrudan sorusturma yapilmasi için ıstanbul cumhuriyet bassavciligina konunun tevdi edildigi, görevini kötüye kullanma suçunu isledigi sonucuna varildigindan düzenlenen fezlekenin de ankara valiligi memurun muhakemati komisyonuna gönderildigi, b- ıstanbul emniyet müdür yardimcisi iken nigde emniyet müdürlügü kadrosuna atanip, 7.11.1996 tarihli ıçisleri bakanligi onayi ile müstafi addedilen 2. sinif emniyet müdürü deniz gökçetin'in rüsvet almak, yaptiklari sorusturmanin söylemezler lehine yürütülmesini saglamak suçlarindan dolayi 657 sayili devlet memurlari kanununun 125/e-g maddesine göre devlet memurlugundan, emniyet örgütü disiplin tüzügünün 8/6. maddesine göre de meslekten çikarma cezasi ile tecziye edilmesinin gerektiginin taleb edildigi, ancak firarda olmasi nedeniyle henüz savunmasi alinamadigindan cezanin verilemedigi, c- ıstanbul emniyet müdürlügü kadrosunda görevli iken görevden uzaklastirilan ve devlet güvenlik mahkemesince tutuklanan baskomiser halim ayapdin. genel müdürlügün bilgi ıslem daire baskanliginda görevli iken görevden uzaklastirilan ve tutuklanan komiser yardimcisi nazif yavuz, samsun emniyet müdürlügü kadrosunda görevli iken askere giden ve tutuklanan komiser yardimcisi mehmet siddik bakir'in söylemezler çetesi ile iliski kurmak, yardim ve yataklik yapmak suretiyle memuriyet sifati ile bagdasmayacak nitelik ve derecede yüz kizartici ve utanç verici hareketlerde bulunmak suçlarindan 657 sayili devlet memurlari kanununun 125/e-g maddesi geregince de meslekten çikarma cezasi ile tecziye edilmelerinin teklif edildigi, ıçisleri bakanligi yüksek disiplin kurulunun 24.10.1996 gün ve 1996/44 sayili karari ile teklif maddesine istinaden devlet memurlugundan çikarma cezasi ile tecziye edildikleri, emniyet genel müdürlügü yüksek disiplin kurulunun 26.11.1996 gün ve 1996/308 sayili karari ile de teklif maddeleri dogrultusunda emniyet mesleginden çikarma cezasi ile tecziye edildikleri, saniklarin isledikleri suçun 2845 sayili devlet güvenlik mahkemelerinin kurulus ve yargilama usulleri hakkinda kanun kapsamina girdigi ve ilgili mahkemece tutuklandiklarindan haklarinda ayrica fezleke düzenlenmedigi, d- ıstanbul emniyet müdürlügünde görevli iken 11.11.1996 tarihli ıçisleri bakanligi onayi ile müstafi sayilip, halen firarda bulunan emniyet amiri erdal durmaz'in sorusturmalari söylemez çetesi lehine yönlendirmek suretiyle görevini kötüye kullanmak ve rüsvet almak suçlarindan 657 sayili devlet memurlari kanununun 125/e-g maddesi geregince devlet memurlugundan çikarilmasi ve emniyet örgütü disiplin tüzügünün 8/6. maddesi geregince de emniyet mesleginden çikarma cezasi ile tecziyesi talebiyle rapor düzenlendigi, ilgilinin firarda olmasi nedeniyle savunmasi alinamadigindan yetkili disiplin kurullarinca henüz ceza verilemedigi, ayrica suçun dogrudan adli takibinin gerektiginden konunun ıstanbul c.savciligina da intikal ettirildigi, e- ıstanbul emniyet müdürlügü kadrosunda iken önce bursa, daha sonra tokat emniyet müdürlügü emrine atanip, görevden uzaklastirilan ve halen firarda bulunan emniyet amiri mehmet aslan ünal ile ıstanbul emniyet müdürlügü kadrosunda görevli iken emekli olan polis memuru abdülkadir eren'in memuriyet nüfuzunu ve yetkisini kötüye kullanmak suretiyle kendilerine ve baskalarina menfaat sagladiklari suçundan emniyet örgütü disiplin tüzügünün 8/7. maddesi geregince emniyet mesleginden çikarma cezasi ile tecziye edilmelerini havi rapor düzenlendigi, savunmalarin alinamamasi nedeniyle nihai disiplin kurulu karainin henüz verilemedigi, ayrica ilgili kisiler hakkinda bahsekonu suçlardan dolayi fezleke düzenlenerek t.c.k.'nun 240.maddesine göre cezalandirilmalarini temin için ıstanbul valiligi memurin muhakemat komisyonuna gönderildigi, f- emniyet genel müdürlügü personel daire baskani iken apk uzmanligina atanan l. sinif emniyet müdürü tugay turan'in kaldigi otelin masraflarini kumarla ugrasan ve polisçe iyi taninmayan kisilere ödettigi, ankara'da porno film gösteren bir sinema sahibi ile siki dostluk ve karsilikli menfaat iliskisi içinde bulundugunun hizmet disinda resmi sifatinin gerektirdigi sayginligi ve güven duygusunu sarsici eylem ve davranislarda bulunmak fiilini olusturdugundan emniyet örgütü disiplin tüzügünün 6/b-5 maddesi geregince 6 ay kisa süreli durdurma cezasi ile tecziyesinin gerektigini havi rapor üzerine henüz bir islemin yapilmadigi ve disiplin cezasinin verilmedigi, g-12/02/1996 tarihleri arasinda ıstanbul etiler'de don petro barini çalistiran ömer çetinsaya ve arkadasi selçuk hüryasar sonradan saniklar arasinda oldugu saptanan baris bedrettin çinar ile birlikte barin güvenlik sorunu görüsmek üzere mehmet faysal söylemez'in kiziltoprak'ta (kadiköy) olan bürosuna gittikleri, m.faysal ve söylemez ile arkadaslarinin anilan üç kisiyi silah zoru ile ellerinden kelepçeleyip ayri ayri odalara kapattiklari, kendi adamlari olan baris bedirhan çinar'i serbest birakip, barin kendilerine devir edilmesi için ömer çetinsaya'ya baski yaptiklari, ömer çetinsaya'nin teklifi kabul etmek zorunda kalmasi üzerine, selçuk hüryasar'i yanlarinda alikoyup, ömer çetinsaya ile birlikte kadiköy 12. noterligine giderek, devir islemlerini tamamladiklari ve selçuk hüryasar'i (e-5) karayolu üzerindeki kayalar petrole getirmesi için baris bedirhan çinar'a talimat verdikleri, kayalar petrole getirilen selçuk hüryasar'da bulunan çek defterinden bir yapraga 20 milyar liralik çek yazip, ömer çetinsaya'ya ciro yaptirdiklari, konunun emniyet'e intikal etmesi üzerine 26.2.1996 tarihinde ömer çetinsaya yanindaki iki polis memuru oldugu halde, m.faysal söylemez'in bürosuna gittigi, içeriye giren iki polis memuru oturduklari sirada saniklarin üzerlerine atilarak ellerindeki tabancalari gasp ettikleri, olayi gören ömer çetinsaya'nin tabanca ile ates ederek sait aydin'i öldürüp, seref aydin'i yaraladigi, adam kaldirma ve 6136 sayili yasaya muhalefet eyleminin ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi c.bassavciliginca sorusturmasina baslandigi ve 27.3.1996 gün 1996/170 sayili görevsizlik karari ile evrakin kadiköy c.bassavciligina gönderildigi ve olayla ilgili olarak kadiköy c.bassavciligi tarafindan 10.4.1996 tarihinde 1996/4303 hz ve 1996/85 sayili iddianame ile 8.10.1996 tarihinde 1996/85 sayili ek iddianame düzenlenmis ve ayrica ömer çetinsaya hakkinda adam öldürmek suçundan kadiköy c.savciligi tarafindan sorusturma yapildigi, polislerin ellerinden zorla silahlarinin gasp edilmesi olayi için emniyet yetkilileri ile m.faysal söylemez arasinda lehte tutanak düzenlenmesini teminen anlasma yapildigi, baskomiser halim apaydin ile m.faysal söylemez arasinda yapildigi belirtilen mutabakata göre, ıstanbul emniyet müdür yardimcisi ve asayis müdürü deniz gökçetin ile cinayet masasi amiri erdal durmaz'a verilmek üzere 5 milyar liraya anlastiklari, bu meblagdan 3 milyar lirasinin galerici yalçin kiliç'tan gasp edilen 3.000.000.000 liralik çek ile halim karatas ve m.faysal söylemez tarafindan temin edilen 1.000.000.000 liranin halim karatas tarafindan amir erdal durmaz'a verildigi, 3 milyar liralik çekin halim karatas ve baskomiser halim apaydin tarafindan toprakbank bakirköy subesinden tahsiline çalisildigi, ancak hesabin müsait olmamasindan ötürü basarilamadigi, çekin tahsil için av.ı.turan karatas'a verildigi, bu arada o tarihte ıstanbul asayis sube müdürü olan sedat demir'in döviz ticareti ile istigal eden ıbrahim genç'in ortagi ziya aycan'i asayis subesine aldirip, paranin ödenmesi için iskence yaptigi, ıbrahim genç sedat demir'in odasina alinarak, anilan sahsin ızmirde bulunan bir dairesi ile yesil vadi kooperatifinde bulunan hissesini almasi için teklifte bulundugu, onun da korkarak görmedigi bu iki yeri 265.000 dolar karsiligi almayi kabul ettigi ve bünyamin tastan ismindeki arkadasindan aldigi 12 milyar 882 milyon lira meblagi içeren çeki sedat demir'e ciro ettigi gibi kent bank'a ait 5 milyar degerindeki sahsi çekini de verdigi ve ayrica bir milyari asan bir miktari sedat demir ve ailesi için harcadigi, bundan baska cengiz akgül'ün isletmekte oldugu kumkapi otelinin kapanmamasina karsilik halim karatas ve halim apaydin tarafindan alinan 450 milyon liranin halim apaydin tarafindan 10.000 mark olarak deniz gökçetin'e verildigi, deniz gökçetin'in kiziltoprak'ta husule gelen olay için rüsvet aldigi ve geliri ile mütenasip olmayacak derecede mal varligina sahip oldugu,emniyet amiri mehmet aslan ünal'in emniyet teskilati mensuplari arasinda rüsvete aracilik yaptigi, parlament oteli sahibi gazi doymaz ile eskort-gözde oteli sahibi levent seker'in halim karatas araciligi ile emniyet yetkililerine verilmek üzere baskomiser halim apaydin'a 1450.000.000 lira rüsvet verildigi ileri sürülmektedir. saniklar emniyetteki ifadelerinin baski ile alindigini ileri sürerek olaylari kabul etmemektedir. jandarma genel komutanliginca yapilan çalismalar; jandarma genel komutanligindan 11.12.1996 gün ve 1283 sayili yazi ile konuya iliskin olarak bilgi istenilmistir. jandarma genel komutanligindan alinan 13.12.1996 gün ve 223/83 sayili cevabi yazida; basinda söylemezler çetesi olarak yer alan ve içinde silahli kuvvetler ve polis teskilati mensubu bazi kisilerin de bulundugu ileri sürülen örgüt ile ilgili olarak adli islemlere paralel sekilde ayrica detayli bir idari tahkikat yapilarak ihmali görülenler hakkinda kanuni takibat baslatilmistir. ıdari tahkikata ait fezleke ekte sunulmustur. yapilan adli ve idari tahkikat dogrultusunda yasadisi örgütsel faaliyet içerisinde yer aldigi degerlendirilen j.ütgm. can köksal ve böyle bir örgütsel faaliyet içerisinde bulunmadiklari halde j.ütgm. can köksal'in kendilerinden birer silah temin ettigi anlasilan uzm.j.çvs. hasan yildiz ile uzm.j.çvs.ali delen'in disiplin yoluyla türk silahli kuvvetlerinden ilisikleri kesilmis olup, buna dair komisyon kararlari ekte sunulmustur. davalari ilgili mahkemelerde devam etmektedir." denildigi incelenmistir. (ek:82)

    d-mehmet hadı özcan - (kocaelı ) çetesı ıle ılgılı ınceleme 1- arastirma komisyonumuzca ıçisleri bakanligina hitaben yazilan 29.11.1996 tarih ve a.01.1.geç/4 sayili yazi ile ıçisleri bakanligi, jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügü tarafindan simdiye kadar mafya-yasadisi örgütler ile devlet iliskileri ve baglantilari, ayrica susurluk'ta meydana gelen kaza olayi ve arkasindaki iliskiler konusunda herhangi bir rapor hazirlanip hazirlanmadigi, hazirlanmis ise bu raporlar ile varsa belgelerin incelenmek üzere komisyona gönderilmesinin talep edildigi incelenmistir. (ek: 106)

    2- ıçisleri bakanliginca meclis arastirma komisyonumuza gönderilen 9.12.1996 tarih ve b.05.1.egm.0.60.05.03/2694-96 sayili cevabi yazida, istenilen konularda emniyet birimlerince düzenlenen evrakin tasdikli birer örneginin bir klasör içinde sunuldugu, dosya muhteviyatinin incelenmesinde ise; ıçisleri bakanliginin 12.9.1996 tarih ve 41-2062-275 sayili sorusturma onaylarinda; cürüm islemek için tesekkül meydana getirme vb. suçlamalar ile kocaeli cumhuriyet bassavciligina tevdi edilen mehmet hadi özcan ve oniki arkadasindan onbirinin tutuklandigi, konu ile ilgili olarak yürütülen sorusturma sonucunda adi geçen tutuklu saniklar ile ilgili ve irtibatlari bulundugu iddiasi ile görevini kötüye kullanmakla suçlanan kocaeli emniyet eski müdürü nihat camadan hakkinda sorusturma izni verildigi, konu ile baglantili olarak kocaeli emniyet müdürlügü personelinden emniyet müdürü cemal sencan, emniyet amiri sezai konuklar, baskomiser oktay durmus ve polis memuru kemal kara ile emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskanligi personelinden polis memuru alper tekdemır ve ankara emniyet müdürlügü personelinden polis memuru latif özdemır hakkinda vazifei suistimal suçlamasi ile 7.8.1996 gün ve 1996/5304 sayili iddianame düzenlenip kocaeli asliye ceza mahkemesi nezdinde dava açildigi, ayrica adi geçen emniyet mensuplari hakkinda disiplin sorusturmasi yapilmasi için izin verildigi incelenmistir. (ek:107)

    3- meclis arastirma komisyonunca ıstanbul 3 nolu devlet güvenlik mahkemesi baskanligina hitaben yazilan 25.12.1996 tarih ve a.01.1.geç/86 sayili yazi ile sanik mehmet hadi özcan'in emniyette alinan ifadesinin 28,29,30,31,32,33,34,35,36 ve 37.ci sahifelerinin eksik oldugunu ve bunlarin da tamamlanarak arastirma komisyonuna gönderilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:108)

    4- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin 26.12.1996 tarih ve 1996/3600 sayili yazilari ile mehmet hadi özcan'in emniyette alinan ifadelerinden noksan olan sahifelerin meclis arastirma komisyonu baskani sn. mehmet elkatmıs'a gönderilmis oldugu incelenmistir. (ek:109)

    5- meclis arastirma komisyonunca ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina hitaben yazilan 10.1.1997 tarih ve a.1.01.geç.10/89-123 sayili yazi ile, kamuoyunda kocaeli çetesi olarak bilinen hadi özcan ve arkadaslari hakkinda yargilamasi devam eden dava dosyasinin bir örneginin komisyon uzmanina elden teslim edilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:110)

    6- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavcisi erdal gökçen imzasi ile arastirma komisyonu baskani mehmet elkatmıs'a hadi özcan ve arkadaslarina ait ıstanbul 3 nolu devlet güvenlik mahkemesinin 1996/364 esas sayili dava dosyasinin bir örneginin klasör içinde gönderilmis oldugu, dava dosyasinin incelenmesinde, mehmet hadi özcan ile birlikte metin ali bagdat, savas uzun, ısmail halıl, muzaffer osmanlı, yilmaz kaya, seyfettin aydın, metin çepnı, hacer agcan, alaattin keskın, mehmet kutlufan, selim gökkaya, mehmet ılker kayıs, sahin tekdemır, ramazan öztürk, tuncay çora, sahit sekanlı, servet savas ve sabahattin yavas isimli sahislarin ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca hazirlanan 4.9.1996 tarih ve hazirlik 1996/1734, esas 1996/1158, ıddianame 1996/1078 sayili iddianamede sanik olarak gösterildikleri, bu sahislarin bir kisminin cürüm islemek için tesekkül olusturmak, bir kisminin da cürüm islemek için olusturulan tesekküle yardim etmekle suçlandigi, tesekkülün isledigi cürümler arasinda oto hirsizligi, adam kaldirma ve fidye isteme, silahla yaralama, silahla adam öldürme, adam öldürme, adam öldürmeye kalkisma, tehditle para isteme, silahla ev taramak, tehditle para tahsil etmek, silahla oto tarama, tehditle senet tahsil etmeye kalkismak gibi suçlar bulundugu, sanik mehmet hadi özcan'in kendi yönetiminde ``hadı özcan mafyası'' adi altinda cürüm islemek için 1993 yili içinde tesekkül meydana getirdigi, sanik mehmet özcan'in (orhan can) isimli sahte nüfus cüzdani ve (turan sentürk) adi ile düzenlenmis sahte sürücü belgesi kullandigi, sahte nüfus cüzdanini sanik savas uzun'un temin ettigi, sanik mehmet özcan'in yönettigi ``hadı özcan mafyası'' adi altinda olusturulan bu tesekkül içinde yer alan saniklar metin ali bagdat, savas uzun, yilmaz kaya, seyfettin aydın, ısmail halıl, metin çepnı, muzaffer osmanlı, hacer (hazel) agcan ve alaattin keskın'in halk arasinda korku, endise ve panik yaratmak, sosyal ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan amaçla, kasten adam öldürmek, kasten adam öldürmeye kalkismak, yagma ve adam kaldirmak cürümlerini islemek için fikir ve eymek birligi yaptiklari, saniklardan selim gökkaya, serkan demırcı ve mehmet kutlufan'in cürüm islemek için olusturulan bu tesekküle katildiklari, saniklar mehmet ılker kayıs, ramazan öztürk, sahin tekdemır, tuncay çora, sahit sekanlı, servet savas ve sebahattin yavas'in bilerek ve isteyerek tesekkül mensuplarini barindirmak, erzak, silah ve sahte kimlik temin etmek suretiyle yardim ettikleri, sanik mehmet kultufan'in bu tesekküle katilarak, sanik mehmet özcan'in bilgisi altinda tesekkülle anlasmazliga düsen magdur talat cesuroglu'nun evini silahla taradigi ve tesekkül içinde faaliyet gösterdigi, sanik serkan demırcı'nin ``hadı özcan mafyası'' olarak anilan tesekkülün lideri konusundaki mehmet özcan ile tanisarak, tesekküle katildigi, sanigin mehmet özcan'in da yaninda yer alarak, mehmet özcan'in ev esyalarini gölcük'ten alip bursa ıline naklini sagladigi, tesekkülün sürdürdügü faaliyetlerde ve yapilan görüsmelere katildigi, bu nedenle yapilan eylemlerden bilgisi oldugu, mehmet özcan'in talimati ile ardesen'e gittigi, burada mehmet özcan ve selim gökkaya ile bulustugu, daha sonra da muzaffer osmanlı'nin geldigi, birlikte bulunduklari çamlihemsin ılçesinde bir lokantada yakalandigi, sanik selim gökkaya'nin tesekkülün lideri mehmet özcan ve tesekkül elemanlari ile tanisarak, bu topluluk içinde yer alip faaliyet gösterdigi tesekkülün toplanti ve görüsmelerine katildigi, saniklar metin ali bagdat, ısmail halıl, savas uzun, serkan demırcı, muzaffer osmanlı, mehmet ılker kayıs ve sahit sekanlı ile birlikte hareket ettigi, kamuoyunda hadi özcan çetesi olarak taninan ve sanik mehmet hadi özcan'in yönettigi tesekküle saniklar metin ali bagdat, savas uzun, ısmail halıl, muzaffer osmanlı, yilmaz kaya, seyfettin aydın, metin çepnı, hacer agcan, alaattin keskın, mehmet kutlufan, serkan demırcı ve selim gökkaya'nin katildiklari, saniklardan mehmet ılker kayıs, sahin tekdemır, ramazan öztürk, tuncer çora, sahit sekanlı, servet savas ve sebahattin yavas'in ise bu tesekküle bilerek ve isteyerek yardim ettiklerinin anlasildigi ve saniklarin cezalandirilmalarinin talep edildigi, incelenmistir. (ek:111)

    e-yasar öz ıle ılgılı ınceleme 1- meclis arastirma komisyonu baskanliginca 15.1.1997 tarih ve 10/89-/154 sayili yazi ile emniyet genel müdürlügünden, yasar öz isimli sahsin ıstanbul emniyet müdürlügü görevlileri tarafindan yakalanmasini müteakip, bu sahsin üzerinde çikan belgelerin bir sureti ile yapilan islemlere dair tahkikat evraklarinin çok acele olarak arastirma komisyonuna elden gönderilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:112)

    2- ıçisleri bakanligi, emniyet genel müdürlügünün 28.1.1997 tarih ve 28286 sayili cevabi yazilarinda: ``ılgi yazinizda talep edilen yasar öz'le ilgili bilgiler 2.1.1997 günü show tv'de objektif programinda yayinlanmasi üzerine, arsiv kayitlarinin incelenmesi neticesinde yasar öz hakkinda emniyet genel müdürlügüne herhangibir bilgi intikal etmediginin anlasilmasi üzerine emniyet genel müdürlügünün 3.1.1997 gün ve 10855 sayili faks yazilari ile gerekli bilgi ve belgelerin ıstanbul emniyet müdürlügünden istenilmis oldugu ve tanzim edilen tahkikat evraki fotokopilerinin bir suretinin yaziya ekli bir dosya ile birlikte gönderildigi, dosya muhteviyatinin incelenmesinde ise: a- yasar öz'ün evinin aranmasi ile ilgili olarak 31.1.1994 tarihinde geçici zaptetme tutanagi düzenlendigi, tutanakta: adana emniyet müdürlügünce ıstanbul emniyet müdürlügüne gönderilen 3.1.1994 gün ve 94/c-14 sayili yazida 12.1.1994 günü saat 10.40 siralarinda sakirpasa havalimanindan kolonya baskonsoloslugunca hakki mercan adina düzenlenmis trd-356520 seri no.lu pasaportu sahte olarak kullanan ali riza oglu 1961 dogumlu metin bozdag'in yakalandigi ve bu sahsin ifadesinde sözkonusu pasaportu ıstanbul ataköy 7-8 kisim 30/a-15 blokta oturan yasar öz isimli sahistan temin ettigi ve verilen adreste yapilan aramada: (1) adet smith vesson marka 9 mm. çapli seri nosu silinmis olan parabellum tipli mot 5904, amerikan yapisi tabanca; mke yapisi 9 mm çapli 43 adet mermi, bir adet 30 calibre markasi ve numarasi belirsiz toplu tabanca, (1) adet silah tasima izin belgesi, üzerinde adi geçenin fotografi bulunan esref çuldar adina düzenlenmis 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu b sinifi sürücü belgesi, yasar öz adina ıçisleri bakanliginca düzenlenmis olan 27.12.1993 tarih ve tra-220307 seri nolu hususi pasaport'un elde edildiginin bir tutanakla belirtilmis oldugu, b- evinde yapilan aramadan sonra yasar öz'ün poliste ifadesinin alindigi ve ifadesinde: `metin bozdag'in esinin, yaninda konfeksiyon isçisi olarak çalistigini, kendisinin 1989-1991 yillari arasinda londra'da konfeksiyon imalati yaptigini, metin bozdag'in esinin kendisine gelerek esinin yasal yollardan londra'ya gitmek istedigini söyledigini, kendisinin de kibrista narenciye isleriyle ugrasan dostlari oldugunu, bunlarin yaninda çalisarak ıngiltere'ye gidebilecegiri söyledigini; kendisinin ismini vermesinin bir anlami olmadigini ve iddiayi kabul etmedigini'' beyan ettigi, c- yasar öz'ün evinde yapilan aramada*`belge hamili yasar öz, genel müdürlügümüzde bulundugu süre içerisinde silah tasimaya izinlidir. yardimci olunmasini rica ederim'' yazisi ile mehmet agar, vali, emniyet genel müdürü yazili ve imzali bir belgenin bulundugu, d- yine yasar öz'ün evinde elde edilen bir hususi pasaportun 35156.93 sayili ve tarik ümit adina mühendis sifati ile alinmis oldugu, tr-a no:228576 nolu oldugu, 28 aralik 1993 tarihinde ıçisleri bakanliginca verildigi, e- yasar öz'ün evinde ele geçirilen bir diger pasaportun ise yasar öz adina ve daire baskani sifati ile alinmis oldugu, tra no: 220307 numarali bu pasaportun da 20 aralik 1993 tarihinde ıçisleri bakanliginca verilmis oldugu, f- üzerinde yasar öz'ün fotografi bulunan 16997/30.11.1976 no'lu bir adet sürücü belgesinin oldugu ve bolu ilinden aldigi .yine üzerinde yasar öz'ün fotografi bulunan ancak esref çugdar adina ankaradan alinan 2.3.1993 tarih ve 018680 nolu sürücü belgesi oldugu, g- yasar öz'ün evinin aranmasinda elde edilen bir diger belgenin de yasar öz'e ait olan seri l05 no:86810 nolu, zayiinden dolayi bakirköy nüfus müdürlügünde 9.3.1993 tarih ve 1-50 kayit no ile verildigi anlasilan nüfus cüzdani oldugu, h- yasar öz ile ilgili olarak, belgelerin geçici zapt edilmesi ve yasar öz'ün ifadesinin alinmasindan sonra ayni gün, 31.1.1994 tarihinde yasar öz'ün serbest birakildigi ve 31.1.1994 tarihli saliverme tutanagi düzenlendikten sonra adi geçenin serbest birakildigi , i- yasar öz'ün serbest birakilmasindan sonra ayni gün 31.1.1994 tarihinde b.05.1.egm.4.34.00.18.04.ıd.194-49/94 sayili yazi ile ıstanbul emniyet müdürlügünce, emniyet genel müdürlügüne yasar öz hakkinda yapilan islemlerle ilgili olarak bilgi verildigi ve degerlendirmeye alinmak amaciyla aramada elde edilen silah ve belgelerin gönderilmis oldugu, j- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavcisi aykut cengiz engin imzasi ile ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesi müdürlügüne hitaben yazilan 24.12.1996 tarih ve 1996/2303 hazirlik sayili yazi ile ``yasar öz ile ilgili olarak düzenlenmis olan geçici zaptetme tutanagi'nin hangi karakol amirligi tarafindan düzenlendiginin tesbit edilmesi, tutanaga esas teskil eden tahkikat evraklarinin tümünün savciliga teslim ve tevdi edilmesi, yasar öz'ün herhangibir suçtan dolayi emniyete intikal eden bir kaydinin olup olmadigi'' hususlarinin soruldugu, k- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesince ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesi müdürlügünden yasar öz'le ilgili olarak istenilen bilgi ve belgelerin 24.12.1996 tarihinde baskomiser adnan sahin, komiser levent sevinç ve polis memuru ali alkan tarafindan bir tutanaga baglanarak dökümünün yapilmis oldugu,incelenmistir.(ek:113)

    3- yasar öz'le ilgili olarak basbakanlik'ça hazirlatilan 9.1.1997 tarih ve 12-1, 17-1, 97-1, 97-2 sayili raporda ise: 12.1.1994 günü adana havalimaninda yapilan pasaport kontrolü sirasinda metin bozdag isimli kisinin hakki mercan adina düzenlenmis olan trd 356520 nolu pasaportu ibraz etmesi ve pasayortun sahte oldugunun anlasilmasi üzerine adi geçenin pasaportu ıstanbul ataköy'de ikamet eden yasar öz'den aldigini söylemesini takiben adana emniyet müdürlügünce durum 13.1.1994 gün ve c-14 sayili faks ile ıstanbul emniyet müdürlügüne bildirilmis, ıstanbul emniyet müdürlügünce yasar öz'ün ikametgahinda yapilan aramada ruhsatsiz silahlar, mermiler, biri tarik ümit adina, digeri kendi adina düzenlenmis hususi pasaport, esref cugdar adina düzenlenmis sürücü belgesi bulunarak degerlendirilmek üzere 31.1.1994 gün ve ıd.194-49/94 sayili yazi ekinde emniyet genel müdürlügüne gönderilmistir. olayla ilgili ifadelerine basvurulan 3 emniyet mensubunun beyanlarina göre sözkonusu belge ve silahlarin emniyet genel müdürüne gönderilmesi ve yasar öz'ün serbest birakilmasi isleminin emniyet genel müdürü mehmet agar'in telefon talimati üzerine yapildigi, ıstanbul emniyet müdürlügünün yazisi ve eklerinin elden adi geçen emniyet genel müdürüne teslim edildigi anlasilmaktadir, denildigi, (ek:82)

    4- yasar öz ile ilgili olarak meclis arastirma komisyonuna eyüp asik, meral çatli, hande birinci, necdet menzir, emin aslan, tuncay yilmaz ve metin günyol'un bilgi verdikleri, 29.1.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonuna bilgi veren trabzon milletvekili eyüp asik ``yasar öz ile mehmet agar'in, ele geçirilen ilgili belgeler dolayisiyle, iliskisinin ortaya çiktigini, hukuk nizaminda böyle seylerin olamiyacagini ve hesabinin sorulmasi gerektigini'' söyledigi, 7.1.1997 tarihinde bilgisine basvurulan hande birinci, yasar öz'ün ``uyusturucu ticareti ile ilgisinin olup olmadigini bilmedigini'', 22.1.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonunca bilgisine basvurulan meral çatli'nin yasar öz'ü tanimadigi, 23.1.1997 tarihinde bilgisine basvurulan necdet menzir'in ise: ``ıstanbul emniyet müdürlügü yaptigi sirada emniyet müdür yardimcisi mestan sener'in telefon ederek bir evde yapilan aramada iki yesil pasaport, iki silah ve bu silahlarin ilgili tarafindan tasinabilecegini ifade eden yazili emir bulundugunu, daha sonra da emniyet genel müdürü mehmet agar'in bunlarin emniyet genel müdürlügüne gönderilmesi talimatini verdigini bildirdigini., kendisinin de ``madem talep ediliyor, sahsin aranip aranmadigini, silahlarin bir olayda kullanilip kullanilmadigina bakin ve mutlaka bu evraklari kurye marifetiyle gönderin'' dedigini, iddialarin kendisine bildirildigine göre pasaportlarin devlet tarafindan verildigini ve belgelerin de devlet tarafindan düzenlendigini, sahte evrak düzenlenmesinin sözkonusu oldugunu, yasar öz ile ilgili olarak yakalanan silah, pasaport, sürücü belgesi vs. belgelerin emniyet genel müdürlügüne gönderildigi,i yasar öz'ün yapilacak bir istihbarat operasyonunda devlet tarafindan kullanilacaginin mehmet agar tarafindan kendisine ifade edildigini, 30.1.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonuna bilgi veren emin arslan, ``yasar öz'ün pasaport islemlerinin çabuklastirilmasi için zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar'in kendisine talimat verdigini, yasar öz ve tarik ümit'i emniyet genel müdürmügü özel kaleminde gördügünü, 4.2.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonuna bilgi veren emniyet genel müdürlügü istihbarat ve harekat dairesi eski baskani tuncay yilmaz'in ``yasar öz'ün uyusturucu ticareti yaptigina dair herhangi bir kayit olmadigini'', 2.3.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonuna bilgi veren metin günyol, ``abdullah çatli, oral çelik, haluk kirci, yasar öz, tarik ümit gibi kisilerin yurt disina çikista kullandiklari pasaportalrin sahte oldugu hususunda bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazilar geldiginde tahkik ettirilerek bölge müdürlükleri vasitasiyla arsiv arastirmasi yapilip kaldirildigini, mıt'in bu tip insanlari operasyonlarda kullandigini tahmin etmedigini'' belirttigi incelenmistir.(ek:176;190;193;200;201;209;219)

    5- (10/89, 110, 124, 125, 126) esas numarali meclis arastirma komisyonu baskanliginca 28.3.1997 tarih ve 10/89-319 sayi ile bakirköy cumhuriyet bassavciligina bir yazi yazilarak yasar öz hakkinda 1997/822 hazirlik numarasina kayden 6136 sayili kanuna muhalefet suçundan, 1997/362 hazirlik numarasina kayden sahtecilik suçundan kamu davasi açildigi tesbitle hazirlik numaralari belirtilen evraklarin birer suretinin çok acele olarak arastirma komisyonuna gönderilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:114)

    6- bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 28.3.1997 tarih ve ceza m.1997/40 sayili cevabi yazilari ekinde yasar öz hakkinda c.bassavciligina ait 1997/362 ve 822 sayili hazirlik evraklarin birer suretinin çikarilarak ekli 2 dosya ile birlikte gönderildigi, ( bakirköy c.bassavciliginin 1997/362 hazirlik dosyasinin tetkikinde: bakirköy cumhuriyet bassavciliginca 22.1.1997 tarih ve hz 1997/362, esas 1997/1075, iddianame 1997/659 sayili iddianame düzenlenerek sanik esref oglu 1959 dogumlu, bolu-düzce ilçesi dolay köyü nüfusuna kayitli olup halen firarda bulunan yasar öz hakkinda, sahte pasaport ve sürücü belgesi tanzim etmek ve bu sekilde tanzim edilmip pasaport ve sürücü belgelirini kullanmak ve kullanmak maksadiyla baskalarina teslim etmek suçundan bakirköy 3. asliye ceza mahkemesi nezdinde dava açilmis oldugu, yasar öz hakkinda 21.1.1997 tarihinde giyabi tutuklama karari verildigi ve davanin halen bakirköy 3. asliye ceza mahkemesinde derdest oldugu bakirköy cumhuriyet bassavciliginin yukarida tarih ve numarasi belirtilen iddianamesinden anlasildigi, 1997/822 hz. sayili dosyanin tetkikinde ise; yasar öz'ün 31.1.1994 tarihinde ataköy 7-8 kisim 30/a-15 bloktaki evinde yapilan aramada (1) adet simithwesson marka 9 mm çapli seri numarasi silinmis olan barabellum tipli amerikan yapisi tabanca, mke yapisi, 9 mm çapinda 43 adet mermi, bir adet 30 calibrelik markasi ve seri numarasi belirsiz toplu tabanca elde edildiginden bahisle yasar öz hakkinda 6136 sayili kanuna muhalefet suçundan bakirköy 3. asliye ceza mahkemesinde dava açildigi ve davanin derdest oldugu, bakirköy c.bassavciliginin 22.1.1997 tarih ve hz.1997/822, esas 1997/1076 ve iddianame 1997/660 sayili iddianamesinden anlasildigi, dosya içerisinde bulunan ve ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi hz. 1996/2303 sayili hazirlik numarali ıstanbul emniyet müdürlügü mali sube müdürlügü pasaport ve vize sahtecilik büro amirliginde görevli komiser levent sevinç'in 25.12.1996 tarihli ifadesinde, yasar öz'ün evine polis memurlar mustafa nazli öz ve ali gökçe ile birlikte gittiklerini ve 31.1.1994 tarihli geçici zaptetme tutanagini düzenlediklerini, yasar öz'ün de kendisine ``bu belgelerin hepsi normal ve dogrudur, üzerindeki imza genel müdür tarafindan atilmistir. ancak bunun haricinde sana birsey söyleyemem. beni yetkili amirlerinle görüstür'' dedigini, yasar öz konusu ile ilgili olarak emniyet genel müdürlügü ile görüsmeler yapildigini ve emniyet genel müdürlügünün emri ile yasar öz'ün serbest birakildigini, yasar öz'den zaptedilen silahlar ve esyalari kapali bir zarf içerisinde emniyet genel müdürü mehmet agar'a elden bizzat kendisinin teslim ettigini, ancak kendisine teslim-tesellüm belgesi verilmedigi, silahlar ve belgelerin de c.savciligina intikal ettirilmedigi, yine tetkik edilen dosya içerisinde bulunan ve ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet savcisi aykut cengiz engin tarafindan alindigi anlasilan ve ıstanbul emniyet müdür yardimcisi mestan sener'in 27.12.1996 tarihli ifadesinde: ``emniyet müdürü mehmet agar'in kendisini aradigini, yasar öz ve tarik ümit isimli kisilerin yurtdisinda pkk ile ilgili bir çalisma yapmak üzere görevlendirdiklerini, bu nedenle üzerinden ve evinden çikan her türlü belgenin ve silahlarin kendisine gönderilmesini emrettigini söyledigi, kendisinin de durumu ıstanbul ıl emniyet müdürü necdet menzir'e ilettigini ve necdet menzir'in de talimati ile yasar öz'e ait silah ve belgelerin ankara'ya emniyet genel müdürü mehmet agar'a bir yazi ile elden bir zarf içerisinde komiser yardimcisi levent sevinç vasitasiyla gönderdiklerini, yasar öz'e ait silah tasima izin belgesi üzerindeki imzanin bizzat emniyet genel müdürü mehmet agar'a ait oldugunu belirttigi, dosya içerisinde bulunan bir 25.12.1996 tarih ve c/407520 sayili belgede de yasar öz'ün 22.9.1992 tarihinde mali sube müdürlügünde ``pasaport tahribati ve yurt disina adam kaçirmak'' suçundan gelis kaydi bulundugu incelenmistir.(ek:115)

    7- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca sedat edip bucak ve mehmet agar haklarinda hazirlanmis olan 30.1.1997 tarih ve 1997/221 hazirlik ve 1997/1 sayili fezleke'de yasar öz olayi ile ilgili bölümde aynen su ifadelere yer verilmistir: yasar öz olayi: adana sakirpasa havaalaninda sahte pasaport ile yakalanan metin bozdogan isimli bir sahsin bu sahte pasaportu kendisine ıstanbul ataköy adresinde oturan yasar öz isimli bir kisinin temin ettigini ifade etmesi üzerine, adana emniyet müdürlügünden ıstanbul emniyet müdürlügüne müzekkere yazilarak, ihbar mahiyetinin arastirilmasi ve yasar öz'ün suç delilleri ile yakalanmasi ve sonucunun adana emniyet müdürlügüne bildirilmesi istenmistir. bu yazi üzerine ıstanbul emniyet müdürlügü mali sube müdürlügü tarafindan 03.01.1994 tarihinde yasar öz'ün ikamet ettigi ataköy 7-8 kisim l-9 a blok d 6 adresinde arama yapilmistir. yapilan bu aramada, dosyada mübrez 31.01.1994 tarihli arama ve zapt etme tutanaginda belirtildigi üzere; - yasar öz adina düzenlenmis 28.12.1993 tarih ve tra-228576 seri numarali hususi (yesil) pasaport. - tarik ümıt adina düzenlenmis 20.12.1993 tarih ve tra-220307 seri numarali hususi (yesil) pasaport. - üzerinde yasar öz'ün fotografi yapisik ve hüviyeti yazili silah tasima izin belgesi (belge hamili yasar öz, genel müdürlügümüzde teknik danismanlik hizmeti yürüttügünden bahisle, ülkemizde bulundugu süre içerisinde silah tasimaya izinlidir. yardimci olunmasini rica ederim. mehmet agar. vali. emniyet genel müdürü-imza- mühür, yazilari bulunmaktadir)

    - bir adet smith wesson marka 9 mm. çapli seri numarasi silinmis parabellum tipli tabanca. - bir adet 30 calimbre, markasi ve seru numarasi belirsiz toplu tabanca. - mke yapisi 9 mm. çapinda 43 adet mermi ele geçirilmistir. bu belgelerin asillari ve silahlar ile birlikte yasar öz ıstanbul emniyet müdürlügü mali sube müdürlügüne teslim edilmistir. olay sirasinda arama yapan ve yukarida zikredilen silah ve belgeler ile yasar öz'ü yakalayan görevliler ile bu olayin vukuu buldugu tarihte ıstanbul emniyet müdür yardimcisi olan ve mali sube müdürlügüne vekalet eden mestan sener ve mali sube müdürlügünde görevli emniyet amiri osman yildirim özkaraca, büro amiri nihat yürüten'in ıstanbul dgm.c.bassavciliginda alinan ifadelerine göre: yasar öz ile ikametgahinda ele geçirilen silahlar ve belgeler henüz emniyet müd. mali sube müd.ne intikal etmeden bu olaydan haberdar olan ve o tarihte emniyet genel müdürü olan mehmet agar, mestan sener'i arayarak, yasar öz isimli kiside yakalanan silahlar ve belgelerin bir kurye ile ankara emniyet genel müdürlügüne getirilerek kendisine teslim edilmesi ve yasar öz'ün de serbest birakilmasi hususunda emir ve talimat vermistir. mestan sener'in, bu olayi ve talimatlari, olay tarihinde ıstanbul ıl emniyet müdürü olan necdet menzır'i intikal ettirmesi üzerine, necdet menzır'de silahlar üzerinde inceleme yapildiktan sonra, emniyet genel müdürünün emirleri dogrultusunda islem yapilmasi hususunda talimat vermistir. emniyet genel müdürü mehmet agar'in bu emir ve talimati geregince, yasar öz ıstanbul emniyet müdürlügünden serbest birakilmis, ikametgahinda ele geçirilen silahlar ile belge asillari bir zarfa konularak levent sevınç isimli komiser yardimcisi (aramayi yapan, silah ve belgeleri bulan ekip amiri) kurye olarak görevlendirilmis ve emniyet genel müdürlügüne hitaben yazilan 31 ocak 1994 tarih ve 194-49/94 sayili yazi ile silah ve belgeler ankara emniyet genel müdürlügüne gönderilmistir. kurye olarak görevlendirilen komiser yardimcisi levent sevınç'in ifadesinde belirttigi üzere, bu silahlar ve belgeleri kendisi emniyet genel müdürlügüne götürmüs ve emniyet genel müdürü mehmet agar'a bizzat teslim etmistir. bu teslimden sonra emniyet genel müdürü özel kaleminden tesellüm belgesi istenmis ``biz teslim alindigini faksla ıstanbul emniyet müdürlügüne bildirecegiz'' denilerek tesellüm belgesi verilmemistir. susurluk olayi ile ilgili olarak ıstanbul dgm.c.bassavciliginca yapilan hazirlik tahkikati sirasinda bu olayin savciligimiza ihbar ve intikal ettirilmesini müteakip, iddialarin müstenidati olan evraklar ilgili sube müdürlügünden celp edilmis ve evrak münderecati nazara alinarak ankara emniyet genel müdürlügüne yazilan 26.12.1996 tarih ve 1996/2303 hazirlik sayili müzekkeremiz ile, emniyet genel müdürüne teslim edilen belge ve silahlarin akibeti sorulmus ve emniyet genel müdürlügünde bulunuyorsa ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina gönderilmesi istenmistir. emniyet genel müdürlügünün 03.01.1997 tarih ve 010990 sayili cevabi yazisinda...mezkür belge, silah ve mermilerin baskanliklarinda bulunmadigi, akibetleri hakkinda bilgi sahibi olmadiklari ve ayrica ıstanbul emniyet müdürlügü yazisinin da arsiv kayitlarina girmedigi bildirilmistir. ayrica, yasar öz ve tarik ümıt adlarina düzenlenen hususi (yesil) pasaportlarinin müstenidati olan belgeler istenmistir. emniyet genel müdürlügünün 27.12.1996 tarih ve 290979 sayili cevabi yazisi ve ekindeki belgelere göre; yasar öz'ün görev ünvani turizm bakanliginda daire baskani olarak gösterilmis bir talep formu ve ekinde de turizm bakanliginda görevli iki kisinin imza sirküleri oldugu görülmüstür. tarik ümıt adina düzenlenen hususi pasaportun mühendis ünvani ile düzenlendigi ancak bahse konu pasaportun düzenlenmesine iliskin talep formunun bulunmadigi bildirilmistir. yapilan arastirmada, yasar öz adina düzenlenen silah tasima izin belgesinde belirtilen ünvan ve görev ile hususi pasaport verilmesine esas teskil eden ünvan ve görevinde gerçek olmadiklari tesbit edilmistir. aksine ıst.emn.md.asayis subesi ınfaz büro amirliginin 25.12.1996 tarih ve ı/94.020773 sayili bilgi formuna göre, muhtelif suçlardan giyabi tutuklama kararlari ile arandigi, müteakip arastirmalarda da yurtdisinda uyusturucu ticareti ve kaçakçiligi ile iliskili bulundugu anlasilmistir. bu olay ile fezlekenin yukaridaki bölümlerinde izah ve ifade edilen (silah tasima ve hususi pasaportlar ile ilgili) olaylarda benzerlik dikkat çekicidir. söyleki; mehmet özbay sahte kimlikli abdullah çatlı'ya verilen silah tasima belgesi ile yasar öz'e verilen silah tasima izin belgesi ayni niteliktedir, bu belgeler ile her ikisine de, istedigi yerde istedigi sayida ve nitelikte silah tasima imtiyazi tanimakta ve güvenlik görevlileri tarafindan yakalandiklarinda, haklarinda yasal islem yapilmasini önleme imkâni vermektedir. nitekim, silahlar ve sahte belgelerle yakalanan yasar öz, bu belge dikkate alanirak ıstanbul emniyet müdürlügünden serbest birakilmis, hakkinda herhangi bir yasal islem yapilmamis ve durumu ilgili c.bassavciligina da intikal ettirilmemistir. yasar öz adina düzenlenen ve üzerinde emniyet genel müdürü olarak isim ve imzasi bulunan mehmet agar'a (silahlar ve diger belgelerle birlikte) bu belge bizzat teslim edilmis olmasina ragmen, belgenin mahiyeti ve üzerindeki isim ve imza hakkinda herhangi bir sekilde sahtecilik veya gerçege aykirilik beyan ve iddiasinda bulunulmamistir. bu durum bu belgenin altinda imzasi bulunanin bilgisi ve istemi dogrultusunda düzenlendigi sonuç ve kanaatini olusturmustur. keza yasar öz adina düzenlenen hususi pasaport evrakinin incelenmesinde, mehmet özbay sahte kimligi ile abdulah çatlı'ya verilen hususi pasaportta oldugu gibi. çok basit bir inceleme ile sahteligi kolayca belirlenecek imza sirküleri yeterli görülerek, baskaca hiçbir arastirma ve inceleme yapilmadan hususi pasaport düzenlendigi görülmüstür. bu hususta yukaridaki fiil ve hareketler ile birlikte degerlendirildiginde, bu kisiler adina hususi pasaport düzenlenmesinde de, o tarihte emniyet genel müdürü olan mehmet agar'in bilgi ve talimati bulundugu sonucu dogmaktadir. abdullah çatlı'nin esi meral çatlı'nin ıstanbul dgm.c.bassavciligindaki ifadesinde belirttigi üzere yasar öz'ün meral çatlı ile yakin akraba oldugu belirlenmistir. ayrica, tarik ümıt'le yasar öz arasinda, yasar öz'ün bir eroin olayinda almanya'da yakalanmasinda ihbarci olarak tarik ümıt'ten süphelenmesi sebebiyle aralarinda ihtilaf bulundugu ve tarik ümıt'in kaybolmasi olayinda yasar öz'ün de adinin geçtigi ve hakkinda süpheler bulundugu, -tarik ümıt olayinin arastirmasini yapan jn.ast.sb. ahmet altıntas'in çalismalari sirasinda- bu hususun da iddia ve ifade edildigi anlasilmistir. nitekim, yasar öz'ün ikametgahinda yapilan aramada ele geçirilen belgeler arasinda tarik ümıt adina düzenlenmis hususi (yesil) pasaportta bulunmus ancak, o olay sebebiyle yasar öz hakkinda herhangi bir yasal islem yapilmadigindan ve halen de yasar öz yakalanamadigindan, bu pasaportun yasar öz'ün evinde bulunma sebebi tesbit edilememistir. hakkindaki bu belge ve delillerle yasar öz'ün de, yukarida isimleri geçen kisiler arasindaki yasaya aykiri iliskiler aginda yeraldigi anlasilmistir. yasar öz halen yakalanamamis olup hakkinda, cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçundan ıstanbul dgm.c.bassavciligi'nca tahkikati sürdürülmektedir. yasar öz hakkinda ayrica sahtecilik ve 6136 sayili kanuna muhalefet suçlarindan evrak tefrik edilerek, kanuni gereginin takdir ve ifasi için, görevsizlik karari ile bakirköy c.bassavciligi'na gönderilmistir'' denildigi incelenmistir. (ek: 44)

    8- ayni fezlekenin ekinde bulunan ``hazirlik evraki üzerinde yapilan diger islemler'' basligini tasiyan bölümde: yasar öz ile ilgili olarak: a) yasar öz isimli kisi hakkinda emniyet genel müdürlügü'nde teknik danismanlik yürüttügünden bahisle düzenlenen evrakta sahtecilik bulundugu nazara alinarak mehmet agar hakkindaki evrak tefrik edilerek 1997/9-1 sayili görevsizlik karari ile ankara cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. b) yasar öz'de yakalanan silahlar, sahte belgeler ve pasaportlar ile ilgili evrak tefrik edilerek, yasar öz hakkinda evrakta sahtecilik, 6136 sayili kanuna muhalefet olay tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügünde görevli olanlar hakkinda da ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligi'nin 1997/10-2 sayili görevsizlik karari ile evrak bakirköy cumhuriyet bassavciligi'na gönderilmistir'' denildigi incelenmistir. (ek:44)

    9- yasar öz'ün muhtelif suçlardan dolayi hakkinda giyabi tutuklama kararlarinin bulundugu, bunun ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünün 25.12.1996 tarih ve 1/94.020773 sayili yazilarindan anlasildigi incelenmistir. (ek: 116)

    10- 10/89 sayili meclis arastirma komisyonu baskanliginca 2.4.1997 tarih ve 10/89-335 sayili yazi ile emniyet genel müdürlügü ınterpol daire baskanligina yasar öz'ün 12.12.1995 tarihinde amerika birlesik devletlerinde yakalanan 2 kg. eroinle ilgisi olup olmadigi hususlarinin acele olarak bildirilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek: 117)

    11- emniyet genel müdürlügünce yasar öz'le ilgili olarak meclis arastirma komisyonuna sunulan 2.4.1997 tarih ve 2513 sayili cevabi yazi ekinde özetle: ``1995 yili kasim ayi süresince, dea ve a.b.d. gümrük yetkilileri, denya mehmet organizasyonu tarafindan yapilan uyusturucu madde kaçakçiligi ile ilgili bir sorusturma baslatmistir. müteakip görüsmeler, türk uyruklu erdal aydın'in, abd'ye 10 kg. eroin maddesi getirmesiyle sonuçlanmistir. aydın, 06.12.1995 tarihinde, abd, new jersey kentindeki newark uluslararasi havaalaninda metin dokur, mehmet ercengız ve yasar öz tarafindan karsilanmistir. aydın, gizli görevlilere bir eroin örnegi saglamistir ve buna bagli olarak, ercengız'den eroin maddesini temin etmistir. 12.12.1995 tarihinde, mehmet ercengız, new york'taki erdal aydın'in kendisini bekledigi yer olan grand hyatt oteline gelmistir. bir süre sonra, aydın 2 kg. eroin teslimati için parayi teslim almak amaciyla otelden disari çikarken yakalanmistir. daha sonra mehmet ercengız, yapilan sorgulamasinda 2 kg.lik eroin teslimatindaki rolünü kabul ederek, o gün önceden yasar öz'ün talimatiyla, virginia, arlington kentindeki the holıday ınn otelinde metin dokur isimli kuryeden eroini aldigini belirtmistir. 13.12.1995 tarihinde, holıday ınn otelinde, metin dokur yakalandiktan sonra verdigi ifadesinde, 29.11.1995 günü (veya yakin bir tarihte) türkiye'den abd'ye kaçirdigi 2 kg. eroini korumak ve tasimaktan dolayi kendisine ödeme yapilmasini bekledigini ve abd'ye gelmeden önce, yasar öz ile ıstanbul'da saklandigi valizi gözetim altinda bulundurdugunu, sözkonusu eroini valize yasar öz'ün yerlestirdigini belirtmis ve washington ınterpolü de yasar öz'ün abd'ye giris-çikis yaptigini teyid etmistir.bu olayda, yasar öz yakalanamamistir.'' denildigi incelenmistir.(ek:118)

    f- tevfık nurullah agansoy cınayetı ıle ılgılı ınceleme : 1- 29.11.1996 tarih ve a.01.1.geç/4 sayi ile meclis arastirma komisyonumuzca ıçisleri bakanligina bir yazi yazilarak, ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügünce mafya-yasadisi örgütler ile devlet iliskileri ve baglantilari, ayrica susurluk'ta meydana gelen kaza olayi ve arkasindaki iliskiler konusunda herhangi bir rapor hazirlanip hazirlanmadigi, varsa bu raporlarin ve belgelerin incelenmek üzere acele talep edildigi incelenmistir. ıçisleri bakanliginca (10/89,110,124,125,126) esas numarali meclis arastirma komisyonumuza gönderilen 9.12.1996 tarih ve b.05.1.ıgm.0.60.05.03/2694-96 sayili cevabi yazida konuya iliskin emniyet birimlerince düzenlenen evrakin tastikli birer örneginin bir dosya içinde ve yazi ekinde gönderildigi, dosya muhteviyatinin incelenmesinde; ıstanbul-bebek taksi duragi önünde bulunan çay bahçesinde plakasi belirlenemeyen otodan inen sahislarca 28.8.1996 günü saat 01.00 sularinda açilan ates sonucu çatisma çiktigi, karsilikli ates sonucu tevfik nurullah agansoy, basbakanlik koruma müdürlügünde görevli 73880 sicil sayili polis memuru celal babür'ün agir yaralanarak kaldirildigi hastanede öldügü, yine basbakanlik koruma müdürlügünde görevli 102228 sicil sayili polis memuru ferda temel'in yaralanmis oldugu ve sisli etfal hastanesinde tedavisinin yapildigi,adi geçen polis memurlarinin, basbakanlik koruma müdürlügü emrinde olduklari ve dogruyol partisi genel baskani basbakan yardimcisi ve disisleri bakani sn.prof.dr.tansu çıller'in korumasinda görevlendirilmis olduklari, sayin çıller'in ıstanbul'a çok sik seyahatler nedeniyle ikametgahlari ile aile fertlerinin korunmasi önem arzettiginden, ıstanbul'daki hizmet araçlarinin hazirlanmasi, gerekli koruma tedbirlerinin alinmasi ve yakin koruma hizmetlerinin en iyi sekilde yürütülmesi amaciyla istanbul'da görevlendirilmis olduklari, sözkonusu polis memurlarinin olay saatinde saldiri sonucu öldürülen tevfik nurullah agansoy'un yaninda ne amaçla bulunduklarinin belli olmadigi, ıçisleri bakanligi emniyet genel müdürlügünün 20 eylül 1996 tarihli sorusturma onayinda ise konu ile ilgili inceleme yapan polis müfettislerinin: polis memuru ferda temel'in, silah kullanmadigini söylemesine ragmen alinan ekspertiz raporuna göre olay yerinde elde edilen bos kovanlarin bir kisminin adi geçenin silahindan atildiginin tesbit edildigi, bu nedenle polis memuru ferda temel'in öldürme ve yaralama olayina sebep oldugunun düsünülebilecegi, mafya olarak bilinen tevfik agansoy ve adamlarinin yaninda basbakanlik koruma müdürlügüne mensup iki polis memurunun bulunmalari ve gezmelerinin çok dikkat çekici ve vahim bir durum olarak müsaahade edildigi, birlikteliklerinin sebeninin ise menfaat oldugunun düsünüldügü, tevfik agansoy'un koruma görevini yapan polis memuru haci akpınar'in ise tevfik agansoy gibi bir adamin tavassutuyla araba almasi ve bedelinin ödenip ödenmediginin tereddüt yaratmasinin da polis memurunun görevine uygun bir davranis olmadigi;yazida belirtilen sebeplerden dolayi basbakanlik koruma müdürlügünde görevli polis memurlari celal babür (müteveffa), ferda temel ve haci akpınar haklarinda eylemlerine uygun olarak t.c.k.'nun ve emniyet örgütü disiplin tüzügünün ilgili maddelerine göre adli ve idari yönden sorusturma yapilmasi görüs ve kanaatina varilmis olmakla; adi geçenler hakkinda silah kullanma, yaralama, öldürme, mafya tabir edilen çeteyle iliski kurarak nüfuzunu kötüye kullanmak sureyitle çikar saglamak suçlarindan dolayi m.m.h.k. hükümleri muvacehesinde adli ve idari yönden sorusturma yapilmasi gerektigini ifade ettikleri, polis basmüfettisleri yasar gökısık ve ıbrahim kaya tarafindan birlikte düzenlenen 1966/684 sayili sorusturma raporunda olayda adi geçen polis memurlari hakkinda çesitli disiplin cezalarinin verilmesinin öngörüldügü incelenmistir.(ek:119)

    2- meclis arastirma komisyonunca emniyet genel müdürlügü kaçakçilik ve ıstihbarat daire baskanligina hitaben yazilan 14.2.1997 tarih ve 10/89-229 sayili yazi ile, nurullah tevfik agansoy isimli sahsin almanya'da yakalanmasi üzerine, almanya güvenlik makamlarinin bu sahsin el yazisi ile alinmis ifadesinin bir suretinin acele olarak komisyona gönderilmesinin istenildigi incelenmistir.(ek:120)

    3- emniyet genel müdürlügünün 20.2.1997 tarih ve 44422 sayili cevabi yazilarinda ise yasar ve ayse'den olma bitlis ıli zeydan mah. nüfusuna kayitli 1960 dogumlu nurullah tevfik agansoy'a ait dairede kayitli 45948 nolu dosyanin tetkikinde sözkonusu el yazisi ifade tutanagina rastlanmadiginin bildirildigi incelenmistir. (ek:121)

    4- yine, emniyet genel müdürlügünce, meclis arastirma komisyonu baskanligina sunulmus olan 28 subat 1997 tarih ve 990010 sayili cevabi yazida, nurullah tevfik agansoy'un el yazisi ifadesinin almanya ınterpol'ünden talep edildigi ve alinan cevabi yazida ise, adi geçen hakkinda çikartilan tevkif müzekkereleri kapsaminda ihtiyaç duyulan herhangi bir tutanak var ise, bunun istinabe yoluyla talep edilmesinin gerektiginin bildirildigi,bu nedenle sahisla ilgili herhangi bir adli evrakin adalet ve disisleri bakanliklari kanaliyla uluslararasi istinabe hükümleri uyarinca talep edilmesinin uygun olacaginin bildirildigi incelenmistir.(ek:122)
    beşinci bölüm

    5- (10/89,110,124,125,126) sayili meclis arastirma komisyonu baskanliginca adalet bakanligina hitaben yazilan 29.11.1996 tarih ve geç/3 sayili yazida tevfik agansoy dosyasinin incelenmek üzere komisyona gönderilmesinin talep edildigi, adalet bakanliginca meclis arastirma komisyonu baskanligina sunulan 24.12.1996 tarih ve 32451 sayili cevabi yazida, tevfik agansoy'un öldürülmesi olayi ile ilgili ıstanbul 2. agir ceza mahkemesinin 1996/410 esas sayili kamu davasi dosyalarinin onayli fotokopi suretlerinin yaziya ekli olarak sunuldugunun bildirildigi incelenmistir. (ek:123)

    6- meclis arastirma komisyonu baskanliginca sisli cumhuriyet bassavciligina gönderilen 7.2.1997 tarih ve 10/89-221 sayili yazi ile nurullah tevfik agansoy'un engin cıvan olayi nedeniyle türkiye'de ve yurtdisinda alinan ifadelerinin bir örneginin çok acele olarak arastirma komisyonuna gönderilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:124)

    7- sisli cumhuriyet bassavciliginca arastirma komisyonuna sunulan 17.2.1997 tarih ve 1997/738 d.m. sayili cevabi yazida; nurullah tevfik agansoy hakkindaki evrakin ıstanbul 2. agir ceza mahkemesinde dava dosyasinda kayitli bulundugunu, istenilen bilgilerin komisyona verilmesi için ıstanbul 2. agir ceza mahkemesine bilgi verilmis oldugunu ve yazi cevabinin adi geçen mahkemeden takip edilmesi gerektigi, nurullah tevfik agansoy'un öldürülmesi olayi ile ilgili olarak ıstanbul 2. agir ceza mahkemesinin 1996/410 esas sayili dava dosyasinin incelenmesinde; alaaddin çakıcı, adnan çıçek, kenan ali gürsel, ahmet atlılar, aydin göker, yener üçüncü, ferdi heybet, kamil özkılıç, hasan taskın, ramazan vurmaz adli sahislarin sanik olduklari, taammüden adam öldürmek, kasten adam öldürmek, adam öldürmeye tesebbüs, silahla yaralama ve 6136 sayili kanuna muhalefetle suçlandiklari, alaaddin çakıcı'nin azmettirmesi sonucu tevfik nurullah agansoy'u öldürme isini üstlenen, planlayan ve diger saniklardan bir grup olusturarak is bölümü yapip onlari silahlandirarak öldürme suçuna azmettiren adnan çıçek ile kenan ali gürsel ayni zamanda olay günü bizzat kendileri de olaya katilip silahlariyla ates ettikleri sanik ahmet atlılar'da olay gününden önce kendisine temin edilen telefon ve araba ile tevfik nurullah agansoy'u yakin takibe alip izleyerek diger saniklara yerini bildirip diger saniklarin olay yerine silahlariyla gelmesini temin etmesi ve kendisi de silahiyla olaya katilmasi ve ates etmesi, diger saniklar yener üçüncü, aydin göker, ferda heybet, kamil özkılıç ve hasan taskın'in olay gününden önce azmettirilmeleri sonucu tevfik nurullah agansoy'u öldürmek suçunu gerçeklestirmeyi kabul edip tertibat alarak birçok defa olayi gerçeklestirmeye çalismalari, gerçeklestirememeleri neticede olay günü yukarida izahina çalistigimiz sekilde birlikte hareket ederek silahlariyla olaya katilip ates etmeleri, bu atislari sirasinda tevfik nurullah agansoy'u birçok yerinden yaralayip öldürmeleri, celal babür'ü de yaaralayip öldürmeleri, ayse gülçin balaban'i da yaralayip öldürmeleri, ferda temel'i, burak çalıskan'i ve emrah çıftçı'yi de öldürmeye tesebbüs derecesinde yaralamalari, gültekin alkor'u da ayrica silahla yaralamalari fiillerinden saniklar adnan çıçek, kenan ali gürsel, ahmet atlılar, aydin göker, yener üçüncü, ferda heybet ve kamil özkılıç'in ayri ayri eylemlerine uyan t.c.k. nun 450/4, 31, 33, 448, 31, 33, 448, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 448, 62, 31, 33, 456/1, 457/1 ve 6136 sayili kanunun 13/1. maddeleri geregince ayri ayri tecziyelerine, karar verilmesinin talep edildigi, maktül nurullah tevfik agansoy'un emlak bankasi eski genel müdürlerinden engin cıvan'in silahla yaralanmasi olayinda suça azmettiren kisi sifatiyla sanik oldugu,meclis arastirma komisyonunca basbakanliga gönderilen 10.01.1997 tarih ve 10/89-118 sayili yazi ile susurluk olayina iliskin sorusturma raporu ve eklerinin talep edildigi, basbakanlikça meclis arastirma komisyonumuza 6.3.1997 tarih ve 258 sayili yazi ekinde gönderilen 9.1.1997 tarihli basbakanlik teftis kurulunca hazirlatilmis olan raporun tevfik agansoy'la ilgili bölümünde. emniyet genel müdürlügünden alinan 06.12.1996 gün ve 2675-96 sayili yazinin eki 1 nolu dosyanin tetkikinden;polis memurlari celal babür ile ferda temel'in basbakan yardimcisi ve disisleri bakani sn.prof.dr.tansu çiller'in koruma görevlileri olduklari, sayin tansu çiller'in ıstanbul'a çok sik seyahatleri ve ıstanbul'daki ikametgahlari ve aile fertlerininde korunmasi amaciyla adi geçen polis memurlarinin ıstanbul'da görevlendirildikleri, 28.08.1996 günü gecesi ıstanbul bebek'te tevfik agansoy'un öldürülmesi olayi sirasinda beraberinde olan polis memuru celal babür'ün öldügü, polis memuru ferta temel'in yaralandigi, olay üzerine emniyet genel müdürlügünce iki polis basmüfettisine inceleme yaptirildigi, ferda temel hakkinda düzenlenen 02/2/1996 gün ve 1996/684 sayili raporda hizmet disinda resmi sifatinin gerektirdigi, sayginligi ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranislarda bulundugu gerekçesiyle 6 ay süreli kademe ilerlemesinin durdurulmasi cezasiyla tecziyesinin teklif edildigi, islemin henüz sonuçlanmadigi anlasilmaktidir. ayrica, ferda temel hakkinda adam öldürmek suçundan t.c.k.'nun 49 uncu maddesi geregince ıstanbul cumhuriyet bassavciliginca düzenlenen 17.10.1996 tarih ve hz:96/36903 sayili ıddianame ile ıstanbul 2.agir ceza mahkemesinde kamu davasi açilmis oldugu bildirildigi incelenmistir.(ek:125) h-dılek örnek ıle ılgılı ınceleme 1- tbmm'de kurulan (10/89,110,124,125,126) esas numarali meclis arastirmasi komisyonu baskanligimizca ıstanbul dgm bassavciligina yazilan 10.01.1997 gün ve a.1.01.geç.10/89-125 sayili yazi ile ``komisyonumuzca alinan karar geregince; susurluk kazasi sonrasinda bassavciliginiz tarafindan baslatilan bir suç islemek için tesekkül kurmak eylemi ile ilgili olarak yapilan tahkikata dair son duruma dair evraklar ile celbedilen evraklarin birer suretinin komisyonumuz görevlisi akman akyürek'e elden teslim edilmesinin'' talep edildigi incelenmistir.(ek:133)

    2- komisyon baskanligimizca ıstanbul dgm bassavciligina yazilan 10.01.1997 gün ve a.1.01.geç.10/89-146 sayili yazi ile ``komisyonumuzca alinan karar geregince kara para aklama operasyonu sirasinda yakalanan kurde dilek örnek ve arkadaslari hakkinda yapilan tahkikata iliskin evraklarin birer suretinin komisyonumuz görevlisi akman akyürek'e elden teslim edilmesinin'' talep edildigi incelenmistir.(ek:134)

    3- ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginin 27.2.1997 gün ve 1997/440 sayili cevabi yazisi ekinde ``dilek örnek ve arkadaslarina ait tahkikat evraklarinin bir suretinin'' komisyonumuza gönderildigi bildirilmis olup, dosyanin muhteviyatinda bulunan ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca hazirlanan hazirlik: 1996/2637, esas: 1997/211 ıddianame: dilek örnek, youssef gharachehdaghi, ercan dogan ve ayhan akça adli sahislarin sanik olduklari, ruhsatsiz uyusturucu madde ihraci maksadi ile tesekkül olusturmak ve bu tesekküle dahil olmak, 4208 sayili kara paranin aklanmasinin önlenmesine dair kanuna muhalefetle suçlandiklari ve 23.12.1996 tarihinde dilek örnek, youssef gharachehdaghi'nin 10.01.1997 tarihinde ercan dogan'in tutuklanmis olduklari ve tutukluluklarinin devam ettigi, ayni zamanda hollanda vatandasi olan ve uzun süredir yurtdisinda yasiyan dilek örnek'in sik sik yurda giris-çikis yaptigi ve pkk adina faaliyet yürüttügünün polise ihbar edilmesi üzerine, 15.12.1996 günü ıstanbul atatürk havaalanindan yurda giris yaparken üzerinde ve valizinde çok miktarda çesistil ülke paralari ile yakalandigi, dilek örnek'in anlatiminda: bu paranin ülke disina çikarilan uyusturucunun satisindan elde edildigi, her defasinda havaalaninda kendisini karsilayan mehmet ve latif alakel kardeslere getirdigi paralari teslim ettigi, onlarin da bu paralari feramez adini kullanan youssef gharachehdaghi isimli kisiye teslim ettikleri, bu kisinin lokman ghodsi makbood alam isimli bir ortagi oldugu ve kapaliçarsidaki halen kapali olan azer döviz bürosunun bunlara ait oldugu ve bu kisilerin emniyet müdürlügü narkotik subedeki kayitlarindan daha önce de hursit han isimli kisinin yakalattigi uyusturucu isine de karistiklari, subedeki resimlerinden dilek örnek tarafindan bu kisilerin teshis edildikleri, feramez ismi ile taninan youssef gharachehdaghı ve ayhan akça disindaki yakalanan kisilerin olayla ilgisi bulunamadigindan serbest birakildigi, ıstanbul dgm bassavciliginin ıstanbul (6) no'lu dgm'nin 1996/13 esas sayili dosyaya konu 1996/1967 hazirlik dosyasinda, hakkinda ek takipsizlik karari verilen mehmet alakel'in kullandigi narkotik sube elemanlarinca daha önceden bilinen 3422034 plakali bmw otonun, avcilar'da bir evin önünde park halinde görülmesi üzerine, adi geçenin yakalanmasini teminen kapi açtirildiginda ayhan akça isimli polis memurunun çiktigi, dilek örnek, youssef gkharachehdaghı ve ayhan akça disindaki yakalanan kisilerin olayla ilgisi bulunamadigindan serbest birakildigi, dilek örnek'in suç ortaklarindan ercan dogan da, antalya havalimaninda yurtdisina çikarken yakalanarak ıstanbul emniyet müdürlügü narkotik subeye gönderildigi, öte yandan olayla ilgileri bulundugu sonucuna varilan mehmet alakel, abdüllatif alakel, lokman ghodsı, makbood alam ile dilek örnek'in yurda girislerinde üzeri ve esyasi aranmaksizin serbestçe geçisini saglayan gümrük muhafaza memuru vahdettin seylan isimli sahislarin yakalanamadigi, haklarinda giyabi tevkif karari alindigi, tefrikli 1997/342 evrak üzerinden aranmalarina devam edildigi, ayhan akça disindaki saniklar haklarindaki sorusturmanin tamamlanmasi üzerine çikarildiklari mahkemede fiillerini ikrar etmekle mahkemece tutuklanmislar, ayhan akça serbest birakilmistir. el konulan esya: sanik dilek örnek'in üzerinde ele geçen yabanci paralar ile türk parasi kendisine iade olunmus, valizindeki paralar ise son olarak banka görevlilerine saydirildigindan, 27.536.000 ıspanyol pesetasi, 4.793.000 portekiz eksüdosu (emanet/8. sira), 5 adet 2.000.lik sahte ıspanyol pesetasi (emanet/7.sira), sanik youssef charachehdaghı'dan elde edilen amerikan bankasina ait 25.lik 7 koçan bos çek yapragi (emanet/1.sira), 3 adet cep telefonu (emanet/4.sira), 50 ıngiliz sterlini, 220 amerikan dolari ve 8085 alman marki (emanet/8.sirada olup, mehmet alakel'in elinde bulunan 3660 alman marki ile ayni hesaba alinarak, toplam 11.745.alman marki olarak kayit edildigi), 34 mc 449 plakali bmw marka oto ve hüseyin abdülkasım'a ait olup devamli olarak sanigin kullandigi anlasilan 34 pzy 78 plakali dogan marka otolar (emniyet müdürlügü otoparkinda), sanik ercan dogan'dan elde edilen 13.770 alman marki, 8.000 hollanda guldeni, 20 amerikan dolari ve 1 adet cep telefonu (ek-emanet /1-2.sira), giyabi tevkifli sanik abdüllatif alakel'e ait banka hesap defteri (emanet/2.sira), muhtelif kapi anahtarlari (emanet/3.sira), ayhan akça'nin kullandigi 34 l 2034 plaka sayili bmw marka oto (emniyet müdürlügü otoparkinda), giyabi tevkifli sanik mehmet alakel'e ait muhtelif kapi anahtarlari (emanet/3.sira), ev aramasi sirasinda bulunan 3660 alman marki (emanet/8.sirada 11,745 alman marki içinde), mehmet murat uzunboy'dan ele geçirilen ve mehmet alakel'e ait oldugu tesbit edilen 1 adet cep telefonu (emanet/6.sira), 34 ter 65 plaka sayili oto (emniyet müdürlügü otoparkinda), giyabi tevkifli sanik lokman ghodsi mahbood alam'in evinde yapilan aramada, esi simin lotfi javıd'den alinan 1 adet cep telefonu (emanet/5.sira), mehmet alakel ile abdullatif alakel'e ait evlerde yapilan aramada zabt edilen ve emanetin 9. sirasina kayit edilen, sorusturma sirasinda da kadin esyasi oldugu anlasilan birtakim altin, ziynet esyasi, saat gibi esya mahkeme karari ile sahiplerine iade edilmistir. olayin hukuki durumu: uyusturucu madde kaçakçilari tarafindan, yurtdisina gönderilen uyusturucu maddelerin avrupanin çesitli ülkelerinde satildigi ve elde olunan paralarin, kaçakçilarin yurtdisi baglantilarinda toplanarak, kuryeler araciligi ile yurda sokuldugu ve bir elden dagitiminin yapildigi bilinmektedir. sorusturma sonucuna göre, olayda garo gökoglu, ercan dogan ile açik kimligi tesbit edilemeyen sülo isimli sahislarin, satistan gelen parayi topladiklari, bunlardan ercan dogan'in bir ara nikahsiz yasadigi esi fatma kunt ile bu kisinin akrabalari dilek örnek, yildiz örnek, ıhsan örnek, ali kunt ve murat askar araciligi ile, yine garo gökoglu'nun yegeni parseh köroglu ve onunla birlikte yasayan birigitte baarslaf ve yine simon aclacoglu vasitasi ile türkiye'ye gönderdikleri, burada azer döviz bürosunda çalisan mehmet ve abdüllatif alakel'in kuryeyi karsilayip, parayi feramez adi ile bilinen youssef gharachehdaghı'a aktardigi, bu suretle azer döviz bürosunda lokman ghodsi mahbood alam'a ulasan yabanci paranin sonradan uyusturucu kaçakçilarina ödendigi anlasilmaktadir. lokman ghodsi mahbood alam isimli ıran uyruklu sahis döviz isi ile ugrasmakla birlikte, hursit ahn ve arkadaslari hakkindaki 7.9.1996 suç tarihi ve halen ıstanbul (6) nolu dgm.nin 1996/13 esas sayili dosyasina konu, tesekkül halinde eroin ithali suçunun 9.nolu sanigi olup ıran yolu ile yurda giren uyusturucunun, islenerek yurtdisina satisi sonucu elde edilen parayi akladigi iddiasi ile yargilanmakta oldugu, o tarihten beri firarda olan bu sahsin olayimizda da ayni rolü, yardimcilari youssef gharachehdaghı, mehmet ve abdüllatif alakel isimli serikleri ile birlikte üstlendigi görülmektedir. bahsedilen davanin hazirlik sorusturmasi sirasinda mehmet alakel için de takibat yapilmis ancak; adi geçen sanik delil yetersizligi nedeni ile serbest birakilmis ve hakkinda ek takipsizlik karari verilmistir. uyusturucunun yurtdisina gönderilmesi, orada satisi ve bedelinin kurye araciligi ile yurda sokularak döviz bürosunda aklanmak sureti ile uyusturucu kaçakçilarina dagitilmasi seklinde gelisen olayin `ruhsatsiz olarak uyusturucu ihraç etmek'' ve`uyusturucu satisindan elde edilen paranin baskalarinca bulundurulmasi'' olmak üzere iki özellik arz ettigi ortadadir. ruhsatsiz uyusturucu ihraç etmek fiili, tck.nin 403/2. maddesinde tarif edilmektedir. olayda, ihraç fiilini isleyenler belli olmamakla birlikte, uyusturucunun ihraci ve paranin yurda girisi safahatinda birden fazla kisinin bu suçu islemek için önceden anlasarak irade birligine vardiklari izahtan varestedir. kuryelerin yaklasik iki yildan beri para getirdikleri, dosya kapsamindan anlasilmakla, uyusturucunun birden fazla ihraçi sözkonusu edilmesine ragmen, cins ve miktari bilinmemektedir. diger bir deyisle, ortada uyusturucu bulunmamaktadir. bu nedenle saniklarin fiili tck.nin 403/10. maddesi kapsaminda kalmaktadir. uyusturucu satisindan elde edilen para, 4208 s.k.nin 2/a maddesi uyarinca ``karapara'' olarak tarif edilmektedir. tck.nin 403. maddesindeki fiilin islenmesi sureti ile elde edilen paranin baskalarinca iktisap edilmesi, bulundurulmasi, kullanilmasi, zilliyet yada malikinin degistirilmesi ise, kara para aklama suçu olarak ayni maddede belirtilmistir. saniklar ve hukuki durumlari saniklardan dilek örnek, youssef gharachehdaghı ve ercan dogan'in yukarida olaylarin özetlendigi gibi cereyan ettigini itiraf ettikleri ve dolayisiyla suçlarini ikrar ettiklerinden, sanik dilek örnek'in, uyusturucu ihraci maksadi ile olusturulan tesekküle sonradan dahil olmaktan ve birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanin baskalarinca iktisap edilmesi ve zilyetliginin degistirilmesi fiilinden sorumlu oldugu, sanik youssef gharachehdaghı'nin, yurtdisina eroin ihraci maksadi ile kurulan tesekküle dahil oldugu ve uyusturucunun satisindan elde edilen karaparayi ``bulundurdugu, zilyetliginin degistirilmesi ve baskalarinca iktisabini sagladigi'' nedeni ile bu fiillerinden sorumlu oldugu, sanik ercan dogan'in, uyusturucu ihraci maksati ile olusturulan tesekküle azer döviz bürosunu ziyaret ederek ve olayin ayrintilarini bilerek dahil olmaktan ve birden fazla karapara bulundurmak ve karaparanin baskalarinca iktisap edilmesi ve zilyedinin degismesi fiillerine kuryeleri azmettirmekten sorumlu oldugu, sanik ayhan akça'nin esasen özel harekat dairesi baskan vekili ıbrahim sahın'in koruma polisi olup, haklarinda giyabi tevkif karari bulunan mehmet ve abdüllatif alakel ve lokman ghodsi mahbood alam ile yakin iliski içinde bulundugu sanik abdüllatif'e ait 1996 model bmw otomobilin emrine tahsis edildigi, karaparanin aklandigi azer döviz bürosuna sik sik ugradigi, adlari belirtilen kisilerin yurtdisina eroin göndermek üzere olusturduklari tesekküle bu suretle dahil oldugu ve yurda gelen karaparanin tasinmasina da aracilik etmek sureti ile kara para bulundurdugu ve bu parayi baskalarinin iktisabina yardimci oldugu sebebi ile tesekküle dahil olmak ve karapara bulundurma fiillerinden sorumlu oldugu, tefrikli dosya: sanik dilek örnek'e gümrükten geçis kolayligi saglayan mehmet saylan, karaparayi teslim alan mehmet ve abdüllatif alakel, parayi aklayan lokman ghodsi mahbood alam halen firarda olup, tefrik edilen 1997/342 hazkirlik sayili dosyada haklarindaki giyabi tevkifin infazina intizar edilmektedir. dosyamiz saniklarinin tutuklu olmalari nedeni ile kamu davasinin gecikmemesini teminen iddianamenin tanzimi lüzumu hasil olmustur. sonuç : açiklanan nedenler ile saniklarin durusmalarinin 2845 s.k.nin 20. maddesine göre yapilarak, yukarida gösterilen sevk maddeleri uyarinca saniklarin cezalandirilmasi, emanete alinan suçta kullanilan ve suçtan hasil olan esyanin tck.36 md. uyarinca zoralımına, karar verilmesinin talep edildigi, incelenmistir. (ek:135)

    ı-anavatan partısı genel baskanı mesut yılmaz'a budapeste'de yapılan saldırı ıle ılgılı ınceleme 1- 10/89 sayili tbmm arastirma komisyonu baskanliginca emniyet genel müdürlügüne yazilan 10.1.1997 tarih ve 10/89-111 sayili yazi ile mesut yilmaz'a budapeste'de yapilan saldiriya iliskin olarak yapilan tahkikata dair dosyanin bir suretinin meclis arastirma komisyonuna gönderilmesinin talep edildigi incelenmistir. (ek:136)

    2- ıçisleri bakanligi emniyet genel müdürlügünün bila tarih ve 96/1910 sayili cevabi yazilari ile 24.11.1996 günü macaristan'in budapeste kentindeki hilton otelinde mesut yilmaz'a yönelik yapilan saldiri ile ilgili olarak sürdürülen yurtiçi ve yurtdisi tahkikatlari ihtiva eden dosyanin bir klasör içinde gönderildiginin bildirildigi,dosya muhteviyatinin incelenmesinde: saldiriyi gerçeklestirenlerin 20.4.1970 demirtas dogumlu, esref ve nazife oglu veysel özerdem, 04.04.1960 elazig dogumlu ahmet ve ayten oglu ısmail koçkaya ile açik kimlikleri henüz belirlenememis olan ziya kortu ve veysel özgür olduklari, konu ile ilgili olarak mesut yilmaz'in yakin korumaligini yapan polis memurlari hüseyin arslan, yasar günaydin'in 26.11.1996 tarihlerinde ifadelerine basvurulmus oldugu, türk ınterpol'ünden macaristan ınterpol'üne 25.11.1996 tarihinde faks çekilerek bilgi talep edildigi, 27.11.1996 tarihinde macaristan ınterpol sefi zoltan nagy ile yapilan görüsmede alinan telefon notunda, mesut yilmaz'in macaristan polisine sikayette bulunmadigi, bu nedenle yasalarina göre bir tahkikat yapmadiklarini, bu asamadan sonra ancak türk büyükelçiliginin basvurusu üzerine bir tahkikat yapilabilecegini, 27.11.1996 tarihinde böyle bir basvuruda bulunuldugunu, yapilacak çalismalardan bilgi vereceklerini ifade ettigi, mesut yilmaz'a saldirida bulunduklari ileri sürülen ısmail koçkaya, veysel öerdem, cengiz korkut ve veysel özgür adli sahislarin kaçakçilik ve organize suçlarla nücadele daire baskanliginin arsivinde yapilan fis tetkiki neticesinde ilisik kayitlarinin bulunmadigi, ısmail koçkaya'nin bakirköy 3. agir ceza mahkemesinde 1995/190 esas sayili dosyada giyabi tutuklu oldugu ve yargilamasinin devam ettigi, anavatan partisi genel baskani mesut yilmaz'a, 24.11.1996 günü bulundugu budapeste'deki hilton otelinde saat: 17.00 sularinda yapilan saldiriyla ilgili olarak 25.11.1996 tarihinde budapeste ınterpolüne acele ibareli bir mesaj çekilerek bilgi talep edildigi, öte yandan, saldiriyla ilgisi bulunabilecegine dair duyum alinan 20.4.1970 asagi demirtas dogumlu, elazig nüfusuna kayitli, esref ve nazife oglu veysel özerdem, 4.4.1960 elazig dogumlu, ahmet ve ayten oglu ısmail koçkaya, veysel özgür ve cengiz korkurt isimli sahislar hakkinda daire baskanligimizca yapilan tetkikler neticesinde; ısmail koçkaya'nin 7.2.1995 tarihinde atatürk havalimanindan ülkemize girisiyle birlikte 27.2.1996 tarihinde yine ayni limandan çikis yaptigi,veysel özerdem'in 8.8.1995 tarihinde dereköy hudut kapisindan ülkemize girisiyle birlikte 9.9.1995 tarihinde kapikule hudut kapisindan çikis yaptigi,1952 dogumlu veysel özgür isimli sahsin 25.7.1995 tarihinde kapikule hudut kapisindan çikisiyla birlikte 12.8.1995 tarihinde yine ayni kapidan giris yaptigi,1953 dogumlu veysel özgür isimli diger bir sahsin da 22.10.1994 tarihinde kapikule hudut kapisindan çikis yaptigi tesbid edildigi, sahislar hakkinda kıhbı baskanligindan da bilgi talep edilmis olup, kaçakcilik, temüh, asayis, yabancilar, bilgi ıslem ve ıstihbarat daire baskanliklari ile de koordineli olarak çalisildigi, yukarida adi geçen sahislardan ısmail koçkaya ile macaristan'da yasayan türklerden hasan karabacak'in resimleri ayrica mesut yilmaz'in korumalarina teshis amaciyla gösterilmis olup, sanik ile benzerlikleri olmadigi da tesbit edildigi, sözkonusu ülke ınterpolüne 26.11.1996 tarihinde çekilen acele ibareli ikinci bir mesajla da; mesut yilmaz'in korumalarindan ögrenilen sanigin eskali verilerek, korumalari ile arasinda geçen mücadeleden dolayi yaralanmis olabileceginden bahisle macaristan'daki hastahane kayitlarindan da arastirilmasi talep edildigi, emniyet genel müdürlügünce ıstanbul emniyet müdürlügüne yazilan 27.12.1996 tarih ve 291144 sayili yazi ile baran ve refiye oglu 20.6.1961 ankara dogumlu aydin ıpekli'nin sahibi yada ortak oldugu sirketlerin adi ile adreslerinin ve kimlerle ortak oldugunun soruldugu, ıstanbul emniyet müdürlügünce, emniyet genel müdürlügüne verilen 3 ocak 1997 tarih ve 96/675 sayili cevabi yazida: sultan tekstil sanayi ltd.sirketinin 7.4.1992 tarihinde küçükçekmece cumhuriyet mahallesi, asik veysel cad. 68/a sayili adreste, baba ve anne boran-refiye ıpekli tarafindan kuruldugu, 7.8.1992 tarihinde aydin ıpekli ile ablasi serpil ıpekli'nin de ortak edildigi, 22.11.1993 tarihinde baba baran ıpekli'nin ölümü üzerine, babalarina ait hisseler refiye-aydin-serpil ve gülay aydin isimli sahislara devredildigi, 23.11.1993 tarihinde refiye ıpekli'nin tüm hissesinin, gülay aydin'in tüm hissesinin ve aydin ıpekli'ye ait bir miktar hissenin kendisini mehmet özbay olarak tanitan ve yurtdisinda tanidiklari oldugunu söyledikleri sahsa ait oldugu, mehmet özbay'in bu hisseleri 100 bin dm karsiliginda aldigi, mehmet özbay'in satin aldigi hisselerin resmi islemlerinin mehmet özbay'in esi meral çaatli adina yapildigi, 26.1.1995 tarihinde resmi olarak meral çatli adina kayitli bulunan hisselerin aydin ıpekli ve serpil ıpekli üzerine devredilmis oldugu, slovak ınterpolünden alinan 28.11.1996 gün ve 12785/nuı-96-ga sayili mesajda mesut yilmaz'a saldirida bulunduklari anlasilan veysel özerdem, ziya korkut ve cengiz korkut'un lacivert bir minibüsle slovak sinirini geçmis olduklarinin anlasildigi, disisleri bakanligi ıstihbarat ve arastirma genel müdürlügünün 3 aralik 1996 tarih ve 3633 sayili yazilari ile ıçisleri bakanligi (emn.gn.md)'ne verdigi bilgide, saniklarin çek cumhuriyetinde olduklarinin ögrenildigi, saldiri olayina adi karisan ziya korkut, ısmail koçkaya ve veysel özerdem haklarinda ankara 10. sulh ceza mahkemesince 10.12.1996 tarihinde giyabi tevkif karari verildigi, adi geçen sahislarin yurtdisinda yakalanmalari ve suçlularin ıadesine dair avrupa sözlesmesinin 12. maddesine istinaden ülkemize iadelerinin temini için ınterpol'e üye tüm ülkelere 12.12.1996 tarihinde ``dagitimli'' yazi gönderilmis ve bu meyanda her üç (3) sahis için kirmizi bülten düzenlenerek ınterpol genel sekreterligine iletildiginin ek bilgi notundan anlasildigi, ankara cumhuriyet bassavciliginca adalet bakanligina yazilan 11.12.1996 tarih ve 3/14292 sayili yazi ile mesut yilmaz'a saldirida bulunan saniklardan veysel özerdem, ısmail koçkaya ve ziya korkut'un çek cumhuriyetinde bulunmalarinin muhtemel oldugu belirtilerek yakalanmalari ve yargilanmak üzere ülkemize iade edilmelerinin talep edildigi, anavatan partisi genel baskani mesut yilmaz tarafindan 2.12.1996 tarihinde emniyet genel müdürlügüne gönderilen yazida kendisine yöneltilen saldirinin abdullah çatli'nin ortagi, sultan tekstil'in sahibi aydin ıpekli tarafindan organize edildigini iddia ettigi incelenmistir.(ek:137)

    j-alpaslan pehlıvanlı'nın öldürülmesı ıle ılgılı ınceleme 1- komisyonumuzun 3.2.1997 tarih ve 205 sayili yazi ile kirikkale cumhuriyet bassavciligindan; alparslan pehlivanli'nin ve alparslan pehlivanli'yi öldüren sahsin abisinin öldürülmesi olayina iliskin tahkikat ve dava dosyalarinin bir suretinin istendigi incelenmistir. (ek:138)

    2- kirikkale cumhuriyet bassavciligi 6.2.1997 tarih ve 1995/89 hz. sayili yazisi ile kirikkale milletvekili alparslan pehlivanlinin 14.4.1994 tarihinde keskin ilçesi yakinlarinda öldürülmesi ve alpaslan pehlivanli'yi öldüren haci vural'in büyük kardesi metin vural'in öldürülmesi olayi ile ilgili kirikkale cumhuriyet bassavciligi ve kirikkale agir ceza mahkemesinde bulunan kararlar ve dosya suretini gönderdigi incelenmistir. (ek:139)

    k-kartal demırag ıle ılgılı ınceleme 1- türkiye cumhuriyeti 8. cumhurbaskani merhum turgut özal'a kartal demirag isimli sahis tarafindan, 18.6.1988 günü ankara atatürk kapali spor salonunda yapilan anavatan partisi 2. olagan kongresinde, yapilan suikast tesebbüsü ile ilgili olarak komisyonumuza intikal eden evraklarin incelenmesi neticesinde; turgut özal'in kartal demirag, tesebbüsü sonucu elinden yaralandigi, adi geçen suikastçinin yarali olarak ele geçirildigi, sahsin üzerinden hayati ıpek adina düzenlenmis sahte kimlik çiktigi, davanin ankara 1 nolu devlet güvenlik mahkemesinde görüldügü 23.11.1988 tarih ve 1988/86 esas, 1988/127 karar sayili karara baglandigi, bahsi geçenin ideolojik amaçla t.c.basbakani turgut özal'i tasarlayarak hamili bulundugu ve emanette kayitli tabancasiyla iki el ates etmek suretiyle öldürmeye tam tesebbüs suçundan, ayrica memnu tabanca ve nüfus tezkeresinde sahtekarlik fiillerinden sorumlu tutuldugu, yargilama neticesinde; daha önce öldürmeye tam tesebbüsten hükümlü oldugu cezasini çekmekte iken cezaevinden firar ettigi, mezkür suikasti tek basina kararlastirdigi, siyasî bir amacinin bulunmadigi, geçmisteki ülkücü kisiliginin bunda etkili olmadigi ifadesini vermis, mahkeme 20 yil agir hapis ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklilik cezasi vermistir. devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet savciliginca olayin sorusturulmasi sirasinda sanikla birlikte olan, sanigi suça tesvik eden veya muzaharette bulunan, birlikte suç isleyen veya sanigin suç isledigi aleti veya vasitayi temin eden baska kisi ya da kisilerin bulundugu yönünde bir delil elde edilemedigi ancak kisinin hedef küçültme, yerde yuvarlanarak kaçma sekliylede davranislarindan profesyonel oldugu kanaatlerinide belirtmislerdir. suikastçi kartal demirag 15.4.1992 tarihinde de devlet güvenlik mahkemesinin 14.4.1992 tarih 1992/90 sayili karari geregi mesruten tahliye edildigi incelenmistir. (ek:140)

    l- hursıt han ıle ılgılı ınceleme 1- 10/89, 110,124, 125, 126 esas numarali tbmm arastirma komisyonu baskanliginca ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina gönderilen 10.1.1997 tarih ve 124 sayi yazi ile hursit han ve arkadaslari hakkinda devam eden eroin kaçakçiligi dava dosyasinin onayli bir örneginin gönderilmesinin talep edildigi incelenmistir. (ek:141)

    2- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca 17.1.1997 tarih ve 1997/90-71 sayili yazi ile meclis arastirma komisyonu baskanligina 6.nolu devlet güvenlik mahkemesinin 1996/13 esas sayili hursit han ve arkadaslari hakkindaki dava dosyasinin birer örneginin meclis arastirma komisyonuna gönderildiginin bildirildigi, ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin yazilarina ekli olarak gönderilmis bulunan 1996/13 esas sayili dava dosyasinin incelenmesinde: ıstanbul dgm bassavciliginca hazirlanan 30.9.1996 tarih ve 1996/1967 hazirlik, 1996/1311 esas ve 1996/1224 iddianame sayili iddianame ile eroin ithal ettigi ve ticaretini yaptigi belirlenen saniklardan hursit han, sükrü han, sevket çagirtekin, sükrü çagirtekin, ıdris çagirtekin, hasan yilmaz, muhittin arslan, mustafa hanifoglu ve ıran uyruklu lokman ghaudsı mahbood alaam haklarinda ıstanbul 6 nolu devlet güvenlik mahkemesinde dava açilmis oldugu ve davanin devam ettigi, hursit han'in 15.1.1995 tarihinde bakirköy'de afyonsakizi ve eroin ticaretine iliskin olay, 26.6.1994 tarihinde bakirköyde kokain ticaretine iliskin olay, 3.1.1995 tarihinde yine bakirköyde eroin ve afyonsakizi ticareti ve 8.3.1995 tarihinde tekirdag-saray ilçesinde eroin ve baz morfin imal etme olayinda kardesi sükrü han ile baasrolde bulunduklari ve yönlendirici olduklari, bu sahislarin pakistan uyruklu haci ıbrahim isimli uyusturucu pazarlayan sahisla iliski kurduklari ve bu sahistan eroin temin etmek için anlastiklari, sükrü ve hursit han'in bu eroinleri çag-tur nakliye sirketinin mersin'de bulunan sahipleri sükrü çagirtekin ve ıdris çagirtekin ile temasa geçtikleri ve yurtdisina getirecekleri eroinin yer ve zaman konusunda bu sahislarla anlastiklari ve nakliyecilik yapan hasan yilmaz ve muhittin arslan ile de bu nakliyecilik yapan sahislarin anlasarak eroinin yurtdisindan getirilmesi isini üstlendikleri ve sevket çagirtekin'in uyusturucunun kilosunu 700 dm den, soför hasan yilmaz'in 40.000 dm ve muhittin arslan'in da 1 milyar tl fiat üzerinden sükrü ve hursit han ile anlastiklari, uyusturucularin agri gürbulak'tan türkiye'ye sokularak, hursit ve sükrü han'in sapanca'daki sahibi olduklari çiftlik evine götürüp indirmelerinin önceden kararlastirildigi, ancak yapilan bir ihbar sonucu horasan'da uyusturuculari birlikte soförlerin yakalandigi lokman godsi ve mustafa hanifoglu'nun belli bir komisyon karsiliginda kara parayi akladiklari, eminönünde bulunan azer döviz a.s.'yi bu amaçla kullandiklari, hursit han ve sükrü han'in evlerinde, yazliginda ve villasinda yapilan aramalarda satisa hazir eroin ile eroin yapiminda kullanilan çesitli malzemelerin bulundugu, hursit han'in eroin yapimini yüksekova'da yasadigi tarihlerde ögrendigi, yurt disindan eroin ithal ederek bu isin ticaretini yaptigi, adi geçen diger sahislarin da sükrü ve hursit han ile birlikte hareket ettikleri ve tesekkül halinde yurtdisindan uyusturucu madde, eroin ithal etmek ve ticaretini yapmak suçunu isledikleri, bu nedenle hursit han ve sükrü han'in t.c.k.'nun 403/1, 6,7,8, 31, 33,40 ve diger sahislarinda tck 403/1, 6,7, 31,33,40 maddeleri uyarinca cezalandirilmalarinin ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca talep edildigi ve davanin devam ettigi, hursit han 20.9.1996 tarihinde ıstanbul dgm bassavciliginca alinan ifadesinde ``sabanca'daki çiftliginde yakalanan su (asit anhidriti) kabul ettigini, bir arkadasinin bunu saklamasini kendisinden istedigini, bakirköy mahkemeleri tarafindan hakkinda bu suçlardan dolayi giyabi tevkif karari verdiginin dogru oldugunu, silivrideki yazliginda ele geçirilen eroinin kendisine ait oldugunu, 1992 yilinda kendisinden para istenilmesi üzerine korkudan pkk'ya 1 milyar tl yardimda bulundugunu'' ifade ettigi, 7-8-9 eylül 1996 tarihlerinde görevlilerce yapilan seri operasyonlar neticesinde 1963 dogumlu hasan yilmaz ile 1970 dogumlu muhittin arslan isimli sahislarin kullandiklari ve hursit han'a ait oldugu ileri sürülen tir'dan ve hursit han'in yazlik ve çiftlik evlerinde elde edildigi belirtilen uyusturucu maddelerle ilgili olarak 17.9.1996 tarihinde ıstanbul dgm c.savcisi aykut cengiz engin huzurunda narkotik sube müdürlügünde bir tutanak düzenlenmis oldugu ve yakalanan uyusturucularin dökümünün yapildigi, hursit han'in yazlik ve çiftlik evlerinde yakalanan uyusturucu maddelerle ilgili olarak kriminal polis laboratuarin da uyusturucu madde analizi yaptirildigi ve 18.9.1996 tarih ve 13026 sayili ekspertiz raporunda yakalanan uyusturucularin saf morfin, eroin ve asit anhidrit maddeleri oldugu incelenmistir.(ek:142)

    m- ahmet tekın baykal çetesı ıle ılgılı ınceleme 1-25.10.1996 günü torbali ilçesinde çetebasina ait benzinlikte silahli çete olusturmak adam öldürmek, adam yaralamak, haraç toplamak amaciyla ege bölgesinde kurulmustur. bu çeteyle ilgili olarak 91 kisi hakkinda fezleke hazirlanmistir. bu çeteden 46 kisinin yakalandigi, 1991 yilindan bu yana 18 kisiyi öldürdükleri, 7 kisiyi yaraladiklari, adam kaçirma, iskence, haraç toplamak ayrica sahislarin arazi, para vs. nedeni ile aralarinda olusan ihtilaflari, gayrilazimi yollardan çözme yoluna girdikleri, bu çetenin 4 adet tam otomatik tüfek, 2 adet dürbünlü tüfek, 16 adet tam otomatik tabanca, 6 adet pompali tüfek, 31 adet sarjör, 870 adet fisek ve mermi yakalanmistir. suçlarin bizzat çete elebasisi ahmet tekin baykal'in talimati ile islendigi zabitanin üzerlerine fazla gelmemesi için suçlarin bir kisminin faili meçhul kalmamasina özen gösterdikleri, tanik, müsteki ve magdurlar üzerinde korku olusturduklari. çetebasi ahmet tekin baykal'in halen firarda oldugu incelenmistir.(ek:143)

    n- esref bıtlıs olayı ıle ılgılı ınceleme 1- komisyonumuzun 10.01.1997 tarih ve 108 sayili yazisi ile kara kuvvetleri komutanligindan ``esref bitlis pasanin ölümüne yolaçan uçak kazasi ile ilgili yapilan tahkikat dosyasinin tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendigi incelenmistir. (ek:144)

    2- kara kuvvetleri komutanligi askeri savciligi 20 ocak 1997 tarih ve 1993/291 sayili cevabi yazisinda, 17 subat 1993 günü ptt ankara posta ısleme merkezine düsen ve jandarma genel komutani orgeneral esref bitlis ile üç subay ve bir astsubayin sehit olmalari sonucunu doguran 10011 kuyruk numarali beechcraft super king air b200 marka askeri uçakla ilgili olarak verilen 1993/273-239 sayili kovusturmaya yer olmadigi karari ve dosya ankara 13. asliye hukuk mahkemesince istenildiginden ilgili mahkemeye gönderildigi ve halen savciliga iade edilmedigi dosyanin tasdikli suretlerinin ankara 13 ncü asliye hukuk mahkemesinden istenebilecegini bildirdigi incelenmistir. (ek:145)

    3- komisyonumuzun 10.1.1997 tarih ve 131 sayili yazisi ile ankara cumhuriyet bassavciligindan ``ankara 13. asliye hukuk mahkemesinde devam etmekte olan, bir uçak kazasinda vefat eden eski jandarma genel komutani esref bitlis'in yakinlari tarafindan açilan tazminat davasinin bir suretinin gönderilmesinin istendigi incelenmistir. (ek: 146)

    4- ankara cumhuriyet bassavciligi 6.2.1997 tarih ve 5/11309 sayili cevabi yazisi ekinde; ankara 13. asliye hukuk mahkemesinin 1994/151 sayili dava dosyasini gönderdigi incelenmistir. (ek:147)

    5- ankara cumhuriyet bassavciligi 4.3.1997 tarih ve 5/11309 sayili 2. bir yazi ile ankara 13. asliye hukuk mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayili müzekkereleri ve ekindeki torba içindeki evraki mahkemeye iade edilmek üzere tetkik edilmek için gönderdigi incelenmistir. (ek:148)

    6- komisyonumuzun 12.3.1997 tarih ve 272 sayili yazisi ile; ankara 13. asliye hukuk mahkemesinin 4.3.1997 tarih ve 1994/151 esas sayili dosyanin bir nüsha fotokopisi çekilerek, iade edildigi incelenmistir.(ek:149)

    o- tarık ümıt'ın kaybolması olayı ıle ılgılı ınceleme 1- komisyonumuzun 10.01.1997 tarih ve 110 sayili yazisi ile ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanligindan silivri jandarma bölgesinde araci bulunan ve kendisinden iki seneden beri haber alinamayan tarik ümıt ile ilgili yapilan islemler dosyasinin tasdikli bir suretinin gönderilmesinin istendigi incelenmistir.(ek:150)

    2- ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanliginin 17 ocak 1987 tarih ve 14911 sayili cevabi yazisi ekinde talep edilen dosyanin gönderildigi incelenmistir. (ek:151)

    3- komisyonumuzun 22.01.1997 tarih ve 171 sayili yazisi ile jandarma genel komutanligindan tarik ümıt isimli sahsin kaybolmasindan sonra ıstanbul ıl jandarma alay komutanligi tarafindan yapilan istihbarat çalismalari ile bu çalismalar sirasinda gözaltina alinan ve bilgisine basvurulan sahislarla ilgili tutanak bilgi ve belgelerin gönderilmesinin istendigi incelenmistir. (ek:152)

    4- jandarma genel komutanliginin 23 ocak 1997 tarih ve 19164 sayili cevabi yazisinda, konuya iliskin olarak dogrudan ve dolayli arastirma ve sorusturmalara zaman içinde devam edilmisse de, herhangi bir ipucu olmadigindan tutanak tanzim edilemedigi ve gözaltina alinan da bulunmadigi bildirildigi incelenmistir.(ek:153)

    5- komisyonumuzun 23.01.1997 tarih ve 174 sayili yazisi ile sakarya emniyet müdürlügünden, bilgisine basvurulmasina karar verilen dr. cemalettin ümıt'in 28.01.1997 günü saat 12.30'da komisyonumuzda bulunmasi için tebligat yapilmasinin istendigi incelenmistir. (ek:154)

    6- sakarya emniyet müdürlügünün 27.01.1997 tarih ve 482 fax sayili cevabi yazisinda, dr. cemalettin ümıt, ıstanbul'da ikamet ettiginden ıstanbul telefonunun ögrenilip arandigi, kendisine ulasilamadigindan esinin telefonla bilgilendirildigi, incelenmistir.(ek:155)

    7- komisyonumuzun 28.3.1997 tarih ve 324 sayili yazisi ile adalet bakanligi adli sicil genel müdürlügünden tarik ümıt'in sabika kaydinin gönderilmesinin istendigi incelenmistir. (ek:156)

    8- adli sicil genel müdürlügünün 28.3.1997 tarih ve bila sayili yazisi ile tarik ümıt'in sabika kaydinin gönderildigi incelenmistir. (ek:157)

    9- ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi c.bassavciliginca mehmet agar ve sedat edip bucak haklarinda hazirlanmis bulunan 30.1.1997 tarih ve 1997/221 hazirlik ve 1997/1 sayili fezlekede: tarik ümıt olayi ile ilgili olarak: `` 04.03.1995 tarihinde silivri ılçesi kiliçli köyü yakinlarinda bir otomobilin terkedilmis olarak bulunmasi üzerine ilgili karakol komutani ve ılçe jandarma komutanliginin yaptigi arastirmalar sonunda bu otomobilin tarik ümıt isimli kisiye ait oldugu tesbit edilmis ve tarik ümıt'in ailesi (kizi hande ve amcasi cemalettin ümıt)nin adresleri arastirilip bulunarak sorusturma baslatilmistir. tarik ümıt'in kizi hande bırıncı ve amcasi cemalettin ümıt'in ıstanbul dgm.c.bassavciliginca alinan ifadeleri, kadiköy c.bassavciligina, silivri c.bassavciligina ve idari mercilere verdikleri dilekçeler münderecaatina göre; tarik ümıt'in 3 mart 1995 tarihinde ıstanbul erenköy divan pastanesinde oturdugu sirada yanina gelen ziya ve ayhan isimli iki polis memuru ile kisa bir süre konustuklari (o sirada tarik ümıt'in yaninda baha sen isimli bir sahis ve bir bayan arkadasi bulunmaktadir.) bu polis memurlarinin, tarik ümıt'e ``ıbrahim agabey gelmedi. o seni evde bekliyor. ona gidecegiz'' dedikleri bu görüsmeden sonra oradan birlikte ayrildiklari ve tarik ümıt'in bir daha bulunamadigi anlasilmistir. milli ıstihbarat teskilatinda istihbarat elemani olarak kullanildigi belirlenen tarik ümıt'in orada amiri olan mehmet eymür'ün arastirmalari ve ayrica ahmet altıntas isimli jandarma ıstihbarat görevlisi astsubayin yaptigi arastirmalarda, tarik ümıt'in en son yaptigi telefon görüsmesi tesbit edilmis ve son görüsmenin avsar kederoglu isimli kisi adina kayitli cep telefonu ile yapildigi belirlenmistir. jandarma ıstihbarat görevlisi ahmet altıntas tarafindan avsar kederoglu bulunmus, tarik ümıt'le görüsme sebebi arastirilmis ancak, avsar kederoglu'nun tarik ümıt'i hiç tanimadigi herhangi bir görüsme yapmadigi ve bu telefon kendi adina kayitli olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde bu telefonu özel harekat dairesinde görevli ayhan akça ile ziya bandırmalıoglu'nun avsar'dan aldiklari ve kullandiklari anlasilmistir. bunun üzerine avsar kederoglu araciligi ile jandarma astsubay ahmet altıntas ayhan akça ile görüsme yapmak üzere bulusmuslardir. ataköy civarinda bir parkta ahmet altintas ayhan akça'yi beklemis buraya ayhan akça, ayhan çarkın'la birlikte gelmislerdir. jn. astsubaydan görüsme sebebini ögrenmisler ve bunun üzerine kendileri hakkinda arastirma ve sorusturma yapamiyacagini ifade ederek onunla münakasa yapmislardir. bu münakasayi müteakip bulusma yerine yakin ataköy polis karaakoluna gidilerek orada görüsmeye devam edilmistir. ataköy karakolundaki bu görüsme sirasinda ayhan akça ve ayhan çarkın ile o sirada ankara'da bulunan özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın telefon görüsmesi yapmislar ve jn.astsubay ahmet altıntas'i orada telefonla arayan ıbharim sahın ``sen kim oluyorsun, bu polisler hakkinda arastirma yapiyorsun'' diyerek onu ikaz etmis ve bu olaya karismamasini söyleyerek müdahalede bulunmus ve arastirmanin devamini engellemistir. yine hande bırıncı ve cemalettin ümıt'in ifadelerine göre jn. astsubay ahmet altıntas'in yaptigi bu arastirmalar sirasinda mit kontrterör merkez yöneticisi olan mehmet eymür'ün de iki kisiyi görevlendirdigi ve hande bırıncı ile gerek telefonla gerek bizzat yaptigi görüsmelerde ona hitaben ``babani abdullah çatlı, sami hostan ve haluk kırcı kaçirdilar, bu hususta hemen basina açiklama yap ve ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrica babanin kaçirilmasinda korkut eken'in de rolü var'' diyerek onu uyardigi anlasilmistir. cemalettin ümıt'in ifadesi ve ifadesine ek olarak ibraz ettigi ve o tarihte adalet bakani olan mehmet agar'a hitaben yazdigi mektup ve mehmet eymür'ün beyanlarina göre, tarik ümıt'in kaybolmasindan sonra mehmet eymür'ün, o tarihte emniyet genel müdürü olan mehmet agar ve özel harekat daire baskanvekili olan ıbrahim sahın ile görüsmeler yaptiklari, bu görüsmeler de tarik ümıt'in, abdullah çatlı ve adamlari tarafindan sorgulandigini ve serbest birakilmasi hususunda yardimci olmasini istedigi, adi geçenlerin de ``bakariz'' dedikleri ancak herhangi bir sonuç alinamadigi anlasilmistir. olayi arastiran jn.ast.sb.ahmet altıntas'a yukarida belirtildigi sekilde yapilan müdahaleler sebebiyle arastirmayi devam ettirememis ve kisa bir süre sonra da baska toplumsal olaylarda da görevlendirilmis ve bilahare ıl jandarma alay komutanligina tayin edilmistir. silivri c.bassavciligindan suretleri celp edilen, bu olayla ilgili 1995/627 hazirlik sayili evrakin tetkikinde; hazirlik tahkikatinin devam ettirildigi ve henüz olay faillerinin somut delillerle tesbit edilemedigi, bulunamadigi görülmüstür. ıstanbul dgm.c.bassavciliginca celp edilerek 27.01.1997 tarihinde sanik sifati ile ifadesi alinan ziya bandırmalıoglu isimli polis memuru (ifadesi alindiktan sonra ıstanbul 2 nolu dgm. yedek üyeliginde tutuklanmis, islemleri yapildigi sirada firar etmistir.) bu olayin baslangiç bölümünü yukarida izah edildigi sekilde teyid etmistir. söyleki; tarik ümıt ile eski tarihlerden beri tanistiklari 2 mart 1995 tarihinde kendisinin ankara'da bulundugu sirada tarik ümıt'in onu telefonla arayarak görüsmek üzere ıstanbul'a çagirdigini, 3 mart 1995 tarihinde ıstanbul'a gelen ziya bandırmalıoglu'nun avsar kederoglu isimli arkadasini halkali gümrük semtinde bulunan tir garajina gittigini ve oradan avsar kederoglu'na ait cep telefonu ile tarik ümıt'i aradigini ve ayni gün 18.00'de erenköy bagdat caddesi divan pastanesinde bulusmayi kararlastirdiklarini ifade etmistir. ayni gün saat 19.00- 20.00 siralarinda bagdat caddesi divan pastanesine geldigini söyleyen ziya bandırmalıoglu, orada tarik ümıt'in yaninda bir bay ve bayan arkadasinin oturdugunu, onlarla birlikte tarik ümıt'le yaklasik yarim saat oturup hal hatir sorduklarini ve bay ve bayanin kalkmasini müteakip kendilerinin de kalktiklari, tarik ümıt'in 3-4 paket çikolata yaptirarak arkadaslara dagitilmak üzere kendisine verdigini ve pastahane önünde vedalasarak ayrildiklarini belirtmis ve iddia edildigi gibi, tarik ümıt'in yanina giderken yaninda baska bir arkadasinin olmadigini, dündar kılıç isimli kisi hakkinda yapilacak bir operasyon ile ilgili olarak ne önceki tarihlerde ne de pastanedeki bulusmalarinda herhangi bir konusmalarinin olmadigini ifade etmistir. bu bulusmanin amacini, eskiden beri tanidigi tarik ümıt'e sadece hal hatir sormak maksadiyla izah etmeye çalismis ise de; ankara ilinden telefonla aranarak irtibat kurulmasi, ziya bandırmalıoglu'nun ıstanbul'a geldiginde tarik ümıt'le tekrar telefon görüsmeleri yaptiktan sonra bagdat caddesi divan pastanesinde biraraya gelmeleri, sadece hal hatir sorduk gibi basit bir sebeple izahi inandirici bulunmamistir. aksine bu bulusma safhalari (iddialara konu olan) önemli bir olay ve sebebin bulundugu kanaatini olusturmustur.'' denildigi incelenmistir.(ek:44)

    10- komisyonumuzca emniyet genel müdürlügüne gönderilen 2.4.1997 tarih ve 331 sayili yazi ile, özel harekat dairesi baskan vekili ıbrahim sahın ve ayhan akça'nin 2.3.1995 tarihinde diyarbakir'da görevli olduklarini belirten görev onayi, gidis-dönüs tarihleri, bu göreve gidisleri ile ilgili uçak biletlerinin fotokopileri ile, hangi acentadan aldiklari, bilet ücretlerinin ne sekilde ödendigi, uçakla dönmüsler ise hangi sehire indiklerinin acele bildirilmesinin istenildigi incelenmistir. (ek:158)

    11- emniyet genel müdürlügünce meclis arastirma komisyonumuza gönderilen 2.4.1997 gün ve 276 sayili cevabi yazida: ``2.3.1995 günü ıbrahim sahın ile ayhan akça'nin h.h.y. 257 sefer sayili uçagi ile saat 10.00'da diyarbakir'dan ankara'ya hareket ettikleri, ıbrahim sahın'in 2352405877736 numarali bilet, ayhan akça'nin ise 2352405877738 nolu bilet ile ankara'ya hareket ettikleri, bu seyahatleri ile ilgili olarak adi geçenler hakkinda herhangi bir geçici görev onayinin bulunmadigi ve kendilerine herhangi bir ödemenin yapilmadigi incelenmistir.(ek:159)

    p- yüksekova çetesı ıle ılgılı ınceleme 1- komisyonun 29.11.1996 gün ve a.01.1.geç/4 sayili yazisina, ıçisleri bakanligi, jandarma genel komutanligi ve emniyet genel müdürlügünce ayri ayri cevap verildigi, a- jandarma genel komutanliginin 6 aralik 1996 tarih ve hrk: 2060-90- 96/asys.pl.(217053) sayili cevabi yazida: hakkari-yüksekova'daki necip baskin'in evine 22 eylül 1996 günü saat 03.00 siralarinda terörist kiyafeti ile gelen komiser fatih özaltan, itirafçi kahraman bılgıç ve gkk mehmet emin ergen'in adi geçen sahsi alarak yüksekova emniyet müdürlügü özel harekat binasina götürdükleri, tetöristler tarafindan kaçirildigi görüntüsü vererek yakinlarindan 200.000 dm. fidye istedikleri saniklarin alinan ihbar üzerine yüksekova j.tak.snr.a.k.liginca suçüstü yakalandigi, olayla ilgisi görülen (1) komiser, (1) polis memuru, (1) itirafçi ve (3) gkk.'nin adli makamlara sevk edilerek ilk sorgularini müteakip tutuklandigi, bu hususta adli islemlere de devam edildigi, b- emniyet genel müdürlügünün 9.12.1996 tarih ve b.05.1.egm.0.60.05.03/ 2694-96 sayili cevabi yazilarinda ``konuya iliskin emniyet birimlerince düzenlenen evrakin bir dosya içerisinde gönderildigi'', belirtilmis, adi geçen dosyanin incelenmesinde; a- yüksekova ılçe jandarma komutanliginca hazirlanan 23 eylül 1996 tarihli vukuat raporunda; olayin mahiyetinin 22 eylül 1996 tarihli vukuat raporunda belirtildigi ve olaya adi karisan kahraman bılgıç ile gk koruculari mehmet emin ergen, necmettin hazeyı, osman ergen, abdülkerim özcük ve osman özpazar'in gözlem altina alindigi, komiser fatih ve 2 polis memuru hakkinda da kaymakamlikça idari sorusturma, cumhuriyet savciliginca da adli sorusturmanin yürütülecegi, olayin da; pkk terör örgütü süsü verilerek adam kaçirma, hürriyeti tahdit ve fidye isteme suçu olarak sifat kazandigi, b- necip baskın'in kaçirma olayina adi karisan kahraman bılgıç'in 22.9.1996 tarihli ifadesinde konuyla ilgili ve daha önce gerçeklestirdigi eylemlerle ilgili bilgi verdigi, c- osman ergen'in 22.9.1996 tarihli ifadelerinde kaçirma olayindaki rolünü anlattigi, d- gkk mehmet emin ergen 23.9.1996 tarihli ifadesinde; kendisinin kaçirma olayi ile ilgisinin olmadigini söyledigi, e-gkk osman özpazar 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçirma olayina katildigini söyledigi, f- gkk abdulkerim özcük 23.9.1996 tarihli ifadesinde kaçirma olayina katildigini söyledigi, g- hakkari ıl emniyet müdürlügünün 23.9.1996 tarihli valilikten aldigi onayla; necip baskın'i kaçirma olayina adi karisan polis memurlari fatih özhan, azmi aydın ve abdulkadir bayram'in görevden uzaklastirildigi, h- hakkari ıl emniyet müdürlügünün emniyet genel müdürlügüne yazdigi 23.9.1996 tarih ve 719/96 sayili yazisiyla, necip baskın'i kaçirma olayina karisip valilikçe açiga alinan polis memurlari hakkindaki sorusturmanin teftis kurulu müfettislerince yapilmasini talep ettigi, i- emniyet genel müdürü alaattin yüksel imzasiyla teftis kurulu baskanligina yazilan 24.9.1996 tarih ve 223/15728 sayili yazi ile olayda adi geçen polis memurlari hakkinda sorusturma emri verdigi, j- hakkari ıl emniyet müdürlügünün, emniyet genel müdürlügüne yazdigi 13.10.1996 tarihli fax mesaji ile; necip baskın'i kaçirma olayina adi karisan polis memurlarindan abdulkadir bayram ile gkk osman ergen'in yüksekova sulh ceza mahkemesince serbest birakildigi, polis memurlari fatih özhan ve yusuf azmi aydın ile gkkoruculari osman özpazar, abdülkerim özcük ve necmettin hazeyı'nin yüksekova sulh ceza mahkemesince tutuklandiklarinin bildirildigi incelenmistir.(ek:160)

    2- komisyonun 10.1.1997 tarih ve 139 sayili yazisi ile yüksekova cumhuriyet bassavciligindan, ``yüksekova çetesi'' olarak bilinen ve birkisim güvenlik görevlilerinin karistigi adam kaçirma ve tehdit olayina iliskin yapilan tahkikata dair evrakin tasdikli birer suretinin gönderilmesini talep ettigi incelenmistir.(ek:161)

    3- komisyonun bu yazisina yüksekova cumhuriyet bassavciliginca 27.2.1997 tarih ve 1997/1171 sayili yazisi ile verilen cevabi yazida; olayla ilgili sorusturma evraklarinin 15.10.1996 tarih ve 1996/960 hazirlik 1996/117 sayili görevsizlik karari ile diyarbakir devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina gönderildigine dair kararin gönderildigi incelenmistir.(ek:162)

    4- komisyonun 16.1.1997 tarih ve 159 sayili yazisi ile diyarbakir dgm bassavciligindan ``yüksekova çetesi olarak bilinen ve birkisim güvenlik görevlilerinin karistigi adam kaçirma ve tehdit olayina'' iliskin yapilan tahkikata dair evrakin tasdikli birer suretini istedigi incelenmistir. (ek.163)

    5- diyarbakir dgm bassavciliginin 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 hz.sayili yazisi ekinde gönderilen hazirlik sorusturmasina ait evrakta; kahraman bılgıç, fatih özhan, yusuf azmi aydın, abdulkerim özcük, osman özpazar, necmettin hazeyı, abdülkadir bayram, mehmet emin ergen ve osman ergen haklarinda; a- cürüm islemek için tesekkül olusturmak, b- tesekkül halinde para almak için adam kaldirmak, c- tesekkül halinde birden fazla kisiyi öldürmeye eksik tesebbüs, suçlarindan iddianame tanzim edildigi,1997/298 sayili iddianamede; saniklardan kahraman bılgıç'in 1991-1994 yillarinda pkk terör örgütü adina faaliyetlerde bulundugu, 1994 yilinda teslim olmasina müteakip hakkari, yüksekova ve çukurca bölgelerinde yapilan operasyonlarda güvenlik kuvvetlerine yardimci oldugu, fatih özhan, yusuf azmi aydın ve abdulkadir bayram'in hakkari özel harekat subesinde polis memuru olarak görevli olduklari, ancak zaman zaman çevre ilçelerde de geçici olarak görevlendirildikleri ve operasyonlara katildiklari, diger saniklar mehmet emin ergen, osman ergen, necmettin hazeyı, abdulkerim özcük (korucu kadir olarak taninip biliniyor) ve osman özpazar'in ise yüksekova ılçesi yazili kamp köyünde geçici köy korucusu olarak görev yaptiklari, saniklarin önce yüksekova vezirli köyünden örgüt adina hayvanlarin kaçirilmasini kararlastirdiklari, ancak bu eylemi gerçeklestirmedikleri, yukaridaki olayin konusulmasi sirasinda saniklardan geçici köy korucusu olarak abdulkerim özcük (korucu kadir) ve necmettin hazeyı'nin sanik kahraman bılgıç'e, ``tahir baskın ve faris baskın'in çok zengin ve örgüte yardim eden kisiler olduklarini belirtip pkk adina bu kisilerden para alinmasini'' teklif ettikleri, kahraman bılgıç'in bu teklifi kabul ettigi, kaçiracaklari kisiyi saklamak için yer aradiklari, ertesi gün görüsmelerinde kadir'in yer bulamadigini söyledigi, o sirada kadir'in özel harekatta görevli komiser fatih dedigi, fatih özhan'la telefonla görüstügü, kadir'in konusmasindan sonra telefonu alan kahraman bılgıç'in, fatih özhan'i kaçirma olayina yardimci olmasi için çagirdigi, kisa bir süre sonra yaninda akrep soförü ile birlikte 3 kisi (diger polis saniklar) olduklari halde eve geldikleri kahraman ve diger saniklar tarafindan kaçirma ve para isteme olayinin fatih'e açiklanarak yardiminin istenmesi üzerine, teklifi kabul ederek ``adam kaçirildiktan sonra emniyete götürülüp parayi getirene kadar bekliyecegiz'' dedigi ve bu olayi bu sekilde planladigi; kahraman ve geçici köy koruyucusu olan saniklar adami aldiktan sonra yüksekova-yazili köyü arasina getirecekler, buradan fatih alip emniyete götürüp 2-3 gün sakliyacak, sonra adamlari havaalani mevkiine çagiracaklar, burada kahraman bılgıç, abdulkadir özcük birkaç gkk ile özel harekattan birkaç polis bulunacak, para alindiktan sonra pkk kiyafeti giydirilmis ve eline ignesi kirik bir silah verilmis kaçirilan kisi ile parayi getiren kisiler verilen isaret üzerine, pkk'lilarla çikan bir çatisma süsü verilerek olay yerinde öldüreceklerdi. planin uygulanmasinda, bir aksama olmamasi için önceden sanik kahraman bılgıç ile fatih özhan'in birlikte fatih'e ait mazda otomobil ile olayin gerçeklestirilecegi yerde kesif yaptiklari, bu sekilde, gerçeklestirilecek eylem için tüm plan ve hazirliklar tamamlandiktan sonra, 21.09.1996 günü gecesi sanik kahraman ve geçici köy korucusu olan diger saniklarin mehmet emin ergen'in evinde pkk terör örgütüne özgü kiyafetleri giydikleri, bu esnada sanik fatih'in de yanlarinda oldugu ve kahraman'a ``çektar engizek'' adina düzenlenen pkk'li kimligini verdigi, kahraman'in ise daha önceki operasyonlarda elde edilen ernk mühürlü bir makbuza kürtçe olarak 200.000 mark yazarak hazirladigi, bu hazirlik bittikten sonra sanik fatih özhan ile diger polis memuru saniklarin köyden ayrilip ilçeye döndükleri, saniklarin saat 23.00 siralarinda mehmet emin ergen'in evinden ayrilip yaya olarak vezirli köyüne gittikleri, köyde önce abdullah baskın'in evine giderek sorduklarinda hanimi tarafindan abdullah baskın'in yüksekova'ya gittiginin söylenmesi üzerine, necmettin hazeyı'nin gösterdigi necip baskın'in evine gidildigi, evin kapisi çalinmadan köpeklerin havlamasi üzerine birisinin ``kim var orada, kimsiniz'' diye seslendigi, sanik kahraman'in ``biz hevaliz'' diye karsilik verdigi, bu cevap üzerine kapinin açilmasindan sonra, sanik kahraman'in içeri girdigi, sanik ozman özpazar ve abdulkerim özcük'ün kapida bekledikleri, osman ergen ile necmettin hazeyı'nin ise emniyet için bahçede tedbir aldiklari, ıçeri giren sanik kahraman bılgıç ile içerde uyuyan ve gürültüler üzerine uyanan necip ve ılhan baskın'la aralarinda terör örgütünde yer alan iki teröristle ilgili geçen kisa konusmadan sonra, sanik kahraman tarafindan önceden hazirlanan para makbuzunun ılhan baskın'a verildigi, necip baskın'in evin disina çikarilarak yüksekova yolunu göstermesinin istenildigi, bu esnada sanik kahraman disinda yüzleri maskeli olan diger saniklarin yanlarina geldigi, birlikte ilçeye dogru yürümeye basladiklari, belli bir yere gelindiginde sanik kahraman tarafindan necip baskın'in gözlerinin bir pusi ile baglandigi üzerine kar basligi geçirildigi, necip'in sormasi üzerine ``gözlerinin bulusmaya gelecek örgütün milislerini tanimamasi için'' kapatildiginin söylendigi, ılçe ile yazili kamp köyü arasindaki bulusma noktasina gelindiginde burada kaçirilan necip baskın'i alacak sanik fatih ve arkadaslarinin olmadigi görülüp bir süre beklendigi gelmeyince kahraman tarafindan abdulkerim özcük ile osman ergen'in fatih'e telefon etmek üzere yazili kamp köyüne gönderildigi, buna ragmen fatih'in gelmemesi üzerine bu defa sanik kahraman'in köye gittigi bu sirada fatih ve arkadaslarinin akrep denilen araçla köye geldikleri, yaptiklari görüsmede necip'in bu araçla götürülmesi sakincali bulundugundan, birlikte ilçeye dönerek, fatih'e ait mazda araç ve akrep ile tekrar bulusma noktasina gelip necip'i mazda otoya bindirip ilçeye götürdükleri, necip'in götürülmesinden sonra geçici köy koruyucusu olan saniklarin köylerine döndükleri, saniklar kahraman, fatih ve diger polis memuru saniklar tarafindan emniyet müdürlügüne saat 03.30 civarinda götürülen necip'in binaya ana giris kapisindan sokulmayip yusuf azmi aydın'in kapidaki nöbetçi polis memurlarini oyalamasindan yararlanilarak, arka taraftan ve duvardan atlatilmak suretiyle gizlice sokuldugu, binanin üst katinda bulunan özel harekata ait bir odaya kapatildigi, necip baskın'in kaçirilarak hapsedilmesinden sonra kahraman'in polis fatih ve arkadaslari tarafindan yazili kamp köyüne götürülerek mehmet emin ergen'in evine birakildigi, geceyi mehmet emin'in evinde geçiren sanigin 22.09.1996 günü komando taburunda bulundugu sirada fatih özhan'in telefonla aramasi üzerine emniyet müdürlügünde bulustuklari ve bu asamadan sonra yapilacaklari yeniden gözden geçirdikten sonra ilçe merkezine gittikleri, sanik fatih'in 22.09.1996 günü saat 16.00 siralarinda ilçedeki bir fotografçi dükkanindan, önce hakkari terörle mücadele sube müdürünü, onu bulamayinca emniyet müdürünü arayarak ``bir pkk'li milis yakaladiklarini, aksam örgütün toplanti yapacagi yeri belirlediklerini, operasyon yapacaklarini ve kuvvetlerinin yeterli oldugunu'' bildirerek, olaya yasal bir görünüm kazandirmaya çalistigi, emniyet müdürünün de olaydan kendisine bildirilen bu sekli ile haberdar oldugu, daha sonra sanik kahraman'in bir telefon kulübesinden baskin ailesine telefon ederek emaneti (200.000 alman markini) hazirlamalarini istedigi, ancak bu konusmada parayi nereye getireceklerini söylemedigi, diger yandan necip baskın'in açiklandigi sekilde saniklar tarafindan kaçirilmasindan sonra baskin ailesinden tahir baskın tarafindan olayin ılçe jandarma komutanligina ve yüksekova 21. inci jandarma sinir tabur komutanligina ihbar edilmesi üzerine, sanik kahraman'in tabur komutani yarbay hami çakır tarafindan tabura çagrilarak bilgisinin olup olmadiginin soruldugu, sanigin tabur komutanina bilgisi olmadigini bildirdigi, ancak daha sonra tabur komutani yarbay hami çakır'in sanigi tekrar çagirtip fidye makbuzu verilen ılhan baskın'la yüzlestirmesi üzerine sanik kahraman'in olayi itiraf ederek ayrintili olarak anlattigi ve bunun sonucu saniklar hakkinda yasal sorusturmaya baslandigi, bu arada sanik kahraman'in tabur komutani yarbay hami çakır'la birinci görüsmesinden sonra tabur gazinosunda sanik abdulkerim özcük ile karsilastigi abdulkerim'e ``olayin tabur komutanina sikayet edildigini ve durumu fatih özhan'a bildirmesini'' söyledigi, muhtemelen bu durumun fatih'e iletilmesi üzerine necip baskın'in ayni gece saat 22.00 siralarinda serbest birakildigi, yukarida ayrintili olarak açiklanan olayda tüm saniklarin necip baskın'in fidye almak amaciyla kaçirilmasindan bilgileri oldugu, alinacak paradan tüm saniklara pay verilecegi, bu suretle saniklarin tamaminin cürüm ıslemek ıçin tesekkül olusturmak ve tesekkül halinde para almak ıçin adam kaldirmak suçlarini, saniklar kahraman bılgıç, fatih özhan, yusuf azmi aydın ve abdulkadir bayram'in ayrica tesekkül halinde birden fazla adam öldürmeye eksik tesebbüs suçunu isledikleri, sanik kahraman bılgıç'in 26.09.1996 tarihli emniyet müfettislerince tespit edilen ifadesi, yüksekova cumhuriyet savciliginca tespit edilen 26.09.1996 ve 14.10.1996 tarihli ifadeleri, dgm. bassavciliginca tespit edilen 05.12.1996 ve 26.02.1997 tarihli ifadeleri, diger saniklarin, yüksekova cumhuriyet savciligi, sulh ceza mahkemesi ve dgm. bassavciliginca tespit edilen ifadeleri, yüzlestirme tutanaklari, magdur, müsteki ve taniklarin beyaniyla anlasilmistir. bu nedenle saniklarin yargilanmalarinin 2845 sayili kanun hükümlerince yapilarak; a- saniklarin tamaminin; cürüm ıslemek ıçin tesekkül olusturmak suçundan eylemlerine uyan tck'nun 313/1-2-4-5 madde ve fikralari uyarinca, tesekkül halinde para almak ıçin adam kaldirmak suçundan eylemlerine uyan tck'nun 499. maddesi uyarinca ayri ayri cezalandirilmalarina, b- saniklar kahraman bılgıç, fatih özhan, yusuf azmi aydın ve abdulkadir bayram'in tesekkül halinde birden ziyade kisiyi öldürmeye eksik tesebbüs suçundan eylemlerine uyan tck'nun 450/5-9 ve 61. md ve fikralari uyarinca ayri ayri cezalandirilmalarina, c- sanik kahraman bılgıç disindaki saniklar tck 279. maddesi anlaminda memur olduklarindan ve isledikleri cürümlerde memuriyetlerine ait kuvvet ve vasitalari kullandiklarindan haklarinda hükmedilecek cezalarin tck'nun 281. maddesi uyarinca arttirilmasina, d- tüm saniklar hakkinda tck'nun 31,33 ve 40. maddelerinin uygulanmasina karar verilmesinin talep edildigi incelenmistir.(ek:164)

    6- diyarbakir dgm cumhuriyet bassavciliginca, ``1991-1994 yillarinda devlet hakimiyeti altindaki topraklardan bir kismini devlet idaresinden ayirmaya yönelik silahli eylemde bulunmak'' suçundan kahraman bılgıç hakkinda ayrica 4.3.1997 tarih ve 1997/708 hazirlik numarasiyla tanzim edilen ikinci bir iddianamede de; sanigin 1991 yilinda mersin'de ikamet ederken gittigi mersin hep ıl binasinda kendisine yapilan propagandalar ve arkadasinin babasi yusuf isimli sahsin propagandalari sonucu pkk terör örgütünün görüslerini benimsedigi, mersin'de terörle mücadele yasasina karsi düzenlenen açlik grevlerine katildigi, daha sonra örgüte katilmaya karar veren sanigin lokman oral ile birlikte mersin'den otobüse bindirilerek cizre ilçesine gönderildigi, cizre'de bir milis tarafindan karsilandigi, birkaç gün milisin evinde kaldiktan sonra ayni milis tarafindan silopi ile cudi dagina götürülerek pkk örgüt mensuplarina teslim edildigini, böylece 1991 yili 6. ayinda pkk terör örgütüne katilan sanigin teslim edildigi grupla birlikte örgütün kuzey ırak'taki hakurk kampina gittigi, hakurk kampinda askeri ve siyasî egitim gören saniga kalesnikof silah ve havar kod adi verildigi, 1991-1992 yillarini kuzey ırak'taki örgüt kamplarinda geçiren sanigin 1993 yilinda bölük komutani olarak görevlendirildigi ve bölügü ile birlikte çukurca kirsalina geldigi, 1993 yili sonlari ve 1994 yili baslarinda çukurca alan düzü mevkiinde üstlendikleri, çukurca'da kaldiklari sürede beyanina göre silahli çatismaya katilmadiklari, asagidaki eylemleri gerçeklestirdikleri, eylem 1- 1993 yili sonlari veya 1994 yili baslarinda hakkari-çukurca yolunun kesilerek araçlarin durdurulmasi, yolculara pkk terör örgütünün propagandasinin yapilmasi, eylem 2- birinci eylemden yaklasik bir ay kadar sonra yine hakkari-çukurca yolunun kesilerek araçlarin durdurulmasi, yolculara örgüt propagandasinin yapilmasi, bu eylemlerden birinde durdurulan araçlardaki yolculardan ikisinin teröristlerce götürüldügü, bilahare ayni gece serbest birakildiklari, 1994 yili nisan ayinda 1993 yili degerlendirmesi, 1994 yilinin planlanmasi amaciyla kuzey ırak'taki örgüt kamplarinda gerçeklestirilen toplantiya katilan sanigin bu toplantilarda diger örgüt mensuplariyla bazi konularda ihtilafa düsüp tartismalara girmesi nedeniyle silah ve telsiziyle birlikte örgütten kaçtigi, pesmergeler vasitasiyla türk güvenlik kuvvetlerine teslim edildigi, silopi, sirnak ve hakkari'ye götürüldügü, beyanlarinin alindigi ancak alinan beyanlari devlet güvenlik mahkemesine iletilmedigi için hakkinda sanik olarak islem yapilmadigi ve kayitlarin tetkikinde de hakkinda sorusturma yapilip kamu davasi açilmadiginin anlasildigi, ancak sanigin teslim oldugu 1994 yilinda tutuklandigi tarihe kadar hakkari, çukurca ve yüksekova bölgesinde ayrica kuzey ırak'taki örgüt kamplarina yönelik operasyonlar da güvenlik kuvvetlerine örgüt kamplari, siginak, depolar, barinma noktalarini ve örgüte yardim edenlerle ilgili bilgiler vermek suretiyle yardimci oldugu, dgm savciliginca alinan beyanlari ile anlasilmis olup, sanigin samimi beyanlari ile atili suçu isledigi anlasildigindan 2845 sayili kanun hükümlerince yargilanmasinin yapilarak eylemine uyan t.c.kanununun 125,31,33,40 maddelerince cezalandirilmasinin talep edildigi incelenmistir.(ek:165)

    7-komisyonun 6.2.1997 tarih ve 211 sayili yazisi ile mardin emniyet müdürlügünden kahraman bılgıç'in hangi tarihten itibaren arandiginin bildirilmesinin istendigi incelenmistir.(ek:166)

    8- mardin ıl emniyet müdürlügünün 7.2.1997 tarih ve 114/97 sayili cevabi yazisinda; 31.7.1993 tarihinde yakalanarak hakkinda islem yapilan davut gündüz'ün ifadesinde kahraman bılgıç'in eylem ve faaliyetlerinden bahsetmesi nedeniyle bu tarihten itibaren arama kayitlarina alindigini, 24.9.1996 tarihinde de hakkari ıl jandarma komutanliginca yakalaninca düsümünün yapildigi incelenmistir.(ek:167)

    9- yüksekova'da ölü bulunan 3 kisi (semsettin yurtseven, mikdat özeken ve münir saritas'in) ile abdullah canan'in kaçirilmasi ve ölü bulunmasi ile ilgili olarak 1995 yilinda sorusturma açildigi ve yüksekova c.bassavciliginin 27.12.1995 tarihli ve 1995/223 ve 224 sayili görevsizlik kararlari ile dosyanin 21.j.sinir tümen komutanligi askeri savciligina gönderildigi, bu savciligin da anilan suçlarin askeri suç olmadigi, o askerler aleyhine ve askeri mahalde islenmedigi kanaati ile, 28 mayis 1996 tarih ve 1996/14 sayili görevsizlik karari ile diyarbakir devlet g.m. bassavciligina gönderildigi ve tahkikatin devam ettigi incelenmistir.(ek:168)

    10- komisyonun 6.2.1997 tarih ve 212 sayili yazisi ile diyarbakir dgm bassavciligindan binbasi mehmet emin yurdakul hakkinda yapilan tahkikatlara dair evrak ile abdullah canan isimli sahsin hakkari/yüksekova'da kaçirildiktan sonra ölü bulunmasi ile ilgili evrakin örneginin istendigi incelenmistir. (ek:169)

    11- diyarbakir dgm bassavciliginin 12.3.1997 tarih ve 1996/3885 hz. sayili yazisi ekinde gönderilen hazirlik sorusturmasina ait evrakta; kamuoyunda yüksekova çetesi olarak bilinen ve çete olusturarak fidye almak amaciyla adam kaçirmak suçuyla ilgili polis memurlari fatih özhan, yusuf azmi aydin, abdülkadir bayram, itirafçi, kahraman bilgi, gk koruculari abdülkerim özcük, osman özpazar, necmettin hanefi, mehmet emin ergen, abidin durna ve nusret aslan haklarinda yüksekova c.savciliginin 15.10.1996 gün ve hz.no:1996/960 ve 22.10.1005 tarih ve 1996/3385 numarali hazirlik sirasina kayit edilerek hazirlik sorusturmasina baslanilarak; a) jandarma genel komutanliginin 12.11.1996 gün ve ad.müs:7200-145- 1996 (191824) sayili yazisinin ekinde gönderilen saniklardan itirafçi kahraman bilgiç'in ilk ifadesini tesbit eden jandarma astsubay kidemli basçavus hüseyin oguz'un yazili ifadesi üzerine, anilan kisinin savciliga celbedilerek 30.11.1996 tarihinde tanik sifati ile ifadesinin tesbit edildigi, b) jandarma astsubay kidemli basçavus hüseyin oguz'un ifadesinin tesbitinden sonra saniklardan itirafçi kahraman bilgiç (havar kod adlı) de 5.12.1996 tarihinde savciliga celbedilerek isnad edilen suçlar ve iddialar ile ilgili ifadesi alindiktan sonra 17.12.1996 tarihinde tutuklu saniklardan polis memurlari fatih özhan ve yusuf azmi aydin ile gkk'su saniklar abdülkerim özcük, osman özpazar ve necmettin haneyi'nin de ifadeleri alindigi, c) saniklarin ifadelerinin tesbitinden sonra yapilan degerlendirme sonucu diger saniklarla birlikte çete olusturarak fidye almak amaciyla adam kaçirmak suçunu isledikleri kanaati olusan tutuksuz saniklar mehmet emin ergen ve osman ergen hakkinda savciligin 10.12.1996 gün ve 1996/3385 hz.ü.h.sayili yazisi ile giyabi tutuklama talebinde bulunuldugu, bu saniklarin diyarbakir 3 nolu dgm yedek üyeliginin 11.12.1996 gün ve 1996/464 müt. sayili karari ile giyaben tutuklandiklari, saniklar hakkindaki giyabi tutuklama kararlari yüksekova sulh ceza mahkemesinin 12.12.1996 gün ve 1996/164 sayili ve 20.12.1996 gün ve 1996/167 sayili kararlari ile vicahiye çevrildigi, saniklardan kahraman bilgiç'in yüksekova ilçe jandarma komutanliginda tesbit edilen ilk ifadesinin bulundugu video kaset ile altibuçuk sahife oldugu belirtilen ifade tutanaklari savciligin 28.11.1996 gün ve 1996/3385 hz.ü.h. sayili yazisi ile yüksekova ilçe jandarma komutanligindan istendigi, bu komutanligin 29.11.1996 gün ve hrk:7130-1795-96/4817 sayili cevabi yazisinda kaset ve ifade tutanaklarinin bulunmadgi bildirildigi,ancak, tanik jandarma astsubay basçavus hüseyin oguz'un ve itirafçi sanik kahraman bilgiç'in savcilikça tesbit edilen ifadelerine göre sözü edilen video kaset ve altibuçuk sahifelik sanik kahraman bilgiç'e ait ifade tutanaklarinin mevcut oldugu kanaati olustugundan, savciligin 10.12.1996 gün ve 1996/3385 hz.ü.h. sayili yazisi ile sözkonusu video kaset ve ifade tutanaklarinin temini ile gönderilmesi için diyarbakir jandarma asayis komutanligindan talepte bulunuldugu, ayni yazi bilgi için jandarma genel komutanligina gönderilmisse de, bu yaziya hala cevap alinamadigi, ayrica, itirafçi sanik kahraman bilgiç'in olayin ortaya çikmasindan sonra ilk ifadesinin tesbitine katilan yüksekova ilçe jandarma komutanliginda görevli jandarma tegmen yalçin, jandarma astsubay aydin, jandarma astsubay atilla aras ve jandarma uzman çavus mustafa isimli görevlilerin ifadelerine basvurulmak üzere çagrildiklari, ancak halen savciliga basvurmadiklarindan ifadelerinin alinamadigi, yüksekova cumhuriyet bassavciligi'nin yaptigi hazirlik sorusturmasi sonucu saniklarin üzerine atili suçun tck'nun 313. maddesinde anlatilan suça uymasi, bu suçlari kovusturma görevinin de 2845 sayili kanunun 9. maddesi geregince devlet güvenlik mahkemesi c.bassavciliginin görev alanina girmesi nedeniyle görevsizlik karari vererek, diyarbakir dgm c.bassavciligina gönderilmesine karar verdigi, yüksekova çetesi diye tabir edilen, tabur komutani binbasi m.emin yurdakul basta olmak üzere bazi askeri personel ile polis memurlari ve gk koruculari hakkinda adam kaçirma ve öldürme, eroin ve silah kaçakçiligi gibi suçlarla ilgili olarak diyarbakir devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca baslatilan tahkikatin devam ettigi incelenmistir.(ek:170)

    12- komisyonun 27.3.1997 tarih ve 318 sayili yazisi üzerine; diyarbakir devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginin 28.3.1997 tarihinde gönderdigi 519 sayili cevabi yazi ve eklerinin incelenmesinde de; a- necip baskin isimli sahsin fidye almak amaciyla kaçirilmasi olayi ile ilgili (9) sanik hakkinda ``cürüm ıslemek için tesekkül olusturmak, tesekkül halinde para almak için adam kaldirmak ve tesekkül halinde birden fazla kisiyi öldürmeye eksik tesebbüs'' suçlarindan diyarbakir (1) nolu devlet güvenlik mahkemesinde; sanik kahraman bilgiç hakkinda ``devlet hakimiyeti altindaki topraklardan bir kismini devlet ıdaresinden ayirmaya yönelik silahli eylemde bulunmak ``suçundan diyarbakir (1) nolu devlet güvenlik mahkemesinde, kamu davasi açildigi, b- bu olaylarla ilgili suçlanan iddianamede yazili olanlar disindaki saniklardan, piyade binbasi mehmet emin yurdakul, piyade yüzbasi, nihat yigiter, piyade yüzbasi bülent yetüt, levz.asb.üst.çvs. ali kurtoglu, yüksekova belediye baskani ali ihsan zeydan, yüksekova et ve balik kurumu müdürü mustafa koca, korucu ısmet ölmez, korucu kemal ölmez, korucu cemal ölmez, korucu hasan öztunç, polis memuru enver çirak, soför oguz baygünes, ıtirafçi kahraman bilgiç'in tutuklu olduklari, 4.3.1997 tarihinde tutuklandigi belirtilen albay hamdi pozraz'in degisen delil durumu ve ileride maduriyetine meydan verilmemesi için diyarbakir 3. no'lu dgm baskanliginin 27.3.1997 tarihli karari ile tahliye edildigi; firari sanik oguz baygünes'in de giyabi tutuklanmasina karar verildigi, c- havar kod adli kahraman bilgiç'in teslim olduktan sonra verdigi ifadeler üzerine haklarinda islem yapilan saniklarla ilgili diyarbakir (4) nolu devlet güvenlik mahkemesinin 1994/837 esas nolu dava dosyasinda sürdürülen yargilama sirasinda tanik olarak dinlenmesine karar verilen kahraman bilgiç'in 26.4.1995 tarihli tutanakla öldügüne iliskin 2 ekim 1995 tarihli hakkari il jandarma komutanligi çikisli yazisinda bahsedilen kisinin; aslen suriye-tebka köyü nüfusuna kayitli fevzi oglu, zelve'den olma 1975 dogumlu havar (kk) sirga sirko oldugu, d- bir kisim görsel ve yazili basinda bir takim iddialarda bulunan murat ıpek ve murat demir haklarinda bassavciligimizin 1997/697 hz. numarasinda sorusturma baslatilmis olup yakalanmalari için diyarbakir emniyet müdürlügü ile emniyet genel müdürlügüne müzekkereler yazilarak sonucun beklenmekte oldugu incelenmistir.(ek:171)

    13- komisyonun 14.2.1997 tarih ve 227 sayili yazisi ile jandarma genel komutanligi (hakkari ıl jandarma komutanligindan; mardin ömerli kayagöze köyü nüfusuna kayitli resat-gülperi oglu 1976 dogumlu kahraman bılgıç'in hangi tarihte komutanlikça yakalandiginin ve kendisinin hangi tarihten beri güvenlik hizmetlerinde kullanildiginin bildirilmesinin istendigi incelenmistir. (ek:172)

    14- ıçisleri bakanligi jandarma genel komutanliginin 7 mart 1997 tarih ve 56633 sayili cevabi yazida kahraman bilgiç'in; a- hakkari ıli yüksekova ılçe jandarma komutanliginca 22 eylül 1996 tarihinde; 6136 sayili kanuna muhalefet, adam kaçirarak fidye istemek suçlarindan yakalandigi, hakkinda yasal islem yapilarak 22 ekim 1996'da adli mercilere teslim edilerek tutuklandigi ve halen diyarbakir devlet güvenlik mahkemesinde yapilan yargilanmasinin devam ettigi, b- anilan sahsin, jandarma tarafindan yakalanmadan önceki tarihlerde, hakkari ılinde güvenlik kuvvetlerine yer gösterme, kilavuzluk gibi faaliyetlerde yardimci oldugu, daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulmasi halinde konunun olaganüstü hal bölge valiliginden sorulmasi gerektiginin bildirildigi incelenmistir.(ek:173)

    15- hakkari ıl jandarma komutanliginda, ıstihbarat subay vekili olarak görev yapan jandarma astsubay hüseyin oguz, 18 ekim 1996 tarihinde jandarma genel komutanliginda (hakim albay sadrettin aktas tarafindan alinan) ve 18 subat 1997 tarihinde komisyonu- muzda verdigi ifadelerde; hakkari ilinde istihbarat elemani olarak çalisan bazi korucularin pkk ile isbirligi yaptiklarini ve güvenlik güçleri hakkinda pkk örgütüne bilgi verdiklerini, bunun sonucunda bazi güvenlik güçlerinin pkk tarafindan pusuya düsürüldügünü farkettigini, (örnek olarak; korucubasi zeki karatas'in rosat kod adli pkk militanina telsizle ``eval, mecburen biz de sizden yanayiz'' dedigini ve ayni sahsin terörist gruplarina erzak götürdügünü duydugu,)

    ayrica; hakkari'de devlet yanlisi görünen bazi kisilerin (ki bunlar itirafçi, korucu veya diger sivil kisilerin) bu konumlarini kullanarak çesitli sekillerde menfaat temin ettikleri, bazi kamu görevlilerinin, özellikle bazi polis ve asker kisilerin de onlarla isbirligi içinde menfaat temin ettiklerini, bu arada uyusturucu madde ve silah kaçakçiligina bulastiklari, ayrica masum vatandaslari kaçirarak fidye istedikleri öldürme suçlari islediklerini, yine hakkari'de yetkili bazi silahli kuvvetler mensuplarinin ``silahli kuvvetlerin adi lekelenmesin'' gerekçesi ile anilan suçlara bulasan bazi görevliler hakkindaki suçlamalari örtbas egiliminde olduklarini iddia etmekte, buna örnek olarak da bizzat yasadigi, tanik oldugu ya da duydugu bazi olaylari anlatmaktadir. örnek olarak; a-hakkari jandarma komutanliginda görevlendirildiginde, çalisacagi odada daha önce çalismis j.binbasi ıbrahim ısgüdar'a ait çekmecede biri 14'lü saddam, digeri tanimadigi bir silah buldugunu, buna iliskin j. astsb. atilla aras ve mehmet ismindeki bir erle tutanak tutarak imzaladiklarini, sonra tabancalari albay komutan yardimcisi j.yarb. mesut kuru'ya, daha sonra da ıl j.al.kom. necati kılıçkaya'ya götürdügünü, o'nun emri ile tabancalari kd.bçvs. arif özkan'a teslim ettigini, ancak alay k.'nin binbasi hakkinda hiçbir islem yapmadigini, yalnizca merkez karakol komutanligi tarafindan ``buluntu silah'' olarak tutanak tutularak öylece savciliga intikal ettirildigini, 20 eylül 1997 tarihinde uyusturucu madde kaçakçiligi nedeniyle gözaltina alinan bazi kisileri sorgulamak üzere 10 günlügüne yüksekova ilçesinde görevlendirildigini, ertesi gün anavatan partisi ilçe baskani tahir baskin isimli sahsin, yegeni necip baskin'in kaçirildigini ihbar etmek üzere jandarma sinir komutanligina basvurdugunu ve olayin tanigi olan ılhan baskin'in eskal tarifi üzerine dag komanda tugayinda barinan kahraman bilgiç adindaki itirafçidan süphelendiklerini ve sorgusuna basvurduklarini, bu konuda uzman olmasi nedeniyle sorguda bizzat bulundugunu ve adi geçenin ifadelerini tutanaga geçirdiklerini, b- kahraman bilgiç'in tutanagini kendisinin de imzaladigi bu sorgusunda; b-1) (5. maddede genis sekilde anlatilan olay hakkinda) necip baskin'i korucu timbasi mehmet emin ergen, korucular; abdülkerim özcük, necmeddin hazeyı, osman özpınar, osman ergen, özel harekat polis memurlari fatih özhan, yusuf azmi aydın ve abdülkadir bayram ile birlikte planlayip kaçirdiklarini ve 200.000 mark fidye istediklerini, ayrica fidye ödemeye gelenlerle birlikte pkk ile çatisma süsü vererek öldürmeyi planladiklarini, ancak yakinlarinin jandarmaya sikayeti üzerine adi geçeni biraktiklari, (bu sahislarin önce tahir ismindeki mhp ılçe baskani ile birlikte hayvan kaçirmayi planladiklari, daha sonra bundan vazgeçtikleri), b-2) (k.bılgıç) cebinden çikan ``agustos ayinin 15'inden sonra ara'' notunun ve üzerindeki (05326154381) no'lu cep telefonunun daha önce hakkari'de çalisan ve ankara'ya tayin olan çukurca jan.kom.taburundan j.ord. astb. yüce karademir'e ait oldugunu, kendisi ile çukurca'da tanistigini, adi geçen astsubayin ankaraya giderken, banka araçlarini soymak amaci ile 7 adet lav, 1 bomba atar, 1 rbk, 2 kales, 2 tabanca ve 1 uzi marka tabanca götürdügünü, kendisi ile de irtibat kurmasi için bu notu ve telefonu verdigini, (bu ifade üzerine daha sonra bu astsubayin evinde yapilan aramada bu silahlarin bulundugu ve mahkemeye verildigi, halen van'da tutuklu oldugu) b-3) kemal ölmez isimli sahis adina yüksekovada ikamet eden naci düsünmez'e telefon ettigini, ``pkk'ya yardim ettigini, bu nedenle dostlari olan özel timde hakkinda islem yaptirmamak için 10 bin mark istedigini, bunun 3 bin markini kendisi (k.bılgıç) aldigini, b-4) abdullah canan'in kaybolmasi nedeni ile yakup edıs ve burhan ölmez vasitasi ile önce yakup edis'in evinde, bilahare hakkari sener otelde, mehmet canan ve birkaç kisi ile görüstügünü ve abdullah canan'in akibetini ögrenmek için yakup edıs'ten 5 bin mark aldigini, adam bulunursa 20 bin marka tamamlanacagini, paranin bin markini harcadigini, 4 bin markini koyun almasi için burhan ölmez'e verdigini, (k.bilgiç, diyarbakir dgm'de bu olayi dogrulamakta, ancak burhan ölmez'e 3 bin mark verdigini söylemektedir.) (hüseyin oguz, abdullah canan olayi ile ilgili olarak, tutanakta olmamakla birlikte kahraman bilgiç'in sorgu sirasinda kendisine; ``m.emin yurdakul'un abdullah canan'i tabura aldirdigini, bir hafta sorguladigini, daha sonra beraberinde getirdigi ve üstegmen olarak tanittigi 2 itirafçiya öldürttügünü'' söyledigini, binbasinin adi geçince bu hususun tutanaktan çikartildigini, daha sonra bir gece mehmet canan'i jandarmaya gizlice çagirarak sikayetini aldigini ve k.bılgıç ile yüzlestirdigini, bu sirada da k, bılgıç'in hem sözkonusu parayi aldigini söyledigini, hem de ``binbasi m.emin yurdakul'un abdullah aydın'i yol aramasinda aldirdigini `` söyledigini iddia etmekte, h.oguz, jandarma genel komutanligina verdigi ifade de ayni konuda; 1996 yili ocak ayindaa bir operasyonda 3 çobanin öldürülmesi ile ilgili olarak, m.emin yurdakul'un kahraman bilgiç'e ``oglum, biz abdullah canan'i nasil öldürdük, delil birakmadik, tanik olmasin diye üçüncü çibani da yok etmeniz lazim'' dedigini, bunun üzerine k.bilgiç'in de m-16 silahiyla 3. çobani da öldürdügünü beyan etmektedir. ancak kahraman bilgiç, diyarbakir dgm'de verdigi ifadede, ``yüksekova jandarmada böyle bir ifade vermedigini, zaten bu tarihte m.emin yurdakul'un tayininin çiktigini'' söylemekktedir.) (ancak yapilan arastirmada m.emin yurdakul'un bu tarihte yüksekova'da görevli oldugu, 1996 haziran ayinda ayrildigi anlasilmistir.) (abdullah caanan'in kaçirilmasi ile ilgili olarak bazi yayin organlarinda t.s.k. aleyhine çikan yayinlari incelemek üzere tugay komutanliginca yapilan idari sorusturmada ifade veren binbasi m.emin yurdakul 29.2.1996 tarihli ifadesinde ``tugay komutanligina çekilen mesaj geregi alinan bir ihbari teyit maksadi ile sadece askeri konvoy ve askeri malzeme aranarak herhangi bir malzemeye rastlanmadigindan 9.30 da kislaya dönüldügünü, arama faaliyetinin askeri konvoydaki askeri personelin aranmasina yönelik olup gözetim altina alinanin olmadigini'' belirttigi, tanik olarak ifadesi alinan diger askeri personel de ayni dogrultuda ifade kullanmislarsa da; hakkari yüksekova c.savciliginca konuyla ilgili olarak tanik sifatiyla ifadesi alinan ahmet koca isimli sahista 29.1.1996 tarihli ifadesinde özetle; ``bahise konu olay günü hakkariye giderken keremaga köprüsünü geçince pilank çesmesi civarinda 20- 30 kadar sivil arabinin hangi birlige ait oldugunu bilmedigi askeri personel tarafindan saat 9-10 siralarinda aramaya tabi tutuldugunu, yüksekova'ya döndügünde de abdullah canan'in hakkariye gittigini ve geriye dönmedigini duydugunu, ancak onun aranip aranmadigini bilmedigini'' belirttigi, buradan da aramanin sadece askeri araçlarla sinirli tutulmadigi anlasilmakta, ıddialarin odak noktasini olusturan yüksekova tabur kamutani m.emin yurdakul ise komisyona verdigi ifadede özetle; ıtirafçi kahraman bilgiç'i operasyonlar disinda özel olarak kullanmadigini, buralarda da tugay komutaninin emri dogrultusunda hareket ettigini, belediye baskaninin hanimina silah verme, toz alma ve abdullah canan ile agaçli köyündeki 3 sahsin kaçirilip öldürülmesine yönelik iddialarin tamamen asilsiz ve silahli kuvvetleri yipratmaya yönelik oldugunu belirtmistir.) (ayni olayla ilgili olarak chp genel merkezince görevlendirilen milletvekillerince hazirlanan raporda; kahraman bılgıç'i kastederek, tugayda görevli saçlari amerikan trasli bir kisinin ``abdullah canan bizde, yüksekova tabur komutani bu sahsi infaz etmemiz için bize verdi. biz de hakkkindaki istihbaratlari degerlendirdik. ınfazi engelleyecegiz, a.canan'in infazini önleyebiliriz.'' diyerek mehmet canan'la 20 bin marka pazarlik yaptigi, bunun 12 bin markini aldigi, 8 bin markini da a.canan birakilinca verilmek üzere mutabakata varildigi, ıkinci kez esat canan ve musa anık da yanlarinda oldugu halde bu sahsin mehmet canan'a ayni seyleri söyledigi, yani abdullah canan'in kendilerinde oldugu ve kurtaracagini söyledigi, esat canan'in bu konuyu tugay komutanina ve valiye anlattigi, tugay komutaninin bir kaç gün sonra esat canan'a ``ben o sahisla görüstüm. o sizden para almak için bunu yapmis, sizden de 5 bin mark almis'' dedigi belirtilmektedir.) (ayni olayla ilgili olarak esat canan da komisyonumuza verdigi beyanda; chp raporunda anlatilan olayi, yani kahraman bılgıç'in mehmet canan'la abdullah canan'in taburda olduguna iliskin konusmasini ve para alma olayini aynen terar etmekte ve binbasinin abdullah canan'in arabasini dere yatagina ittigini iddia etmekte ve a.aydın'in cesedinin bayramin 2. günü jadarma tarafindan bulundugunu belirtmektidir.) b-5) tabur komutani mehmet emin yurdakul komutasinda konuklu köyünde yapilan bir operasyonda 13 kilo eroin ve 4 tabanca buldugunu, eroin sahiplerinin yakalandigi halde geceden birakildigini, tabancalarin üçünü tabur komutaninin götürdügünü, bir tabancayi yüksekova belediye baskaninin karisina hediye ettigini,
    altıncı bölüm

    b-6) m.emin yurdakul'un taburunda çalisan ve kendisi ile samimi olan ali ismindeki astsubayin ızmir'de eroin ile yakalandigini, m.emin yurdakul'un ismini vermemesi için bu astsubayin ailesine bir miktar para (480 veya 580 milyon tl) gönderdigini, bu eroinin tahminen çukurca köyünde yakalanan eroin oldugunu,

    b-7) kurmay baskani hamdi poyraz'in kemal ve ısmet ölmez ile bir kuzey ırakliyi ve kendisini çigli köyüne gönderdigini, yolda güvenlik güçleri aramasin diye bir de not yazdigini, kendisinin askeri kogusta yattigini, k.ıraklinin ırak'a geçip, sonra geri döndügünü, ertesi günü kemal ve ısmet'in elinde bir paket oldugu halde hakkariye döndüklerini, bu paketi hamdi poyraz'a teslim ettiklerini, pakette ne oldugunu bilmedigini, ama silah ve uyusturucu olabilecegini, ancak adi geçenlerin paketi jandarmanin görmesini istemediklerini, (k.bilgiç dgm'deki ifadesinde, bu pakette ceviz ve bal olabilecegini ifade etmektedir.)

    b-8) çolak hasan, ısmet ve kemal ölmez'in kurmay baskani araciligi ile beyanname yaptirip ırak'tan koyun getirip sattiklarini,

    b-9) yüksekova belediye baskani a.ıhsan zeydan güvenlik güçleri tarafindan arandiginda m.emin yurdakul'un bunu kendisine haber verdigini, o'nun da yüksekova'dan kaçtigini, uzun süre gelmedigini,

    b-10) belediye baskani ali ıhsan zeydan'in seçimlerden önce gösterdigi adamlarin yakalanip daha sonra m.emin yurdakul tarafindan para karsiliginda serbest birakildigini, bir seferinde m.emin yurdakul'un belediye baskaninin abisine (mustafa zeydan'a) ``seni seçimlerde kazandiracagim, benim 5 milyarimi hazirla'' dedigini, m.emin yurdakul'un operasyonlar sirasinda, bazi köylüleri pkk'li olduklari gerekçesi ile gözaltina aldirdigini, bilahare belediye baskani ali ıhsan zeydan'in araya girmesiyle bu sahislarin 1000 mark karsiligi serbest birakildigini, (adi geçen jandarmada verdigi ve tutanaga geçen ilk ifadesinde, para karsiligi serbest birakma konusuna deginmemis, ancak bir gün taburun bahçesinde tabur komutani, a.ıhsan zeydan, abisi ve kendisi otururken tabur komutaninin a.ıhsan zeydan'a hitaben; ``size seçimleri kazandiracagim. benim bes milyarimi hazirla'' dedigini, kahraman bilgiç, diyarbakir dgm'de verdigi ifadede de; ``1995 yili sonlarinda yapilan genel seçimler öncesi su anda belediye baskani olan ali ıhsan zeydan (dogruyol partisinden) özellikle seçimlerde kendilerine oy verilmesini saglamak amaciyla tabur komutani binbasi mehmet emin yurdakul'dan kendilerine muhalif olan özellikle hadep egilimli seçmenlerin görüslerini degistirmek amaciyla gözaltina alinmalarini istedigini, bu yönde bildigi kadariyla bir köyden 4-5 kisi gözaltina alindigini, bunun üzerine bu vatandaslarin yakinlarinin tabur komutani ile yakin iliski içerisinde oldugunu bildikleri ali ıhsan zeydan'in yanina giderek serbest birakilmalari için talepte bulunduklarini, bunun sonucuda bu kisilerin serbest birakildiklarini, ancak serbest birakilmalarinda herhangi bir sekilde para verilmesi olayi olmadigini, bu hususun dogru olmadigini, yapilan seçimde hadep'in büyük bir çogunluga ulastigini, baraji asabilseydi, hakkari'deki bütün milletvekillerini alacagini, ancak baraji asamadigi için milletvekili çikaramadigini, ali ıhsan zeydan'in amcasi olan mustafa zeydan'in milletvekili seçildigini belirtmistir.)

    b-11) 1996 bahar aylarinda m.emin yurdakul komutasindaki askeri timlerle özel harekatçilarin yüksekovanin bir köyünde yaptiklari bir operasyon sirasinda bir siginakta bol miktarda mark, dolar, ıran dinari (tümen) ve türk lirasi bulundugunu, bu olayla islem yapilmadigini, (kahraman bilgiç, diyarbakir dgm'de verdigi ifadede, bu olayi kismen dogrulamakta, sözüedilen olayin karli köyünde oldugunu, bulunan paranin 200 mark ve isabet olarak parçalanmis az bir miktar ıran tümeni bulundugunu, dolar ve türk parasi olmadigini, bunun tutanaklarinin da tutuldugunu)

    b-12) (kahraman bılgıç'in) kemal ölmez'in istegiyle yüksekova'da vahyettin aslan'dan ``örgüte yardim yapiyormussun'' diye tehditle para istedigini, sahsin kemal ile kendisine 10'ar bin mark gönderecegini bildirdigini, ancak paranin gelmedigini, b-13) yüksekova sinir tabur komutani yarbay kamber oguz'un bir gün kendisine (k.bılgıç'e ) ``sana gerekirse panzer veririm, gidecegin yere gidersin, sözde örgüt adina para toplarsin'' dedigini, o zaman bu olaylara girmedigi için kabul etmedigini, c- hüseyin oguz, kahraman bilgiç'in anlattiklari disinda kendi arastirma ve duyumlarini da söyle siralamaktadir:

    c-1) yüksekova'da market sahibi fakin mengeç'den tehdit edilerek para istendigi, kendisinin c.bassavciligina dilekçe verdigi, dilekçenin emniyete havale edildigi, bundan sonra tehdit edilmedigi, buradan tehditin polislerden geldigi kanaatina vardigi,

    c-2) 1996 yili eylül ayinda tugay civarinda pusuya düsürülerek 2 astsubay 4 erin sehit edilmesi hadisesinde, astsubayin telsizle yardim istemesine ragmen yardim gönderilmedigini, operasyona da 2 gün sonra baslandigini, tugaya 1-2 km mesafedeki otluca köyünden 5 yasinda çocuklar dahil bir çok insanin sözkonusu pusuda teröristlere yardim ettikleri gerekçesi ile tugaya götürüldügünü, bunlardan 5 kisinin eline 5 kalesnikof verilerek tutanak tutuldugu ve bunlarin daha sonhra öldürüldügü, daha sonra bu köyün bosaltildigini ve köyden 2 bin koyunun tugaya götürülerek kesildigini, bu olaylar üzerine daha önce devlet yanlisi olan bu köyden 24 kkisinin kirsala çikarak örgüte katildigini, böylece örgütün gücüne güç katildigini, d- tugayin ve ıl jandarmanin koyun, odun temin etmek gibi bütün ihalelerini; çolak hasan, ısmet ve kemal ölez'lere verildigini bunlardan ısmet ölmez 3 yil önceye kadar otobüs muavinligi yaparken su anda ızmir ödemis'te salça ve konserve fabrikasi sahibi olduklarini, çolak hasan da hademe iken apartman insa ettirdigini, kisaca bu kisiler devletten yana görünerek, esrar, eroin ve silah kaçakçiligi yaptiklarini, bu isin içinde kurmay baskani hamdi poyraz'in da bulundugunu, (kendisinin yüksekova jandarma'da verdigi ilk ifade tutanaginda olmamakla birlikte kahraman bilgiç dgm'de soru üzerine verdigi ifadede bu durumu ölmez'lerle ilgili iddiayi dogrulamakta, hatta, bu kisilerin kasuran asiretinin ileri gelenlerinden olduklarini, hem askerle, hem de polisle yakin dialog içinde olduklarini, bu konumlarini da kullanarak silah ve uyusturucu ticareti yaptiklarini herkesin bildigini, hem askere, hem polise hem de pkk'ya kaçak silah sattigini tahmin ettigini, su anda bu kisilerin çok zengin oldugunu, ızmir'de fabrikalarinin oldugunu ifade etmistir.)

    e- uyusturucu kaçakçiliginda van'in bir merkez oldugunu, her tarafa sevkiyatin buradan yapildigini, van'da bir kadinin uyusturucunun thc (tetro hidro karnobilen), yani kalite kontrolünü yaptigini, yüksekova'nin da uyusturucu imalinde ve türkiyeye girisinde önemli bir merkez oldugunu, geçici köy korucularinin gümrüklerdeki akrabalari vasitasiyle sinirlardan geçis yapildigini, asiri para kazanma hirsi bulunan bazi güvenlik gücü mensuplarinin da uyusturucu naklini kendi arabalari ile sagladigini, çünkü bunlarin arabalarinin aranmadigini, özellikle istihbarat amaciyla suriyeye gidip gelenlerin uyusturucu tasiyiciligi da yaptiklarini, en fazla asker ve polisin bulundugu van ve hakkkari yöresinde uyusturucu kaçakçiliginin da en fazla olmasinin nasil açiklanacagi, bu sebekenin tbmm'de de uzantisinin bulundugunu,

    f- hüseyin oguz, komisyondaki beyaninda; ayrica evinde silah ve askeri malzeme bulunarak tutuklanan yüce karademir'i van'a götürürken arabada kendisi ile konustugunu, bu konusmada yüce karademır'in kendisine;

    f-1) hakkari merkezde petrol istasyonu olan ve kendisinin de samimi oldugu çukurcali çeko ismindeki kisinin silah ticareti yaptigini, çukurca jand. tabur kom. kidemli binbasi cengiz yıldırım'in (halen yarbay olup jandarma gen.kom. sinir kaçakçilik sb. müdürü ) kendisine (yüce karademir'e) 2 sifir kalesnikof, 1 m-16, bir 9 mm. 16'li baretta verdigini, kendisinin de bunlardan 2 kalesnikofu halen nigde jandarma komutani olan albay bayram akdogan'a, bir m-16'yi da hamdi poyraz'a verdigini, (hamdi poyraz'in da bu silahi kahraman bilgiç'e verdigini),

    f-2) kendisinin (yüce karademir'in) ramazan ismindeki astsubaya 75.000.000 tl karsiligi verdigini, hüseyin oguz, j.gn.k. verdigi ve diyarbakir dgm'de tekrar ettigi ifadesinde; kendi arastirmalari sonucunda;

    g- binbasi m.emin yurdakul'un emrinde çalisan (1996 temmuzunda çorlu'ya tayini çikan) yüzbasi fethullah karasu'nun ızmir çobançesmede 5 katli 270 m2 arsa üzerine 6 daire ve 2 dükkani oldugu, ızmir asikkentte kardesleri ile birlikte dükkani oldugu, van'daki uyusturucu kaçakçilarinin kendisine (hakkariden avanta hayat) anlamina gelen 35 hah 65 plakali kirmizi bir toyoto araba hediye ettiklerini, ayrica bu sahsin ve esinin bankalarda 3-4 milyar nakit parasi oldugunu, bütün bu servetini yüksekova'da görev yaptigi sirada gayri mesru yollardan elde ettigini, m.emin yurdakul'un mahiyetinde oldugundan birlikte faaliyette bulunduklarini, bu kisinin gata'ya basvurarak malulen emekli olmak için ugrastigini, ancak henaz bunu basaramadigini,

    h- (jandarma astsubay ömer koç'un ve çukurca jandarma komutanligi taburunda ikmal subayligina atanan astsubayin bildirdigine göre); astsubay yüce karademir'in 1995 yilinda jeneratörlerde kullanilan akaryakiti van'da sattigini,

    i- halen nigde ıl j.k.'nda görevli astsubay kd.üçvs. metin koç tarafindan 10 adet g-3 piyade tüfegi ve 30-40 bin adet kalasnikof mermisinin satildigini, (bu konuyu astsubay ömer koç ve yüce karademir'in bildigi),

    i- ayni kisilerin ve ismini bilmedigi bir yüzbasinin silah kaçakçiligi yapan bir sahisla 750 milyon tl yüzünden anlasmazliga düstügü, bu yüzden bu sahsi öldürerek helikopterden kuzey ırak'a attiklarini, k- üzümlü karakolu baskinindan sonra teslim olan biri suriyeli, digeri mardin'li 2 kizin tugay'a getirildigini, sonra kaybolduklarini, halbuki tugay'in gözaltina yetkisinin bulunmadigini ifade ettigi, hüseyin oguz, kahraman bılgıç'in ifadesi alindiktan sonra albay ersan alkan, yarbay hami çakır'la birlikte j. sinir taburunda ``olaylarin üzerine gidiyoruz'' imajini vermek ve halki devletin yanina çekmek için bir halk toplantisi yaptiklarini, bütün asiret reislerini çagirdiklarini, yüksekova belediye baskani hariç bütün asiret liderlerinin bu toplantiya katildiklarini, bunlara kolonya ve çikolota ikram ettiklerini, halkin sikayetlerini dile getirdigini, h.oguz, k.bilgiç'in ifadelerinin bir suretinin basçavus aydin'a, bir suretinin taktik alay komutani albay ersin alkan'a verildigini, 4 suretinin de saklandigini, hakkari ıl jandarma komutanligina mesaj çekildigini, ıl j.a.komutani necati kılıçkaya'nin tepki göstererek ``ulan silahli kuvvetleri mi hedef aldiniz, ne haliniz varsa görün, ben bu iste yokum'' dedigini, bunun üzerine albay ersan alkan'in konuyu bilen ilgililerle bir odada toplanarak; ``bu isin açiga çikmasinin sonuçta silahli kuvvetlerin prestijini sarsacagini, yara alabilecegini'' söyliyerek, ne yapilmasi gerektigini sordugunu, bu arada abdullah canan'in pkk yanlisi olmasi nedeniyle öldürüldügü görüsünün ileri sürülerek ``pkk'lilari mi koruyacagiz, devleti mi koruyacagiz'' seklinde bir sorunun ortaya atildigi, toplantiya katilan yarbay hami çakir'in ``bu isten devlet zarar görecekse burada olayin kesilmesi'' yönünde görüs bildirdigini, daha sonra da ``devleti düsünmeniz gerekir, böyle is olmaz, bu saatten sonra ben de yokum'' diyerek odadan çiktigini, kendisinin de ``m.emin yurdakul'un devlet yararina faaliyet gösterdigi süpheli, kendisi adam kaçirip para istiyormus'' dedigini, bundan sonra albay ersan'in kendisini aradigini ve kahraman'in yeniden ifadesinin alinmasini istedigini, kendilerinin de kahraman bilgiç'in yeniden ifadesini alarak olayi necip baskin olayi ile sinirlayarak adliyeye sevkettiklerini, 24 eylül 1996 günü hakkari il jandarma ısth.sb.müdürü binbasi abdullah kaya'nin yüksekova'ya sorgu için geldigini ve yüce karademir ile ilgili kahraman bilgiç'in genis sekilde ifadesini tesbit ettigini, kendisinin yazdigini, bu olaylar medyada çiktiktan sonra çok acele ıl'e çagrildigini, hakkari ıl j.k.ıst.sb.md. abdullah kaya tarafindan bir suçlu gibi odasinin arandigini, bundan sonra kendisini gözaltinda gibi hissettigini ve esini aradigini, esinin de milletvekili mahmut ısik'i aradigini m.ısik'in da esinden telefon alarak kendisini aradigini, hüseyin oguz'un mahmut ısik ile itibati sonucu jandarma genel komutanligina çagrildigi ve 18.10.1996 tarihinde ifadesinin alindigi, bu ifaadenin 16.21.1996 tarihinde diyarbakir dgm'ne gönderildigi, bunun üzerine diyarbakir dgm'nin 30.11.1996 tarihinde hüseyin oguz'un tanik sifatiyla ifadesinin alindigi, adi geçen bu ifadesinde de, genel komutanliktaki ifadelerini aynen tekrar ettigi, (ek: daha sonra dgm'nin 5.12.1996 günü kahraman bilgiç'in ifadesini aldigi, k.bilgiç'in bu ifadesinde, 22-24 eylül 1996 tarihinde yüksekova jandarma bl. komutanliginda verdigi ifadelerini çogunlukla kabul ettigini, yüksekova savciliginda verdigi ifadesini polis memuru fatih özhan'in psikolojik baskisi ve tehdidi ile verdigi ve yalan beyanda bulundugunu ifade ettigi, daha önce teferruatiyla anlatildigi gibi kahraman bilgiç'in ifadesinin alinmasindan sonra, necip baskin olayinin ılçe jandarma komutanligi tarafindan yargiya intikal ettirildigi, yüksekova c.savciliginin 15.10.1996 gün ve 1996/117 sayili görevsizlik karari üzerine, davanin diyarbakir dgm'ne intihal ettigi, dgm'nce necip baskin'in kaçirilma olayina karisan itirafçi kahraman bilgiç, korucular abdülkerim özcük, osman özpinar, necmeddin hazeyi, mehmet emin ergen, osman ergen ve polis memurlari fatih özhan, yusuf azmi aydin ve abdülkadir bayram'in tutuklandigi ve haklarinda diyarbakir dgm bassavciliginin 4.3.1997 tarih ve 1997/298 sayili iddianamesi ile dava açildigi, daha sonra hüseyin oguz'un ifadeleri dogrultusunda yüksekova çetesi olarak: kurmay albay hamdi poyraz, piyade binbasi mehmet emin yurdakul, piyaade yüzbasi nihat yıgıter, piyade yüzbasi bülent yetüt, levz.asb.üst.çvs. ali kurtoglu, yüksekova belediye baskani ali ıhsan zeydan, yüksekova et ve balik kurumu müdürü mustafa koca, korucu ısmet ölmez, korucu kemal ölmez, korucu cemal ölmez, korucu hasan öztunç, polis memuru enver çırak, soför oguz baygünes, ıtirafçi kahraman bılgıç isimli kisilerin tutuklandiklari, bunlardan 4.3.1997 günü tutuklanan kurmay alb. hamdi poyraz'in 27.3.1997 günü serbest birakildigi incelenmistir.(ek:225)

    16- chp genel merkezince görevlendirilen milletvekilleri ercan karakas, mahmut ısık ve mustafa yıldız'in van ve hakkari illerinde 7-9.3.1996 tarihleri arasinda yaptiklari gezi sonucunda hazirladiklari raporda komisyonumuzu ilgilendiren konularda özetle; yüksekova'da vatandaslarin kaymakam, jandarma, polis ve diger devlet kurumlari ile büyük sikintisinin olmadigi, bütün sikayetin orada bulunan komando taburuna, özellikle de komutani m.emin yurdakul'a yönelik oldugu, tüm faili mechul cinayetlerin bu sahistan kaynaklandigi, hatta bilgisi ve emri dahilinde yapildiginin israrla iddia edildigi, ayni raporun bir baska maddesinde; vali, belediye baskani ve tugay komutaninin halka güven verdigi, ama tugay komutaninin alt kkademesinde daha sert bir tutum gözlendigi, van-hakkari karayolu üzerindeki yol aramalarinin halkta bikkinlik meydana getirdigi, bu aramalarda uygun olmayan davranislarin sergilendigi, istihbaratin artirilarak yalnizca süpheli araçlarin halki potansiyel suçlu görmeyen görevlilerin kontrolünde aranmasi,ayrica köy korucularindan bir hayli sikayet alindigi, yüksekova gibi sorunlu yerlerde ileri teknik altyapiya sahip narkotik subeleri kurulmasi gerektiginin belirtildigi incelenmistir. (ek:49)

    17- hakkari eski milletvekili esat canan da konumuzla ilgili olarak 05.12.1997 tarihinde komisyonumuza verdigi beyaninda; abdullah canan, mahir ve eyüp karabag, haci teknık, miktar özeken, semsettin yurtseven, münir sarıtas, mehmet yasar ve nezir tekçı'nin mehmet emin yurtsever'in ekibi tarafindan öldürüldügünü iddia ettigi incelenmistir. (ek:180)

    18- van-tur otobüs ısletmesinin sahibi senar er'in komisyonumuza verdigi 13.01.1997 tarihli beyaninda 1994 yilindan buyana fidye isteme olaylarinin yogunlastigini, yüksekova'da herkesten para toplandigini, kendisinden de sabika kaydi için 5 bin mark istenildigini, en çok para alma isini korucularin yaptigi, yüksekova'da insanlarin kendilerini güvenlik içinde hissetmediklerini, her an evden alinip götürülme korkusu içinde olduklarini, insanlarin bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarini, kendisinin fidye vermedigini, buna mukabil babasinin kaçirildigini, otobüslerinin yakilip kursunlandigini, yesıl, ahmet demır, mahmut yıldırım adlariyla dolasan sahsin askerlerin içinde oldugunu, jıtem'ci olarak bilindigini, fakat bu sahsin sivil oldugunu, ancak yaninda birkaç kisi ve elinde telsizle dolastigini, devamli askerlerle birlikte oldugunu, bu sahsi herkesin sesinden tanidigini, yesil'in kendisi ile de birkaç kez konustugunu ve bir defasinda kendisini ölümle tehdit ettigini, bugüne kadar yüksekova'da çok fidye alindigini, örnegin selim ısık adli uyusturucu kaçakçisindan 750 bin mark fidye alindigini, kendi babasinin basina gelenlerden sonra fidye istendiginde herkesin gizlice gidip verdiklerini beyan ettigi incelenmistir.(ek:206)

    vııı. bılgısıne basvurulanlar

    1-korkut eken 27.12.1996 tarihli ifadesinde; kendisinin 1965 yilindan itibaren ordu mensubu olarak görev yaptigini, 1974 yilinda kibris baris harekatina katildigini, 1978 yilinda silahli kuvvetler özel birliklerin tim komutanligina atandigini, çesitli kurslar gördügünü, özellikle komando harekatina yönelik, rehineli harekata yönelik kurs gördügünü, 1982 yilinda polis özel timlerinin kurulmasinda görev aldigini, 1985-1986 yillarinda içgüvenlik polis özel timinin egitiminde, kurulusundan techizinde ve teskilinde çalistigini, 1987 yilinda yarbay rütbesinde iken ordudan ayrilarak milli ıstihbarat teskilatinda daire baskani mehmet eymür'ün yardimcisi olarak göreve basladigini, 1988 yilinda mıt raporu olaylarinin meydana geldigini, çalistiklari dairenin bu raporu hazirlamis olmasi sebebiyle müstesar yardimcisi hivam abbas, daire baskani mehmet eymür ve kendisinin emekliye sevk edildiklerini, daha sonra mehmet eymür'le birlikte 2 yil disarida çalistiklarini, mehmet eymür'ün dayisinin yardimiyla kurulan bir fabrikasinda birlikte çalistiklarini, kendisinin parasi olmadigindan sadece % 8 hissesi bulundugunu, daha sonra bu hisselerin eymür tarafindan kendisinden istendigini ve onun da bunlari iade ettigini bu ve bazi sahsi nedenlerle buz fabrikasindan münakasa ederek ayrildigini ve sonra da eymür ile görüsmedigini, 1980 yilinda botas'a girdigini, bir sene müfettislik ondan sonra da koordinatörlük görevi yaptigini, eylül 1983 ayinda emniyet genel müdürü mehmet agar'in kendisini çagirarak emniyet mensuplarinin yetistirilmeleri konusunda çalismasini istedigini, sevinerek bu görevi kabul ettigini ve hemen egitime basladigini, kadrosunun botasta kaldigini, 15.4.1996 tarihinde de emniyet genel müdürlügündeki görevden ayrildigini, belirterek, kendisini tanitmasinin ardindan; tarik ümit'in öldürülmesi olayinda; tarik ümit'i 1987 yilinda milli ıstihbarat teskilatinda çalisirken mehmet eymür vasitasiyla tanidigini, özellikle kaçakçilik ve narkotik konularinda çok haber getiren bir eleman oldugunu, ancakt kendisinin dogrudan bir görev irtibati bulunmadigini emniyet genel müdürlügünde iken tarik ümit'in kendisini arayarak, önemli bir kaçakçilik olayi olacagini bunun mutlaka önlenmesi gerektigini, bunun üzerine onu genel müdür mehmet agar ile tanistirdigini, genel müdürün kaçakçilik ıstihbarat daire baskani tuncay yilmaz'a konuyla ilgilenmesi için talimat verdigini, sonradan çok büyük miktarda asit anhidriti bu ihbarla yakalatmis oldugunu ögrendigini, mehmet eymür'ün bilahare mıt'te yeniden görev aldigini, tarik ümit'le birlikte çalismaya basladigini duydugunu, tarik ümit'in kaçirilmasi ve öldürülmesi olayi ile hiçbir ilgisinin bulunmadigini, mehmet eymür'ün tarik ümit'in kizinin babasini kendisinin öldürttügünü söyledigini, bu sebeple kizin kendisiyle konustugunu ve mehmet eymür'ün yazilarinda ahmet akpak isimli gazetecide varken babami korkut eken öldürttü dedigini, kiza kendisinin konu ile bir ilgisi olmadigini söyledigini bilahare bir ıstanbul seyahatinde aracinin takip edildigini fark ederek polisi aradigini, arkasindaki araçtan telefonla kendisinin arandigini ve tarik ümit'in kizinin kendisini takip ettiklerini ve görüsmek istediklerini söyleyince, aracini durdurup kiz ile görüstügünü ve ona babasini 1,5 yildir görmedigini ve kesinlikle olayla bir ilgisinin ve bilgisinin bulunmadigini söyledigini, milli ıstihbarattan ayrilip emniyet nezdinde çalismanin mehmet eymür'ü kizdirmis olabilecegini, devletin istihbarat birimleri arasinda çok koordineli bir çalisma yapilmasi gerektigine inandigini, bu birimler arasinda sahsi kin, nefretten dogan çekismeler sen- ben davasi, sen basarilisin, ben basariliyim kavgasi oldugu müddetçe bugün susurluk olayi çikti ise yarin, alti ay sonra baska bir olayin çikabilecegini, bu tür mücadelede 200 bin kisi oldugunu, bunlar içinde yanlis yola girmis olabilecek görevliler ya da kisiler bulunabilecegini, bunun polis, asker ya da korucu olabilecegini, ancak bunun çözümünün basina sizdirilarak yapilmamasi gerektigini, devletin resmi birimleri arasinda bu tür sorunlarin koordinasyon ile çözülebilecegini, yanlis yapanlar hakkinda da yasal islem yapilarak konunun aydinliga kavusturulabilecegini, resmi polis ve askerin disinda kimseyi egitmedigini, sivil hiçbir sahsi egitmedigini, gerek polis egitiminde, gerekse özel tim egitiminde hem psikolojik, hem de manevi egitim yaptirildigini, bu insanlarin hata yapma ihtimallerinin az oldugunu, özel yetismis birimlerin ifade almayi dahi bilmediklerini, bunlarin sadece kirsal kesimde mücadele etmek için yetistirilmis olduklarini, ancak görev sirasinda müsterek faaliyette asker ve polis timlerinde, emir komutasinin asker'de oldugunu, polis özel timinin basinda emniyet müdürü rütbesindeki personel bulunmasina karsilik askeri timin basinda astsubay veya tegmen oldugunu, ovadaki askeri birlik komutasinin istemi olmadikça özel timlerin arazide göreve çikamadigini, halkin özel timlerden rahatsiz olmalari ile ilgili konunun tamamen belli mikraklarin abartmasi oldugunu, pkk'nin en çok korktugu iki unsurun polis ve askere ait özel timler oldugunu, bunlari yipratmak için gaspçi, haraççi, köy yakiyor, köylüleri eziyor diye görev yapmalarini önlemek istediklerini, mücadelenin kazanilmasi için halkin destegine ihtiyaç oldugunu, o olmadan mücadele yapmanin mümkün olmadigini, halkla diyalog içinde örf, adet ve törelerine hürmet ederek iliskide bulunulmasi gerektigini, zaman zaman ferdi yanlisliklar olabilecegini, sedat bucak'in babasini tanidigini, bucak asiretinin pkk'ya karsi mücadelesinde, zamaninin çogunu siverek'de harcadigini, sedat bucak'in adamlari olmadan disari çikamayanlarin simdi agir suçlamalarla karsilarina çiktiklarini, ister asker, ister polis gece yol aramalari dahil sedat bucak'tan yardim isteyip adam aldiklarini, güneydogudaki asiret reislerinden ileri gelenlerin büyük bir bölümünü tanidigini, hepsiyle irtibati bulundugunu, sedat bucak'in esrar, eroin islerine karistigina kesinlikle inanmadigini, adamlarindan bazilarinin yapmis olabilecegini, ancak sedat bucak'in onlara da cezalarini verecegini, sedat bucak'a bu kadar yüklenmenin yanlis olacagini, gururlu bir insan oldugunu, gerçekte topraklarinin sulu ziraate geçmis olmasi nedeniyle çok zengin oldugunu, adamlarinin gönüllü köy koruculari oldugunu, devletten para ve korucu maasi almadiklarini, sedat bucak'in birakin taraf degistirmesini urfa, viransehir bölgesinde tarafsizim demesinin bile pkk için yeterli olabilecegini, sedat bucak'in kardesinin abdullah öcalan'in yaninda oldugu hususunun dogru oldugunu, adinin serhat oldugunu ancak sedat bucak'in düsmani oldugunu ve onunla görüsmediklerini, abdullah çatli'yi tanidigini, mehmet eymür'le birlikte, emekli olduktan sonra tanidigini, mehmet özbay ismini de bildigini, ancak ``ekli'' adini bilmedigini, abdullah çatli'nin devlet için istihbarati çalismalar yaptigini, yurtdisina yönelik olarak özellikle almanya'daki pkk faaliyetlerine yönelik olarak istihbari bilgiler verdigini, 15-16 senedir 80 öncesinden itibaren devlete çalistigini bildigini, kendisinin onu 1987-1988 yillarinda tanidigini, alaaddin çakici ve dündar kiliç'i herkes gibi tanidigini, abdulah çatli ile dündar kiliç arasinda ve alaaddin çakici arasindaki iliskiyi bilmedigini belirtmistir. (ek:174) 2-kemal yazıcıoglu ıstanbul emniyet eski müdürü 27.12.1996 tarihli ifadesinde; ömer lütfi topal cinayetinin islenmesini takiben olayi çözmek üzere çalismalara basladiklarini, bu cinayet konusunda asayis subesinin ihbar aldigini bu ihbarda üç özel harekat mensubu ile iki sivil sahsin bu eylemi yaptiklarinin belirtildigini, bunlarin hepsi ayni gün emniyet müdürlügüne alindigini, yapilan incelemede ve olay yerinde kalan silah üzerindeki sarjörde bulunan band üzerinde kalan parmak izi ile bu sahislarin parmak izinin karsilastirildigini, ve herhangi bir bulguya rastlanmadigini, bu konuda yardimcisi bilgi ünal'in olayi takip ettigini, ertesi gün sedat bucak'in kendisini aradigini, özel harekatçilarin neden alindigini sordugunu, o anda konuyu kendisi de bilmediginden inceleyecegini söyledigi, ikinci kez aradiginda da tahkikatla ilgili alindiklarini söyledigini, daha sonra da birkaç kez aranmis oldugunu ancak bir daha görüsme firsati bulamadigini, daha ertesi gün emniyet genel müdür yardimcisi halil tug'un kendisine geldigini, bakan tarafindan gönderildigini, alinan sahislarin neden ve niçin alindigini sordugunu, kendisinin de alinan bir ihbarin degerlendirilmesi sonunda alindiklarini, ancak bir bulguya rastlanmadigini, ögleden sonra bakanin ıstanbul'a geldigini ve vali ile birlikte onu karsiladiklarini, vali ayrildiktan sonra bakanin kendisinden olayi sordugunu, ona da olayi anlatarak herhangi bir bulguya rastlamadiklarini ilettiklerini, onun da peki o zaman emniyet genel müdürlügü de bir incelesin, bir mahzur var mi? diye sordugunu, kendisinin de bir mahzur bulunmadigini zira suç teskil edecek herhangi bir bulguya rastlanmadigini belirttigini, bakanin da gönderin o zaman dedigini kendisinin de talimat verilmesini istedigini, bakanin peki ben hallederim seni ararlar dedigini bunun üzerine yardimcisinin talimat verdigini ve bakan talimati bunlari genel müdürlükten gelip alacaklar dedigini, aksam saatlerinde ıbrahim sahin'in kendisini arayarak konustuklarini, ona bilgi ile irtibat kurarsa onlari alabilecegini söyledigini, basinin yanlis degerlendirmeler yapmasi nedeniyle, görmemeleri için bunlari turkinelerde teslim alip götürdüklerini ögrendigini, bilahare susurluk olayinin patlak verdigini, ondan sonra cumhurbaskani, basbakan ve bakanla görüsmeleri oldugunu, onlara, bu sahislar hakkindaki düsünce ve karinelerinin tam alindigini, biraz süre verilmesi halinde bu sahislarin suçlarini inkar edemeyecek hale geleceklerini, hatta yan delillerin tespitiyle birlikte itiraf bile edebileceklerini belirttigini, cumhurbaskaninin kendisine kaset, belge, video bandi olup olmadigini sordugunu, kesinlikle böyle bir seyin olmadigini belirttigini, ıkrar havi bir belge bulunmadigini, sadece kendisinde bir takim karineler oldugunu, bunlari anlatmasinin mümkün olmadigini, bunun açiklanmasinin sisteme zarar verebilecegini, bunu ancak konuyu bilenler huzurunda rahatlikla açiklayabilecegini, basinda mesut yilmaz'a belge, kaset verdiginin söylendigini, ancak hiç kimseye belge, bilgi, kaset veya herhangi bir sey vermesinin mesleki hiyerarsisi disinda mümkün olmadigini, abdullah çatli'yi tanidiginin gündeme getirildigini, mehmet özbay adina atilan bir tebrik kartinin kendisine geldiginin dogru oldugunu abdullah çatli'nin sahte ismi mehmet özbay olarak kendi bilgisayar kaydinda isim ve adresinin yeraldigini, ancak kisi olarak kendisine kart geldigini ve ondaki adres oldugunu, 7-8 bin adet kart attigini, bunlarin hiçbirisine bakmasinin mümkün olmadigini, hatta bu olayin olmamasi halinde yilbasinda da ölmüs kisiye kart gitmis olacagini, olay mahallinde iki adet kalanskof, baska bir alanda terk edilmis araç bulundugunu, onun içinde de eldivenler, mermiler oldugunu, bunun profesyonel bir is niteliginde yapildigini, olay mahallindeki silahlar üzerindeki parmak izinin karsilastirma yönünden zor bir yapi olusturdugunu çünkü emniyet teskilatinda 10 milyon parmak izi bulundugunu, parmak izinin yaninda diger parmak izleri ya da daha genis bir sathin olmasi halinde o zaman kategorilestirilebilinecegini o zaman bile karsilastirma sayisinin 3 bin olacagini, bu nedenle bu tür parmak izlerinde sag el isaret parmaginin tek bogumundaki iz için yönetmelik geregi olay oldugu yerde muhafaza edildigini, süphelilerle karsilastirildigini, parmak izinin bulunmasindan iki gün sonra basinda çikan 1992 yilinda abdullah çatli'nin sahte pasaport ile ve sahin ekli adi ile disariya çikarken yakalanmasi haberi üzerine, parmak izinin de olabileceginden bahisle inceleme sonucu sahin ekli'nin 10 parmak izinin alindigi çikiyor, karsilastirma sonunda sarjör üzerindeki yarim bogum parmak izi ile bu izler birbirinin ayni çikiyor, bunun üzerine sahin ekli ile abdullah çatli'nin ayni kisi oldugunun ispati yönünden, ölüden alinan parmak izi ile mukayese edildiginde izler birbirini tutuyor, ancak abdullah çatli'nin silahi bizzat kullanan mi? yoksa silahi hazirlayan mi? oldugu noktasinin belli olmadigini, silahi hazirladiginin kesin oldugunu, ancak tetigi çekip çekmediginin belli olmadigini, cumhurbaskani, basbakan ile görüsüp karayolu ile ıstanbul'a dönerken gece saat 23.00 siralarinda ıçisleri bakaninin kendisini aradigini, ertesi sabah için ankara'ya çagrildigini, sabah bakana ugradiginda kendisinde kaset, bilgi ve belge olup olmadigini sordugunu, kendisinin de böyle bir sey olmadigini söyledigini, mesut bey ile irtibatini sordugunu, irtibati olmadigini söyledigini, daha sonra ıstanbul'un genel sorunlarini görüstüklerini, 5-6 saat sonra da görevden uzaklastirildigini televizyondan ögrendigini, bir veya iki gün sonra ıstanbul moral egitim merkezindeki bakana ait konutta 20.00 civarinda görüstüklerini, yaptiklarini tasarruf için birsey söylyemeyecegini, ancak kendisini eskiya ile bir tuttuklarini buna üzüldügünü söyledigini bakanin bunlari basinin bu hale getirdigini belirttigini, ömer topal olayinin çözülebilecegini, diger olaylarla ilintisi yönünden ise özel bir ekip tarafindan yürütülmesi gereken hassas bir konu oldugunu, mıt'ten destek almalarinin uygun olacagini belirttigini, ıfade tutanagi bulunmamakla birlikte, genel müdürlük yetkililerine teslim edilirken, teslim tutanagi ile islem yapildigini, ömer lütfü topal olayinda sorusturmanin çok yönlü yapildigini antalya yada kusadasinda kendi adamlariyla, baska adamlar arasinda çalisma oldugunu, adamlardan bazilarinin birbirlerini öldürdügünü bunlarin da degerlendirildigini, uyusturucu kavgasimi? yoksa kumarhane kavgasimi oldugunun arastirildigini, birçok söylenti oldugu bunlarin hepsinin ispata muhtaç olduklarini, öldürme ile ilgili olay konusunda belirgin bir kanaati bulunmadigini, ıstihbaratin çok çesitli kanallardan geldigini istihbaratin hem istihbarat birimlerince verilen istihbarat, hem de telefonla gelen bilgiler oldugunu, bazen gazeteden alinan bir haber, bir haberin degerlendirilmesi olayi oldugunu, bunlarin tümünün istihbarat oldugunu, arnavut saminin ömer lütfü topal'in ortagi oldugunu, belirli yüzdelerle ortak olduklarini bu ortakligin sadece emperyal oteli ve gazinosu için olmayip, antalyaya uzanan bir zincir halinde bulundugunu, sedat bucak'in çok önceden istek yapmis olmasina ragmen o olaydan sonra suçlanan kisilerin koruma olarak verilmesinde, onlarin magdur duruma düstükleri düsüncesiyle bir korunma olup olmadigi hususuna bir yorum getirmesinin mümkün olmadigini, söylemezler çetesiyle ilgili olarak, ıstanbul'da göreve basladigindan bir ay sonra söylemez kardeslerin eminönü belediye baskaninin amcasini ve kardesini vurup, öldürdüklerini, dolayisiyla bu olayin üzerine giderek cinayeti isleyen çeteyi bulup çikarttiklarini, söylemez olayinin ıstanbul da oldugunu ve suçlularin adana'da yakalandigini, özel tim mensuplarinin ıl emniyet müdürü emrinde oldugunu, özlük haklari yönünden emniyet genel müdürlügü daire baskanligina bagli olduklarini, bu birimin ülke çikarlari açisindan çalisan piril piril bir kurulus oldugunu, bu ugurda pekçok sehit verdigini özel harekata kimsenin birsey söylemeye hakki olmadigini özel harekat içinde, polisin içinde yanlis davranislar içerisinde bulunanlarin olabilecegini, önemli olan hususun bu tür yanlislik yapanlarin ayiklamak gerektigini, çatli'nin emniyet genel müdürlügü ya da onun ilgili birimleri adina çalistigindan bilgisi olmadigini, üzerlerindeki belgeler, tasidigi isimler dolayisiyla emniyetle ilgili olmalarina iliskin konuda, bu tür iliskilerin mevcut olmasini tasvip etmedigini, hüseyin kocadag'i tanidigini, özel harekat menseli oldugunu, atak ve gözüpek birisi oldugunu onunla birlikte çalismadigi için mesleki yapisi hakkinda fazla bir bilgisi olmadigini, bu isin nereye gidecegi konusunda endiseleri oldugunu, medyada çikanlarin ne derecede dogru oldugunu onlarin incelenmesi gerektigini, pesinen herhangibir seyin söylenmesinin mümkün olmadigini, basbakan ve basbakan yardimcisinin nereye uzanirsa gitsin dediklerini, gitmesininde gerektigini, ancak bunu yaparken devleti zarara ugratmamak gerektigini, müesseseleri yipratmamak gerektigini, bunlara çok dikkat edilmesini belirtmistir.(ek:175)

    3- meral çatlı 22.1.1997 tarihli ifadesinde; 1980 ihtilalinden yaklasik 20 gün sonra esinin arkadaslariyla birlikte yurtdisina çiktigini, esine devlet tarafindan (pasaport v.b. konularda) yardimci olundugunu, esinin ankara'da bulundugu zamanlarda ülkü ocaklari ikinci baskanligini yaptigini, bu görevi yaptigi siralarda 7 tıp'linin öldürülme olayinin esinin üzerine atildigini, bu konuyu esine sordugunda bu olayi kabul etmedigini, 1978'de ıstanbul'a tasindiklarini, 1980'e kadar 7 tıp'li olayindan dolayi esinin kaçak yasadigini, 1982 yilinda kizlariyla birlikte kendisinin de yurtdisina çiktigini, kendisine pasaportlari kimin verdigini bilmedigini, ıstanbul hava limaninda kendisini uçaga bindiren kisiyi ilk defa gördügünü, esiyle ısviçre'de bulustuklarini, daha sonra fransa'ya yerlestiklerini ve oradaki türk ailelerinin yardimlariyla geçindiklerini, esinin türkiye'den görüstügü kimselerden aldigi telefon neticesinde paris'te kiraladiklari evde 27 gün kaldiktan sonra, esinin evden ayrildigini ve 6 yil geri dönmedigini - cezaevine düstügünü - 1984'te kendisinin ve çocuklarin türkiye'ye 1 haftaligina tatile geldiklerini, mete isimli birinin kendilerine yardimci oldugunu, yurtdisinda esinin yaninda oldugu zamanlarda, esine türkiye'den asala'ya karsi görev verildigini ve yurtdisinda 28 olayda esinin rolü oldugunu, türkiye'ye 1984'te gelislerinden birbuçuk ay sonra esinin tabiriyle komplo yapildigini, yabanci uyruklu bir zencinin evine pasaport almaya gittikleri sirada esinin eroin bahanesiyle gözaltina alindigini, esi yakalandiginda üzerinde hasan kurtoglu adina düzenlenmis pasaport bulundugunu, esi ve fransiz polisi eve geldiginde esinin dolaptaki dosyayi saklamasini istedigini, sonradan esine sordugunda bu dosyada esinin asala yapacagi olayin semasi oldugunu, ısviçre'de ikamet eden beyaz saçli bir kisi ile ilgili oldugunu ögrendigini, mete agabey dedikleri kisinin fransa'da kalmalari gerektigini söylemeleri üzerine fransa'da kaldiklarini, esinin fransa'da iken oral çelik'le beraber olduklarini, esinin fransa'daki cezaevinden kurtulusunda kendilerine yardim edildigini, 1990 nisan ayinda esinin ıstanbul'a giris yaptigini, hangi pasaportla girdigini bilmedigini, esinin ataköy'de ticaretle ugrastigi siralarda abdullah çatli hakkinda ihbar oldugundan ihbar geregi basildigini, fakat basanlarca önceden esine haber verildigini ve böylece esinin bu baskindan kurtuldugunu, yurtdisindan geldikten sonra mete agabey dedikleri kisinin ev temin ettigini ve daha sonrasinda kendilerine yardimci olan kisilerin çekildiklerini, susurluk olayindaki gidisinde esinin ankara'ya gittigini bildigini, esinin muhsin yazicioglu ile görüstügünü bildigini, mesut yilmaz'in esine tesekkürde bulundugunu, esine türkiye'de görev verilmedigini, ama emniyetle ilgili kisilerle görüstügünü tahmin ettigini, korkut eken'le görüstüklerini bildiklerini, esinin 6-7 isimle pasaport kullandigini, bunlarin içinde hasan kurtoglu, mehmet özbay ve altan güler adina olanlari hatirladigini, papa suikastiyle esinin alakasi olmadigini, mehmet ali agca'nin cezaevinden kaçirilisinda esinin sadece pasaport verdigini bildigini, esinin ali yasak'la görüstügünü bildigini, esinin evde oldugu bir cumartesi günü arabasinin altinda bomba görüldügünü, ``abdullah çatli orada mi'' seklinde telefonlarin geldigini, esinin arabasinin içine eroin birakip kendisini de tarayacaklari seklinde duyumlar aldigini kendisine söyledigini, aydinlik gazetesinde çikan haberlerin esini tedirgin ettigini, esinin baretta marka bir silahi oldugunu, esinin sedat bucak'la 2 yili askin bir zamandir tanistigini, haluk kirci'nin esinin arkadasi oldugunu, kendisinin esinin ve haluk kirci'nin sultan tekstil'de ortak olduklarini, esinin yasar öz'ü tanimadigini, sami hostan'i tanidiklarini, devlet için görev verenin de, komployu hazirlayanin da ayni oldugunu esinin söyledigini, esinin asala olayina girmeden önce haluk kirci'nin cezaevinden birakilmasini istedigini, ayrica ne oldugunu bilmedigi bir konuda türkes hakkinda bir istekte bulundugunu, yurtdisinda yapilan 28 eylem hakkinda kenan evren'in bilgisinin olmasi gerektigini, türkiye'ye döndükten sonra esinin 5-6 defa yurtdisina çikmis olabilecegini tahmin ettigini, - 1980 ihtilali oldugunda siki bir denetim vardi. pasaport almak, düzenlemek kolay bir sey degildi. demekki esime yardimci olundu. 20 gün sonra esine pasaport getirdiklerini, kimin getirdigini bilmedigini, - 1982 yilinda çocuklari ile beraber kendisinin de çiktigini, - 1982 pasaport müracaati yaptiginda nevsehir'den kendisine pasaport vermediklerini, kendisinin de sahte pasaport ile çiktigini, kimin düzenledigini, kimin getirdigini bilmedigini, ancak ıstanbul havaalaninda uçaga bindirdiklerini ve viyana'ya gittigini, kim oldugunu tanimadigini, yalova'da annesinin yaninda iken, kendisini yalova'dan aldiklarini ve dogrudan havaalanina gittiklerini gelenlerin resmi görevli olmadiklarini, viyana'dan araçla almanya'ya, almanya'dan ısviçre'ye, orada esi ile bulusup trenle fransa'ya geçip paris'in kasabasi potie'de kaldiklari, 1984 yilinda türkiye'ye ailecek geldiklerini, 1 hafta kaldiklarini resmi görevli bir kisinin kendilerini karsiladigini, adinin mete oldugunu, soyadini bilmediklerini, sadece mete agabey dendigini. bu kisinin konusma ve hareketleri askerdi. ``asker seyi vardi''. esiyle beraber geldiklerinde türkiye'den bir görev verildigini duydugunu, bu görevin de konsolosluklara yapilan haksizliga tepki, yani asala olayinda esine verilen bir görev oldugunu, 28 olayda da esinin basarili oldugunu, türkiye'den dönüslerinden 1,5 ay sonra esinin bir zencinin evine pasaport almaya gittigini, saat 9.30'da telefon kulübesinde olmalarinin istendigi, evlerinin altindaki telefon kulübesine indiklerinde esinin telefonla görüstügü, ıstanbul'dan birisinin, ertesi gün verilen adrese gidilmesini istediklerini, bu konulari görüstükleri kisinin mete agabeyleri oldugunu, türk pasaportu oldugunu, altan ve serap güler adlarina düzenlendigini, esinin bir arkadasiyla birlikte sabah verilen adrese gittiginde, içeri girdigi anda fransa polisinin de içeri girip onu yakaladiklarini, üzerinde hasan kurdoglu adina pasaport oldugunu, 3 gün sonra eve polislerin esliginde geldigini, polislerin eve girisinde dolaptaki dosyayi esi tarafindan kaldirmasini istedigini ve dolapta 2 ci bir kazagin altina koydugunu ve dosyayi bulamadiklarini, kocasinin fotograf makinasini, silahini, kendisinin ve çocuklarinin pasaportunu aldiklarini, kendi pasaportlarinin meral kurdoglu adina oldugunu, o dosyada esinin yapacagi bir olaya ait sema varmis, beyaz saçli ve ısviçre'de ikamet eden bir kisinin resmi bulundugunu, esinin kendisine fransa'yi hemen terk etmesini söyledigini, onun da ıstanbul'dan telefonla görüsme yapmasi için birinin kendisine geldigini, yine telefon kulübesine indiginde mete agabeyinin ``meral hanim sizin fransa'da kalmaniz gerekiyor, çünkü esinizle irtibat kuracak kimse sadece sizsiniz'' dedigini, bu konuda esinin komploya gittigini, esinin kendisine türkiye'de görüstügü kimselerle veyahut devamli görüstügü kimsenin yaptigi bir oyun oldugunu söyledigini, ısviçrede'de ayni sekilde suçlamada bulunuldugunu, ısviçre'deki olayda nevzat ve seref benli isimli kisilerin bulundugunu, nevzat'in soyadini bilmedigini, ısviçre'de 15 yil ceza verilmis, 1,5 yil yattiktan sonra kendisini görmeye gittigini ve kendisi döndükten bir ay sonra bunlarin cezaevinden mutfak kapisindan çiktiklarini (anahtarin esine verildigini), cezaevinden çiktiginda yanlis arabaya bindigini, cezaevi görevlisinin arabasina binmis, görevlinin de esini biraktigini, cezaevinden çiktiktan sonra fransa'ya yanlarina geltigini ve 20 gün bir evde kaldigini, türkiye'den gelen bir pasaport ile ve esinin yesil renkli bir takim elbise giymesinin istendigini ve 1990 yili nisan ayinda türkiye'ye döndügünü, kendisinin esini o sürede göremedigini, esi döndükten sonra 20 gün sonra kizlariyla birlikte kendisinin de arabayla türkiye'ye döndüklerini, esinin levent'te kiraladigi mobilyali bir eve gittiklerini, ıstanbul'a kendi adiyla meral çatli olarak gittigini, esinden ögrendigine göre türkiye'den gelen dosyasinda veyahut herhangi bir seyde abdullah çatli'nin hasan kurdoglu oldugunu bildirdiklerini, esinin gerçek kimligini kabul etmek zorunda kaldigini, o evde bir hafta kaldiklarini ve sonra bahçelievler'de kiraladiklari bir eve tasindiklarini ve esinin ticarete basladigini belirtmistir.(ek:176)

    4- mehmet eymür mıt kontrterör merkezi yöneticisi 26.12.1996 ifadesinde; 1988 yilindaki mıt raporunun kendisi tarafindan hazirlandigini, raporun çok tartismalar yarattigini, ancak hukuki bir sorumluluk getirmedigini, çünkü raporun bazi belgelere ve çalisma metodlarina bagli olarak hazirlanmis bir rapor oldugunu, rapor nedeniyle emekli olma durumunda kaldigini, hiram abbas ve kendisinin yardimciligini yapan korkut eken ile birlikte emekli olduklarini, kendi isini kurdugunu 1993 yilinda tekrar göreve çagrilmasi üzerine göreve geldigini, hep siyaset disinda kaldigini, sayin çiller zamaninda göreve tekrar döndügünü, kendisine yapilan bir telkin üzerine çagrildigini, zira gerek sayin çiller'i gerekse mıt müstesarinin kendisini tanimadigini, tolga atik'in politikadan hoslanmayan birisi olmasi, babasinin da asker olmasi ve teskilata büyük sempatisi oldugu için geldigini, yeni baslayan her personel gibi belli bir kurs döneminden geçtikten sonra malatya'ya tayin edildigini, ancak basinda yer almaktan rahatsiz oldugunu ve teskilattan ayrilma döneminde oldugunu, 1988'deki raporun o tarihteki müstesar hayri ündül pasa'ya bilgi vermek maksadiyla ve yazili olarak hazirlandigini o raporu o tarihlerde kurumun mensubu olan cumhurbaskanligi'nda görevli erkan gürbüt'e görüsünü almak üzere verdigini, o da raporun enterasan ve çok kapsamli oldugunu söyledigini, o nüshayi da ona verdigini, bir müddet sonra da ortada dolasmaya basladigini, gerçekte onun rapor niteligi bulunmadigini, etüd özelliginde oldugunu, tarik ümit'in mıt teskilatinin görev sahasina giren konularda istihbarati olarak kullanilan bir kisi oldugunu, ortadan kaybolmasi üzerine bazi arastirmalar yapmak durumunda bulunduklarini, arastirmalar sirasinda en son ıstanbul divan pastahanesinde yemek yedigi sirada özel harekat polislerince alindigini ve ondan sonra da ortadan kayboldugunu tespit ettiklerini, bu konuda yasal arastirmalar yaptiklarini, bu arastirmalar sirasinda, aracin bulundugu mahal silivri bölgesinde oldugu için tahkikatin jandarma astsubayi ahmet altintas'in yürüttügünü, onunla görüsüldügünde, kendisinin özel harekatçi ayhan akça'yi gözlem altina aldigini, ankara'dan özel harekat baskanligindan müdahale edilmesi üzerine ``ifadesini alamayacagi konusunda'' birakmak mecburiyetinde kaldigini, arastirma grubuna tarik ümit'in telefonlarini tespit ettirdigini, bu arastirma sonucu telefon konusmalarinin kendi bölgesinde tır parkinda çay ocagi isleten avsar isimli bir kisinin telefonundan muhabere yaptiginin tespit edildigini, bu nedenle avsar denilen kisinin alinip sorgulandigini, avsar'in kendi adina olan bu telefonu özel harekatçi polislere kullanilmak üzere verdigini, avsar'in üzerinden özel harekatta görevli iki polisin resimlerinin çiktigini, resimlerin divan pastahanesinde ve bagdat caddesindeki görevlilere teshis için gösterildigini, resmi kisiler olmasi nedeniyle tahkikatta zorlanildigini, haluk kirci'nin yine ayni olayla ilgili olarak gözaltina alinip birakildigini, avsar'in üzerinde bir tabanca çiktigini, bunun balistige gönderilmek üzere istendiginde, çesitli resmi yerlerden baski geldigini, jandarma astsubayi ahmet altuntas'in belirttigini, tarik ümit'in kaçirildigi gün, avsar denilen sahsa ait beyaz renkli opel astra marka bir arabanin avsar'dan alindigi, ziya isimli polis memuru tarafindan ve tarik ümit'in kaçirilmasindan üç gün sonra da oguz isimli polis memuru ile birlikte arabanin sahibine iade edildigini, avsar'a göre konunun içinde abdullah çatli ve arnavut sami denilen kisiler oldugunu zannettigini, bunlar hakkinda arastirma yaptigini, hatta özel harekat daire baskani ile de telefon konusmasi yaptigini, bunlarin astsubay ahmet altintas'in yaptigini, 12.1.1994 tarihinde adana sakirpasa havaalaninda sahte pasaportla yakalanan metin bozbag'in ifadesi dogrultusunda ıstanbul'da yasar öz isimli sahsin evinde ele geçirilen, tarik ümit adina verilmis hususi, özel yesil bir pasaport bu konuda tarik ümit'in sadece mıt ile çalismadigini, 1987 yilinda mıt ile ilk iliskilerinin basladigini, ondan önce de dündar kiliç behçet cantürk'ün devlet tarafindan sorgulandigi tarihlerde sahit olarak bazi ifadeleri bulundugunu, 1982 yilinda dündar kiliç, sükrü balci ve diger kaçakçilik konularinda uyusturucu kaçakçiligi konusunda bazi ifadeleri oldugunu, ondan sonra da 1985 yilinda silahla bir saldiriya maruz kalip agir yaralandigini, o tarihte bunu dündar kiliç'in yönlendirdigini söyledigini, 1987 yilindan sonrada kendi istihbari potansiyeli bulundugunu, bundan yararlanarak kendi konularinda, ondan yararlandiklarini, tarik ümit ile en son 1995 yili subat ayi 28'ci günü onun evinde görüstüklerini, yalniz iki ayri evi oldugu için hangisinde oldugunu bilemedigini, özel harekatçi ziya ve semih isimli iki polisin evinde kaldigini operasyonel konularda ve faaliyetlerde yardim etmesini istediklerini söyledigini ve bu polislerle kendi yanlarindan telefonla konustugunu polislere kendi evinde oldugunu söyledigini, tarik ümit'in yasal çerçevedeki konularina giren hususlarda kullandiklari bir kisi oldugunu, ancak bunun disinda devletin diger istihbarat organlariyla da irtibati oldugunu bildigini, onun meslek ahlakî yönünden kapsaminin ne oldugunu ona sormadigini, ancak özellikle uyusturucu kaçakçiligi konusunda emniyet birimlerine yardim ettigini genel hatlariyla bildigini, teskilatinin türkiye içinte terörle mücadele görevinin bulunmadigini, istihbari alanda böyle bir görevlerinin oldugunu ve intikal eden bilgileri gereken mercilere ilettiklerini, tarik ümit'inde bu çerçevede türkiye içinde teskilatla ilgili bir görevi olmadigini türkiye disinda düsünülmesi gerektigini, mıt teskilatina zaman zaman özellikle ihtilaller ve sikiyönetimlerden sonra özel görevler verildigini, kendisininde birçok bu tür görevlerde yer aldigini, kanuni görev sinirlarini asan görevler oldugunu, örnegin babalarin, mafyanin toplanmasindan sonrada sorgulanmalari gibi görevler. bu görevlerinde yasal çerçeveler de verildigini, hatta sonradan bunlarin tartismalarada neden oldugunu, yapilan tüm islemin devletin arsivlerinde bulundugunu, bu tür islerde büyük kütleleri ve büyük menfaat çevresini karsisina almak durumunda kalinacagini, dogru yapilmaz ise hem vicdaninin hem de yaptigi görevle kendimizi bagdastiramayacagini, birçok seyin dogal olarak kagida dökülmeden kafada oldugunu, otuz senelik meslek hayatinin kafasinda olan uzantilarinin kagida dökülmesinin biraz mümkün olmadigini, bu tür olaylarda teskilatinin bir taraf gibi olmasini kabul edemedigini çünkü gördügü manzaranin kendisini çok rahatsiz ettigini, bu manzarada da bir günah keçisi haline gelmek istemedigini, emniyet teskilatinda senelerce omuz omuza çalistiklari arkadaslari bulundugunu kader birligi yaptiklari insanlar oldugunu, keza askeri kesimde de ayni birliktelikleri oldugunu, söylenecek herseyin yanlis yorumlamalara neden olacagini, birçok seyin dogru oldugunu birkaç kisinin yaptigi olumsuz seyler varsa bunlarin ortaya çikmasini kendisininde istedigini, konulara bu asamada çok daha degisik veçhelerde bakildigini, böyle oldugu sürece de bu seyin içinde herhangibir rol almak arzusunda olmadigini, olaylarin yabanci istihbarat teskilatlariyla baglantili yönlerinin arastirilmasi gerektigini, yurtdisinda uzun süre kalmis kisilerin türkiye'de karistiklarini büyük eylemlerin çok dikkatle incelenmesi gerektigi, altinda baska bir seyler olup olmadigini incelenmesi gerektigi, var veya yok diye birsey söylemedigini, ancak abdullah çatli gibi kisilerin sadece suç yönünden degil, yabanci istihbarat teskilatlariyla bir baglantilari olup olmadiginin da incelenmesi gerektigini, tarik ümit'in kizinin beyanlarindaki kendilerinin tanidigi ve sizin tarafinizdan gönderilen iki mıt görevlisinin ziyaretlerine geldigini ve babasinin dönemin emniyet genel müdürü mehmet agar'in bilgisi dahilinde, müsavir korkut eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorguda oldugunu söyledikleri konusunun kizin bir yorumu olarak nitelemek gerektigini, biraz öncede belirttigi gibi mehmet agar ile tarik ümit'in buzlari erittigine iliskin tarik ümit ile konusma yaptigini mehmet agar ile korkut ekenle o tarihe kadar arasinin iyi olmadigini bildigini, kendisinin mehmet agar ve ıbrahim sahin ile görüstügünü, duyumlarini anlatarak çatli'nin elinde olduguna dair duyumlarin dogrulugunun olmasi halinde yardimci olmalarini ve birakilmasinin saglanmasini ve mesele haline getirilmeyecegini ifade ettigini, mehmet agar'in böyle bir seyden haberi olmadigini ve bakacagini söyledigini, tarik ümit'in ziya ve semih dedigi polislerin kendisine dündar kiliç'a yönelik bir operasyonda beraber davranmayi teklif ettiklerini kendisininde böyle seylere girmemesi konusunda telkinde bulundugunu ve bu islerden uzak kalmasi gerektigini söyledigini, astsubayin ifadesine göre tarik ümit'in abdullah çatli'ya bu polis memurlarina teslim edildiginden emin oldugunu, tarik ümit'in muhtemelen öldürüldügünü ve yalova taraflarina gömülmüs olabilecegini teskilattaki arkadaslarinin söyledigini, avsar'in jandarmada sorgulanmasi sirasinda polis memuru ayhan'in telefonla onu aradigini onunda nedesin diye sordugunda polis memurunun yalova taraflarinda oldugunu söyledigini, bunun üzerinede astsubay ahmet'in bir yorum getirdigini tarik'inda bu kadar süre ortadan kaybolup hiç kimseyi aramamasininda öldürüldügü kanaatini pekistirdigini, mehmet özbay'in abdullah çatli oldugunu jandarmanin bildigini ve kendisininde oradan bildigini belirtmistir.(ek:177)

    5-tuncay özkan 18.2.1997 tarihli ifadesinde; dünyanin diger ülkelerinde oldugu gibi, gizli servislerin uyusturucu kaçakçilariyla birlikte is yaptiklarini, onlarla birlikte sirketler kurduklarini, onlari açiga çikarmak için çesitli çalismalar yaptiklarini, abdullah çatlı ve ülkücü arkadaslarinin haklarindaki mahkeme kararlarina ve arama tezkerelerine ragmen, zaman zaman anap gibi partilerin kongrelerinde izleyici, bakanliklarda bakanlarin misafiri, emniyet genel müdürlerinin arkadasi, içlerinde tansu çıller'in de bulundugu basbakanlarin görüsme geregini duyduklari kisiler arasinda olduklarini, turgut özal'in sik sik görüsme isteginiyinelemesine ragmen, belirtildigine göre çatlı ve arkadaslarinin güneydogu politikasindan dolayi özal'i hain kabul ettiklerini ve görüsmediklerini, asala'ya yapilacak operasyonlarla ilgili olarak; abdullah çatlı ve arkadaslariyla mıt arasinda pazarliklarin oldugunu; bu pazarlik sirasinda bu ülkücü insanlarin, mhp genel baskani türkes'in o dönemde devam eden tutuklulugunun ortadan kaldirilmasi, balgat katliami saniklarinin da bulundugu bir grup ülkücü teröristin haklarindaki davalarin düsürülmesi ve tutuklu bulunanlarin saliverilmesi, bu kisilerin türkiye'de serbest dolasma haklarinin saglanmasini bildigini, asala'ya karsi bazi heykellerin bombalanmasi, bir ermeni destekçisi milletvekilinin arabasina bomba yerlestirilmesi gibi eylemler yapildigini, bu eylemler karsiliginda paralar alindigini, oral çelık'in bu ise karistirilmamasi özellikle rica edilmesine karsin grup tarafindan eylemin zorlugu karsisinda bu eylemi gerçeklestirebilecek kabiliyette görüldügü için dahil edildigini, özellikle marsilya'daki eylemler sirasinda çelık'in oldugunu, abdullah çatlı, oral çelık ve diger insanlarin yurtdisinda kullanildiklarini, sonrasinda ise hiç kullanilmamistir gibi davranildigini, metin denilen görevlinin, emekli olduktan sonra, verdigi sözlerin geregini yerine getirmek amaciyla dönüslerinde abdullah çatlı ve ailesine yardimci oldugunu, susurluk'taki kazadan önce sami hostan'a ait alman plakali bir mercedesin çatlı'larin arabasini takip ettigini, bu mercedesteki kisinin abdullah çatlı ve gonca us'u hastaneye götürdügü bilgisini edindigini, oral çelık, abdullah çatlı, mehmet ali agca'nin abuzer ugurlu denilen kaçakçidan alinan sahte hint pasaportuyla yurtdisina çiktiklarini, abuzer ugurlu'nun bu pasaportu ülkücü koruma karsiliginda kendilerine (abdullah çatlı ve arkadaslari) sagladigini, baglantiyi kuranlarin o dönemde gümrüklere yakin olan ve onlara ülkücü korumayi saglayan kisiler olduklarini, yurtdisinda bu insanlarla (abdullah çatlı ve arkadaslari) bütün gizli servislerle iliskisi oldugunu, abdullah çatlı için meclis koridorlarinda alparslan pehlıvanlı gibi kisilerin aracilik yaptiklarini gördügünü, abdullah çatlı'nin gökhan maras, sanliurfa eski milletvekili murat batur gibi birçok kisiyle görüstügünü, abdullah çatlı ve arkadaslarina maddi destegin korumalik yaptiklari ülkücü kitleden geldigini, abdullah çatlı'yi kokaine sürükleyen kisilerin basinda arnavut samı denilen adamin geldigini, türkiye'de silah ticaretinde mafyanin parmagi oldugunu, ömer lütfi topal cinayetinde kullanilan silahlarin bu yolla geldigini belirtmistir.(ek:178)

    6- dündar kiliç 1.3.1997 tarihli ifadesinde; 1935 trabzon sürmene basdamar köyünde dogdugunu, 1942 yilinda ankara'ya geldiklerini, 1964 yilinda kan davasi nedeniyle ailece ıstanbul'a yerlestiklerini, halen de ıstanbul'da ikamet ettigini, 1970 yilindan itibaren kömür, kum, reklam ve filim sirketleri ve orta halli 7-8 sirketi bulundugunu, ortaokul mezunu oldugunu, 1980 yilinda ihtilal ile birlikte polis müdürü atilla aytek kaçakçilik daire baskani, kaçakçilik dairesi mıt görevlisi mehmet eymür ve yillar öncesinde kendisinin yaninda katiplik yapan tarik ümit'in ankara'da generalleri yalan yanlis bilgilendirerek göreve geldiklerini, yillarin insanlarin düsmanlarimizla anlasarak, bazi insanlardan menfaat temin ederek, örnegin çelik döküm fabrikasini gaspederek, faaliyet gösterdiklerini, tarik ümit'in kurtulus'ta beyaz esya satan dükkanda müdürlük yaparken iki ögretim görevlisini dündar kiliç ismiyle tehdit ettigini, bunu tespit ettigini ve ona bunu nasil yaptigini sordugunu, ancak onun da gidip bu konuyu mehmet eymür ve atilla aytek'e anlattigini ve kendisini imha etmek için senaryo hazirladiklarini, senaryo olarak; ısviçre'den bir mektup atildigini, bunun kaçakçilik dairesine geldigini, mektupta ``dündar kiliç ermenilerle anlasmis, konsey üyelerine suikast yapma hazirliginda'' seklinde iddia bulundugunu, bu iddia üzerine gözaltina alindiklarini, 82 gün gözetim ve iskence altinda kaldigini, daha sonra mamak'a gönderdiklerini ve sonuçta 5 yil 1 ay 1 gün hapis yatmasini sagladiklarini, ondan 1,5 yil önce yine bir senaryo hazirladiklarini, ``bir gemi silah ve mühimmat geldigini türkiye'de bunun alicisinin ve saticisinin kendisi oldugunu ve apo için getirtildigini'' iddia ediyorlar, ancak bir polis sefinin telefon ederek dündar kiliç'a söyleyin eymür ve jitemde bir binbasinin bunu düzenledigini belirtti ve avukat burhan apaydin'in ise el koydugunu, sisli savciligina sikayette bulunduklarini ve konu hakkinda basin ve medyada yaygara yapinca, senaryonun ellerinde kaldigini, bunlarin kaçakçilardan, ``seni öldürecekler 500 bin dolar, 1 milyon dolar verirsen, senin katlini, infazini durdururum'' seklinde para aldiklarini, paralari paylasamayinca da birbirlerini öldürdüklerini, abisinin kadinlar kulübünde hissesi oldugunu, 50 milyon lira sermayesi oldugunu, o parayi istemeye gittiginde abisine silah çekildigini, sonunda kardesi ıbrahim'in bir okulun gecesinde tarik ümit ile karsilastigini, masalarina sise atinca yegeninin onu agir yaraladigini, mehmet eymür'ün o gece yegeni zekeriya ülkücü'yü öldürdügünü, kendisinin de onlari öldürmesi gerekirken (devlet memuru olmalarindan dolayi) bunu yapamadigini, bunlarin devletin içine sizmis devlet düsmanlari oldugunu, necdet ürug'un ogluna kömür ocagi vermesinin söz konusu olmadigini, nuri gündes'i tanidigini, son yedi yil içinde kizinin cenazesinde gördügünü, 35 yil kumarhanecilik yaptigini, bir gün kizinin geldigini, ahmet özal'in engin civandan bir alacagi oldugunu, onun kiyikent'te yazligi oldugunu kendisinin de iki sokak arkada, bunlarin engin civan'in evine geldigini, engin civan'in ahmet bey'e parasini ödedigini, selim edes'e son kurusuna kadar iade ettigini, digerinin ödemedigini söyledigini, 5 milyon dolar olayi oldugunu, senaryo hazirladiklarini ve amaçlarinin kendisinin evi önünde engin civan'i öldürtmek istediklerini, kendisinin buna müdahale ettigini, eger böyle bir sey yapilirsa kendisinin tepki gösterecegini belirttigini, 45 dakika sonra adami hastahanenin önünde vurduklarini duydugunu, 80-100 milyon dolar için bunlarin yapildigini söylüyor. daha sonra kizinin yanina iki yegenini de alarak kanal 6'yi bastigini, orada onlara ates ettigini ve polis geldigini ve polise bu isi örtbas ettirdiklerini, ama bu uygulama ile de onun ölüm fermanini hazirladiklarini, alaattin'i mehmet eymür'ün korudugunu yönlendirdigini, her türlü resmi belgeyi mıt'in verdigini, bunlain masum insanlari öldürdügünü para için herseyi yaptiklarini, kendisini mafya yada gangster olarak kabul etmedigini, kendilerine yakistirilan seyin kabadayi olmasi gerektigini, onu korudugunu, sevdigini ve bunlar için yasadigini baska bir iddiasi bulunmadigin, behçet cantürk, sari avni, kam durmus'un kaçakçi oldugunu, fahrettin aslan'i sevmedigini ancak kaçakçi olmadigini, tarik ümit'i suç ortaklarinin öldürdügü kanisinda oldugunu, topladigi paralari suç ortaklarinin götürmedigini duydugunu, kendisinin diyarbakir'da hapiste yatarken 5.5 sene 56 celse süren mahkeme dolayisiyla basbakan'dan dosyalarin incelenmesi için hukukçu görevlendirmesini istedigini, özer beyin kulagina parmak tikadigini, yoksa özel ile bir düsmanligi bulunmadigini, ankara'da kürt cemali olayinda, mehmet kabadayisinin onu öldürmesine karsilik abisinin cinayet masasi sefi olmasi sebebiyle cinayeti kendisinin üzerine yiktiklarini ve bu sebeple 3 yil hapiste yattigini, atilla aytek'in cemalinin kahvesinde garsonluk yaptigini, sonra komiser ve müdür oldugunu ondan sonra da piç hüseyinin intikami için kendisini adliye içinde iki defa öldürmek istediklerini, hüseyin kirli isminde bir kiralik katilin ıstanbul'da iki kisi olarak sokakta kendisini sikistirdiklarini iki mermi yarasi aldigini, onlarin olay yerinde öldügünü, mesru müdafaa oldugu için 8 ay sonra serbest birakildigini, kamu para aklama konusunda özal'in bu seyleri serbest birakmasinin etkili oldugunu, valizlerle paralarin geldigini ve gittigini ömer lütfü topal'in öyle masum bir insan olmadigini 40-50 adam öldürdügünü, ömer lütfi topal'in içeriden satildigini tilki gibi bir adami bu sekilde öldürülmesinin mümkün olmadigini, kendi adamlarinin ölüm fermanina imza attiklarini, gittigi yeri kendisinin veya bir yada iki yakini disinda kimsenin bilemiyecegini, kendisine kumarhane için yetki vermediklerini, tefecilik yapan sudi isimli kisiye 20 tane yer verdiklerini, özalla aralarinda bu nedenden dolayi bir husumet bulundugunu, sedat semerci pasayi tanimadigini, sükrü balci'yi tanidigini, fena adam oldugunu, birçok olayi önledigini, fahrettin aslan'in onunla çok genis kapsamli iliskileri oldugunu, kendisinin almanya'ya tedavi için gitmek istemesine karsilik 5 yil pasaport vermediklerini, semra özal'i tanimadigini,abdullah çatli'yi tanimadigini,mehmetözbay'i tanimadigini,korkut eken'i tanimadigini,ıbrahim sahin'i kurtulusta bes sene önce müdür muavini iken yapilan bir bakimdan tanidigini,haluk aktar'i tanimadigini cengiz abaoglunu tanidigini, isçisi olarak çalistigini, bilahare öldügünü,haci ali aslan'i tanidigini, onunda rahmetlik oldugunu, atilla aytek'in haci ali aslani, nuri gündes'in kayinbiraderi diye bogmak istedigini,ıstihbarat teskilatini hem operasyon hem de infaz yaptigini, iskence yapip, adam öldürebildiklerini,kizi ugur kiliç'in cenazesine bile gitmedigini, sadece çocuklarini bagrina bastigini, kizinin ailesini dinlemedigini, bu isi de mehmet eymür'ün hazirladigini, mıt'in infaz timi içinde çakici'nin oldugunu, sivasli 3-4 çocuk bulundugunu, bunlardan iki tanesinin polis tarafindan arandigini, ancak yakalanmadiklarini, mehmet eymür'ün bazi solculari, hatta nihat evim'i öldürenleri burca'da bir mahkemede 8-10 kisiyi beraat ettirdigini ve onlari disaridan kullanacaklarini, bunlari nasrullah ayan vasitasiyla yaptigini belirtmistir.(ek:179)

    7- esat canan 5.12.1997 tarihli ifadesinde; bazi faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak; savas buldan'in 3 haziran'da çinar otelinin gazinosundan gece saat 4 civarinda diger iki arkadasiyla birlikte çikarken otelin önünde üç arabanin bekledigini, bu arabalarin içinde polis olduklarini söyleyen sekiz kisinin bulundugunu, üçüne (savas buldan ve arkadaslari) otelin önünde üst aramasi yapildigini ve arabalara bindirilip götürüldüklerini, bolu yigilca ılçesine yakin bir mevkide melen çayi kenarina cesetlerin atildigini, olaydan sonra savas buldan'in agbeyine, imzasiz bir ihbar mektubu gittigini, abdullah canan'in 17 ocak 1996 günü hakkari'nin yüksekova ılçesinde evinin önündeki arabasina binip esine ``silah ruhsatini yenileyecegiz'' diyerek ilçeden ayrildigini, hakkari'nin 10 uncu kilometresinde yeniköprü denilen mevkide yol aramasina denk geldigini, abdullah canan'i panzer gibi bir baska arabaya götürdüklerini, arastirma yaptiklari bütün mercilerin kendilerince gözaltina alinmadigini söylediklerini, kaybolusunun üçüncü günü arabasinin van-hakkari karayolu güzeldere mevkiinde bulundugunu, abdullah canan'in agabeyinden kahraman bilgiç adinda bir görevlinin ``abdullah canan'la seni bugün yarin görüstürecegim'' diyerek 20 bin mark aldigini, kendisinin abdullah canan'in yakini olarak kahraman bilgiç ile görüstügünü, kahraman bilgiç'in ``abdullah canan su anda elimizde, hücreye koyduk, bunu yüksekova tabur komutani mehmet emin binbasi infaz edilmek üzere bize verdi'' dedigini, mehmet emin yurdakul binbasinin abdullah canan'in arabasini dere yatagina ittigini, kahraman bilgiç'in ``hiç kesinlikle birsey yapmayin, bu bizim görevimizdir. esref bitlis, bahtiyar aydin gibi uygulamalar yaptik'' dedigini, kahraman bilgiç'in havar kod adiyla dolastigini, tugay komutanina kahraman bilgiç'in ``sadece 5 bin mark aldim'' dedigini, kaçirma olayini ise inkar ettigini, daha sonra abdullah canan'in cesedinin bayramin ikinci günü jandarma tarafindan bulundugunu, bu konunun halen savcilikta hazirlik sorusturmasi asamasinda oldugunu, o günden bu yana hiçbir gelisme olmadigini, olayin diyarbakir dgm kapsaminda oldugunu, yine 1993'te sabri çardak'in besbulak köyünde mahir karabag ve eyüp karabag'i, haci teknik'in çukurca'da bu ekip tarafindan öldürüldügünü, yine miktar özeken, semsettin yurtseven, münir saritas, mehmet yasar, nezir tekçi'nin yine bu ekip tarafindan 1994-95 yillarinda bu ekip tarafindan alindigini ve bunlarin hiçbirisinden bugüne kadar bir haber alinamadigini, havar kod adli kahraman bilgiç'in necip baskin adli kisinin fidye olayi sonrasinda yakalandigini, yüksekova'da tutuklanip, midyat cezaevine nakledildigini, mehmet emin yurdakul'la ilgili olarak savciliga 4 tane dosya intikal ettigini, kahraman bilgiç'in sorguda abdullah canan'i öldürdüklerini ifade ettigini ögrendiklerini, ancak bu asamada sorusturmanin yarida kesildigini, hüseyin oguz adli astsubayin ``ben, sorgunun ilk üç gününde görev yaptim, o sorgu esnasinda banda alinan ses var, binbasinin adi geçince o noktada beni sorgudan aldilar'' dedigini, yüksekova delillerinin saklandigini, mehmet emin yurdakul binbasinin o dönemde hakkari'de tugayda görev yapan albay hamdi poyraz'la bir baglantisinin oldugunun söyledigini belirtmistir.(ek:180)

    8- mehmet hadi özcan 1.03.1997 tarihli ifadesinde; 1954 ızmit dogumlu, baba adinin hayri oldugunu, sapanca kirkpinar nüfusuna kayitli bulundugunu, 1980 öncesi kirkpinar ülkü ocaklari baskanligi yaptigini, is olarak kendi arazileri üzerinde müteahhitlik yaptigini, halen 24 adet dosyadan yargilandigini, memleketinde herkesin kendisini çok iyi tanidigini çete falan olmadigini, vurdugu adamlarin hepsi ile uzaktan akrabaliklari bulundugunu, hasbelkader abdullah çatli ile bir is yaptigini, kendisini emniyet müdürü altan keçeli ve belediye baskani sefa sürmen'in çete yaptigini, daha önce uyusturucu olarak eroin kullandigini, bilahare bunu biraktigini, uyusturucu satisi ile bir ilgisi bulunmadigini, ızmit'e esinin annesi oldugu için gidip gelmekte oldugunu, kendisinin gayrimesru hiçbir isi olmadigini babasinin tek oglu oldugunu ve babasindan kalan arazileri satarak yedigini kimseye muhtaç olmadigini, emniyet müdürü nihat candan'in oldugu dönemde, 3 yil kadar önce ızmit'te kaçak petrol hadisesi oldugunu, bunu pkk'lilarin yaptigini, büyük paralar kazandigini, türkçe okumasini ve yazmasini bilmeyen insanlarin, samsun terme'nin çingenelerinden bir grubun büyük paralar kazanmasi olayi oldugunu, gazeteci ve ıl baskanlarina göre 1 trilyon 200 milyar lira civarinda bir parayi faizle çalistirdiklarini, emniyet müdürleri, devlet adamlarininda bu çilistirilan paralar içinde yaralari bulundugunu, kahvelerinin adini bile savcilar kiraathanesi oldugunu, karilarinin gündüzleri dilencilik yaptigini, kendilerininde % 35-40 faizle para dagittiklarini, bu nedenlerle bir olay oldugunu duydugunu, bir gün ızmit ülkü ocaklari baskanligi yapmis bir çocukla, kendisinin soförlügünü yapan bir çocugu kahvede ayagindan vurduklarini, iki gün sonra onlarin kahvesinin tarandigini, bu olayda 3 kisinin ölüp, 7 kisinin yaralandigini, bunun üzerine bütün samsunlularin ızmit'i terk ettiklerini, halkin bunu kendisinin yaptigini söyledigini, halbuki kendisinin yaptirmadigini, ancak yapmadimda diyemedigini, çünkü ya özel harekat, ya ülkü ocaklari genel merkezinden gelenler ya da hadi özcan yaptirmis olabilirdi, bu konuda samsunlularin tarafini tutan 2.sube müdürü ile görüstügünü, olayin esas olus seklini ona anlattigini, esas olayi yapan adam affan keçeli zamaninda polisin bir kez yakaladigini, ancak 250 milyon civarinda yani 8 tane kadin bilezigi avanta alinip, isin bitirildigini, bunlarin hepsinin ispatli oldugunu, verenlerinde bunu suanda kabul ettigini ancak polisin bunlarin ifadesini almadigini ve almaya da yanasmadigini, of'lularla kendisinin arasini sefa sirmen'in kasitli olarak bozdugunu, onlarla kiz alip vermekten dolayi 30 yillik anlasmazliklari oldugunu, of'lunun çay bahçesi oldugunu, belediyeden kiralandigini ve buraya kira bile vermedigini orada liseli gençlere esrar, eroin sattigini, onlarla ters düstüklerini yegenini öldürdüklerini. kütüphane açma kilifi ile belediyeden 9 milyar lira vererek bu yeri almak istemelerini ögrenmesi üzerine riza sirmen'i aradigini, iki sene önce oflulara destek olduklarini riza sirmene söyledigini kira almadiklarini 9 milyar verdiklerini, inkar etmedigini, eger bunu yaparlarsa karsilarinda kendisini bulacaklarini söyledigini, chp'li sefa sirmen'in aslinda alaattin keskin'in kendisine, vefa küçük'ün belsa plaza diye yaptigi yerin karsisinda tekel binasi bulundugunu, eski tekel binasinin 7 katli oldugunu ve belsa plazanin görüntüsünü bozdugunu, bu arada tekelin içinden malzemelerin tır'larla ali sen'in maga deri isimli yerine götürüldügünü, kapida kalesnkoflu adamlarinin nöbet bekledigini, konunun hepsini emniyet müdür yardimcisi ayhan toptas'in bildigini, televizyoncu ali diye bir kisinin daha bu durumdan haberi oldugunu, daha sonra bos tekel binasini yaktiklarini bu suretle hem belsa plaza'nin önünü açtiklarini hem de tekel'in içindeki mallari bosalttiklarini, bu suretlede bir tasla iki kus vurduklarini, her memlekette bir sürü kabadayilar bulundugunu, bunun görmezden gelinmemesi gerektigini, her kabadayininda korktugu bir kabadayi oldugunu, bu tür konularin bu nedenle kendisine anlatilip, aktarildigini, oflularin kayinçosunun hursit yavas oldugunu, star turizmin sahibi oldugunu ve uyusturucu ticaretinin en büyük isimlerinden oldugunu hursit'in kirmizi bültenlerle arandigi dönemde türkiye'de iki cinayetten arandigini ıstanbulda yatlardan, katlardan, bir sürü gayrimenkulleri bulundugunu, hiç kimsenin o zaman onu yakalamadigini, necdet menzir'in sikistigini, onun zamaninda yakalama yapilmadigini, simdi gücünü ve para varligini necdet menzir zamaninda yaptigini, hursit'in hollanda'da yakalatildigini ve ıngiltereye teslim edildigini, oradan halen cezaevinde bulundugunu, sami hostan'in hursit yavas ile arkadaslik yaptigini, onun yakalanmasi üzerine abdullah çatli ile arkadaslik yapmaya basladigini, hursit'i abdullah çatli'nin yakalattigini, hursit yavas'in tüm malvarliginin abdullah çatli ve drej ali'nin, urfalilarin eline geçtigini, star turizmin arastirilmasi halinde bunun ortaya çikabilecegini, star turizmin arabalarindan ankara'dan çikista bomba patladigini, daha sonrada ulusoy'da patladigini, tarik ümit'in sevilmeyen bir adam oldugunu, mıt'in kullandigi bir adam oldugunu, abdullah çatli'nin tarik ümit ile arkadaslik yaptigini, ölmeden birkaç gece evvel abdullah çatli, haluk kirci ile birlikte hücre evinde kaldiklarini bildigini, kizinin bunu bildigini ama söylemedigini, tarik ümit'in öldürüldügünde 3 milyon mark tutarinda parasinin kayip oldugunu, bunu abazalardan duydugunu çatli'nin tarik ümit'in öldürülmesinde bulundugunu, bunu kendisinin söyledigini halen kendisinin, sefa sirmen'in protokol müdürünü kaçirmaktan dolayi yargilandigini, aslinda müdürü kendisinin kaçirmadigini, adamin kendisininde ``beni hadi kaçirmadi'' dedigini, ancak halen yargilandigini, bu adamin kaçirilmasinda büyük kiyametler koptugunu, kendisinin yegeni öldürüldügünde, ocak baskanlari vuruldugunda, üç kisinin öldürülüp yedi kisinin yaralandiginda, oflu resat'in öldügünde, abisinin öldürüldügünde, ıskender gül'ün kaçirildiginda, baldizinin igfal edilip, oglunun baldizini öldürdügünde, iki gün sonra esi ve oglunun bolu'da trafik kazasinda öldügünde kimsenin kilinin kipirdamadigini, bu olay oldugunda hadi'nin çete oldugunu, özgür kocaeli yesil gazetesinin sahibi sefa sürmen'inde, tüm ızmit'in de bunu bildigini, susurluk olayinin olusmasi halinde behçet cantürk ve tüm faili meçhullerin organizasyonunu kendi üzerine yükleyeceklerini, hatta solcu bir arkadasinin ``hadi, sefa'ya yüklenme, dursun kamtasin sefayi öldürecegini ve onu kahraman yapacagini büyüksehir belediye baskanliginda hikmet erenkayayi aday göstereceklerini'' söylemesi üzerine ona yüklenmedigini, emniyet müdürünün gazetelere ilan verdigini, yesil kocaeli gazetesinde ben hadi'yi teslim almayacagim, kendin yakalayacagim dedigini, ızmit emniyet müdürünün sefa'dan aldigi paranin miktarinin belli olmadigini, ayvalikta verilen villalar, kendisinin yakalanmasindan sonra emniyet müdürüne alinan 17 milyar lira civarindaki arabayi herkesin bildigini ve konustugunu, malatyali engin diye bir delikanlinin açtiga engin döviz diye bir yer var, ızmit'in en büyük faizcilik olaylarindan birisini yaptigini, kollu makinalara para kaybettigini, büyük borca girdigini ve iflas ettigini, belsa plazanin otoparkini engin dövize vereceklerini duyunca,rizaya bu yeri alaattin keskin'e vermelerini söyledigini, bize halktan yana olun dedigini, bunun üzerine kendisine 20 milyar teklif ettiklerini, yaninda da kirmizi kocaeli'nin genel müdürü güngör asman'in oldugunu, bunu telefonla teklif ettiklerini bu konuda sahitlerde bulundugunu, ancak kendisinin bu parayi kesinlikle istemedigini, alirsa avanta almis olacagini söyledigini, seyfi aydin diye birisi, su anda cezaevinde bulundugunu, çete üyeliginden içeri girdigini, ancak kendisinin bu adam ile yakindan ya da uzaktan ilgisinin bulunmadigini, adamin yegenini hirsiz diye yakalatmislar, bunlar dag köylerinde oturuyorlar daglara villalar yapilmaya baslayinca birinci sinif turistik bölge ilan edildigini, derbent jandarmasinda dayak zoruyla suçu kabul ettirdiklerini, cezaevine girdigini 5.5 ay sonra asil hirsiz yakalandigini, çaldigi mallarin iade edildigini, bu sayede bu çocugun tahliye oldugunu, seyfi aydin'in hirsizlik yapanlara sen bizi lekeledin, hata yaptin 200-300 bin dolar para vereceksin dedigini, aralarinin gerginlestigini, birbirlerini tehdit ettiklerini, eski 2.sube müdürünün kendisine telefon ettigini, nezih ömer diye birisini aramasini istedigini, bu sahsin anap ıstanbul 2. baskani oldugunu, olaya kendisinin el koymasini istedigini, yani seyfiyi halletmesini hadi'den istediklerini, bulasmak istemedigini, teslim olmak istedigini, bu anda seyfiye tek söyledigi seyin ondan 300 bin dolar almasi 50 bin dolar al dedigi için dosyasi oldugunu, çete adiyla 33 kisiyi yakaladiklarini her mahkemeye çiktiklarinda, birçok kisinin tahliye oldugunu, onun için kendisini tahliye olmamasi yönünden mahkemeye çikartmadiklarini, simdiye kadar 27 dosyanin 12-13 dosyasindan mahkemeye çikip, hepsinden tahliye oldugunu, ayrica dgm'de de 12 dosyasi bulundugunu, davalarin saçma sapan oldugunu oflu resat ve muzaffer kardeslerin öldürüldügünü, resat'in davasinin normal mahkemede, muzafferin davasinin dgm'de çiktigini, abdullah çatli ile kendisini ıbrahim sahin'in korumasi alper tekdemir'in kardesi sahin tekdemir'in tanistirdigini, ızmitte pkk'lilarin büyük para götürdüklerini, ızmit'e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisininde dagiticilarini bulmak oldugunu hepsini kendisinin buldugunu, amacinin ızmit'in pkk'lilardan temizlenmesi oldugunu, abdullah çatli'yi bu ismiyle bildigini, herseyin ayarlandigini, ayda 20 bin ton petrol satacaklarini hesapladigini, çatli'nin filipinlerden 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sizlanmasi üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalim dedigini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerinisöyledigini, bu parayi hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta alanak verilecegini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmis oldugunu, 20 milyar liranin kendisine gerekli oldugunu, çatli'nin bunu kabul ettigini tamam deyip ihaleye girerek onu ankara'dan aldiklarini, bunun dedikodusu olabilir dendigi için ihalenin yeniden yapildigini ve yine çatli'larin kazandigini, iki ayri sirketede 4'er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sagladiklarini, ihalenin alinisiyla, birlikte abdullah çatli'nin degismeye basladigini, petrolu satmayip, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacagini söylediklerini, kendisininde o arada para sikintisi çektigini, kemerde bir otelde kalirken bir arkadasinin kendisine ``abdullah çatli simdiye kadar kiminle ortaklik yapti ise ya öldügünü ya da yakalandigini'' söyleyerek dikkatini çektigini, bunun iyi oldugunu, çünkü çatli'ya o zaman yüzde yüz güvendigini bu nedenle de kendisininde çatli tarafindan öldürülebilecek oldugunu, ıskenderunda 1500 ton petrolün demir çelik'e satildigini, bunun parasini paylasanlarinda kendisine bir haftalik çek vereceklerini söylediklerini, bunun üzerine ankara'da bulustuklarini, gittigi binanin kapisinda bucak a.s. yazdigini, haluk kirci'ninda orada bulundugunu ve sedat bucak'inda orada oldugunu, parayi öderken, kendisine gözdagi vermeye çalistiklarini, kendi hakki olan 6 milyar lira yerine 500 milyon lira verilmeye kalkinca kendisinin tepki gösterdigini ortagin % 50 almasi gerektigini, münakasa ettiklerini, verilen parayi almadigini, aralarinda soguk harp basladigini, bu nedenle kendisinin enistesi olan trilyoner ali ıhsan kaya ile irtibata geçtiklerini sami hostan ile gelip villa yapma gerekçeleriyle samimiyet kurduklarini, sonrada hadi'nin onu öldürecegi hususunda korkutmalari ve kendisine karsi yönlendirdiklerini, daha sonra oflularin yönlendirdiklerini, tüm çabalarininda kendisinin yakalanmasi oldugunu, bu nedenlerle emniyet 2. sube müdürü ile dolastiklarini, çünkü 2. sube müdürü kamil toprak'in sahiplerine koruma verdigini, yakalandiginda da 2. sube müdürünün hemen oradan sürüldügünü, kendisinin kanal 7'nin programcisi ile birlikte rize'de bir gün çalistiklarini, simdi verilen ifadelerin aynisini kanal 7'ye verdigini iki üç dosya doldurduklarini, ertesi gün programini bitiremeden yakalandigini, o bantlarda mehmet agar'i suçladigini, emniyet müdürünü ankara'ya götürdügünü ama kime verdigini bilmedigini, mehmet agar'in o band yüzünden görevinden alindigini, belki de bandin mesut yilmaz'da olabilecegini, emniyette kendisinden abdullah çatliyi yakalamak üzere ifade aldiklarini söylemeleri sebebiyle bildiklerini anlattigini 15 gün savciliga çikaralim dediklerinde de kizip tepki gösterdigini, yine petrol ile ilgili olarak makedonya asilli, su anda ıngiliz vatandasi olan, müslüman ıdris feyzuni diye bir adamin arkadasinin annesi oldugunu, kendisine petrol alisverisi dolayisiyla ızmit'te turgay çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacagi oldugunu, adamin bunlari dolandirdigini ve ınterpolüde bagladigini hukuken alamadiklari için, yardim (kendisinden) istediklerini, turgay ile müsterek dostlarini buldugunu, ödeyecegini beliren senetler falan yapildigini, ellerinde hiç belge olmadigindan senetlerinin belge oldugunu, bunun ıdris fevzi öz'ün hosuna giden bir hadise oldugunu, bu adaminda ıngiltere'de oturdugunu, dünya bankasinin arap ülkelerinin temsilcisi olabilecegini, ıran ve suudi arabistandan çok büyük yerleri alan bir adam oldugunu, o tarihlerde bosna heresek'te savas oldugunu, bosna-hersek'in ıraktan alacaklari oldugunu saddam'in bunu petrol olarak ödedigini ancak parasi olmadigindan ödeyemedigini, ``ıran ile ırak sinirindaki bir nehirden 2 bin tonluk motorlarla petrol çikarilip açik denizlerde 50 bin tonluk gemilere yüklenerek, oradan ıngiltereye gidecek, satilacak ve karsiliginda da ya silahla ya da para isteyecekleri'' bir organizasyonu çatliya söyledigini ve çatli'nin bu isin üzerine atladigini, halen bu isin ahmet baydar tarafindan kendi hesabi olarak yapildigini, entegre tesisleri temizlik projesi için ali veziroglunun alman bankasindan hazine garantili 300 milyon mark para aldiklarini, bunu alman hükümetine çevre danismanligi yapan oktay tabasaran diye bir yetkilinin imzasi ile alindigini, ancak hiçbir sey yapmadan bu parayi yediklerini, göz boyamak için birkaç sey yapildigini, ikinci olarak ayni bankadan 200 bin dolar istediklerini, oktay tabasaran'in gelip yapilanlari inceledigini ve bu kredi islemine iliskin belgeleri imzalamadigini, bu adamin kendisini bularak bilgi ve belge verdigini, kendisinin ıbrahim sahin'i onun 20 senelik arkadasi olan musavvat dervisoglunun, muammer derelinin damadi oldugunu, çiragan sarayinda dügün yaptigini, nikah sahidinin kadir ınanir ve eyüp asik oldugunu, ıbrahim sahin'inde orada bulundugunu, dervisoglu vasitasiyla ıbrahim sahin ile ankara'da bir otelde bulustuklarini, abdullah çatli için, ona iyilik yaptigini, ancak onun kendisini yakalatmak ve öldürtmek istedigini, bu yönden kendisine yardimci olunmasini istedigini, onunda allah belasini versin görüsmüyorum dedigini, ıstanbul'da ikinci bir kez bulustuklarinda yine ayni seyleri söyledigini, çatli'nin kürsat yilmaz ile ilgisi oldugunu kürsat'in ünye de hapiste yattigi sirada, kendisi ile onu kapistirmak için kürsat'a 3 milyar lira gönderdigini, abdullah çatli'nin ve hepsinin mehmet agar'dan korktuklarini, kendisininde bir milletvekili arkadasi ile mehmet agar'in haber gönderdigini, onunda çatli ve digerleri için ölseler de kurtulsam dedigini, musarrat dervisoglu ile bir gün bir karar aldiklarini, buna göre abdullah çatli'yi kürsat yilmaz ve yesili öldürüp türkiyeyi temizlemeye karar verdiklerini, üç ay içinde kürsatin bulundugu bütün yerleri söyledigini çünkü ıbrahim sahin'e telefonda ana avrat küfrettiginden dolayi kürsat'in ölmesini istedigini, ancak abdullah çatli'nin yerini bir kez bile söylemedigini, veli küçügün ıl'inde alay komutanligi yaptigini, teslim olacagi zaman onunla telefonla görüstügünü, samsunlular olayini yapan çocugun birakildigi zaman, albayin telefonla bu çocugun belinde silah cebinde esrar varken birakildi, baska kimlikle birakildi dedigini, bu salman'in adinin abdi nakis olmayip, sultan nakis oldugunu bildirdigini, bu adamin 4 cinayet 7 yaralamadan dolayi cezaevi firarisi olarak arandigini ve bu adamin saklandigini söyledigini, onun üzerine sultan nakis'in ifadesini kendisinin aldigini, bilerek yanlis aldigini o ara sedat peker'e iliskin bir uygulama yapmak için ifade aldigini, ancak polisin sedat peker'in polis tarafindan alinip, dönüldügünü ve birçok konuda konusturuldugunu, veli küçük ile kendisinin hiçbir ilgisinin olmadigini, hüseyin kocadag ve ali sen'in arkadas olduklarini, o ikisininde fenerbahçenin yönetiminde bulunduklarini, ızmit'te herkesin saffet'in olayindan ali sen'in 3-4 milyon dolari akladigini, ancak kimsenin bunu ispat etmedigini, kendisinin edebilecegini ancak kendisininde hapiste oldugunu,hanefi avci'yi tanimadigini,veli aktas isimli arkadasinin galatasaraylilar cemiyetinin ankara subesine bakan ve gazi üniversitesinde profesörlük yaptigini abdullah yilmaz ile kendisini onun tanistirdigini, kendisinden 15 seneden bu yana ilk defa böyle bir sey istedigini, konuyu bilen bilal atak isimli arkadasi oldugunu, bu adamlarin 150 bin dolar ayirarak bulgaristan'a gönderdigini, türkiye'ye kömür getirilmesi için bulgaristan da bir adamla tanistiklarini, birkisim paralar karsiligi 6 ay kömür gelmedigini, gelen kömürün ise toz halinde oldugunu, bilal atak'in bunu geri gönderdigini, paranin orada kaldigini, bu arada abdullah yilmaz'in enerji alisverisi ile ilgili olarak bulgaristandaki bu adamlari türkiye'ye getirdigini, bilal atak bunlarin ankara'ya geldigini ögrendigini, bunlarin otelde yakalandigini ve parasinin iade edilmemesi nedeniyle abdullah yilmazin kizdigini, bunlarinda bilal'e dönüste ızmit'e ugrayip parayi ödeyeceklerini söylediklerini, bilal atak'inda onlarin takibine bir adam koydugunu, bilahare köprüde 4 bulgarin öldürüldügünü, bilahare abdullah yilmaz'a telefon açarak, o'nun öldügünü, siranin kendisinde oldugunu söylediklerini, abdullah yilmaz'in korktugunu, melih aktas'a söyledigini, aktas'inda kendisine söyledigini, kendisinin bunlari yan yana getirdigini, atak'a 150 bin dolarinin kendisinde oldugunu söyledigini, turgay çelebi'den 1 milyon 200 bin dolar alacaklarini, o zaman paralarini ödeyeceklerini söyledigini ve onlari baristirdigini, turgay çelebinin iflasi nedeniyle 150 bin dolar ödenemeyince, abdullah yilmaz korktugunu bilal ataktan, genel müdür yardimcisi kaya ile çocukluk arkadasi oldugunu oradan kendisine silasi vermeyi kararlastirdiklarini ve kendisininde tonu 10 dolardan silasi satin aldigini, yumurtalik hatti açildiginda da 110 bin tona yakin mal oldugunu, o malida silas diye vereceklerini ve onlarinda bunu fabrikalara fuel-oil olarak satacaklarini, ancak bu isler patlayinca, onun da durdugunu,kendisinin abdullah yilmaz'a hasta çocugunun tedavi masraflarida dahil olmak üzere enaz bes milyar lira verdigini belirtmistir. (ek:181)

    9- sahin tekdemır 14.03.1997 tarihli ifadesinde; 1964 kocaeli keteme dogumlu oldugunu, ilkokulu ızmit'te okudugunu, sonrada serbest çalismaya basladigini, önce araba alip satmaya basladigini 1989-1990 senesinde yurtdisina çiktigini, alman vatandasi ile evlendigini, almanya, hollanda ve belçika'da kalip, türkiye'ye döndügünü, büyük kardesinin polis oldugunu, ıbrahim sahin'in korumaligini yaptigini, suçunun hadi özcan'i tanimak oldugunu suçlandigi konular içerisinde of'lu muzaffer'i öldürmek, bunlarin silah temin etmek, bunlarla çete kurmak gibi ilgisi olmayan suçlardan cezaevine gönderildigini, hadi özcan'i abisinin 1980 öncesi ögretmen lisesindeokudugu sirada, okulda meydana gelen tasli sopali kavgalar sirasinda, tanidgini, bos zamanlarinda okula giderek abisine göz kulak oldugunu, hadi özcan'in mhp'li oldugunu, kendisinin de mhp'li oldugunu, abisinin siyasî bir yönü bulundugunu, halen açiga alinmis durumda bulundugunu, ıbrahim sahin'in korumasi oldugu için açikta oldugunu, 1985 ya da 1986 da özel harekata girdigini, kurslarin sonunda siirt'e gittigini, 4-5 yil kaldigini, sonra tayinen ızmir'e gittigini, ıbrahim sahin'in özel harekat daire baskanligina gelmesi üzerine tayininin ankaraya çiktigini, abdullah çatli'yi tanidigini, kendisine mehmet özbay olarak tanitildigini, ancak onunla yurtdisinda tanismis oldugunu, türkiye'de abdullah çatli oldugunu ögrendigini, ancak kimseye birsey söylemedigini, 1990 yilinda almanya'da hanover havaalaninda birisini bekler iken, kendisini orada gördügünü türk oldugunu ögrenince konustugumuz, adamin mehmet özbay oldugunu söyledigini, türkiye'de iken de ızmit'ten geçerken kendisine ugradigini bir iki kez ızmirde karsilastiklarini fuarda lunapark müdürlügü yaparken karsilastiklarini, abdullah çatli'yi, mehmet özbay adiyla hadi'ye tanistiranin kendisi oldugunu, bu nedenle hadi ile aralarinin açildigini, petrol isinden dolayi kendisine kazik attirmakla suçlandigini, abdullah çatli'nin kendisine ortaklik yaparken insanin bir seye para koymasi lazim, bunu koymadigi için ortak olamadik demesi sebebiyle çatli'yi hakli gördügünü, hadi'yi abisi alper ile tanistirmadigini, yedi tıp'li olaylarindan dolayi sagdan, soldan duyumlar nedenleriyle abdullah çatli'nin kaçak oldugunu, bildigini, sagdan soldan onun asala ile mücadele etmis oldugunu ögrendigini bu nedenle de hosuna gittigini, ızmir'de birlikte yemek yerler iken, konustuklarini, kendisini taniyip tanimadigini, kim oldugunu bilip bilmedigini sormasi üzerine, onu tanidigim, bildigim onunla böyle mevzulara girmek istemedigini, geçmisini bilmek istemedigini söyledigini, abdullah çatli'yi birkaç defa haluk kirci ile gördügünü, ıbrahim sahin ile abdullah çatlinin tanisik oldugunu bilmedigini, holis olan ercan ersoy ve ayhan akçay'i tanimadigini, baska islere karisip karismadiklarini bilmedigini, hadi özcan'i çok sevdigini, nesli tükenmis kel aynak kusu oldugunu, varini yogunu olmayanlarla paylasan iyi bir insan oldugunu, hep haklinin yaninda oldugunu onun tahsilat isleriyle ugrastigini bilmedigini, yaptigi bir is karsiliginda para alacagini da tahmin etmedigini, kendisinin abisi tarafindan teslim edildigini, git teslim ol, suçsuzsun, kaçmaman gerek yok demesi üzerine teslim oldugunu, 8 dosyadan sorumlu tuttuklarini, 9 aydir cezaevinde oldugunu, latif özdamak diye bir arkadasi oldugunu özel harekatçi, siirt'ten gelen bir hocanin yanina gittigini, camide yapilacak isler için onun yardimci oldugunu, izinli oldugunda, bayramlarda geldigini ve cami insaatina yardim ettigini, kendisinin telefonu ile telefon ettigini, daha sonra bu adami kendisine silah getirdi diye yargiladiklarini ve görevden aldiklarini, vicdan azabi duydugunu, of'lu muzafferin öldürülmesinde kendisinin suçlandigini, orada oldugunun iddia edildigini kendi arabasinin renginde bir araba ile öldürüldügünü, arabasinin hemen emniyet binasi ile yanyana bulundugunu, abdullah çatli'yi abisinden çok sevdigini bu sebeble de onun kaçak birisi oldugunu abisine söylemedigini, abdullah çatli ile birlikte hiçbir is yapmadigini, kendisinin galerisi oldugunu ve kiralik araba servisi islettigini, abdullah çatli ile ahmet baydar'in ramazan ayinda aksam vakti iftar yemeginde kendisine ugradiklarini, yemek yerken konustuklarini, bir petrol isi oldugunu söyledigini, ister ortak isterseniz onu komisyona verin hadi özcan ile bu isi yapma dedigini, bunun üzerine onlari tanistirdigini, petrolün alindigini, alindiktan sonra bazi olaylar oldugunu, bu yüzden hadi ile aralarinin açildigini, çatli'nin petrolu satip, paralari yiyip, bir sey göndermedigini hadi'nin söyledigini, kendisininde abdullah çatliya kizan herkeze kizdigini, abdullah çatli ile hadi özcan'in kendi yaninda yerlerinin ayri ayri oldugunu hiç kimse ile de küs olmadigini belirtmistir.(ek:182)
    yedinci bölüm

    10- necdet küçüktaskıner 17.03.1997 tarihli ifadesinde; askerligini bitirir bitirmez 1966 yili haziran ayinda mıt'e girdigini, 1973'e kadar emniyet müfettisi kadrosunda bu teskilatta çalistigini, mıt'in cıa tarafindan proroke edildigi, baybasin ile ilgili olaylarin 1983 tarihinde basladigini, feridun kocamaz adindaki emlakçinin, ``benim bir dostum ıstanbul 2. subeye nezarete düsmüs ilgilenirmisin?'' demesi üzerine ıstanbul emniyel 2. sube müdür yardimcisi mehmet agar'a basbayin'in durumunu sordugunu, mehmet agar'dan baybasin'i gasptan aldiklarini ögrendigini, bunun üzerine onun vekaletini olmadigini, sözü edilen kisinin bakirköy agir ceza mahkemesine sevk edilerek tutuklandigini davasina hangi avukatlarin baktigini bilmedigini, 1986 yilinda ıngiltere'ye bir is için gidecegi sirada baybasin'in ıngilterede 12 seneye mahkum oldugunu ögrendigini, baybasin'in iki tane kibrisli kizin eroin getirdigi bir mahalde dolakirken yakalandigini, polislerin ona tesadüfen yakalandigini, kizlarin mali onun verdigini söylediklerini, onun üzerine baybasin'in ısland wight denilen küçük bir adadaki hapishaneye hükümlü olarak konuldugunu, mete bozbora, hüseyin çoban'la birlikte cezaevinde baybasin'le görüsme yaptiklarini, baybayin'in orada durumunun çok kötü oldugunu, hergün dayak yedigini, ne yapip edip kendisini türkiye'ye götürmelerini istedigini, hüseyin basbayin'in kendisine yalan söyledigini tespit ettiklerini ve davasini yine almadiklarini, sonradan ögrendiklerine göre 1986 dan sonra baskalari kanaliyla türkiyedeki bir ıngiliz ile tabur edilmek suretiyle türkiyeye gelisinin saglandigini, bayrampasa da cezaevinde oldugunu, tahminen 1988 de gelmis olabilecegini, yine tahminen 1989 senesinde mete beyle beraber, feridun kocamaz'in yaninda üç tane daha adamin yazihanelerine geldiklerini, hüseyin basbayin'in kardesi mehmet sirin baybasin'in silivri'de bir çiftlikte yakalanan eroin ile ilgili olan ve ıstanbul devlet güvenlik mahkemesinde devam eden davalarini aldiklarini, bu davayi iki celse girdikten sonra biraktiklarini, bu olaylarda herhangi bir siyasînin veya yöneticinin iliskisini bilmedigini, baybasin'in hayati boyunca dört veya bes defa gördügünü belirtmistir.(ek:183)

    11- ıstanbul valisi ridvan yenısen 27.12.1996 tarihli ifadesinde; sayin cumhurbaskani sik sik ıstanbul'a gelir ve kendisiyle sik sik görüsürüz, 14 kasim günü çok yogun bir programlari vardi. program sonrasinda da polat renasionse otelde bir aksam programi vardi, o programdan sonra evde kemal yazicioglu ile görüsebilecegini söylediler, 22.00 siralarinda. sayin cumhurbaskanimizla birlikte otelden çiktik, leventteki ikametgahta kemal bey bizi kapida karsiladi ve içeriye girdik; sayin cumhurbaskaninin konuyu sormalari üzerine, yazicioglu, 25.8.1996 günü emniyet asayis sube müdürlügü cinayet büro amirligine gelen isimsiz telefon ihbarinda ömer lütfü topal'i özel harekat polisleri ercan ersoy, ayhan çarkin, oguz yorulmaz ile maktülün ortaklari oldugu söylenen ali fevzi bir (aliço) sami hostan (arnavut sami) adli sahislarin öldürdügünü beyan ediyor. bu ihbar üzerine ön çalisma yapildigini takip edildiklerini, 28.8.1996 tarihinde bu kisilerin asayis sube müdürlügünce gözaltina alindiklarini, olayda kullanilan silahin sarjörü üzerindeki koli bandindan elde edilen parmak izi ile bu bes kisinin parmak izi mukayesesinin yapildigini, benzerlik olmadiginin tespiti üzerine ıçisleri bakaniyla da görüsülerek, onun talimati ile genel müdürlük ile temas kurulup, daha genis imkânlarla arastirma yapilmak üzere 29.8.1996 günü aksami bir tutanakla bes kisi, genel müdürlükten görevlendirilen ekibe teslim edildiklerini, yazicioglu'nun, bunlar ankaraya gönderildikten sonraki günlerde yapilan arastirmalara göre, elde edilen bazi karineler ve isaretlerin bu öldürme fiilini bunlarin yaptigi intibaini verdigini ifade ettigi, sayin cumhurbaskaninin, emniyet müdürüne, gözetim altina aldigini sahislarin yazili ifadelerini aldiniz mi? bu sorguya, karsilikli görüsmeyle ilgili bant kayit, bu sekilde bir kayit var mi? sorularinin, yazicioglunun alinmis yazili ifade olmadigi, bant, kaset bulunmadigini kesin bir dille cumhurbaskanina ifade ettigini, cumhurbaskani'ninda, hiçbir zaman devlet suç isledi olmaz, hangi sahis suç isledi ise devlet onun yakasina yapismali , bunlara devlet karsi çikar seklinde beyanda bulunarak; her türlü imkân kullanilacak, gayret sarf edilecek ve devletin süphelerden, saibelerden arindirilip temize çikarilmasini'' istedigini, talimat olarak verdigini, olay günü yine bir telefon ihbariyla, 23.30'da yeniköy karakol amirligi ve taneceviz sokaginda bir otoya seri sekilde silahla ates edildiginin bildirildigini, ekibin bahse konu yere gittiginde, çalisir vaziyette 34 btg 96 plakali bmw oto içinde ömer lütfü topal'in cesediyle karsilasildigini, maktülün incelemelerinin yapildigini, otonun arkasindan 20 metre uzakliktan atilmis 7.61 mm çapli kalasinkof marka iki tüfek bulundugunu, tüfeklerden birinde, üzerine takili vaziyette koli bandi ile sarilmis bir adet sarjör oldugunu tüfegin sarjöründeki koli bandi yapiskan iç yüzeyinden mukayese edilir nitelikte parmak izi tesbiti yapildigini, bu tesbitin bekletme fisine yapistirildigini, o orada dururken 5 aralik günü sabah gazetesinde çikan abdullah çatli'nin sahin ekli adini kullandigina dair bir haber üzerine ki o tarihte emniyet müdürününde görevinden uzaklastirilmis oldugunu, kendisinin bilgisi dahilinde arsiv arastirmasi yapildigini, 26.2.1992 tarihinde yurtdisina çikarken sahin ekli adina düzenlenmis sahte pasaportla yakalandigina iliskin kaydi bulduklarini, o tarihte parmak izinin on parmak olarak alinip, bakirköy cumhuriyet savciligina sanigin sevk edildigini, savciligin tahkikat açmasina karsin suç niteligi sebebiyle sanigin serbest birakildigini, abdullah çatli'nin diger parmak izlerinin de kayitlardan çikarilarak tüm parmak izleri karsilastirmasinda bütün izler arasindan tam bir uygunluk saglandigini tesbit edildigini, 1977 yilinda abdullah çatli'nin 6136 sayili kanununa muhalefet, polise ates etmek suçlarindan balikesir edremit'te de alinmis parmak izleri bulundugunu, abdullah çatli'nin ınterpol tarafindan alinan parmak izleriyle, türkiye'de tesbit edilen parmak izleri arasinda bir uyum tesbitinin yapilip yapilmadigini bilmedigini, koli bandi disinda parmak izi tesbit edilmemis oldugunu, sag orta yarim parmak izinden baska parmak izi bulunamadigini, digerlerinin eldivenli oldugunun söylendigini, emniyet müdürünün cumhurbaskani ile görüsmeyi kendisinin talep ettigini, cumhurbaskani, basbakan ve ıçisleri bakaninin ıstanbul valisinden bu olayla ilgili bilgi talep etmediklerini, emniyet müdürünün kendisine herhangibir band olmadigini söyledigini, cumhurbaskanindan destek alarak, yetki almak amaciyla görüsme oldu ifadesinin cumhuriyet savcilarinin niyabeten emniyet güvenlik kuvvetlerinin adli bir arastirma yapmasinda hukuken bir aksaklik bulunmadigini, bu yetkilerinin kullanilmasini adli yada idari mercilerden kaynaklanan bir engel bulunmadigini, parmak izinin yüzde yüz hiç degismesi mümkün olmayan bir delil oldugunu, sonrasininda bagimsiz türk adliyesine ait oldugunu, kendisinin de kisilerin emniyet genel müdürlügüne tesliminden sonra haberinin oldugunu, neden bilgi verilmedigini ilgililerden sordugunda, bunlarin memur olmasi nedeniyle hassas bir konu oldugunu, bir ihbar üzerine islem yapildigini, maddi delil elde edilmesi halinde zaten sariyer savciligina verileceklerini ve ayni anda da vilayete bildireceklerini söylediklerini, ıstanbul'da bugün 25 tane talih oyunlari oynanan salonlar bulundugunu, ıçisleri bakanliginin yazdiklari yazidan sonra ıstanbul valiligi olarak resmi gazete'de yayinlanan 1 ekim tarihli bir teblig, ilan, yasaklama karari çirkarttiklarini, simdiden sonra yeni düzenleme yapilincaya kadar bu yerlere türk vatandaslarinin alinmasinin yasaklandigini, türklerin alinmasi halinde polis vazife ve selahiyet kanununun ilgili maddelerinin uygulanacagini, yani kapatilabilecegini gerekçeli bir yaziyla resmi gazete'de yayinlatip, bu uygulama çesitli ikazlarimizdan sonra muhtelif sekilde çok kapatma karari sahsen uygulamaya basladigini, idare mahkemesinin bir süre sonra bu teblig için yürütmeyi durdurma karari verdigini, o zaman tebligin geçerliliginin kalmadigini, böylece de oyun salonlari eski durumuna dönmüs oldugunu, yargi kararina uymaktan baska yapacagi bir sey olmadigini, ıstanbul emniyet müdürü iken bursa valiligine atanan orhan tasanlarin, bu atama üzerine verdigi ``beni kumarhaneler mafyasi buraya tayin ettirdi'' seklindeki beyani konusunda da, kumarhaneler için aldigi tedbirler nedeniyle hiçbir güçlük ya da zorlukla karsilasmadigini, pekçok büyük oteli kapatmasina karsilik, konuya iliskin bir ricacinin bile kendisine gelmedigini, görevin yapilmasi halinde bir sey olmayacagi kanaatinde oldugunu, devletten güçlü kimsenin bulunmadigini, bursa ıl'ine vali olarak atanmaninda bir terfi oldugunu belirtmistir.(ek:184)

    12- ahmet baydar 22.01.1997 tarihli ifadesinde; yozgat milletvekili ahmet baydar'in torunu oldugunu, ondan öncede belediye baskanligi yaptigini, binbasi halil baydar'in tüccar oldugunu ceviz tomrugu yaptigini, uzun yillar kendisinin persembe pazarinda demir-çelik ithalati yaptigini, 1980 yilinda is hayatina atildigini, 1985 yilina kadar demir çelik ticareti yaptigini, türkiye'de üretim sikintisi dog da dünya pazarlarindan ithalat yaptiklarini, sik sik döviz dalgalanmasi sebebiyle kazandigi yada kaybettigi dönemler oldugunu, pamuk balya çemberi üreterek sanayicilik yaptigini, bu üretimlerinin 8-10 yil sürdügünü, ıki ikibuçuk yil önce burada bir arkadasi ile otururken yanlarindaki masada bulunan kisilerin anlattigi bir fikra nedeniyle tanistiklarini, birbirlerine kartlarini verdiklerini ve daha sonrada mehmet özbay isimli bu kisinin ofisine geldigini, bu karsilasmanin ıstanbul'da oldugunu, sözkonusu yerin adinin zeytin sardunya oldugunu, kendisine tekstil ihracaati yaptigini söyledigini, arzu hanim isminde bir kisi ile beraberligi oldugunu, onun kizkardesinin de izmir'de yasayip, zaman zaman ıstanbul'a geldigini, bu gelislerinden birisinde gonca hanimin, mehmet bey'le tanistiklarini, bir müddet sonrada arkadaslik yapmaya basladiklarini, baysa sirketini ant güven sazak karisi slvia sazak, kendisi, mine baydar ve oglu alper baydar ile birlikte 1992 yilinda kendisinin kurdugunu, 1995 yilinda ortakliktan ayrilma karari aldiklarini yönetim kurulunda enaz 3 kisi olmasi gerektiginden kendisi disinda ikinci kisi olarak 16 yildir yaninda çalisan fehmi tarim'a yönetim kurulu üyeligi verdigini, o sirada mehmet beyin orada oturdugunu, üçüncü kisi olarak kimi yapalim diye kendi kendilerine düsünürken, onun ben olabilirim dedigini, bu nedenle de yönetim kurulu üyesi oldugunu, ancak bassanin % 100 hamiline hisse senetlerinin kendisine ait oldugunu, sirketin alaninin insaat, petrol, dis ticaret, ithalat, ihracat gibi çok genis oldugunu, baysas'in tek yaptigi isin botas'taki silaç (petrol çamuru) sanayie verilmesi ve çamurun bulundugu yerin temizlenmesi isi, onun miktarinin 22 bin ton olarak hesap edildigini 220 bin dolar, o zamanin parasi ile 10 milyar lira oldugunu, ancak 10 bin ton civarinda bir çamur çiktigini, kendisinin baysa disinda kursaç, mersa kureks gibi sirketleride bulundugunu bunlar vasitasiyla demir, çelik, amerika ve ıtalyadan pirinç, hindistan sudan, demir- çelik, romanya dan canli hayvan, çimento görevinde romanyadan çimento, bulgaristandan demir-çelik, harb çikmazdan öncesinde yugoslavyadan demir-çelik ithal ettigini, bu tür isler yapan bir firma oldugunu, 1990, da dolar krizi sebebiyle büyük darbe aldiklarini, daha sonra seker ithalatinda yine sikintilari dogdugunu, 5 nisan kararlarindan sonra bankalarinda üzerlerine gelmeye basladigini, bu nedenle rahat çalismak için, sifir bir sirket olarak 1992 yilinda baysayi kurduklarini, botas'in silaç konusu ortaya çikmasi petrol ile ugrasan iki eksperi, silaçin oldugu yere gönderdigini, numuneler öldürdügünü içine bazi kimyevi maddeler katildiktan sonra sanayi yakiti olarak kullanilabileceginin tespiti üzerine silaça talip olduklarini, kendilerinden önce teklif veren firmalarin tonunun 1000 dolar verdiklerini, ihaleyi aldiklari tarihte mehmet beyin yönetim kurulu üyesi olmadigini, kendilerinin ıstanbul'da oturmalari sebebiyle iskenderuna sik sik gitmelerinin zor oldugunu, bu nedenle mehmet beyin turgay marasli'yi orada çalisabilecek kisi olarak tavsiye ettigini, sirkete sigortali olarak dahi alindiklarini, kar ettiklerinde bir sey vereceklerini düsündüklerini, kendilerinin de güven tezerdi isimli petrol içinden anlayan ancak güvenmedikleri bir kisiyi görevlendirdiklerini, bu çocuguda onun basina koyduklarini, daha sonra özellikle çok kaba olmasi nedeniyle sikayetler almaya basladiklarini, hatta botasta çalisanlardan da sikayetler geldigini, daha sonra da mehmet beyin kendisini uyardigini ve o kisinin sirketin parasini çaldigini söyledigini yaptiklari tespitle sirkete ait parayi çaldigini tespit ettiklerini, 5 liraya sattigi mali 3 lira gösterdigini, kendi evine ve ailesine pek çok harcama yaptigini ve toyota marka araba oldugunu, bu suretle 5-6 milyar lira içeri attigini, bunun üzerine turgay maraslinin isine son verdiklerini ve kovduklarini, bu konuda botas sirketinede bu sahsin sirket ile ilgisinin kalmadigini yazi ile bildirdigini, 5-6 ay süreyle kendileriyle çalistigini, turgay marasli'yi hiç tanimadigini, bir gittiginde ukraynali bir esi oldugunu gördügünü, mehmet özbay'i yönetim kurulu üyesi olarak, genel kurulda görülebilecegini ancak ne çekte, ne faturada ne de anlasmada hiçbir imzasinin ve yetkisinin bulunmadigini, mehmet özbay'in kaabiliyetli bir yanini göremedigini, ya da anlayamadigini, ticari yönde pek fazla bir bilgisinin bulunmadigini, parasal tikanmalari oldugunda, mehmet'ten borç istedigini, ancak onunda yemin ederek yok dedigini, bulamam dedigini, hatta 150-200 milyon istediginde de yok dedigini ondan sonrada sikinti geçene kadar kendisini hiç aramadigini, mehmet özbay'da duran telefonun kendisine ait telefon olmadigini botas isi için alinan 3-4 telefondan birisinin sirkete getirildigini ancak bundan daha sonra haberi oldugunu, botas'in içinde tanklarin ve havuzlarin oldugunu, aralarinda çok mesafe bulundugunu, kamyoun kantara gidip tartildigini, sonra satis için gittigini, telefonlarinda bu islerde haberlesme için kullanildigini, mehmet özbay'daki telefonun ıskenderun'da çalisan ali ismindeki bir çocugun adama kayitli oldugunu, botas isinden zarar ettigini halen 15 milyar lira borcu bulundugunu, mehmet hadi özcan'i tanidigini botas'ta silaç oldugunu söyleyen adamin o oldugunu, bulgaristan ve romanya'da is yaptigi kisilerin kendisi ve ellerinde gazoil adetif oldugunu ithal edip etmeyecegini sorduklarini, silaçin sanayii artigi yapilmasi için gerekli maddelerden oldugu için bu malzemeden de almalari gerektigini, bunun ızmit'e gelecegini degerlendirdiklerini, mehmet özbayin o zaman deposu olan bir tanidiginin ızmit te oldugunu, adamin hadi özcan oldugunu, söyledigini, ramazan günü onun yanina gittiklerini, depoyu, tanklari alemdar kimya gibi bir yerden kiralayabileceklerini söyledigini, bu suretle tanistiklarini, ancak onunla daha sonrasinda iliskilerini devam etmedigini, bilahare bu adamin isin % 50 atagi oldugunu sagda solda söyledigini duydugunu, ıhale asamasinda 3 firma olduklarini, diger iki firma 100 lira gibi rakamlar verirken kendilerinin 10 dolar verdiklerini, korkut eken'i tanimadigini, ıbrahim sahin'i tanimadigini, mehmet özbay ile onlari birlikte görmedigini, botas'ta kendilerine yardimi olan kimse bulunmadigini, semsettin isimli bir sahsin bu is için talip oldugunu ve bin lira teklif verdigini, kendilerinin ihaleyi almasi üzerine bu sahsin enerji bakanligi müstesarinin çiktiklarini, sonra yeniden ihale edildigini, ihalede 800 dolar fiyat verildigini, tanklarin içindeki suyu hesap etmediklerini, bu sebepten düsük fiyat verdiklerini, taseronluk yapmak istediklerini söylediklerini, arena programina çikan adamin bu oldugunu, çok konusan ve yalan söyleyen bir adam oldugunu, botas kayitlarinda bu malin, 22 bin yüzde 30 30 bin falan gözüktügünü ama malin 20 bin tonu ve 10 bin tonu mal neden bu kadar bu ise asildigini anlamadigini, yillarca bu adamin pompalarla hortumlarla silas denen çökeltiyi bu tanka topladigini, 715 nolu tank, belkide adam 30 bin ton topladigi gibi gösterdigini, güney makine isimli firmanin ömer lütfü topal'i tanimadigini hiç yerine gitmedigini, haluk kircinin hiç gelmedigini, tanimadigini, sirketlerine hiç tibbi malzeme satmadigini, abdullah çatlinin susurluk olayindaki ölümünden sonra cenazesinin alinmasina gitmedigini, bir gün sonra gonca hanimin cenazesini erkek kardesi ile birlikte aldigini, teshis edenlerinde kardesleri oldugunu, abdullah çatli'nin ıstanbul'da evine 1-2 kez gittigini, meral çatli ve çocuklarini tanidigini, kürsat yilmaz'in adini gazetelerden duydugunu, hiç karsilasmadigini, bilal atik'in bir defa ofislerine geldigini, çok komis bir rakam teklif ettigini, maliyetin altinda, sahin tekdemir, turan gedikli sultan nakkis'i hiç tanimadigini, alper tekdemir'i hadi özcan'in yaninda gördügünü, sonradan polis oldugunu ögrendigini, abdullah çatli'ya karisinin bile mehmet diye hitap ettigini kandirilmis olabilecegini, hatta kizinin kendisinin bir arkadasina sorusu üzerine abdullah çatli'yi sevmedigini, adini mehmet olarak yalan söyledigini, senin isminde mi? degisik diye kendisine sordugunu, üzüldügünü, abdullah çatli'nin insaat, dis ticaret gibi bir sirketi oldugunu bilmedigini, sadece sultan tekstili bildigini, zarar etmeye baslayinca, kagit üstünde kopmalar olmasi da isten kopmalar basladigini, and güven sazak'in kursas'ta üyeliginin oldugunu, ayrilma karari alindigini, ancak genel kurulun yapilmadigini, o sirketlerin problemleri oldugunu, borçlari oldugunu onlarin ödenmemis oldugunu, onun için de tam ayrilmamis olduklarini, abdullah us'u tanimadigi basinin olaylari topluma yanlis aktarmasindan dolayi çok sikinti çektigini, fransada hapiste kaldigina iliskin bir duyumu olmadigini, bu islerden hoslanmayan bir yapisi oldugunu, mehmet beyin, fatura almak için kullanilan fatura kartindan, sirketleri aldigini, otelde kaldigini, bunlari tespit ve masraftan düsmek üzere satin almayi düsündügünü bassa adini alip alamayacagini sordugunu, kendisininde de alsa da birsey ifade etmeyecegini söyledigini, onun aldigini daha sonra da kendisi için yeni fatura karti bastirip verdiklerini, sami hostan'i tanimadigini, bir defa yemekten çikip, gazinoya gittiklerini, arzu hanim'in küçük bir oyun oynadigini, birbirlerini mehmet bey ile sami beyin sadece tanidiklarini ancak samimi bir hava hissetmedigini 15-20 dakika oturduktan sonra gazinodan ayrildiklarini, genelde mehmet bey, arzu hanim, gonca hanim ve kendisinin birlikte yemege gittiklerini, gezdiklerini, mehmet beyin sirdasi ya da dert ortagi falan olmadigini, kendi cep telefonunu savci bey'ede verdigini, cep telefonu, araç telefonu, sirket telefonu ve ev telefonunu hiçbirini degistirmedigini, telefon arama listesinden kendisini kaç defa aradiginin, kendisininde onu kaç defa aradiginin tespit edilmesini istedigini belirtmistir.(ek:185)

    13- ekrem marakoglu 30.01.1997 tarihli ifadesinde; kendisinin ömer lütfi topal'i, 1964 yilinda avukatliga ilk basladigi zamanlarda bitirimhane tabir edilen bir kumarhane isletmecisi olarak müsterek tanidiklari kanaliyla tanidigini, o zamanin yeralti dünyasinin kaçakçilik-kabadayilik- kumarhanecilik temeli üzerine kurulu bulundugunu, ömer lütfi topal'in 1978 yilinda uyusturucu kaçakciligi suçlamasiyla tutuklanmasi olayinda kendisinin hukuki çabalarina ragmen ömer lütfi topal'in amerika'ya gönderildigini; 1985 yilinda tahliyesini takiben türkiye'ye geldiginde yeralti dünyasinin temel felsefesinin de iktisadi kabadayiliga ihale-arazi- tahsilat üçgenine dönüsmüs bulundugunu, kumarhanecilige tekrar baslayan ömer lütfi topal'in bir cinayet olayindan hapise düstügünü ancak mesru müdafa ve genel affin yardimiyla 50-55 gün sonra çiktigini ve sabika kaydinin olusmadigini, ömer lütfi topal'in casino isletmeciligine 1991 yilinda adana seyhan otellerinin casinolarini alarak basladigini, kendisininde emperyal sirketleriyle iliskisinin 1993 martinda alanya da meydana gelen ölümlü bir avukatin malzeme takibiyle basladigini, 1994 yilinin sonlarinda sirketin vekaletini de aldigini, 1994 araligindaki akgün otel bülent firat cinayetinde, ömer lütfi topal'in casinolarini kumarhane gelenegi yöntemi ile çalistirdigini farkettigini; bu yöntem içinde kullanilip atilmis insanlarin mart 1996 tarihindeki hikmet babatas cinayetinden sonra kendisine ömer lütfi topal'in da hayatinin tehlike altinda oldugunu hissettirdiklerini ancak ömer lütfi topal'in bunu ciddiye almadigi, ömer lütfi topal'in ölümünden sonra ayni marka ve benzer plakali arabasiyla olay mahalline endise içinde giderken hiçbir polis arabasina ve çevirmeye rastlamadigini, olaydan sonra sirket yöneticileriyle yaptiklari toplantilarda olayin failleri olarak akillarina hikmet babatas'in yakinlari, dev-yol ya da bir baska azmettirici kisinin geldigini, kendisinin olayin faillerinin ortaya çikarilmasi için çabalamasina ragmen ömer lütfi topal'in ailesinin kendisine ve sorgulamasina karsi bir duvar ördüklerini, bunun nedeninin de kusadasindaki casino müdürünün karistigi bir cinayet sonrasinda, bu müdürün kusadasi emniyetine güvenlikli bir sekilde teslim edilmesi sirasinda ömer lütfi topal kanaliyla tanidigi özel harekatçi ercan ersoy ile olan iliskisinin olabilecegi, ali fevzi bir, sami hostan gibi kisileri emperyal grubu bünyesinde çalismaya basladiktan sonra tanidigini ve sami hostan'dan, abdullah çatli'nin ara sira yanlarina geldigini duydugunu, yine bu sekilde ömer lütfi topal'in kibris'ta bulundugu bir sirada abdullah çatli'nin da orada ömer lütfi topal ile görüstügünü duydugunu, ömer lütfi topal cinayetinde, emperyal sirketler grubunu çok büyük zarara sokacak bir maddi ihtilafin olmasi gerektigini, ancak ailenin kendisine karsi uzak durmasi nedeniyle sadece duyumlara dayanarak bazi öngörülerde bulunabildigini, örnegin, ömer lütfi topal'in ölmeden bir gün önce ıspanya'dan arayan ısmail tank adli birisiyle adet-i hilafina ragmen çok uzun ve sert bir tartisma yaptigini, geçmiste ıspanya'da uyusturucu kaçakçiligindan hapis yatmis bulunan giresunlu bu adamin ömer lütfi topal ile geçmise dayali çok özel bir hukuklarinin bulundugunu ama ailenin bu konulari saklamaya çalistigini, mehmet agar ile ömer lütfi topal'in iliskilerinin, 1986 da mehmet agar'in ömer lütfi topal ile alattin çakici'nin ortaklasa çalistirdiklari klubü kapattirmasindan ibaret oldugu, çesitli vesilelerle örnegin necati kurmel kanaliyla mehmet agar ıçisleri bakani iken ömer lütfi topal'in tanisma çabalarina karsi mehmet agar'in uzak durdugu, ancak israrlar karsisinda ``dilkum sitesinde karsilasirsak bir merhabalasiriz herhangi bir sorunumuz yok'' ifadesini duydugunu, hüseyin kocadag ile ömer lütfi topal'in iliskilerinin ise çok daha yakin oldugunu, zaman zaman ıbrahim polat'in da ortak oldugu polat otelinin casinosunda sik sik beraberce oturduklarini, 1994 yilindaki akgün oteli cinayetinden sonra araya bir sogukluk girdigini, ömer lütfi topal'in öldürülmesinden bir ay önce celal dogan'in kendisine fenerbahçe klubünün yöneticilerinden hüseyin kocadag'i yolladigini, kendisinin de bunu ömer lütfi topal'a haber verdigini, bu toplantinin dgm ile de ilgisi bulundugunu çünkü teypten yaziya döktügü yazili ifadesini dgm ne de verdigini, konunun da gaziantepli bir kaç isadaminin g.t.o. baskaninin adi arkasina siklanarak kumar borçlarinin hafifletilmesi yönünde bir ricadan ibaret oldugunu ancak konunun basina daha degisik sekilde yansitildigini, hüseyin kocadag'in sanki köske (cumhurbaskanligi) yakin birisi tarafindan görevlendirilmis ve o kisi de bu isin halledilmesini istiyormus gibi bir intiba uyandirmaya çalistigini, bütün bu konularin da kendi mantigi açisindan ve tarih bakimindan ömer lütfi topal'in da dahil edildigi söylenen 58 kisilik liste ile iliskili olmasi gerektigini, ömer lütfi topal'in haraç anlaminda birilerine hiçbir sey almadan para verecek bir yapisi olmadigini böyle bir isi ancak çok büyük ir baski karsisinda yapabilecegini, kendisinin 1994 haziraninda ömer lütfi topal ile birlikte müdüriyet odasindayken vıp salonu monitöründen necdet menzir ile hüseyin kocadag'i gördügünü, bütün casinolarda video kayit sistemine bagli kameralarin bulundugunu, bunun herhangi bir itiraz durumunda kullanildigini; ancak murat topal tarafindan bu kasetlerden birisinin fotograflandigi ve bu fotograflardan birinin hüseyin kocadag'a gösterildigini, sonraki konusmalarinda hüseyin kocadag'in bu konudan ne kadar rahatsiz oldugunu belirttigini ve genelde klasis'e giden necdet menzir'i sanki kendisi santaj yapmak istermisçesine oraya özellikle götürdügü gibi bir durumun ortaya çiktigini, ancak resmin kritik dönemlerde dahi ortaya çikmamasinin kendisine bir güvence verdigini söyledigini, ömer lütfi topal'i öldürenler ve azmettirenler arasindakti ihtilafin ve kemal yazicioglunun aldigi ihbarin netlestirilmesinin art oldugunu, ömer lütfi topal bir yerlere 10 milyon 17 milyon dolar gibi bir para gönderdiyse bunu sirket yetkililerinin, ölümünden sonra da ailesi ve yakinlarinin bilmesi gerektigini, kendisinin ``ömer lütfi topal ankara'ya gittim ismimi listeden sildirdim'' beyaninin ise cinayetten onbes gün önce alanya seven seas tatil köyünde bir yemekte ömer lütfi topal'dan sahsen duyduklarina dayandigini, bu tür konularda ömer lütfi topal'in dostaliran ve yakinlarina basvurulmasi gerektigini, örnegin 1989 yilina kadar en yakin dostunun halen ıspanya'da bulunan nail akdeniz oldugu, bu tarihten soraki en yakinlarinin sirketinin genel müdürü, gazinolarinin genel müdürü ve ünit utku gibi kisiler oldugunu, ömer lütfi topal'in agzindan sami hostan ile sedat bucak'in tanistiklarini ve görüstüklerini duydugunu, ömer lütfi topal'in türkmenistan da yaptigi yatirimlar nedeniyle kurdugu iliskiler kanaliyla diplomatik türkmenistan pasaportu almis olabilecegini, yine ısrailli ortagindan da bazi bilgilerin alinabilecegini, bir yandan mütevekkil, bir yandan da o dünyanin sartlarindan kaynaklanan kuskulu bir yasam tarzina sahip olan ömer lütfi topal'in nasil bir koruma ve güvenlik sistemine sahip oldugu sorusuna cevaben; daha çok yeralti dünyasinin geleneklerine dayanan, emekli emniyet mensuplari ve fiziken güçlü insan kaynaklarini ve ruhsatsiz silahlari kullanan ve özellikle baslangiç safhasinda bizim gazinolarimizda herhangi bir olay olmasin diye çok asiri tepkiler gösteren bir güvenlik sistemi kuruldugunu, bu sisteminde rakipler tarafindan çok rahat bilinebilecegini ve içerden de destek alinabilecegini, ömer lütfi topal'in vefatindan sonra ilk esini bassagligi dilemek için ziyaret ettiklerinde tesadüfen televizyonda susurlukla ilgili haberler geçtiginde ilk esinin `kani yerde kalmadi'' ifadesi üzerine kendisinin`peki sami'den, aliço'dan bir süphe veya endiseniz var mi?'' sorusuna cevaben de ``ama, özer çiller'den süphe ediyorum.'' dedigini, ancak kendisinin sami hostan ile merhabalastigini bildiklerinden bilerek de kendisine böyle denilmis olabilecegini, zaten kendisinin daha önceden ömer lütfi topal veya çevresinin agzindan buna yönelik baska bir sey duymus olmadigini, ömer lütfi topal'a ait otellerin özellikle bayram tatillerine iliskin misafir listelerinde çok sayida yargi mensubuna rastlanabilecegini yine ayni sekilde tepebasi emperyal de sirf yargi mensuplarinin yemek ve ayni ihtiyacini karsilayan bir lokal olusturuldugunu, ali fevzi bir ve sami hostan'in 3 özel tim mensubuyla beraber ıstanbul da gözetim altina alindiktan sonra ankara'da serbest birakilmalarini takiben kendisinin istaanbul'da sami hostan ile görüstügünü ve hakkinda giyabi tutuklama karari çikarana kadar da isinin basinda oldugunu duydugunu ve giyabi tutuklama kararini takiben ortadan kayboldugunu, ömer lütfi topal'in kendisine bodrum olayinda ercan ersoy'u yolladigina göre diger özel tim görevlilerini de taniyip tanimadigi sorusuna cevaben herhangi bir bilgisi bulunmadigini, ömer lütfi topal ile cavit çaglar arasinda herhangi bir çekisme bulunmadigini, cavit çaglar'in bir baskasindan alacagini alamadigi için bu alacagi ömer lütfi topal'dan istediginin söylenildigini, ömer lütfi topal'in hüseyin kocadag ile görüsmedigini ve hatta hüseyin kocadag'in geçmiste böyle bir taleple geldiginde görevlinin ``sizin buraya girmeniz istenmiyor'' ifadesinde bulundugunu bunun da arkasinda geçmiste ömer lütfi topal mehmet özcan ihtilafinda alevi olmasi sebebiyle hüseyin kocadag'in ömer lütfi topal'a karsi mehmet özcan'i tutmasinin olabilecegini, kendisinin cavit çaglar veya necdet menzir ile herhangi bir çekismesi veya iliskisinin olmadigi, disarida spekülasyon konusu yapilmak istenen kameralarin normal sistemi içerisinde çekilmis kaseti herhangi bir yanlisliga sebebiyet vermemek için sahsen aldigini ve bir resmin yirtilarak imha edildigini ancak kendisinde bir kaset ve birkaç fotografin halen mevcut bulundugunu, bunlari tutmasinin amacinin da kendisini korumak oldugunu, esasen bunlarin imha edilmesini istedigini, belçika'da iki amerika'da bes sene olmak üzere toplam yedi yil hapiste yatan ömer lütfi topal'in yeniliklere açik bir insan olarak bu senelerde kendisini yetistirdigini ancak kontrolsüzlükle baslayan gazino olayinda baslangiçta turizm bakanliginin herhangi bir düzenlemesinin olmayisinin düzeni tamamen bozdugunu, esasen gazinolarin kara para aklamak için uygun bir yer olmadigini, kar oranlarinin da uyusturucu isine göre çok daha iyi olmasi sebebiyle hiç bir gazino isletmecinin uyusturucu isine girmeyecegini, havas'i almak için ömer lütfi topal'in her türlü organizasyonu yapmasina ve parasi da var iken alamamasina hatta diskalifiye edilmesine karsi tutumunun ne oldugu sorusunu cevaben, ömer lütfi topal'in herhangi bir itirazda bulunmadigi bu konudaki bilgilerin sirketten alinabilecegi emniyetten-istihbarattan gelen uyarilar hakkinda bir bilgisinin bulunmadigini, sedat demir'in ıstanbul asayis sube müdürü olmasindan sonra nihat mete araciligi ile ömer lütfi topal'dan akgün otel cinayeti sanigi çetin gencer'in bulunmasini istedigi böylelikle ıstanbul'da hiçbir faili mechul cinayetin kalmayacaginin söylenmesiyle, kendisinin ıstanbul'da dünya kadar faili meçhul cinayet oldugunu bilerek, kardesi vasitasi ile çetin gencer'i buldurarak fatih cumhuriyet savciligina teslim ettigini, ömer lütfi topal'in kibris'taki jasmine cavit oteli yatirimlari, ısrailli ortagi ve kibris türk hava yollarinin özellestirilmesi konularinda kendisinin bilgisinin olmadigini aileden saygi gördügünü ancak kendisine bilgi verilmedigini, süpheli konularda bilgi edinilmesi için sirketin yöneticilerinin ve aileden bazi kisilerin bir bütün olarak ele alinip dinlenmeleri gerektigini, kendisinin ömer lütfi topal'in ve emperyalin ceza davalari ile ilgilendigini, ömer lütfi topal'in kiminde arandigi, kiminde giyabi tutuklama karari bulunan davalarinin sürdügünü, bunlara ragmen istanbul'da isinin basinda nasil serbestçe bulundugu ve dolastiginin da ıstanbul emniyetinden sorulmasi gerektigini, bodrum tahkikatinda istanbul savciligina sonradan talimat yazilarak polisin devre disi birakildigini, antalya'daki aramanin da polis aramasindan savcilik aramasina dönüstürüldügünü, sami hostan ile abdullah çatlinin tanismasi ve ömer lütfi topal'i öldüren silahta da abdullah çatli'nin parmak izinin çikmasina ragmen kendisinin gözlemlerine göre ömer lütfi topal ile sami hostan'in arasinda herhangi bir itilaf bulunmadigini, zaten sami hostan'in olay esnasinda marmaris'te oldugunu, ihtilafin ömer lütfi topal'in esleri çevresinde mevcut bulundugunu, olayin sorusturmasinda savcinin kendisinin ifadesine basvurmamasinin yaninda kendisine olan tavrini da olumsuz buldugunu, abdullah çatli'yi taniyan sami hostan'in da kesinlikle bazi islerinde onu veya özel tim görevlilerini kullanmadigini, ömer lütfi topal abdullah çatli bulusmasinin arkasinda küçük günlük olaylardan çok havas gibi büyük benzer olaylarin aranmasi gerektigini belirtmistir.(ek:186)

    14- sedat bucak 21.01.1997 tarihli ifadesinde; 1960 siverek dogumlu oldugunu, siyasete 1991 yilindaki seçimlerde katildigini, dep milletvekillerinin, özellikle abdullah öcalan'in yanindan gelen elçiler vasitasiyla kendisiyle görüsmek istediklerini, kendisiyle görüserek ``biz, siverek'e, urfa'ya örgüt olarak girecegi, yalniz tarafsiz kalacaksiniz, bize karismayacaksiniz, devletin yaninda yer almayacaksiniz'' demek istediklerini bildigini, devletiyle beraber oldugunu, bekaa'dan gelen bazi insanlarla görüsmelerinin çogunu kasete aldigini ve bundan ankara emniyeti basta olmak üzere o zamanki tüm devlet yetkililerine bilgi verdigini, dep'in kapatilmasi ve milletvekillerinin çogunun içeri alinmasinda devlet güvenlik mahkemelerine verdigi ifadelerin büyük katkisinin olabilecegini, 1993'te bunlarin kendine karsi ve ailesine karsi bir tavir almak istediklerini ve siverek'te örgütlü eylemlerin basladigini, siverek'te anavatan partisi ılçe baskani ve kardesinin katledildigini, bazi köylülerin ve vatandaslarin katledildigini, siverek halkinin bu olaylari istemedigini, siverek halkinin tavir almasiyla beraber örgütün orada çökertildigini, halkla olan içtenligi ve devlete olan bagliligi nedeniyle kendisine karsi tavirlar oldugunu, kanunsuz bir is yaptigi zaman devletini çignemis olacagini, ıstanbul'a giderken mehmet özbay'i aradigini, mehmet özbay'in abdullah çatli oldugunu çok sonralari ögrendigini, ıstanbul'a dinlenmeye gittigini, yalova'daki termale gittiklerini, o aksam yakin arkadasi ali aydinliktan'in oglunun kafasina kursun degdigine dair haber aldiklarini, durumunun kötü oldugunu ögrendiklerini, aksam bu durumu arkadaslarina söyledigini, ızmir'e gitmesi gerektigini söyledigini, mehmet özbay'in ``bende gelirim'' dedigini, yola çiktiklarini, ören'de veya altaylar'da bir arsa ofisi oldugunu, bu arsaya baktiktan sonra soförünün gelip ``agabey, ali abinin oglu vefat etmis'' dedigini onun üzerine hemen harekat ettiklerini, hastaneye gittiklerini, fakat kimseyi bulamadiklarini, daha sonra evlerine gittiklerini, taziyelerini bildirdikten sonra ayrildiklarini, princess'te yer ayirttiklarini, otele gittiklerinde bir bayanin mehmet özbay'in yaninda oturdugunu, onunda kendileriyle geldigini, ızmir'e gelirken kocadag ile görüstüklerini, kocadag'a ızmir'e gidiyorum dedigini, onunda ``bilsem bende gelirdim'' dedigini, daha sonra uçakla yarin gelecegini söyledigini, ertesi sabah uyandiklarinda kocadag ile görüstüklerini ve onun gelecegini ögrendiklerini ``beni aldirabilirmisiniz?'' dedigini, bunun üzerine yanindaki koruma polisi ercan bey'i (daha önce kocadag'in yaninda çalismis bir polis olan) hüseyin kocadag i arabayla almaya gönderdigini, koruma polislerinde ve soförün de huzursuzluk gördügünü, polis ercan'in bir ara kendisini çagirip huzursuz olduklarini ve takip edildiklerini söyledigini, ``ızmir'den hemen ayrilalim'' dediklerini, bunun üzerine kusadasina gitmeye karar verdiklerini, o gün aksam üzeri çiktiklarini, onura otel'de kaldiklarini, ertesi gün de orada kaldiklarini, polislerde rahatsizlik ve tedirginlik oldugunu görünce ankara veya ıstanbul'a gidelim dedigini, hüseyin kocadag'in ıstanbul'da isi oldugu için ıstanbul'a gidip oradan ankara'ya geçmeyi düsündüklerini, o gün sabah en geç kendisinin kalktigini ve kahvaltisini yarim birakarak yola çiktiklarini, o bayan ile mehmet özbay'in arabanin arkasinda oturduklarini, ızmir'i geçtikten sonra kocadag'in çok süratli gittigini gördügünü, arabanin ibresinin 230'u gösterdigini, birseyler söyledigini, kocadag'in kendisine dönüp birseyler söyledigini ve güldügünü, kendisininde gülerek yolu görmemek için koltugun ucuna dogru geldigini, kaza'dan sonra ankara'da ancak arabasini televizyonda görünce, kaza yaptiginin kesin olduguna emin oldugunu, arabada bulunan silahlarin ıstanbul'a gelirken dahi olmadigini, o silahlardan bilgisinin olmadigini, kendisinin arabada bulunan sig sauter silahi oldugunu, onun disinda polislerinin hepsinin silahi oldugunu, eger takip ediliyorlarsa bu silahlarin kazadan sonra arabaya konulmus olabilecegini, digerlerinin çantasinda vardiysa silahlarin onlarin olabilecegini, arabada söylenildigi gibi gizli bölme olmadigini, mehmet özbay'in, köyüne 1 defa 1996 kasim'inda geldigini, 1993 yili sonu veya 1994 yili basinda siverek'e halka güven verebilmek için gittigini, ankara'da babasinin vefat etmesi üzerine siverek'e defnettiklerini ve taziyelerin 1,5-2 ay sürdügünü bu arada yorgun düstüklerini, 1994 ortasi veya sonunda dinlenebilmek amaciyla ankara'ya geldigini, daha sonra ıstanbul'a gittigini, ıstanbul'da mehmet özbayi tanidigini, abdullah çatli adiyla tanimadigini, kalabalik bir ortamda ``siz, sedat bucak'siniz'' diyerek kendisiyle tanismak istedigini söyledigini, orada tahminen bir hafta kaldigini, ankara'ya geldiginde kendisini telefonla aradigini, kendisinin tekrar siverek'e döndügünü, 1995'te geldigini bir-iki defa mehmet özbay'in kendisini sordugunu, ankara'ya yilda 2 ya da 3 defa geldigini, kendisinin disarida bürosu oldugunu, bürosuna gelip, oturup, sohbet edip gittigini, bu insanla (abdullah çatli) bir illegal ya da legal bir isinin, ya da baglantisinin olmadigini, çatli nin kendisine ithalat-ihracat sirketi oldugunu ve ticaretle ugrastigini söyledigini. abdullah çatli ile gonca us arasinda bir gönül iliskisi oldugunu varsaydigini, hanimiyla bir-iki defa görüstügünü, ailece ıstanbul'da olduklari bir zamanda çatli'nin ailesini alarak bir-iki defa yanlarina geldigini, hatta bir keresinin de bir dügünde olabilecegini, mehmet özbay ile kocadag'in kendi yaninda tanistiklarini varsaydigini, kendinden önce taniyip tanimadigini bilmedigini, hüseyin kocadag ile her zaman görüstüklerini, mehmet özbay'i vatansever biri olarak tanidigini, konusmalarinin hep bu yönde oldugunu, hüseyin kocadag in 1980 ihtilalinden hemen sonra siverek'e emniyet amiri olarak verildigini, sonra tahminen ankara'da özel harekatin kurulma asamasinda ankara'ya geldigini, siverek'te de ankara'da da görüstüklerini, diyarbakir özel harekat sube müdürlügü yaptigi siralarda da görüstüklerini, kendisinin bu siralarda siverek'i tanimasindan dolayi arada bir geldigini, babasiyla hüseyin kocadag'in iliskilerinin çok samimi oldugunu, babasindan sonra bu iliskiyi kendisinin sürdürmek istedigini, bucak asireti olarak varsayilan toplulugun 40, 50 veya 60 aileden olustugunu, siverek'te 70'i geçici olmak üzere 430 korucu oldugunu bildigini, fatih bucak'in amcaoglu oldugunu, ankara'da oturdugunu, su anda insaat sirketi kurdugunu bildigini, aralarinda kopukluklar oldugunu, korumalarini istemesi konusunda; koruma sube müdürlügünün kendilerini atadigini ve koruma vereceklerini söylediklerini, kendisinin ise koruma istemedigini, daha sonra aradiklarinda ``siz isim verebilirseniz de olur'' denildigini, bu korumalarin özel harekat daire baskani ıbrahim sahin'in korumalari oldugunu, ıbrahim sahin'le pkk'ya karsi tavir ortaya koymak için emniyet genel müdürü, pasalar, 7. kolordu komutani geldiginde özel harekat daire baskani olarak geldigi sirada konustugunu, daha sonra birbirlerini aradiklarini, ıbrahim sahin'in doguya gittigi zaman, özellikle siverek güzergahini seçtigini ve misafiri oldugunu polis ercan'a ``bana koruma verilmek isteniyor, korumalik yaparmisiniz?'' diye sordugunu, onun da ``benim bir arkadaslarla görüsmem gerekir'' dedigini, daha sonra ``evet'' cevabinin geldigini bunlarin 5 kisi oldugunu, oysa 6 koruma verilmek istendigini, 6'ncinin da bu bes koruma tarafindan önerildigini adinin da mustafa oldugunu, bakan mehmet agar'a bunlarin verilmesi için yazdigini ve kabul edildigini, hatta çok zaman sonra verildigini, ömer lütfi topal cinayetinden daha sonra korumaligini yapan polislerin gözaltina alinmasindan sonra ıstanbul valisi veya emniyet müdürünü aradigini, bu insanlari koruma olarak istedigi için bunlarin isledigi bir suç varsa bunlari bilme zorunlulugunu hissettigini, bu kisilerle (korumalarla) telefonla konusmadigini, arnavut sami yi (sami hostan) bir defa çinar otelinde baskalariyla birlikte olduklari sirada kendisine tanittiklarini, daha sonra onu görüp görmedigini hatirlamadigini, kendilerinin kumarla ya da kumarhanelerle hiç bir iliskilerinin olmadigini, bir gece kulubü ya da diskotege amcaoglunun da içinde bulundugu üç gencin girersin-giremezsiz tartismalari sonucu öldürüldügünü, bu olayin kumarla ilgili olmadigini, söylemezleri de bu olaydan sonra bildiklerini, daha sonra bunlardan iki tanesinin öldürülmesiyle kendilerinin hiç bir ilgisinin olmadigini, mehmet agar genel müdür olana kadar kendisini tanimadigini, öldüren kisilerden birinin lojmaninda kaldigi hususunda; o insanla konusmuslugunun olmadigini, tanimadigini, kendisinin evine gelen biriyle gelmisse gelmis olabilecegini , kalsa bile 1 geceden fazla kalamayacagini, mehmet ali yaprak'i tanimadigini, televizyonunun da gaziantep te oldugunu bilmedigini, mehmet ali yaprak'in kaçirilmasinin ailesince yapilmis olamayacagini, ridvan kocaman diye birisini tanimadigini, 1979'da amcasinin bir suikastle yaralandigi ve akrabalarindan bir çogunun pkk tarafindan öldürülmesi ve kendilerinin pkk tarafindan tarafsiz kalmalarinin istenmesiyle birlikte ailelerinin pkk ile mücadelesinin basladigini, kendilerinin operasyonlara katilmadiklarini operasyonlari askerlerin yaptigini, halkin istihbarati çalismalari oldugunu, 1979 da pkk tarafindan kendilerinden 140-150 arasinda kisinin öldürüldügünü, bir çogunun kendilerinin yakini oldugunu, korkut eken ve digerlerinin kendi yerlerinin oldugunu onlarin oralarda kaldiklarini, mehmet agar'in hiç evine gelip kalmadigini, korucularin çatismaya gittiklerinde muhimmati onlarin kendilerinin aralarinda temin ettigini, hbb televizyonunda yaptigi konusmanin 5 veya 10 dakikasini hatirladigini geri tarafini hatirlamadigini, daha sonra bu roportajin kasetini getirttigini, oradaki konusmalarini görünce tamamini bile izlemedigini, hükümetin güvenoyu almasindan önce mehmet özbay'in çok özel, gizli görüsmek istedigini söyledigini, o görüsmede mehmet özbay'in ``ben devletle çalisan gizli bir adamim; bunu da kimsenin bilmemesi lazim su kimligim, su yesil pasaportum, bu ehliyetim, bu silah ruhsatim, bu nüfus cüzdanim'' diyerek birseyler çikardigini, terörde uzman yazan bir kagit gördügünü, onun söyledigi ismi bir lakap ve kod ismi zannettigini ve sonuna kadar bile onu mehmet özbay olduguna inandigini, o kimligin sahte mi yoksa gerçek mi oldugunu tespit edemedigini, haluk kirci ve yasar öz'ü tanimadigini, drej ali'yi tanidigini, onun taziyelerine geldigini kendininde ıstanbul'daki yazihanesine birkaç defa gittigini, pkk'nin ölüm listesinde, birinci sirada oldugunu bildigini, abdullah çatli'yi 1980'den önce aranan biri olarak bilmedigini, ``ben abdullah çatliyim'' dedikten sonra da bir arkadas olarak iliskilerinin devam ettigini, korkut eken'in , babasinin eski dostu oldugunu, babasinin yanina bir defa geldigini hatirladigini, kendilerine devletin her kademesinden insanlarin geldigini, istedikleri bilgileri bilebildikleri kadar hepsini verdiklerini, her zaman devletin yaninda olduklarini, pkk'nin siverek'i yenemedigini, med tv'de, abdullah öcalan'in söyledigi sözlerin kendisine o gün telefonla dinlettiklerini, hbb'ye sayin yilmaz'in kendisini fransa'da dedigini duyunca ``ben buradayim'' mesajini vermek için çiktigini, hastanede emar filmi çektirmek disinda bir yere gitmedigini, kaza aninda bu susturucu ve silahlar arabada olsaydi bunlarin korumalar tarafindan alinabilecegini, meysu'nun sahibinden 300 bin marklik bir senet alma, bürolarinda kursunlama gibi bir olayin olmadigini, tahminen bu olayin faillerinin yakalanmis durumda oldugunu, arabada bulunan silahlarin arkada oturanlar tarafindan konulmus ya da baskalari tarafindan konulmus olabilecegini, kendisinin 130-140 milyar aldigi seklindeki ithamlarin yalan oldugunu, kumarhanelerden haraç almadigini, maasi disinda kimseden para almadigini belirtmistir.(ek:187)

    15- hasan celal güzel yeniden dogus partisi genel baskani 17.02.1997 tarihli ifadesinde; 1945 yilinda gaziantep'te dogdugunu, 1975 yilinda süleyman demirel'in özel müsaviri olarak basbakanlik'ta görev yaptigini,1977 yilinin ikinci yarisinda ıı mc hükümeti sirasinda korkut özal'in ıçisleri bakanligi döneminde müstesar yardimciligi, turgut özal'in müstesarligi döneminde, onun yardimciligini yaptigini, 1980 yilinda 12 eylül'den önce yayinlanan gizli bir genelge ile devletin güvenlik koordinatörü yapildigini, emekli korgeneral rüstü naipoglu, emekli hava korgenerali refik ısitman ve emekli albay kadir bilgen'den olusan o tarihte artan terör olaylari ile mesgul olan bir güvenlik koordinasyon ekibi kurduklarini, mıt, jandarma genel komutanligi ve emniyet ıstihbarat dairesinden gelen bilgilerin bu kurulda degerlendirildigini ve o tarihte basbakan olan süleyman demirel'e arz edildigini, o tarihte basbakanlik müstesari olan turgut özal'a da bilgi verildigini, basbakanlik müstesar vekilligi ve devlet planlama teskilati müstesar vekilligi görevlerinde bulundugunu,12 eylülden sonra da 35 gün basbakanlik müstesarligina vekalet ettigini, necdet calp'in basbakanlik müstesarligina getirilmesi üzerine onunla 5 ay süre ile çalistigini, subat 1981 ayinda süleyman demirel'i ziyarete gitmesi nedeniyle görevinden alindigini, görevinden istifa ederek kayseri erciyes üniversitesinde ögretim elemani olarak çalistigini, 1983 yili sonunda anavatan partisinin iktidara geldiginde basbakanlik müstesarligina getirildigini, 1986 yilinin agustos ayi basina kadar bu göreve devam ettigini,o tarihteki ara seçimlerde gaziantep'ten milletvekili adayi oldugunu, milletvekili seçildigini, devlet bakani ve hükümet sözcüsü olarak göreve basladigini,1987 erken seçimlerinde gaziantep milletvekili olarak yeniden seçildigini, milli egitim gençlik ve spor bakani oldugunu, mart 1989 tarihinden itibaren de anap gaziantep milletvekili olarak devam ettigini,17 haziran 1989 tarihinde anap'tan istifa ettigini, 20 ekim 1991 seçimlerine istirak etmedigini, 23 kasim 1992 tarihinde de yeniden dogus partisini kurdugunu, halen genel baskanlik görevini yürüttügünü, babasinin demokrat parti yöneticilerinden, dayisi ali ıhsan gögüs'ün de halk partisi bakani oldugunu, kendisinin siyasal bilgiler fakültesi'nde iken türkiye'de sag denilen ögrenci lideri olarak uzun süre çalistigini, bütün hadiselere istirak ettigini, hür düsünce kulüplerinin merkez sag çizgide, demokrasiyi savunan, mesruiyetçi çizgide bir teskilat oldugunu, o tarihte ıçisleri bakani faruk sükan'in, hatta adalet partisi'nin bu teskilata müdahale etmek istedigini, zira iktidar partisi olmasina ragmen üniversitelere hiç giremedigini, müdahale etmelerini istemediklerini belirtmelerine ragmen dinlenmeyince adalet partisi gençlik kollarina el koyarak meseleyi çözdüklerini, muhalefet partisi cumhuriyet halk partisinin bir bürosunu siyasal bilgiler fakültesine kurmus oldugunu, türkiye ısçi partisinin tamamen ögrenci gençlige dayandigini, hükümet olan adalet partisininde sagci gençligi solcu gençlige karsi kullanma staretejisi içerisine girdigini, ısmet ınönününde bunu hep dile getirip, sikayet ettigini, fransada 1968 olaylarini baslatan meshur kizil rocky'nin siyasal bilgiler fakültesi yurdunda bir hafta kaldigini ve polis saldirisina karsi fakülteyi nasil koruyacaklari konusunda sosyalist, marksist ögrenci liderlerine taktik verdigini gözleriyle gördügünü, mhp ülkü ocaklari teskilatinin kendisinin de samimiyetle inandigi sekilde son derece vatansever, millîyetçi, millî ve manevi degerlere itibar eden gençlerden olustugunu, onlarin bu hislerini emniyet genel müdürlügü ve milli ıstihbarat teskilatina bagli kisilerin istismar ettigini, kullandigini, kendisinden de bu konuda destek istendigini ancak kendilerinin türkiye de bir takim terörist olaylarin meydana gelmesine, dis müdahalelerin olmasina karsi olduklarini ve böyle bir kullanima karsi çiktigini,bu gençlerden bazilarinin resmen milli ıstihbarat teskilatinda ve emniyet genel müdürlügünde görev aldiklarini,belli seviyelere kadar da gelebildiklerini, devletin istihbarat ve güvenlik örgütlerinin teskilatlarin her kesiminden bilgi almasi lazim geldigini,bunun aksinin düsünülemiyecegini ancak bilgi toplarken bu kesimlerdeki kisileri bilginin ötesinde operasyonel faaliyetlere sokmalarinin fevkalade yanlis oldugunu,operasyonlarin bu teskilatlarin elemanlari vasitasiyla yapilmasi gerektigini, problemin bu oldugunu, çatli hadisesinde de problemin bu nedenle ortaya çiktigini, gerek süleyman beyin döneminde gerekse turgut beyin döneminde ``sadece sayin basbakan tarafindan açilacaktir'' ibaresi bulunan zarflari onlarin verdikleri yetki ile açtigini,okudugunu ve özet bilgileri onlara aktardigini,devletin bu tip bilgilerine sahip 3-4 kisisinden birisi oldugunu, milli ıstihbarat teskilati ve emniyet genel müdürlügü arasinda çok belirgin bir koordinasyonsuzluk,rekabet hatta zaman zaman sürtüsme ortaya çiktigini,mıt'in istihbarat görevinin kendilerinde oldugunu,emniyetin sadece adli vakalarda istihbarat yapmasi,onun ötesine karismamasi gerektigini,emniyet genel müdürlügünün de mıt'in iyi istihbarat yapamadigini,türkiye genelinde birinci subelerce yapilan kendi istihbaratlarinin olmamasi halinde dagilacagini,hazira kondugunu,iyi çalismadigini iddia ettigini,bunun özellikle kaçakçilik istihbarati konusunda ortaya çiktigini,emniyette atilla aytek'in çok kuvvetli bir polis müdürü oldugunu,gözüpek isinin ehli,uyusturucu kaçakçiligi isi ile çok etkin mücadele ettigini,ancak bu vasiflarini bilmesinden dolayi genel müdürünü bile takmayan,dedigi dedik bir müdür haline geldigini,onun dönemi mıt içerisinde o tarihe kadar kurulmamis kaçakçilik istihbarati adiyla bir birimin kuruldugunu, emniyet mıt'in bu isin içerisine girmesinin gereksizligini savundugunu,mıt'inde kaçakçilik istihbaratininda kendi konularina girdigini ve kaçakçilik istihbaratinin siyasî konularla da iliskili hale geldigini bu nedenle yapmalari gerektigini savundugunu bunun uzun seneler tartisildigini,daha sonra emniyetteki bu birim ile mit'teki bu birim arasinda problemler çiktigini,emniyetteki birimin gayriresmi sefligi daha sonra ıstanbul emniyet müdür muavini iken mehmet agar tarafindan üstlenildigini, mehmet agar'in özallarla yakin irtibatinin kurulmasinin bu olaylara rastladigini, zeynep özal'in asim ekren isimli bir müzisyenle münasebeti bulundugunu, zeynep ve semra özalin gece eglencesini çok sevdiklerini,bu nedenle sik sik eglence yerlerine gecenin geç saatlerinde gitmelerinden dolayi koruma sorunu dogdugunu,basbakanin kizinin ve esinin korunmasinin devlet görevi oldugunu,bu nedenle emniyet müdürü ünal erkan ile muhatap olduklarini,onun ise politik yaninin bulunmamasi sebebiyle bu islerden hazzetmedigini, mehmet agar'in politikaya daha yatkin oldugunu,kibar nazik,zeki herkes tarafindan sevilen,çok süratli hareket edebilen iyi polis denecek özelliklere sahip oldugunu,sivil sektörle çok yakin iliskileri bulundugunu,kendiliginden koruma konularinda onun daha öne çiktigini, zeynep özal ve asim ekren'in antalyaya kaçmalari ve evlenmelerine iliskin olaylarda ekren'in ıstanbuldaki aydinlik olmayan çevrelerle münasebetleri bilindiginden evlenme olayinin aile tarafindan hiç istenmedigini,bu nedenle polisin koruma görevi altinda antalyaya gitmelerinin kontrol edildigini,bu olayin mehmet agarin özallara yakin olmasini sagladigini, çünkü onu tanidiklarini,semra ve turgut özal ile çok yakin samimi oldugunu,adeta onlarin emrinde,özel bir polis gibi oldugunu,ankara emniyet müdürlügüne terfian getirilmek istenildiginde bakanlar kurulunda kendisinin karsi çiktigini,münasebetleri yönünden bu atamanin yanlisligini anlattigini,ancak turgut beyin dedigini yaparak, agari ankara emniyet müdürlügüne getirdigini,sonrada agar'in kendisine gelerek,kendisinin aleyhinde oldugunu bilmesine ragmen,'emriniz varmi sayin bakanim' diye sordugunu,bu tavrinin da son derece hazimli son derece sempatik ve olgun bir insan oldugunu gösterdigini, hiram abbas'a emniyet mit çekismesinin sebebini sordugunda,mıt'in bu mafyadan bilgi aldigini,hem uyusturucu kaçakçiligi bakimindan,hemde siyasî bakimlardan bilgi aldiklarini, emniyetinde bilgi aldigini,mafyanin dininin imaninin para oldugunu,baska birsey düsünmedigini,ve terörle beslendigini,silah kaçakçiliginin onlara kar getirdigini,onlarinda hem sag hem de sol teröriste silah temin edip,para kazandiklarini,bunlari bildiklerini,bilgi aldiklari gruplari da himaye ettiklerini,mafyaninda hem poliste çesitli guruplara,hem de istihbaratta çesitli guruplara dayanmak ihtiyacini hissettigini söyledigini,bunun kendisine çok ters geldigini,sonradan bunu emniyetteki kisilere de teyid ettirdigini,bunun sonucu olarak da emniyet ve mit arasindaki rekabetin dogurdugu baska bir platformun olusmus oldugunu,yani herkesin kendi mafyasini olusturdugunu anladigini,hiram beye ve emniyetteki kisilere,'' siz ne yapiyorsunuz,adamlari uyusturucu ile yakalayinca görmüyormusunuz,iade mi ediyorsunuz?'' dediginde çok açik bilgi veremediklerini,biraz müsamahakar davrandiklarini söylediklerini, kendisinin de ''mafyayi ikiye ayirdiniz,bilgi aldiklarinizi müsamahaa ediyorsunuz, emniyetin mafyasi ayri mitin mafyasi ayri,emniyetin içinde falanin mafyasi var filanin mafyasi var ayni sekilde mitin içinde falanin mafyasi var filanin mafyasi var bu ne biçim is böyle kepazelik? `` dedigini, bunun üzerine konuyu özal'a anlattigini,bilgi kaynaginin olabilecegini,belirli kisilerin korunabilecegini,ama ekipleri korumaya kadar isin götürülmesinin sakincalarini anlattigini,sonradan istihbarat raporunda da ,sorgulama raporunda da bunu teyid eder mahiyette dündar kiliç'in polisin bir kismini bu sekilde beslediginin ortaya çiktigini,bu nedenle isin ciddiyeti yönüyle ilgili kisilerle görüstügünü,bir müddet sonra mafya-polis, mafya-istihbaratçi iliskisi halinde devam eder,probleme sebebiyet verir dedigini, nitekim, mehmet eymür-atilla aytek,mehmet agar-mehmet eymür rekabeti halinde ortaya çiktigini,sonuçta 1987 tarihinde ki raporun ortaya çikmasina kadar da bu rekabeti getirdiklerini,raporlarin hepsinin dogru olmadigini,özel hayatina kadar çok yakindan tanidigi saffet arikan bedük'e bile çamur atmalarinin bunu gösterdigini,bunu her tür rapora güvenmemek gerektigi için söyledigini,adamin kendine göre rapor yazdigini sonra da el altindan bunu herkese dagittigini,çatli ile iliskisi olup olmadigini bilmedigini, milli ıstihbarat teskilatinin aslinda devletin en önemli ve gerekli bütün ülkelerde olan bir teskilati oldugunu,mıt'in 1960 yillarina kadar sivil kisiler tarafindan yönetildigini,27 mayis ihtilalinden sonra asker kisilerin eline geçtigini, süreç içerisinde mıt müstesarliginin türk silahli kuvvetlerinin bir kadro ve tayin makami haline geldigini ve bunun fevkalade yanlis oldugunu,bu kadronun korgenerallerin tayin yeri haline geldigini, tüm parti liderleriyle yaptigi konusmalarda mıt müstesarliginin basbakandan çok genel kurmay baskanina bagli ve yakin oldugunu degerlendirdiklerini,12 mart ve 12 eylül istihbaratini özel olarak yapmadigini söylediklerini, 12 eylül döneminde bir tesadüf sonucunda arkadasi olan bir kisinin bilgi vermesi üzerine ögrenmesine karsilik mıt'in tam bir sessizlik içerisinde oldugunu,buna karsilik,askeri sistemin bürokratik yapisinin çok iyi çalismasi sonucu kodlu olarak basbakanliga ertesi gün ihtilal yapacaklarini bildirdiklerini,bu nedenlerle de ne kadar basbakana bagli görülse de hiçbir sekilde genel kurmay'in disinda kullanilamayacagini, ilk sivillesme harekatinin buradan basladigini,müstesarligin bosaldiginda önce vecdi gönül'ü, sonra saffet arikan bedük'ü yani sivil birisini bu göreve getirmek istediklerini, olmadigini, daha sonra teskilattan olan hiram abbas'i önerdiklerini ancak uygun görülmedigini, o zaman teoman koman pasanin getirilmesi söz konusu oldugunu,kendisinin emekli olmasini ve bu teskilatin basina getirilmesini istediklerini ancak onunla yapilan görüsmede asker olarak yükselmek istedigini,bunun içinde ordu komutani olmasi gerektigini ve kita hizmetine çikacagini,bu durumdu du en fazlaa 3 yil için orada kalmasinin söz konusu oldugunu ve atamanin yapildigini,sivillesme uzantisi olarak da evren pasa'dan hiram abbas'i müstesar yardimciligina atama tavizini aldiklarini,onun atanmasi ile birlikte nuri gündes'in kendisine gelerek ayrilmak istedigini söyledigini,ayrilmamasi için ikna edemedigini,onun emekli oldugunu bunun dea içeride hiziplesme oldugunu gösterdigini,hiram abbasin son derece gözüpek,dürüst ve namuslu ve canini feda etmekten çekinmeyen bir kisi oldugunu teskilatin böyle yetismis elemanlari varken,çatlilara ya da benzeri kisilere ihtiyaci bulunmadigi düsüncesinde oldugunu, mit'te teoman koman pasanin turgut beyle dostlugu zaviyesinde iliskilerin yumusatilmasiyla devam ettigini,ancak istedikleri gibi sivillestiremediklerini, sönmez köksal 'in gelmesi ile mıt'in sivillesebildigini,disislerinde gerçekten kabiliyetli bir insan oldugunu, güvenlik dairesinden bilgisi bulundugunu,o sekilde geldigini ve gelmesinin de kendisince isabetli oldugunu,sönmez beyin alt kadroda bir degisiklik yapmadigini aslinda hem emniyet teskilatinin hem de mit teskilatinin yenilenmeye ihtiyaci bulundugunu, basbakanlik teskilat kanunu'nun bir maddesine göre basbakanlik güvenlik baskanligi'ni kurduklarini, bu birimin tamamen bir degerlendirme ve istihbari bilgilerin koordine edildigi bir yer seklinde oldugunu, icrai,operatif hiç bir yönünün bulunmadigini, basbakanlik güvenlik kurulunun basina rüstü pasa'nin getirilmesinin sivillesmeye mani bir durum olmadigini çünkü; onun antimilitarist bir kisi oldugunu burda orduya karsi oldugu anlaminda degil, militarizmi bir anti demokratik rejim olarak alma konusunda dedigini ``the man on the horce back'' isimli kitabi tercüme eden kisi oldugunu bunun sivillerin bile yapamayacagi bir sey oldugunu, döneminin birincisi oldugunu, genel kurmay baskani olmasi gerekir iken olamamis birisi oldugunu, bu sebepten bu ise getirildigini , basbakanlik'ta ilk defa bir kripto servisi kurduklarini,çok gizli evraklarin basbakanlikta toplanmasinin son derece tesadüfü olmasi sebebiyle 5-6 kisilik bir ekip kurduklarini,bunlarin degerlendirme yaptigini,gizli evraki muhafaza ettiklerini, arsivlediklerini,gerektiginde kendilerine verdiklerini,ayrica basbakanlikta mıt tarafindan sifrelenen bir kasa bulundugunu,bunun içerisine çok gizli,kripto evraki,millî savunma ile ilgili evraklari özel olarak muhafaza ettiklerini,bundan basbakanlik güvenlik ıslerinin bilgisi oldugunu, batili anlamda denetim ve teftis,arastirma islerinin yapilamamasi sebebiyle bu tür islerin ortaya çiktigi görüsüne aynen katildigini,emniyet teskilatinda teftis kurulunun kizak yeri olarak kullanildigini,kariyer sisteminin kesinlikle bulunmadigini,öncelikle bunun kurulmasi gerektigini,birçok müfettisin fezleke yazmayi bile bilmedigini,orasinin bilindigi gibi bir teftis kurulu olmadigini,her devirin degismesinde korunanlarin teftis kuruluna, daha az korunanlarin apk.'na alindigini,osmanli'dan bu yana emniyet genel müdürlügüne getirilenlerin emniyet disindan oldugunu,emniyetçilerin genel müdürlüge son zamanlarda tam bir sistemle hakim olduklarini,mülki idaareden koptuklarini,ancak hem mülki idareye hemde tbmm'ne belli dönemde lüzumundan fazla bir sekilde geldiklerini.emniyetçinin emniyet genel müdürü oldugu dönem, bu son zamanlarda oldugunu,kadrosunun bile büyük kavgalarla kendisi tarafindan vali-emniyet müdürü olarak çikarttigini,vali olmadan emniyet genel müdürü olunmasinin önüne geçilmek istenildigini,ancak emniyetçi klikin bu defada vali olarak onu kirdigi ve genel müdürlüge geldigini,su anda genel müdürlükte alaattin beyin bulunmasinin son derece güzel bir sans oldugunu,mülki idareden geldigini vce son derece dürüst oldugunu,dezavantajinin emniyet hakkindaki genel bilgisizligi oldugunu, emniyette pol-der ve pol-bir kliklesmesinin devlete faturasinin çok fazla pahaliya mal oldugunu,emniyetin mülki ıdarenin kendisine müdahalesinden çok sikinti duydugunu,ve bunu hep dile getirdiklerini,polisin kirlenmesi durumlarinda mülki ıdareden takviye alinmak gerektigini, mülki ıdareden emniyete gidenlerin hep dislandigini,bunlari korumak içinde sonradan bunlarin vali yapilmasinin gerektigini ve hepsinin vali yapildigini,bu uygulamalarla karsilasilmamasi için orta bir sistem gerektigini,poliste kalitenin artmis oldugunu,polisin kalitesinin ve teçhizatlanmasinin gerektigini,polis müfettisinin meslekten yetismesinin saglanmasi,polisteki kadroyu kirmadan mülki idareden polise dogru gelme olmasi gerektigini,polisten mülki idareye eleman alinirken çok dikkatli ve cimri davranilmasi gerektigini,polisin hemen büyük bir il valisi olmasi halinde bir netice alinamayacagini, emniyette narkotigin çok iyi isleyen bir teskilat oldugunu,dünyanin en iyi narkotikçilerinin türkiyede oldugunu,interpolünde bunu kabul ettigini,türkiyenin uyusturucu kaçakçiligini devlet çerçevesinde düsünmedigini,bunun türkiyeye çok büyük bir haksizlik olacagini,susurluk meselesinin istismar edilmesinin türkiyeyi terörist devlet ilan edilmesi asamasina getirdigini,tabii ki ermeni anitini abdullah çatliya dinamitlettirildiginin söylenmesinin buna neden oldugunu,isi bu hale getirmenin ihanete varan bir yanlislik oldugunu,türkiyenin bir mafya devleti olamiyacagini,hiç bir zamanda olmadigini,türkiyenin sadece 12 eylül döneminde kendi içinde bir hesaplasmaya girdigini,yanlis yaptigini,su anda türkiyenin bir hukuk devleti oldugunu ve iftiralara da karsi çikmaak lazim geldigini, türkiyenin bütün narkotik maddelerin uyusturucu maddelerin üzerinden geçtigi en büyük köprü oldugunu,buna ragmen türkiyenin devamli olarak mücadele verdigini,eger türkiye bir baska türlü devlet olsaydi,50 milyar dolardan fazla böyle bir avantajla çok daha degisik noktalara gelebilecek ekonomik güç saglayabilecegini söyledigini,arkotik polisinin sevkini kirmadan,polisle mafyanin iliskilerinin çok ciddi bir sekilde gözden geçirilmesi gerektigini,mafyadan bilgide,istihbaratta alinabilecegini,ancak korunmasinin yanlis bir sey oldugunu,mümkün mertebe öldürülmesi gerektigini,bu isin devletin üst kademelerine kadar gelmis veya belirli ideolojik görüsteki kisilerin çete seklinde kullaanilmasi haline dönüsmüsse,bunun da üzerine gidilmesi gerektigini, önce karsi çiktigi sonra kabul ettigi aadnan kahvecinin önerisi olarak gelen pismanlik yasasi kanununu çikardiklarini,bununla hem teröristin terörüne maani olunacagini,hem de onun istihbaratinin elde edilebilecegini düsündüklerini,bu sekilde hem sol hemde sag guruptan insanlarin bu konuda kullanildiklarini,bu kullanimin bir örgüt seklinde olmadigini,münferit olarak kullanildiklarini,istihbaratin alindigini ancak operasyonlara daahil edilmediklerini,sadece geçmiste yaptiklari islerin bilgisinin alindigini,sonradan bu kisilerin,pismanliktan yararlananlarin, emniyet ve istihbarat teskilatlarinin içlerinde de kullanilmadigini, örtülü ödenegin nasil kullanildigini biraz bildigini,belirli dönemlerde o dönemlerde de böyle özel kisilere operasyon yapsin diye örtülü ödenekten bir para verilmedigini, mit raporlarinin tüm gönderilen yerlere ayni nitelikte gönderildigine inandigini, susurluk meselesinde esas bilgilerin mıt tarafindan verildiginin asikar oldugunu bir bakima emniyet genel müdürlügünü karsisina aldigini ve kendisine göre bir maç kazandigini, bunlarin dis ülkelerde de oldugunu bu tür olaylarin asgariye indirmek gerektigini, sayin demirel'in son dönemi ve sayin özal'in basbakanligi dönemlerinde bu sekilde bir mafya iliskisinin örgüt kuracak seviyede oldugu kanaatinde olup olmadigini, su anda ise böyle bir örgütün oldugu ve kullanildigi konusunda hiç bir bilgisinin bulunmadigini, son dönemde devletin disinda oldugunu, 1990 yilinda nerden buldun kanunu diye bilinen 3628 sayili mal bildirimi rüsvet ve yolsuzlukla mücadele kanunu çikarttiklarini, bu kanun sonradan özal'in da biraz baskisi ile çok degistigini, zaten özal'in da bunun çikmasini istemedigini, kanunun su anda güya yürürlükte oldugunu, ama hiç bir sekilde uygulanmadigini, bu kanun bütün türkiye için isletilmesi gerektigini, kayit disi ekonominin türkiyede çok büyük hudutlara vardigini, ekonominin neredeyse 3'te birine kadar uzandigini, ayrica türkiyede mafya tipi olaylardan elde edilen bilhassa kumardan çok büyük kazançlar oldugunu, böyle bir paranin döndügü bir ekonomide polisi ne yaparsaniz yapin, bunun disinda tutmanin çok zor oldugunu, çünkü paralarin çok büyük paralar oldugunu, hiç degilse polise halen yürürlükte olan yasanin uygulanmasi gerektigini ve bu suretle servet degisiklikleri çok yakindan takip etmek gerektigini, çok ciddi bir denetleme sistemi getirmek sureti ile ekonominin kontrol altinda tutulmasi gerektigini, ıstanbul'un çok özel bir proje olarak masaya yatirmak gerektigini, polise verilen para ile orada dönen paralarin hiç bir irtibatinin bulunmadigini, yüksek para vermek ile de bunun halledilebilecegine inanmadigini, gümrük konusunda bir bakanin istifasina neden olan konuda olanlarin herkes tarafindan bilindigini, büyük bir skandal patladigini, ama bu arada kapikulenin de temizlendigini, turgut özal'a suikast yapildiktan sonra konunun çok arastirildigini, en yakin akrabalarindan hatta arkadaslarindan bile süphelendigini yani bunu bir iktidar kavgasi olarak da degerlendirdigini, tabii sonunda yakinlari ile ilgili süphelerinden vazgeçtigini, bir kaç defa bu isin karini tikadigi bir takim çevrelerin mafya marifeti ile yaptirdigi bir is olarak gördügünü söyledigini, ancak onun da tam sonuca ermis bir halini görmedigini, kullanilma meselesi olabilecegini, bunun arkasinda polis yada herhangi bir güvenlik gücünün oldugu kanaatinde bulunmadigini, mafya birimi olabilecegini, bunlardan birisi menfaate haleldar olan birinin verdigi para ile bunu yapabilecegi, ama kendisinin böyle bir sey söylemedigini ve onunda kafasinda net bir sey bulunmadigini, turgut bey'in ölümünden sonra öldürüldügüne iliskin iddialara inanmadigini, böyle bir seyin olmasinin mümkün olmadigini, bunlarin biraz komplo teorileri oldugunu, ergenekon örgütü diye bir örgütten bilgisi olmadigini, ugur mumcu öldürülüsünden birkaç gün önce, uyusturucu madde kaçakciligi artik tamamen pkk'ya kaydirildigini beyan ettigini, dolayisi ile kendisinin asker ve sivil emniyet mensuplarinin pkk'ya üst seviyede kaçakçilik için yardim ettigi kanaatinde olmadigini, sinir güvenligi konusu ile yillarca ugrastigini, ırak sinirini bir türlü çizemedigini, suriye sinirini çok yanlis çizdiklerini, sinirin mayinlar ile doldurulup haritasini da kaybettikten sonra birçok insanin o yerlerde sakat kaldigini, aslinda bize ait milyonlarca dönüm arazinin birinci sinif tarim topraginin orada bombos durdugunu, ırak'taki fiziki zorluklarin sebebi ile sinir çizilmesinde çok büyük zorluklar çiktigini, türkiye de siyasî partilerin mali kaynaklarinin çok ciddi sekilde yeniden düzenlenmesi gerektigini, türkiye de siyasal partilerin denetlenemedigini, anayasa mahkemesinin denetiminin çok yetersiz oldugunu, denetim bile sayilamayacagini, mahkemenin denetim elemaninin da bulunmadigini, yargitay bassavciliginin ise bu konuda yani mali yönden denetim yaptirmadigini, siyasal partilerin hazineden bile aldiklari paranin trilyonlari buldugunu ancak, bunlarin tek olarak denetimi olmayan kuruluslar oldugunu, vali ve güvenlik güçleri ile konustugunu, güneydogu hadisesinin altinda çok büyük menfaatler yattigini, parlementer hükümete kadar uzanan menfaatler oldugunu, çok ciddi sekilde güneydogu için kullanilmak üzere alinan silahlarin hangi kaynaklardan geldigini, nasil alindigini, kimlere ne sekilde verildiginin incelenmesi gerektigini, güneydoguda olaylarin devam etmesinden menfaatlenen çok üst seviyeli kisiler oldugunu bildigini, mahalli olarak asiretler, seyhlikler, hakim siniflar sistemi ile menfaat baglari oldugunu, oylarin alinip satildigi, bunun da siyasî yozlasmayi yarattigini, çünkü bu isin ekonomik bir sektör haline geldigini, örnegin; bakirköy belediyesinde meclis üyeliklerinin ilk bes sirasina girmek için ödenmesi gereken paranin 3-5 milyar arasinda degistigini, seçildikten sonra da bunun on mislini, yüz mislini çikarttigi, siyasî partilerin artik türkiyede en verimli isletmecilerinin bulundugu yerler oldugunu, siyasal ekonomik baglamdaki iliskilerin varligini ortadan kaldirmak için anap'ta bes yil bu isin mücadelesini yaptigini, mesela hayali ihracaatin cezasinin ekonomik suç oldugu için ekonomik olmasi gerektigine karsi çiktigini, bu kokusmuslugun basinin da anap oldugunu düsündügünü, anap'tan ayrilmasinin asil sebebinin de bu oldugunu ancak; anap'tan sonra gelenlerinde onu aratir olduklarini, bu komisyon üyelerinin hiç birinin bu islere karismamis olmasi, en az hakkinda saibeler olan kimseler olmasinin da bir teminat oldugunu, basta komisyon baskani olmak üzere bu olayin türk devletinin kendisi ile hesaplasabilmesi oldugunu, sayin demirel'in de bu konuya girmesi gerektigini, ancak koalisyon menfaatleri ve siyasî menfaatlerin buna mani oldugunu, siyasî menfaatlerin bir tarafa birakilmasi sözkonusu olmadan, bu isin tam üstüne gidilmesinin mümkün olamayacagini, herkesin kendine göre sorunlari oldugunu, o sorunun karsi tarafla dengelendigini, karsilikli anlasmalar oldugunu, bunun ihtilal idarelerinde hiç olmadigini, ihtilal yönetimlerinin en fazla yolsuzlugun oldugu dönemler oldugu, çünkü hesap soran kimsenin bulunmadigi, millet meclisine para kazanmak için degil, hizmet için girmeye baslanilmasi gerektigini, halbuki su anda parlamento dahil herkesin mali götürmek için bu isi diyet borcu ödemek için yaptiklari, onun için daha iyi bir sistem kurulmasi gerektigini, emniyette yapilan operasyonun çok yerinde oldugunu, meral aksener'in dürüst bir insan olduguna inandigini, koalisyon yikilmasin diye kimsenin kolay, kolay bu islere göz yummayacak hale geldigini, bunun da güzel bir sey oldugunu, 1986 agustos ayinda mardin dargeçit'te çikan bir olayda güvenlik güçlerinin olayin üzerine gitmek için sabahi beklediklerini ve vazifelerini ihmal ettiklerini, konunun basina da bu sekilde geçtigini, bunu yapanlarin jandarma oldugu, turgut bey'in çok üzüldügünü ve bu tam bir rezalet buna bir sey yapmamiz lazim diyerek kendisini çagirdigini, genel kurmay baskanina sorayim mi? dedigini, kendisinin de genel kurmay baskanligina yazalim ve hesap soralim dedigini ve bu konuda yazilan yazida ``basina intikal eden mülki ıdari ve emniyet kaynaklarindan alinan degerlendirmelerde türk silahli kuvvetlerine bagli birliklerin olay yerine zamaninda varmadigi, ulasmak için sabahi bekledikleri ve görevlerini ihmal ettikleri intibai uyanmistir, bu konuda sorusturma yapilarak sonucun bildirilmesine, olay sabit olmussa ilgililer hakkinda gereken cezalarin verilmesi ve bize bildirilmesi'' seklinde ifade kullanildigini, genel kurmay baskani necdet urug pasa'nin bu isi ele alip çok ciddi sekilde komisyon kurdugunu, arastirmayi yapip, sonucu bildirdigini, verilen cevabin daha çok sudan bir cevap oldugunu, ama ilk defa onlara sorumluluklarinin hatirlatildigi, pkk konusunda polisin bu isi karismasina sempati ile bakmadiklarini, halbuki kendilerine jandarma bu konuda yeterli olmadigi kanaatinde olduklarini halen de ayni kanaatinin devam ettigini, teoman pasa'ya göre özel timin bunlarla anlastigi hatta kendini sattigi bu yüzdende bu isin devam ettigini söyledigini, ancak kirsalin kontrolünün silahli kuvvetlerinin elinde olmasi sebebi ile özel tim'in operasyona çikabilmesinin ancak asker tarafindan verilecek talimatla mümkün olabildigini, türkiye de olaganüstü hal bölgesinin çok yanlis ilan edildigini evren pasa'ya çiktigini ve kendisine ``kürt haritasini çiziyorsunuz'' dedigini, olaganüstü hal bölge valiliginin çok yanlis bir sistem oldugunu, sömürge valiligi gibi anlasildigini, bunun son derece yanlis oldugunu, anlattigini, turgut bey'e de, evren pasa'ya da kabul ettiremedigini, ondan sonrada bu konunun müesseselestigini, korucu sistemini dikkate alirsak 70 bin adamin dagdan daha sonra nasil asagi indirileceginin düsünülmesi gerektigini, kimin pkk'ya kimin türkiye cumhuriyetine çalistiginin belli olmadigini, bir sürü para aldiklarini, devletin silah ve mermisini kullandiklarini ancak, sistemin hemen kalkmasi halinde, oranin yine çökecegini, milli ıstihbarat teskilatinin kendi dönemlerinden önce, sadece bütçe ödenekleri sebebi ile basbakanliga bütçesini getiren, onu onaylattirip kabulden sonra tesekkür eden teskilat oldugunu, türkiyede genel kurmay baskanligi ve milli savunma bakanligi hesaplarinin sayistay da incelenmedigini, silahli kuvvetlere %72 oraninda zam yapilmasinin çok kötü bir rüsvet oldugunu, askerinde bu rüsveti tank ile cevaplandirdigini, ancak hükümetin tüm bürokrasiyi bozdugunu, ücret sisteminin ayni zamanda bürokrasinin yapisi ile çok yakindan ilgili oldugunu, 657 sayili kanunun rütbelere ve mevkilere göre hesaplanmis ve bunlarin fonksiyonu ile iliskilendirilmis bir yapida oldugunu, ihtilal sonrasi 1983'ten sonra en büyük sorunun basbakanlik müstesarligi ve diger müstesarlarin asker bürokrasideki karsilarindaki kisilerin yerlerini tesbit etmekte çiktigini, hem protokol listesinde, hem de 657 de bunun böyle oldugunu, o zamanlar basbakanlik müstesarini, tug generallikten alip, orgenerallige getirdiklerini, simdi yapilan bu isle, basbakanlik müstesarliginin, yarbay seviyesine indirildigini, sadece onlarin degil genel müdürlerin, valilerin de ona göre asagi dogru indigini, jandarmanin devlette çok büyük bir problem oldugunu, bir yandan türk silahli kuvvetlerinin, dördüncü kuvveti olarak telakki edilirken, diger taraftan da ıçisleri bakanligina bagli oldugunu, böyle bir seyin olamayacagini, jandarmanin silahli kuvvetler olmaktan çikarilmasi gerektigini, sivil bürokrasinin magduriyetini süratli bir sekilde giderilmesi gerektigini, emniyet genel müdürü saffet arikan bey'in polise mümkün oldugu kadar daha fazla yetki almak istedigini, özal'i da bu konuda ikna ettigini, polisin yetkisizligini, birçok problemlere sebebiyet verdigini bildigini, ancak, yetkilerin mümkün oldugu kadar daha darlastirici, daha demokratik bir çerçevede olmasina çalistigini, anti demokratik rejimlerde güvenlik güçlerinin çok daha rahat dolasacagini halbuki demokrasilerde polisin isinin çok zor oldugunu, burada önemli olanin, mümkün oldugu kadar az yetki ile, çok is basarmak oldugunu bunun da hukuk devletinin mesruiyet siniri oldugunu, mehmet eymür ve mehmet agar'in konuta yakin 2 kisi olmalarina ragmen hesaplasmaya girmelerinden karisik bir durum ortaya çiktigini, mehmet eymür'ün bu olaylardan sonra görevden alinmasina ragmen, sayin çiller'in basbakan oldugu dönemde sönmez köksal'a tavsiye edilerek, ayni yere getirilmis olmasinin da dikkat çekici oldugunu, türkiye de maalesef hakkinda yolsuzluk iddialari bulunan birçok kisinin bu husus bilinmesine ragmen, bazi göreve gelmeleri ve gelmeye de devam etmelerinin sözkonusu oldugunu, bunda birçok faktörün rol oynamasina karsilik, anlasildigi kadari ile bu kisilerin kulis yapma kabiliyetleri, hulul etme kabiliyetleri hatta kendisini o makama getirenlere bazi menfaatler saglamalarinin, bunda etkin oldugunu, bunun hissedilebildigini, 1984 yilinda ki turgut bey ile 1987 yilindan sonraki turgut bey'in farkli oldugunu, etrafinin sarilmis oldugunu, o tarihten sonra etrafindan kendisinin ayrildigini, dolayisi ile ahmet'in arkadaslarinin piyasaya girdigini, bülent semiler hadisesinin bu konuda tam bir rezalet oldugunu, coskun ulusoy'un ziraat bankasi newyork subesine sira memuru olarak girmek için müraacat ettigi sene 6 ay sonra ziraat bankasi genel müdürü yapildigi, 6 ay önce ehliyetsizliginden dolayi sira memuru olarak newyork subesine alinmadigini, benzeri pek çok olay oldugunu, bürokratlarin da o dönemden sonra bu tür islere çok alistigini, 50 yasina kadar yanlis is yapmadigina rahatlikla yemin edebilecegi kisilerin, 50 yasindan sonra hirsiz olarak karsilarina çiktigini, 50 yasindan sonra bakan olmus insanlarin gözlerinin önünde çalmaya basladiklarini, bürokratik atamalar konusunda, bir dönemde sayin çiller'in esi kendisine yakin ne kadar bürokrat var ise onlarin tayinini yaptirdigini, bunu arkadaslarindan duydugunu, buraya nasil geldin diye sordugunda, özer bey ile oturduk konustuk, anlastik, geldim diye beyanda bulunduklarini, hiçbirisinin sayin çiller'den bahsetmedigini, hayali ihracat konusunda özal ile birkaç defa münakasa ettigini, hayali ihracat'in bir bakima ele alindiginda türkiye'ye döviz girmesi yönünden faydali oldugunu, ancak hayali ihracaat kadar, hayali ithalatin da meydana gelmeye basladigini, listenin basinda mehmet ali yilmaz'in bulundugunu, konuyu sayin demirel'e arz ettiklerini, listenin basinda mehmet ali yilmaz'i görünce onun baska bir mehmet ali yilmaz oldugunun söylenmesi üzerine nüfus müdürlügünden konuyu ispat ettikleri, daha sonra mahmut öztürk'ün çalismalarindan sonra bunun etkisi ile mehmet ali yilmaz'in kabine disi kaldigini, ancak sayin çiller'in basbakan oldugunda mehmet ali yilmaz'i tekrar bütün bu bilgiler çerçevesinde bakan yapabildigini, mehmet ali yilmaz'in aklanmadigi, sirketi ile hayali ihracat suçu isledigini, 1990'li yillardan itibaren polisin elinde müthis bir kudret oldugunu, pkk ile mücadele oldugunu, kumarhanelerin kuruldugu, bu kepazeliginde anap döneminin yüz karasi oldugunu, maalesef türkiyede kumarhanelerin kapatilacagi yerde, turizm bakanligi'nin chp'nin elinde oldugu dönemde ayni temaüllerin devam ettigi, refah partisinin kumara karsi oldugu açik oldugu halde, ayni temaülünün oldugu, türkiyede kumarhanelerin tamamen kapatilmasinin bir sey kaybettirmeyecegini, çünkü buralardan elde edilen paralarin büyük bir bölümünün disari kaçtigini, pkk'ya yardim ediyor diye topal'i vurmanin geregi olmadigini , onu takip edip pkk'ya para transferine mani olundugunda gizliden gidilip, adamin vurulmasina ihtiyaç kalmayacagini, hukuk devletinde isin böyle yapilmasi gerektigini, ahmet karaevli'nin oral çelik'in 1984 yilinda uyusturucu kaçakcisi olarak tutuklanmasi üzerine ısviçreye gidip,ilgili makamlarla görüserek ondan kurtaran kisi oldugu hususunda bir bilgisi bulunmadigini,ancak simdi soruldugunda ilk aklina gelen ismin o oldugunu,görevden alinma sebebinin kemal horzum ile ısviçrede bulustuklarinin tespiti,antalyada hayali ihracaat yapan bir gemiye el konulmasi sebeblerine dayali olarak görevden alindigini,turgut beyin en büyük endisesinin hayali ihracaat sebebiyle ihracaatin durabilecegi ve ekonominin bozulabilecegi hususu oldugunu, kendisi ile iddia edilen hususun hukuk önünde ortaya çiktigini,ask iliskisinin ve kripto meselesinin olmadiginin yargi karari ile kesinlestigini,bu dava sonunda 3 dgm baskaninin yargitay üyesi olmayi basardigini,davayi uzatmalari karsiligi yargitay üyesi yapilacaklarinin taaahhüt edildigini ve yapildiklarini,son karari veren dgm baskaninin da konya devlet güvenlik maahkemesine üye olarak sürüldügünü,yargitaydan da bu konuda karar geldigini,bu konunun tamamen türk siyasetinin,idaresinin hatta yargisinin bir yüzkarasi olarak tarihe geçtigini, milli güvenlik kurulu genel sekreterligine bagli toplumla ıliskiler baskanliginin yurtdisindaki isçi sorunlariyla ilgili bakanlar seviyesinde bir koordinasyon komisyonunun oldugunu,burada yurtdisindaki vatandaslara sahip çikma seklinde çalismalar yapildigini, tıb'in bundan baska türkiye üzerinde ermeni-rum tezviratina karsi savunma konusundaki psikolojik hareket projesi ve benzeri projelerin bulundugunu,türk vatandasi isçilerin diger dinlerin misyoner faaliyetlerine maruz kaldigi konusundaki ciddi iddialar üzerine diyanet ısleri baskanliginca dıtıb teskilatlarinin kuruldugunu,bunun gizliligi olan bir proje oldugunu belirtmistir.(ek:188)

    16- hanefi avcı 4.2.1997 tarihli ifadesinde; pkk'nin ciddi eylemleri üzerine, devletin pkk mensuplarina ve pkk'ya büyük destek veren kisilere karsi hukuki olarak yeterince mücadele edemedigini düsünen bazi devlet görevlilerinin hukuk disi bir anlayisla görev yapmak gerektigine inanmaya basladiklarini ve ilk defa güneydogu'da jıtem görevlisi cem ersever'in bu tür faaliyetler içerisine girdigini ve bunu takiben özellikle ıstanbul da pkk'ya önemli ölçüde maddi yardimda bulunan finans çevreleri ve uyusturucu kaçakçilarina karsi yasal mücadele yapilamadigi anlayisi ile illegal çalisacak gruplar olusturulmasi ve illegal mücadele edilmesi düsüncesiyle emniyet, mıt ve jandarma içinde böyle gruplarin olusturuldugunu ve eylemlerin baslatildigini, neticede pkk'nin ve diger örgütlerin destekçisi aktif unsurlarin susturuldugunu, daha sonra faaliyet gösterilecek zemin kalmayinca resmi görevli ve sivil kisilerden tesekkül ettirilmis olan bu gruplarin kendilerine menfaat temini ugruna mafya türü birtakim yasadisi faaliyetlere giristiklerini, bu gruplarin emniyet, mit ve jitem içerisinde ayri ayri olustugunu, emniyet içerisinde emniyet genel müdürü mehmet agar'a bagli özel harekat dairesi baskan vekili ıbrahim sahın'in baskanliginda özel harekatçilardan ve korkut eken'e bagli sivillerden, mıt içinde mehmet eymür'e bagli özel harpten geçmis subaylar ile asiri ülkücü ve mafya denen insanlardan, jıtem içinde kendilerine bagli kisilerden tesekkül ettigini, behçet cantürk, savas buldan ve beraberinde gelisen bes-on eylemin ve bazi bombalama eylemlerinin bunlar tarafindan yapildigini, bunlara normal polis ve jandarmanin müdahale edemedigini, bunlarin zengin isadamlarina müdahale ettiklerini ve haraca bagladiklarini, bir kisminin basina intikal ettigi halde çok büyük kisminin intikal etmedigi ve bu gruplarin denetlenemez hale geldigini, yesıl denilen kisinin önceleri jandarma tarafindan güneydogu'da eleman olarak kullanilirken daha sonra bu gruplar içinde en büyük para tahsilatçisina dönüstügünü, yesıl'in su anda mıt içinde mehmet eymür ve arkadaslari tarafindan resmen eleman olarak kullanildigini, ege bölgesinde jıtem'e bagli yüzbasi sinan yasar ve bazi assubaylarin mafya islerine giristiklerini, bunlarin ve ankara jandarma ıstihbarat görevlisi binbasi ali yıldız'in mafya örgütleriyle de görüserek menfaat temin ettiklerini, kocaeli jandarma alay komutani veli küçük'ün mafyacilarla siki diyalogunun oldugunu, nurullah tevfik agansoy'un yurtdisina kaçirilisini mıt görevlisi yavuz ataç'in organize ettigini, alaattin çakıcı ve adamlarina mıt tarafindan yardimci olundugunu, bursali isadami erol evcıl'in alaattin çakıcı'yi birkaç defa kiralayarak eylemlerde kullandigini, son defa da banka açmak istemesine mani olanlari etkisiz hale getirmesi için iki milyon dolara anlastigini, çakıcı'nin durumu mıt görevlisi yavuz'a anlatarak birlikte plan yaptiklarini, kocaeli çetesi olarak basina yansiyan hadi özcan'in sürekli mıt ile görüstügünü, mıt görevlisi assubay duran fırat'in eymür'ün temsilcisi ve kirli isleri ile ilgili olarak bütün mafyacilarla irtibatta oldugu ve ayak islerini yaptigini, tarik ümıt olayi ve mehmet ali yaprak'in kaçirilmasi olaylarinda mehmet agar ve mehmet eymür'e bagli gruplar arasinda anlasmazlik çiktigini, emniyet ile mıt arasinda aslinda bir çekisme olmadigini, olayin özünde mehmet agar'la mehmet eymür'ün çeliskisi bulundugunu, ancak bunun kendilerine bagli mafya gruplarina yansidigini ve bunlarin birbirlerini öldürmeye çalistiklarini, ıtirafçi mustafa denız üzerinde çikan silah tasima belgesinin yapilan görüsmeler sonunda kendisine yardimci olmak amaciyla bir idari tasarruf olarak kendisi tarafindan düzenlendigini ve tabancanin mustafa denız'in jandarma eri olarak görev yaptigi karargah bölügünün resmi tabancasi oldugunu, daha sonra kendisine tasima ruhsatli özel tabanca alip bu tabancayi iade ettigi halde düzenlenmis olan belgenin alinmamis oldugunu, cem ersever'in öldürülmesi olayinin o zamanki habur gümrük müdürü ali balkan'in soförü kemal'in yakalanmasi halinde aydinlatilabilecegini, orhan tasanlar'in ıstanbul emniyet müdürlügüne gelirken bugün bilinen suçlardan ve rüsvet suçundan yakalanip yargilanmakta olan personeli beraberinde getirdigini, bunlarla ızmir emniyet müdürlügünde birlikte çalistigini, bunlari ızmir'den ankara'ya ve ankara'dan da ıstanbul'a tayin ettirdigini, ıstanbul'da bunlarin bu olaylara karistiklarini, orhan beyin belli bir grup siyasî tarafindan ıstanbul'a getirildigini, ıstanbul'dan bursa valiligine gönderilmesinde kendi ifade ettigi gibi kumar mafyasinin rolü bulundugunu zannetmedigin belirtmistir.(ek:189)

    17- emın aslan 30.1.1997 tarihli ifadesinde; yasar öz'ün pasaport islemlerinin çabuklastirilmasi için zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar'in talimat verdigini, konunun basinda çiktiktan sonra kendisi ile görüstügünde ``gerektiginde ben onunla ilgili açiklamayi yapacagim, o talimati zamaninda ben size vermistim'' dedigini, yasar öz ve tarik ümıt'i emniyet genel müdürü özel kaleminde gördügünü belirtmistir. (ek:190)

    18- mehmet agar 16.1.1997 tarihli ifadesinde; emniyet genel müdürlügü görevine tayin oldugu vakit türkiye'nin en önemli meselesinin terörle mücadele oldugunu, turistik bölgelerimizdeki patlama eylemleri sonucu turizmde büyük çöküntü oldugunu, güneydogunun disinda büyük sehirlerimizde öldürme ve patlama olaylarinin devam ettigini, yeni çalisma düzeni kurarak istihbarat ve terörle mücadele birimleri ile egitim çalismalarina agirlik verdiklerini, teçhizatlanmayi artirdiklarini ve bunlarin neticesinde de göreve baslamasindan bir yil kadar sonra terör ve önemli asayis olaylarinda yüzde 95 civarinda düsme oldugunu, bazi bölgelerde sifirlandigini, hakkinda ortaya çikan bazi kisilere usulsüz silah tasima belgesi, kimlik, yesil pasaport tanzim edilmesi gibi iddialarla ilgili olarak mahkemelere intikal etmis konular olmasi ve anayasanin 138. maddesi geregi bilgi vermesinin mümkün olmadigini, ömer lütfi topal'in failleri olarak ihbar üzerine ıstanbul emniyet müdürlügünce alinan özel tim polislerinin emniyet müdürü tarafindan konunun kendisine anlatilip serbest birakacaklarini söylemesi ve bunlari bir de kendi daire baskanliginin tetkik etmesinin ve hassasiyetle üzerinde durulmasinin uygun olacagi görüsüne varmalari üzerine ankara'ya getirttigini, uyusturucu kaçakçisi hüseyin baybasın'in 1983 yilinda ıstanbul ıkinci sube müdürü iken zorla senet imzalatma ve gasp suçundan yakalayip tevkif ettirmesi yüzünden med tv'de hakkinda iftiralarda bulundugunu, 1988 mıt raporunda adinin geçmesi üzerine zamanin emniyet genel müdürüne ve basbakanina hakkinda tahkikat açilmasi için müracaatta bulunmasina ragmen açilmadigini basbakanlik teftis kurulunca yapilan tahkikat hitaminda da iddialarin asli çikmadigini belirtmistir. (ek:191)

    19- dogu perınçek 24.12.1996 tarihli ifadesinde; 1981 yilinda abdullah çatlı ile mıt müstesar yardimcisi hiram abbas'in bulustugunu ve kendisinin bunu çok anlamli buldugunu, çünkü türkiye'nin 12 eylül'e bir istikrarsizlastirma operasyonu ile getirildigini, 12 eylül günü cıa ortadogu ıstasyon sefi paul henze'nin amerika'ya, genelkurmay baskani ve kuvvet komutanlarimizi kastederek ``our boys have done'' (bizin oglanlar bu isi becerdi) seklinde mesaj çekmesinin 12 eylül'ün tamamen amerikan devleti tarafindan planlandigini gösterdigini, 12 eylül öncesindeki olaylarda cıa ve amerikan faaliyetlerini aramak gerektigini ve bunda abdullah çatlı'nin özel bir rolünün gözüktügünü, hiram abbas ve mehmet eymür'ün cıa'nin mıt içindeki elemanlari olduklarini, çatlı ve arkadaslarinin amerika'ya götürülerek cıa'de egitimden geçirildiklerini, çatlı'nin ısviçre bostadelle cezaevinden eroin kaçakçiligindan mahkum oldugu ve infazi bitmedigi halde cıa tarafindan çikarildigi, çatlı ekibinin 1981'den sonra dogrudan dogruya amerika'nin kontrolü altina girdiklerini ve buna bagli olarak da tansu çıller ve özer çıller ile irtibatlandiklarini, kendilerinin buna çiller özel örgütü dediklerini, bu örgütün; birinci olarak amerika birlesik devletlerinin bir yeralti faaliyeti olarak gördükleri azerbaycan darbesi olayina giristigini, halbuki haydar aliyev'i devirmekte türkiye'nin hiçbir çikari bulunmadigini, o zamanki basbakan tansu çıller'in bu darbe faaliyeti içinde yer aldigini ve bunun da çatlı'larla tansu çıller arasindaki baglantinin kanitlarindan oldugunu, özel bir görüsmede haydar alıyev'in çıller bu darbede var mi sorusuna ``çıller bugün türkiye'nin basbakan yardimcisi, bunu açiklayip türkiye- azerbaycan iliskilerini bir krize sokamam ki'' cevabini verdigini, ıkinci olarak, çeçenistan'a silah ve adam gönderdigini, bunun neticesinde rusya baskaninin moskova'da basini toplayarak ``türkiye çeçenistan'a silah ve adam yolluyor, onlarin da kürt meselesi var, biz de onu mu karistiralim'' diyerek türkiye'yi tehdit ettigini ve bundan sonra pkk'nin moskova'da bürosunu kurdugunu, türkiye'nin çeçenistan'i, rusya'nin da kürt meselesini karistirmasinin sadece ameriya'ya yarayacagini, amerika'nin böylece her iki devleti kontrol edecegini, bunun da orta asya dogalgaz ve petrol boru hatlariyla ilgili oldugunu, rusya ile türkiye'nin sürtüsmesiyle bu boru hatlarinin amerika'nin tam denetimi altina girecegini, üçüncü olarak, ıran'la savasi kiskirtmak istedigini, ıran'in basinda kim olursa olsun, türkiye'nin ıran'la dost olmaya mecbur oldugunu, abdullah öcalan ile görüsmesinde, kendisine ``biz ıran tarafindan korunuyoruz'' diye ıran tarafindan korunduklarini kendisine beyan ettigini, amerika'nin disisleri bakanligi, savunma bakanligi, pentagon ve cıa'ye yakin yari resmi organlardan izledigi tespitlere göre, sürekli bir türkiye-ıran çatismasi senaryosunun bulundugunu, türkiye ile ıran'in, birbirlerini, aleyhlerinde faaliyet gösteren pkk ve halkin mücahitleri örgütlerini himaye etmekle suçlayacaklarina dis ticaret hacmimizi nasil 10 milyar dolara çikartiriz, isbirligimizi gelistiririz, kürt meselesinin bölgede amerika tarafindan kullanilmasini birlikte nasil önleriz diye kafa kafaya vermeleri gerektigini,

    sekizinci bölüm

    dördüncü olarak, çin'in uygur bölgesine sabotaj timleri gönderildigini, kendisinin durumu sayin cumhurbaskanina mektupla bildirmesi üzerine genelkurmay baskanininbu faaliyeti dudurdugunu, besinci olarak, kuzey ırak'taki cıa faaliyetlerine karistigini, bütün bunlarin amerikan çikarlarina hizmet eden faaliyetler oldugunu, çiller özel örgütünün pkk ile ayni çanaktan beslendigini, pkk'nin suriye'den getirdigi uyusturucuyu bunlarin alarak ege güzergahi denen yol üzerinden avrupa'ya sevkettiklerini, abdullah çatlı'nin hollanda, hüseyin kocadag'in da fransa baglantisi olduklarini, hollanda ve fransa'da ayaklari oldugunu, sol maskeli örgütleri de eroin isinin içine çekerek kontrol altina aldiklarini, amerika'nin pkk'ya müsamaha gösterdigini, çünkü, türkiye'ye ``benim kriz bölgelerinde müdahale gücüm olacaksin'' dedigi ve ``kuzey ırak'ta bir kürdistan kurulacak, sen de bunu himayen altina alacaksin'' planini dayattigini, turgut özal- çıller çizgisinin, bu dayatma olan kuzey ırak'ta bir kürt devleti kurulsun, biz de bunu himaye altina alalim, musul-kerkük petrollerinden de yüzde 5-yüzde 6 hisse alalim oldugunu, amerika'nin ``ırak'i bölecegiz, ya siz geçin bu kuzey ırak'taki kürt devletinin basina ve onu koruyun veyahut da biz bu isi ıran'a verecegiz. siz yapmazsaniz ıran'a verecegim ve türkiye bölünecek'' açikça ``ya büyüyeceksin ya küçüleceksin'' dedigini, bu kürt devleti himaye altina alindigi takdirde ıran'la, arap dünyasi ile rusya ile hatta avrupa'yla cephe cepheye gelinecegi, bir tek amerika ile birlesilecegi, amerika'ya bagli bir kürdistan, ikinci bir ısrail olusmasini avrupa'nin iyi karsilamayacagini, türkiye'nin amerika'dan baska hiçbir seçenegi kalmayacagini, çekiç güç'ün kürt devletinin kurulmasi amaciyla kuzey ırak'a yerlestirildigini, ırak'in bölünmesine hizmet ettigini, gida yardimi ve insani yardim adi altinda kuzey ırak'a birtakim silahlar götürdügünü, esref bıtlıs'in bu ve benzeri durumlari tespit ederek genelkurmay baskanligina raporlar halinde bildirdigini, dogan güres'in amerika'nin kriz bölgelerine müdahale gücünü benimsedigini, esref bıtlıs'in ise ``biz amerika'nin kriz bölgelerine müdahale gücü olursak parçalaniriz'' dedigini, ırak'a ambargonun boslugunu türkiye devletinin eroin ticaretiyle doldurdugunu, resmi makamlara göre ırak'a ambargo yüzünden 40-50 milyar dolar kaybettigimizi, türkiye'nin disa satimiyla dis alimi arasinda 20 milyar dolar fark oldugunu, yilda 8 ila 15 milyar dolar eroinden girdigini, ırak'a fasulye, mercimek, buzdolabi satmaktan kaybetmis oldugumuz kazanci eroin satarak doldurdugumuzu, türkiye ekonomisinin eroine bagimli hale geldigini, amerika'ya bagimliligin türkiye'yi bu hale getirdigini, esref bıtlıs'in uçaginin buzlanmadan, pilot hatasindan ve uçak yapim hatasindan düsmedigi gerçeklerinin teknik ve bilimsel açiklamalarla tespit edildigini, dogan güres'in uçaginin düstügünün ertesi günü alelacele hiçbir ciddi arastirma yaptirmadan ve uzman olmayan subaylardan bir heyet kurdurarak rapor tanzim ettirdigini ve buzlanma oldu diye kendi arkadasinin ortadan kaldirilmasi hakkinda yalan beyanda bulundugunu, esref bıtlıs'in cem ersever ve çevresindeki 20 kadar subay tarafindan ortadan kaldirildigini, cem ersever'in büyük suçlar isledigi ve büyük açiklari bulundugundan üzerine gidilmesi söz konusu iken ordudan istifa ettigini, aydinlik'a gelerek yaptigi açiklamalar arasinda ``esref bıtlıs suikasti'ni açiklarsam yer yerinden oynar'' dedigini, daha sonra da abdullah çatlı'lar tarafindan basbakanlik poligonunda sorguya çekildigini ve esref bıtlıs suikastindeki rolü nedeniyle ortadan kaldirildigini, ugur mumcu'nun öldürülmesinde ıran'in mod adli yeralti kurulusunun önemli rolü bulundugunu, mod'u abd'nin büyük ölçüde kontrol ettigini, eroin isine girdigini ve içinde sah döneminden kalma savak ajanlarinin çalistigini, lazim esmaelı ve asgar sımıtkov'u öldüren ıranlilarin da bu örgütten olduklarini, ıran disisleri bakani mumcu suikastinden sonra türkiye'ye geldiginde konunun sorulmasi üzerine ``biz, 25 milyar dolari kapsayan bir dogalgaz ve petrol anlasmasi yapmak için türkiye'ye geliyoruz, tam geldigimizden bir gün önce böyle bir suikast yapip türkiye ile iliskilerimizi berhava etmenin hangi mantiga sigdigini açiklamak lazim'' dedigini ve kendilerinin de bunun dogru oldugu kanisinda olduklarini, burada ıran'in bir çikari olmadigini, abd'nin raporlarinda ``kemalizmin modasi geçti, türkiye'ye ilimli ıslam gerekli, türkiye'nin kimligi ilimli ıslam olmali'' dendigini, bizim kültürel kimligimizi amerika'nin belirledigini ve bunun da ``ılimli ıslam'' oldugunu, bu sebeple amerika'nin, kemalizmin bugünkü temsilcileri ve savunuculari olan ugur mumcu, bahriye üçok ve muammer aksoy'u öldürterek kemalizmi savunanlara gözdagi operasyonu yürüttügünü, disisleri bakanligini cıa'nin kontrolüne alamayacagi için çıller tarafindan bir cıa istasyonu kuruldugunu ve arkasindan disisleri bakanliginin by-pass edildigini, çıller'in basbakan olunca dis türkler arasinda koordinasyonu saglamak için bir basbakanlik müsavirligi kurdugunu ve basina kayinpederi cıa ajani olan, amerika baglantilari bilinen kayinpederi emekli deniz yüzbasi kamil yüceoral'i getirdigini ve bunun eline muazzam devlet imkânlari verdigini, 500 milyar liralik örtülü ödenegi de bunun üzerinden kullandigini, rasit dostum'la da iliskileri bulundugunu, rasit dostum'a 3 milyon dolar gönderdiklerini, gönderilen 4 milyon dolarin da kayip oldugunu, kamil yüceoral'in da bir cıa istasyonu olarak ve mıt'teki özer çıller'in adami tolga atık ile beraber çalistigini, bunlarin gaziosmanpasa koz sokak ve hosdere caddesinde yerleri oldugunu, buralarda olaganüstü donatim ve dinleme araçlari bulundugunu, mesut yılmaz'in evi dahil çesitli yerlerin dinlenmesinin bu istasyon tarafindan yürütüldügünü, çıller'in amerikan vatandasi olup, 1971 yilindan beri abd disisleri bakanligina hizmet veren ``çagrili görevli'' oldugunu, sözlesmeli ya da kadrolu olmayip davet üzerine görev yaptigini, ``güvenilir eleman'' olarak nitelendirildigi için ihtiyaç halinde görevlendirildigini, resmi görevinin kuzey afrika ve ortadogu dairesi savunma sanayiinden sorumlu sekreteryada görevli davetli personel oldugunu, abd adana konsolosu elizabeth shelton ile baglantili oldugunu, gap bölgesinde ısrail ile iliskili olarak sedat bucak'lar tarafindan genis araziler kapatilmakta oldugunu ve bu faaliyetin shelton tarafindan denetlendigini, uyusturucu trafiginde de etkin bir rol oynayan bucak'larin bu faaliyet sirasinda ısrail ile de isbirligi içinde olduklarini, çıller ve agar'in türk hava yollari araciligi ile eroin ticareti yaptiklarini ve bu iste havas'i kullandiklarini, havas'in simdiki ortaklarindan birinin mehmet agar'in kardesi yunus agar oldugunu ve yunus agar'in eroin isinde kilit bir insan oldugunu, almanya'da eroin ile yakalandigini, turgay cıner ile yakin iliskisi oldugunu, eroin kaçakçisi baybasin'in, mehmet agar ile birlikte eroin kaçakçiligi yaptigini çok ayrintili bir sekilde ince ayrintilarina kadar aydinlik gazetesinde anlattigini ve bunun ses kaydinin yapildigini, özer çıller'in eroin isinde oldugunu gösteren bilgi ve belgelerin önümüzdeki dönemde çikacagini, nükleer madde kaçakçiliginda özer çıller'in oldugunu, almanya'da, lakoza adinda deguza denen alman kimya sanayi tekelinin paravan sirketiyle anlasmalar yaptiklarini, osmiyum, uranyum gibi nükleer maddeleri sattiklarini, ıran'a da bu maddeleri sattiklari, ıran'a satistaki iliskilerin öldürülmüs olan esmaili ve simitkov adindaki mod ajanlari üzerinden oldugunu, abdullah öcalan'in körfez savasindan sonra ``mesut barzani ve talabani amerika'nin destegiyle bir kürt devletçiligi kurdular, demek ki amerikan destegiyle bu is oluyor ve amerika gelip ortadoguya büyük bir güç olarak oturdu, ben de amerika'ya ve bati'ya yaslanarak ve insan haklari gibi heyetleri tahrik ederek bir durum yaratabilir miyim'' politikasina girdigini, öcalan'in suriye'nin elinde rehin oldugunu, hiçbir yere çikamayacagini, suriye devletinin resmi politikalarinin disinda hiçbir sey yapamayacagini ve suriye ile baglantisinin memurluk düzeyinde oldugunu belirtmistir.(ek192):

    20- necdet menzır 23.01.1997 tarihli ifadesinde; ıstanbul emniyet müdürü iken, emniyet müdür yardimcisi mestan sener'in telefon ederek, bir evde yapilan aramada iki yesil pasaport, iki silah ve bu silahlarin ilgili tarafindan tasinabilecegini ifade eden yazili emir bulundugunu, daha sonra da emniyet genel müdürü mehmet agar'in bunlarin emniyet genel müdürlügüne gönderilmesi talimatini verdigini bildirdigini, kendisinin de ``madem talep ediliyor sahsin aranip aranmadigina, silahlarin bir olayda kullanilip kullanilmadigina bakin ve mutlaka mevcut bu evraklari kurye marifetiyle gönderin'' dedigini, iddialarin kendisine bildirildigine göre, pasaportlarin devlet tarafindan verildigini ve belgelerin de yine devlet tarafindan düzenlendigini, bu durumda sahteliklerinin söz konusu olamayacagini, ancak, sahte bir evrakin düzenlenmesinin söz konusu olacagini, adliye'ye müteallik bir islemin olmasina cevap verecek bir durumun da olmadigini, sonradan arastirdiginda adana havaalaninda bir kisinin sahte pasaport veya sahte vizeyle ele geçirildigini ve bu kisinin bunu yasar öz'den temin ettigini, onun marifetiyle aldigini söyledigini, adana emniyet müdürlügünün de ıstanbul emniyet müdürlügüne ``yasar öz'ün bir olaya katildigi, böyle bir seyi tanzim ettigi iddia olunmaktadir, sahsin yakalanarak ifadesinin alinmasini ve nüfus cüzdan suretinin gönderilmesini, baska bir suç unsuru var ise adliyeye sevki'' seklinde yazi gönderdigini, yapilan arastirmada yasar öz'ün ınterpol ile emniyet ve adalet makamlari tarafindan aranmadiginin anlasilmasi üzerine silahlarin incelenmesi ve gerekli zabitlarin düzenlenmesinden sonra emniyet genel müdürüne hitaben ``yapilacak sorusturmaya esas olmak üzere, degerlendirilmek maksadiyla evraklar ve silahlar ilisikte gönderilmistir'' seklinde yazilip gönderildigini, sonradan yaptigi incelemede pasaportlarin devlet tarafindan verildigi ve belgelerin de yetkililer tarafindan düzenlendiginin, yasar öz'ün yapilacak olan bir istihbarat operasyonunda devlet tarafindan kullanilacaginin söylendigini ögrendigini, daha sonra zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar ile karsilastiginda konuyu sorunca ``büyük bir operasyon hazirlaniyor bu istihbarat ile ilgili, bunlardan da istifade edilmesi için biz bu hazirligi yapmistik, çalisma devam ediyor'' seklinde cevap aldigini, ömer lütfi topal'i tanimadigini, kendi ıstanbul emniyet müdürlügü zamaninda o alemin ve yeralti dünyasinin zapturapt altina girdigini, yurtiçinde ve yurtdisinda birkisim insanlarin devlete hizmet için çalismalarinin yasal bir zemine oturtulmasi gerektigini, ihtisas mahkemeleri kurulmasinin, savci ve hakimlerin de belirli konularda uzmanlasmalarinin faydali olacagini, suçlarin takibinde teknolojik gelismelerden mutlaka istifade edilmesi gerektigini belirtmistir. (ek:193)

    21- nurı gündes 28.01.1997 tarihli ifadesinde; 1965-1984 yillari arasinda ıstanbul'da mıt bölge daire baskanligi'nda sube müdürü, bölge daire baskan yardimcisi ve bölge daire baskani, 1984-1986 yillari arasinda da ankara'da mıt müstesarliginda yurtdisi ıstihbarat baskani, 1993-1994 yillarinda da basbakanlik ıstihbarat basdanismani olarak görev yaptigini, abdullah çatli'nin 1977 yilindan beri hedefleri oldugunu, kullanilip kullanilmadigini bilmedigini, istihbarat için ermeni olanlari da kullandiklarini belirtmistir. (ek:194)

    22- denız gökçetın 2.03.1997 tarihli ifadesinde; 1995 yili kasim ayinda asayisten sorumlu emniyet müdür yardimcisi olarak ıstanbul emniyet müdürlügünde göreve basladigini ve basarili bir çalisma sürdürdüklerini, ahmet çetinsaya'nin yegeni ömer çetinsayan'in don petro disco'daki hisselerini tehdit etmek suretiyle söylemezler'in aldigini, ömer çetinsaya'nin gösterecegi adreslerde sanik aramasi yaparken kiziltoprak'taki büroyu tespit ettiklerini ve buraya tesadüfen komiser muavini ile ömer çetinsaya'nin gittiklerini, büroya önce komiser muavininin girdigini, içerdeki sahislarin komiser muavininin silahini alip yere yatirarak etkisiz hale getirdiklerini, içeriden gelen sesleri duyan ömer çetinsaya'nin içeriye girip bu durumu görmesi üzerine silahini çekip çatismaya girdigi ve bu sirada söylemezler'in adami olup daha önce ankara'da rumork disco önünde sedat bucak'in yegenlerini öldüren saniklardan sait aydin'in öldügünü, olayin tahkikatini yaparak ele geçen saniklari adliyeye gönderdiklerini ve firarda olan aralarinda faysal söylemez ve sena söylemez'in de bulundugu saniklari yakalamak için ekipler olusturduklarini, ancak, bu sirada ıl emniyet müdürlügüne getirilen kemal yazicioglu'nun kendisinin görev yerini degistirdigini, bunun üzerine yillik izne ayrildigini, izinde iken de kendi görevlendirdigi ekiplerin adana otoyolunda söylemez kardesleri yakaladiklari, bunlardan faysal söylemez'in ifadesinde, baskomiser halim apaydin araciligi ile kendisine para verdigini söyledigini, bunun yalan oldugunu ve faysal söylemez ile halim apaydin'in mahkemede `` biz polisteki ifademizi iskence sonucunda verdik, böyle birsey söylemedik'' diyerek yalanladiklarini, rüsvetin olusabilmesi için bir isin yapilmis olmasi gerektigini, halbuki söylemezler tahkikatinda yaptiklari bir usulsüzlügün bulunmadigini, iskenceden suçlandiklarini, hem iskence yapmanin hem de rüsvet almanin mümkün olamayacagini, suçsuz oldugu ve cezaevinde can güvenligini düsündügü için teslim olmadigini, agir ceza mahkemesinin delil toplama safhasinin uzun olmasinin da bunda etkili oldugunu, birinci durusmada teslim olundugu takdirde alti durusma süresince cezaevinde yatilacagini, çok basarili bir meslek hayati oldugunu, 40 takdirname aldigini, medyanin iddia ettigi gibi söylemezler çetesinin üyesi olmadigini, hiçbir endisesi olmadigini ve gerçegin çikacagini, kaçmasinin sebebinin de bu oldugunu belirtmistir. (ek:195)

    23- sedat demır 2.03.1997 tarihli ifadesinde; ıstanbul emniyet müdürlügünde asayis sube müdürü olarak görev yaparken ıl emniyet müdürü'nün degistigini, emniyet müdürlügü emrine alindigini, daha sonra da kars iline tayininin çiktigini, söylemezler'le ilgili çalismalari kendilerinin baslattigi halde yeni gelen yöneticilerin, bunlarin kendileri tarafindan korundugu seklinde yanlis bilgiler verdigini, söylemezler ile ilgili olarak polis, savcilik ve mahkeme asamasinda herhangi bir suçlamanin bulunmadigini, arkadasina sattigi evi, o arkadasini irtikap ederek sattigindan dolayi tutuklandigini, ruhsatsiz olan kumarhaneleri ve gazinolari büyük baskilara ragmen polis vazife ve selahiyetleri kanununa göre re'sen kapattiklarini, ömer lütfi topal'i giyaben tanidigini, giyabi tutuklamasinin kendilerine gelmedigini, kendisine ve kumarhanelerine müsamaha göstermediklerini, komploya kurban gittiklerini, söylemezler'i korumadiklarini belirtmistir. (ek:196)

    24- ayhan çarkın 28.02.1997 tarihli ifadesinde; 1986 yilinda gittigi diyarbakir özel harekat sube müdürlügündeki görevinden 1990 yilinda ıstanbul terörle mücadele sube müdürlügü operasyon grubuna geldigini ve yasadisi örgütlerin operasyonlarina bilfiil katildigini, bu operasyonlardan dolayi halen sekiz davasinin devam ettigini, 8 agustos 1995 tarihinde de sanliurfa milletvekili sayin sedat bucak'i korumak üzere görevlendirildigini, kamuoyunda susurluk diye adlandirilan olaydan dolayi çete suçlamasiyla tutuklu bulundugunu, abdullah çatli'yla münasebetlerini ve ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili cumhuriyet savciligina ve devlet güvenlik mahkemesine ifade verdigini ve bu ifadelerin aynen geçerli oldugunu, sedat bucak'in ismini yapmis oldugu görevler dolayisiyla diyarbakir'da duydugunu, pkk'ya karsi verdigi mücadeleyi ve bu ugurda kayiplar vermis oldugunu bildigini ve buradan bir gönül bagi dogdugunu, ankara'da daire baskanligina geldiginde de tanistiklarini, biribirlerini sevdiklerini, koruma konusu gündeme geldiginde kendisine teklifte bulundugunu ve seve seve kabul edecegi cevabini verdigini, sonra da sedat bucak'a koruma olarak görevlendirildigini, görevlendirilmeden önce de ankaradaki bürosuna gittigini, ibrahim sahin'in de gidip geldigini, abdullah çatli'yi da mehmet özbay olarak ikibuçuk yil önce bu büroda tanidigini, çok iyi dostça iliskileri oldugunu, kazaya kadar mehmet özbay'in abdullah çatli oldugunu bilmedigini, mehmet özbay'in 1994 sonlarinda kendi gözü önünde tbmm'ne kimligini vererek girdigini, anavatan partisinin balgat'taki binasina da iki sefer girdigini, mehmet özbay vasitasi ile haluk kirci, sami hostan ve fevzi bir ile de tanistigini, ömer lütfi topal ile hiçbir iliskileri olmadigini, hüseyin kocadag ile diyarbakir'da özel harekat sube müdürü iken operasyonlarda defalarca yan yana ölümü paylastiklarini, hüseyin kocadag'i mehmet özbay ile birlikte görmedigini, drej ali ile mehmet özbay'in beraber olduklarini, kanal d tv kanalinda kendisi ile ilgili "ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesinde eroin krizine girip infiale kapilarak devlet için cinayetler isledigi" seklindeki yayin üzerine kendisini savunmak için hürriyet gazetesinin binasina giderek rahmi turan'a "benim kisilik haklarima, benim aileme saldiriyorsunuz, bu hakki size kim veriyor, sizi çocuklarinizi öldürürüm, size evlat acisi yasatirim, çünkü benim de evladim var, bana eroinman, bana katil, bana serefsiz dediniz, aylardir kemal yazicioglu müdürümle, polisin, birbirimizin arasini açtiniz.." dedigini, rahmi turan'in odasinda kendisine "canli yayina çikarmisin, 10 milyar lira para verelim" teklifinde bulunuldugunu, "ben kendimi parayla satmam, özel harekatciyi satin alacak para daha basilmadi" cevabini verdigini, oradan hbb'ye giderek behiç beyle görüsüp programa çiktigini, bundan amacinin ailesine karsi olan sorumlulugu oldugunu, yasar okuyan ve agah oktay güner'in kendisini almanya'ya mesut yilmaz'in kardesinin yanina göndereceklerini, kendileri ile dolayli temasi oldugunu ve bu durumu mahkeme safhasinda ispat edecegini, yalova'da sayin okuyan ile görüsen veya ikili iliskileri olan bazi sahislar tarafindan bu teklifin kendisine iletildigini, ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinin, topal'in ortagi sami hostan'i mehmet özbay vasitasi ile tanimis olmalarindan dolayi kendilerine yüklenilmek istendigini, sürekli olarak kendilerinin yapabilecegi imajinin islendigini, katil olmadigini, bu olaydan dolayi 17 milyon dolar aldiginin söylendigini, ömer lütfi topal'i öldürmediklerini, görmediklerini, tanimadigini ve hiçbir sekilde hiçbir iliskilerinin olmadigini, anap genel baskani'nca ve sayin eyüp asik'in kamuoyuna "kaset var, belge var, itiraf var, bunu ıstanbul emniyet müdürü kemal yazicioglu'ndan ögrendik, netlestirdik" seklindeki beyanlari üzerine "kaset var ve ne konustugum ortada" dedigini, hakkindaki ihbardan sonra asayis subesine kendisinin gittigini ve gözaltina alindigini, topal olayi konusunda sorgulandigini, neticede "bu konuyla ilgili subemizce gözaltina alinan bu sahislar anilan öldürme olayi ile ilgileri olmadigi anlasildigindan, fakat konunun önemine binaen bagli bulunduklari daire baskanligi bünyesinde tetkik edilmesi" seklinde tutanak tanzim edildigini, orada da bir müddet sorgulama ve arastirma yapildigini, herhangi bir suçlari bulunamayinca konunun kapandigini, üç bes tane özel timcinin üzerinden polis teskilatinin yipratilmaya çalisildigini, bir suç islemisse yalniz kendisinin yargilanmasi gerektigini, kendi yüzünden müdürlerini ve bütün teskilati kimsenin yargilamaya hakki olmadigini, kendilerini çete olarak nitelendirenlerin bunu belgelendirmeleri gerektigini, bu suçlamada bulunan kisi ile bütün operasyonlari beraber yaptiklarini, mahkemelerdeki illegal örgütlerle ilgili davalarda kendisinin yargisiz infaz suçlamalari ile yargilanmakta oldugunu, ömer lütfi topal'in oglunun, babasinin katillerini bulana büyük miktarda para ödülü verecegini vaadettigini ve bu paranin kadiköy'de bir yerde emniyet mensubu kisiler tarafindan paylasildiginin konusuldugunu, bu konunun arastirilmasi gerektigini belirtmistir. (ek:197)

    25- oguz yorulmaz 28.02.1997 tarihli ifadesinde; ömer lütfi topal'in öldürüldügü tarih olan 28 temmuz'daki olay esnasinda bakirköy'de rifat usta isimli restorantta yemekte oldugunu, masasinda bir komiser arkadasinin da bulundugunu, lokanta sahibinin de bir ara polis masasi diye gelerek bir süre oturdugunu, kendisinin onu sahit göstermedigini, pkk'yi ve dev-sol'u belli bir ideolojisi olan, bir lideri olan, uyusturucu kaçakçiligiyla ya da silah kaçakçiligiyla finanse olan örgüt gibi gördüklerini, fakat öyle olmadigini, bunlarin sempatizanlari, köse yazarlari ve medya spikerlerinin bulundugunu, "siz gidin dagda tetik çekin, biz buradan baska sekilde sizi destekleyelim" dediklerini, dev-sol'un cezaevinde kendilerini öldürmeleri için ıbda-c'ye 300 bin dolar teklif ettigini, bunun gerçeklesmesi halinde, 5-6 özel timcinin öldürülmesi halinde örgütün güzel bir yere gelecegini, çünkü kendilerinin mahkemelerde yargisiz infaz iddiasi ile yargilanmakta olduklarini, ziya bandirmalioglu ve ayhan çarkin'in çocuklarinin sünnet dügününe katildigini, bu dügüne sedat bucak'in gelemedigi için kendisini temsilen asiretinden 3- 4 kisiyi gönderdigini, mehmet özbay'in da gelerek ziya'nin çocugunun kirvesi oldugunu, sedat bucak ile siverek'e gittiginde bir defa mehmet özbay'i orada gördügünü belirtmistir. (ek:198)

    26- ercan ersoy 28.2.1997 tarihli ifadesinde; 1977 yilinda polis kolejini bitirdigini, 1980 yilinda ise simdiki adi polis akademisi olan polis enstitüsü son sinif ögrencisi iken disiplin puanlarinin yükselmesi yüzünden mezun olamadan okuldan atildigini ve polis memuru olarak merzifon'da göreve basladigini, daha sonra meslekten de ihraç edildigini ancak danistay'a açtigi davayi kazanarak döndügünü, özel harekat kursunu bitirdigini, siirt ve ızmir'de çalistiktan sonra özel harekat daire baskanligina tayininin çiktigini, kendi istegi ile tekrar ızmir'e döndügünü, özel harekat subesinde çalisirken kendi istegi ile 1995 yilinda ayrilarak karakolda çalismaya basladigini, emekli olmayi düsündügünü güneydoguda görevli iken korumaligini yaptigi, tanisip dost oldugu sedat bucak'a söylediginde ``eger çalismaya niyetim varsa, bana koruma verecekler gelir misin'' diyerek korumasi olmasini teklif ettigini, teklifi kabul ettigini ve daha sonra da tayini çikinca sedat bucak'in yaninda koruma olarak göreve basladigini ve kazadan sonra açiga alinincaya kadar bu görevinin devam ettigini, olay günü de birlikte olduklarini, kazadan önceki pazar sabahi, kaza yapan mercedes oto ile sedat bucak, kendisi, gani, mustafa ve enver ıstanbul'a giderek hilton oteline yerlestiklerini, o gece otelden çikmadiklarini, otele kendi asiretinden seyit ahmet ile fevzi beyin bir emlakçiyla beraber geldigini, bunlarin beraberlerinde altinoluk tarafinda burhaniye dalköy denilen yerdeki bir arazinin tapu ve benzeri belgelerini getirerek gösterdiklerini, ıstanbul'a vardiklarinin ikinci günü taziye için ali yasak'in sirketine gidip otele döndüklerini, sabahleyin ankara'da sedat bucak'in yazihanesinde tanistigi mehmet özbay'in da otele geldigini, kahvaltidan sonra sedat bucak'in kendisine anahtar uzatarak ``ercan, gani'yle beraber inin, bir araba daha geldi, sizin esyalari ona koy, mehmet bey de bizle beraber gelecek'' dedigini, bahsedilen arsaya bakmaya gideceklerini, emlakçi fevzi'yi de sedat beyin ``sen git bizi orada bekle'' diye bir gün önceden gönderdigini, kendisinin yeni gelen mercedes otonun, gani'nin de sedat beyin 600 mercedesin direksiyonuna geçerek hareket ettiklerini, gece yalova- termal'de kaldiklarini, ertesi günü saat 14.30-15.00 gibi yola çiktiklarini, bu defa sedat beyin mercedesini mehmet beyin kullanmaya basladigini, gani'nin de kendisinin yanina geçtigini ve arkadan onlari takip ettiklerini, burhaniye'de fevzi ile bulusup araziyi gezdiklerini, ertesi günü bir taziye için ızmir'e hareket ettiklerini, mehmet özbay'i prenses otele birakarak kendilerinin taziye için gittiklerini, otele döndüklerinde sedat beyden ``yasemin agar için burada korumalar var, enver'in de benim de evlerimiz ızmir'de'' diyerek izin alip enver'le birlikte sabah dönmek üzere ızmir'e gittigini, taziyeden otele dönerken kendilerini yolcu eden asiret mensuplarinin otosunun ``polisiz, yol kontrolu yapiyoruz'' diye durduruldugunu ve yapilan aramada ruhsatsiz silahlar çikmis olmasina ragmen bucak asiretinden olduklari için kimliklerinin tespit edilerek silahlarin da alinmadan birakilmis olduklarinin kendisine söylenmesi üzerine yaptigi arastirmada polis tarafindan böyle bir uygulama yapilmadigini ögrendigini ve bu durumdan kuskulandigini, bunun üzerine sedat bucak'a burada fazla kalmayalim, gidelim dedigini ve sedat bucak'in da ``kusadasi'nda benim yazligim var, yapildigi günden beri hiç görmedim. gidip orayi bir göreyim. kusadasi'nda onur otel var orada kaliriz'' cevabini verdigini ve onur otele gittiklerini, ızmir'de kaldiklarinin ikinci günü sabah kahvaltisinda gonca us'u mehmet özbay'la beraber gördügünü, gonca'nin ızmir'de oldugunu gece veya sabah telefon ederek gelmis olabilecegini, o gün ızmir'de gezdiklerini, sedat bucak'in ``hüseyin bey geliyor, havaalanina git, hüseyin beyi al gel'' dedigini, hüseyin beyi karsiladigini, yolda hüseyin kocadag'in emekli emniyet müdürü tamer kirklar ile görüstügünü ve tamer kirklar'in da kendilerinin yemek için bulustugu deniz restoranta geldigini, yemekten sonra tamer beyin ayrildigini, kendilerinin de otele döndüklerini, ertesi günü aksam saatlerinde kusadasi'na giderek otele yerlestiklerini, iki gün orada kaldiklarini, sedat beyin davutlar'daki evini gördügünü, müteahhit ile görüstügünü, baska bir araziye baktiklarini, saat 16.30 siralarinda kusadasi'ndan hareket edip selçuk'ta yemek yediklerini, manisa'da benzinlikte kahve içtiklerini, sedat beyin bulundugu otoyu hüseyin kocadag'in kullandigini ve manisa'ya kadar önde gittigini, yolda takip edilmediklerini, susurluk'a 20 km. kalincaya kadar kendisinin öne geçtigini, susurluk'ta kamyon konvoyuna takilinca mercedes 600'ün kendisini geçtigini ve kendisinin bir daha yetisemedigini, saat 19.30 siralarinda öndeki otolarda dörtlü sinyallerin yandigini ve arabalarin durmus oldugunu görünce sollayarak geçtigini ve kazayi gördügünü, kamyon soförü ve birkaç kisinin otonun basinda oldugunu, hepsi ölmüsler dediklerini, otonun yarisinin yok oldugunu, sag arka kapiyi açarak mehmet özbay'i çikarip yere uzattiklarini, agzindan kan geldigini, yüzünün, kolunun, gögsünün kirik oldugunu, ``allah'' dedigini duydugunu, kendi kullandigi arabaya tasidigini, hüseyin kocadag'in vurma aninda ölmüs oldugunu, torpido gözünün alt kismina sikismis olan sedat beyi güçlükle çikarabildiklerini, sedat beyle gonca us'u bir steysin oto ile mehmet özbay'i da kendi kullandigi mercedes ile susurluk'a götürdügünü, yolda mehmet özbay'in nabzinin durdugunu ve öldügünü, gözünü ve çenesini kapattigini, hastanede hüseyin kocadag, gonca us ve mehmet özbay'in öldügünün, sedat bucak'in ise yasama sansinin fazla oldugunun anlasildigini, sedat beyi oradan balikesir'e ve balikesir'den de uçakla ıstanbul'a götürdüklerini, enver'i kaza yapan oto ve cenazelerle ilgilenmek üzere biraktiklarini, otoda bulunan çanta denilen beyaz naylon torbayi gani'nin aldigini, içinde para bulundugunu, gani'nin harcamalari bu çantadan para alarak yaptigini, kendisine de kazadan sonra gereken masraflari karsilamak üzere 230-240 milyon verdigini, ıstanbul'da bu parayi sedat bucak'in esi saadet hanima iade ettigini, otoda bulundugu söylenen silahlarla ilgili bilgisi olmadigini, bildigi sedat bucak'in zigzaver, mehmet özbay'in beyaz renkte ve büyük baretta tabancasinin oldugunu, kaza yapan arabaya 3-5 dakika sonra ulastiklarini, arabayi birakip gittiklerini, kimsenin kalmadigini, jandarmanin da olay yerine en az yarim saat sonra gelmis olabilecegini, sedat bucak'i arabanin içinden çikarirlarken iddia edildigi sekilde koltugun üzerinde mp-5 silah görmedigini, olsa idi eline ayagina çarpmasi, takilmasi gerektigini, o halde de alip öbür arabaya koyabilecegini, ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili olarak ızmir'de ıstanbul'dan gelen ekibe teslim edildigini, ıstanbul'a asayis subesi cinayet büro amirligine getirilerek sorgulandigini, sorgulama esnasinda tutanak tutulmadigi gibi ses kaydi da yapilmadigini, iki gün sonra ankara'ya gönderildiklerini, iki gün de ankara'da kaldiktan sonra birakildiklarini, ömer lütfi topal'i tanimadigini ve hiç görmedigini belirtmistir.(ek:199)

    27- tuncay yilmaz emniyet genel müdürlügü kaçakcilik, ıstihbarat ve harekat dairesi eski baskani 4.02.1997 tarihli ifadesinde; 1993 temmuz ayindan bu yana kaçakcilik ıstihbarat ve harekat daire baskani olarak görev yaptigini, bu süre içerisinde tabii olarak kaçikcilikla mücadele ettigini, arastirma konusuyla ilgili olarak sadece tarik ümit'i tanidigini ve onunla temaslari oldugunu, bu nu da afyonun eroine dönüstürülmesinde kullanilan 150 ton asetik asit anhedid yakalanmistir onunla ilgili bilgi getirdiginde tanistigini ve 3-4 kez yüzyüze bir okadar da telefonla temasi oldugunu, ilk defa zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar'in odasinda görüstügünü ve ankara ve ıstanbul emniyet müdürlüklerine güvenmedigi için asetit asit anhedid ile ilgili olarak türkiye'ye giris yollarini hangi vasitalardan geldigi hususunda bilgi verdigi, ne zaman mal sevkiyati yapilacagi hususunda bilgi verecegini söyleyerek ayrildiklarini, daha sonra mal sevkiyatinda bilgi verdigini ve bunun üzerine degisik partilerde 5 ton, 30 ton ve 30 tonluk partiler halinde asetik asit anhedid yakaladiklarini, 15 ton malin 7,5 ton eroine esdeger oldugunu bu miktari türkiye'de bir ailenin yapmasi mümkün olmadigindan degisik ailelerin bu ise girdigini, dünyada yakalanan asetik asit anhedid'in % 90'nin türkiye'de yakalandigini, bunun gelismis avrupa ülkelerinde imal edildigini, türkiyenin ülke olarak asetit asit anhedid'in imalinin kontrol altina alinmasi için 1994'den bu yana birlesmis milletler nezdinde çalistigini, 1995 yilindaki sözlesmeye ragmen avrupa'nin asetik asit anhedidin kontrol altinda satisina riza göstermedigini, eroin'in bitmesi için asetit asit anhedid'in mutlaka kontrol altina alinmasi gerektigi, çesitli sebeplerle de avrupanin bu asit'i kontrol'e yanasmadigini, sinirlama yapilirsa çin'in piyasaya hakim olacagini ve avrupa'da kimya sanayinin zarar görecegini söylediklerini, susurluk olayinda adi geçenlerin, hiçbir zaman uyusturucu kaçakciligi konusunda pazar elde etme düsüncesinde olmadigini, zaten bilgisi de bulunmadigini, uyusturucu kaçakciligina adi karisanlardan öldürülenlerin kaçakci olabilecegini, ancak öldürenler konusunda kanaat belirtemeyecegini, abdullah çatli ile hüseyin kocadag'in birarada olabilecegine anlam veremedigini, abdullah çatli'nin uyusturucu kaçakciligindan dolayi bir defa mahkumiyet karari olmasina ragmen kaçakci denebilmesi için onunla ilgili diger avrupa ülkelerinden de bilgi akmasi gerektigini, oysa avrupa'nin herhangi bir ülkesinden böyle bir bilgi akimi gelmedigine göre uyusturucu kaçikcisi olarak degerlendirmedigini, karapara transferi konusunda hazirladiklari tasariyi adalet bakanligi kanaliyla meclis'e gönderdiklerini ve 1996 mayis ayinda çikarildigini, türkiye'de malin 1 kilo fiyati 15 bin mark, almanya'da 150 bin mark oldugu, evsafina yerine ve perakende pazarlanmasina göre 1 milyon marka kadar fiyatin yükselebildigini, dilek örnek hadisesinde paranin nakit olarak yurda girdigini, türkiye'de özellikle yatirim yapan büyük insaat firmalari, turizm bürolari, oteller, kumarhanelerin, otobüs firmalari ve akaryakit bayilerinin devletin kredi sisteminden kaynaklanmayan ancak normal olmayan yöntemlerle temin edilmis paralarin kullanildigina inandigini, kendilerinin baslattigi ve ``asena'' adi verilen proje ile türkiye'deki kaçakci ailelerin üç göbek öncesi ve sonrasinin tesbit edildigini, almanlarin da buna karsi ``anadolu'' projelerinin oldugu, 40 örgütün organizasyonunun belirlendigini, bunlarin avrupadaki ayaklarinin da avrupalilar tarafindan belirlenmesi için çaba sarfettiklerini, türkiye'de alti laboratuvar yakaladiklarini ancak çok fazla mal olmadigini, baybasinlerle irtibatli konuklu ve ay aileleriyle ilgili yalovada jandarma tarafindan yakalamalar oldugunu, ancak yakalanan malin degerinin fazla sayilacak miktarda olmadigini, baybasin ile ilgili lake s hadisesi oldugunda kendisinin görevde olmadigini, hadise olunca baybasin'in yurtdisina kaçtigini, olaydan sonra ilk defa kendisine gelen aydinlik gazetesine, baybasin'in uyusturucu dünyasini daha iyi bildigini söyledigini, lake s'in açik denizde bakanlar kurulu karari ile yakalandigini, kismetim 1'de yakalanmak üzereyken son derece güç sartlarda gemiye çikilamadigini, o hadiselerde arkadaslarindan birinin baybasin ile ortaklik yaptigina inanmadigini, öyle olsaydi gemiler yakalanamazdi, lake s'in karaçiden gelirken tayfalardan birinin ailesini telefonla aramis sonucu bulunabildigini, kaçakcilarin güvenliklerine gelince; bunlarin kendi korumalarini kendilerinin yaptigini, kimseye ihale etmedikleri, türkiyede çek-senet mafyasi olarak bilinen adamlarin oldugunu, ancak bu konuda fazla bilgi sahibi olmadigini, emniyetten ayrilan bazi sivil arkadaslarinin birçok yerde koruma görevi yaptiklarini, bunlardan gaziantepte sube müdürü olan güven oktay emekli olduktan sonra burdur'da yakalandigini, ancak kimin kiminle uyusturucu baglantisi oldugunu bilmedigini, ıstihbarat temininde mıt'in fonksiyonuna gelince; mıt'in zaman zaman aldigi bilgiyi sadece uyusturucuya bagli kalmaksizin, resmi yaziyla degil klasik bir bilgi notuyla gönderdigi, kendisinin de ilgili subeye göre degerlendirmesini yapip o teskilata bilgi verdigi, bütün istihbarat kaynaginin da sadece o teskilat olmadigini, informal denen bazi insanlarin devlet adina kullanilmasina rastlamadigini, afganistandan ıngiltereye kadar her ülkede bir adam oldugunu ve bu insanlar da rant'dan kazanç elde ettiklerini, uyusturucu ile mücadelede; pkk'den bahsedildiginde avrupa ülkelerinin türkiyenin politikasindaki degisiklikleri hissettikleri, türkiyenin bu suçtan zarari olmadigi halde neden mücadele içinde bulundugunu, türkiye pkk'nin uyusturucu kaçakciligi içinde oldugundan bahsedince yani 1994'den sonra çocuklari da kullanmaya baslayinca türkiye'nin mücadeledeki yerini kavradiklari, kürt mafyasi ile laz mafyasinin uyusturucu ticaretinde önemli gruplar oldugunu, hakkari yüksekova'daki uyusturucu fidye baglantisi ve kahraman bilgiç hadisesinde sorusturmanin asker tarafindan yapildigini, onun için detayini tam bilmedigini, ancak içerisinde polisin de yer aldigini hatta hakkari, ıstanbul ve tuzla da 8 memur hakkinda islem yapildigini, ancak ayrintisini hatirlamadigini, hakkari gibi bir yerin helikopterle bile % 20'sinin kontrolünün zor saglandigini, bu bölgede yerlesik alan ve polis bölgesinin az olmasi, uyusturucunun girip çiktigi asiretlerin hakim oldugu bölgelerin polis bölgesi olmamasi nedeniyle mücadeleyi etkiledigi, dünyada uyusturucu mücadelesinin genellikle gümrükçüyle ve jandarmayla yapildigini, ancak türkiye'de polisin bu isle yüzyüze bulunmasi nedeniyle çarpiklik olusturdugu, bölgede çalisan personelin mahalli olmasindan ve gece harekat imkâninin kisitli olmasindan kaynaklanan sikintilar oldugunu, narkotik disinda silah kaçakciligi konusuna gelince; türkiye'ye daha çok kuzey ırak'tan terörist refakatinde gelmis kaçak silahlar oldugunu, yoksa sistematik olarak baska silah ticaretinin sözkonusu olmadigi, menseine bakilmaksizin silahlara ruhsat verilmesi hususundaki yasal düzenlemenin kendi mücadelelerini olumsuz etkiledigini, kendilerinin daha çok ruhsata baglanmadan yakalanan silahlarla ugrastiklarini, daha önce konu edilen cantürk olayi ile ilgili olarak, burada uyusturucu pazarini ele geçirme kavgasindan ziyade, bu pazari yürüten insanlar arasinda haraç alma kavgasi oldugu, yaprak, captagon kaçakcisi oldugu halde yakalayamadiklarini, hatta sabika kaydi ve belge bulunmamasi kendilerinin harekat sahasini daralttigini, mehmet kasar, leyla zana'nin evindeyken operasyon yapildigini, hem narkotik hem de pkk konusu oldugu için iki koldan operasyon yapildigini ancak terörcüler önce baskin yaptigi için eroinin kasar tarafindan döküldügünü dolayisiyla narkotikcilerin amacina ulasamadiklarini, tarik ümit'in abdullah çatli ve arkadaslari tarafindan öldürüldügüne dair bilgim yok, ancak tarik ümit'in öldürüldügüne inanmadigi, o'nun asil hedefinin dursun karatas oldugunu kendisine söyledigini, tarik ümit'i mehmet eymür ve atilla aytek ile çalistigini söyledigi için mıt'in asil ajani intibainin olustugunu, hüseyin kocadag'i tanidigini, onun meslekten ihraci, içki ve kadina zaafiyeti oldugunu ve bu zaafiyetten yeralti dünyasinin yararlanabilecegini, kendisi ise basladiktan sonra dündar kiliç ve avukati burhan apaydin'in görüsme taleplerini kabul etmedigini, hadi özcan'i da tanimadigini ve onlarin operasyonlarini da kendilerinin yapmadigini, 1984 operasyonunda dündar kiliç'i tarik ümit'in ihbar edip, sorguladigini, uyusturucu kaçakciligi ile mücadelede spesifik bir hadise oldugunda bilgi teafisi yapildigini, ancak bu teafi sirasinda da bazi sikintilar yasandigini; herhangi bir avrupa ülkesine kendisi istemeden veya hakim karari olmadan bilgi geçildiginde avrupa ınsan haklari sözlesmesine aykiri davranilmis oldugunu, bu nedenle o ülkeler türkiye'ye bilgi verdikleri takdirde kendilerinin de bilgi verdigini, yani mütekabiliyet esasina göre çalisildigini, kanada'da yakalanan uyusturucu kaçakcisinin üzerinde çikan telefonlarla ilgili hem kanada'da hem de türkiye'de arastirma yaptiklarini, telefonun basbakanliga ait oldugunu ögrendiklerini, bununla ilgili basbakanlik özel kalem müdürlügü ve turizm müstesarligi ile yazisma yaptiklarini, kanadalinin da cezalandirildigini ögrendigini, yasar öz'ün uyusturucu ticareti yaptigina dair herhangi bir kayit olmadigini, uyusturucu kaçikcisi baybasin'in 1995 martinda türkiye'ye iade karari vardi ancak hollanda yargitayinin aralik ayinda susurluk olaylarini da bahane ederek karar verdigini, asit disindaki uyusturucu maddelerin % 60'inin türkiye'de yakalandigini, bu konuda türkiye'nin en duyarli ülke oldugunu, bati da ise, asitle mücadele edilmeyip türkiye'ye gelmeyen efedin ile mücadele edildigini, bir baska özellik te; avrupa ve amerika da asli unsurlardan ziyade göçmen ve siginmaci statüsündeki gelir seviyesi düsük insanlarla zencilerin daha çok uyusturucu kullandiklarini, bu durumun da bati devletlerinin uyusturucu ile mücadele politikasini etkiledigini, uyusturucu ile mücadelede görevli insanlarin bu kesimde çok para döndügü için, sistem de müsait oldugundan uyusturucu organizasyonuna veya korumasina meylettiklerini, bunun sistemden kaynaklandigini, türkiye'de çek-senet mafyasi denen grupla ülkücü mafyanin gelistigini, aslinda mafya degilde organize suç çeteleri demenin daha uygun olacagini, alaaddin çaciki, ümit ölmez geçmiste çek-senet yapan kesim oldugundan ülkücü mafya diye bir kavram gelistigini, ancak bunlarin uyusturucu kaçakciligi içerisinde görmediklerini, ancak hollanda da bir kahvehanede hem ülkücülerin hem de pkk'lilarin ayni anda uyusturucu ticaretini yaptiklarini duydugunu, abdullah çatli'nin üzerinde çikan kokain'in onun satici degil kullanici oldugunu gösterdigini, uyusturucuyla ilgili mücadelede gümrüklerdeki sikintinin asil gümrük ile gümrük muhafaza arasindaki kavgadan kaynaklandigini, önemli kapilarda ve ıstanbul ve ankara havaalanlarinda müsterek bir tim kurmak için gayret sarfettiklerini ancak gümrük idaresinin karsi çiktigini, fakat gümrük muhafaza ile iyi bir diyalog içinde olduklarini, bununla ilgili 1992 yilinda iki bakanlik arasinda bakanlar düzeyinde protokol imzalandigini, gümrük kapilarinda geçis yapan bayanlarin üst aramalarini yapabilecek bayan elemanin istihdam edilmesi gerektigini, bunun da türkiye'deki istihdam sorunundan kaynaklandigini, narkotik subelerin normalde il seviyesinde örgütlendigi ancak yüksekova'da da kurulmasi yönünde yetkililerle görüsmelerinin oldugunu, narkotikle mücadelede yillar itibariyle artan seviyede basari saglandigini 1993 yilinda 2.2 ton, 1994'de 3,5 ton, 1995 yilinda da 4,5 ton yakalandigini, jandarmanin da mücadeleye katkida bulunmasinin sevindirici oldugunu belirtmistir. (ek:200)

    28- metin günyol 2.03.1997 tarihli ifadesinde; 1965 senesinde servise girip, inkitali olarak 22 mart 1981 tarihine kadar çalistigi, 1982 ekim ayinda tekrar servise dönüp 1986 yili ocak ayina kadar serviste çalistiktan sonra istifa ederek özel sektörde çalismaya basladigini, serviste istihbarat bölümünde degerlendirmeci olarak çalistigi için devlet'in bazi kisileri asala veya pkk'ya karsi kullandigini bilmedigini, abdullah çatli, oral çelik, haluk kirci, yasar öz, tarik ümit gibi kisilerin yurt disina çikista kullandiklari pasaportlarin sahte oldugu hususunda bilgilerin intikal etmesi üzerine tahkiki için yazilar geldiginde tahkik ettirilerek bölge müdürlükleri vasitalariyla arsiv arastirmasi yapilip, kaldirildigini, mıt'in bu tip insanlari operasyonlarda kullandigini tahmin etmedigini, yukarida adi geçenlerin yurtdisina gönderilisini organize ettigi söylenen mete beyi de tanimadigini, kendisinin kasitli olarak mete bey diye lanse edildigini, abdi ıpekçi öldürüldügünde ve agca hapisten kaçirildiginda teskilatin kendisini görevlendirdigini ve agca ile ilk röportaji da kendisinin yaptigini, faili meçhul olayi çözmek için çok çaba sarfettiklerini, ugur mumcu yazilarinda mayorka'ya gidisinin agca takikatiyla ilgili oldugunu iddia etse de kendisinin servisten ayrilip mayorka'da otoban diye bir sirketin genel müdürlügünü yaptigini, bu tür konulari gündeme tasiyan medyanin kendisiyle görüsme yapmamalarina ragmen aleyhinde çok seyler söylendigini, ıpekçi davasinda asil suçlunun agca oldugunu, agcayi, ülkü ocaklarina kayitli sempatizan biri olan bünyaminin o'na asker elbisesi giydirerek kaçirdigini, agca ıstanbul'da bir süre kaldiktan sonra erzurum üzeri iran'a götürüldügünü, ıran'dan kaçis yolu bulamayinca tekrar istanbul'a gelip kendisine verilen sahte bir pasaportla bulgaristan'a çiktigini oradan da viyana veya ısviçreye gittigini, kaçirilis olayinda rol oynayanlarin cinayete azmettirenler oldugunu ancak onlarin kim oldugunu bilmedigini, arastirmalarinda agca'nin konusmadigini ve agca'nin bu olayi para karsiligiyaptigini, agca'nin beyazitta bir kahvehaneden alinarak kendilerince sorgulandigini ve sonunda agca'nin; megolomani içinde, yaptigi isten gurur duyan kendisine yapilan saygidan mütehassis bir haleti ruhiyyesi oldugunu agca çiktiktan sonra gazeteye mektup yazarak papayi vuracagini söylemisse de, kimsenin buna inanmadigini, agca'yi buna hükmettirenin kim oldugunu da bilmediklerini, zaten dönemin ıçisleri bakani hasan fehmi günes'in verdigi ikinci bir emirle agca'nin mıt'le görüstürülmesi de yasaklandigindan sorgulama imkâni bulamadiklari, ugur mumcu ile görüstügünde albay turan çaglar konusunun gündeme geldigini, asker orijinli albay turan çaglar'in kendilerini dogu perinçek ve aydinlik gazetesine sattigini ve 6 arkadasinin resminin aydinlikta yayinlandigini ve bunun sonucu 6 arkadaslarinin öldürüldügünü, turan çaglar'in amerikalilarla da temasi oldugundan cıa servisinin mensubuyla is üstünde yakalanmasi sonucu cezaevine konuldugunu, bütün bu olaylarda dogu perinçek'in düzenleyici ve organizatör durumda oldugunu, abdullah çatli, oral çelik ve ıbrahim ural'i da tanimadigini, mıt, jandarma emniyet ve genelkurmayin istihbarat örgütler arasinda kendi zamaninda bir çatisma olmasa da özal döneminde mıt'e karsi kampanya baslatildigini, cumhurbaskanlari ve basbakanlar yapilan darbelerin kendilerine haber verilmemesinden kaynaklanan rahatsizlikla yeni istihbarat örgütlerinin kurulmasinin gündeme geldigini, jandarma istihbarati olarak jıtem'i bildigini, emniyet içinde böyle bir birim olusturuldugunu bilmedigini, cumhurbaskanligindaki erkan gürvit'in de; operasyonculuk sifati, istihbarat nosyonu olmayip sadece irtibat memurlugu yaptigini, mıt'in espeyonel ve kontraespenenol görevlerde çalisip, bilgileri derleyip degerlendirip ilgili birime verdiklerini ve baska konuya girmediklerini, babalar konusunun kendi ihtisas alani disinda ve servis olarak ta ilgilenmediklerini, 1986 yilinda servisten ayrilisinin nedeninin özal'in tasarrufundan kaynaklandigini, servisi sivillestirme gayesiyle haksiz tasarruf ve iltimasin servise sokuldugunu özellikle 1986 mıt raporundan rahatsizlik duydugunu, raporlarin mecliste, sagda-solda dagitilip ecevit'e dahi verildigini, ecevit'in basbakanligi döneminde turan çaglar'in alinmasina kizma nedeninin de; bir albayin bu sekilde itile-kakila arabaya bindirilip getirilmesi oldugunu, ecevit'in bundan duydugu rahatsizlikla kendisinin mıt'den alinmasini talep ettigini ancak görevden alinmadigini, 1980 ihtilali öncesinde hergün 15-20 kisinin öldürüldügünü, devlet'de çürüklük ve otoritesizlik nedeniyle terörün ön plana çiktigini, halen de gaziosmanpasa olaylarinda oldugu gibi olaylarin devat ettigini, bazi devletin görevlisi olmayanlarin asala'nin bitirilmesi gibi iylemlerde kullanilmasina gelince; mıt'in yurtdisinda çalismalarini, legal rezer olarak insanlarla temas kurup ajanlandigini, bunun mıt'in görevi oldugunu, bütün dünya servislerinin bu sekilde çalistiklarini, mıt teskilatinin da simdiki müstesari ile sivillesme hareketinde olabilecek en iyi müstesara sahip oldugunu ve hiçbir beklentisinin de bulunmadigini, mıt'in yipratilmasinin tek nedeninin içinin bilinmemesinden kaynaklandigini, kendisi görevdeyken herhangi bir konuda mıt gündeme geldiginde açiklama yapmak üzere profesyonel bir basin temsilcisinin istihdaminin yararli olacagina inandigini, mıt kapali kaldigindan ithamlarin arttigini, bunun giderilmesi için görev yapmis bütün müstesarlarla görüsüp, çok fazla gayret sarfettigini, mete ile metin günyol'un özdestirilmelerine gelince, kendisinin agca ile ilgili tahkikatindan, kaçisini ve cinayetini takip etmesinden ve bunun sonucu basina konu olmasindan kaynaklandigini, agca'dan çatli'ya baglanti kuruldugunu, kendisinin afise olmasini istemedigini, 12 eylül'den önce olaylara karisanlarin kendilerine fikir babaligi yapanlarin masasi oldugunu, ancak bunlarin topluma kazandirilacagi ümidiyle birakildigini, mıt'in personeli sayi olarak tahmin edildigi gibi olmayip, teknik, kisiler ve istihbarat olarak mükemmel oldugunu, bünyesinde bütün kurumlarinin olustugunu, bir kisinin servisten hiçbir dökümani çikarma olasiliginin olmadigi gibi hiyerarsik yapinin askeriyeden daha disiplinli oldugunu, mıt müstesarinin basbakan ile muhatap olan bir sembol oldugunu ve basbakan istediginde müstesar'in bilgiyi basbakana sundugunu, türkiye'de mafyaciligin ayaga düstügünü, polisin karsisinda mafyanin birsey yapamayacagi gibi, mafya denilenlerden sag ve sol örgütlerin rahatlikla geçmiste haraç alabildikleri, mafyanin aslinda bu kadar büyütülmemesi gerektigi, türkiyede kurumlarin fazlasiyla yipratilmasi nedeniyle gelecegin riske edilmesinin, askere, polise, mahkemelere saldirilmasinin mafyadan daha fazla zararli oldugunu belirtmistir. (ek:201)

    29- m.emin yurdakul yüksekova tabur komutani binbasi 18.02.1997 tarihli ifadesinde; kendisinin 18 yillik meslek hayatinin 10 yilinin diyarbakir, siirt ve hakkari illerinde geçtigini, yüksekova'da da 1985 ve 1994-1996 yillarinda komando birliklerinde görev yaptigini, ıtirafçi olarak bilinen kahraman bilgiç'le ilgili olarak; bu sahsin pkk saflarinda bölük komutani görevindeyken kaçip teslim oldugunu, bölgeyi, terör unsurlarinin harekat tarzini ve barinma yerlerini bilmesi nedeniyle tabur komutanlaginca organize edilen operasyonlarda klavuz olarak kullanilmak üzere verildigini, bu sahsin, kendi ismini kullanarak bazi yasal olmayan eylemlere giristigi iddiasinin ise kendi bilgisi disinda oldugunu, haraç alma ve infaz islemlerinin de kendi taburunun görev sahasinda olmasinin mümkün olmadigini, zaten böyle birsey yapacak olsa üst komutanlarinca bilinecegini ve hakkinda islem yapilacagini buna ragmen mesleki hayatinda ihtar dahi almadigini, kahraman bilgiç'i bagimsiz herhangi bir görevde kullanmadigini kendisi as birlik komutani oldugundan tugay komutaninin emri olmadan zaten kullanmasinin da mümkün olmadigini, normalde de silahli kuvvetlerin böyle bir seye ihtiyacinin olmadigini, ancak kahraman bilgiç'in baslangiçta faydali olmakla birlikte, taburun mintikasi disinda iyi niyeti suistimal eden kisisel davranislara girdigini duydugunu, bunu ögrenince de taburuna almadigini, ancak detayi konusunda bilgi sahibi olmadigini, olumsuzluklarini tugay karargahina ve ilgili arkadaslarina da söyleyerek uzaklastirdigini, tabur olarak yapilan operasyonlarin 1-2 gün, tugay olarak yapilan operasyonlarin da hava sartlarina göre 3-4 gün veya daha fazla sürdügünü, bu operasyonlarda hangi birlik komutani arazideki operasyondaki hedef durumuna göre riskli sayilabilecek yerdeyse kahraman bilgiç'in o birlik emrinde çalistirildigi, yani tugay'a bagli bütün taburlarin kahraman bilgiçten yararlandigini, tabur da kaldigi süre içerisinde kendisinden habersiz yemek yemeye dahi gitmedigini, kahraman bilgiç'in cezaevinde yatip yatmadigini hangi statüyle maas aldigini, itirafçilarin da çalistirilma ve istihdam sekillerini tam olarak bilmedigini, tabur komutanliginin çalismasi ve halkla iliskiler bakimindan da; jandarma ve polis gibi vatandasla içiçe olmayip tugay tarafindan kendilerine verilen operasyon görevlerini icra edip döndükleri,, ferden ve tabur olarak operasyon planlama yetkilerinin dahi olmadigini, uyusturucu, toz ve kaçakçilik gibi konulara yönelik görevlerinin bulunmayip sadece teröre yönelik görev ifa ettiklerini, karadag operasyonundaki toz ve silah iddialarina gelince; özel harekat timleri tarafindan kendilerine intikal eden duyumu tugay'a bilgi vererek köye gittigi halde birsey bulunamadigini ancak dönüste askerlerin bir torba toz eroini çikardiklari ve bunun özel harekat timine teslim edildigini, tutanaklarinin da cumhuriyet savciliginda mevcut oldugunu, tozla kendisinin kesinlikle alakasinin olmadigini, yüksekova belediye baskaninin karisina da silah vermedigini, zaten onlarin silaha da ihtiyaçlarinin olmadigini, ızmirde yakalanan ali isimli levazim astsubayinin iddialarinin da dogru olmayip, o'nun gençligi nedeniyle kandirildigini zannettigini, o'nun iddia ettigi uyusturucu kayitlarinin savcilikta mevcut oldugu, çünkü kendilerinin operasyonda ferden çalismayip bölük komutani, s-3 subayi ve bütün askerlerin orada bulundugunu, ali ıhsan zeydan'in gösterdigi kisilerin yakalanip kendisi tarafindan para karsiligi birakildigi ve 5 milyar karsiligi seçimlerde kazandirma garantisi ile ilgili iddialarin da asilsiz oldugunu, bunlarin silahli kuvvetleri yipratmak için söylendigini, milletvekillerince hazirlanan rapor ve abdullah canan'in kaçirilip öldürülmesi ile ilgili olarak; bölgede asiretler arasi bir kargasa oldugunu, zaten o adamin çikma saatinde askerlerinden hiçbirisinin disarida olmadigini, bölgenin özelligi nedenyile bu tip olaylarin zaman-zaman ortaya çiktigini, kahraman bilgiç'in kendisinin adini vererek cananlarla kisisel iliskiye girdigini ve bir miktar para aldigini duydugunu ancak detayini bilmedigini, abdullah canan'in asiretine bagli karli ve yanindaki çatma köyünde siginak oldugu seklinde duyum gelince emniyet ve mıt ile çalismalar yapildigini, özel harekatla birlikte amirlerinin ve komutanlarinin bilgisi dahilinde yapilan operasyonda 4 teröristin öldürüldügünü, siginaklar tesbit edilerek bir miktar malzeme ve erzak temin edildigini, o operasyon sonunda kapali bir evin asker tarafindan kurcalandigini ancak iddia edildigi gibi fazla miktarda tahribat yapilmadigini, bununla ilgili sikayet konusuna gelince: mehmet yüzbasi'nin kendisine, sikayetten vazgeçeceklerini ve konusma talepleri oldugunu söyleyince, kendisinin de bu konuda tedirginliklerini olmadigini, istedikleri kadar sikayette bulunabileceklerini söyledigini, köyde arama yapan komutanlari da çagirarak aramayi yapanlarin onlar oldugunu belirtip tokalasip ayrildiklarini, herhangi bir tehdit olayi olmadigini, abdullah canan'in kendisiyle ilgili sikayette yüoksekovada olmadigini ve abdullah canan namina baskasi tarafindan yazildigini ögrendigini, bu hususta savci ayhan kocabas'i da tehdit etmedigini o savcinin bazi hareketleri nedeniyle ilçeden tayinen ayrildigini, abdullah canan olayinda isi tezgahlayan ve parayi alanin kahraman bilgiç oldugunu tahmin ettigini, bunu tugay komutaninin da söyledigini, abdullah canan'in öldürüldükten 7 gün sonra bulundugu halde cesedinin bozulmamasini da kis sartlarina bagladigini, tabur komutani olarak kendisinin yüksekovada görev yaptigi sürece okul aile birligi toplantilarina katildigini, ihtiyaç sahibi olan kisilere belediye baskani ve kaymakam tarafindan tesbit edilenlerle birlikte tugay'in da bilgisi dahilinde her türlü yardim yaptigini, okul açilislarinda birçok çocugu giydirdigini, yüksekova'da kendisine fahrihemserilik berati verildigini, saibeli kisilerle konusmadigi gibi tabura da aldirmadigini, tabur'un seçim döneminde sehir merkezinde herhangi bir görev üstlenmeyip sadece mustafa zeydan'in köylerinin bölgesinde seçim güvenligini sagladigi, kahraman bilgiç disinda, tugay'in bilgisi dahilinde kullanilan herhangi bir itirafçiyi da yesil'i de tanimadigini, ancak sinirötesi operasyonda iki tane itirafçidan yararlandiktan sonra onlarin da operasyon sonunda helikopterle ayrildiklarini, kahraman bilgiç'in, canan'lar la iliskiye girdigi dönemde van'da otelde kaldigini ve çok fazla da para harcadigini komando taburunca kendisine söylendigini, agaçli köyünde yapilan operasyonda 73 yasindaki semsettin yurtsever ile o anda köyde agaç toplayan 18 yasindaki modat özeken ve 13 yasindaki münir saritas'in alinmasiyla ilgili kendi birliginin herhangi bir girisimi olmadigini, o dönemde kendisinin sorumluluk sahasi disinda sifir noktasinda olan o köyde operasyonu olmadigini, kurmay baskani albay hamdi poyraz ile emir komuta baglantisinin olmadigini, jıtem hakkinda da bilgisinin olmadigini, bölgedeki sikintilardan kurtulmak için öncelikle ayri-ayri görev yapan ünitelerin tek bir noktada, bir koordinasyon merkeziyle yönlendirilmeleri, sinir güvenligiyle birlikte ekonomik kalkinmanin da gerekli oldugu, yüksekovadaki terör, kaçakçilik ve esrar olayi bitirildigi takdirde türkiye'deki terörün bitecegini belirtmistir.(ek:202)

    30- mehmet ali yaprak 14.1.1997 tarihli ifadesinde; ``1996 yili 24-25 mayis gecesi polis oldugunu söyleyen kisilerce evinin önünden bir araca bindirilerek kaçirildigini, kendisinin ``kaçakçilik yapmak, seks hapi satmak ve devlete vergi vermemekle suçlandigini, serbest birakilmasi karsiliginda 15 milyon mark fidye istenildigini, kendisinin bu kadar parayi vermesinin mümkün olmadigini, ancak 3 milyon mark ödeyebilecegini, bunun da l milyon markini serbest birakildiktan itibaren 15 gün içerisinde, 2 milyon markin da 1 milyonunu 2 ay sonra 1 milyonunu da ondan sonraki ayda ödeyebilecegini, kaçirilma sirasinda gözlerinin bagli oldugunu, cebindeki paralarin, kolundaki saatinin, cep telefonunun ve kredi kartlari ile ehliyetinin de alindigini, kaçirildigi sirada üzerinde 65-70 bin marki ve 20-30 milyon tl. civarinda türk lirasi oldugunu, kaçirildiktan 6 gün sonra hilvan girisinde serbest birakildigini, gaziantep'te isadamlarindan haraç toplayan bir çetenin bulundugunu, bu çete içerisinde yahya efe, turgay marasli, tuncay marasli, müfit sament gibi kisiler bulundugunu, turgay marasli'nin abdullah çatli'nin ortagi oldugunu, kendisini kaçiranlarin 11 kisi oldugunu ve yahya efe, turgay marasli, tuncay marasli, müfit sament gibi sahislarin da bu 11 kisinin içinde bulundugunu, kendisini kaçiranlardan hiçbirisinin gaziantep'ten olmadigini ve hepsinin ıstanbul tarafindan geldigini, gaziantep'te bu kisilere yardimci olanlarin abdullah sabri kocaman, mehmet öztürk ve mehmet öztekin oldugunu, müfit sament'in devlete çalistigini, konusmamasi için zaman zaman tehdit telefonlari aldigini, kaçirilmasi olayi ile ilgili olarak ilgili cumhuriyet savciliginca takipsizlik karari verildigini, adalet bakani sevket kazan'in talimati ile gaziantep cumhuriyet bassavciliginca tekrar ifadesinin alindigini ve yeniden dosya tanzim edildigini, kendisinden istenilen 3 milyon mark fidyeyi ödemedigini, kaçirildiginda birakilmadan önce videoya kaçakçi oldugunu belirten ifadeler kullanarak kendisinin videoya kaydedildigini, kaçirilma sirasinda gelenlerin polis olduklarini ve kaçakçilik daire baskanligindan geliyoruz dediklerini ve kendisini götürdüklerini, 1973 yilindan beri gaziantep'te tibbi malzeme ticareti ile mesgul oldugunu, kendisini kaçiran ve otoyu kullanan kisinin haluk kirci olup olmadigini bilmedigini, haluk kirci ile karsi karsiya getirildigi zaman kendisinin, kaçiranin haluk kirci olup olmadigi konusunda bir kanaate varabilecegini, kendisinin ruhsatli 2-3 tane silahinin bulundugunu, 3 milyon mark fidyeyi ödemeyisinin sebebinin bir defa ödeyince bunun arkasinin gelecek olmasindan endise duymasi oldugunu, çocuklarinin kaçirilabilecegi yolunda duyumlar aldigini; kaçiracak kisiler arasinda özel harekattan 2 memur oldugu seklinde duyumlar oldugunu, birakilmasinin tek sebebinin yahya efe isminin ile müfit samet isminin konusulmaya baslanmasi oldugunu, müfit samet'in mıt'e çalistigini, müfit samet'in kendisini kaçiranlardan birisi oldugunu ve ıstanbul'da kaldigini, evinin önünden kaçirilmasindan itibaren içinden 2500 sayi saydigini ve bunun da siverek ılçesine götürülecek kadar bir mesafe oldugunu, mali durumunun 15 milyon mark fidyeyi ödemeye müsait olmadigini, 3 milyon marki ise arazilerini satmak suretiyle ödeyebilecek durumda oldugunu, kendisini kaçiranlarin, serbest birakildiktan sonra 2 kez aradiklarini ve kendilerine telefonda muhatap olmadigini, kendisini kaçiranlari birbirine düsürmek amaciyla 1 milyon mark fidye ödedigi seklinde gaziantep'te dedikodu yaydiklarini ve bunu bilerek yaptigini, çatli'ya bagli 7-8 grup oldugunu ve her grubun basinda birisinin bulundugunu, bütün gruplarda toplam 700 kisi kadar çete üyesi oldugunu tahmin ettigini; turgay marasli'nin abdullah çatli'yla ıstanbul'daki bir tekstil firmasina ortak oldugunu, turgay marasli'nin ayni zamanda botas'in petrol dagitim isini yürüttügünü, müfit samet'in de tekstilci oldugunu söyledigini, kibris'ta bulunan emperyal otel'den abdullah çatli'nin turgay marasli ile görüstügüne dair elinde belge oldugunu, abdullah çatli'nin 424 numarali odada kaldigini ve 28 nisanda kimlerle ne kadar görüstügünün elindeki belgede mevcut oldugunu ve bunu komisyona verebilecegini, kendisini kaçiran insanlarin korunup, kollandiklarini, korkut eken'in bu isimlerden birisi oldugunu, ıbrahim sahin'i tanimadigini, mehmet agar ve sedat bucak'i da tanimadigini ve kendileriyle bir görüsmesinin olmadigini,''belirtmistir.(ek:203)

    31- avsar kederoglu 14.01.1997 tarihli ifadesinde; ıstanbul'da ticaretle ugrastigini, tarik ümit olayi ile ilgili olarak evinden jandarma istihbaratta görevli oldugunu belirten bir kisi tarafindan alinarak maslakta bulunan jandarma alayina götürüldügünü, tarik ümit olayi ile ilgili olarak en son kendisinin telefonu ile görüsme yapildigi, belirtilerek jandarma alayina götürüldügünü, tarik ümit'i tanimadigini ancak onu taniyan özel harekatçi arkadaslarinin oldugunu, ziye isimli özel harekatçinin evindeki telefonu kullandigini, ıbrahim sahin'i de tanidigini, ayhan akçay'i da tanidigini, ıbrahim sahin'i 1979 dan kozaklida baskomiserliginden tanidigini, polis memurlari ziya ve ayhan'i da ıbrahim sahin'in korumasi olarak tanidigini, oguz'un da bunlarla birlikte oldugunu, ve oguzu'da tanidigini, çarkin'i tanimadigini, abdullah çatli'yi ise tanimadigini, bu polis memurlarinin zaman zaman evine geldiklerini ve kendisinden araba ve telefon talebinde bulunduklarini, kendisinin de arabasini ve telefonunu polislere verdigini; bu polis memurlarini 1992-1993 yillarinda tanidigini maslakta jandarma alayinda tutuldugu sirada ayhan akçan'in kendisini telefonla aradigini, jandarmaya ayhan akçanin evini gösterdigini, ayhan akçanin halkalida polis lojmanlarinda oturdugunu, ismi ahmet olan bir astsubay tarafindan evinden bir araçla alindigini, sivil aracin ise bir bayan tarafindan kullanildigini, sivil bayani tanimadigini, tarik ümit'in kizini hiç görmedigini ve tanimadigini, ıstanbul'da gazi olaylarinin basladigi gün kendisinin serbest birakildigini, jandarma alayinda tutuldugu süre zarfinda kendisine bir baski yapilmadigini, ruhsatli silahinin alindigini ve saliverildikten 4-5 gün sonra iade edildigini, ıbrahim sahin'in agabeyisinin yakin arkadasi ve aile dostlari oldugunu, ancak polislerin yakin dostlari olmadigini, zaman zaman geldiklerini, kendisine ait telefonu en son kullanan kisinin ziya bandirmalioglu oldugunu, maslaktaki jandarma alayina götürüldügünü daha sonra ıbrahim sahin'e anlattigini ve onunda bu ise hayret ettigini, polis memurlarini ıbrahim sahin'in korumalari olmasi nedeniyle tanidigini, cep telefonunu ve arabasini da ıbrahim sahin'in hatirina bu polis memurlarina verdigini, maslakta jandarma alayinda tutulup serbest birakildiktan sonra da ara sira polis memurlari ziya ve ayhan ile görüsmelerinin oldugunu, tarik ümit'in kim oldugunu birkaç defa bu polis memurlarina sordugunu ve arkadasimiz, onu taniyoruz diye cevap aldigini, ayhan akça'nin adi en son kurye dilek olayinda duyulmasindan sonra agabeylerinin kendisine nasihat ettigini ve bu polis memurlari ile görüsmesini azaltmasini istedigini, bir agabeyisinin önceleri ıstanbul ülkü ocaklari baskanligi yaptigini, simdi ise dyp ıstanbul yönetim kurulu üyesi oldugunu, ziya ve ayhan'in ankara'da görevli polis memurlari oldugu ancak ıstanbul'da oturduklari, polis memurlari ziya ve ayhan'in abdullah çatli'dan ve ülkü ocaklarindan bazi kisilerle konusmalar yaptigina tanik olmadigini, agabeyisinin abdullah çatli'yi tanimasi gerektigini, kendisinin kanunsuz bir isi olmadigini, hayatinda ilk defa jıtem'e gittigini, ikinci kez de komisyona geldigini, ankara'da görevli olan ve genellikle hafta sonlarinda ıstanbula gelen polis memurlari ayhan ve ziya'nin karayolu ile ıstanbul'a geldiklerini, kibrisla bir iliskisinin olmadigini, azerbaycan, bulgaristan, tunus ve ıtalya'ya birer defa turistik gezi amaciyla gittigini'' belirtmistir.(ek:204)

    32- seyit ahmet altıntas 14 ocak 1997 tarihli ifadesinde; ``ıstanbul ıl jandarma komutanligi ıstihbarat subesinde istihbarat elemani olarak görev yaptigini, halen diyarbakir ıl jandarma komutanligi ıstihbarat sube müdürlügü emrinde görevli oldugunu, tarik ümit'in kaybolma durumundan sonra olayla ilgilenmeye basladigini, tarik ümit'in kirmizi renkli otosunun silivri ılçesi kiliçli köyü yakinlarinda bulundugunu, silivri büyükkiliçli karakolunun gereken tahkikati yapip evraklari silivri cumhuriyet savciligina gönderdigini, tarik ümit'le ilgili çalisma yapmasini ıstanbul ıl jandarma alay komutaninin istedigini, tarik ümit'le ilgili çalismaya baslar baslamaz mehmet eymür'ün sik sik tarik ümit'in kizi hande ümit binici'yi aradigini ve buna tanik oldugunu, tarik ümit ile mehmet eymür'ün çok samimi olduklarini, mehmet eymür'ün hande'ye telefon ederek babani abdullah çatli ve adamlari kaçirdi, gazetelere ilan ver yoksa öldürürler dedigini, mehmet eymür'ün 3 elemanini ıstanbul'a göndererek tarik ümit olayi'nda jandarmanin bilgilendirilmesini sagladigni, tarik ümit'in en son görüsme yaptigi kisilerden yola çiktigini ve tarik ümit'in cep telefonundan yola çikarak, tarik ümit'in en son telefonla görüsme yaptigi kisinin avsar kederoglu oldugunu, avsar kederoglu adina kayitli telefonun 1 gün önce alinmis telefon oldugunu ve henüz kullanilmaya baslandigini, tarik ümit'in kaçirilmasi olayi ile ilgili olarak kendisinin sadece istihbari bir çalisma yaptigini, adam alma, tutma, gözaltina alma gibi bir yetkisinin bulunmadigini, avsar kederoglu üzerine telefon kayitli ise de bu telefonla ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu'nun görüsme yaptiklarini, avsar kederoglu'ndan ögrendigini, avsar kederoglu ile sadece bir mülakat yaptigini, bu mülakat sirasinda polis memurlarindan ayhan akça'nin avsar kederoglu'nu telefonla aradigini ve avsar kederoglu'na yalova'dan geldiklerini söyledigini, daha sonra ayhan akça ve ayhan çarkin ile ataköy polis karakolunda bir görüsme yaptiklarini, polis memurlarini görüsme yapmak üzere karakola davet ettigini, ancak polis memurlari ayhan akça ve ayhan çarkin'in bu davetini reddettiklerini, ataköy polis karakolunda görüsme önerisinin kabulü üzerine ataköy polis karakoluna gittiklerini, karakolda iken ıbrahim sahin'in ayhan akça'yi cep telefonundan aradigini ve kendisiyle görüsmek istedigini ancak kendisinin karakolda bulunan sabit telefondan görüsebilecegini söyledigini, ataköy polis karakolunun gazi olaylari nedeniyle kalabalik oldugunu, nöbetçi emniyet müdürünün de karakolda bulundugunu ve kendisine hitaben polis bölgesine habersiz giremiyecegini söylediklerini, ıbrahim sahin'in de kendisi ile telefonla görüstügünü ve polis memurlarini alamiyacagini söyledigini, tarik ümit olayi ile ilgili olarak emniyetten jandarmaya bilgi gelmedigini, oysa tarik ümit'in kaçirildigi mahallin ıstanbul kadiköy polis mintikasi oldugunu, kadiköy polisinin bu olayla hiç ilgilenmedigini, sadece jandarmanin bu olayla ilgilendigini, tarik ümit'in aracinin plakasinin güvenlik nedeniyle mehmet agar tarafindan verilen bir tahsis plakasi oldugunu ve bunu da kendisine mıt'in ve tarik ümit'in kizinin söyledigini, olayin baslangicinda tarik ümit'in mıt ajani oldugunu bilmedigini, bunu sonradan ögrendigini, ataköy polis karakolunda polis memurlari ayhan akça ve ayhan çarkin ile yaptigi görüsmede ayhan akça'nin tarik ümit'i tanidigini kendisine söyledigini, tarik ümit'in kaçirilmadan önce yaptigi son görüsmenin 0 532 ve son rakamlari 2175 olan ve avsar kederoglu'na ait olan telefonla yaptiginin belirlendigini, tarik ümit'in telefon numarasini tarik ümit'in kizi hande'den aldigini, tarik ümit'in tuzla'daki evinde de bir çalisma yaptiklarini ancak herhangi bir parmak izine rastlamadiklarini, mehmet eymür ile hiç görüsmesi olmadigini, sadece eymür'ün üç elemani ile görüstügünü, tarik ümit'in silivri'de terkedilmis aracini gördügünü, araçta parmak izlerine rastlayamadiklarini, abdullah çatli, sami hostan ve haluk kirci ile ilgili bir çalisma içerisine girmedigini, tarik ümit'in kibris'ta bir bankasi oldugunu, tarik ümit'in kizi hande'den isittigini, yine tarik ümit'in kibris'ta bir bankada ortak oldugunu ve bu bankanin ortaklarindan birisinin de mehmet agar'in soförünün kardesi ömür özçelik oldugunu ve % 25 hissesi oldugunu, bunu da tarik ümit'in kizi hande'den isittigini, mehmet eymür'ün adamlari ile tarik ümit'in yakin çevresinde 4 milyon dolarlik bir paradan bahsedildigini, ancak paranin kaynaginin belli olmadigi, tarik ümit ve mehmet eymür'ün adamlarinin bu paranin uyusturucudan gelen bir para oldugunu tahmin ettiklerini, tarik ümit, mehmet eymür ve korkut eken'in son derece samimi olduklarini bildigini, kara para aklanmasiyla ilgili olarak tarik ümit'in ailesinin beyanina göre, kazakistan, pakistan, afganistan tarafindan gelen uyusturucunun, kazakistan, azerbeycan'dan nahçivan kanaliyla türkiye'ye girdigi, türkiye'den eroinin yurtdisina, hollanda ve almanya'ya çiktigi, birkisim paranin kazakistan'da aklandigi, kazakistan'da 450 milyon dolarlik bir paranin oldugu, bu paranin da kibris'taki bankada aklandigi, tarik ümit'in de bu isin içinde oldugunun söylendigini, tarik ümit olayi ile ilgili olarak hayri kozakçioglu'na rapor ve bilgi vermedigini, hayri kozakçioglu ile hiçbir görüsmesi olmadigini,'' belirtmistir. (ek:205)

    33- senar er 13.1.1997 tarihli ifadesinde; `asil adinin senar keremoglu oldugunu, soyadini`er'' olarak degistirdigini, van tur otobüs isletmesi sahibi oldugunu; öz babasi kadir keremoglu'nun 15.4.1995 günü evinden ayrildigini ve o günden bu yana babasindan haber alamadigini, babasinin sehmuz durak isimli sahis tarafindan götürülmüs olabilecegini, 10 temmuz 1994 de ahmet demir isminde birisinin kendisini arayip 100 bin mark para istedigini, kendisinin de bu sahsi tanimadigini söylemesi üzerine zinnar kod adli kisi oldugunu söyledigini ve bu sahsin alaaddin kanat oldugunu daha sonra yakalandiginda ögrendigini ve bu sahsin tehlikeli bir insan oldugunun ifade edildigini ögrendigini, 15 nisan 1995 de babasinin van'da kaçirildigini, van'da bütün resmi kuruluslara müracaat ettigini, ancak bir sonuç alamadigini, babasinin kaçirilmasinda rol aldigini tahmin ettigi sehmuz durak'in ifadesi alindiktan sonra serbest birakildigini, babasini kaçiranlarin daha sonra istedikleri fidye miktarini 750 bin mark'a çikardiklarini, bunu verdigi takdirde babasini sag olarak iade edeceklerini söylediklerini, kendisinin de 100 bin mark verebilecegini söyledigini, daha sonra durumu milletvekili mustafa zeydan'a anlattigini, onun da zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar'dan randevu alarak agar'la görüstüklerini, agar'in yardimci olacagini söyledigini ve hemen ıbrahim sahin'i telefonla aradigini ve konu ile ilgili olarak haberdar edilmesi talimatini verdigini, ancak emniyete yaptigi basvurulardan da bir sonuç alamadigini, bu arada babasinin kurtarilmasi için yarbay nevres özatli ile de görüstügünü, bundan da bir sonuç çikmadigini, kendisinden istenilen fidyeyi vermedigi ve alaattin kanat'i yakalattigi için iki otobüsünün yakildigini, iki otobüsünün de silahla tarandigini, alaattin kanat olayindan sonra bu islerin basina geldigini, babasinin serbest birakilmasi için 80 milyon nazif karacan'a, 200 milyon lira da lokman çetin'e verdigini, bunlari babasinin bakim masrafi alarak verdigini, alaattin kanat'in dayisinin polis oldugunu ve narkotikte çalistigini, nizamettin dagdelen, alaattin kanat ve mehmet yaziciogullari adli sahislarin kendisini tek tek tehdit ettiklerini ve 100 bin mark istediklerini, vermedigi takdirde kendisini öldüreceklerini söylediklerini, alaattin kanat'i tutuklandiktan sonra van'da gördügünü, babasini kaçiran araçlarin 34 all 82, 06 fh 600, 65 er 279, 01 ea 600 plakali araçlar oldugunu, plakalarin da sahte oldugunu, babasinin kaçirildiktan sonra jandarmada oldugunu ancak korkusundan isteyemedigini, babasinin para için kaçirildigini, 1994'den beri para toplama, fidye isteme isinin yogunlastigini, yüksekova'da herkesten para toplandigini, kendisinden de sabika kaydi için 5 bin mark istenildigini, en çok para alma isini korucularin yaptigini, yüksekova'da insanlarin kendisini güvenlik içerisinde hissetmediklerini, her an evden alinip götürme korkusu içinde olduklarini, insanlarin bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarini, kendisinin fidye vermedigini buna mukabil babasinin kaçirildigini ve otobüslerinin yakilip, kursunlandigini, yesil, ahmet demir, mehmet yildirim adlari ile dolasan sahsin askerlerin içinde oldugunu ve jitemci olarak bilindigini, fakat bu sahsin sivil oldugunu, ancak yaninda birkaç kisi ve elinde telsiziyle dolastigini, devamli askerlerle birlikte oldugunu, bugüne kadar yüksekova'da çok fidye alindigini, ....................... adli uyusturucu kaçakçisindan da 750 bin mark fidye aldiklarini, .....................'in ıstanbul'da ikamet ettigini, ancak yüksekova'li oldugunu, yesıl'in askerden güç aldigini, bunu doguda herkesin bildigini, insanlarin bu sahsi sesinden tanidigini çünkü pekçok kisiyle telefonla konustugunu, kendisi ile de yesıl'in birkaç kez konustugunu ve bir defasinda kendisini ölümle tehdit ettigini, yüksekova'lilarin babasi kadir keremoglu'nun basina gelenleri duyduklari için fidye istendiginde gidip gizlice verdiklerini ve insanlarin korku içerisinde olduklarini,'' belirtmistir. (ek:206)

    34- mıt müstesari sönmez köksal 9.01.1997 tarihli ifadesinde; ``mıt'in yasal bir örgüt oldugunu, 2937 sayi ve bu kanunun 27.maddesinin bilgi istihsali ve bilgi verme konusu ile ilgili oldugunu, yasal zorunlulukdan dolayi bazi sorulara cevap vermek durumunda olmadigini, 1992 kasim ayinda mıt müstesarligi görevine basladigini, susurluk olayinin hiç birlikte olmayacak bazi kimselerin beraberligini açiga vurma açisindan çok önemli oldugunu, yarginin islevini yaptigi takdirde muhtemelen bu iddialardan bir kisminin dogru oldugunun ortaya çikacagini, bu iddialarla ilgili her organin, her kurumun kendi açisindan yürütmesi gereken birtakim tahkikatlar oldugunu, mıt'in görev alaninin disinda yürüttügü bir çalismasinin olmadigini, mıt'in uyusturucu konusuna yaklasabilmesi için geçtigimiz yildan itibaren bir birim olusturdugunu, daha çok bu olaylara stratejik açidan yaklasma egiliminde oldugunu, mıt'in uyusturucu konusunda yaklasiminin sadece uyusturucunun uluslararasi terörle, uyusturucunun organize suç denilen kavramlarla isbirligini ortaya çikarmak oldugunu, 1988 de yazilmis bir mıt raporu oldugunu ve bunun da ilgilisi tarafindan üstlenildigini ve komisyona ifade verdigini, bunun disinda mıt tarafindan ortaya atilmis herhangibir rapor olmadigini, abdullah çatli ile ilgili olarak arsivlerinde bilgi olabilecegini, talep edilmesi halinde iletebileceklerini sedat bucak'in legal bir milletvekili oldugunu ve bu sahisla ilgili bir çalisma yapmadiklarini, istihbarat neredeyse orada olduklarini, gerektiginde herkesi istihbarat islerinde kullanabildiklerini, susurluk kazasindan sonra basbakanlikça iddialar hakkinda mıt'in bir inceleme yapmasinin istenildigini, mıt'in de bu incelemeyi yaptigini ve sonuçlarini sayin basbakan'a sundugunu, bu incelemede devlet içinde kontrolsüz bazi güçlerin varliginin bu olayla ortaya çiktiginin ifade edildigini, gayri kanuni belgelerin temini, pasaport vs. seylerin ortaya çiktigi, yapilan bazi operasyonlarda merkezi kontrolün tam olmadigi hususunda vurgulandigini bunlarin mıt tarafindan yapilan ilk incelemelerden sonra ortaya çikan emareler oldugunu, istihbarat konusunda yogun bir sekilde çok basliliktan bahsedildigini, burada sinirlarin iyi çizilmesinin lazim geldigini, geçici köy koruculugunun yeniden yapilanmasinin ihtiyaç olarak ortaya çiktiginin ifade edildigini, devletin dis itibari açisindan bazi sakincali durumlarda yaratildigina dikkat çekildigini, mıt'in istihbarat çarkina takilmis oldugu kadariyla kisiler hakkinda bilgi sunduklarini, 59 kisinin adinin geçtigini, uyusturucu ticaretinin devlet himayesinde yürütüldügü konusunda bilgisi olmadigini, yürütülen büyük bir terör mücadelesi oldugunu, mıt'le, emniyet ve jandarma arasinda çekisme ve kargasa olmadigini, böyle bir kavga olsa terörle mücadelenin bu sekliyle yürütülemiyecegini, mıt'in, yeralti dünyasi ile güvenlik güçlerinin iliskisi konusunda bir arastirmasinin olmadigini, tarik ümit'in, mıt'in haber toplayici elemani oldugunu, tarik ümit olayinin jandarma ve savciliga yansidigini, olay icraya yansiyinca mıt'in yapacak birseyi olmadigini, mesut yilmaz'a budapestede yapilan saldiri ile ilgili olarak özellikle bir bilgilerinin olmadigini, ancak diger ülkelerdeki bazi yapilanmalar hakkinda bilgileri oldugunu, özdemir sabancinin öldürülmesinin dhkp-c'nin bir operasyonu oldugunu ve sabanci ailesinin seçildigini, bunun daha önceden planlanmis bir operasyon oldugunu, güneydogu anadolu raporu konusunda bir siyasî parti genel baskani ile aralarinda sabancinin da bulunmasi nedeniyle operasyonun yanlis izlenim vermemesi amaciyla ertelenmis oldugunu, türkiyed telefon hat sayisinin 15 milyonu buldugunu, hepsinin dinlenebilmesi için 15 milyon ek hat kurulmasi gerektigini, bütün telefonlarin dinlenmesinin gerçek disi oldugunu, mıt'in bu konuda töhmet altinda birakildigini, ömer lütfü topal cinayetiyle ilgili mıt'in bir çalismasi olmadigini, tarik ümit'in mıt kadrolarinda yer alan birisi olmadigini, tarik ümit'in sadece disaridan haber getiren birisi oldugunu, buna haber toplayicisi dediklerini, mıt olarak pkk'ya finansman temini noktasinda veya degisik tarzdaki lojistik destekler noktasinda çalisma yapilmasi konusunda bilgi vermesinin güç oldugunu, olayin tahmin edilenden daha kapsamli bir olay oldugunu, hem türkiye'de hem avrupa'da zorla para toplama olayinin varoldugunu, bir bütün olarak yürütülen terörle mücadelede geçici köy korucularinin fevkalade olumlu bir islev gördügünü, birtakim ortadan kaldirilan insanlar pkk'ya yardim ettikleri amaciyla kaldirildiysa bunu komisyon üyelerinin de kendisinin de basindan ögrendigini, bunun disinda söyleyecek bir seyi olmadigini, mıt'te yeralti dünyasi diye bir bilgi havuzu olmadigini, isim soruldugu takdirde bilgi verebileceklerini, türkiye gibi bir ülkede istihbarat yapmanin fevkalade zor oldugunu, sartlarin zor, iç dinamiklerinin çok hareketli, bir sürü iç problemleri, dis problemleri oldugunu, böyle bir ülkede istihbaratin hiçbir zaman yeterli olamayacagini, hiçbir ülkede hiçbir yöneticinin istihbaratin yeterli oldugunu söyliyemiyecegini, mıt olarak hem insan kalitesi hem de teknik imkânin artirilmasi konusunda olumlu adimlar attiklarini, bu alanda güçlendikleri ölçüde istihbaratin kalitesinin de artacagini, mıt'in ajanlariyla olan iliskisini ajanlarin haber getirme niteligi ortadan kalktigi zaman kestigini, haluk kirci ile mıt'in bir iliskisinin olmadigini, abdi ıpekçi, ugur mumcu gibi suikastlerle ilgili dosyalarin kapanmamis oldugunu, üzerinde çalisildigini, kontrespionaj konusunda mıt'in sorgulama yetkisinin bulundugunu, özdemir sabanci cinayeti sanigi mustafa duyar'in da kontrespionaj kapsaminda sorgulandigini, mıt olarak, abdullah çatli'yi kullanmadiklarini, gonca us, hüseyin kocadag, abdullah çatli ve sedat bucak ile ilgili bir çalisma yapmadiklarini, basbakanlikta özel istihbarat bürosu olmadigini, ugur mumcu suikastinde kullanilan patlayici konusu üzerinde mıt olarak hassasiyetle durduklarini, bunun üzerinde çalisildigini,'' belirtmistir. (ek:207)

    35- alaaddin yüksel emniyet genel müdürü 9.01.1997 tarihli ifadesinde; `` 14 nisan 1996 tarihinde emniyet genel müdürlügü görevine basladigini, susurlukta meydana gelen kazanin jandarma genel komutanliginin tasra teskilatinin sorumluluk alani içerisinde meydana geldigini, kaza mahallinde yapilmasi gereken her türlü islemlerin jandarma genel komutanliginin tasra teskilati tarafindan yapildigini, araçta bulunan meslektaslarinin ne amaçla orada bulundugunun kendilerini ilgilendirdigini, bunun aydinlatilmasi için derhal müfettis görevlendirildigini, susurluk cumhuriyet savciligi'nca kazadan hemen sonra emniyet genel müdürlügüne çekilen faksta olay mahallinde 7 silahin bulundugu; genel nitelikleri itibariyle kimler adina kayitli oldugunun bildirilmesinin istenildigini, buna ilave olarak birtakim belgelerin emniyet genel müdürlügü tarafindan verilip verilmediginin soruldugunu, hüseyin kocadag ile ilgili yaptirilan inceleme sonucunda; hüseyin kocadag'in ıstanbul'da bir polis okulu müdürü oldugunu, hüseyin kocadag'in görev yerinden izinsiz olarak ayrildigi, havayolu ile ızmir'e gittigi, hüseyin kocadag'i ızmirde otelde kaldiklari, ege'de bazi geziler yaptiklari, dönüste de malum kazanin meydana geldiginin anlasildigini, kazada bulunan 7 silahtan; 3 silahin bir tanesinin hüseyin kocadag'in zati silahi oldugu, bir tanesinin sedat bucak tarafindan makina kimya endüstrisi kurumundan satin alinmis ruhsatli silah oldugu, yine bir tanesinin abdullah çatli tarafindan devir suretiyle alinan silah oldugu ve ıstanbul valiligi tarafindan yapilan sorusturmalara dayali olarak silah ruhsati almis oldugunu geriye kalan 4 silahin ıl emniyet müdürlüklerinde kaydinin çikmadigini, ınterpol araciligiyla silahlarin üretildigi fabrikalara sorduklarini, özellikle ıtalyan baretta fabrikasina soruldugunda, bunlarin ısrail'e satilmis oldugunu ve nihayet bu silahlarin türkiye'ye satilabileceginden bahsedildigini, sadece baretta silahin ısrail'e satildiginin ifade edildigi, digerlerinin ise kayitlarinin bulunamadigini, emniyet genel müdürlügünün tüm depo kayitlarinin incelendigini ve bu silahlarin kayitlarina rastlanilmadigini, abdullah çatli'nin türkiye'ye 10 degisik pasaport ve isimle giris-çikis yaptiginin tesbit edildigini, özellikle 1994 den günümüze kadar 122 kez yurtdisina çiktiginin belirlendigini, sahin ekli adina bir tek yesil pasaport çiktigi, sadece hususi pasaportu emniyet genel müdürlügünden almis oldugu, bu pasaportuna dayanarak teskil eden belgelerde maliye bakanliginda 1.sinif müfettis ünvani belirtilerek pasaport alindiginin belirlendigi, diger pasaportlarin londra büyükelçiliginden alinmis oldugu, emniyet genel müdürlügünden 1. sinif maliye müfettisi ünvaniyla almis oldugu pasaporta ait belgelerde maliye bakanliginda görevli daire baskani çetin karci'nin imzasinin taklit edilerek atilmis oldugunu pasaporta dayanarak teskil eden evraklarin sahte oldugunu, emniyet genel müdürlügünde bütün bakanliklarin yesil pasaport talebine iliskin belgeleri imzalamaya yetkili kisilerin imza sirkülerlerinin bulundugunu, çok dikkatli bakildiginda belki bu sahte belgelerin tesbit edilmesinin mümkün olabilecegini, abdullah çatli'nin gerek ınterpol ve gerekse emniyet kayitlarina bakildiginda yurtdisinda çok degisik isimler kullandigini, 1980'li yillardan sonra fransa'da uyusturucudan yakalandigini, fransa'da 5 yil hapse mahkum oldugunu, 5-5,5 yil cezaevinde yattigini, ısviçre'ye iade edildigi ve ısviçre cezaevinden kaçtigini, ali kurdoglu, ahmet kurdoglu gibi degisik isimler kullandigini, dgm savciligindan, emniyet genel müdürlügünde silah uzmani kadrosunun bulunup bulunmadiginin ve bu tür belge verilip verilmediginin soruldugunu, emniyet kadrolarinda silah uzmani adiyla bir kadronun bulunmadigini, kayitlarinda da böyle bir belge tanzim edildigine dair hiçbir kayda rastlanilmadigini, silah ruhsatlarinda yasaya göre bir standart oldugunu, görev ve ünvani kim olursa olsun herkesin ayni silah ruhsatini tasiyacagini, bunun disinda bir ruhsat örnegi olmadigini, 1996 yili basinda sedat bucak için korunma karari alindigini, ancak sedat bucak'in koruma istemedigini, bu nedenle kararin dosyasinda muhafaza edildigini, söylemez çetesinin yakalanmasindan sonra özellikle söylemezlerin milletvekilleri sedat bucak ve necmettin dede'yi ortadan kaldirmak istedikleri ve bu amaçla planlar hazirladiklarinin anlasilmasindan sonra sedat bucak'in ıçisleri bakanligina ve meclis baskanligina yazili müracaatinin oldugunu ve bu müracaatindan da korumasina istedigi polis memurlarinin isim listesini belirttigi, bunun üzerine derhal koruma karari alinmasi zaruretinin ortaya çiktigini ve koruma olarak istedigi polis memurlarinin ankara valiligi emrine atandigini ve valilik onayi ile sedat bucak'a korumalarin verildigini, koruma altinda tutulan 1028 kisi oldugunu ve genellikle korumalarin ismen korunan kisilerce talep edildigini, özel harekatta görevli polislerin zaruret halinde diger islerde de görevlendirilebildiklerini ,sayin basbakan ve basbakan yardimcisinin emrinde 20 civarinda özel harekat görevlisinin çalistigini, emniyet genel müdürlügünün adli görevlere münbahis bir görevi bulunmadigini, emniyet genel müdürlügünün belli olaylarda, kisileri alalim, sorgulayalim gibi görevi bulunmadigini, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili olarak ıstanbul emniyet müdürlügünden derhal bir yaziyla bilgi istediklerini, alinan cevapta, ıstanbul emniyet müdürlügü santralina bir ihbarin geldigi, bu ihbar üzerine 3 polisin ve 2 sivil vatandasin ıstanbul emniyet müdürlügü tarafindan alindigi, konunun incelendigi ve olayla hiçbir irtibatinin olmadigi anlasildigindan herhangibir islem yapilmamistir seklinde ifade edildigini, özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahin'in ıstanbul çamlica turnikelerinde özel harekatçi 3 polis memurunu teslim aldigini, ıçisleri bakani'nin emniyet genel müdür yardimcisi halil tug'a talimat verdigini, halil tug'un da bu talimati sadece ıbrahim sahin'e ilettigi ve emniyet genel müdürü olarak kendisine bilgi vermedigini, bu nedenle ilgililer hakkinda tahkikat baslattigini, emniyet genel müdürlügü olarak baska bir yerden adam alma yetkilerinin olmadigini, ancak illerin talebi halinde silah uzmani, sorgulama uzmani gibi yardim yapabileceklerini, kamusal gücü kötüye kullanan hiç kimsenin bu teskilatta barinmamasi gerektigini, 3201 ve 2559 sayili yasalarda polise istihbarat yapma imkâni veren hükümler oldugunu, bu amaçla bütün ıl emniyet müdürlükleri bünyesinde istihbarat birimleri oldugunu ve emniyet genel müdürlügü bünyesinde de ıstihbarat daire baskanligi bulundugunu, bu birimin dogrudan emniyet genel müdürüne bagli oldugunu, 1980'li yillardan sonra emniyet genel müdürlügünün özellikle terör, uyusturucu ve organize suçlarla ilgili olarak istihbarat çalismalari yaptigini, türkiye'de istihbaratin patronunun mıt oldugunu ve emniyet genel müdürlügünce yapilan istihbaratin sadece asayis istihbarati oldugunu, pkk'ya yönelik yapilan nokta operasyonlarin mıt tarafindan verilen bilgilere dayali oldugunu ve mıt ile aralarinda bir uyumsuzluk olmadigini, ne mıt ile ne de baskasiyla bir çatismalari olmadigini, 3200 civarinda istihbarat elemanlari oldugunu, bunun kendi personelleri oldugu ve bu nedenle polisin disaridan adam kullanmalarina gerek bulunmadigini, yüksekova, ankara, ıçel, gibi yerlerde polislerin de aralarinda yer aldigi organize suç örgütlerinin ortaya çikarildigini, bunun içinde uyusturucu grubunun çiktigini, hatta söylemet çetesinde 5'e yakin emniyet mensubunun oldugunu, 50 ilde özel harekat biriminin bulundugunu, toplam görevli sayisinin 6700 civarinda oldugunu, bati illerimizde görev alan özel harekat elemanlarindan bazilarinda psikolojik problemler çiktigini, ciddi problemleri yasandigini, bu elemanlarin rehabilite edilmelerinin sart oldugunu bu amaçla balikesirde bir rehabilitasyon merkezi açmak için çalismalarinin oldugunu, abdullah çatli ile ilgili olarak ıstanbul dgm bassavciliginin bir çalisma yaptigini, mesut yilmaz'a budapeste'de yapilan saldiri ile ilgili olarak, dis ıliskiler daire baskani ile disisleri bakanligindan konu ile alakali bir büyükelçinin macaristan'a gittiklerini ve macar polisi ile bir çalisma yaptiklarini, olayda 3 kisinin oldugunun ifade edildigini, macar polisinin 3 kisi hakkinda tutuklama karari verdigini ancak bu kisilerin macaristani terk ettiklerini macar polisince, ifade edilmis oldugunu, bu kisilerle ilgili ınterpol kanaliyla kirmizi bülten çikardiklarini ve takibin devam ettigini, susurluk kazasindan sonra emniyet teskilati olarak çok zor günler geçirdiklerini, kim yasalara aykiri bir sey yapmissa elbette bunun sonuçlarina da katlanmasi gerektigini, söylemezler çetesi dahil hiçbir çete sorusturmasinda yarim birakilan bir husus olmadigini ve herseyin gayet iyi gittigini, devlet içerisinde suç isleyen insanlar, münferit olarak her zaman çiktigini, bunun örneklerinin dünyanin her yerinde görüldügünü, devlet içinde bir çete örgütlenmesinin sözkonusu olmadigini, türkiyede mafya tarifi içerisinde bir mafya olmadigini, türkiye'de organize suç sebekeleri oldugunu, mafyanin tarifinde en önemli konunun ülkenin bir bölümünde tüm ekonomik ve sosyal faaliyetlerin o grubun elinde tutmasinin geldigini, orada kamu ve özel birtakim seylerden rant alma, gibi türkiyede böyle bir seyin olmadigini, birtakim organizasyonlar, suç gruplari içerisinde, devletin içinde yeralmis münferit kisilerin zaman zaman olabildigini, bunu devletin mafya ile ilintisi olarak nitelemenin mümkün olmadigini, organize suçlar içerisinde suç isleme itiyadinda olan, potansiyel nitelikli kamu görevlileri olabilecegini, emniyet teskilatinin da acele olarak yeniden yapilandirilmasi gerektigini, polis okullarini 2 yillik polis meslek yüksek okullari haline getirmeyi düsündüklerini, abdullah çatli'nin emniyet teskilatinca kullanildigi yolunda bir tesbitinin olmadigini, emniyet genel müdürlügünde kendi kadrosu disinda insanlarin çalistirildigina dair de herhangibir bilgi ve belge bulunmadigini, susurluk kazasinda bulunan silahlarin balistik incelemelerinin jandarmada ve sonra da jandarma tarafindan emniyet genel müdürlügü laboratuvarlarinda yaptirildigini ve silahlarin hepsinin temiz çiktigini, 1996'nin ilk ayinda haluk kirci'nin ıstanbul polisi tarafindan hakkinda bahçelievler katliami ve ıstanbul büyükçekmece mahkemeleri tarafindan verilmis giyabi tutuklama karari nedeniyle yakalandigini ve ıstanbul emniyetinden kaçtigini, ıstanbul emniyet müdürlügünün bir sorusturma açtigini, bu sorusturmayi bir baskomiserin yaptigini, sorusturma sonucunun yargiya intikal ettigini ve bir polis memurunun tutuklandigini ve digerinin serbest birakildigini, bundan sonra polis memurunun da beraat ettigini, sonradan ıstanbul cumhuriyet bassavciliginin konu ile ilgili tekrar sorusturma açtigini, emniyet müdürü statüsünde bir özel harekatçi olmadigi için ıbrahim sahin'in özel harekat daire baskanligina vekaleten baktigini'' belirtmistir. (ek:208)

    36- hande bırıncı 7.01.1997 tarihli ifadesinde; ``tarik ümit'in kizi oldugunu, babasinin en son 2 mart 1995 de yaman hakki ile görüstügünü, yaman hakki'nin kibris bankasindaki müdür oldugunu ve babasi ile bu bankaya ortak olduklarini, bankanin baska ortaklari olup olmadigini bilmedigini, babasi tarik ümit'in 3 mart 1995'te ıstanbul erenköy divan pastanesine gitmis oldugunu, babasinin bu pastaneye gittigini orada çalisan garsonlardan ögrendigini, babasinin burada ziya ve ayhan isimli iki polis memuru ile bulustugunu, bunu da jandarmada jitem'ci assubay ahmet alatintas'tan ögrendigini, bu iki polis memurunun ıbrahim agabey seni evde bekliyor oraya gidecegiz dediklerini ögrendigini, ıbrahim'in ıbrahim sahin olup olmadigini bilemedigini, 4 mart 1995 günü saat 13.30 siralarinda babasinin otomobilinin silivride bulundugu yere gittigini, jandarmanin arastirmaya basladigini ve aracin plakasinin sahte olmasi üzerine jandarmada bir süre alikonulduklarini, daha sonra kadiköy cumhuriyet savciligina giderek babasinin hayatindan endise duydugu için müracaatta bulundugunu, babasinin serbest ticaretle mesgul oldugunu, kibristaki bir bankanin ortagi oldugunu, son zamanlarda tek ugrastigi isin bu oldugunu, almanyada yasiyan bir ablasinin bulundugunu, babasi tarik ümit'in kaybolmasindan hemen sonra mehmet eymür'ün kendisini telefonla aradigini ve iki arkadasini da ıstanbul'a gönderdigini, babasinin kaybolmasinda korkut eken'in rolü bulundugunu, ifadeye gittigine bunu belirtmesini söyledigini, mehmet eymür'ün de, korkut eken'in de babasinin arkadasi olduklarini, jandarma jıtem'den assubay ahmet altintas'in tarik ümit ile ilgili bir çalisma yaptigini ve avsar kederoglu ismini sordugunu, böyle bir sahsi o ana kadar hiç duymadigini, kendi duyumlarina göre babasinin iki polis memuru ve ibrahim sahin tarafindan abdullah çatli'ya teslim edildigi ve bir daha tarik ümit'in piyasaya çikmadigini; korkut eken ile ıstanbul feneryolunda 10 dakika kadar görüstügünü ve bu görüsmede eken'in kendisine babasinin yurtdisinda bir görev yollandigini, söyledigini,
    dokuzuncu bölüm

    mehmet eymür'ün yolladigi kisilerin kendisine babasinin korkut eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorgulandigini söylediklerini, bu konu ile ilgili olarak mehmet agar'in da isminin geçtigini, eymür'ün kendisinin de babasinin kaçirilmasinda korkut eken ve mehmet agar'in ilgisinin oldugunu ve bu isimleri cumhuriyet savciligina vermesini söyledigini, ancak bu isimleri savciliga vermedigini, tarik ümit'in son aylarda ortaligin epeyce karisik oldugunu, zamani gelince bazi seyleri anlatacagini ancak henüz vakti gelmedigini kendisine söyledigini, arada laf çikartan insanlar var dedigini babasindan isittigini, tarik ümit'in cihangirde yazihanesinin korkut eken tarafindan telefonla arandigini ve korkut eken'in telefona cevap veren çocuga, o bizi satti biz de onu satacagiz deyip telefonu kapattigini, bunu yazihanedeki çocuktan isittigini, bu telefon olayinin babasinin kaybolmasindan önce oldugunu, korkut eken ve mehmet agar'in mal vaarliklarinin arastirilmasi gerektigini, babasinin kaybolmasinin silivri jandarmasinca yapilan bir sorusturma ile kaldigini, abdullah çatliyi mehmet özbay ismiyle tanimadigini, mehmet agar'i da sahsen tanimadigini, emniyetten hiram abas, mehmet eymür ve korkut eken'i tanidigini, assubay ahmet altintas'i, jitem mensubu olarak tanidigini ve ilk defa babasinin kaybolmasi olayinda tanistigini, kibris bankasindaki ortak yaman hakkinin kendisine babasi tarik ümit'in bankada hissesi olmadigini söyledigini ancak elinde hisse dagilimi olan evrak bulundugunu ve babasinin bankaya ortak oldugunu ve kaybolmadan evvel en son gündüz tarik ümit'in divam pastanesinde hakki beyle görüsmüs oldugunu, babasi tarik ümit'in son zamanlarda emniyet tarafina ters düsmüs olabilecegi seklinde kuskularinin oldugunu, ıbrahim sahin ile sahsen hiçbir tanisikligi olmadigini bildigi kadariyla babasi tarik ümit'in uyusturucu ticaretiyle bir alakasinin bulunmadigini, dündar kiliç isminden babasinin hiç bir zaman bahsetmedigini, alaattin çakici, tevfik agansoy, behçet cantürk, ömer lütfü topal, sami hostan ile tarik ümit arasinda direkt ya da endirekt iliskiler konusunda herhangi bir duyumunun olmadigini zaten kendisinin son 2 yildir ıstanbul'da oturmadigini, yasar öz'ün düzceden babasi tarik ümit'in çocukluk arkadasi oldugunu, yasar öz ile tarik ümit'in bir is iliskisinin olmadigini, tarik ümit'i uyusturucuya karsi bir insan olarak bildigini, yasar öz'ün uyusturucu ticareti ile ilgisinin olup olmadigini bilmedigini,'' belirtmistir. (ek:209) 37- ıbrahim sahin özel harekat dairesi eski baskan vekili 7.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1956 tokat dogumlu oldugunu ve 1982'nin sonunda özel harekatin kurucularindan birisi oldugunu, tarik ümit ile ıstanbul emniyet müdürlügünde çalisirken tanistigini, tarik ümit ile dost olduklarini; tarik ümit'in kendisinin iki kez ziyaretine geldigini, tarik ümit'in kayboldugu 1995 yili 2 mart'inda kendisinin polis memuru ayhan akça ve mehmet agar ile birlikte diyarbakir'da olduklarini, tarik ümit'in öldürülüp öldürülmedigini bilmedigini, ancak tarik ümit'in uyusturucu kaçakçilarini polise ve devlete yakalattigini, bunun için ajanlik yaptigini, tarik ümit ile 1991-1992 yillarinda tanistigini ve o günden beri devamli ölüm korkusu içinde oldugunu, bu durumu tarik ümit'in kendisinden duydugunu, bir de tarik ümit'in kibrista banka açtigini kendisine söyledigini, tarik ümit'in bu bankaya ortak oldugunun söylendigini, topal cinayeti ile ilgili olarak polis memurlari ayhan akça, oguz yorulmaz ve ercan ersoy'un evvelce özel harekat daire baskanligi emrinde çalistiklarini 1995 yili nisan ayinda ayrildiklarini, ercan ersoy'un ızmir'e, ayhan çarkin ile oguz yorulmaz'in da istanbul'a tayin olduklarini, su anda ercan ersoy'un özel harekatçi olmadigini, diger ikisinin özel harekatçi oldugunu, oguz yorulmaz'in 1996 yili ocak subat aylarinda ankara'dan ayrildigini, bu polis memurlari, ayrildiktan sonra hiçbir sekilde görüsmesinin olmadigini, hele ercan ersoy'la hiç olmadigini, zaten ercan ersoy'un özel harekattan çikarildigini, 28 agustos 1996 da emniyet genel müdür yardimcisi halil tug'un kendisini çagirdigini ve ıstanbul'da alinan bu memurlari alip getirmesini kendisine köyledigini, ıçisleri bakani mehmet agar'in da kendisini telefonla aradigini ve bu talimati verdigini, istanbul çamlica turnikelerinde memurlari teslim aldiklarini ve ankara'ya döndüklerini, döndükten sonra halil tug ve ıçisleri bakanina bilgi verdiklerini, getirilen sahislarin ifadelerini aldiktan sonra serbest biraktiklarini, ıstanbuldan tutanakla teslim aldiklarini, tutanakta sahislarin bir ihbar neticesi alindiklarini ve herhangibir illiyet bagina rastlanmadigi ve olayla ilgileri olmadigindan bahsedilerek teslim edildiginin belirtildigi, ankara'da bu sahislarin yazili ifadelerinin ve gösterdikleri sahitlerin de ifadelerinin alinarak saliverildiklerini, bu polis memurlari ile birlikte iki sivil sami hostan ve ali fevzi bir'in de teslim alindigini ve ifadelerinin alinmasindan sonra bunlarin da serbest birakildiklarini, mehmet ali yaprak ile bir iliskisinin bulunmadigini ve bu sahsi tanimadigini, tarik ümit'in kizi handeyi de tanimadigini ve hiç görüsmedigini, tarik ümit olayinin sousturmasini yapan jandarma assubayi ile telefonla görüstügünü ve özel harekatçi ayhan akça'nin alinmasinin yanlis oldugunu ve bikarilmasini söyledigini, resmi olarak istenildigi takdirde ayhan akçay'i verebileceklerini de söyledigini, tarik ümit olayi ile ilgili olarak mehmet eymür'ün kendisine telefon ettigini ve tarik ümit'in kendilerince alindigini söyledigini, kendisinin de mümkün olmadigini, almalari için sebep olmadigini söyledigini, abdullah çatli'yi tanimadigini, özel harekatta görevli polis memurlari nereye tayin olurlarsa olsunlar mutlaka özel harekat daire baskanliginin görüsünün alinmasi gerektigini, sedat bucak'a koruma olarak verilen memurlarla ilgili olarak kendilerinden bir görüs sorulmadigini, normalde sorulmasi gerektigini, ayhan akça'nin evvelce kendisine korumalik yaptigini, ayhan akça ile kurye dilek örnek iliskisini ayhan akça'nin açiga alinmasindan sonra ögrendigini, 1988 den beri ayhan akça ile birlikte çalistiklarini ve hem kendisinin hem de ayhan akçanin tokat'li oldugunu ve hemsehri olduklarini ve güvendigi bir elemani oldugunu, doguda, zaman zaman operasyonlar, bölgedeki mıt sorumlusu personel ile bilgi alisverisi yaptiklarini, operasyon öncesi mıt yetkililerinden bilgi aldiklarini, operasyona katilan özel tim'in en az 20 kisiden olustugunu, ve iki timle operasyona gidildigini, özel tim'in kirsal alana tek basina gitme yetkisinin bulunmadigini, mutlak surette yanlarinda askeri birlik olmasi gerektigini, narkotikle özel harekatin bir baglantisi olmadigini, kendisinin 25 yillik polis olarak sadece esrari tanidigini, digerlerini bilmedigini, narkotik subelerin kirsal alanda operasyon tecrübelerinin bulunmamasi nedeniyle kendilerinden yardim istediklerini ve kirsal alanda pusu atma islerini yaparak narkotike yardimci olduklarini, uyusturucu sevkiyati ile pkk'nin baglantisinin oldugunu, nihai olarak kendilerinin operasyon mensubu olduklarini, 1993 yilindan beri özel harekat daire baskanligi görevini vekaleten yürüttügünü, özel harekatta 7 bin civarinda personel oldugunu, özel harekatin lekelenmemesi için elden gelen gayretin gösterildigini ve uygunsuz hali görülenlerin hemen özel harekattan çikarildigini, özel harekatin yipratilmasi için memurlarinin mhp'lilerden seçildigi yolunda söylentiler yayildigini ve bunun gerçekle bir ilgisi olmadigini, pkk ile mücadelede özel harekatin basarili oldugunu ve bu nedenle pkk örgütünce kendilerine saldirildigini, bu güne kadar 6700 kisilik özel harekat kadrosundan, isledikleri suçlar nedeniyle sadece 28 kisinin meslekten ihraç edildigini, özel harekatin kurulusunun genel kurmay'in özel harp dairesine dayandigini, ilk kuruldugunda özel harp dairesinin kendilerine kurslar verdigini, pkk ile yürütülen mücadelenin bir gerilla savasi oldugunu, askerlerin operasyonlara giderken yanlarinda polis timi istediklerini, özel timci polisleri ankara'ya getirdigi için açiga alindigini, sedat bucak'in kaza geçirmesi üzerine ıstanbul'u telefonla aradigini ve sedat bucak'in durumunu sordugunu, sedat bucak'i tanidigini ayrica güneydoguda bütün asiret reisleriyle yakin iliskilerinin bulundugunu bu insanlarin özel harekata yardimci olduklarini sedat bucak'i sagligini merak ettigi için aradigini, ıstanbul emniyet müdürlügünü de aradigini ancak balikesir'i aramadigini, behcet cantürk öldügü zaman sevindiklerini, behcet cantürk'ün özgür gündem gazetesinin % 30 hissedari oldugunu, pkk'ya en büyük mali ve lojistik destegi sagladiginin söylendigini, bu operasyonu kimin yaptigini bilmedigini, savas buldan'in da pkk'ya destek verdigi kanaatinde oldugunu, buldan'larin doguda asiret olarak bu örgüte yardim ettiklerini, ömer lütfü topal hakkinda böyle bir duyumu olmadigini, ömer lütfi topal'in öldürülmesinde para ve menfaat iliskilerinin bulunabilecegi kanaatinde oldugunu, ömer lütfü topal cinayeti ile özel harekatin karalanmaya çalisildigini, uzi silahinin özel harekatta kullanildigini, profosyonelce islenmis olan bu cinayette uzi silahi birakilarak adeta bir mesaj verilmek istenildigini, bu uzi silahin özel harekattaki silahlardan olmadigini zaten numarasinin da silinmis oldugunu, abdullah çatliyi tanimadigini, 1995 yilinda çatli ile oturup konustuklarini ancak çatli olarak degil mehmet özbay olarak tanidigini, hatta soyadini bile bilmedigini, kazadan sonra ögrendigini, ankara'da sedat bucak'in yazihanesinde gördügünü ve isadami ve tekstilci oldugunu kendisine söyledigini, bir-iki defa da ıstanbul'da görüstüklerini, emniyette silah uzmani sertifikasi verilmesi gibi bir uygulama aolmadigini, korkut eken'in balikesir ve mentes kurslarinda özel harekata ögretmenlik yaptigini, bunun disinda özel harekatla hiçbir sekilde iliskisinin bulunmadigini, hüseyin kocadag ile ilk özel harekat subesinde beraber çalistiklarini, bir kadinla iliskisi oldugu gerekçesiyle meslekten ihraç edildigini ve danistay karariyla tekrar meslege döndügünü ve hakkari özel harekat sube müdürü olarak tekrar basladigini, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili ıstanbulda polisce alinan 3 özel timciyi almak üzere ıstanbul'a gidisinde emniyet genel müdürü alaaddin yüksel'in ankara'da olmadigini ve görevi emniyet genel müdür yardimcisi halil tug'dan aldigini, özel harekatin, istihbarat için adam kullanmadigini, özel harekatta da böyle bir istihbarat birimi olmadigini, bucak asiretinin tamaminin gönüllü köy korucusu olduklarini ve para almadiklarini, devletten para alan bucak asireti ile ilgili korucu sayisinin 50'yi geçmedigini, operasyon bölgelerinde arazi sartlarini iyi bilen 3-5 koruyucu da beraberlerine alabildiklerini, bunlarin sadece yol gösterici olduklarini, tarik ümit'in kaçirilmasi olayi ile ilgili olarak, mehmet eymür'ün kendisini telefonla aramadigini, kendisinin yenimahalleye giderek mehmet eymür ile yemek yiyip görüstügünü, mehmet agar'in bu konuda kendisine bir sey söylemedigini, mehmet eymür ile tarik ümit'in kaçirilmasi olayini da konustuklarini, mehmet eymür'ün kendisine tarik ümit'i ayhan akça ve ziya bandirmalioglunun götürdügünü ve abdullah çatli'in elinde oldugunu söyledigini, kendisinin de ayhan akçanin diyarbakir da o gece yaninda oldugunu ve genel müdür ile birlikte diyarbakirda bulunduklarini, diyarbakirda olan bir insanin ıstanbul'da divan pastanesinden tarik ümit'i kaçirmanin mantik disi olduguu söyledigini, mehmet eymür ile yaptigi görüsmede mehmet eymür'ün ``tarik ümit'i abdullah çatli biraksin, ya da biraktirin, ben teminat veriyorum, bir daha tarik ümit abdullah çatli'nin islerine karismayacak yahut o alana girmeyecek'' dedigini, kendisinin de tarik ümit'in nerede oldugunu bilmedigini söyledigini, özel harekat daire baskanliginin herhangibir kisiyi alip sorusturma hakkinin bulunmadigini, özel çiller ile bir münasebetinin bulunmadigini, ömrü hayatinda özer çiller'i görmedigini,'' belirtmistir. (ek:210) 38- bilgi ünal ıstanbul eski emniyet müdür yardimcisi 7.01.1997 tarihli ifadesinde: ''1952 balikesir manyas dogumlu oldugunu, ömer lütfü topal, cinayetinde olay yerinde 2 tane kalesnikof tüfek birakilmis oldugunu ve bu tüfeklere ait bos kovanlar ile ıstinye tarafindan çalinti oldugu anlasilan bir arabada ameliyat eldivenleri bulundugunu, teknik büronun yaptigi çalisma sonucu tüfeklerin bir tanesinin sarjörü üzerinde ``taramaya müsait degil, ancak mukayese müsait yarim bir parmak izi bulundugu'' seklinde tesbit yapildigi, bu olayi bodrum torba'da regata oteli ortaklarinin öldürülmesi olayinin bir misillemesi olarak degerlendirildigini, ömer lütfü topal'in regata oteline ortak oldugunu, bu otelin ortaklarindan birisinin ömer lütfü topal tarafindan öldürüldügü seklinde kamuoyunda konusmalar oldugunu, hatta konu ile ilgili olarak mugladan bir ekibin gelerek ıstanbulda 15 gün çalistiklarini, cinayet bürosuna gelen bir ihbarda özel harekatçi memurlarin isimlerinin verildigini ve bunun degerlendirilmesi lazim geldigi yolunda olusturulan ekipte bir kanaat uyandigini, bu durumu ıl emniyet müdürü kemal yaziciogluna da aktardigini, ve olumlu görüsünü aldiklarini, bunun üzerine bir memurun ıstanbuldan birisinin de ızmir'den alindigini, üçüncüsü olan ayhan'in da arkadaslarini sormak için subeye geldiginde alindigini, ömer lütfü topal cinayetini arastirmakla görevli bir grup olusturduklarini, asayis subesi müdür yardimcisi, cinayet büro amiri ve cinayet büro amir yardimcisindan bu grubun olustugunu, grubun yaptigi çalismada alinan özel harekatçi memurlardan kesinlikle bu olaya yanasmadiklarini, bu cinayetle ilgilerinin olmadigini,olay gecesi bir memurun ıstanbulda c bölgesi diye bilinen kadiköy bölgesinde görevli oldugu, bir tanesinin bakirköyde arkadaslariyla yemekte oldugu, diger birinin de ızmir'de oldugunu, alinan polis memurlarinin ve eldeki diger sivil kisilerin ankara'dan gelecek ekibe teslim edilmesi için ıçisleri bakani mehmet agar'in ıstanbul emniyet müdürü kemal yaziciogluna talimat verdigini, bunu kemal beyin kendisine aktardigini, ankara da özel harekat dairesi baskan vekili ıbrahim sahin in ıstanbul'a gelerek çamlica turnikelerinde memurlari ve sivilleri teslim alarak götürdügünü, teslim isleminde tutanak düzenlendigini, memurlarin teslim saati itibariyle 29 saat gözaltinda kaldiklari, bu sürenin uzamis olmasinin, sayin ıçisleri bakaninin talimati üzerine ankara'dan gelecek ekibin beklenmesinden kaynaklandigini, yoksa yasal süre içerisinde ilgililerin saliverilmis olacaklarini, alinan sahislarin sorgulanmadiklarini, isnat edilen suçla ilgili olarak kendilerine bilgi verildigi ve kagida yazmalarinin istenildigi, bunun bir uygulama oldugunu ve bu sahislarin olayla ilgili olmadiklarina dair el yazilarinin oldugunu, bunun ifade niteligini tasimadigi, kendisinin bu kisilerle yapilan mülakatta bulunmadigini, ömer lütfü topal'in olay günü aksami casinodan evine giderken müdiresi ile ortagi ali fevzi bir tarafindan yolcu edildigini, olay günü diger ortagi sami hostan'in il disinda oldugunu, emniyetle ilgili ünitelerde hiçbir zaman video ile kayit yapmadiklarini, böyle bir tesbit yapmalarinin sözkonusu olmadigini, alinan polis memurlari ile yapilan mülakata yabanci kisilerin girmedigini, memurlarin, mülakatta bulunan bütün görevlileri tanimalarinin mümkün olmadigini, ıstanbul emniyetinde bile qekçok memurun ıl emniyet müdürü olarak sahsen kendisini bile tanimadiklarini, ancak ismen taniyabileceklerini, ömer lütfü topal cinayeti sorusturmasi ile ilgili olarak kendilerine herhangibir telkin yada esgeçin seklinde bir zorlama yapilmadigini, alinan 3 polis memuru ile ilgili olarak kendilerine resmi yada gayriresmi sahislardan kimsenin muhatap olmadigini, ve bu konuda bir haber de duymadigini, ömer lütfü topal cinayeti ile ilgili olarak yönlendirilmelerinin sözkonusu olmadigini, böyle bir sey hissetmedigini, abdullah çatliyi tanimadigini, ancak isim olarak tanidigini, mehmet özbay'in abdullah çatli oldugunu bilmedigini, susurluk kazasindan sonra ögrendigini, ömer lütfü topal cinayetinde kullanilan silahlardan birisinde abdullah çatlinin sahin ekli ismi ile 1992 yilinda yurtdisina çikista sahte isim ve pasaportla yakalanmasinda alinan parmak izi ile benzerlik gösterdigini ve bunun da ilgili memurlarin kendi islerinde dikkatli davranmis olduklarinin bir sonucu oldugunu, asayis subesinin bu konuda yaptigi çalismalarla mıt ile direkt bir iliskisinin olmadigini eldeki mevcut bilgilere göre ömer lütfü topal cinayetinin aydinlatilmasinin mümkün olmadigini, tevfik agansoy'un öldürülmeden önce de iki kez öldürmeye tesebbüs oldugunu, olayin 2 sanigini aldiklarini, olaya fiilen karisan 6 kisi oldugunu ve digerlerinin de isimlerini belirlediklerini, ölenlerden birisinin cinayeti islemeye gelen sahislardan birisi oldugunu, arnavut sami olarak bilinen sami hostan'in almanyada esrarla yakalanmak ve kumar oynatmak suçlarindan hakkinda fis düzenlenmis olamsina ragmen, kendisine silah ruhsati verilmesi ile ilgili olarak bir bilgisinin olmadigini ve bu kounda bir yorum yapamayacagini, haluk kirci hakkinda bir bilgisinin olmadigini, basinda yansidigi kadariyla bildigini, topal cinayeti gibi profesyonelce islenen cinayetlerde, suçta kullanilan tabanca, tüfek neyse, özellikle hadise yerinde birakildigini, çünkü birakilmadigi takdirde baska bir hadisede kullanildigi zaman yakalanma ihtimali olacagindan o hadisenin de akabinde çözülmesini getirecegini bu nedenle silahlarin birakilmis olabilecegi, kanaatinde oldugunu, özel tim mensuplarindan oguz'un hüseyin kocadag'in korumaligini yaptigi konusunda bir bilgisi olmadigini, ömer lütfü topal'in daha önceleri uyusturucu kaçakçiligi yaptigi seklinde duyumu oldugunu, bugün için uyusturucu kaçakçiligindan çok daha fazla paranin mevcut gazinolarindan kazandigini, ömer lütfü topal'in gazinocular alemi içerisinde sevilmeyen bir kisi oldugunu, bu kadar çok düsmani olan bir kisinin olay günü silahsiz ve tekbasina olmasinin dikkat çekici oldugunu, alinan 3 özel tim görevlisi ile sami hostan ve ali fevzi bir'in iliskileri hakkinda bilgisi olmadigini, sami hostan'i hiç tanimadigini ve görmedigini, ali fevci bir'i de tebligat için ömer lütfü topal'in ogluyla birlikte geldiklerinde bir defa gördügünü, ayhan akça'yi tanimadigini ve ıbrahim sahin'in özel korumasi olup olmadigini bilmedigini,'' belirtmistir. (ek:211) 39- habip aslantürk 28.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1971 ıstanbul dogumlu oldugunu ve ılkokul mezunu oldugunu, abdullah çatli'nin sultan tekstil firmasinin muhasebe islerinde çalistigini, abdullah çatli'yi, mehmet özbay olarak bildigini, sultan tekstil'e 1994 yili agustos ayinda girdigini, subat ayina kadar burada çalistigini ve daha sonra baysa sirketinde çalismak üzere kendisinin botas'a gidip-gelmekle görevlendirildigini, kendisi ile birlikte turgay maraslinin da bulundugunu, mehmet özbay'in soförlügünü de yaptigini, ancak devamli sahsi soförü olmadigini, simdi baysa'da çalistigini, mehmet özbay (abdullah çatli)'in bati trakyada türk asilli milletvekili sadik ahmet ile samimi oldugunu, ayrica sedat bucak ile de çatli'nin gelip-gittiklerini, mehmet özbay ile 3-4 defa ankara'ya geldiklerini, yüksek insaata ve sedat bucak'a bir defasinda ugradiklarini, mehmet özbay'a çevresindekilerin büyük reis diye hitap ettiklerini, haluk kirci'nin da çatli ile birlikte oldugunu, sultan tekstilde haluk kirci'nin ithalat-ihracat müdürlügü yaptigini, mehmet özbay'in botastan aldigi iste ahmet baydar ile ortak oldugunu, mehmet hadi özcan'i da botas'ta bir kez gördügünü, haluk kirci'nin da 2 kez botas'a geldigini gördügünü, korkut eken'i botas'ta hiç görmedigini, botasta çalistigini sonradan gazetelerden ögrendigini, mehmet özbay (abdullah çatli)'in ıstanbul floryada evi oldugunu, kendisinin bmw otomobile bindigini, haniminin honda kizinin da suzuki otomobili oldugunu, sirketleri bulundugunu bu genç yasta bu serveti nasil elde ettigini zaman zaman kendi aralarinda arkadaslari ile düsünüp konustuklarinin vaki oldugunu, mehmet özbay'in saza, söze, eglenceye düskünlügünün oldugunu, ıstanbul yesilköyde balikçi hasan'a orfoz restaurant'a, etilerdeki barlara ve benzeri yerlere gittiklerini, mehmet özbay'in zaman zaman yurtdisina gittigini, mehmet özbay'in iki tane telefonu oldugunu ve 5-6 tane de karti oldugunu, kendi üzerine mehmet özbay'in 2 kart aldirdigini, ayrica soför çetin babayigit adina aldirmis oldugu iki tane de telefonun oldugunu, bu telefonlari da kendi üzerine devraldigini, ancak telefonlardan birisinin devamli mehmet özbay tarafindan kullanildigini, kendisinde olan telefonun da mehmet özbay ile irtibat saglamak için bulundugunu, mehmet özbayin sirketlerinden sultan tekstil'in durumunun iyi oldugunu, ticaret odasinca verilmis olan basari belgesinin oldugunu, hatta bir ara kredi almak istediklerini ancak ithalat-ihracat kosullarina uymadigi için alamadiklarini, haluk kirci'nin sultan tekstilde çalistigi zaman baska bir isim kullanmadigini ve herkesin onu haluk kirci olarak bildigini, abdullah çatli ile gonca us'un birlikte yasadiklarini, abdullah çatli ile sami hostan'i bir kez birlikte gördügünü hatirladigini, ancak sami hostan'in abdullah çatli'yi telefonla arayip aramadigini bilmedigini, onu sekretere sormak gerektigini, abdullah çatli ile ömer lütfi topal'i birlikte hiç görmedigini ve bilmedigini,'' belirtmistir.(ek:212) 40- abdullah çetın 28.01.1997 tarihli ifadesinde; ``1962 tokat dogumlu oldugunu, 1983 yili mart ayinda abdullah çatli ile almanya'da tanistigini, kendisinin parali asker (lejyoner) oldugunu, nijerya, fas, etiyopya, çat gibi ülkelerde parali askerlik yaptigini, fransiz ordusu emrinde de çalistigini ve oraya kendisini abdullah çatli'nin gönderdigini, çatli ile tanismasinin tesadüf oldugunu, çatli'nin çevresindekilerin çatli'ya reis diye hitap ettiklerini, almanyada düseldorf, köln, özerlon sehirlerinde bazi kahvehaneler oldugunu ve buralara kurye olarak evrak götürüp-getirdigini ve çatli'nin bu suretle güvenini kazandigini, abdullah çatli'yi enson 1991 yilinda ankara'da mülkiyeliler birliginin arkasinda bulunan karadeniz kahvesinde gördügünü, 1991 den 1993 yilina kadar güneydogu anadoluda çalistigini, cem ersever'in komutasindaki birliklere destek saglamakla görevli olduklarini ve 15'er kisilik gruplar halinde görev yaptiklarini, dagdaki görevlerinin istihbarat çalismasi yapmak oldugunu, dogrudan jıtem ile baglarinin olmadigini kendilerine yöredeki köy halkindan bilgi toplamak bilgi toplamak görevinin verildigini, ahmet cem ersever'i bir kez gördügünü, güneydogudaki bu göreve kendisini çatli'nin, gönderdigini, 1992 yilinin mayis ayinda azerbaycan'a gittigini ve gence'deki kampta kaldigini c-4 plastik patlayici konusunda egitildiklerini ve c-4'ün kendisinin uzmanlik alani oldugunu, azerbaycan'daki egitimleri sirasinda c4 plastik patlayicilarin hors greenmayer adli sahistan temin edildigini, bu sahsin azerbaycan da etkisinin çok oldugunu, ugur mumcu suikastini gerçeklestirenlerinde azerbaycan'daki kampta egitildiklerini, ancak bu sahislari ismen taniyamiyacagini, bunlardan birisinin cefi kamhi'ye suikast düzenleyenlerden birisi oldugunu ve bu kisiyi teshis edebildigini, bunun 1,78 boyunda, esmer, dalgali saçli, sakalli bir insan oldugunu, ancak ismini bilemiyecegini, azerbaycandaki kampa egitim amaciyla gelenlerin isim vermediklerini, azerbaycan da ayrica kenevir tarlalarinin korunmasinda da görev aldigini, 27 eylül 1995 te manukyan olayinda da c4 plastik patlayicinin kullanildigini, bildigini, abdullah çatli'nin kendilerini kullandigini, çatli ile yurtdisi operasyonlarda bulunmadigini, haluk kirci'yi tanimadigini, ugur mumcu'nun evinin bulundugu mahalle ile ilgili olarak istihbarat çalismasinin kendisi tarafindan yapildigini ancak eylemi kendisinin yapmadigini, ancak eylemi yapanlarin egitim verdikleri sahislardan oldugunu, araç altinda egitim verilen 3 kisi oldugunu ve bunlardan birisinin jefi kamhiye suikast düzenliyenlerden birisi oldugunu teshis ettigini, güneydogudan geçen uyusturucunun büyük çogunlugunun azerbaycan'dan geldigini, çünkü buralarda dönümlerce kenevir tarlalarinin oldugunu,'' belirtmistir. (ek:213) 41- arzu yaman 22.01.1997 tarihli ifadesinde özetle; 21 ocak 1968 kusadasi dogumlu oldugunu, susurlukta meydana gelen kazada ölen gonca us'un üvey kardesi oldugunu, bu nedenle bilgisine basvuruldugunu, kazada ölen abdullah çatli'yi halen resmen evlenmek üzere oldugu ve dört yildir birlikte yasadigi erkek arkadasi ahmet baydar vasitasiyla 3,5 sene evvel ve mehmet özbay olarak tanidigini, bundan 1-2 ay sonra mehmet özbay ile kiz kardesi gonca us'un tanistiklarini, birlikte dörtlü olarak yemege çiktiklarini, gezdiklerini, abdullah çatli oldugunu bilmediklerini, bir süre sonra kardesinin can apa ile evlendigini ve mehmet özbay'dan ayrildigini, evliligi bozulunca tekrar mehmet özbay ile birlikte oldugunu kendilerine duyurmadigini, gizli tuttugunu, arkadasi ahmet baydar'in mehmet özbay ile sadece arkadas oldugunu, ortakliklarini kendisinin bilmedigini, kendisinin mehmet'i medyada tanitilandan çok farkli bir sekilde tanidigini iyi bir dost, arkadas olarak taniyip sevdigini, çok para harcamadigini. mehmet'i sultan tekstilin sahibi olarak tanidigini, meral hanimla evli oldugunu bildigini, kardesini son gün evden kimin aldigini bilmedigini, annesinin de bilmedigini çünkü annesinin iki gün için çesmeye gittigini ve kardesinin evde yalniz oldugunu belirtmistir.(ek:214) 42- abdullah kederoglu 23.01.1997 tarihli ifadesinde; 1951 nevsehir dogumlu oldugunu, jeofizik mühendisi olmasina karsin, 3 ay mta'da stajyerlik disinda, 1977 yilindan beri ıstanbulda ticaretle ugrastigini, ıstanbula 1969 yilinda ögrenci olarak geldigini, ögrencilik yillarinda çesitli derneklerde görev aldigini, halen ıstanbulda bulunan nevsehirle ilgili dernegin 2. baskani, nevsehir spor'un yönetim kurulu üyesi, kadiköy diyanet vakfinin yönetim kurulu üyesi ve taksim camii yaptirma vakfinin üyesi oldugunu, siyasi parti olarak önceleri mhp'de, 12 eylülden sonra uzun süre anap'ta aktif görev aldigini, simdi ise dyp ıstanbul ıl yönetim kurulu üyesi oldugunu, son olaylarda ismi geçenlerden iki kisiyi: abdullah çatli ve ıbrahim sahin'i yakindan tanidigini abdullah çatli'yi hem nevsehirli olmasi, hem de 12 eylül öncesinde kendisinin nevsehir ögrenci yurdu müdürü oldugu sirada çatli'nin ankara ülkü ocaklari dernegi baskani olarak ıstanbul'a geldiginde yurda ugramasi sebebiyle tanidigini, ıbrahim sahin'i de memleketi olan kozakli ilçesinde uzun süre görev yaptigi için tanidigini, bir diger ismi geçen avsar kederoglu'nun ise en küçük erkek kardesi oldugunu, bunlarla ilgili bildiklerini kronolojik siraya göre anlatacagini, çatli, 12 eylülden sonra kaçak durumunda oldugunu, 12 eylül öncesinde ocak baskanligini birakinca ıstanbula geldigini, kaçak oldugunu gazeteler yazincaya kadar bir süre ıstanbulda sirkeci de ticaretle mesgul oldugunu, kaçak oldugu duyuluncaa ortadan kayboldugunu, yurtdisina gitti dendigini, bir süre sonra kendisini yurtdisindan aradigini, ``türkiyede ne var, ne yok?'' gibi sorular sordugunu. ondan sonra da bir daha aramadigi için irtibatlarinin koptugunu, yaklasik 4-5 yil önce tekrar telefonla kendisini aradigini, türkiyeye gelip gittigini söyledigini, kendisinin onu arayabilecegi bir numarasi olup olmadigini sordugunda yok, ben seni ararim dedigini, ondan sonra yaklasik (1) yil aramadigini, bir gün hatirlayamadigi bir tarihte yapilan yozgatlilar veya kirsehirliler gecesinde otururken yanina geldigini, o gün çatli'nin gözlükleri oldugunu, kendisinin sasirip heyecanlandigini, sohbet ettiklerini, türkiyeye gelip gittigini, bir gün temelli gelecegini kendisine söyledigini, ondan sonra bir yada iki kere daha kendisini telefonla aradigini, son iki yildir ise hiç aramadigindan emin oldugunu, çünkü bu iki yilda kendisinin hacca ve umreye gittigini ve gidis ve dönüslerinde arar diye umdugunu, aramadigini, eger arasaydi mutlaka hatirlayacagini, çatli'nin bir huyununda sevdigi insanlara yük olmayi sevmemek oldugunu, belkide o yüzden kendisini sevdigi için çok aramadigini, yüzyüze görüstükleri gecede kendisini biraz tedirgin gördügünü, ne is yaptigini sordugunda, sadece ticaret yaptigini söyledigini, fazla açiklama yapmadigini, çatli ile ıbrahim sahin'in tanistiklarini gazeteler yazinca ögrendigini, daha önce bilmedigini; ıbrahim sahin'in kozakli'dan sonra tayinen ıstanbul'a geldigini ve kendisini aradigini 2. subede görev yaptigini söyledigini, kendisinin sahin'i ziyaret ettigini, ıbrahim sahin'in de kendisine ziyarete geldigini, kendilerinin ıstanbulda, 3 erkek kardes ve 2 amcaoglu olarak halkali gümrügünün içinde bir tir garajlarinin oldugunu, garajin içinde lokanta, kahvehane, büfe vs. tesisleri bulundugunu, iki tane sigorta acenteliklerinin ise avcilardaki bürolarinda oldugunu, kederoglu ticaret adinda faaliyet gösteren ve procter and gamble'n hammaddelerini temin eden, asit borik ve sodyum perborat satan bir firmalari oldugunu, yine ıstanbul avcilar ambarlida (10) dönümlük bir çaybahçesi islettiklerini, kendisi kadiköy-suadiyede oturdugu için orada da kendisine ait bir bürosu oldugunu, bu büroda bir arkadasiyla beraber hurda ithalati yaptiklarini, ıbrahim sahin'in bir müddet sonra telefonla kendisini arayarak, görevinin degistigini, özel harekat daire baskani oldugunu o nedenle ıstanbuldan ayrilacagini söyledigini ve kendilerine polisleriyle beraber ve ziyaretine geldigini, kendisiyle yaklasik 8-10 kez telefon görüsmesi ve bir kaç yüzyüze görüsmeleri oldugunu, son olaylardan sonra kendisinin sahin'e telefon ederek neler oluyor diye sordugunda, sahin'in kendisine birileri bizimle ugrasiyor, bizim veremiyecegimiz hesabimiz yok, bizde ugrasiyoruz dedigini, daha sonra aradiginda yerinde bulamadigini, görevinden alinmis oldugunu ögrendigini, yine senesini hatirlayamadigi bir gün is yerlerinde otururken, kendisinin bir küçügü amcaoglunun kendisine ``avsar'i polisler sik sik ariyor, bir sey var herhalde'' dedigini. bir baska gün halkalidaki isyerine gittiginde genç birisinin amcaogluyla yemek yedigini gördügünü, kim oldugunu sordugunda amcaoglunun kendisine ``bu avsar'i alip birakmis, simdi de her hafta geliyor ve avsar'i soruyor'' dedigini. adamla tanistigini ve sohbet ettiklerini, o kisinin kendisinin istihbaratçi oldugunu ve avsari arama sebebinin: kaybolan tarik ümit'in telefonunda son numara avsar'in cep telefonu çikmasi oldugunu, tarik ümit'in son kez avsarin cep telefonundan aranmis oldugunu, bunun üzerine kendilerinin onlari takibe aldiklarini, bir hafta on gün telefonlarini dinlenmis oldugunu ancak sonunda onlarin temiz insanlar olduguna kanaat getirdiklerini, avsari 2-3 gün götürüp tuttuklarini, avsar'in kendilerine yardimci oldugunu, telefonuyla kimlerin konustugunu söyledigini; bu istihbaratçi basçavusun giderken ``benden size tavsiye: bu adamlarla fazla içli disli olmayin, bunlar hakkinda dedikodular var. bende onu arastiriyorum'' dedigini. ayrica ne yapayim diye sordugunda basçavusun kendisine ``kardesin ataköyde bekar evinde kaliyor, hiç olmazsa bir süre yanina evine götür'' dedigini, bunun üzerine kardesini sikistirdigini, kardesinin kendisine ``agabey polis ziya telefonu istedi, bende verdim, sonra jandarma beni gözaltina aldi'' dedigini, halkalidaki isyerinin kalabalik bir yer oldugunu, oraya sik sik istihbaratçi ve narkotikçi polislerin geldigini, onlara telefon hususunda yardimci olduklarini, bundan sonra kardesini bir ay kendi evine götürdügünü ve ikaz ettigini, ayhan akça isimli polisin kendi kiracisi olmadigini, gazeteler yazinca arastirdigini ve ayhan akça'nin 2-3 ay önce kiz kardesinin kiracisi oldugunu ögrendigini, ayrica; isyerine gelen basçavus'un resmi degil sivil giyimli oldugunu yaninda sivil giyimli bir asker oldugunu hatirladigini, son olaylarda ismi geçen haluk kirci'yi tanimadigini, sadece ismini duydugunu, korkut eken'i de tanimadigini, ıbrahim sahin'e ıstanbul'a geldigi zamanlarda araba verdiklerini belirtmistir.(ek:215) 43- cemalettın ümıt 30.01.1997 tarihinde ifadesinde; 1929 düzce dogumlu oldugunu, operatör doktor olarak ıstanbul alman hastanesinde çalistigini, 1995 yilinda 3 marti 4 mart'a baglayan gece saat 1,5'ta kendisine bir telefon geldigini, yegeni tarik ümit'in arabasinin trakya çerkezköy civarinda bir yerde terkedilmis olarak bulundugunun o telefonla kendisine bildirildigini, bunun üzerine olay mahalline gittigini, arabayi hiç hasar görmemis, terk edilmis ve kapisinin açik olarak buldugunu ve hemen durumu jandarmaya haber verdigini, jandarmayla birlikte olay yerine tekrar gelindigini, zabitlarin tutuldugunu, arabayi ertesi gün gelip almasini, bu arada jandarmanin arabanin tarik ümit'e ait olup olmadigini tespit etmesi, kendisinin de anahtar bulmasi gerektigini, yapilan arastirmada aracin plakasinin sahte oldugunun meydana çiktigini, o yüzden arabayi orada birakmak zorunda kaldigini. daha sonra kadiköy cumhuriyet savciligina müracaaat ettiklerini, o sirada jandarmanin bir basçavusu olayi sorusturmakla görevlendirmis oldugunu ögrendigini, özel bir yolla ulastigi ıstanbul cumhuriyet bassavcisi avni bilgin vasitasiyla gittigi ilgili bir bassavcinin ``bunlardan birsey çikmaz, bosuna ugrasma mademki geldin, bir dilekçe yazin bakalim'' dedigini, kendisinin konuyu özel olarak arastirdigini, bu tespitlerine göre; tarik ümit'in son kez divan pastanesinde görüldügünü, orada yemek yerken, ertesi gün düzce'ye gidecegi için 3 kutu çikolata aldigini, o sirada, ertesi gün bayram oldugundan dolayi çikolata almaya gelen müsterek aile dostlari, baha sen'in tarik ümit'i orada görüp konustugunu, onlarin konustugu sirada tarik ümit'in tanidigi iki beyin daha geldigi ve dörtlü grup olarak sohbete devam ettiklerini, otururken baha sen'le tarik ümit'in karsi karsiya diger beylerinde onlarin yanina oturdugu, baha sen'in karsisinda oturan beyi teshis edebilirim dedigini, sorusturmayi yapan basçavusunda baha sen'i dinledigini, baha sen'in anlatimina göre tarik ümit ile yeni gelen beylerden birinin agizlarini kapatarak fiskos yaptiklarini ama ne konustuklarini anliyamadigini, ancak tarik ümit'in `o niye gelmedi'' diye sordugunu, digerinin de`o evde bekliyor'' dedigini duydugunu, jandarmanin tespitlerine ve bilahare bu konuda mit'in de bir raporu oldugu tespitlerine göre; tarik ümit'in ertesi gün bayram sabahi düzceye gitmek niyetindeyken, divan pastanesine geldikten sonra, cep telefonuyla arandigini ve orada kararini degistirip, adapazarindaki kizina ve düzcedeki annesine telefon ederek bayrama gelemiyecegini bildirdigini, tarik ümit'i cep telefonundan son arayan telefonun avsar kederogluna ait oldugunu, basçavus ahmet'in sorgulamasi sonucu avsar kederoglunun telefonunun özel harekatta görevli polis memuru ziya'da oldugunu söyledigini, basçavus ahmet'in o siralar kendisine ben meseleyi çözdüm, sonuna kadar geldim, ancak rapor hazirlamam lazim, bu da (15) gün alir dedigini, sonra birgün ahmet basçavustan sorusturmanin bittigini ögrendigini, özel arastirmalari sonucunda; ahmet basçavusun anilan iki polis memurunu ataköy tarafinda bulup sorgulamasindan sonra ankaradan ıbrahim sahin kendisini ariyarak benim memurlarimi sikistirma, çok fazla üzerlerine gitme, ne soracaksan sor, sonra da birak; aslinda senin onlari sorgulamaya yetkin yok dedigini, ahmet basçavusunda ona; ``benim listem de senin de adin var, seni çagirip ifadeni alacagim'' dedigini, ancak ertesi gün bir yerlerden geldigini sandigi bir emirle ahmet basçavus'un bu isi biraktigini, bu arada tarik ümit'in evinde mehmet agar'in imzasini tasiyan bir belge bulduklarini, hande ümit'in bu belgeyi komisyona ulastirdigini sandigini, bu asamada daha önceki duyumlari ile bunu birlestirdiginde mehmet agar'a ulastigini, son zamanlarda tarik ümit'in huzursuz oldugunu, bu huzursuzlugun özel harekat timiyle ilgili oldugunu, son günlerde korkut ekenden tehdit telefonlarinin geldigini, tarik ümit'in cihangirdeki bürosunda çalisan ali vasitasiyla korkut ekenin ``tarik bize bir oyunlar etti; ayagini denk alsin, yakinda onun hesabini görecegiz.'' diye haber gönderdigini, tarik ümit'in özel harekat birligine lanse ettigi, kot adi cavit olan beyin bir gün tarik ümite gelerek ``beni bu insanlara sen lanse ettin, ancak; bunlar seni öldürmem için para ve silah verdiler, hakkinda böyle düsünüyorlar, ayagini denk al.'' dedigini, ancak bunlari kimden duydugunu hatirliyamadigini, bu duyumlari alinca korkut eken'i arastirdigini, mehmet agarin danismani oldugunu ögrenince mehmet agardan bazi seyler ögrenebilecegini düsündügünü ve agar'a bir mektup yazdigini, kendisiyle görüsmek istedigini yazdigini, agar'in o zaman adalet bakani oldugunu ve kendisine uygun bir zamanda görüsürüz diye cevap verdigini. hükümet degisiminde agar'in ıçisleri bakani oldugunu ve kendisinin gidip onunla görüstügünü, yanina vardiginda agar'in galiba mektubunuzu kaybettim, yenisi varmi dedigini, yaninda bulunan yenisini çikarip verdigini ve birlikte okuduklarini, mektupta ``yardimciniz olan k.e.'nin yönlendirmesi, ı.s'nin yürütmesi, ıki p.m. isimleri belli dedigini, ayhan akça ve ziya bandirmalioglunun pastaneye gelerek tarik ümit'i alip götürdüler, o gün bu gündür yok. bu konuda bana ne yardim yapabilirsiniz'' diye yazdigini, jandarma basçavusundan sasirtma olarak tarik'in yalova tarafina, arabasinin trakya tarafina götürüldügünü duydugunu, bunu agar'a söylediginde, agar'in ayaga firlayip bunu nereden ögrendigini sordugunu, ayrica bunlari arastirarak, iki haftaya kadar bir cevap verecegini söyledigini, aradan geçen bir yila yakin sürede bir cevap vermedigini, tarik ümit'in bir bankaya ortak oldugu yolunda ki haberleri okudugunu, ancak bankanin kendilerine verdigi cevapta ``kendisi para yatirmadigindan hisselerinin iptal edildigini'' bildirdigini, tarik ümit'in niçin öldürüldügü yolundaki duyumlarinin ise; devlete zararli bazi insanlarin yok edilisinde, özel olarak savas buldan'in yok edilisinde tarik'in isin içinde oldugunu sandigini, çünkü savas buldan'in cesedinin bulundugu yeri (yigilca civarinda) tarik'tan baska bir polisin bilebilecegini sanmadigini, tarik'in son zamanlarda bazi arkadaslarina ``ben bu insanlarin arasindayim, ama, daha fazla bunlarla çalismam mümkün degil, yedikleri halt bini geçti, ciddi olarak uyusturucu kaçakçiligi yapiyorlar, bütün ikazlarima, israrlarima ragmen mani olamadim, notere gidip bütün bu bildiklerimi tespit ettirecegim ve ben bu insanlari kamuoyuna deklere edecegim'' dedigini, bu sözlerden sonra demin söyledigi tehditlerin gelmeye basladigini, tarik'in korkunç derecede zeki ve cesur oldugunu, kendine güveninin fazla oldugunu bu yüzden arkadaslari ikaz ettiginde ``kimse bana bir sey yapamaz'' dedigini, tarik'in kaçirilisindan bir hafta evvel korkut eken'in özel timden birkaç polis memuruna tarik'in kaldigi evin tespit edilmesini söyledigi tarik'in bu tehlikeleri sezince evine ugramadigi, tarik'i evinde kistiramayinca bastan anlattigi sekilde pastaneden alindigini belirtmistir.(ek:216) 44- oral çelık 29.01.1997 tarihli ifadesinde; 1959 malatya hekimhan dogumlu oldugunu, egitim enstitüsünü bitirdigini, 1980 öncesinde türkiyedeki sag-sol olaylarina katildigini, sagda milliyetçi kanatta yer aldigini, katilmadigi olaylarda kendisine isnat edilen suçlar oldugundan 12 eylül 1980'den sonra yurtdisina çiktigini, yurtdisina çikarken ayni görüsü paylayan insanlarin yardimini gördügünü, harun çelik adina düzenlenmis bir sahte pasaportla ve yalniz olarak türkiyeden ayrildigini, giderken tren yolculugu yaptigini, bulgaristan, yugoslavya, ıtalya, ısviçre yoluyla avusturyaya direk olarak vardigini, orada abdullah çatli ile bulustugunu, çatli'nin kendisinden 2-3 gün önce uçakla ıngiltereye gittigini, ıngiltereye alinmadigi için oradan avusturyaya geldigini, çatlinin hasan kurdoglu adina düzenlenmis sahte pasaportla türkiyeden ayrildigini, avusturyada oturma izni alabilmek için üniversitenin dil kursuna kayit olduklarini, yurtdisindaki akraba ve tanidiklarin yardimiyla geçindiklerini, papa olayi oldugu zaman avusturyadan fransaya geçtiklerini, papa isinde bir rolü olmadigini, ancak basinda isminin rolü varmis gibi geçtigini, fransaya geçtikleri tarihin 1982'nin son aylari oldugunu, fransada poitiers sehrinde ki üniversiteye çatli ve esi ile birlikte kayit yaptirdiklarini, çatli'nin esinin uçakla avusturya'ya oradan da ısviçreye ve fransaya geldigini, oraya varinca herseyin türk milleti ve devletinin aleyhinde oldugunu gördüklerini, kendilerinin orada türkiye'nin turizm büyükelçisi gibi olduklarini, o sirada kendilerine ``türk devletinin milletinin aleyhinde çalisan mesela asala gibi örgütlerle mücadele edermisiniz, nasil ve ne takdiklerle mücadele edersiniz?" seklinde teklifler geldigini, bu teklifin devletimizin üst düzeydeki yetkililerinden geldigini, ancak onlarin ismini söyleyemeyecegini, bu teklifi alinca kendilerinin de, oralardaki devlet temsilcilerinin, diplomatlarin degil türklükle, insanlikla bagdasmayacak seyler yaptiklarini söyleyerek degistirilmesini istediklerini, kendilerine teklif getiren kisilerin "biz bunlari degistiremeyiz; bunlar bizim ülkemize mal olmus kisiler; fakat, bizim devletimiz ve milletimiz sözkonusu, ortada olan bu" dediklerini, o zaman da kendilerinin milliyetçi ve vatanseverler olarak bu teklifi gönüllü olarak kabul ettiklerini, bu arada suçsuz olarak cezaevinde yatan arkadaslari ve bazi taninmis politikacilarin serbest birakilmasini istediklerini ve olumlu cevap aldiklarini, bunun üzerine (12) kisilik bir liste verdiklerini, bu isimlerden birisinin mehmet ırmak oldugunu, ancak bu 12 kisinin hiç birisinin bu islerden yararlanmadigini, bu teklifin kendilerine 1981 yilinda kendilerinin fransada olduklari zaman yapildigini, aslinda bu tekliflerin o zaman avrupadaki türk federasyonundan tutun da herkese kadar yapildigini, en sonunda kendilerine çatli ile birlikte teklif geldigini, teklifi kabul ettikten sonra fransada (18), hollanda da (2), kanadada, amerikada, yugoslavya da beyrutta, yunanistanda, akla gelen pekçok eylem yaptiklarini, bu eylemleri oral çelik, abdullah çatli ve diger iki kisiden olusan (4) kisilik grubun yaptigi ya da yaptirdigini, bu arkadaslarindan birisinin mahkemeye geçtigini, gizli celse oldugunu, yaptiklarini orada anlatarak kendilerine, önceden söz verildigi gibi ceza indirimi uygulanmasini, yada kanuni takibattan muaf tutulmalarini istedigini, ancak taleplerinin kabul olmadigini, 10-12 sene mahkumiyet verildigini duydugunu, 4 arkadasinin da türkiye'ye döndügünü, onun cezasinin zaman asimina ugradigini, kendisine de yurt disinda yaptigi hizmetlerden dolayi kolaylik gösterilmedigini, yurda döner dönmez cezaevine kondugunu ve bos yere (4) ay hapis yattigini, yurt disinda oldugu yillarda bir kere 1983 yilinda yurda giris-çikis yaptigini, onun da istihbaratin kontrolü altinda gerçeklestigini, yurtdisinda olduklari sirada istedikleri pasaportu, istedikleri yerden alabildiklerini, türkiye konsolosunun da kendilerine pasaport verdigini; çünkü, türk basini ve türkiyedeki güya aydinlarin kendilerini ihbar etmeye basladiklarini, ısviçrede yakalanan bir adamin kendilerinin eylemleri ile ilgili bilgiler verdigini, bu adamin nevzat bilican oldugunu, bu kisinin birgün ısviçre polisine giderek yalan yere ben abdullah çatli, oral çelik, mehmet sener ile eroin isi yaptim dedigini, daha bir kaç isim daha söyledigini, kendilerinin ermenileri öldürdügünü söyledigini, ısviçrenin durumu türkiye'ye bildirmesi üzerine türkiye'den ilgili kimselerin kendilerine-ki o zaman fransada çatli ile bir evde oturduklarini bildirdigini, kendilerinin de oradan kaçtiklarini, bunun üzerine türkiye-ısviçre arasinda problem çiktigini, bu olayin 1984 yilinda cerayan ettigini. bunun üzerine türkiyeden bir devlet bakaninin ısviçreye gelerek ortami yatistirdigini, mesut yilmaz'in da o sirada bakan oldugunu, daha sonralari da ısviçrenin kendilerine (oral çelik, çatli ve arkadaslari) ambargo koydugunu, mesut yilmaz'in da disisleri bakani olarak kendileri için ısviçre nezdinde tesebbüsleri oldugunu, duyumlarina göre mesut yilmaz'in çatli ile temasa geçerek bir kulube olan kumar borcunu sildirdigini, çatli'nin 1991 yilinda ısviçreden hapisten kaçinca türkiyeye döndügünü, çatlinin bu mahkumiyetinin nevzat bilican iftirasi ile oldugunu, ayni davada kendisi ve mehmet sener'in de yargilandigini ve beraat ettiklerini, çünkü nevzat bilican'in daha sonra ısviçre makamlarina giderek "ben yalan söyledim, ben pkk'yim, bunlar milliyetçi bana öyle ifade vermem söylendi bende öyle söylemistim. ben oral çelik ve çatli'yi tanimiyorum bile" dedigini. fransadaki mahkumiyetlerinin de ayni sekilde fransiz ıstihbaratinin yaptiklari faaliyetleri anlamasi üzerine hazirladigi düzmece bir senaryo ile oldugunu, kendilerinin katiyen eroin ile ugrasmadigini, eger ugrassalardi 100 gr degil 10 ton eroin yükleyip satardik. çatli'nin ısviçrede ceza evinden kaçmasinin da çok normal bir sey oldugunu, çünkü orada hüküm verildikten sonra mahkumlarin baska bir sehir ve cezaevine nakledildigini ve orada türkiyedeki yari açik cezaevi sartlarinin oldugunu, yani kolayca kaçilabildigini, ısviçre cezaevlerindeki yabancilarin % 75'inin kaçtigini, buna ısviçrenin belkide bilerek göz yumdugunu, böylece yabancilardan kurtuldugunu, kendileriyle ilgilenenlerden birisinin mete kod isimli üst düzey mıt yetkilisi oldugunu ancak ismini vermeyecegini, m.ali agca ile fazla bir ilgisi olmadigini, agca'ya türkiyede hapisten kaçinca yardim ettigini, avrupaya yeni geldigi zamanda biraz yardim ettigini, onun disinda irtibati olmadigini, son zamanlarda çatli ile ilgili basinda yer alan iddialari çatli ile bagdastiramadigini, çatli'nin iyi, temiz, saf, politikadan anlamayan, sözünü söyleyen birisi oldugunu, böyle tiplerin de pek sevilmedigini, çatli'dan duyduguna göre mesut yilmaz'in kumar borcunu sildirme isi için çatli ile yilmaz belçika'da yüzyüze görüsmüsler. ayni yil çatli'nin, 85 yilina 2,5 ay kala yani 1984'ün 9. ayinda fransa hapise girdigini, kendisinin de fransada 86'nin 11. ayindan 93'ün 11. ayina kadar hapis yattigini ayrica (30) ayda fransada görülmemis sürgün cezasi verildigini, o sirada çatli'nin da ısviçre cezaevinde oldugunu, meral çatli'nin kendisini cezaevinde ziyaret ettigini, 1986 yilinda fransa belçika sinirinda fransiz polisinin düzmece iddialari ile tutuklandiginda bedri ates kimligini kullandigini, çünkü; eger kendi ismini verseydi yaptiklari eylemlerinin ortaya çikacagini, belkide türkiye'ye zarari olabilecegini, o yüzden baska bir isim kullandigini, kendisini savunan avukatlarinin mhp'li olmasinin normal oldugunu, çünkü 80 öncesinden tanidigi arkadaslari oldugunu, özer çiller ve mehmet agar ile hiç bir yerde ve hiçbir sekilde görüsmedigini, yurtdisinda bulunduklari sirada liderin çatli oldugunu, simdi çatli öldügü için kendisinin lider sayilabilecegini, çünkü yurtdisinda çatli ile ayni evi paylasip, ayni bardaktan su içtigini, yurtdisinda eylemler yaparken devletten sadece 10 bin dolar para aldiklarini, çatli yurda döndükten sonraki zamanlarda kendisinin fransa, ıtalya ve ıçviçrede ayni suçtan cezaevinde oldugunu, çatli ile mektuplastiklarini, kendisi yurda dönünce çatli'nin kendisini ziyaret etmedigini, haber gönderdigini, bedri ates kimligi ile yakalandiginda pkk'liyim, pkk'ya hizmet ediyorum dedigini, çünkü kart alabilmek için ne yaparsan yap türkiye aleyhine bir sey yapmak gerektigini, çatli'nin 1991 yilindaki anap kongresinde önce yildirim akbulut'u sonra mesut yilmaz'i destekledigini, yasar okuyan ve agah oktay'in çatli'yi iyi tanidiklarini, seçim zamani biz kahramaniz, asala'yi yok ettik, yok bilmem fransizlari söyle yaptik dediklerini, simdi ise çatli'yi kötülediklerini, kendilerinin mücadele ettikleri asala'nin belki 500 militaninin oldugunu, fakat bütün ülkelerin istihbarat birimlerinin bunlara yardimci oldugunu, asala kendi içinde anlasmazliga düstügü için dagildi diyenlerin yalan söyledigini, eger böyle seyler kendiliginden oluyorsa bu memlekete zararli olan örgütlerin oldugunu ve onlarin niye kendi kendine dagilmadiginin sorulmasi gerektigini, yurtdisinda hizmet yürütürken kendilerine mıt'in üst düzeyde yetkililerinin yardim ettigini ve yönlendirdigini, çatli'nin muhsin yazicioglu ile telefon görüsmeleri yaptigini, türkes'le çatli'nin arasinin hos olmadigini, çünkü çatli'nin türkes hakkinda mıt'e bir rapor yazdigini ve türkes'in bundan haberi oldugunu, çatli'nin türkiyedeki ticari faaliyetlerinden haberdar olmadigini, mehmet özbay ismini kullandigini bilmedigini, hüseyin kocadagi tanimadigini, haluk kirci'yi çok önceden tanidigini, son yillarda görmedigini belirtmistir.(ek:217) 45- mesut yılmaz'ın 24.12.1996 tarihli ifadesinde; topal cinayeti ile ilgili olarak : 3 kasim 1996 tarihinde susurluk kazasi henüz olmadan devletin ıstihbarat kurulusunda ve emniyette önemli görevlerde çalisan ve partisi ile baglantili olan, ancak isimlerini açiklayamiyacagi özel kaynaklarindan edindigi bilgiye göre; 28 temmuz 1996 tarihinde ıstanbulda meydana gelen topal cinayetinin topal'in ortagi olan ali fevzi bır ve sami hosver (balikesir ve susurluk emniyetine gelen bir telefonda bu kisinin gözcü gazetesi muhabiri mehmet yenısehırlı ile birlikte abdullah çatlı' nin cenazesini almaya geldigi ihbar edilmistir.) ile 3 özel tim mensubu tarafindan islendigi, 29 temmuzda bu kisilerin ıstanbul emniyet müdürlügünce gözaltina alindigi, emniyet müdürü ve müd. yard.'nin da bulundugu 6 kisi tarafindan 36 saat süreyle sorgulandigi, bunlardan ayhan ismindeki özel tim mensubunun ; ``sadece topal cinayetinin degil, daha önce 10'dan fazla cinayeti dogrudan dogruya özel harekat daire baskani (ıbrahim sahın)'in talimati ve emniyet genel müdürü (mehmet agar'in) ve o zamanki basbakan'in (çiller'in) esinin bilgisi dahilinde islediklerini'' itiraf ettigini, bu itiraflarin banta alindigini,(3 özel tim mensubunun emniyet genel müdürlügüne getirilmesi) ıstanbul emniyet müdürünün bu durumdan (topal cinayeti ile ilgili olarak 3 özel tim mensubunun gözaltina alindigindan) zamanin ıçisleri bakanini haberdar ettigini, bakanin em.gn.md. yard. halil tug'u ıstanbul'a göndererek bu özel tim mensuplarinin genel müdürlüge teslimini talep ettigini, ıstanbul em.md.'nün bunu reddetmesi üzerine bizzat bakanin ıstanbul'a gelerek em.md. ile havaalaninda görüstügünü ve adi geçen saniklarin genel müdürlüge teslimini istedigini, em.md.'nün de ancak resmi tutanakla vermeyi kabul ettigini ve özel harekat daire baskan v. ıbrahim sahın'in ıstanbul'a gelerek düzenlenen bir tutanakla bu kisileri ankara'ya aldigini, daha sonra görüstügü emniyet genel müdürü alaattin yüksel'in 3 özel tim mensubunun sorgulanmak üzere ankara'ya getirilmesi konusuda hiçbir bilgisinin olmadigini, susurluk kazasindan bir hafta sonra 10 kasim 1996 günü kendisine bilgi veren kisileri ankara'ya çagirarak bu bilgilerin dogru oldugunu teyit ettirdigini, ayni gün ıstanbul emniyet müdürü (kemal yazcıoglu) ile de görüstügünü ve bu konuyu sordugunu, ancak em. md.'nün ``bu bilgileri kendisine verirse suç islemis olacagini, bunlardan bir kisminin devlet sirri oldugunu, kamuoyuna açiklanmasini dogru bulmadigini, ancak cumhurbaskani isterse bu bilgileri verebilecegini'' belirttigini, kendisinin 12 kasim günü cumhurbaskani ile görüserek ıstanbul em.md.'nü dinlemesini tavsiye ettigini, c.baskaninin da 14 kasim günü ıstanbul valisi ile birlikte kemal yazıcıoglu ile görüstügünü, kemal yazıcıoglu'nun cumhurbaskani'na ``özel tim mensuplarini sorguladiklarini, bunlardan bir tanesinin bu olayi ve diger olaylari itiraf ettigini, bu isi devlet için ve yukaridan gelen talimat ile yaptiklarini, bu nedenle sorumlu olamiyacaklarini ifade ettiklerini, ancak ellerinde kaset vs. gibi maddi bir delil bulunmadigini, ancak kisilerin, tekrar sorgulanabileceklerini , ıçisleri bakaninin sifahi talimati ile bunlari em.gn.müdürüne verdigini, ancak genel müdürlügün hiç bir sey yapmiyarak bunlari saliverdigini, hatta sedat bucak'a koruma olarak verildigini'' belirttigini, c. baskaninin bunu kendisine ifade ettigini, hatta cumhurbaskani'nin yazıcıoglu'nun özel tim mensubunun itiraflarini içeren kaset veya zabitlari kendisine vermemesinden dolayi sitem ettigini, ''devleti düsünmek gerekiyorsa bir emniyet müdüründen önce kendisinin devleti düsünecegini, bunu devlet sirri falan diye sakliyorsa bunun yanlis oldugunu'' kendisine söyledigini, kemal yazıcıoglu'nun elinde ses bandi vs. bulunduguna inandigini, ancak bunlari cumhurbaskani'na, basbakan''a ve kendisine neden vermedigini bilemiyecegini, bir sebebininin; bu kasetlerde sn. özer çıller'in, sn. mehmet agar'in isimlerinin geçtigini, mehmet agar'in o sirada kendi bakani oldugunu, bir baska sebebin; bu kasetleri zamaninda c.savciligina bildirmedigi için kendisi hakkindab takibat yapilacagindan endise ederek gizlemis olabilecegini, ayrica bazi devlet sirlarinin açiga çikmasini istememis olabilecegini, c.baskaninin kendisiyle görüsmeden bir gün sonra basbakan'a mektup yazarak kendisinin iddialarinin arastirilmasini istedigini, basbakan'in da teftis kurulu'na bu hususta görev verdigini, ayrica mıt müstesarligindan bilgi istedigini, daha sonra cumhurbaskani'nin 24 kasim'da basbakan'la 2 saat görüstügünü, bu ise hükümetin ciddiyetle egilmesi gerektigini söyledigini, kemal yazıcıoglu'nun daha sonra basbakanla görüstügünü, cumhurbaskani'na söyledigi husulari teyit ettigini, ilaveten kendisine görev verilirse topal cinayeti ve diger baglantilari kisa bir zamanda ortaya çikarabilecegini, bunu basbakan'a söyledigini, yazıcıoglu, basbakana ``bu özel tim elemanlarinin a.çatlı ve ali fevzi bır arasindaki telefon irtibatlarini tesbit etmis oldugunu, bunun kayitlarinin elinde oldugunu'' söyledigini, daha sonra bunlari basbakanlik teftis kuruluna verdigini, bu telefon kayitlarinin çok önemli deliller oldugunu söyledigini, em.md. ıstanbul'a dönerken ıçisleri bakaninin kendisini ankara'ya çagirdigini ve kendisine cumhurbaskani ve basbakan'a verdigi bilgileri vermedigi gerekçesiyle görevden uzaklastirdigini, ıstanbul sariyer c.savciligi'na sunulan bir ihbar mektubunda yer alan; ugur balık, soner tepekule, ridvan kocaman, kemal demırat'in kusadasi'ndaki tuana kafe'de bulustuklarina dair bir bilgisi olmadigini, ancak bu kafenin bu üç özel tim mensubuna ait olduguna dair bir bilgi geldigini, topal cinayetinden sonra tutulan tutanakta topal'a verilen türkmenistan pasaportunun bulunmadiginin da ilgisini çektigini, ayrıca; sedat bucak'in amca oglu olan fatih bucak'in bir ay kadar önce mıt'e basvurarak ifade vermek istedigini, ifadesinde; ``topal cinayeti ile ilgili olarak kendisine iletilen, emniyet müdürü tarafindan cumhurbaskani'na, basbakan'a anlatilan bilgileri dogruladigini, ifadesinde sedat bucak'in topal cinayetini azmettirdigini, bunun arkasinda o kumarhane sahibinden alinacak 6 milyon dolarlik haracin etkili oldugunu, 3 özel tim mensubunu sedat bucak'in önceden tanidigini, korumasi için bunlari görevlendirttigini, abdullah çatlı'nin da bu olayin bizzat içinde oldugunu'' belirttigini, mıt'te alinan bu ifadeyi kendisinin okudugunu, ancak kendisine zaptini vermediklerini, basbakan'a da vermediklerini ögrendigini, kendisinin hiç bir zaman elinde video kaset, ses bandi var demedigini, buraya da olayi çok açik, çok net ispatlayacak materyal ortaya koyacagi iddiasiyla gelmedigini, ama devletin karistigi iddia edilen bu olayda, cumhurbaskani'nin, basbakan'in beyanlarinin beyanlarinin önemli oldugunu, bunlarin arastirilmasi gerektigini, resmi mercilerce düzenlenen sahte kimlik belgeleri : bu olayla ilgili olarak kendisine intikal eden delillerden bir kisminin basinda yayinlandigini ve kamuoyunun malumu oldugunu, bunlardan bir kisminin; abdullah çatlı'ya müstesar isimle emniyet genel müdürü imzasiyla yetki belgesi, silah tasima izni, kimlik karti, sürücü belgesi ve pasaport oldugunu, emniyet genel müdürünün imzasiyla yasar öz ve tarik ümıt isimli uyusturucu kaçakçilari adina düzenlenmis yesil pasaport, kimlik belgeleri, markasi, çapi, seri numarasi yazilmayan bir silah tasima izni oldugu, bunlarin emniyette teknik danisman, uzman olarak görev yaptiklari, kendilerine yardimci olunmasina dair yazilar oldugunu, nitekim yasar öz'ün ıstanbul'da yakalandigini, üzerinde smith wesson marka bir silah çiktigini, oysa silah ruhsatinda bu silahin markasi, çapi ve seri numarasinin bulunmadigini, ancak bu belgeleri göstererek serbest kaldigini, bunun da bu kisilerle devlet adina görev yapan kisiler arasinda organik bag bulundugunu gösterdigini, bu kisilerin takibata ugramalarinin engelledigini, (mesut yılmaz ifadesindeki bu konuyla ilgili olarak; 1- em.gn.müdürü mehmet agar imzasiyla yasar öz adina düzenlenmis, silah tasima izni (ek: /1 ), 2- yasar öz adina daire baskani olarak düzenlenmis 228576 no'lu yesil pasaport (ek: /2, 2/a,b,c), 3- yasar öz adina düzenlenmis nüfus cüzdani ve sürücü belgesi (ek: / 3, 3- a,b), 4- yasar öz'ün silahlari, pasaport ve kimliklerini belirten üst arama ve geçici zaptetme tutanaklari ve buna iliskin yazismalar 'ek: /4, 4/a) 5- tarik ümıt adina düzenlenmis 220307 no'lu pasaport (ek: /5, 5/a,b,c) fotokopilerini komisyon'a elden teslim etmistir.) bu belgelerden 50 tane oldugunu, em.gn.md. ıstihbarat daire baskani emin aslan'in bu belgeleri imzalamaktan imtina etmesi üzerine bizzat em. gn. müdürünün imzaladigini, bunlarin 30 küsur kisiye verildigini, sn. basbakan'in ifade ettigi mıt raporunda adi geçen 58 kisiden biri olan hüseyin baybasın isimli sahsin hollanda'da doldurdugu ses bantlari oldugunu, bu bantlarda bu sahis; ``emniyet tarafindan kendisine kimlik karti, yetki belgesi, pasaport düzenlendigini, daha sonra kendisini kullanan kisilerin kendisini öldürmek istedigi için türkiye'den kaçtigini, halen hollanda'da hapishanede bulundugunu, istendigi takdirde türk adli makamlarina ifade vermeye hazir oldugunu'', ayrica bu bantlarda birçok iddiaya yer verdigini, birçok isimlerin geçtigini, ayrica ayni kisinin alman televizyonuna verdigi beyanatta da ``eski ıçisleri bakani'nin kardesi ve kayinbiraderinin kendisi ile temas kurdugunu, bazi taleplerde bulundugunu'', bunlarin hangilerinin dogru olup olmadiginin arastirilmasi gerektigini, anilan bantlari istenirse komisyona verebilecegini, bütün ifadelerde geçen eski ıçisleri bakanindan kastin mehmet agar oldugunu, sözkonusu sahte belgeleri emniyet genel müdürü sifatiyle imzaladigini, bazi devlet görevlilerinin suça karismasi : cumhurbaskanina verdigi bilgide devlette suça karisan 100-120 kisi bulundugunu söyledigini, burada kastedilen sayinin belli bir suç için degil, daha genis anlamda oldugunu; 80 kadar özel harekat mensubu oldugunu, 30-40 kadar da yeralti dünyasina mensup kisinin bulundugunu, ısim olarak basbakan'in dosyasinda bulunan mehmet agar, sedat bucak, korkut eken, abdullah çatlı, tarik ümıt, yasar öz, hüseyin baybasın, ıbrahim sahın ve bazi özel tim mensuplari, ayrica ölmüs olanlar; behcet cantürk, tarik ümıt, savas buldan, medar serhat gibi. bunlardan mehmet agar ve sedat bucak disinda bildigi siyasî olmadigini, cumhurbaskanina verdigi bilgide ``bunlarin ortaya çikarilmasi halinde devletin zarar göreceginden endise ederim'' dedigini, bundan kastinin devlet adina, devlet menfaati için yapilan birtakim hukuka aykiri örtülü operasyonlarin daha sonra bir takim adi, sahsi menfaatler için kalkan olarak kullanildiklari kanaati tasidigini, ıstanbul emniyet müdürünün elinde kaset ve ifade oldugu halde, bunlari cumhurbaskanina ve basbakana vermekten kaçinmasinin asil sebebinin de devletin zarar görecegi korkusu oldugunu sandigini, bazi beyanlarinda bunu ihsas ettigini, basbakan'in ``pkk ile mücadele gerekçesi ile dahi devlet içerisinde bu nevi çetelerin varligina müsamaha gösteremeyiz'' ifadesinin de bu açidan önem arzettigini, bu konuda milli güvenlik kurulunun herhangi bir görüsm ve kararinin olmadigini, cumhurbaskani ``kendisinin cumhurbaskani veya basbakan olarak hiçbir yargisiz infaza, hiçbir hukuk disi tasarrufa onayinin olmadigini'' söyledigini, kendisinin de eski bir bakan ve basbakan olarak ayni seyi teyit ettigini, demek ki birtakim kisilerin devlet katinda verilmemis bir karari uygulama yetkisini kendilerinde gördüklerini, baslangiçta 1994 basina kadar bu islerin kisisel çikar olmaksizin devlet menfaatleri için, terörle mücadele için, terörün lojistik desteklerini kesmek için yapilmis olabildigini, ancak 1994 basindan beri bu isin devlet kontrolünden, devlet sorumlulugundan, devlet ciddiyetinden çiktigini, bu isi yapan kisilerin kendi kisisel menfaatlerine hizmet edecek sekle dönüstügünü, bu ayirimin iyi yapilmasi gerektigini , çiller'in 1993 yili sonunda ıstanbul'da holiday ın hotel'de yaptigi bir konusmada ``pkk'ya yardim eden bütün isadamlarinin (ki sayilari 60 kadardir) listesinin ellerinde oldugunu, devletin bunlarin üstüne gitmeye karar verdigini'' söyledigini, bu konusmanin incelenmesi gerektigini, çiller'in de israrla yasadisi olaylarin bireysel oldugunu, bireysel sorusturma yapmak gerektigini belirttigini, oysa bu olaylarin planli, organize oldugunu, ancak bunun devlet katinda alinmis bir kararin uygulamasi olmadigini, birtakim isgüzarlarin devleti alet ederek bu isi örgütlü biçimde yürüttüklerini, sahsen bu iste çok büyük menfaatler döndügüne inandigini, uyusturucu ticaretinin bizzat devletin himayesinde yürütüldügü, kumarhanelerden haraç alindiginin vs. sözkonusu oldugu, söylemezler çetesi : devletin, özellikle em. gn.md.nün yasadisi birtakim çevrelerle isbirligi yaptigi, pkk'ya lojistik destek saglayan bazi kisileri önce kullanip sonra bunlari birbirlerine vurdurttugu, devlet içerisindeki , emniyetteki bazi görevlilerin yasadisi islere bulastiklari, kumarhanelerden, diskoteklerden haraç, uyusturucu ticaretinden pay aldiklari konusunda duyumlar geldigini, hükümet olduklari dönemde bunlarin üzerine gitmek istediklerini, bu nedenle kemal yazıcıoglu'nu emniyet genel müdürü yapmak istediklerini, ancak ortagi ile anlasamadiklari için o'nu ıstanbul emniyet müdürlügüne getirdiklerini, kemal yazıcıoglu ıstanbul'a atandiktan sonra sik sik biraraya geldiklerini, kendisinden yukarid anlattigi hususlarin üzerine gitmesini istedigini, bir müddet sonra bu konuda olumlu gelismeler oldugunu, ılk olayin söylemezler çetesi oldugunu, ıstanbul emniyet müdür-lügündeki bazi müdür yardimcilarinin, baskomiserlerin bu çeteyle isbirligi yaptiklarini tesbit ettiklerini, devlet içerisindeki çok sayida kamu görevlisinin bu çetelerle isbirligi yaptiklarini, daha sonra söylemez çetesi ile ilgili tahkikatin derinlestirildigini , bazilari hakkinda yargi yoluna gidildigini, basbakan'in söyledigine göre söylemez çetesiyle ilgili ıstanbul küçük-çekmece savciligindaki adli sorusturmanin savciya müdahale nedeniyle savci tarafindan örtbas edildigini, yeni adalet bakaninin bu konuda sorusturmanin yeniden baslatilmasi için talimat verdigini, ayrica emniyet genel müdürlügü bünyesinde bu isle ilgili kisilerin ortaya çikarilmasi için idari sorusturma yapmak üzere 2 mülkiye müfettisi, 2 polis müfettisi görevlendirdiklerini, bu sorusturmada yeni birtakim bulgularin ortaya çikarildigini, olaylara karisan 2 em. müdürü ile 1 baskomiserin firar ettigini, fakat kendileri hükümeti devrettikten sonra sorusturmanin ayni kararlilikla sürdürülmedigini, görev verilen 2 polis müfettisine idari görev verildigini, bir anlamda idari tahkikatin askiya alindigini, söylemez olayinda üçbes kisinin hapiste oldugunu, gerisinin kaçak oldugunu, aslinda devlet içindeki üst düzeydeki asil baglantilarin ortaya çikmadigini, siyasî baglantilarin kurulamadigini, o kaçak adamlar yakalanip sorgulansa belki bu baglantilarin ortaya çikarilabilecegini, bunun için de himaye edildigini, olayin bundan daha genis boyutlu oldugunu, ``söylemez dosyasinda adi geçen hakan fındık'in anavatan partisinden çetınsaya'nin bir alacagi nedeniyle söylemezlerin isyerini basip orada silahini düsürdügü, ancak halen emniyet görevlisi olarak görevinin basinda oldugu'' hususunda herhangi bir bilgisinin olmadigini, m.ali yaprak'in kaçirilmasi : gaziantep'te mehmet ali yaprak isimli sahsin kendilerine basvurarak kendisinin 3 sivil polis tarafindan kaçirildigini, sedat bucak'in bir köyüne götürüldügünü, onun asiretine mensup kisiler tarafindan sorgulandigini, kendisinden 20 milyon mark haraç istediklerini, vadeli olmak kosuluyla 3 milyon marka anlastiklarini, bu konuyla ilgili olarak emniyete verdigi ifadede faillerin ortaya çikarilmadigini , daha sonra basbakan'in liderler toplantisinda kendisine ``yaprak olayinin savcilik tarafindan örtbas edilmek istendigini, yeni adalet bakaninin çeteyle baglantisi nedeniyle bu olayin da yeniden sorusturulmasini istedigini, bu kisinin sedat bucak'in adamlari tarfindan alikonuldugunu'' ifade ettigini, vedat aydın olayi : 16 haziran 1991'de basbakan olduktan 15-20 gün sonra diyarbakir'da dep ıl baskani vedat aydın'in öldürüldügünü, karisinin ifadesine göre ``emniyet mensubu oldugunu söyleyen ve kimlik gösteren kisiler tarafindan evinden alindigini'', sonra da cesedinin bulundugunu, kendisinin de basbakan olarak mıt müstesarini ve emniyet genel müdürünü çagirdigini ve ne olursa olsun bu olayin faillerinin bulunmasini istedigini, ancak bugüne kadar bu olayin da açikliga kavusmadigini, mehmet agar konusu : mehmet agar'in özal zamaninda ankara emniyet müdürü oldugunu, özal'in kendisine çok güvendigini, rahmetli özal'in cumhurbaskanligi, akbulut'un basbakanligi zamaninda ıstanbul emniyet müdürü oldugunu, bu sirada kendisinin dogrudan bir temasinin olmadigini, kendi basbakanligi döneminde ünal erkan'i emniyet genel müdürlügüne getirdiklerini, o'nun isine karismak istemediklerini, ünal erkan'in da daha önce ıstanbul emniyet müdürü iken agar da müdür yardimcisi oldugu için o'nu muhafaza etmek istedigini, kendisi hükümetten ayrildiktan sonra da 1992 yilinda erzurum valisi oldugunu, kendi hükümetinde adalet bakani oluncaya kadar özel bir diyalogu olmadigini, daha sonra da ıçisleri bakani oldugunu, bu sirada kendisine ``emniyet'in kendisini (mesut yılmaz'in evini) dinlemedigini'' söylemek için partiye ziyarete geldigini, kendi basbakanligi döneminde sikayetçi oldugu tek konunun emniyet genel müdürlügünde (özellikle özel harekat ve ıstihbarat daire baskanliklarinda) yapmak istedikleri tasarruflara engel oldugunu, mehmet agar'in kardesi yunus agar'in havas'in ortaklarindan oldugunu, bmw araba konusu : 1995 ocak ayinda kocaelinde osman gürbüz adinda sol illegal örgüte mensup bir kisinin yakalandigini, üzerinde a.çatlı'nin üzerinden çikan evragin çiktigini, ancak emniyet genel müdürünün devreye girerek bu kisiyi serbest biraktirdigini, bu sahsin altinda bmw marka bir araba bulundugunu, bu arabanin genel kurmaya ait oldugu ve ankara'ya istendigi, bu arabanin 3 ay öncesine kadar mehmet agar tarafindan kullanildigini, önce seçimlerde elazig'da, bakan olduktan sonra da esi tarafindan kullanildigini, bu arabanin motor ve sasi numarasi olmadigini, 3 ay önce ızmit'e geri gönderildigini, abdullah çatlı ve susurluk konusu : a.çatlı ile sedat bucak'in ıstanbul'dan uçakla gelen hüseyin kocadag ile ızmir'de bulusarak kusadasi' nda arazi satin almak için oradaki mal müdürlügü ve tapu sicil muhafizligiyla 2-3 gün temas halinde olduklari, susurlukta abdullah çatlı'nin üzerinden çikan yerli ve yabanci kredi kartlari çiktigini, bunun jandarma tutanaklarinda yer aldigini bildigini, ancak bunun, banka hesap numaralarinin nereye kadar uzandigina dair bir duyumu olmadigini, bu konunun arastirilmasi gerektigini, susurluk kazasini müteakip jandarma tarfindan tutulan tutanakta a. çatlı'ya mehmet özbay adina düzenlenen belgenin yer almamasinin dikkatini çektigi, abdullah çatlı'nin topal cinayetindeki silahlardan birinde parmak izinin çikmasi ıstanbul emniyetinin çalismasi ile ortaya çikmistir. a.çatlı 1992 yilinda sahin eklı ismiyle yurt disina çikarken yakalandiginda alinan parmak izleri ile cesedinden alinan parmak izlerinin karsilastirilmasi sonucu anlasildigini, su anda ızmitte hapiste bulunan hadi özcan; ``emniyet tarafindan kendisne bazi görevler verildigini, bunlardan birinin de abdullah çatlı'yi öldürmek oldugunu, bunu reddettigini'' söyledigini, ancak ifadesini imzalamadigini, kendisinin haluk kırcı'yi hiç tanimadigini, yalniz `abdullah çatlı'nin ölümünden sonra sansasyonel bir eylem gerçeklestirip o'nun yerine geçmeyi planladigina bu eylemin de kendisini öldürmek olduguna'' dair bir ihbar mektubu aldigini, abdullah çatlı ile iliskileri*`abdullah çatlı ile kendisinin genel baskan seçildigi kongrede iliski içerisinde oldugu, hatta yardim ettigi iddialari'' ile ilgili sorusu üzerine; kendisinin hayatinda a.çatlı'yi hiç görmedigini, bahçelievler katliamindan hakkinda giyabi tevkif karari oldugunu, devletle iliski içinde oldugunu ve birtakim kanunsuz islere karistigini bilerek, ne abdullah çatlı ne de mehmet özbay adiyla hiç kimse ile, ne kongreden önce, ne de sonra hiçbir temasinin olmadigini , abdullah çatlı'nin 1996 yilinin 4. ayinda drej ali vasitasiyla silah ruhsati'nin meslegi hanesinde ``anavatan ıl delegesi'' yazili gölbasili mehmet çakır'dan bir silah aldigini bilmedigini, hüseyin kocadag konusu : basta anavatan ıl baskani olarak hüseyin kocadag'in herhangi bir ıl'e emniyet müdürü olmasi için pekçok tavassut geldigini, kendisinin de bunu kemal yazıcıoglu'na sordugunu, o'nun da ``katiyen olmaz, fevkalade mahzurludur'' dedigini, neden mahzurlu oldugunu sormadigini, susurluk kazasindan sonra hüseyin kocadag'in mehmet özbay adina düzenlenen silah ruhsati için tezkiye veren kisi oldugunu ögrendigini, vali atamalarinda mafya'nin etkisi : orhan tasanlar'in böyle bir iddiasinin oldugunu, ancak daha sonra tahkikat açilinca bunu inkar ettigini, sayet kimin etkili oldugunu açiklasa idi kendilerine yardimci olmus olacagini, kendi dönemlerinde özellikle emniyet ve vali atamalarinda titiz davrandiklarini, bazi milletvekillerini kirma pahasina bu türlü etkilerden kaçindiklarini, sedat bucak hakkindaki ıddialar : sedat bucak'in amca oglu olan fatih bucak topal cinayeti konusunda belirtildigi gibi, mıt'e verdigi ifadesinde; ``sedat bucak'in topal cinayetini azmettirdigini, bunun arkasinda o kumarhane sahibinden alinacak 6 milyon dolarlik haracin etkili oldugunu, ayrica, sedat bucak'in ankara'daki milletvekili lojmaninda ve özel bürosunda 100'den fazla kalasnikof tüfegin bulundugunu, milletvekili dokunulmazligindan istifade ederek bu mahalleri silah deposu haline getirdigini,'' susurluk olayinda, abdullah çatlı ile sedat bucak'in ıstanbul'dan uçakla gelen hüseyin kocadag ile ızmir'de bulusarak kusadasi' nda arazi satin almak için oradaki mal müdürlügü ve tapu sicil muhafizligiyla 2-3 gün temas halinde olduklari, ayrica sedat bucak'in ankara'daki bazi kumarhanelerden haraç aldiginin sn. basbakan tarafindan pazar günü ifade edildigi, koruculuk sistemi ve sedat bucak : koruculuk sisteminin iyi niyetle getirildigini, zaman içinde deforme ve dejenere oldugunu, bu sistemin islah edilmesi gerektigini, ancak bu konuda dikkatli olunmasi gerektigini, akilli olunmazsa devlet adina pkk kadar riskli bir operasyon olabilecegini, sedat bucak'in koruculuk sistemindeki yerinin özel oldugunu, devletin sedat bucak'in asiret mensuplarina ( 700 ila 10 bin kadar oldugu söylenen) silah verdigini, ancak maas vermedigini, o zaman bu kisilerin ihtiyaçlarinin nasil karsilandigini, maddi finansmaninin nasil saglandigini sormak gerektigini, kendisine gelen bilgilerin bunun yasadisi yollardan saglandigi seklinde oldugunu, bu konuda ciddi emareler oldugunu, mıt raporlari : 1988 yilinda gazetelere de yansiyan bir mıt raporu oldugunu, ancak o zaman bunun öneminin anlasilmadigini, kendisinin de bunu, bazi üst düzey kisilerin ahlakî zaaflarini anlatiyor diye degerlendirdigini, 1991'de basbakan oldugu sirada raporu hazirlayan ve bir kismi mıt'ten uzaklastirilmis bulunan kisileri dinledigini, ``neden kisileri tahkir ettiklerini'' sordugunu, ancak bu kisilerin; ``bu raporu kisileri tahkir etmek için hazirlamadiklarini, mafya'nin birkisim üst düzey devlet görevlilerinin bazi kisisel ve ahlakî zaaflarini kullanarak devletle organik bir bag kurmaya çalistigini, raporla buna dikkat çekmek istediklerini'' söylediklerini, 1993 yilindan sonra bunun sonuçlarini gördüklerini, devletle mafya'nin iç içe girdigini, örnegin susurluk kazasinda bulunan a.çatlı'nin çantasinda çikan resimlerde devletin emniyet müdürü ile bir asiret reisi ve abdullah çatlı'nin tatilde , bucak'in evinde beraber olduklarinin görüldüklerini, yani 1993'ten sonra bu iliskinin sistematik bir isbirligine dönüstügünü, birlikte operasyonlar yapildigini, haraçlarin paylasildigini, kendi basbakanligi döneminde bu konularda kendisine herhangi bir mıt raporu sunulmadigini, bir mıt raporu olayi yasanmadigini, 1996 yilinda hükümet kuruldugu zaman 1988 tarihli mıt raporunda adi geçen mehmet agar ve ünal erkan''in kabinede görev almalarina itiraz etmedigini, çünkü o tarihte, devletin emniyetinin, gücünün seferber edildigini bilmedigini, bu nedenle bu kisileri suçlamasinin mümkün olmadigini, hatta bizzat sn.çiller'in bu islerle ilgili olduguna, örtülü ödenegin bu maksatla kullanildigina dair iddialar oldugunu, ancak basbakan olarak ıstanbul emniyet müdürü ile iliskileri sonucu bu bilgilere ulastigini, meger 1993'ten bu yana devlet imkânlarinin, görevlilerinin, gücünün, yetkilerinin parasinin kullanilarak hukukdisi iliskilerin sistematik bir sekilde kuruldugunu anladigini, bu islerin tesadüfi olmadigini, emniyet genel müdürünün ıçisleri bakani olmasinin, emniyette birtakim kadrolasmalarin olmasinin tesadüfi olmadigini, sistematik oldugunu, bu nedenle normal hükümet yetkileriyle olayin üzerine gitmenin mümkün olmadigini, her an engellendigini, bu islerin üzerine gidilememesinin tek sebebinin siyasî oldugunu , basbakanin, elindeki mıt raporlarina dayanarak ıstanbul'da tanidigi hemsehrisi bir devlet güvenlik mahkemesi savcisi ile yaptigi telefon görüsmesini dogru olarak söyledigini, iki kisinin arasinda geçen bir konusmanin mıt raporuyla basbakan'a verilmesinin manidar oldugunu, bundan sonra güveninin kalmadigini, özel harp dairesi - mıt - özel harekat dairesi : genelkurmay bünyesinde özel harp dairesi ismiyle bir dairenin kuruldugunu, daha sonra nato'nun aldigi bir karar çerçevesinde gladıo denilen bütün nato ülkelerinde uygulanan bir sisteme dönüstürüldügünü, 1981'de de ıtalya'da oldugu gibi birtakim kanunsuz islere kalkismalari, mafya ile isbirligine girmeleri nedeniyle bütün nato ülkeleriyle birlikte yürürlükten kaldirildigini, daha sonra bu birimde çalisan bazi elemanlarin mıt'te ve emniyette olusturulan özel harekat timinde egitici ve uygulayici olarak görev aldigini bildigini, korkut eken' in bu kisilerden birisi oldugunu, önce özel harp dairesinde, sonra mıt'te, daha sonra da ıçisleri bakanliginda emniyet müsaviri olarak görev aldigini, birçok operasyonlarda görev aldigini, yani bu üç kurum arasinda böyle iliskiler ve geçisler oldugunu, (bu kisinin susurluk olayinda kilit adamlardan biri oldugunu, ancak henüz görevlerden uzaklastirilmadigini, hala emniyetteki görevine devam ettigini, ayrica bu kisi mıt'teki görevinden ayrilip, henüz emniyetteki görevine baslamadan botas'ta müsavirlik yaptigi dönemde mersin'de bir botas ihalesinde çatli'nin paravan bir sirketine ihalenin verildigini, bu firmanin da bir anlasmayla isi ikinci gelen firmaya devrettigini, yani bu kisilerin bu tür ihale islerine de bulastiklarinia dair bilgi geldigini), zamaninda özel harp dairesinde birlikte görev yapan kisilerin sonradan birbirleriyle ters düstüklerini, birbirleri hakkinda kamuoyuna bilgiler sizdirdiklarini, birbirleri aleyhine rapor hazirladiklarini, jıtem'in basinda görev yapan cem ersever'in öldürülme olayinda oldugu gibi birbirleriyle hesaplasmaya dönüstügünü, bunun da faili mechul cinayetlerden birisi oldugunu, sayin cumhurbaskaninin bu olaydan sonra mıt yetkililerini çagirarak bu olayi çözmelerini istedigini, fakat bugüne kadar bunun ortaya çikarilamadigini, mıt'in devlet içinde hesaplasma niteliginde gördükleri islerden uzak durmaya egiliminde oldugunu, hatta zaman zaman devlete gerekli bilgileri vermeme egiliminde oldugunu, komisyona karsi da, bagli oldugu makamlara karsi da bilgi sakladigini, mıt'in buna hakki olmadigini, özal'in da mıt'in bu tutumundan rahatsiz oldugunu, özellikle terörle mücadelede mıt'in çalismalarini yetersiz buldugunu, bu nedenle de emniyet'in istihbarat birimini güçlendirmeye çalistigini, terörle mücadelede özel harekat biriminin kuruldugunu, her birimin , emniyetin, jandarmanin, genelkurmay'in kendi istihbarat birimlerini kurduklarini, bunun devlet içinde bir istihbarat kargasasi meydana getirdigini, bu birimlerin kendi aralarinda rekabete, hatta çatismaya girdiklerini, istihbarat konusunda yeni bir yapilanmaya ihtiyaç oldugunu, istihbarat konusunda devletin çok pahali çalistigini, çok para harcadigini, ancak çok az verim aldigini, devletin ıstihbarat birimlerinin 1993'den sonra gerek emniyet istihbaratinin, gerekse mıt'in iç politika amaçlariyla kullanildigini, tansu çıller döneminde mıt içinde kontrterör birimi olarak yeni bir birimin olusturuldugunu, mehmet eymür'ün mıt'e döndügünü ve bu birimin basina getirildigini, bu birimin de iç politika amaciyla kullanildigini, bunun da büyük bir zafiyet oldugunu, 1993 yilinda önemli gelismeler oldugunu; tansu çıller'in basbakan oldugunu, mehmet agar'in emniyet genel müdürü oldugunu, ıçisleri bakanligi bünyesindeki istihbarat biriminin güçlendirildigini, teknolojik donanim alindigini, sn. cumhurbaskaninin ``milli güvenlik kurulunda bu hususta alinmis bir karar yok'' demesine ragmen tansu çıller'in ``biz pkk'nin lojistik destegini kesecegiz. bu destegi saglayan isadamlarinin listesi elimizde, bunlari biliyoruz'' seklinde beyaninin oldugunu, 1993 sonrasindan itibaren sistematik bir sekilde mafya seylerinin öldürüldügünü, bunlarin bazilarinin katillerinin bulundugunu, bazilarinin bulunamadigini, mıt'te tolga atık'le birlikte çalisan basbakanlikta dis türklerle ilgili müsavir kamil yüceoran'in ellerindeki dinleme cihazlariyla kendi evini dinlediklerine dair bir bilgisi olmadigini, yani evini kimin dinledigini bilmedigini, mehmet agar'in da kendisine evini kesinlikle emniyet'in dinlemedigini söyledigini, örtülü ödenek konusu : muhalefetteyken örtülü ödenegin siyasî amaçla, iç politika amaciyla kullanildigi duyumunu aldiklarini, basbakan oldugu zaman bu konuyu arastirdigini, bilhassa hükümeti devralmadan 15 gün önce bir hafta içinde çekilen 500 milyar liranin nereye harcandigini arastirdigini, genelkurmay baskanini çagirdigini, bu ödenegin bosna'da, kuzey ırak operasyonunda kullanilip kullanilmadigini sordugunu, ``kesinlikle böyle bir ödenek kullanmadiklari'' cevabini aldigini, mıt'e, emniyet'' de sordugunu, 15-20 subat arasi bu kuruluslara da böyle bir ödeme yapilmadigini ögrendigini, vakiflar bankasi genel müdürüne örtülü ödenek hesabini getirttigini, sonra çiller'e bu parayi nerede kullandigini sordugunu, çiller'in ``bunlari açiklamaya mecbur olmadigini, açiklarsa savas çikacagini, kendisine de güvenmedigini'' söyledigini, cumhurbaskanina da söylemedigini, abdullah çatlı'ya sedat bucak'la birlikte apo'yu öldürmek üzere örtülü ödenekten 250 milyar lira verilecegi, genelkurmay ve emniyetin bilgisi noktasinda durduruldugu iddiasini gazetelerden okudugunu, bu konuda net bilgisinin olmadigini, bu paranin iç politikada kullanilmasina da gerek olmadigini, çünkü ortada seçim vs bulunmadigini, bu paranin izahinin olmadigini, bunu ancak çıller'in açiklayabilecegini, budapeste saldirisi : almanyadaki bir toplantidan dönerken yakit ikmali için budapesteye indiklerini, hanimlarin da arzusuna uyarak orada gece kaldiklarini, ertesi gün otelden ayrilacaklari sirada lobide kahve içerken bir sahsin gülerek kendisine yaklastigini ve kendisine yumruk attigini, korumalarinin müdahale ettigini, sonradan kendisini arka odaya götürdüklerini, o sirada saldirganin yaninda 3 kisi ile beraber bir mercedesle kaçtigini, buraya geldikten sonra mıt'ten kendisine verilen bilgiye göre; saldiriyi ıstanbul halkali'da sultan tekstil'in ortagi olan, abdullah çatlı'nin da ortagi olan aydin dılek isimli sahsin macaristan'daki ısmail hoskaya, veysel özerdem ve erol isimli bir sahisla birlikte 100 bin dolar karsiligi organize ettiklerini, amaçlarinin siyasî sansasyon veya gözdagi vermek oldugunu, mıt'in bildirdigine göre saldiriyi gerçeklestiren sahislarin önce slovakya'ya daha sonra da hollanda'ya geçtiklerini, asil saldirida bulunan sahsin da hollanda'dan mersin'e, oradan da beyrut'a gittigini, saldiri'dan önce türkiye gazetesinde ıbrahim çıftçı isimli sahsin haber müdür yardimcisi yusuf sancak'in odasina girerek budapeste ile görüstügünü, bunun dogruluk ve olayla baglantisini bilmedigini, uçagin gidis-dönüs programinin belli oldugunu, giderken prag'da gelirken budapeste'de ihtiyaten otelde rezerv yaptirildigini, rezervasyonda yabanci isim kullanildigini, ayrica cumartesi aksam oraya vardigini, olayin pazar sabahi oldugunu, saldirganlarin kendisini otelde tanimis olabileceklerini, çözüm önerılerı : normal devlet teskilatinin hiyerarsik sistemi içerisinde, savcilarla, müfettislerle devletle organik baga girmis çete olayini çözmelerinin mümkün olmadigini, birçok engellerle karsilasilacagini, örnegin, ``bu isi 15 gün içerisinde çözerim'' diyen emniyet müdürünün ertesi günü görevden alindigini, cumhurbaskani ve basbakan'a da önerdigi çözümün; devlet denetleme kurulu'nun kamu kurumlarindaki uzmanlardan (örnegin ıstanbul eski emniyet müdürü kemal yazıcıoglu 'dan ) da yararlanarak sorusturma yapmasinin gerektigini, kendisinin devlet güvenlik mahkemesi savcilariyla da görüstügünü, onlarin da kendisine; ``bu olaylarin bir çete isi oldugunu ,birbirleriyle baglantili oldugunu, münferit olaylar olmadigini, bu nedenle bütün bu olaylari tek bir mahkemeye verin, tek bir savcilik sorustursun.bu ıstanbul veya ankara dgm olabilir `` dediklerini, adalet bakanliginin topal cinayetini, susurluk olayini, yaprak olayini tek bir dgm'de birlestirebilecegini, kendisinin de bunu teklif ettigini, ancak reddedildigini, sonuç olarak : bu konunun çözülmesi için sayet basbakan'in `koalisyon bozulur, siyasî bosluk olur'' gibi endiselerle olaya ciddiyetle yaklasmazsa, hükümet kurulmasi için bu meseleden bagimsiz olarak üzerlerine düseni yapacaklarini söylediklerini, bu meselenin sorusturulmasinda geç kalindigini, olay 3 kasimda olmussa, 4 kasimda jandarma tutanagina dayanilarak sorusturmanin baslamasi gerektigini, çünkü burada aranan bir sahisla bir emniyet müdürünün ayni arabanin içinde birlikte çiktigini, bunun nedeni, bu evraklari kimin düzenlediginin sorusturulmasinin gerektigini, meydana gelen gecikmede suçlulara delilleri yok etme imkâni tanindigini, ne adli sorusturmanin, ne de idari sorusturmanin ciddi yürütülmedigini, ıfade etmistir. basbakanligin fax telefonu*`belgeler dosyasi''nda; kanada'nin toronto bölgesinde bir posta kutusunda yakalanan esrardan hareketle tutuklanan bert samuel davıson'in ifadesinden david dıngwall isimli sahsin esrar sevkiyatini idare ettigi, bu sahsin telefon irtibatlari arasinda türkiye'de (90-312-417 04 76) numarali telefonun da bulundugu, bu telefondan mıchael isimli bir kisi ile bir kaç kere görüstügünün anlasildigi ve kanada polisi tarafindan bu telefon abonesinin kim oldugunun soruldugu, yapilan tetkikte bu numaranin basbakanlik özel kalem müdürlügünün fax numarasi oldugunun tesbit edildigi, ancak basbakanlik özel kalem müdürlügü bu telefondan kesinlikle böyle bir görüsme yapilmadigini belirttigi, yapilan görüsmelerin tarihlerinin de tesbit edilemedigi, telefon faturalarindaki dökümün de bulunamadigi'' anlasilmistir. (ek: 218) 46- trabzon milletvekili eyüp asik 29.01.1997 tarihli ifadesinde; 1994-1995 yillarinda tbmm faili meçhul siyasi cinayetler hakkinda arastirma komisyonunda çalistigini ve pekçok faili meçhul siyasi cinayetler üzerinde durduklarini, ugur mumcu cinayetini çözdüklerini, ne zaman bir yere el atsalar ellerinin geri itildigini, devletin bazi makamlarinin bu isi bildigini, devlet güvenlik mahkemesi bassavcisinin, bu isle ugrasmayin dedigini, netice itibariyle devlette bazi adamlarin bu islerinin önünü kestigini, komisyonun net bir yere varamayacagini, mahkemelerin de varamayacagini, türkiyede bir seyin netlestigini ve türkiyede bu islerle ilgili çete olusumunun var oldugunu, bunun da son susurluk kazasindan sonra ortaya çikan belgelerle de kanitlanmis oldugunu, çete kurmakla ilgili türk ceza kanununun 313 ve 314. maddelerinin devlet güvenlik mahkemelerinin görev alani disina çikarilmaya çalisildigini, dgm'den bu yetkilerin alinmasi halinde bu çalismalardan bir sonuç alinamiyacagini, bunun demokratiklesme adina yapildigi söylense de dogru olmadigini, dgm'nin bu yetkileri elinden alinmaz ise bu mahkemelerin çeteleri çözebilecek yeterli bilgi ve belgelere sahip oldugunu, bu komisyonun çalismalarinin da bir sonuç dogurmayacagini, ancak bir tesbitten ibaret kalacagini, topal cinayeti ile ilgili olarak kemal yazicioglu ile ilk defa görüsenin kendisi oldugunu, ilk görüsmelerinde kemal yazicioglunun topal cinayeti faillerinin tarafindan bilindigini kendisine söyledigini, bunun susurlukla da baglantili oldugunu söyledigini, özel timcilerin itiraflarda bulunduklarini, iyi bir arastirmayla oyain çözülebilecegini kendisine söyledigini, kaset gibi, itiraf tutanagi gibi, telefon baglantilari, parmak izi gibi birtakim bulgular oldugunu söyledigini, 12 aralik 1994 tarihinde kocaeli-gebze'de osman gürbüz isimli thkp-c'ye mensup asiri sol görüslü bir militanin polisle silahli çatisma sonrasinda yakalandigini, bu sahsin evinde 3,5 milyarlik çek-senet, ıstanbul'da polislik yapan ahmet tecer adli polise ait bir kimlik, iki silah, cep telefonu ve 5.25 bmw araç ele geçirildigini, ancak bu isin üzerine gidilmemesi için genel müdürlükten kocaeline talimat verilerek adamlarin birakilmasinin istenildigi, yakalanan sahsin itirafçi oldugunun ve jitem'de görevli assubay ahmet'in adami olabileceginin söylenildigini, bmw otomobilin genel kurmaya ait oldugunun ifade edilerek korkut eken tarafindan kocaeliden alinarak ankara'ya getirildigini, bu aracin kmotor ve sasi numaralarinin hiç olmadigini, pkk itirafçilarinin da bazi islerde kullanildigini, bmw genelkurmay'a ait ise neden oraya verilmedigini, ıstanbul sultanbeyli'de bir arazi mafyasinin oldugunu, bu çete içerisinde bir komiser, 1 emniyet müdürü, 2-3 polis memuru ile ziya baycan, saziye barin, ıbrahim genç ve halen cezaevinde bulunan abdullah sülük gibi sahislarin oldugunu, ancak mahkeme kayitlarinda bu sahislarin birbirleriyle baglantisinin pek gözükmedigini, oysa burada 17 cinayetin oldugunu, 2 yil içinde bu cinayetlerin islenmis oldugunu, olaylarin adliye'ye intikal ettigini ancak münferit olaylar seklinde intikal etmis oldugunu, ziya baycan çetesinin isadami mehmet koçaslan'dan 200 milyar lira aldigini ıbrahim genç'in de ziya baycan çetesinin bir elemani oldugunu, bu sahsin ıstanbul da döviz bürosunun oldugunu, çetenin paralarinin aklanmasi isiyle ugrastigini, ancak su anda ıbrahim genç'in suçlu durumda gözükmedigini, ıbrahim genç'in sedat demir'e para verdigini, çete faaliyetleri ile ilgili suçlarin sorusturulmasinda polise verilen gözalti süresinin yeterli olmadigini ve 7-15 gün arasinda tam çözülemese de evraklarin adli mercilere intikal ettirilmek zorunda oldugunu, bu nedenle daha uzun zaman alabilecek çete sorusturmalarinin bu süre içinde çözülmesi mümkün olmadigindan sorusturmanin nihai amacina ulasamadigini ve bunun yapisal bir sorun oldugunu, hukukta, yargida bu sorunlarin çözülmesi gerektigini,
    onuncu bölüm

    mehmet agar, ıbrahim sahin,korkut eken ve abdullah çatli arasinda geçen yil mart ayindan bu yana bir çekisme basladigini, birbirlerini yok etme planlari yapmaya dogru gittiklerini, hadi özcan'in poliste alinan bir ifadesinde kendisinden abdullah çatli, yesil ve kürsat yilmaz'in öldürülmesinin istenildigini belirttigini ancak bu ifadesini savcilikta reddettigini, ayrica türkiye de milli ıstihbarat, jitem ve emniyet arasinda bir yaris oldugunu, sami hostan'in topal cinayeti içinde bulundugunun söylendigini, bu sahsin ayni zamanda topal'in ortagi oldugunu, sami hostan'in telefon baglantilarinin, kayitlarinin elde edilmesi halinde devlette önemli kisilerle görüstügünün anlasilacagini, ömer lütfi topal cinayeti ile suçlanan polislerin sorgulamalarinin 5 kisi tarafindan yapildigini, ifade tutanaklari ve ses kasetinin oldugunu kemal yazicioglunun kendisine söyledigini, kemal yazicioglunun bu bilgiyi sorusturmayi yürüten sentürk demiral'den aldigini, oysa böyle bir kasetin olmadigini sentürk demiral'in daha sonra kendisine söyledigini, ifade tutanagi da kaset de yok dedigini, ayrica yapilan isin bir sorgulama da olmadigini kendisine söyledigini, ömer lütfi topal'in öldürülmeden evvel yesil kod adli ahmet demir'e bazi havaleler gönderdigini, yesil'in jitem'e bagli bir haberci oldugunu, ``yesil'' kod adi ile dolasan sahis oldugunu, paranin miktarinin 10 milyon dolar oldugunu ve ömer lütfi topal'in bu parayi verdigini, yine ıs bankasi araciligi ile van iline gidip gelen bir para oldugunu da bildigini, ömer lütfi topal'in yakinlarina ``10 milyon dolari verdik havaleyi yaptik, kelleyi kurtardik, dolayisiyle artik benu koruyacaklar, beni öldürmeyecekler'' dedigininin söylendigini, devlet içindeki özel örgütlenmede bunlarin sayisinin 50-100 kisiyi geçmedigini, ugur mumcu cinayetinin de devlet içindeki bu olusumun bilgisi dahilinde yapilmis olabilecegini, devlette bir görevliden destek almayan çetenin, mafyanin bir gün bile ayakta durmasinin mümkün olmadigini, bugün ise devlette birisine haraç vermeyen pavyoncu, devlette birisine haraç vermeyen kumarhane sahibi, devlette birisine ortak olmayan çek-senet mafyasi olmadigini, susurluk kazasi olmasaydi yakin bir gelecekte belki siyasetin akibetini de bu çetelerin tayin edecegini, mafyanin tayin edecegini, mehmet agar ile sedat bucak'in ayni kategori içinde olacagini zannetmedigini, mehmet agar'in bu isleri hazir buldugunu, çatli'nin mehmet agar'dan çok evvel bu isin içinde oldugunu mehmet agar'in çatli'yi hazir buldugunu ve görevi geregi onunla iliski kurdugunu, yasar öz ile kimligi dolayisiyla mehmet agar'in iliskisinin ortaya çiktigini, hukuk nizaminda böyle seylerin olamiyacagini ve hesabinin sorulmasi gerektigini, sedat bucak'in birçok olayin içinde oldugunu bu sahsin adam öldürmeye tesbbüs, yara alma, büroda tehdit gibi islerinin oldugunu, hakkari, batman, van üçgeninde eroin isinin hala devam ettigini ve dönen paranin türkiyenin milli ekonomisinde dönen para kadar oldugunu, uyusturucu isine karisan asker, polis her kim olursa olsun suçlulari ortaya çikarmak ve bu isi durdurmak gerektigini, yasar öz, dosyasinin en önemli dosyalardan birisi oldugunu, bu dosyada hem sahte belge bulundugunu hem de sahte belgenin devlet tarafindan kabul edildigini ve emniyet genel müdürünün de bu sahsin serbest birakilmasini istedigini,'' beyan etmistir.(ek:219)

    47- mehmet sena söylemez 2 mart 1997 tarihli ifadesinde; aslen mus'lu, kürt kökenli, 1961 dogumlu, doktor, genel cerrah oludugunu, esinin mus eski milletvekili mehmet emin sever'in yegeni ve doktor oldugu, 1995 yilina kadar ankara numune hastanesinde çalistigini, 6 kardes olduklarini, kardeslerinden birinin baskomiser, birinin astsubay, birinin emekli polis, birinin de emekli isçi oldugu, 1994 yilinda bir araba parki meselesi yüzünden bucak ailesinden sedat bucak'in yegeni uyusturucu, alkol bagimlisi sultan memduh bucak tarafindan vuruldugunu, (kardesinin de o'nu öldürdügünü), bu tarihe kadar bucak ailesini hiç tanimadigini, bundan sonra aralarinda kan davasi basladigini, vurulan insan olmasina ragmen ankara'da gözaltina alindigini ve sorgulandigini, bu sorgulamada ankara asayis müdür yard. ali ıhsan sarıkavak'in kendisine ``biz bucaklarin dostuyuz. seni ve ailenden herkesi öldürecegiz'' dedigini, (bu kisinin daha sonra abisi ve yegenini öldürenlerle birlikte oturup kalktigini,) sedat bucak'in mehmet agar ile ortakligi, karanlik islere eraber girip çikmalari yüzünden kendisine bagli polisleri kendi üzerlerine saldirttigini, kendilerine saldiranlarin daima polisler oldugunu, bir oaydan dolayi bilkent üniversitesinde okuyan yegeninin tutuklandigini, iskence gördügünü ve o zaman adalet bakani olan mehmet agar'in emri ile özellikle eskisehir hapishanesine gönderildigini, yegeni yem olarak kullanilarak o'na elbise, çamasir, para vs. götüren agabeyi ve diger yegeninin orada savcidan izin alma bahanesi ile bekletildigini, bu sirada ziyaret günü olmamasina ragmen oraya gelen ülkücü mafyasindan bazi kimselerin güya ziyaret amaci ile oraya gelerek agabeyi ve yegenini teshis ederek dönüs yolunda pusu kurduklarini ve (13 mart 1996 günü) agabeyi ve yegenini öldürdüklerini, onlara ates edenlerin polisler oldugunu, bu olayin maddi delillerinin arastirilmadigini, örnegin orada bulunan mercedesin içinde vurulan insanlarin saç killari, parmak izleri, tükürük ve kanlarinin oldugunu, yillar geçse de dna testi ile bunlarin kime ait oldugunun tesbitinin mümkün oldugunu, ayrica fatih bucak adina kayitli bir cep telefonu bulundugunu, bu telefondan kimlerle görüsüldügünün tesbit edilebildigini, daha sonra bu öldürme olayinin çig köfte partisi ile kutlandigini, bu partiye; mehmet agar'in, yalim erez'in, sedat bucak'in ve necmeddin dedenin katildigini, ancak bu davanin kapatildigini, sedat demır ve deniz gökçetın'in kendi taraftarlari olmadigini, bu kisilerin yine mehmet agar'in adamlari oldugunu, agabeyini pusuya düsürtüp öldürmek için bu insanlarin kullanildigini, bu müdürlerle beraber olan baskomiser halim apaydın'in agabeyine arabasinin vererek eskisehir'e gönderdigini, ancak ne zaman gidecegini (katillere) haber vererek karsiliginda çek aldigini, eylemin sonucunda agabeyinin öldügünü, kendisinin 11 haziran 199'da adana'da bulunan agabeyini ziyaretten dönerken pozanti'da vuruldugunu, kendisini vuran insanlarin ıstanbul polisi oldugunu, güya operasyon yaptiklarini, bundan adana polisinin haberi olmadigini, bu kisilerin ıstanbul disinda operasyon yapmak için görev belgelerinin olmadigini, oraya gelmek için bir gerekçelerinin de olmadigini, kendisi orada ölseydi olayin faili mechul olacagini, trafik polislerinin, kamyoncularin, vatandaslarin gelerek kendisini kurtardigini, bunun üzerine isi resmilestirdiklerini, kendisini vurmalarina bir bahane bulmak için kendisini çete olmarak suçladiklarini, kendi arabasinda silah oldugunu iddia ettiklerini, bunun kesinlikle yalan oldugunu, orada ( pozantı'da) yakalandiklari , adana'da hastanede yarali iken adana terörle mücadele ekipleri tarafindan ifadesi alindigi halde ıstanbul'da yakalanmis gibi tutanak tutuldugunu, pozanti'da hiçbir islem yapilmadigini, olayin pozanti savcisindan gizlendigini, daha sonra ıstanbul'a götürüldügünü, burada hiçbir ifade vermedigini, hiçbir seye de imza atmadigini, ancak kendi ifadesi olarak sahte bir ifadenin düzenlendigini, mahkemeye aleyhine delil olarak sunulan tek seyin bu ifade oldugunu, kendisinin bir sey itiraf edecekse bunu adana'da itiraf edecegini, oysa adana'da verdigi ifadede ``hiç bir sey yapmadim'' dedigini, o ifadenin kesinlikle kendi ifade olmadigini, ayrica kardeslerine de çesitli uydurma seyler imzalatildigini, kardesinin tutuklama karari oldugu halde, kardesinin savcinin, hakimin karsisina çikarilmadigini, 4 yil gezdirildigini, iskenceden geçirildigini, bunun arkasinda da mehmet agar'in oldugunu, kendisi tutuklandigi zaman, memur oldugu için memur kogusuna konulmasi gerekirken, adalet bakani mehmet agar'in imzasiyla kütahya cezaevine gönderildigini, çünkü burada abisini öldürmekten zanli insanlarin bulundugunu, 50 kadar urfa'li bulundugunu, sedat bucak'la yakin iliskisi olan müslüm bakan adinda birinin kardesinin oldugunu, bu cezaevine konulursa kendisinin muhakkak öldürülecegini, bunu da m.agar'in kendisini öldürsünler diye adalet bakani olarak yetkisini kullanarak bilerek yaptigini, orada vicdan sahibi bir savcinin durumu farkederek kendisini koymadigini, buradan sevkinin itirafçilarin bulundugu kirklareli cezaevine çiktigini, eminönü belediye baskani ahmet çetınsaya'nin yegeninin öldürülmesi olayi ile hiç bir ilgisinin olmadigini, orada beraber yargilandiklari insanlarin sonradan kendilerine polis tarafindan aldatildiklarini söylediklerini belirtmistir.(ek:220)

    48- abdülganı kızılkaya 28.02.1997 tarihli ifadesinde; 1966 urfa-siverek dogumlu, ilkokul mezunu, asiret içinde resmi korucu, sedat bucak'in da yakin akrabasi ve özel korumasi oldugunu, 4 yildir beraber olduklarini, susurluk kazasi oldugunda sedat bucak'i arkadan takip ettiklerini, kazadan 4-5 dakika sonra olay mahalline vardiklarinda, arabanin kamyonun altinda oldugunu, halatla vatandasin yardimi ile 15 dakikalik bir ugrastan sonra arabayi kamyonun altindan çikardiklarini, sedat beyi ve cesetleri de ancak ondan sonra çikarabildiklerini, hatta sedat beyin öldügünü sandigini, asfaltin üzerine uzattigini, sedat beyin burada konusmasina imkân olmadigini, ``silahimi verin, tabancami verin'' sözünü hastanede söyledigini, arena'da yayinlanan resimde ise arabanin kamyonun altinda oldugunu, demekki birilerinin kendilerinden önce olay yerine vararak resimleri çektiklerini, silahlari da arabanin arka koltuguna onlarin koymus olabilecegini, (bunlar üzerindeki parmak izlerinin rahatlikla kontrol edilebilecegini ve kime ait oldugunun anlasilabilecegini) çünkü arabayi kendisinin hazirladigini, arka koltukta silah görmedigini, yalniz arabanin arkasindan milletvekillerine verilen sedat bucak'a ait çantanin düstügünü, bu çantayi aldigini, balikesire giderken ve ıstanbul'da havaalaninda da bu çantanin elinde oldugunu, bunun resimlerde de göründügünü, bu çantada sedat beyin kimligi ile 230 milyon liranin bulundugunu, zaten bu parayi çantaya beyaz bir poset içinde kendisinin koydugunu, çantadan baska bir sey almadigini, sedat bucak'in m-16 ve mp-5 marka ve baska hertürlü silahinin oldugunu, bunlarin devletin verdigini, arabada bu silahlarin mermilerinin de oldugunun söylendigini, peki mermileri varsa, susturucu varsa da silahlarin nerede oldugunu, eger sedat bucak'a ait silah oldugunu bilseydi rahatlikla kendisine ait oldugunu söyliyecegini, 4 yil yatip çikacagini, ancak kesinlikle böyle bir sey olmadigini, kendisinin silah, susturucu falan görmedigini, mehmet özbay'i 1,5 yildir sedat bucak'in yanina gelip gittigi için tanidigini, ancak abdullah çatlı olarak bilmedigini, esasen abdullah çatlı'nin kim oldugunu da bilmedigini, bu kisinin siverek'e, ankara'ya sedat beyin yanina geldigini, ıstanbul'da da görüstüklerini, kendisinin bol içki kullandigini, ancak kokain falan kullanmadigini, daha dogrusu bilmedigini, hüseyin kocadag'in cebinden okunmus toprak çiktigini, bunun toz esrar olarak kamuoyuna sunuldugunu, sami hostan'i tanidigini, kazadan önce ıstanbul'da görüstüklerini ve yurt disina galatasaray'in maçina gittigini, kendilerini takip etmesinin mümkün olmadigini, ancak telefonla görüstüklerini , kendilerini kimsenin takip ettiklerinden süphelenmediklerini, ancak ızmirde otelde kendisine ``gani dikkatli olun'' dedigini, oradan kusadasina geçtiklerini, genelde yolda her arabadan süphelendiklerini, ali çörü'yü de tanidigini, maça gelirken görüstüklerini, ancak ankara'ya sedat beyin yanina gelmedigini, gonca us'u mehmet özbay'in yaninda gördügünü, ahmet baydar'i tanimadigini, sedat bucak'in susurluk kazasinda beraber oldugu kisilerle daha önce hep birlikte beraber olduklarini görmedigini belirtmistir.(ek:221)

    49- mustafa altınok 28. 02.1997 tarihli ifadesinde; 1960 yozgat dogumlu, sorgun lisesi mezunu, 1985'de sorgun lisesi mezunu, evli, 3 çocuklu oldugunu, okuldan mezun olduktan sonra 1985 sonundan itibaren basbakanlik'da koruma memuru olarak göreve basladigini, 1987 yilinda gölbasina özel harekat kursuna gittigini, kurstan sonra 1987 onuncu ayinda sanliurfa'ya gittigini, 1990'a kadar burada kaldigini, sark dönüsü ıstanbul terörle mücadele müdürlügünde göreve basladigini, 6 ay öncesine kadar burada görev yaptigini, 28 agustos 1996'da sedat bucak'in koruma görevine atandigini, susurluk kazasi öncesi ankara'dan ıstanbul'a gittiklerini, kendisinin 15 gün evinde kaldigini, buradan yalova'ya geçtiklerini, maç seyrettiklerini, sonra burhaniye'ye gittiklerini, bir arsaya baktiklarini, oradan ızmir'e gittiklerini, ızmir'de 2 gün, kusadasinda 2 gün kaldiklarini, dönüste malum kazanin oldugunu, gidis ve dönüste kendilerini takip eden kimseyi görmedigini, hissetmedigini, arkadaslarinin da hissetmediklerini, kazadan 5 dakika sonra olay yerine geldiklerini, yarali ve ölüleri çikarmaya çikarmaya çalistiklarini, bu sirada arabadan sedat bucak'in, mehmet özbay'in ve hüseyin kocadag'in zati silahlari disinda bir silah çikmadigini, baska hiç bir silah ve mermi görmedigini, arabadan hiçbir sey almadigini, para çantasini gani'nin almis olabilecegini, kaza yerine vardiklarinda arka bagajin açik oldugunu, ama silah falan görmedigini, yaralilari kurtardiktan sonra arabanin yaninda enver'in kaldigini, abdullah çatlı'yi bir yil kadar önce ayhan çarkın'in yaninda mehmet özbay olarak tanidigini, kendisinden hiç süphelenmedigini, çünkü adamin tasima ruhsatli silahi oldugunu, uçaklara bindigini, büyük adamlarla, mesela milletvekilleri ile görüstügünü, kendisini emniyet müdürlügünde, müdür odasinda, koridorda, bahçede, yolda gördügünü, sami hostan'i da mehmet özbay'in yaninda gördügünü, ali fevzi bır'in ismini bu olaylardan sonra duydugunu, ömer lütfi topal'i hiç tanimadigini, topal cinayetinde sanik olmadigini, o gün nöbetçi ekiple görevde oldugunu, arkadaslarina da çok güvendigini, onlara kefil oldugunu, onlarin böyle bir cinayeti isleyceklerine ihtimal vermedigini, buna inanmadigini, mehmet özbay'in kokain kullandigini sanmadigini, çok düzenli, kibar, efendi, iyi bir insan oldugunu, o'nun tetik çekecek bir insan olduguna inanmadigini, duyunca çok sasirdigini, is sahibi oldugunu, is yerine bir defa gittigini, orada ortagi ahmet baydar'i da gördügünü, kendilerinin çete kurmakla suçlandigini, sedat bucak'in yanina gideli 3 ay oldugunu, 3 ayda çete kurulamiyacagini, ayhan çarkın'la beraber, ama ayri ayri timlerde çalistiklarini, bazi nokta operasyonlarda müsterek görev yaptiklarini, bu operasyonlarda kesinlikle sivil kisilerin bulunmadigini, güneydoguda da jandarma bölgesinde görev yaptiklarini, yüzlerini de kapatmadiklarini, faili mechul olaylarda ölenlerin bu operasyonlarda ölmedigini, bu operasyonlar yüzünden dev-sol tarafindan evine gelindigini, öldürülmek istendigini, ıbrahim sahın'in sami ile, yahut ömer lütfi topal'la bir iliskisinin olamiyacagini, ı.sahın ve korkut eken'in özel harekat kursunda hocalari oldugunu, onlari çok iyi ve dürüst olarak bildigini, 1991 yilinda hasan pasa olayindan dolayi avrupa ınsan haklari mahkemesinde yargilandiklarini, bu olayda içeridekilere teslim olun dediklerini, ancak ``biz fasistlere teslim olmayiz'' dediklerini, slogan attiklarini, silahli çatisma oldugunu, bir arkadaslarinin yaralandigini, içerde beraat ettiklerini, daha sonra ınsan haklari mahkemesinde dava açildigini ve devam ettigini belirtmistir.(ek:222)

    50- enver ulu 28. 02. 1997 tarihli ifadesinde;

    1963 trabzon dogumlu oldugunu, ilkokulu babasinin memuriyeti dolayisiyle diyarbakir, ankara ve çankiri'da okudugunu, ortatahsilini trabzon'da tamamladigini, 1983'te askere gittigini, asker dönüsü 1986'da polislik imtihanini kazanarak 100. yil polis okuluna gittigini, buradan mezun olarak ayni yil ankara hassas bölgeler sb. md.'de göreve basladigini, 1987 mayisinda özel harekat kursuna katildigini, ayni yil siirt'e sark hizmetine gittigini, 1990'da sark hizmetini bitirerek ankara'ya özel harekat subesine geldigini, 1991'de ıstanbul'a gittigini, 1993'te tekrar ankara'ya geldigini, 1994'te sedat bucak'in korumasina verildigini, 1995'de kendi istegiyle ızmir'e tayin oldugunu, burada 1996'da özel harekat'tan ayrildigini, korumalar subesine geçtigini, sonra terörde çalistigini, daha sonra tekrar sedat bucak'in korumaligina verildigini, susurluk kazasi'ndan önce sedat beyle önce ıstanbul'a, oradan mehmet özbay'la birlikte ızmir'e gittiklerini, buradan sedat beyin kusadasinda bulunan yazligina gittiklerini, ızmir'de prensis otelde kaldiklarini, burada mehmet agar'in kizinin bulundugunu, sedat bucak mehmet özbay'la birlikte m.agar'in kizina geçmis olsun ziyaretinde bulunduklarini, mehmet agar'in orada olmadigini, sedat bucak'in dostu olan hüseyin kocadag'in ızmir'de kendilerine katildigini, yolda araya kamyon konvoyunun girmesi nedeniyle sedat beylerden koptuklarini ve malum kazanin oldugunu, kazayi görünce durduklarini, mehmet bey ve yanindaki bayandan iniltiler geldigini, kimsenin yardimci olmadigini, önce arabayi çekip çikardiklarini, korumasi oldugu için mustafa altınok'la birlikte sedat beyi kurtarmaya çalistiklarini, bir arabaya atarak balikesir'e gittiklerini, hüseyin bey'i ve digerlerini diger arkadaslarinin çikardigini, kaza mahalline vardiklarinda arabanin bagajinin açik oldugunu, kapilarinin da açik olabilecegini, arabada zati silahlar disinda uzun namlulu silah filan görmedigini, görselerdi toparliyacaklarini, sedat beyin içinde para bulunan çantasini kendi korumasinin almis olabilecegini, kendisinin almadigini, abdullah çatlı'yi mehmet özbay olarak 1,5-2 sene önce 1995 yilinda, sedat beyden önce bir arkadas toplantisinda tanidigini, daha sonrasedat beyin yanina gelip giderken gördügünü, kisi olarak tanimaya basladigini, beraber yemege çiktiklarini, ancak bildigi simalardan birileriyle beraber olmadiklarini, çatli'yi ıbrahim sahın'in makaminda görmedigini, çatli'nin kokain kullandigini bilmedigini, sanmadigini, sami hostan'i sedat bucak'in yaninda bir-iki defa gördügünü, ali fevzi bır'i de alıço olarak bir defa yine sedat beyin yaninda gördügünü, hüseyin kocadag'i özel harekatçi oldugu için 1987'denberi diyarbakir'dan tanidigini, 1988'de arkadasini kazaen yaralamaktan 6 ay bir disiplin cezasi aldigini, kendisinin ömer lütfi topal cinayeti ile ilgisi olmadigini, halen çete kurmaktan yargilandigini belirtmistir. (ek:223)

    51- burhanettın bıgalı 02.03. 1997 tarihli ifadesinde; 1927 bergama'nin göçbeyli nahiyesinde dogdugunu, 13 yasinda konya askeri ortaokulu'na gittigini, 1947'de harbiye'yi, 1959'da harp akademisini bitirdigini, 1972 yilinda general oldugunu, ıstanbul garnizon kurmay baskanligi, harp akademileri kurmay baskanligi, erzurum'da tümen komutanligi, kara kuvvetleri ıstihbarat baskanligi, genelkurmay sikiyönetim ve koordinasyon baskanligi ve 6. kolordu komutanligi görevlerinden sonra 1981 yilinda mıt müstesari oldugunu 1986 yili agustos ayina kadar 5 yil bu görevde kaldigini,orgenaral olarak 2. ordu komutanligi ve arkasindan da jandarma genel komutanligi görevlerinde bulunduktan sonra 1990 yilinda emekli oldugunu, mıt kanununa göre; ``mıt'in görevinin, t.c.'nin ülkesiyle, milletiyle bütünlügüne, varligina, bagimsizligina, güvenligine, anayasal düzenine ve millî gücünü meydana getiren bütün unsurlara karsi, içten ve distan yöneltilen mevcut ve muhtemel faaliyetler hakkinda millî güvenlik istihbaratinidevlet çapinda olusturmak, bunlari cumhurbaskani, basbakan, genelkurmay baskani ve milli güvenlik kurulu ile gerekli kuruluslara bildirmek'' oldugunu, çesitli kamu kurum ve kuruluslarinin yukaridaki baglamda elde ettikleri bilgileri mıt'e bildirmelerinin gerekli oldugunu, bu bilgilerin bir havuzda toplanmasinin gerektigini, mıt kanununa göre; `` mıt müstesarinin baskanliginda bakanliklar ve diger kurum ve kuruluslar arasinda yukarida belirtilen görev ve yükümlülüklerin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyon saglanmasi ve istihbarat çalismalarinin yönetilmesinde temel görüsler olusturmak üzere milli ıstihbarat koordinasyon kurulu'nun olusturuldugunu, bu kurulun her üç ayda bir toplanmasi gerektigini'', kendi döneminde koordinasyon kurulunu hep topladigini, oysa bugün bunun saglikli sekilde yapilamadigini, kurumlar arasinda, özellikle emniyet, jandarma ve mıt arasinda kopukluk oldugunu, mıt'in gelen bilgileri degerlendirerek icra etmek üzere yine emniyete verdigini, mıt'in öcü olmadigini, millî bir kurulusumuz oldugunu, basbakanin, bakanlarin bu kurulustan brifing almasi gerektigini, bu kurumu tanimalari ve yardimci olmalari gerektigini, mıt'in disariya gidecek büyükelçilere brifing verdigini, onlarin teröre karsi, mesela asala eylemlerine karsi nasil hareket edeceklerini anlattigini, dis temsilciliklerimizin korunmasi için gerekli tedbirleri aldigini, ayrica dis temsilciliklerimizin sik sik kontrol edildigini, bir sürü dinleme cihazi vs. bulundugunu, mıt'in ihtiyaç duydugu elekronik, teknik cihazlarla donatilmasi gerektigini, avrupa'daki türk varligini, dis temsilciliklerimizi korumak için çevre kusak ülkelere dikkat etmek, istihbarati daima güncel tutmak gerektigini, 30 kasim 1983 tarihi itibariyle 195 asala eylemi oldugunu, 56 kisinin hayatini kaybettigini, bunlardan 39'unun türk oldugunu, bu asala eylemlerine karsi siyaseten dost ülkelerin istihbarat teskilatlari ile isbirligi yaptiklarini, ayrica bu devletlere bir gün bu eylemlerin kendilerine zarar verecegini anlattiklarini, nitekim ölen insanlarin 17'sinin çesitli yabanci ülke vatandaslari oldugunu, bu ülkelerin zarar gördügünü, ayrica türkiye ile ticari münasebeti olan ülkelerin bunlari desteklememeleri için uyardiklarini, ayrica ermeniler içinde de bu eylemlerden rahatsiz olan insanlar oldugunu, siyasî platformda da bunlarin hakliliklarini isbat edemediklerini, ve sonuçta ermeni terörünün sona erdigini, kismen de bu isi pkk'nin sürdürdügünü, türkiye cumhuriyeti devletinin teröre terörle mukabele etmedigini, abdullah çatlı ismini mıt müstesari oldugu dönemde hiç duymadigini, böyle bir kisinin mıt tarafindan asala'ya karsi kullanilmasinin asla sözkonusu olmadigini, müstesarin bilgisi olmadan alt düzeyde birilerinin de böyle bir sey yapmalarinin mümkün olmadigini, mıt'in kisilere pasaport verme görevi olmadigini, dolayisiyle bu kisilere pasaport falan vermedigini, kendilerinin asala terörüne karsi dis temsilciliklerde sadece pasif koruma tedbirleri aldiklarini, kendi döneminde ne disarida, ne de içeride bir takim sag ve sol militanlarin, abdullah çatlı gibi, oral çelık gibi kimselerin tetikçi olarak kullanilmadigini, istihbarat haricinde herhangi bir operasyonda sivil kisilerin kullanilmadigini, bunun mümkün olmadigini, bu kisilerin kendileri tarafindan korunmadigini, mıt müstesari iken mıt bünyesinde silah kaçakçiligi, uyusturucu kaçakçiligi gibi teröre destek veren islerle ilgilenmek üzere kaçakçilik dairesinin kuruldugunu, bunun sebebinin 12 eylül'de çok sayida silah yakalandigini, yani terörü silah kaçakçiliginin destekledigini, o'nu da uyusturucu kaçakçiliginin destekledigini belirlediklerini, bunun sonucunda 1984 yilinda uyusturucu kaçakçiligina bulasan mafya babalari operasyonu yaptiklarini, dündar kılıç, behçet cantürk gibi insanlarin sorgulandiklarini, haklarinda fezleke düzenlendigini ve adli makamlara sevkedildigini, sonucunun ne oldugunu bilmedigini, mehmet eymür'ün bu kaçakçilik dairesinin basina getirildigini, bu kisinin çok çaliskan birisi oldugunu, konusu ile ilgili sorgulamalara katildigini, dündar kılıç ve benzeri babalarin mıt içindeki, kamudaki insanlarla, (örnegin iddia edildigi gibi, mıt ıstanbul bölge eski müdürü nuri gündes ile yahut ıstanbul emniyet eski müdürü sükrü balcı ile ) iliski içinde olduklarina dair bir bilgisi olmadigini, buna inanmanin da mümkün olmadigini, mehmet eymür'ün 1987 yilinda yayinladigi çesitli devlet görevlileri hakkindaki raporun kendisinden sonra oldugunu, sonucunda da mıt'ten ihraç edildigini, sonradan nedenini bilmedigi bir sekilde geri alindigini, korkut eken'in kendi zamaninda mıt'te olmadigini, sonra yarbay olarak bir dönem mehmet eymür'le birlikte mıt'te çalistigini, bu rapor dolayi sonra ikisinin birlikte uzaklastirildigini, halen emniyet genel müdürlügü danismani olarak çalistigini duydugunu, kendi mıt müstesarligi döneminde nuri gündes hakkinda dündar kılıç'la iliskisi olduguna dair bazi iddialar oldugunu, daha üst görevli kimselerden olusan bir komisyonla hakkinda tahkikat yaptirdigini, katiyen böyle bir sey olmadigina dair rapor verdiklerini, iddialarin tamamen yanlis oldugunu, mehmet eymür'ün nuri gündes hakkindaki iddialarinin birtakim sahsi husumetlerden kaynaklandigini, nuri gündes'le ilgili olarak dündar kılıç'in verdigi bilgilerin ortadan kaldirildigi iddialarinin dogru olmadigini, jıtem diye bir kurulusun kendi jandarma komutanligi döneminde kurulmadigini, kendisinin 1990 yilinda emekli oldugunu, bunun 1993 yilindan sonra ortaya çiktigini, arkadaslarina sordugu zaman da böyle bir seyin olmadigini ifade ettiklerini, mehmet ali agca'nin 1982 yilinda askeri cezaevinden kaçirilmasi sirasinda mıt'te görevli olduklarini, ancak o günlerde islerinin çok yogun oldugunu, bu nedenle basbakanliktan özel bir emir de verilmedigi için bu konu ile ilgilenmediklerini, bu tip cezaevi firarlarinin herzaman oldugunu, hapishanelerin iç ve dis güvenliklerinin ayri ayri bakanliklarda olmasinin bunda rolü oldugunu, pkk'nin ankara'daki ıstanbul'daki örgütlenmesine karsi istihbari çalismalarin ve diger tedbirlerin iyi oldugu kanaatinda oldugunu, ıstihbarat teskilatinin kanuni prosedür içinde alelusul sunu bunu dinleme yetkisinin olmadigini, önemli bir hedefi,bir örgüt mensubunun ancak savciligin müsaadesi alinarak dinlenebilecegini, ancak simdi birçok kisinin elinde dinleme cihazinin olabilecegini, buna karsi tedbir alinmasi gerektigini, örnegin bu komisyonun dinlenmemesi için mıt'ten uzman çagrilarak kontrol yaptirilabilecegini, bir parti lideri dinlendigini iddia ediyorsa, o'nun da çagirip uzmanlara kontrol ettirebilecegini, mıt'te görev yapan kisilerin siyasî görüslerinin, ideolojilerinin görevlerini etkilememesi gerektigini, bazi siyasî kisilerin mıt elemanlarini mıt müstesarinin bilgisi disinda ayri bir yapilanma içinde, mesela asala'ya karsi kullanmalarinin kendi döneminde olmadigini, siyasîlerden böyle bir direktif almadigini, simdi de olmamasi gerektigini, varsa bilemiyecegini, mıt'in tarik ümıt gibi yasadisi islere bulasmis, uyusturucu kaçakçilarini istihbari amaçla kullanmasinin, istihbarat alinmasi karsiliginda onlarin yasadisi eylemlerine göz yumulmasinin, hatta yardimci olunmasinin asla dogru olmadigini, bunun mümkün de olmadigini, kendi zamaninda da sureti katiyede böyle bir seyin olmadigini, mıt'in sivillesmesini, yani basina sivil bir insanin gelmsini dogru bulmadigini, çünkü yabanci birisinin teskilati taniyincaya kadar uzun zaman geçecegini, oysa askeri birimlerde benzeri istihbari birimler oldugundan asker kisilerin konuya yabanci olmadigini, örnegin kendisinin kara kuvvetleri ıstihbarat baskanligi yaptigini, mıt'in bazi bilgileri bagli oldugu siyasî kisilere vermedigi iddiasina katilmadigini, basbakanlar ne zaman isterlerse mıt'ten bilgi alabileceklerini, milletvekillerinin de basbakan'in izniyle brifing alabilecegini, abd'de cıa baskaninin hergün konutundan çikarken disisleri bakaninin arabasina binerek isyerine varincaya kadar son 24 saat içinde dünyada olan gelismeleri bildirdigini, bunun bizde de olabilecegini, çesitli basin organlarinda zaman zaman mıt kaynakli oldugu iddia edilen rapor, etüd veya bilgi notlarinin çogu zaman gerçegi yansitmadigini, ancak mıt'in kendini tanitmak amaciyla kamuoyunu aydinlatmasini dogru buldugunu, herkesin bu millî kurulusumuzu tanimasi gerektigini, pkk terörüne karsi askerin yetersiz oldugu iddiasiyla özel harekat polisinin asiri derecede güçlendirilmesine karsi oldugunu, bunun zaman içinde kontrolden çikabilecegini, askerdeki disiplini bunlarda saglamanin çok zor oldugunu, yalnizca askerin yaptigi çevirme harekatindan sonra yakin operasyon için özel komando egitimi almis sinirli sayida özel harekat timinin bulundurulmasinin yeterli olacagini belirtmistir.(ek:224)

    52- hüseyın oguz 18.02.1997 tarihli ifadesinde; 1959 edirne ıpsala dogumlu oldugunu, daha sonra nüfusunu ızmir karaburun merkez mahallesine aldirdigini, baba adi mehmet, ana adi havva oldugunu, halen elazig ıl jandarma komutanligi merkez bölügü personel ıslem astsubayi olarak çalistigini, 1977 yilinda astsubay okulunu bitirdigini, 1977-1981 arasinda diyarbakirda görev yaptigini, önce 1977-1979 arasinda kulp'ta, 1979-1981 arasinda ergani'de çalistigini, 1981 yilinda ergani kesantas köyü matematik ögretmeni, afyon kirali kasabasi'ndan babasi adalet partisi ılçe baskani olan ve okulda kürtçe konusulmasina, sarki söylenmesine karsi olan kadir ismindeki ögretmenin ergani-afyon yolunda otobüs içinde biçaklanarak öldürüldügünü, bunun kesantas köyünden saban ismindeki failini kendisinin buldugunu, 1981-1983 arasinda bursa'da 6 ay komando'da çalistigini, 1982'de sorgu'ya geçtigini, 1983-1986 yillarinda kars'ta çalistigini, bu sirada 1984 yilinda 3 ay 10 gün faili mechullerle ilgili sorgu kursuna katildigini (babasi faili mechul gittigi için bu konuda hobisi oldugunu), burada herhangi bir terör ya da faili mechul olayi hatirlamadigini, 1986-1993 yillarinda usak ıl jandarma'da sorgu kisim amiri olarak çalistigini, narkotik sorumluluguna baktigini, burada dev-sol içindeki bir hesaplasma dolayisiyla ulubey ılçesinin büyükkayali köyüne atilan 1 ceset disinda önemli bir olay olmadigini, 1993-1996 yillarinda (1 temmuz 1996 tarihine kadar) malatya ıl jandarma'da sorgu görevinde çalistigini, malatya'da görev yaparken 1996 yilinda elazig-malatya arasindaki kömürhan köprüsünün yakininda 20-25 yaslarinda genç bir erkekle genç bir bayan cesedinin bulundugunu, her ikisinin de ellerinin arkadan bagli oldugunu ve enselerinden vuruldugunu, olay yerinde 9 mm. makina kimya mermileri oldugunu, erkegin ayaklarinin çiplak oldugunu, ayakkabilarinin kendine ait olmadigini tesbit ettiklerini, her ikisinin de temiz giyimli, erkegin ttrasli oldugunu, bayanin da bakire kiz oldugunu ve iç çamasirlarinin dahi çok temiz oldugunu, bunlardan hareketle bu olayin baskasi tarafindan degil, kesinlikle güvenlik güçleri tarafindan gerçeklestirilmis bir ınfaz oldugu kanaatine vardiklarini, örgüt isi olsaydi, örgütün maktülün ayagina ``ajan veya provakatörün sonu budur'' gibi bir bildiri birakacagini, maktullerin kimliklerini tesbit etmek için olay yerinde çektigi resimleri basina verdigini, kizin babasinin resmi gazetede görerek kendilerini aradigini ve malatya'ya geldigini, cesedi morgta teshis ettigini, adamin mersin gülnar ilçesinde ayakkabi tamircisi ve fakir bir aile oludugunu, kizin dicle üniversitesi yabanci diller bölümünde ögrenci oldugunu, herhangi bir olayla ilgisinin olmadigini, erkegin ise; diyarbakir silvan nüfusuna kayitli olup sivas'ta 2 yillik yüksek okulu bitirdigini, diyarbakir'da is ararken kizla tanistiklarini, güvenlik güçlerince gözaltina alindigina dair bir kaydinin olmadigini, diyarbakir'daki sistemi bildigini, buna göre bir kisinin bu sekilde öldürülmesi için kürt kökenli olmasi ve pkk'ya müzahır olmasinin (yani pkk'ya hafif bir sempatisinin olmasinin) yeterli oldugunu, kendini devlet yanlisi tanitan birinin ``falan pkk yanlisidir'' gibi bir ihbari üzerine adamin özel harekatçi kiyafetiyle evinden alindigini ve 2-3 kisilik infaz ekibi (tetik timi) tarafindan infaz yapildigini, buna ıstihbarat biriminin karar verdigini, ancak son zamanlarda infazlarin durdugunu, bu kisinin de bu sisteme göre tahminen müzahir olmasi nedeniyle yanindaki kizla beraber diyarbakir ekiplerince gözaltina alindigini, onlar gözaltindayken baska bir infaz olayina tanik olduklarindan bu taniklari yok etmek için infaz edilmis olabilirler diye degerlendirdigini, çünkü o sirada 5 kisinin daha diyarbakir'da atildigini bildigini, ayrica bu kisileri polisin gözaltina aldiginin da kesin oldugunu, kizin bir arkadasinin ailesine telefon ederek yurda gelmedigini bildirdigini, ayrica diyarbakir'la cesetlerin bulundugu yer arasinda 11-12 tane kontrol noktasinin bulundugunu, güvenlik güçlerinden baska kimsenin bu noktalari yanindaki bu kisilerle veya cesetlerle geçmesinin mümkün olmadigini, ceset birakilan yerin güvenlik amirinin de normalden bu isten haberdar olmasinin gerektigini, ancak malatya'da fazla güvenlik görevlisi olmadigini da düsünerek cesetleri malatya'ya, jandarma bölgesine biraktiklarini, olayi arastirmak üzere ıl merkez bölük komutani üstegmen abdullah kaya ile kriminalci uzman çavus ergun kayakaya ve ali basçavusun diyarbakir'a gittiklerini, kendisinin gitmek istemedigini ve gitmedigini, bu ekibin polis ve jandarmaya ugradiklarini, adi geçen kisilerin (maktüllerin) poliste gözaltina alindiklarini ögrendiklerini, ancak burada kendilerine; ``sizin ne isinize geliyor, bunun sizinle alakasi yok, çekin gidin görevinize'' dendigini, böylece hiç bir evrak almadan ,hiç bir islem yapmadan geri geldiklerini, onlara ``ıyi ki sizi de infaz etmemisler'' dedigini, olayin böylece kaldigini, yesil ve veli küçük : yesıl'in aslen bingöl solhan asmakaya köyü nüfusuna kayitli, 1953 dogumlu salih oglu mahmut yıldırım oldugunu, sakalli diye anilan isinin de ayni sahis oldugunu, çocuklugunun elazig'da geçtigini, 1982 yilinda ülkü ocaklari davasindan elazig polisince gözaltina alindigini, ``devletin manevi sahsiyetine hakaret ve polis memuruna hakaret''ten 2 fisi bulundugunu, kendisini gördügünü, uzun boylu, 1,85 boyunda, esmer bir sahis oldugunu, çok zengin oldugunu, yesil'in önce polisle birlikte çalistigini, daha sonra cem ersever'le tanisarak jıtem'de çalismaya basladigini, o'nunla birlikte suriye'ye gidip geldigini, jandarma istihbarat birimlerinden herkesin yesili tanidigini, yesil'in emniyet ve jandarma teskilatlarina rahat girip çiktigini, hatta bazan kapida karsilandigini, kürtçe bildigi için herkesle rahat dialog kurdugunu, çatli'dan da önemli ve üstte bir adam oldugunu, bilhassa jandarma'da çok önemli oldugunu, çatli ile de ülkücülükten dolayi birbirlerini tanidigini, ayrica jandarma'da da ülkücü olanlarin oldugunu, bunlar arasinda da iliski oldugunu, yesil'in korkuut eken'i de sedat bucak'i da, hatta mehmet agar'i da tanidigini, hatta mehmet agar'in ``bu adami öldürün'' diye emir de verdigini, yesil'le irtibati olanlarin ankara'da cinnah caddesinde kumarhane veya birahane gibi herkesin girip çikmadigi bir yerde bulustuklarini, tuggeneral veli küçük'ün de yesil'i çok iyi tanidigini, beraber çalistiklarini, yesil'in veli küçük'ün sözünden çikmadigini, veli küçük bir zamanlar jıtem'in en kidemli, en sözü geçen kisisi oldugunu, bu kisiyi tutan kötü insanlar çogunlukta olduklari için general oldugunu, kocaeli jandarma komutaniyken birkaç sorusturma geçirdigini, ancak bunlarin kapatildigini, veli küçük'ün dogudan ayrildiktan sonra da telefonla dogudaki bazi seyleri yaptigini, kocaeli jandarma komutani olduktan sonra yesil'in de ıstanbul tarafina kaydigini, bu tarafta da infazlarin basladigini, faili mechullerin arttigini, 1993 yilinda diyarbakir'da birtakim infazlar yapildigi zaman yesil'in de orada oldugunu, tetikçi olarak görev yaptigini, diyarbakirda vedat aydın'i yesil'in iki kisiyle özel harekatçi elbisesi giyerek evine gidip, ``polis'' diyerek kaçirdigini, sonra da infaz ettigini, yanindakilerden birinin alaattin kanat olabilecegini, bu kisinin de pkk itirafçisi ve tetikçi oldugunu, ankara açik cezaevinden konusmasin diye kaçirildigini, belki de infaz edilecegini, yesil'in malatya'ya da girmek istedigini, ancak o zamanki jandarma alay komutani yasar ercan'in buna izin vermedigini, bir defa malatya alay komutanligina geldigini, alay komutanini sordugunu, ancak yasar albay'in kendisini kabul etmedigini, kendisinin de orada gördügünü, yesil'in alaattin çakıcı'yi çok iyi tanidigini, bir zamanlar ıstanbul'da çikan çek-senet mafyasinda da oldugunu, çünkü yesil'in parasiz is yapmadigini, çok parasi oldugunu, çok para harcadigini, bekar oldugunu, kadina düskünlügü bulundugunu, yesil'in uyusturucu olayini en iyi yönlendiren kisi oldugunu, torbacı tabir edilen tasiyici oldugunu, arabasiyla getirip götürdügünü, uyusturucu'nun yüksekova'da imal edildigini, sevk yolunun van oldugunu ve oradan ayarlandigini, ıstanbul'da da pazarlanip satildigini, güvenlik güçlerinden zaafi olanlarin, menfaati olanlarin bu olaya yardimci oldugunu, bütün bu irtibatlari yesil'in sagladigini, nerede ne kadar güvenlik gücü olduguna dair istihbarati da yesil'in sagladigini, yesil'in bankaya yatirdigi 300 bin mark, 50 bin dolari urfa suruç (veya siverek) nüfusuna kayitli ahmet demır'in çektigini, yesil'in halen mıt'te çalistigini sandigini, üç gün önce ıstanbul'da mıt tarafindan sorgulandigini, sabanci suikastinin tetikçisi dhkp'li ısmail akkol'u suriye'den yesil'in getirip mıt'e teslim ettigini, çünkü yesil'in cem ersever'le birlikte suriye'ye gidip geldigini, suriye istihbarati ile irtibati oldugunu, bütün bu bilgileri jandarma genel komutanliginda istihbaratçi olarak çalisan samimi arkadaslarindan sifahi olarak aldigini, dogan ersahın : malatya pötürge tosunlu köyü'nden dogan ersahın adinda mafyanin çok önemli bir adami oldugunu, bu kisinin halen cezaevinde bulunan ısrailli mossad ajani gülbahar ates'in kocasi (ve pötürgeli) olan celal ates'in ve ızzet avni öztürk'ün de arkadasi oldugunu, (celal ates'in de hollanda'da öldürüldügünü) dogan ersahın'in veli küçük kocaeli jandarma komutani oldugu sirada kocaeli jandarmasinin elinden firar ettigini, malatya nüfusuna kayitli oldugu için olayla ilgilendigini, kocaeli jandarmasini telefonla arayarak erdogan emelce adinda bir astsubayla görüstügünü, o'na ``sizin pisliginizi biz mi temizleyecegiz, 800 milyon para almissiniz'' dedigini, dogan ersahın'in adami mehmet ates'in annesinden para alinip sevk sirasinda yemekte kaçtiginin açik oldugunu, veli küçük'ün bu yüzden sorusturma geçirmis olabilecegini, kocaeli jandarma komutani veli küçük'ün kendilerine dogan ersahın'in malatya'ya geldigini, gülbahar ates'le konustugunu söyledigini ve bu kadinin telefonunu verdigini, kendisinin de gülbahar ates'le konustugunu, kadinin kendisine ``evladim dogan ersahın'i veli küçük koruyor, nerede oldugunu onlar çok iyi biliyor, o malatya'da degil, bana sorma'' dedigini, dogan ersahın'in bir tetikçi oldugunu, ilk icraatinin bir vatandasin kafasini kesip kahvede masanin üzerine koymak oldugunu, kocaelinden firar ettikten sonra da yüzbasi elbisesi ile malatya'ya gelerek battalgazi'de evi olan tekin coskun ile görüstügünü, (tekin'i polisin çok iyi tanidigini, çek senet mafyasi ile ugrastigini, alaattin çakıcı'nin da arkadasi oldugunu, kendisinin bu adamla tanistigini, evine gittigini) battalgazi'de bir vatandasi evinden çikardigini ve bahçede öldürdügünü, olayin polis bölgesinde oldugunu, (öldürülen adamin akrabasi olan aydin öztürk adindaki vatandasla kendisinin görüstügünü, hala da görüstügünü), daha sonra dogan ersahın'in muhtar olan kardesinin misilleme olarak öldürüldügünü, bu dosyanin da adliyede faili mechul olarak kaldigini, kendilerinin failini bildigini, polisten bazilarinin da bildigini, ancak kanitlamak istemiyeceklerini, çünkü onlarin da zarar görecegini, bu cinayetin bir uyusturucu hesaplasmasi nedeniyle islendigini, dogan ersahın olayiyla 6 ay ugrastigini, daha sonra yakalandigini, ancak yine firar ettigini, bu kisinin toplam üç defa firar ettigini, bir sefer de ıstanbul'dan firar ettigini, bu dogan ersahın'in zabita ile genel birlikteliginden ziyade ferdi bir menfaat paylasiminin sözkonusu oldugunu, dogan ersahın'in yesille birbirlerini tanimadiklarini, genellikle pismanlik yasasindan faydalananlarin tetikçi olarak kullanildigini, neticede tetigi çekenlerin de infaz edildigini, bu nedenle faili mechullerin yakalanamiyacagini, hakkarı : 1 temmuz 1996'da hakkari ıl jandarma alay komutanligi ıstihbarat sube subay vekill1igine atandigini, burada kendinden önce binbasi ıbrahim ıçgüder'in görev yaptigini, çalisacagi odayi temizlerken çekmecede 2 adet tabanca buldugunu, birinin 14'lü saddam, digeri daha önce hiç görmedigi bir silah oldugunu, önce bir astsubayla kendisi bir tutanak tuttugunu, sonra tabancalari komutan yardimcisi mesut kuru'ya, sonra da alay komutani necati kılıçkaya albay'a götürdügünü, ancak alay komutanin bekledigi tepkiyi göstermeden arif özkan basçavusa gödererek ``buluntu silah'' tutanagi tutturdugunu, kendi tutanagini sakliyarak daha sonra diyarbakir dgm'ne verdigini, alay komutanindan kendi kurs gördügü alan olan sorgu'da çalismak istedigini söyledigini ve bu konuda israr ettigini, ancak alay komutaninin bunu kabul etmiyerek kendini semdinli'nin ortaklar karakolu'na sürdügünü, bu karakolda 19temmuz-16 agustos tarihleri arasinda görev yaptigini, bu karakolun 1995 yilinda baskina ugradigini ve 17 erin sehit oldugunu, bu konuda bir sorusturma yapilmadigini, ancak bölük komutaninin bu olaydan kendini kurtarmak için (arkadasi astsubay ali sen'in kardesi olan) urfa-viransehir'li uzman çavus hasim sen'i sorguya çektigini, o'na iskence yaptigini, hatta cop soktugunu, bunun üzerine adi geçen astsubayin bütün özel esyalarini da karakolda birakarak firar edip ısviçreye gittigini, orada med-tv'ye beyanat verdigini, bunun da ülkemiz aleyhine oldugnu, ortaklar karakolundan hakkari ıl jandarma harekat asayis müdürü yarbay adnan keskın'le birlikte ayrilarak birlikte bir rapor yazdiklarini, yapilmasi lazim gelen seyleri yazdiklarini, buradan hakkari-van-yüksekova arasindaki üçgende yer alan ve önemli bir kontrol noktasi olan yenıköprü karakolu'na atandigini, burada görev yaparken 06 plakali kirmizi bir opel aracin geçerken askerlerin aramak istedigini, içinde bulunan bir baskomiserin aratmak istemedigini, kendisinin de onlarla münakasa ettigini, aracin gitmek istedigi yönden vazgeçerek hakkari'ye geri döndügünü, bunun üzerine kendisinin de 2 gün sonra ıl merkezine bagli bagıslı karakolu'na tayin edildigini, bagisli'ya varinca karakol komutaninin odasinda 2 kilo esrar buldugunu, burada 8 gün kaldigini, buradan hakkari'ye döndügünü, hakkari'de daha önce usak'ta birlikte çalistigi için tanidigi ve tugay'da çalisan, dürüst bir insan olan yarbay hami çakır'a gizlice telefon ettigini ve gördügü yolsuzluklari anlatarak kendisini yüksekova'ya aldirmasini istedigini, onun da pasa'ya söyliyerek 4-5 gün içinde 20 ekim'de (gerçekte 20 eylül) yüksekova'ya tayinini çikardigini, ayni gün yüksekova'da göreve basliyarak gözaltinda bulunan 37 kisinin sorgusunu yaptigini, bunlardan kirsaldan gelen silahli militan ferhat durna'nin ifadesinin önemli oldugunu, ertesi günü (21 eylül) anavatan ılçe baskani tahir baskın'in gelerek yegeni necip baskın'in kaçirildigini söyledigini, olayla hemen ilgilenip bunun fidye amaçli oldugunu anladiginda korucu ve itirafçilardan süphelendigini, bunlardan kahraman bılgıç'i çagirip da kaçirilirken necip baskın'in yaninda bulunan ılhami baskın'la yüzlestirilince renginin attigini, bunun üzerine kahraman bılgıç'i hemen sorguya çektigini, hiç bir iskence yapmadan, çay, sigara ikram ederek adamin ifadesini aldigini, yüce karademır olayi : önce üstünü basini bosalttigini, cüzdanindan 1000 ırak dinarinin çiktigini, defterinde ``15 agustos 1996 tarihinden itibaren beni ara- yüce karademır'' seklinde bir not buldugunu, yüce karademır'in kim oldugunu sordugunu, ``çukurca komanda taburunda ıkmal astsubayi oldugunu'' ögrendigini, bir itirafçinin ikmal astsubayi ile iliskisine anlam veremedigi için onunla ne iliskisi oldugunu sordugunu, kahraman bılgıç'in ``kendisinin bu astsubayda 7 adet lav silahi, uzi ve bir- kaç el bombasinin oldugunu, kendisi ile ankara'da banka soyacaklarini planladiklarini, yüce astsubayin herseyi ayarladigini, silahlari, elbiseleri ankara'ya götürdügünü, burada sözlüsünü ayarladigini, bir kaç gün sonra cep telefonundan kendisini arayacagini, isterse simdi de arayabilecegini'' anlattigini, önce bunlara inanamadigini, sonra bu ifadeleri tutanaga geçirerek ve mesaj halinde üst makamlara gönderdiklerini, daha sonra bu kisinin ankara'da tutuklanarak hakkari'ye getirildigini, bunu van askeri savciligina götürmek üzere kendisinin görevlendirildigini, yücel'i 07.10.1997 tarihinde alarak van'a götürüp askeri savciliga teslim ettigini, yolda giderken 7 saat süre arabada kendisi ile konustugunu, ``10.600 marki, 7 tane tapuyu nereden buldugunu, bu silahlarin ne oldugunu sordugunu'', o'nun da; ``çeto isimli bir kaçakçidan bahsettigini, kidemli binbasi cengiz yıldırım'a (halen yarbay, jan.gn. kom. sinir kaçakçilik sb.md.) 2 sifir kales, bir m-16, 16'li baretta, 9 mm. verdigini , bir kalesi bayram akdogan'a (halen albay, nigde alay komutani), m-16'yi hamdi poyraz'a verdigini, bunu kahraman bılgıç'in de dogruladigini, kendisi ikmal subayi oldugu için bunlari verebildigini, ayrica ramazan ismindeki bir astsubaya 75 milyon karsiligi silah sattigini'' söyledigini, ayrica yüce karademır'in özel esyalari arasinda 2 orijinal sifir kales, 5 tabanca, bir tane ucuna susturucu takilabilen uzı marka suikast silahi ve 2 çuval askeri malzemeyi ve 10.600 marki teslim aldigini , necip baskın'in kaçirilmasi : daha sonra necip baskın olayini net bir sekilde anlattigini, yüzlestermelerinin yapildigini, buna göre; komiser fatih (fatih özkan ismindeki polis memuru), kahraman bılgıç, korucu kadir (abdülkerim özcük) ve birkaç korucunun korucubasi mehmet emin ergen'in evinde toplandiklarini ve bir düzen kurduklarini, önce a köyünde, b köyünde koyunlari kaçirip mus'ta satmayi ve parasini kirismayi, bunun için ``pkk kaçirdi'' diye propaganda etmeyi planladiklarini, mhp ılçe baskani tahir'in de mense' sehadetnamesını ayarlayacagini söyledigini, ayni toplantida baskın'lardan birini kaçirmayi, pkk tarafindan kaçirilmis süsü verilerek alacaklari fidyeyi paylasmayi, sonra da teslim sirasinda hem necip baskın'i hem de para getirenleri öldürmeyi, sonra da ``pkk ile çatismada öldürüldüler'' demeyi planladiklarini, komsu köyden korucubasi m.emin ergen'in istihbarat çalismasi yaptigini, (20 eylül gecesi) kahraman bılgıç'in pkk militani kiliginda olmak üzere, üç polis, üç korucu baskın'larin köyüne gittiklerini, kahraman bılgıç'in necip baskın'in evine girdigini, yüzünün açik oldugunu, elinde de bir m-16 marka silah oldugunu (örgüt mensuplarinda genellikle kalesnikof oldugunu), odada üniversite ögrencisi necip baskın'la ılhami baskın'in ve bir yasli kadinla bir çocugun yattigini, k.bılgıç'in kendisini pkk örgüt üyesi olarak tanittigini, önceden hazirlanmis mühürlü imzali 200 bin marklik bagis makbuzunu ılhami baskın'a vererek necip baskın'i da yol gösterme bahanesi ile yanina alip çiktigini, necip baskın'i komiser fatih'in mazda marka arabasina bindirdiklerini, yolda gözlerini bagladiklarini, dogru özel harekat kapisindan emniyete götürdüklerini ve mescide kapattiklarini, bu arada da ıl emniyet müdürü'ne telefon ederek ``bir milis ele geçirdiklerini, muhtemelen pkk'nin bulusmasi oldugunu, aksam bir operasyon yapacaklarini'', bunun üzerine emniyet müdürünün yardima ihtiyaçlari olup olmadigini sordugunu, fatih'in de ``buna gerek olmadigini, kuvvetlerinin yettigini'' söyledigini, böylece öldürme eylemine kilif hazirladiklarini, sonra da necip baskın'in verdigi numaraya telefon ederek parayi istediklerini, telefona tahir baskın'in çiktigini, paranin çok oldugunu, biraz müsade etmelerini istedigini, daha sonra da jandarma taburuna gidip hami yarbay'a durumu anlattigini, korucu ve polislerden süphelendigini de söyledigini, bunun üzerine telefonun dinlemeye alindigini, buradan telefon edilen yerin tesbit edildigini, bu arada kahraman bılgıç'in tabura çagrildigini, bunun üzerine k.bılgıç'in komiser fatıh'e telefonla bilgi verdigini, bunun üzerine fatih'in necip baskın'i ikindi vakti stadyum yakinina biraktigini, k.bılgıç'in tekrar sorguya çekildigini, herseyi anlattigini, sonra da necip baskın ile yüzlestirildigini ve necip bılgıç'in kahraman'i teshis ettigini, daha sonra olay yerinde yer gösterımı yaptiklarini ve bunu kasete aldiklarini, bundan sonra polislerin ifadeden vazgeçsin diye tahir baskın'in bir akrabasinin evine 2 kilo esrar koydurdugunu, bunu koyan çocugun da yakalandigini, ifadesini kendisinin aldigini, çocugun ``kendisinin polisler tarafindan ölümle tehdit edildigini'' söyledigini, kurmay albay hamdi poyraz : kahraman bılgıç'in bu sorgusunda, halen genelkurmay'da ıcra tetkik dairesi baskani olan, o zaman tugay'da kurmay albay hamdi poyraz'dan bahsettigini, hamdi poyraz'in kendisi (k.bılgıç) ile kemal ve ısmet ölmez ve sözde haber elemani bir kuzey ırak'yi çukurca çıglı'ya gönderdigini, yolda arandiklari zaman rahat geçmeleri için bir yazi verdigini, çigli'da kendisinin askeriyede kaldigini, kuzey ırakli'nin ırak'a geçtigini, sonra içi silah dolu agir bir çuvalla geri geldigini, bunu ısmet ölmez'le birlikte tugay karargahina hamdi poyraz'in odasina götürdüklerini, piyade binbasi mehmet emin yurdakul : kahraman bılgıç talimatlari albay hamdi poyraz'dan aldigini, binbasi mehmet emin yurdakul ile de görevlere gittigini, özel harekat timi ile birlikte asagıkonak köyünde operasyon yaparken kendisinin ( k.bılgıç'in) kümesten 13 kilo eroin ile 4 adet silah çikardigini, tabancalari tabur komutani binbasi mehmet emin yurdakul'a verdigini, binbasinin da bu silahlardan birini belediye baskani ali ıhsan zeydan'a verdigini, digerlerini bilmedigini, eroinin 8 kilosunun mehmet emin yurdakul'un taburundaki bir astsubaya verdigini, bu astsubayin ızmir'de yakalandigini, tifadesinde binbasinin ismini vermedigini, çünkü bunun için mehmet emin yurdakul'un karisinin adi geçen astsubayin karisina 480 veya 580 milyon lira gönderdigini, mehmet emin yurdakul'un kendisi (kahraman bılgıç) ile birlikte iki çobanla daha sonra taniklik yapmasin diye namaz kilarken babalarini öldürdüklerini, ayrica esendere yolu'nda iki gencin öldürülüp karli bir zamanda atildigini, abdullah canan 'in da mehmet emin yurdakul'un tabura aldirdigini, bir hafta taburda sorguladigini, sonra da kendisinin tabura getirdigi ve üstegmen diye tanittigi, ancak gerçekte üstegmen olmayan iki tetikçiye öldürttügünü, kendisine (k.bılgıç'e) de kimseye söyleme dedigini, (kahraman bılgıç'in) bu olayla ilgili olarak abdullah canan'in akrabasi olan mehmet canan'la yakup edıs'in evinde (abdullah canan'dan haber almak veya kurtarmak için) pazarlik yaptiklarini 24 bin marka anlastiklarini, mehmet canan'in bunun 7 bin markini ev sahibi yakup edıs'e biraktigini, bunu kemal ve ısmet ölmez'in kardesi burhan ölmez'e verdigini, çünkü onlarla beraber oldugunu, daha sonra bunlarla otel senler'de görüstügünü, bu ölmezlerin ve yakup edıs'in 1984 yilinda pkk'yi bölgeye sokan insanlar oldugunu, ancak sonradan bundan zarar gördükleri için devlet yanlisi olduklarini, kaçakçilik olaylari : kahraman bılgıç, hasan öztunç'un zeydan'in bir alti korucubasi oldugunu, devlet yanlisi geçindigini, çolak hasan lakabini tasidigini, korucularin maasini bile vekaletle o'nun aldigini, bir de kemal ölmez ve ısmet ölmez oldugunu, bu kisilerin daha önce fakir olduklarini, hkkariye giden otobüslerde muavinlik yaptiklarini, simdi ise altlarinda birer chavrolet marka araba oldugunu, bunlari kurmay albay hamdi poyraz'in kendisine (k.bılgıç'e) tanittigini, kemal ölmez'in vahyettin aslan'in yazihanesine gelerek tehdit ettigini, ancak o'ndan para alamadiklarini, refah partisi ılçe baskani fakin mengeç'in (askeriyeye malzeme veren bir esnafmis) de ``tehdit edildigini, sikayet dilekçesi verdigini, ancak dilekçenin emniyete gelip takildigini, o zana isin içinde polisin de oldugunu anladigini, korkusundan takip edemedigini'' kendisine (hüseyin oguz'a) anlattigini, hüseyin oguz, astsubay aydin, tegmen yalçin karakurt ve atilla astsubayla birlikte bu islerin üzerine korkusuzca gitmek için silah üzerine yemin ettiklerini, bundan sonra sikayeti olanlarin dilekçe vermeleri için fakin mengeç'e haber gönderdigini, daha sonra taburda hamdi çakır yarbay ve ersan alkan albayla birlikte halka güven vermek, ``olaylarin üzerine gidiyoruz'' imajini vermek ve halki devletin yanina çekmek için bir halk toplantisi yapmaya karar verdiklerini, asiret ileri gelenlerini çagirdiklarini, hepsinin geldigini, yalnizca belediye baskaninin gelmedigini, kolonya, çikolota alarak vatandasa ikram ettiklerini, orada bir vatandasin ``abdullah canan olayi da çözülecek mi?'' diye sordugunu, abdullah canan'in oglu vahap canan'in da mehmet balkız yüzbasiya gittigini, yakasina yapistigini, ``babamin katilleri sizsiniz'' dedigini, bunun üzerine kendisini dövdüklerini, çünkü babasini çagirtip tabura gönderenin mehmet balkız yüzbasi oldugunu söyledigini, bunun üzerine bu çocugu kenara çekip özel telefonunu verdigini ve kendisini aramasini istedigini, kahraman bılgıç'in ifadelerini mesaj halinde alaya, tugaya, genel komutanliga çekildigini, alaydan yalçin tegmen'e telefon açilarak kendisi (hüseyin oguz) için ``ulan sen silahli kuvvetlerini hedef aldin.''seklinde tepki gösterdiklerini, bunun üzerine albay hasan, yarbay hami çakır, kendisi (h.oguz), aydin basçavus, yalçin tegmen'in toplandiklarini, hami yarbay'in ``dürüstçe mücadele ediyoruz, yanlis birsey olmasin'' dedigini, olaya siyaset karistirilmamasi gerektigini konustuklarini, yalçin tegmen'in ``abi bunlar bizi infaz edecekler, bunlari not üsecegim, yazacagim, kasete alacagim'' dedigini, kendisinin de ``ben sonuna kadar mücadele edecegini, kendisini desteklemelerini `istedigini, kendisinin de atilla astsubaya`yer gösterimi ve ifade sirasinda alinan kasetleri çogalt'' dedigini, ifadeleri de 6 nüsha yazdigini, birini özel olarak saklamasi için atilla astsubaya verdigini, o'nun da özel valizine sakladigini, toplantida 5 suret ifade yazdiklarini söyledigini, ersan alkan albayin `bu ifade tutanaklarini yok edeceksiniz'' dedigini,neden'' diye sormasi üzerine albay'in`bu tugay komutanina, genelkurmaya'a, bir yere siçriyor'' dedigini, kahraman bılgıç'in ifadesini kendisinin aldigini, ancak orada geçici görevli oldugu için imza atmadigini, bu tutanaklarin pbık (personel bilgi ıslem) kod numarasi yazilarak imzalandigini, bu ifadelerdeki imzalarin tegmen yalçin karakurt ile astsubay aydin'a ait oldugunu, aydin'in soyadini hatirlamadigini, bu sorgunun atlla ates astsubay tarafindan kamera ile çekilerek banta da alindigini, yüksekovaya gidisinin 8. günü görevinin bittigini söylediklerini, ıl jandarma alay komutani necati kılıçkaya'nin kendisini istedigini ve çok acele gelmesini istedigini, orada yol güvenliginin olmadigini, yolda infazdan korktugunu, tedbir alarak yenıköprü'ye geldigini, buradan tanidigi erdal astsubay'in kendisini brt denilen araçla hakkari'ye ilettigini, burada çok kötü karsilandigini, telefonla görüsmesi, çarsiya çikmasinin yasaklandigini, bunun üzerine 4 kasim'da (4 ekim olmali) atilla astsubay adina misafirhaneye baglattiklari özel telefondan esini aradigini, olaylari anlattigini, 7.10.1996 tarihinde de tututklanmis olan yüce astsubayi van'a askeri mahkemeye götürmek üzere görevlendirildigini, van'da abdullah canan'in akrabasi olan eski hakkari milletvekili esat canan'in telefonunu bularak kendisi ile 2 saat konustugunu, bildigi herseyi anlattigini, kendisini kurtarmasini istedigini, o'nun da bunu basina anlattigini, 10 ekim'de hakkari'ye dönünce basina demeç vermissin diye kendisini sorguya çektiklerini, kendisinin de halen malatya'da görevli ısmail adindaki helikopter pilotu üstegmenden kendisini kaçirmasini istedigini, ayin 16'sinda tugay'da bulusmak üzere anlastiklarini, bu arada mahmut ısık adindaki milletvekilini özel telefonla aradigini, olaylari anlattigini, ``askerlik hayati beni buradan çikarmaz, infaz ederler. kaset varsa konusmayi al'' dedigini, o'nun tavsiyesi üzerine atv'den suat isminde birinin kendisini aradigini, o'na da herseyi anlattigini, eger infaz ederlerse yayinlanmak üzere anlastiklarini, medya'da resmim çikarsa belki kurtulurum diye düsündügünü, ayin 16'sinda sivil bir taksi ile ısmail üstegmenle bulusmak üzere tugaya gittigini, ancak alaydan oraya gittigini ögrendikleri için acele alaya çagirdiklarini ``jandarma genel komutaninin kendisini istedigini'' söylediklerini, mahmut ısık'in ıçisleri ve savunma bakanini arayarak durumu anlattigini, bunun üzeri genel komutanliktan çagrildigini, ancak yine de infazdan süphelendigi için ali kardes ismindeki ızmir'li bir askere evnin telefonumu vererek, babasina açmasini ve kendi durumunu anlatmasini istedigini, ayin 17'sinde bir daha dönmemek niyetiyle valizini alarak hakkari'den ayrildigini ve ankara'ya geldigini, komutanliga gıtmeden önce mahmut ısık'i buldugunu ve konustugunu, atv'den suat'la onun evinde bulusarak görüntü verdigini, sonra jandarma genel komutanligina gittigini, burada bir gün 12 sayfa ifade verdigini, anlattiklarina inanmadiklarini, kaçirilan adamin pkk'li oldugunu söylediklerini, kendisine 20 ekim'de komutan'la görüsecegini söyledikleri halde 20 gün ankara'da kaldigini, fakat genel komutanla görüsemedigini, ifadesinde askeri personeli ve jandarmayi da yazdigi için görüsmek istememis olabilecegini, sonra tayinini istedigini, 10 kasim'da elazig'a tayininin çiktigini, mehil müddetini kullanarak elazig'a gittigini, burada pek hos karsilanmadigini, bir ılçe jandarma bölük komutanligi'na harekat subayligi gibi bir göreve verdiklerini, orada bir ay kaldigini, telefon irtibati falan olmayan bu yere kendisini susturmak için verdiklerin, bonra 30 kasim'da diyarbakir'a gidip devlet güvenlik mahkemesin'de 9 saat 16 sayfa ifade verdigini, çünkü adliyeye, hukuka güvendigini, hakkari'deki menfaat sebekesine karsi vali'nin hiçbir etkinliginin olmadigini, kendisinin de ulusamadigini, adli sistemin de orada birsey yapmasinin mümkün olmadigini,

    otluca köyü olayi : yüksekova tugayi'nin çevresinde tel örgü kiyisinda koruma amaçli pusu atildigini, bu pusu timinin gece saat 24.20-24.30'da pusuya düsürülerek 2 astusbay, 4 erin sehit edildigini, telsiz konusmalarini dinledigini, sehit olan astsubaylarin pusuya düsünce israrla yardim istedigini, ancak birlik yok bahanesiyle yardima gidilmedigini, ancak 2 gün sonra bölgede operasyonlara baslandigini, tugay'a 1-2 km. yakininda bulunan otluca köyünden basta muhtar olmak üzere 5 yasinda çocuk dahil birçok insanin tugaya götürüldügünü, bunlardan 5 tanesinin eline illegal 5 kales verilerek mahkemeye verildigini, bununla ilgili arama tutanagi tutmasi için alay komutani necati kılıçkaya, yalçin yalıncak astsubaya emir verdigini, ancak bu astsubay kabul etmedigi için baska bir üstçavusa tutturdugunu, ancak savcilik bunlara inanmadigi için takipsizlik verdigini, bu arada otluca köyünün tamamen bosaltildigini, köyden 2-4 bin civarinda koyunun tugaya getirilerek kesildigini, bu olaydan sonra bu köyden 24 kisinin kirsala çikarak örgüte katildigini, bu hareketle örgütün gücüne güç katilmis oldugunu, yücel zeydan ( pkk yüksekova daglica tabur komutani - rüstem kod adli) yücel zeydan'in hakkari milletvekili mustafa zeydan'in oglu oldugunu, ıran'da annesinin yanina sik sik gittigini, (mustafa zeydan'in bir karisinin da ıran'da oldugunu), telefonla babasi ile de görüstügünü, mustafa zeydan'in bir oglunun da saglik bakanligi'nda üst düzeyde görevli oldugunu, yücel zeydan'in amca çocuklarinin da korucu oldugunu, yücelle sik sik görüstüklerini, bu nedenle de hakkari bölgesinde pkk'nin eylem yapmadigini, hakkari'de bütün önemli ihaleleri mustafa zeydan'in akrabalarinin aldigini, sonunda pkk'ya da devlet parasinin gittigini, son olarak 100 milyonluk yatili bölge okulu ihalesini yine mustafa zeydan'in yakin akrabalarinin aldigini, mustafa zeydan, istedigi adami korucu yaptirdigini, vali'ye telefon ettigi zaman almamazlik yapamiyacagini, yüksekova'li mehmet oglu bayram aksu adinda bir vatandasin bulundugunu, bunun gönüllü istihbaratçilik yaptigini, halen van'da oldugunu, bunun gerek yesille gerekse diger faili mechullerle ilgili herseyi bildigini, asiret yapisi : hakkari'de irili ufakli 23 asiret bulundugunu, yüksekova'da da 3 büyük asiret oldugunu, bunlarin piyanis , doski ve jirki asiretleri oldugunu, bunlardan jırkı asiretinin 200 elemani ile çok ciddi ve samimi bir mücadele verdigini, pıyanıs asiretinin (mustafa zeydan'in asireti) 9 bin korucusu oldugunu, ancak bunlarin yücel zeydan nedeniyle pkk ile ciddi bir mücadelesinin olmadigini, fakin mengıç (rp ilçe baskani) 'nin yaninda bir kuyumcu oldugunu, bu kuyumcudan altin alma olayi oldugunu, suçlularin piyanis asiretinden oldugunu, isin içinde bir de astegmenin oldugunu, bu astegmenin magduru sanik olarak mahkemeye çikardigini, sonra asiretler arasinda husumet omlmamasi için asiret ileri gelenlerinin araya girerek baristirdiklarini, korucu sistemi : koruculuk sisteminde korucubasi, onun altinda tim veya takim komutani, onun altinda da elemanlar oldugu, her timin 20 kisiden olustugu, tim komutaninin elemanlarin vekaletini, korucubasinin da tim komutanlarindan özlük haklarina iliskin vekalet aldigini, korucubasinin kendine bagli olanlarin maaslarini aldigini, asil mücadeleyi yürütenlere bir çuval un, seker, çay vs. verilerek isin götürüldügünü, korucubasilari ve tim komutanlarinin göreve falan gitmediklerini, bunlar sehirde bazi hatiri sayilir kisilerin korunmasinda görev almis göründüklerini, sehirde ikamet edip devletten maas aldiklarini, altlarinda yepyeni toyoto arabalar oldugunu, kisaca iyi menfaat sagladiklarini, koruculuk sisteminin doguda silahli kuvvetlerin ve emniyet teskilatinin bütün etkinligini bitirdigini, daha üstün silahlarinin oldugunu, ayrica alt yapisi halk oldugu için daha etkili oldugunu, garip vatandasin hakkini aramasinin mümkün olmadigini, ne vali'ye ne komutana, ne de korucubasina ulasamadigini, adalet sisteminin de dogru çalismadigini, güvenlik güçlerinden bir kisminin da oradaki menfaat islerine bulastigini, orada herkesin derdinin iyi model bir araba, bir ev, bir yazlik alip dönmek oldugunu, dönerken de yaninda illegal yollardan edinilmis silahlar alip götürdüklerini, jıtem ( jandarma ıstihbarat terörle mücadele ) bunun kanunen mevcut ve örgütlenme semasi içinde bir birim olmadigini, ancak jandarma'da resmen ıstihbarat birimlerinin bulundugunu, ancak bu birimlerin terörle fiilen mücadele görevlerinin olmadigini, görevlerinin sadece istihbarat oldugunu, jıtem'in ise cem ersever tarafindan fiilen kuruldugunu, diyarbakir, elazigi, mardin, hakkari gibi bazi hassas illerde gayriresmi olarak örgütlendigini, her ilde bulunmadigini, ama jıtem elemanlarinin jandarma genel komutanligi ıstihbarat baskanligina bagli olarak çalistiklarini, genellikle kod adi kullandiklari, kendisinin jitem elemani olmadigini, sadece jandarma ıstihbarat subelerinde sorgu amiri olarak görev yaptigini, ıstihbarat birimlerinin terörle mücadele yaparken menfaat mücadelesi yaptiklarini, mesela cem ersever'in yaninda çalisan ismini hatirlamadigi bir astsubayin adli emanetteki 2-3 bin silahi alarak güneydoguda koruculara sattigini, bu kisinin yakalandigini ve yargilandigini, cem ersever'in asil amacinin menfaat temini oldugunu, jıtem adinin da birtakim kirli islerde daha çok ise yaradigini, çünkü terörle mücadele görevi olunca gözalti süresinin daha uzun oldugunu, sonradan jıtem'in lagvedildigini, cem ersever'in de mecburen emekli oldugunu, kendisini jandarmanin diger elemanlarinin temizledigi iddiasinin yanlis oldugunu, kendisinin çok uyanik birisi oldugunu, kolay tuzaga düsmeyecegini, ancak mahkemeye gelirken alarak kaçirdiklarini, sorguladiklarini ve siringa sorgusu sonucu öldürdüklerini, otopsi raporunu okuyan arkadaslarindan ögrendigini, bu siriga sorgusunu herkesin bilmedigini, cem ersever'i habur gümrük müdürünün kemal ismindeki oglunun (veya soförünün ) öldürdügünü, bunu içerde yapilan konusmalardan bildigini, su anda bunu bilenler asker olduklari için konusamak istemediklerini, ancak not tuttuklarini, ileride çikip konusacaklarini, cem ersever'in karisinin suriyeli oldugunu, bu yolla suriye istihbarat servisi ile irtibat kurdugunu, bu servise bilgi sizdirdigini, bu nedenle de jandarma genel komutanligi tarafindan dislandigini, bu nedenle de öldürüldügünü, yesil'in de kendisi ile irtibati dolayisiyle suriye ile baglantisi oldugunu, uyusturucu kaçakçiligi : uyusturucu'da van'in bir merkez oldugunu, van'dan her tarafa uyusturucu sevkiyatinin yapilabildigini, pazarlamasinin da ıstanbul'da yapildigini, van'da bir kadinin uyusturucu'nun thc (tetro hidro karnobilen) yani kalite kontrolünü yaptigini, bir baska kanalin yani suriye hattinin mardin-habur hattinin oldugunu, buradaki sevkiyatinin gkk (geçici köy koruculari) vasitasiyla, onlarin gümrüklerdeki akrabalari kanaliyla geçis saglandigini, daha sonra bu konuda zaafi olan, çok para kazanma hirsi olan güvenlik gücü mensuplarinin devreye girdigini, bunlarin bazan kendi arabalari ile uyusturu naklini sagladiklarini, bunlarin arabalarinin aranmadigini, özellikle pkk istihbarati için suriyeye gidip gelenlerin bu arada bu isi de ayarladiklarini, bir menfaat sebekesi olusturduklarini, bu olaylari bilen namuslu insanlarin az oldugunu, ancak atilma veya öldürülme korkusundan konusamiyacaklarini, bu menfaat sebekesinin tbmm'ne kadar uzandigini, mesela mustafa zeydan'in bu isin içinde oldugunu, sedat bucak'in urfa'da devletten daha güçlü oldugunu, uyusturucu trafiginden de menfaat aldigini, ugur mumcu cinayeti : ugur mumcu'nun c-4 plastik patlayicisi ile öldürüldügünü, bunun iz birakmadigini, malatya'da tekin coskun denilen kisinin evinde c-4 bulunddugunu, bu kisinin poliste gözaltina alindigini, kendisini ugur tonık adinda ıstanbul'da oturan yasli bir adamin kurtardigini, bu adamla da tekin coskun'la birlikte büyük otel'de görüstügünü, tekin coskun'un ugur mumcu'nun aleyhine konustugunu, o'nun öldürtmüs olabilecegini, tekin coskun'un alattin çakıcı'nin çok yakin arkadasi oldugunu, çek- senet isiyle ugrastigini, bu nedenle baska sehirlerde de adaminin olabilecegini, kendisinin evine giderek görüstügünü, 361 30 45 çagri ve 0542 231 02 90 numarali cep telefonu bulundugu, bu kisinin abdullah çatlı'yi da tanidigini, esref bıtlıs olayi : esref bıtlıs'in kesinlikle suikaste kurban gittigini, c-4 bombasi ile öldürüldügünü, c-4'ün uçaga pilot elbisesi içinde sokuldugunu, bursa'li nöbetçi bir askerin bunu gördügünü, jandarma içinde de esref pasa'nin suikastle öldürüldügüne kanatinde olan pek çok insan oldugunu, ancak ortaya çikarilmasinin istenmedigini, malatya'da turan abi gibi akrabalarinin bulundugunu, kendisinin onlarla da sürekli görüstügünü, bahtiyar aydın olayi : bahtiyar aydın'i bir pkk itirafçisinin öldürdügünü, sebebinin de silahli kuvvetlerde bir kesimin siddettten yana oldugunu, bir kesimin de siddete, öldürmeye karsi olan, halki kazanalim dedigini, bahtiyar aydın'in terörle mücadelede siddete karsi olan bir insan oldugunu, bu nedenle öldürüldügünü, hulusi sayın - ısmail selen cinayetleri : bunlardan birisinin sagci, birisinin solcu oldugunu, bir zamanlar jandarma'da selencıler, sayıncılar oldugunu, ideolojik olarak ikiye bölündügünü, birinin katilinin bir astsubay oldugunu, birisinin digerine karsi misilleme olarak öldürüldügünü, yani konunun tamamen ideolojik oldugunu, uyusturucu falan olmadigini, bunlarda polisin herhangi bir katkisinin olmadigini, hakkari emniyet müdürü : sahsen tanimadigini, ancak mahmut yasar ve cevat demır adindaki uyusturucu kaçakçilarinin polis tarafindan istihbaratçi olarak kullanildigini, bundan emniyet müdürünün mutlaka haberdar oldugunu, aranan bir sahsin güvenlik güçlerince kullanilmasinin yasal olmadigini, bunu dogru bulmadigini, operasyon ve ınfaz timleri : operasyon timlerinin bir yüzbasinin sorumlulugunda mutlaka rütbeli tegmen, üstegmen, astsubay veya uzman çavuslardan, yani gençlerden olustugunu, yüzbasidan daha yüksek rütbede kimsenin operasyona katilmadigini, dikkat edilirse sehit olanlarin hep er, astsubay ve uzman çavuslardan oldugunu, bunlarin vatansever, kahraman ve dürüst insanlar oldugunu, operasyon yapilacak yeryerin önceden planlanarak operasyon yapildigini, ınfaz timlerinin ise üç kisiden olustugunu, çogunlukla silahsiz, korumasiz insanlara yönelik oldugunu, bu insanlarin evlerinden alinarak infaz edilip bir dereye atildigini, öldürülen ıtirafçilar : üzümlü karakolu baskinindan sonra teslim olan biri suriyeli, digeri mardin'li 2 kizin tugaya getirildigini, sonra kaybolduklarini, yani infaz edildigini, halbuki tugayin gözaltina alma yetkisinin olmadigini, bu itirafçilari kazanmak gerektigini belirtmistir.(ek:225)

    53- dılek örnek' ın 02.031997 tarihli ıfadesidir 1974 yilinda hollanda'da dogdugunu, 22 yildan beri ailesiyle birlikte hollanda'da oturdugunu, ortaokulu, yüksekokulu orada okudugunu, ailesinin halen hollanda'da oturdugunu, annesinin ev hanimi, babasinin lastik fabrikasindan emekli isçi oldugunu, her ikisinin de sag oldugunu, bir ablasinin iki küçük erkek kardesinin oldugunu, 1995 yilina kadar 2 yil mc donald'da çalistigini, sonra ayrildigini, daha önce hollanda'da olan teyzesinin 2 yildan beri ıspanya'da oturdugunu, orada teyzesinin kocasi olan enistesinin lokantacilik yaptigini, ayrica ticaretle ugrastigini, 1,5 yildan beri enistesi ercan dogan'a kuryelik yaptigini, bu ise teyzesinin istegi üzerine basladigini, enistesinin kendisine para vererek ıstanbul'a gönderdigini, ilk seferinde teyzesi ile birlikte ıstanbul'a geldigini, teyzesinin orada kendisini mehmet ve latif'le tanistirdigini, daha sonra devamli kendisinin yalniz geldigini, kendisine teslim edilen peseta (ıspanyol parasi ) cinsinden paketler halindeki parayi, havaalaninda kendisini karsilayan mehmet ve lütfi'ye arabalarinin içinde teslim ettigini, sonra havaalanina yakin çinar oteline gittigini, hiç disari çikmadan otelde bir gece kaldiktan sonra swisair veya ıberia uçaklariyla hollanda'ya döndügünü, her türlü otel ve yolculuk masraflarini kendisine verilen paradan kendisinin karsiladigini, bu paranin ne parasi oldugunu kesinlikle bilmedigini, sormadigini, saymadigini, yalnizca parayi verip kendi parasini (her seferinde 4-5 bin mark) aldigini, kendisine teslim edilirken de paranin sayilmadigini, belgesiz teslim edildigini, enistesinin ``ıstanbul'a gidince seni karsilayacaklar, ayrica havaalaninda kolaylik gösterecekler'' dedigini, herhangi bir sikinti ile karsilasirsa ``mehmetlerin misafiriyim'' demesini tenbih ettigini, parayi normal bir valizde getirdigini, valizi bagaja verdigini, çikarken aldigini, hiç arama yapilmadigini, bir defasinda aramak istediklerini, ancak orada birisinin geldigini, ``tamam bu geçebilir'' dedigini, bu yardimin bir ayarlama sonucu bilerek yapilip yapilmadigini bilmedigini, türkiyeye 10-15 defa bu sekilde para getirdigini, bunun disinda da tatil için memleketi ıskenderun'a gitmek üzere ıstanbul'dan adana'ya uçakla gittigini, bu giris çikislari da sayarak 52 defa giris çikis yaptigini iddia ettiklerini, polisteki ifadesinde iskence ile tamaminin para getirmek için oldugunu kabul etmek zorunda kaldigini, gerçekte bu is için yalnizca 10-15 defa giris yaptigini, kendisinin hollanda vatandasi oldugunu, türkiyeye hollanda pasaportuyla giris yaptigini, bazan da türk pasaportuyla giris yaptigini, kendi adina tek pasaportu oldugunu, kendisinden baska parsel ve simon'un da kuryelik yaptigini, beraber gelip gitmediklerini, onlarin da parayi mehmet ile latif'e verdiklerini sandigini, parayi verdigi mehmet (alakent) ve latif'in halen firarda olduklarini, anne ve babasinin bu isi yaptigini bilmedigini, ıspanya'ya giderken teyzemlere gidiyorum diye gittigini, masraflarini teyzelerinin karsiladigini söyledigini, kazandigi paralari ise harcadigini, anne ve babasinin yakalaninca bu isi yaptigini ögrendigini, ablasinin ve kardeslerinin kesinlikle bu isi yapmadiklarini, garo'yu hollanda'dan tanidigini, kendisinin kuyumculuk yaptigini, sik sik da ıspanya'da enistesinin evinde karsilastiklarini, lokman'i sahsen tanimadigini, teyzelerinden azer döviz'in sahibi olarak adini çok duydugunu, feramez'in, yusuf'un lokman'in ortaklari oldugunu enistesinden duydugunu, ( bu ıranli yusuf'un halen tutuklu oldugunu), musavvat diye birini tanimadigini, ayhan akça'yi tanimadigini, ancak narkotik'te kendisini gösterdiklerini, tanimadigini söyledigini, adini daha sonra mahkemede ögrendigini, 34 b 2034 plakali bmw arabayi da daha önce hiç görmedigini, yakalaninca narkotikte gördügünü, bundan 2,5 ay önce yakalandigini ve o tarihten beri bayrampasa cezaevinde oldugunu, kendisinden bir hafta sonra enistesinin de antalya'da tutuklanarak ayni cezaevine getirildigini, cezaevindeki ihtiyaçlarinin enistesi tarafindan karsilandigini, haftada bir dilekçe vererek enistesi ile ``es görüsü'' yaptiklarini, bu arada enistesinin ihtiyaci olan parayi verdigini, enistesi ercan dogan'in 43 yasinda oldugunu, tüarkiye'de herhangi bir siyasi partiyle ve ülkü ocaklariyla iliskisinin olmadigini, bunu kesinlikle bildigini, gardiyan nebile ile bayrampasa cezaevinde tanistigini, arkadas olduklarini, çikinca aramak için telefon numarasini aldigini, daha sonra kendilerinin bakirköy cezaevine nakledildiklerini ifade etmistir.(ek:226)

    54- hurşit han 02 mart 1997 tarihli ifadesinde; 1955 hakkari-yüksekova dogumlu, tahsilsiz oldugu, 10 kardes olduklarini, yüksekova'da sirketi, ıstanbul'da kapaliçarsi'da döviz bürosu bulundugu, ancak balkan döviz bürosunu sattigini, bir sirketi oldugunu, memlekette iken koyunculuk yaptiklarini, 2 köyleri bulundugunu, kendilerinin besleyip sattiklarini, maddi durumlarinin iyi oldugunu, körfez krizi zamaninda, vali ve kaymakam'in kuzey ırak'tan kaçanlar için para topladigini, kendisinin de barzani'ye gönderilmek üzere adamlari vasitasiyla belediye baskani'na 1 milyar lira verdirdigini, bizzat vali'ye veya kaymakam'a vermedigini, bunun celal korkmaz tarafindan yazilan kurt kapani adli kitapta yer aldigini, çünkü bu yazarin bu paranin verilisine sahit oldugunu, 14 temmuz 1994 tarihinde güneydoguda sehit olan asker ve polis es ve çocuklari için ahmet yesıl ismindeki birinin telefonu üzerine ahmet demır adina 250 milyon lira yatirttigini, sahsen ne yesil'i, ne de ahmet demır'i tanimadigini, ancak yesil'in adini çok duydugunu, kendisi hakkindaki iddianin 750 kilo esrarla ilgili oldugu, önce oglunun tutuklandigi, 2 gün sonra da kendisinin evden alindigini, ancak bu miktar bir esrari yakalatan adamin kendisinin evde oturup tutuklanmayi beklemiyecegini, kaçmasi gerektigini, bunun bir tezgah oldugunu, sebebinin de ; yesil'in telefon ederek kendisinden para istedigini, sonra da eve 2 adet mektup birakildigini, `çocuklarini aliriz'' dendigini,`akibetin savas, haci, mecit gibi olur'' dendigini, vermeyince 750 kilo esrari üzerlerine attiklarini, kendisi yakalandiktan sonra da ayni sahis, ihbar eden sahis eve 2 mektup daha attigini, önce malin yakalandigini, sonra kendisinin alindigini, isin içinde polis oldugunu, yani mektubu atanin polisle beraber çalistigini, asil sebebin ; kendisinin dogulu, yani kürt olusu oldugunu, 6 aydir tutuklu oldugunu, agabeyinin de kendisi ile beraber yargilandigini, daha önce de akrabalarinin, arkadaslarinin ayni nedenle öldürüldügünü, örnek olarak; altindag nüfus müdürü olan kayinbiraderi ve dayisinin oglu olan mecit baskın'in sirf kürt oldugu için 1994 yilinda 3 kursunla öldürüldügünü, diger kayinbiraderi necip baskın'in yüksekova'da polis tarafindan kaçirildigini, öldürülmekten kilpayi kurtuldugunu, dayisi oglu savas buldan'in 1993 yilinda evden polis tarafindan alindigini, içinde tarife göre korkut eken'in bulundugu mercedes 300 bir arabaya bindirilerek çinar oteline götürüldügünü ve iskenceyle öldürüldügünü, sonra da bolu yigilca'ya atildigini, o'ndan para istemediklerini, o zaman para meselesinin olmadigini, para isinin 1995'de çiktigini, yine dayisi haci paray'in da ayni sekilde öldürüldügünü, saglik bakanligi müfettisi hemsehrisi namik erdogan'i da ankara'da alinip götürüldügünü, ayni asiretten abdullah canan'in da mehmet emin yurdakul adindaki subay tarafindan alinarak öldürüldügünü, ayrica arkadasi ve akrabasi olan ıran'li lazim ısmaıl'i aldiklari zaman kardesini birakacagiz diye diger kardesinden 300 bin mark, 60 bin dolar aldiklarini, 13 gün sonra da 2 kisinin cenazesini getirdigini, yine arkadasi adnan yıldırım'in aynen savas buldan gibi korkut eken tarafindan alindigini ve öldürüldügünü, bu olaylari birçok insanin bildigini, ancak korkularindan söyleyemediklerini, mesela; ıstanbul'da sarkıt otelinin sahibi cumhur yarkız'in çogunu bildigini, 'ndan da para istendigini, kendisinin bulunarak bilgisine basvurulmasi gerektigini, 1994'de ayni sekilde sehit ailelerine diye ahmet yıldız adina 250 milyon lira gönderen aga yıldız'i tanimadigini, selim ısık'i tanidigini, ıstanbul'da esnaf oldugunu belirtmistir. (ek:227)

    ıx. degerlendırme a- susurlukta meydana gelen kaza olayı ve arkasındakı ılıskılerın açıga kavusturulması ıle ılgılı degerlendırme 03.11.1996 tarihinde, sanliurfa milletvekili sedat edip bucak'a ait 06 ac 600 plaka sayili mercedes marka otomobil, hüseyin kocadag sevk ve idaresinde kusadasi'ndan hareketle ıstanbul ıl'ine seyir halinde iken susurluk ılçesi uçakyolu mevkiinde olay yerinin sol tarafindaki benzinlikten yola çikan ve ayni istikamette seyir eden hasan gökçe sevk ve idaresindeki 20 rc 721 plaka sayili kamyona saat 19:15 siralarinda sag arka yan tarafindan çarpmistir. asiri hizla seyrettigi belirlenen 06 ac 600 plaka sayili otomobilin, bu sekilde kamyona çarpmasi suretiyle meydana gelen trafik kazasinda; otomobil içerisinde ön sag koltukta oturmakta olan sedat edip bucak yaralanmis, otomobilin arka koltugunda oturmakta olan mehmet özbay, gonca us isimli bayan ve otomobilin sürücüsü hüseyin kocadag olay mahallinde ve hastanede ölmüslerdir. bu kisilerden, sedat edip bucak'in sanliurfa milletvekili, hüseyin kocadag'in ıstanbul kemalettin eröge polis okulu müdürü ( eski ıstanbul emniyet müdür yardimcisi) ızmir'de ikamet eden mehmet özbay'in bayan arkadasi gonca us ve mehmet özbay'in oldugu, mehmet özbay kimlikli kisinin de abdullah çatli oldugu anlasilmistir. kaza yapan araç içerisinde; 2 adet mp-5 tam otomatik tabanca, bunlara ait bir adedi 20, 3 adedi 30 fisek kapasiteli 4 adet sarjör, iki adet 9x19 mm çapli tarig marka tabanca ve buna ait sarjör, bir adet 22 calibre baretta marka ucunda susturucu takilmak üzere klavuz açilmis tabanca ve bir adet sarjör, 22 kalibre baretta marka tabancada kullanilmak üzere tadil edilmis bir adet susturucu ve bir adet ham susturucu, 20 adet 22 kalibre çapinda fisek, bir adet 9 mm çapinda sig sauer marka tabanca ve bir adet sarjör, 175 adet 9x19 mm çapinda muhtelif marka fisek, bes adet 9x19 mm çapinda yabanci menseli fisek, 13 adet 7,62x54 mm çapinda fisek cinsinden silah ve mühimmatinin bulundugu, bu silahlardan; baretta marka tabancanin bir adedinin mehmet özbay adina, diger baretta marka tabancanin hüseyin kocadag adina, sig sauer marka tabancanin da sedat edip bucak adina ruhsatli olduklari, diger silah ve mermilerinin ise ruhsatsiz ve gerek nitelikleri gerekse nicelikleri yönünden vahim atesli birer silah, susturucu ve fisekler oldugu balistik raporundaki sonuçla ve olayin vuku buldugu, susurluk ılçe jandarma bölük komutanligi sorumluluk bölgesinde, susurluk cumhuriyet bassavciligi tarafindan tespit edilmistir. ayrica mehmet özbay sahte isimli abdullah çatlinin cüzdani içinde küçük naylon poset içerisinde beyaz toz bulasigi(kokain), hüseyin kocadagin cüzdani içinden 0,33 cm.kahverengi toz olan maddeler niteliklerinin tespiti için jandarma genel komutanligi kriminal labaratuvarinda tahlil için alikonulmus,kriminal daire baskanliginin 9.11.1996 tarih ve 3760-907-96 kirim d.(1901 ) sayili yazisi ile silahlarin iade edildigi, diger maddelerin iade edilmemis oldugu susurluk cumhuriyet savciliginin yazilarinda belirtilmistir. trafik kazasi ile ilgili haberin medya kanali ile kamuoyuna iletilmesini takiben; türkiye genelinde, kumarhaneciler krali olarak taninan ve geçmisinde uyusturucu madde kaçirmaktan, adam öldürmeye kadar bir çok suç isi içinde bulunan ömer lütfi topal'in 28.7.1996 tarihinde arabasinin içinde profesyonel kisilerce öldürülmesi olayinin failleri olarak emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskanligi emrinde ve tasra birimlerinde çalisan 3 özel harekat tim mensubu polis memuru ve ömer lütfi topal'in ortagi sami hostan ile ali fevzi bir'in ihbar edilmesi ve bu konuda gelisen olaylar nedeniyle hassas olan kamuoyu, milletvekili, ıstanbul kemalettin eröge polis okulu müdürü ve 1978 yilinda türkiye ısçi partisi mensubu 7 kisinin öldürülmesi olayinin saniklarindan olup 18 yildir giyabi tutuklu olmasina karsilik yakalanamayan mehmet özbay sahte kimlikli abdullah çatli'nin, kaza yapan aracin içerisinde birlikte olusu, toplumun zaten hassas olan hissiyatini patlama noktasina getirmis ve toplum, tüm unsurlari ile türkiye büyük millet meclisinden, cumhurbaskanindan, hükümetten ve yargidan bu olaylarin ve olaylarin arkasindaki iliskilerin ortaya çikarilmasina iliskin beklentilerini çesitli yollarla söz konusu mercilere aktarmislardir. bunun sonucu olarak baslangiç bölümünde de belirttigimiz gibi bes ayri önerge ile konunun irdelenmesini ve gerçekçi anlamda ortaya çikarilmasini saglamak üzere türkiye büyük millet meclisi oybirligi ile komisyonumuzun kurulusunu gerçeklesmistir. diger yandan kaza ile birlikte, gerek bakanliklar, kurum ve kuruluslarca idari yönlerden inceleme ve sorusturmalar baslatilmis, ilgili cumhuriyet bassavciliklarinca adli yönden de sorusturmalar baslatmistir. bir diger yönden türkiye ısçi partisi genel baskani dogu perinçek tarafindan cumhurbaskani sayin süleyman demirel'e sunulan dosya, 8.11.1996 tarihinde, cumhurbaskani tarafindan 12.11.1996 tarihinde kabul edilen anamuhalefet partisi genel baskani mesut yilmaz tarafindan sunulan mektup 13.11.1996 tarihinde, basbakan sayin necmettin erbakan'a cumhurbaskaninca yazilan kisiye özel yazi ile ortaya atilan iddialarin çok ciddi oldugu kanisiyla, bunlarin incelenip sorusturulmasi talimat olarak iletilmistir. basbakan sayin necmettin erbakan basbakanlik teftis kurulu baskanligina 18.11.1996 tarihinde verdigi yazili talimat ile cumhurbaskanimiz tarafindan kendilerine iletilen dosyalarda mevcut iddialarin incelenmesini gerekiyorsa sorusturulmasini istemistir. bu talimat çerçevesinde basbakanlik teftis kurulu baskan vekilinin baskanliginda basbakanlik, ıçisleri ve adalet bakanliklari teftis kurullari baskanlari toplanarak yapilacak sorusturmanin nasil yürütülecegi görüsülmüs, bunu takiben basbakanlik teftis kurulu baskan vekilinin baskanliginda, ayni bakanliklardan görevlendirilen müfettislerinin katilimi ile olusturulan bir heyet vasitasiyla iddiaya esas bütün konular inceleme teknigi ile her yönden irdelenip degerlendirilmis ve 9.1.1997 tarihinde bitirilen rapor ve 11 klasörden olusan ekleri basbakanlik makamina sunulmustur. 10.1.1997 tarihinde rapor ve eklerinden bir takiminin komisyonumuza gönderilmesi için yazi yazilmis, 6.3.1997 tarihinde rapor ve ekleri basbakanlik teftis kurulu baskanliginca komisyonumuza iletilmistir. diger taraftan basbakanligin 19.11.1996 tarih ve 1902/01236 sayili talimatlari ile mıt müstesarligindan devlet içinde ve yasadisi örgütlenmeye gidilerek yasadisi eylemler yaptirildigi iddialari hakkinda incelemeler yapilmasi istenilmis, mıt müstesarliginin 9.12.1996 tarih ve 156/24745 sayili yazisi ile incelemelerin alinan emir dogrultusunda sürdürülmekte oldugu, tekemmül ettirildiginde sunulacagi basbakanliga bildirilmis, 25.12.1996 tarih ve 156/24756-40757 sayili yazi ile de incelemelerin sonucu yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ıle susurlukta meydana gelen kaza olayinin arkasindaki ıliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan meclis arastirma komisyonu baskanligina bildirilmistir. gerek raporun intikalinden önce, gerekse sonra komisyon çalismalari bölümünde belirtilen bakanliklar, askeri ve adli mercilerden konuya iliskin bilgi ve belge talebinde bulunulmus, bu bilgi ve belgelerde adi geçen ya da konu hakkinda komisyonumuzu aydinlatacak bilgilere sahip resmi ve sivil kisiler görüsmelerde bulunmak ve bilgilerine basvurulmak üzere komisyona çagirilmislardir. yapilan tüm bu incelemelerin isiginda; susurlukta meydana gelen kazada ölen kisilerden mehmet özbay sahte kimlikli abdullah çatli'nin geçmisi ile ilgili olarak yapilan arastirmada; komisyonumuzca adalet bakanligindan istenen dosyalar içerisinde bulunan, ankara 3. agir ceza mahkemesinin 26.12.1996 tarih ve e:1990/44 k:1995/278 savcilik 1986/6517 sayili gerekçeli kararina göre, 9.10.1978 tarihinde ideolojik amaçli 7 kisinin öldürülmesi olayinda sanik konumunda bulunan abdullah çatli'nin diger 3 sanik ile birlikte giyabi tevkifli (firarda) olmalarindan dolayi dosyadan ayrilarak yeni bir esasa kaydedilerek adi geçenler hakkinda yargilamanin devam etmesine ve giyabi tutukluluk durumlarinin devam etmesine 26.12.1995 tarihinde karar verildigi görülmektedir. geçen süre içerisinde abdullah çatli'nin 27.01.1977 tarihinde 6136 sayili kanuna muhalefet ve polise ates etmek suçundan arandigi, 11.7.1978 yilinda doç.dr.bedrettin cömert'in öldürülmesi olayinda fail olarak ankara 5. sulh ceza mahkemesince hakkinda giyabi tutuklama karari verildigi, 1982 yilinda uyusturucu madde kaçakçiligi suçundan dolayi ısviçre'nin zürih kentinde tutuklandigi, 1984 yilinda ısviçre'de ele geçen 250 gram eroin ile ilgili olarak isviçre bale-ville savciliginca hakkinda giyabi tevkif müzekkeresi düzenlendigi,
    onbirinci bölüm

    1984 yilinda fransanin paris kentinde hasan kurtoglu sahte kimlik ve pasaportla ve 455 gram eroin ile yakalanmasi üzerine 5 yil 1 ay hapis cezasi aldigi ve cezaevinde yattigi, 1990 yilinda cezaevinden firar ettigi ısviçre makamlari ve ınterpol tarafindan kirmizi bültenle aranilmakta oldugu, 1996 yilinda ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinda kullanilan silanlardan birinin üzerinde parmak izinin bulunmasi, ankara ıl'i balgat semtinde (7) kisinin öldürülmesi olayinin zanlisi olarak ankara 4.kolordu ve sikiyönetim komutanliginca arandigindan dolayi yurtdisinda kaçak oldugu anlasilmaktadir. gerek esi meral çatli gerekse birlikte yurt disina çikan oral çelik ifadelerinde, abdullah çatlinin 1980 ihtilalinden 22 gün sonra yurtdisina çiktiklarini, çatli'nin hasan kurtoglu adina düzenlenmis sahte pasaport ile oral çeliginde harun çelik adina düzenlenen sahte pasaportlarla degisik tarihlerde türkiye'den ayrildiklarini, oral çelik'in avusturya'da abdullah çatli ile bulustuklarini,1980 yili ekim ayi içerisinde abdullah çatli'ninmehmet ali agca'ya ve hasan dagaslan adiyla kendisine sahte pasaport düzenlemekten konya 2.ordu ve sikiyönetim komutanligi askeri savciliginca aranmasi dikkate alindiginda yurtdisina çikmak zorunda kalmasinin nedeni açikca görülmektedir. ankara sikiyönetim komutanligi adli müsavirliginin 10.11.1980 gün ve 1980/281 müt.sayili yazilari ile düzenlenen listede yurt disina çikmasinin sakincali oldugu belirtilmis olusu da bu düsünceyi dogrulamaktadir.diger taraftan meral çatli 1980 ihtilali nedeniyle pasaport almanin çok siki denetim olmasi nedeniyle kolay bir is olmadigini 20 gün sonra esine pasaport getirdiklerini, getirenleri tanimadigini, bu nedenle esine yardim edenler olabilecegini ifade etmektedir. meral çatli 1982 yilinda nevsehirden pasaport almak için müracaat ettigini, ancak vermediklerini, bu nedenle de sahte pasaport ile çiktigini, yalovadaki annesinin yaninda iken esi ile yaptigi yurtdisi telefon görüsmesinde kendisine yardimci olmak üzere birilerinin gelecegini söyledigini, gelenlerin resmi görevli olmadiklarini, kendilerini yalova'dan alarak dogrudan ıstanbula havaalanina götürdüklerini ve uçakla yurt disina çikip viyana'ya gittigini, oradan araba ile almanya'ya, oradan da ısviçre'ye gittigini, orada esi ile bulustugunu, trenle fransa'ya geçerek parisin kasabasi potie'ye gittiklerini, ikamet izni alabilmek maksadiyla hep birlikte üniversiteye kayit yaptirdiklarini, orada bulunduklari sirada kendilerine devletin üst düzeydeki yetkililerinden birilerinin, asala ile mücadele edip edemeyeceklerini sorduklarini, onlarin bu teklifine, karsi teklif olarak cezaevinde yatan arkadaslari ve bazi taninmis politikacilarin (12 kisi, türkes ve mehmet ırmak gibi.) serbest birakilmalari sartiyla isi kabul edeceklerini belirttiklerini ifade etmislerdir. 1984 yilinda ailece türkiye'ye tatile geldiklerini, resmi bir görevlinin kendilerini karsiladigini, kisiyi mete adi ile tanidigini, soyadini bilmedigini, sadece ona mete agabey denildigini, bu kisinin asker yapisi oldugunu, konusma ve hareketlerinde asker gibi davrandigini, türkiye'de bir hafta süreyle kaldiklarini, bu arada esine türkiye'den bir görev verildigini duydugunu, bu görevinde konsolosluklara yapilan haksizliga tepki olarak asala olayinda esine verilen bir görev oldugunu, esinin degisik ülkelerde olmak üzere 28 olayda rolü oldugunu belirtmektedir. komisyonumuz 18.3.1997 tarih ve 292 sayili yazisiyla mıt müstesarligindan teskilatlari içerisinde kod adi mete olan kadroda görevli ya da istihbarat faaliyetlerinde çalistirilan personel bulunup bulunmadiginin soruldugu, mit müstesarliginin 20.3.1997 tarih ve 8539-53931 sayili cevabi yazisinda istihbarat faaliyetlerinde çalistirilan kod adi veya gerçek adi mete olan bir kisinin çalistirilmadigini, gerçek adi mete olan kadrolu ve halen görevde bulunan 8 personel bulundugu, hiçbirinin müstesarlik içindeki görev konularinin ve statülerinin komisyonun kurulus amaci ve çalisma alani ile ilgisi bulunmadigini, bu personelin güvenlik nedeni ile kimliklerinin gönderilemeyecegi bildirilmistir. meral çatli devamla; esi ile beraber türkiye'den döndüklerinden 1,5 ay sonra bir gün haber geldigini ve esinin telefon külübesinde bulunmasinin istendigini, birlikte evlerinin altindaki telefon kulübesine indiklerini, esinin telefonda ıstanbuldan birisiyle görüstügünü, telefonda ertesi sabah kendilerine verilen adrese gidilmesini istediklerini, oradan yeni düzenlenmis bir pasaport verilecegini söylediklerini, görüstükleri kisinin mete agabeyleri oldugunu, pasaportlarinda altan ve serap güler adina düzenlenmis türk pasaportlari olduklarin, esinin buna niye gerek oldugunu anlamadigini ve nedenini sordugunu ancak karsi tarafin böyle olmasi gerektigini söyledigini, ertesi sabah esinin verilen adrese bir arkadasi ile gittigini, buranin bir zenciye ait ev oldugunu, içeriye girdikleri anda fransiz polisinin de içeriye girip onu yakaladiklarini o anda üzerinde hasan kurdoglu adina çikarilmis pasaport bulundugunu, 3 gün sonra esinin polislerle birlikte eve geldigini, polislerin evi aramalari sirasinda esinin kendisinden dolaptaki dosyayi ortadan kaldirmasini istedigini, dolapta kazaklarin altina koyarak polislerin onu bulamamalarini sagladigini, esinin kendisine fransa'dan hemen ayrilmalarini söyledigini, kocasinin fotograf makinasi, silahi ile kendisinin ve çocuklarinin kurdoglu soyadina düzenlenmis pasaportlarini alarak evden ayrildiklarini, sakladigi dosyada bir sema oldugunu, beyaz saçli ve ısviçre'de ikamet eden bir kisinin resmi bulundugunu ifade etmistir. ıstanbul'la telefon görüsmesi yapmasini söyleyen birisinin kendisine geldigini, yine evin önündeki telefon kulübesine indiginde, mete agabeyinin `` meral hanim sizin fransa'da kalmaniz gerekiyor, çünkü esinizle irtibat kuracak kisi sadece sizsiniz.'' dedigini, esinin bu konuda yaptigi degerlendirmede komploya gittigini söylemis oldugunu, esinin kendisine türkiye'de görüstügü kimselerle veyahut devamli görüstügü kimsenin yaptigini bir oyun oldugunu söyledigini, ısviçrede de ayni sekilde suçlamalarda bulunuldugunu, ısviçre'deki olayda nevzat ve seref benli isimli kisilerin bulundugunu, nevzat'in soyadini bilmedigini, ısviçre'de uyusturucu madde bulundurmaktan dolayi 15 yil ceza verildigini,1,5 yil yattiktan sonra ısviçre'ye kendisini görmeye gittigini, döndügünden bir ay sonra bunlarin cezaevinden kaçtiklarini, mutfagin anahtarini esine verdiklerini onlar da elini kolunu sallayarak hapishaneden çiktiklarini, cezaevinden çikista yanlis arabaya bindigini, görevlinin onu serbest biraktigini, cezaevinden kaçar kaçmaz fransa'ya yanlarina geldigini, 20 gün ayri bir evde kalindigini,türkiye'den gelen bir pasaport ile ve esinin yesil bir takim giymesi talimatiyla 1990 yili nisan ayinda türkiye'ye döndügünü ve vıp salonundan alindigini, o süreçte kocasini göremedigini, esi döndükten 20 gün sonra kizlariyla birlikte araba ile türkiye'ye döndüklerini, esinin levent'te kiraladigi eve gittiklerini, ıstanbul'a meral çatli adi ile geldigini, esinden ögrendigine göre türkiye'den gelen dosyasinda veyahut herhangibir seyde abdullah çatli'nin hasan kurdoglu olmayip abdullah çatli oldugunu bildirdikleri için esinin gerçek kimligini kabul etmek zorunda kaldigini, o evde bir hafta kaldiklarini, sonra da bahçelievler'de kiraladiklari baska bir eve tasindiklarini ve esinin ıstanbul ataköy'de ticaretle ugrasmaya basladigini, o arada bir ihbar sebebiyle isyerinin basildigini, ancak basanlarca esine önceden haber verildigi için baskindan kurtuldugunu, esinin 6-7 adet degisik pasaport kullandigini, mehmet ali agca'nin hapisten kaçirilmasinda esinin sadece pasaport temin ettigini belirtmektedir pasaportlara iliskin olarak komisyonumuz tarafindan 10.1.1997 tarih ve 130 sayili yazi ile emniyet genel müdürlügünden konu hakkinda tafsilatli bilgi istenilmis,27.1.1997 tarih ve 028038 sayili cevabi yaziya göre, 2 adedi sahin ekli adina, digerleri mehmet özbay ve mehmet özbey adina olmak üzere, 1992 ve 1996 yillarini kapsayan dönem içerisinde ikisi ıngiliz pasaportu olmak üzere, 11 degisik pasaportla ,142 adet giris ve çikis yapmistir. oral çelik 1983 yilinda yurda giris-çikis yaptigini, yurtdisinda olduklarinda istedikleri pasaportu istedikleri yerden alabildiklerini, 1984 yilinda ısviçre polisine yapilan yalan bir ihbar ile eroin isi yaptiklari iddiasiyla yakalanmak üzere iken oradan uzaklastiklarini, ancak bu nedenle iki ülke arasinda sorun çiktigini ve türkiye'den bir devlet bakaninin ısviçre'ye gittigini ve ortami yatistirdigini, çatli'nin 1990 yilinda ısviçre'de hapisten kaçip, türkiye'ye döndügünü, fransa'daki mahkumiyetlerinin de eroin isi ile ilgili düzmece fransiz ıstihbaratinca hazirlanan bir senaryo ile ilgili oldugunu, 1984 yili sonunda çatlinin, 1986-1993 yillari arasinda da kendisinin fransa'da hapishanede yattigini belirtmektedir. resmi gazetenin 25.3.1985 tarih ve 18703 sayili nüshasinda yayinlanan 26-27 mart 1985 tarihlerinde ısviçre'de yapilan tehlikeli atiklarin sinirlar ötesi hareketleri konulu uluslararasi ısbirligi konferansina devlet bakani ahmet karaevli'nin katilacagi haberinin oral çelik'in kendileri için ortaligin durulmasini bir devlet bakaninin sagladigina iliskin iddiayi dogruladigini, diger taraftan komisyonca bilgisine basvurulan yeniden dogus partisi genel baskani sayin hasan celal güzel de ifadesinde konuyu bilmemesine karsilik, soru kendisine yöneltildiginde ilk aklina gelen kisinin o oldugunu belirtmistir. 25.11.1988 tarihinde fransadan ısviçreye iade edildiklerini, ısviçrenin, çatli'yi türkiye'ye iade etmesi için fransa'nin rizasi gerektigini belirttigini, fransa'nin ise sahsin türkiyede isledigi suçun cezasinin idam olmasi sebebiyle 27.5.1985 yilinda yapilan talebin fransa tarafindan reddedildigi, komisyon tarafindan istenilen ve emniyet genel müdürlügünce verilen cevabi yazidan anlasilmistir.. meral çatli'nin esinin isyerine yapilan baskin ve baskinin haber verilmesine iliskin ifadesi üzerine komisyonumuz, konuyu yazi ile ıstanbul emniyet müdürlügünden sormus, alinan cevapta konu hakkinda kendilerine bir bilgi intikal etmedigini ve islem yapilamadigi hususunun kayitlarin tetkikinden anlasildigini bildirmistir. komisyonumuz emniyet genel müdürlügünden, mehmet özbay'a (mehmet özbey'e) ait pasaportlar ile kaç defa yurtdisina çiktiginin ve hangi tür pasaportlarinin bulundugunun sorulmasi üzerine, emniyet genel müdürlügü ile yapilan yazismalarda, ilgilinin soyadinin özbay veya özbey olarak geçtigi, disisleri bakanliginca yapilan incelemelere dayali olarak her iki soyadini tasiyan kisinin ayni sahis oldugu hususu, disisleri bakanliginca emniyet genel müdürlügüne 20.1.1993/302 ve 24.1.1997-1024 sayi ile bildirilen yazidan anlasilmistir. bu kadar çok giris ve çikis yapmis olmasi karsisinda gerek yurtiçinde, gerekse yurtdisinda kirmizi bültenle aranan bir sahsin yakalanmadan türkiye'ye girip çikmasi oldukça düsündürücü ve dikkat çekicidir. bu durumun bir diger boyutu da çatli'nin bu giris ve çikislarda türkiye içinde ve disinda ne veya neler yaptigi hususudur. komisyonda bilgisine basvurulan abdullah çetin, abdullah çatli ile 1983 yilinda almanya'da tanistigini, kendisinin parali asker oldugunu, 1991-1993 yillarini kapsayan dönem içerisinde güneydogu anadolu'da çalistigini, oraya kendisini abdullah çatli'nin gönderdigini, cem ersever'e destek vermek üzere, istihbarat çalismasi yaptiklarini, 1992 yili mayis ayinda azerbaycan'a gittigini, gence'deki kampta kaldigini ve c-4 plastik patlayicilar konusunda yetistirildigini, ayrica kenevir tarlalarinin korunmasinda da görev aldigini, güneydogu'dan geçen uyusturucunun çogunun azerbaycan'dan geldigini belirtmektedir. bu beyanlar da çatli'nin türkiye'de ve yurtdisinda uyusturucu isi ile ilgili ve birçok karisik faaliyetler içerisinde oldugunu göstermektedir. dyp ıstanbul ıl yönetim kurulu üyesi abdullah kederoglu bilgisine basvurulmak üzere alinan ifadesinde, kendisinin önce mhp'yi, sonra anap'i destekledigini simdi ise dogru yol partisinde ıstanbul ıl yönetim kurulu üyesi oldugunu belirtmektedir. ögrencilik yillarinda ıstanbul ülkü ocaklari dernek baskanligi gibi çesitli derneklerde görev aldigini, kendisinin nevsehir ögrenci yurdu müdürü oldugu dönemde çatli'nin ankara ülkü ocaklari dernegi baskani oldugunu ve ıstanbul'a geldiginde yurda ugramasi nedeniyle tanidigini, 12 eylülden önce çatli'nin ıstanbul'a gelip, ticaretle ugrastigini, kaçak oldugunu gazetelerin yazmasi üzerine ortadan kayboldugunu, daha sonra zaman zaman kendisine ugradigini, bir gün türkiye'ye temelli dönecegini söyledigini, kendilerinin ticaret olarak birçok alanda is yaptiklarini, procter and gamble'n hammaddelerini temin eden asit borik ve sodyum perborat satan firmalarinin oldugunu beyan etmektedir. abdullah çatli'nin bu iliskiyi sicak tutmaya ve devam ettirmeye çalismasi, özellikle uyusturucu madde üretiminde kimyasal maddelere duyulacak ihtiyaç dikkate alindiginda, gerekli ve dogru bir davranis olarak görünmektedir. oral çelik de ifadesinde bu konuda, abdullah çatli'nin 1991 yilindaki anavatan partisinin büyük kongresine katildigini, önce yildirim akbulut'u, sonradan mesut yilmazi desteklediklerini bildigini,yasar okuyan'in abdullah çatli'yi çok iyi tanidigini, hatta sohbetlerde, kapali toplantilarda oradaki isleri ben organize ediyorum deyip oy toplayan kisinin o oldugunu, agah oktay güner'in de abdullah çatli'yi çok çok iyi tanidigini bildigini belirtmektedir. yukaridaki açiklamalarda da görülecegi üzere abdullah çatli siyasete de karismis ve siyasetçiler tarafindan da bu türdeki iliskilerin dogmasina ve devam ettirilmesine açikca meydan verilmistir. abdullah çatli 1993 yilindan itibaren ticari isletme kurma yoluna gitmistir. bu maksatla 9.2.1993 tarihinde 0188 yevmiye numarasi ile beyoglu 32. noteri nezdinde düzenlenen belge ile turgay marasli, mehmet özbay ve mustafa kapusuzoglu'ndan olusan g.s.c. ınsaat turizm ve dis ticaret limited sirketi tescil ve ilan edilmistir. diger taraftan baysa isimli sirket ile ilgili iliskiler incelendiginde, sirketin sahibi ahmet baydar; mehmet özbay ile bir barda tanistiklarini ve daha sonra özbay'in kendisini ziyarete geldigini, bu suretle arkadasliklarinin ilerledigini, kendisinin ailesi ızmir'de oturan arzu isimli bir kadin ile arkadaslik ettigini, onun kizkardesi olan ve ızmir'de ikamet eden gonca'nin kendilerini ıstanbul'a zaman zaman ziyarete geldigini, bunlardan birisinde mehmet özbay ile tanistigini ve arkadas olduklarini, ahmet baydar, kendisinin birkaç sirketi bulundugunu bunlardan baysa isimli olanini and güven sazak ve karisi slvia sazak ile mine baydar ve oglu alper baydar'in istiraki ile 1992 yilinda kurdugunu, sirketin amacinin ithalat, ihracat, pazarlama ve imalat isleri oldugunu, 1995 yilinda and güven sazak'in sirketten ayrilma karari almasi üzerine kendisi disinda, 16 yildir yaninda çalisan fehmi tarim'i yönetim kurulu üyesi yaptigini, 3'ncü kisinin kim olacagini düsünürken, orada bulunan mehmet özbay'in kendisinin olabilecegini söylemesi üzerine, 3'cü kisinin oldugunu, ancak sirket için de hamiline hissesenetlerinin % 100'nünde kendisine ait oldugunu, mehmet özbay'in murahhas üye olmadigini çek imzasinda ve yönetimde herhangibir yetkisinin bulunmadigini belirten ahmet baydar, mehmet özbay'i abdullah çatli olarak tanimadigini, onun ıstanbul'daki evine 2-3 kez gittigini esi ve çocuklarini tanidigini, esinin bile ona mehmet diye hitap ettigini, bu nedenle kandirilmis olabilecegini ifade etmektedir. 1995 yili mart ayinda botas tarafindan ihale edilen petrol depolama tanklarinin dibindeki petrol çamurunun temizlenmesi ihalesine girdigini, botas tarafindan 1993 yilinda sisteme dahil depolama tanklarindaki petrol çamurunun çesitli yollarla temizlenmesi isinin güney makina isimli bir sirkete verildigini ve bu sirket tarafindan ekonomik açidan çok degeri olmayan bu petrol çamurunun bir tankta toplandigini, güney makina isimli sirketin bunu botas'tan çok düsük bedelle satinalmak istedigini, botas'inda bu atik maddeden kurtulmak için bunu alacak firma arayip bulma gayreti içerisine girdigi ve bu nedenle de isi ihale ettigi, baysa firmasinin bu ise diger 2 firma ile birlikte talip oldugu ve ihaleye girdikleri ton basina 10 dolar veren baysa'nin ihaleyi kazandigini, ancak güney makinanin sahibi semsettin isimli sahsin enerji bakanligi müstesarina gittigi, arena programina çikip aleyhlerine yalan seyler söyledigini, ihalenin iptal edildigini, ikinci kez yapilan ihaleyi tekrar kazandigini, bu kisinin ise düsük fiyat verdigini ve gerekçe olarakta botas kayitlarina göre 30 ton gözüken petrol çamurunun gerçekte 20 tonunun su oldugunu bu sebeple düsük teklif verildigini kendisine söyledigini, bu adamin çamuru depolarken topladigindan fazla gözükecek sekilde bir suistimal yapmis olabilecegini, mehmet özbay'in ihale asamasinda ve sonrasin da baysa sirketinin yönetim kurulunda olmadigini hem ahmet baydar belirtmekte, hemde botas sirketin bu hususu komisyon baskanligina gönderdigi yazi ile de teyid etmektedir. ahmet baydar petrol çamuru ile ilgili konuyu kendisine söyleyen kisinin hadi özcan oldugunu, mehmet özbay ile birlikte petrol çamurunu sanayii ürünü olarak kullanmak üzere gerekli katki maddelerinin bulgaristan ve romanya'da is yaptigi firmalardan alinacagini ve bunun ızmit'e getirilmesi söz konusu olacagindan özbay'in ızmit'te tanidigi ve deposunun oldugunu söyledigi hadi özcan'a gittiklerini, onun da depoyu kiralayabileceklerini söyledigini, bir daha bu kisi ile görüsmedigini ancak onun sagda solda isin % 50'sinin kendisine ait oldugunu söyledigini duydugunu, hadi özcan konuya iliskin olarak komisyonumuza verdigi ifadede, ızmit'te pkk'lilarin büyük para götürdüklerini, ızmit'e heray 20 bin ton petrol getireceklerini, kendisinden bir depo ve bir liman istediklerini en önemlisinin de dagiticilarini bulmak oldugunu hepsini kendisinin buldugunu, amacinin ızmit'in pkk'lilardan temizlenmesi oldugunu, abdullah çatli'yi bu ismiyle bildigini, herseyin ayarlandigini, bu ayarlama isinde botas'daki ihalede kamu görevlilerinin de oldugunu ayda 20 bin ton petrol satacaklarini hesapladiklarini, çatli'nin alacakli oldugunu söyledigi filipinler'den 3 milyon 600 bin dolar gelmedi diye sizlanmasi üzerine, o zaman kendisinin bu petrolü satalim dedigini, birilerinin kendisine 40 milyar lira vereceklerini söyledigini, bu parayi hiç ihaleye girmeden ihaleye girmemek için avanta olarak verilecegini, o ana kadar 2-3 milyar lira masraf etmis oldugunu, 20 milyar liranin kendisine gerekli oldugunu, çatli'nin bunu kabul ettigini tamam deyip ihaleye girerek onu ankara'dan aldiklarini, bunun dedikodusu olabilir dendigi için ihalenin yeniden yapildigini ve yine çatli'larin kazandigini, iki ayri sirkete de 4'er milyar lira avanta vererek, ihaleden çekilmelerini sagladiklarini, ihalenin alinisiyla, birlikte abdullah çatli'nin degismeye basladigini, petrolu satmayip, bir ay içinde 300-350 milyar lira yapacagini söylediklerini, kendisinin de o arada para sikintisi çektigini, kemer'de bir otelde kalirken bir arkadasinin kendisine ``abdullah çatli simdiye kadar kiminle ortaklik yapti ise ya öldügünü ya da yakalattigini'' söyleyerek dikkatini çektigini, bunun iyi oldugunu, çünkü çatli'ya o zaman yüzde yüz güvendigini bu nedenle de kendisinin de çatli tarafindan öldürülebilecegini belirttigini, ıskenderunda 1500 ton petrolün demir çelik'e satildigini, bunun parasini paylasanlarin da kendisine bir haftalik çek vereceklerini söylediklerini, bunun üzerine ankara'da bulustuklarini, gittigi binanin kapisinda bucak a.s. yazdigini, haluk kirci'nin da orada bulundugunu ve sedat bucak'in da orada oldugunu, parayi öderken, kendisine gözdagi vermeye çalistiklarini, kendi hakki olan 6 milyar lira yerine 500 milyon lira verilmeye kalkinca kendisinin tepki gösterdigini, ortagin % 50 almasi gerektigini, münakasa ettiklerini, verilen parayi almadigini, aralarinda soguk harp basladigini belirtmektedir. mehmet özbay'i yurtdisinda iken abdullah çatli olarak taniyan ve abisi özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahin'in korumasi olan sahin tekdemir isimli kisi, hadi özcan ile mehmet özbay adi ile abdullah çatliyi tanitan kisinin kendisi oldugunu, petrol isinde özbay'in, hadi özcan'a hiçbir pay ve ücret vermemesi sebebiyle hadi'nin de kendisine kizdigini ve bu sebeple aralarinin açik oldugunu abdullah çatli'yi abisinden çok sevdigini, bu sebeple de kaçak birisi oldugunu polis olmasina ragmen abisine söylemedigini belirtmektedir. ahmet baydar'in ve sahin tekdemir'in komisyonumuza verdigi ifadeler ile botas firmasinin gönderdigi ihaleye ait bilgi ve belgeler; gerçekte abdullah çatli tarafindan ahmet baydar'in sanayi ürünü olarak ıskenderun'da elde edecegi ürünün ızmit'te pazar bulmasini kolaylastirmak, hadi özcan'in kendisine sorun olmasini ve müdahalesini önlemek yönüyle bu sekilde bir düzen kurdugu kanisini dogurmaktadir. diger taraftan ihale üzerinde kalan baysa sirketinin sahibi olarak ahmet baydar petrol isinden anlayan güven tezerdi isimli kisiyi ıskenderun'da görevlendirdigini ancak ona güvenemedigini, bu asamada mehmet özbay'in devreye girerek kendisini yakindan tanidigini söyledigi turgay marasli'yi tavsiye ettigini, kendisinin de uygun bulmasi üzerine maras'liyi tezerdi'nin üzerindeki kisi olarak görevlendirdigini, bir müddet sonra çok kaba davranislari sebebiyle marasli'dan sikayet edilmeye baslandigini, bir müddet sonrada mehmet özbay'in kendisine marasli'nin 5 liraya satip, 3 gösterip sirketi dolandirdigini tespit ettigini ve çok üzüldügünü söyledigini, bunun üzerine kendisinin de maras'linin isine son verdigini, ancak 5-6 milyar lira kayip ve zarar içerisinde bulundugunu, halen bu petrol isi dolayisiyla 15 milyar lira civarinda zarari oldugunu belirtmektedir. olayi diger bir yönden irdelersek, turgay marasli, mehmet özbay sahte isimle abdullah çatli'nin 1993 yilinda mustafa kapusuzoglu ile beraber kurduklari gsc. ınsaaat turizm ve dis ticaret limited sirketinin ortagidir. yani turgay marasli baysa sirketinin paralarini abdullah çatli'nin adina ve onun adami olarak almis olacabilecegi düsünülmektedir.turgay marasli'nin mehmet ali yaprak olayinda da adi geçmektedir.bu nedenle m.ali yaprak olayinda abdullah çatli baglantisi da düsünülmelidir. gerek hadi özcan'a gerekse ahmet baydar'a yaptigi aldatmacalar bize onun kimliginin baska bir yönünü de göstermektedir.. 1994 yilinda sultan tekstile giren, daha sonra baysa sirketinde çalismaya baslayan ve mehmet özbay'in soförlügünü yapan habib arslantürk, sedat bucak ile özbay'in birbirlerine gelip-gittiklerini, mehmet özbay ile 3-4 kez ankara'ya geldiklerini yüksel ınsaata ve sedat bucak'a ugradiklarini, özbay'a çevresindekilerin `büyük reis` diye hitap ettiklerini, haluk kirci'nin sultan tekstilde ithalat-ihracaat müdürlügü yaptigini, mehmet özbay'in bmw marka araci oldugunu, florya'da evi bulundugunu karisinin honda, kizinin suzuki marka araçlari bulundugunu, zaman zaman kendi aralarinda arkadaslari ile bu servetin nasil elde edildigini konusup tartistiklarini, özbay'in gonca us isimli kadinla birlikte yasadigini, özbay'in soför çetin babayigit adina aldirdigi iki telefonu oldugunu, ayrica ahmet baydar'da baysa sirketine ait bir telefonu mehmet özbay'in kullandigini, sirketin bu telefonu kendi adina almayip, ıskenderun'daki is yerinde çalisan ali isimli kisi adina alindigini, bunun nedenini bilmedigini ifade etmektedirler. abdullah çatli ile ilgili konunun bir diger boyutu onun devletle olan iliskilerine ait degerlendirmelerdir. buna göre, milli ıstihbarat teskilatinda daire baskan yardimciligi ve 1993 yilinda özel harekat birimlerinde egitmenlik yapan korkut eken komisyonumuza verdigi ifadesinde;abdullah çatli'yi mehmet eymür ile birlikte 1988 yilinda mıt raporu olayi nedeniyle emekli olduktan sonra tanidigini, mehmet özbay adini da bildigini ancak sahin ekli adini bilmedigini, kendisinin onu 1987-1988 yillarinda tanidigini, abdullah çatli'nin 80 öncesinden itibaren devlete çalistigini bildigini, çatli'nin devlet için özellikle almanya'daki pkk faaliyetlerine yönelik olarak istihbarati çalismalar yaptigini, abdullah çatli'nin 1980 yillarinin basinda mıt ile iliskisi oldugunu, ancak daha sonra uyusturucu kaçakçiligi isine girince bu iliskinin birakildigini, sadece yurtdisinda yararlanildigini,geçmis dönemde çatli gibi yanlisliklari oldugunu, yurt disinda diplomatlar öldürüldügünde büyüklerin ``kani yerde kalmayacak'' ifadeleri verdiklerini, bu nedenle bunlarin kullanildiklarini ayrica abdullah çatli'nin jandarma tarafindan kullanildigini mıt biliyordu. ancak kardes teskilatlar oldugundan kullanilmasinin yanlis oldugunu söylemediklerini belirtmektedir. mıt daire baskani mehmet eymür ifadesinde; olaylarin yabanci istihbarat teskilatlariyla baglantili olan yönlerinin arastirilmasi, yurtdisinda uzun süre kalmis kisilerin türkiye'de karistiklari büyük eylemlerin çok dikkatle incelenmesi gerektigini, altinda baska seyler olup olmadiginin incelenmesini, su anda var veya yok diye bir sey söyleyemedigini, ancak abdullah çatli gibi kisilerin sadece suç yönünden degil yabanci istihbarat teskilatlariyla da bir baglantilari olup olmadiginin da incelenmesi gerektigini beyan etmektedirler. meral çatlinin özellikle yurt disinda esi ile birlikte yasadigi, oral çelik'in de abdullah çatli ile birlikte ve kendi basina yasadigi olaylarin gerek mehmet eymür'ün, gerekse korkut eken'in degerlendirmeleriyle birlestirildiginde, yorumu olaylari yasayanlara ait olmak üzere hayli ilginç birçok iliskiler zincirinin olustugu gözlemlenmektedir.... meral çatli, esinin muhsin yazicioglu ve mesut yilmaz'i tanidigini ve görüstügünü, hatta esine kongredeki desteginden dolayi tesekkür ettigini, korkut eken ve ali yasak ile görüstügünü bildigini, haluk kirci'nin esinin arkadasi oldugunu ve sultan tekstil'de ortak olduklarini, sami hostan'i tanidiklarini, sedat bucak ile 2 yildir tanistiklarini, ayrica ercan ersoy da ifadesinde abdullah çatli'nin sik sik türkiye büyük millet meclisi'ne giderek siyasîlerle görüstügünü belirtmektedirler. çesitli ifadelerde belirtildigi gibi abdullah çatli ile hüseyin kocadag'in iliskileri ıstanbul'da tanisma ve ızmir'e gitmeleri sirasinda baslamamamistir.devlet güvenlik mahkemesi bassavciligi tarafindan da belirtildigi gibi, abdullah çatli'nin mehmet özbay sahte kimligi ile silah tasima ruhsati almak üzere evrak düzenlenirken o tarihte ıstanbul emniyet müdür yardimcisi sifatiyla onun referansi bulunmaktadir.diger yönden de polis memuru mustafa altinok'un devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginda verdigi ifadesinde olay tarihinden 1-1,5 yil öncesinde hüseyin kocadag ve abdullah çatli'yi ıstanbul/ataköy bahçeli kahve önünde otururlarken gördügünü beyan etmistir. ıstanbul'daki bulusma, birbirlerini taniyan dostlarin biraraya geldigi bir özellik tasidigi düsüncesini dogurmaktadir. diger bir yönden de abdullah çatli'nin öldürülen ömer lütfü topal'in ortagi sami hostan ile iliskileridir. ortaginin öldürüldügü tarihlerde ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginin 1996/2303 hz. sayili iddianamesinde de belirtildigi gibi sami hostan'in marmaris grand azur otelde kaldigina iliskin ibraz ettigi faturalarin incelenmesinde, gerek rezervasyonun ve gerekse faturalarin mehmet özbay (.abdullah çatli) adina oldugu görülmüstür.bu husus abdullah çatli ile sami hostan arasindaki iliskinin baska bir göstergesidir.abdullah çatli'nin trafik kazasinda öldügü haberinin ilk duyuruldugu kisi sami hostan'dir. nitekim mesut yilmaz komisyonumuza verdigi 24.12.1996 tarihli ifadesinde; `` susurluk kazasi oldugunda susurluk ve balikkesir emniyetine gelen bir telefonda mehmet özbay adiyla geçen sahsin abdullah çatli oldugu, cenazesini almak üzere bir gazetecinin gelecegi, gözcü muhabiri mehmet yenisehirli oldugu, cenazeyi almaya geldiginde yaninda sami hostan'in bulunacagi `` seklindeki bir telefon olayindan bahsetmistir. olaylar da bu ifadeyi dogrulamaktadir. korkut eken, sedat bucak'in babasini tanidigini, bucak asiretinin pkk'ya karsi mücadelesinde zamaninin çogunun siverek'te geçtigini, güneydogudaki asiret reislerinden ileri gelenlerin büyük bir bölümünü tanidigini, uyusturucu madde ile ilgili isleri adamlarindan bazilarinin yapmis olabilecegini, ancak bucak'in da onlara cezalarini verecegini, sedat bucak'in kardesi serhat'in abdullah öcalan'in yaninda bulunmasina iliskin iddianin dogru oldugunu, ancak abisinin düsmani oldugu ve görüsmediklerini belirtmektedir. özellikle korkut eken'in tüm deneyim ve tecrübelerine karsilik sedat bucak'in adamlarindan uyusturucu isine bulasanlar varsa, onlarin hukuk sistemi önünde cezalandirilmalarini belirtme yerine cezanin sedat bucak tarafindan verilecegini söylemesi, çok ciddi bir soruna parmak bastigi gibi çokta düsündürücüdür. abdullah çatli'nin 1978 yilindan bu yana gelen görüntüsünü bu sekilde açikladiktan sonra, susurluk'ta 3.11.1996 tarihinde meydana gelen trafik kazasindan bir hafta öncesine gidildiginde, sanliurfa milletvekili sedat bucak, 1991 yilinda siyasete girdigini, o tarihte dep milletvekilleri ve özellikle abdullah öcalan'in gönderdigi elçiler kanaliyla, pkk örgütünün urfa ve siverek'e girecegini, kendisinin tarafsiz kalmasini istediklerini, bu görüsmelerin çogunu kasetlere alarak ankara emniyeti ve devlet yetkililerine verdigini, dep'in dgm'ye verdigi ifadelerin sayesinde kapatilabildigini, bu nedenle 1993 yilinda bunlarin kendisine ve ailesine karsi tavir almak istediklerini, siverek'te örgütlü eylem baslattiklarini, birçok kisinin bu nedenle katledildigini, siverek halkinin da tavir almasiyla örgütün orada çökertildigini, halkla olan içtenligi ve devlete olan bagliligi nedeniyle kendisine karsi tavirlar alindigini, pkk'nin öldürülecek kisiler listesinde birinci sirada oldugunu, 1994 yilinda siverek'e halka güven vermek için gittigini, ankara'da babasinin vefat etmesi üzerine siverek'e defnettiklerini, taziyelerin 1,5-2 ay sürdügünü bu arada yorgun düstügünü, 1994 ortasinda dinlenmek için önce ankara'ya geldigini, daha sonra da ıstanbul'a gittigini, orada mehmet özbay'i tanidigini, daha sonra telefonla ve gelerek kendisiyle görüstügünü, kendisine ithalat ve ihracaat ile ugrastigini söyledigini, goncu us ile mehmet özbay'in gönül iliskisi oldugunu varsaydigini, ıstanbul'da olduklarinda çatli'nin ailesini alarak bir-iki defa yanlarina geldigini, hüseyin kocadag ile daha önceden tanisip, tanismadiklarini bilmedigini, kendi yaninda tanistiklarini varsaydigini, kendisinin hüseyin kocadag ile her zaman görüstüklerini, mehmet özbay'in abdullah çatli oldugunu bilmedigini, bir gün kendisiyle çok özel görüsmek istedigini söyleyerek, mehmet özbay'in ``ben devlette çalisan gizli bir adamim, bunu da kimsenin bilmemesi lazim, su kimligim, su yesil pasaportum, bu ehliyetim, bu silah ruhsatim, bu da nüfus cüzdanim diye birseyler çikardigini, terörde uzman yazan bir kagit gördügünü abdullah çatli adini bir lakap ya da kod isim zannettigini, 1980 öncesinden hiç haberi olmadigini, hüseyin kocadag'i siverek'te emniyet amiri olarak çalistigi 1980 yilindan bu yana tanidigini, babasinin iliskilerinin hüseyin kocadag ile çok iyi oldugunu, kendisininde bu iliskiyi sürdürmek istedigini, diyarbakir da özel harekat sube müdürlügü yaptigi sirada da sik sik görüstüklerini, özel harekat sube müdürü ıbrahim sahin'i tanidigini, özellikle siverek bölgesine geldiklerinde kendisine ugradiklarini, kendisine koruma vermek istediklerinde polis memuru ercan ile konustugunu, o ve arkadaslarinin kabul etmesi üzerine ıçisleri bakani mehmet agar ile görüstügünü ve ismen isteyebilecegini ögrenince liste yaparak korumalari talep ettigini belirtmektedir. yapilan resmi islemler konusunun incelenmesinde, emniyet ıstihbarat sube müdürlügü 23.6.1996 tarihli istihbaratinda ``pkk terör örgütü tarafindan tehdit edildigine dair yapilan operasyonlarda ele geçen belge ve dökümanlardan sedat edip bucak'in tehdit altinda oldugunun'' tespit edildigi bildirilmektedir.bu bildirim üzerine koruma hizmetleri yönetmeliginin 20.maddesine göre ilgilinin koruma talebi yapilincaya kadar ilgili valiliklerce koruma tedbirinin derhal aldirilmasi gerektiginden ıl koordinasyon kurulunun 4 sayili karari ile bir memurla yakin koruma altina alinmasina karar verildigi, merkez koruma kurulunun 25.7.1996 tarih ve 14 sayili karari ile bu kez merkez koruma kurulu tarafindan ayni kararin alindigi ve bu islemlerin 6.8.l996 tarihinde bakan tarafindan ercan ersoy, enver ulu, oguz yorulmaz, mustafa altinok, ayhan çarkin ve ömer kaplan'in görevlendirilmelerinin onaylandigi, genel müdürlük personel daire baskanliginin 1.8.1996 tarih ve 12309 sayili yazisi ile sorulan hususlara koruma birimince verilen 2.8.1996 tarih ve 2594'96 sayili yazida, sedat edip buca'in kamuya intikal eden özel durumu sebebiyle `yakin'',ikamet'' ve` isyeri'' korumasinin 6 polis memuru ile yapilmasinin uygun olacaginin degerledirildigi ve yönetmeligin 20.maddesi hükmünün valilikçe uygulanmasi gerektiginin personel birimine bildirildigi, sedat edip bucak tarafindan 7.8.1996 tarihinde verilen dilekçe ile ayni 6 polis memurunu ismen talep ettigi, 6.9.1996 tarihinde ıl koruma kurulunca özel koruma altina alinmasina karar verildigi, 4.10.1996 tarihinde merkez koruma kurulunca ayni nitelikte bir kararin olusturuldugu, 17.10.1996 tarihinde bakan tarafindan bu kararlarin onaylandigi, ayhan çarkin'in 24.8.1996, mustafa altinok,enver ulu ve ömer kaplan'in 27.8.1996, ercan ersoy'un 19.9.1996 tarihinde, oguz yorulmaz'in 25.10.1996 tarihinde koruma görevine basladiklari, 5.12.1996 tarihinde ercan ersoy,oguz yorulmaz ve ayhan çarkin'in geçirdikleri sorusturma sebebiyle görevden uzaklastirilmalari nedeniyle yerlerine 3 polis memuru görevlendirilmesine karsilik, sedat edip bucak 6.12.1996 tarihinde verdigi dilekçe ile yeni görevlendirilen polis memurlarini istemedigini belirttigi, halen koruma isinin 3 polis memuru ile yürütüldügü anlasilmistir. sedat bucak ifadesine devamla, ömer lütfü topal cinayetinden sonra korumasi olan polisin gözaltina alindigini ögrenince ıstanbul emniyet müdürünü telefonla aradigini bunlari koruma olarak istedigini, bir suç islemis olmalari halinde bunu bilmek zorunda oldugu için aradigini, arnavut sami'yi bir defa çinar otelinde baskalariyla birlikte iken kendisine tanittiklarini, kendilerinin kumar ile hiçbir ilgilerinin bulunmadigini, mehmet agar'i genel müdür olana kadar tanimadigini, drej aliyi tanidigi, korkut eken'in babasinin eski dostu oldugunu belirtmektedir. kendisini korumak üzere görev verilecek personel 11.7.1996 tarihinde sedat edip bucak tarafindan ıçisleri bakani mehmet agar'a verilen isim listesini havi bir dilekçe ile talep edilmistir. bu personel ile ilgili görevlendirmeler yazisma prosedürüne uygun olarak yapilmis ıl ve merkez koruma komisyonu kararlariyla yakin koruma yapilmasi uygun görülmüs, bakan tarafindan da bu kararlar onaylanmistir. yakin koruma karari dogrultusunda ömer lütfi topal cinayetinde suçlanan 3 özel harekat tim mensubu polis memuru ile birlikte toplam 6 kisi sedat bucak'in yakin korumasinda görevlendirilmislerdir. görevlendirilen personelden dördü sicil yönünden çok iyi, birisi kinama cezasi ile geçmiste cezalandirildigini, atama sube müdürlügünün 18.7.1996 tarihli bilgi notuna göre polis memuru enver ulu'nun çek tahsil ederken görevlilerce yakalandigi, görevden uzaklastirildigi ve 6 ay kisa süreli durdurma cezasi aldigi görülmektedir. bu korumalarin çogunun ayni zamanda ıbrahim sahin'in de korumaligini yapmis olmalari dikkat çekicidir. sedat bucak'in yakin korumalarindan ercan ersoy komisyonumuza verdigi ifade de ankara,ıstanbul ve ızmir'e gidis ile ızmir'den ıstanbul'a dönüsü genis bir boyutta anlatmistir buna göre; ıstanbul'a giderken sedat bucak'in mehmet özbay' aradigini ve ıstanbul'a özel koruma sami ile resmi korumalardan ercan, mustafa ve enver'in birlikte gittiklerini, hilton oteline yerlestikleri, aksam otele altinoluk, burhaniye taraflarinda bir yerlerin tapu ve benzeri belgelerinin bir emlakçi tarafindan getirildigi, ertesi günü taziye için ali yasak'in sirketine gidilip otele dönüldügü, sabahtan mehmet özbay'in otele geldigini, hep birlikte iki mersedes araç ile yalova- termal'e gittiklerini, aksam orada kalip, ertesi günü burhaniyeye ugradiklarini belirtmektedir. ıstanbul yalova arasindaki mesafenin yakinligi ve tarik ümit olayinin tahkikati sirasinda basçavus ahmet altintas'in ifadesinde belirttigi gibi karakolda avsar kederoglu'nun ifadesinin alindigi sirada cep telefonu çaldiginda ayhan akça'nin aradigi anlasilmistir.avsar'in kendisine sormasi üzerine yalova taraflarinda oldugunu söylemesi ve söylem üzerine de ahmet altintas'in tarik ümit'in cesedinin yalova'da olacagina inanmasi ve mehmet eymür'ün de ifadesinin ayni dogrultuda olmasi, dikkate alinmasi gereken bir husus olarak gözükmektedir. ali aydinlik isimli sedat bucak'in tanidigi kisinin oglunun silahla yaralanmasi nedeniyle ızmir'e gittiklerini, o sirada çocugun ölmesi sebebiyle mehmet özbay'i otele birakip, taziyeye gittiklerini, taziyeden otele dönerken kendilerini yolcu eden asiret mensuplarinin otosunun durdurulmasi, polis kontrolu yapildiginin belirtilmesi karsisinda aramayi yapanlarin ruhsatsiz silahlar çikmasina karsilik sirf bucak asiretinden olduklari için aranan kisilerin kimliklerini tespit edip, silahlarini da almadan birakmis olmalarinin söylenmesi üzerine ercan ersoyun yaptigi arastirmada polisin böyle bir uygulama yapmadigini anlamasi üzerine, durumdan kuskulanmistir. o sebeble bulunduklari yerden erken kalktiklarini ve bucagin kusadasindaki yazligina gidildigini, gece onur otelde kalindigi, o arada hüseyin kocadagin ıstanbulda uçakla ızmir'e geldigi, havalanindan alinip, otele getirildigi, kusadasinda iki gün kalindigi, bazi arazilere bakildigi ve 16.30'da kusadasindan hareket edildigi, sedat beyin aracini, hüseyin kocadagin kullandigi, yolda takip edilmedikleri, susurlukta kamyon konvoyu sebebiyle koruma arabasinin geride kaldigi, bir daha da onlara yetisemedigi, 19.30'da öndeki otolar da dörtlü sinyallarinin yandiginin görülmesi üzerine konvoyun geçildigi ve 3-4 dakika sonra kaza yerine geldikleri anda kazayi gördüklerini kamyon soförü ve birkaç kisinin otonun basinda oldugunu, otonun yarisinin yok oldugunu, sag arka kapiyi açarak mehmet özbay'i çikardiklarini o anda yasadigini ve allah dedigini,yere uzattiklarini,yüzü kolu ve gögüs kisminda kiriklar oldugunu görünce onu arkadan gelen mersedes araca tasidigi, arka tarafa yatirdigini,hüseyin kocadagin vurma aninda öldügü, gonca us'un hareket ettigini söylediklerini, sonra sedat beyi aramaya basladiklarini,önce elini gördüklerini ancak çekerek çikaramayinca halat bulup araçlari birbirinden ayirdiklarini,torpido gözünün alt tarafina sikistigi için çok zor çikarttiklarini gonca us ile birlikte ikisini siteysin reno bir arabanin arkasina koltuklarida uzatarak yanyana yatirdiklarini ve iki aracinda ölü ve yaraliyi hastahaneye götürdügünü, sedat bucak disinda diger kisilerin ölmüs oldugu, sedat bucagi balikesire, oradan da uçakla ıstanbul'a götürüldügü, korumalardan enver'in cenazeler ve araba ile ilgilenmesi için susurlukta biraktiklarini araçtan yere düsen ve çanta denilen seyin sedat bucak'a ait içinde 230-240 milyon lira para bulunan beyaz naylon torbayi aldiklarini ve sonra da ıstanbulda paranin bucagin esine verildigi, seyahate katilan korumalarin tümü tarafindan belirtilmektedir. ıddia edildigi gibi arabanin içerisinde bulunan silahlarin baskalari tarafindan konulmadigi tanik ifadeleri ve ıstanbul dgm.bassavciliginin iddianamesinde yer almistir.ayrica ayni iddianamede arkadaki koruma aracinda haluk kirci'nin da bulundugu söylenmektedir. yukaridada belirtildigi gibi kazanin meydana gelisini takiben ısçi partisi genel baskani dogu perinçek ve ana muhalefet partisi genel baskani mesut yilmaz'in, cumhurbaskanina sunduklari iddialar üzerine, cumhurbaskanimizin direktifleri dogrultusunda basbakan tarafindan teftis kuruluna verilen yazili talimatla baslayan inceleme 9.1.1997 tarihinde incelemeyi yapan müfettis heyetinin düzenledigi inceleme raporu ile sonuçlanmistir. buna göre; basbakanlik raporunun (a) bölümü susurluk kazasi ile ilgili sonucu ihtiva etmekte olup, (a) bölümünde; 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesinde, sürücülügünü ıstanbul kemalettin erörge polis okulu müdürü hüseyin kocadag'in yaptigi 06 ac 600 plakali otonun, 20 rc 721 plakali kamyona arkadan çarpmasi neticesinde uzun süredir aranmakta olan abdullah çatli ve gonca us'un ölümü, milletvekili sedat edip bucak'in agir yaralanmasi ile sonuçlanan kazanin sonucunda; ıdari sorusturmalarin sonuçlandigi ek bir sorusturma yapilmasina gerek bulunmadigi düsünülmektedir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan hususi pasaport ile ilgili islemlerde ihmali görülenler hakkinda fezleke düzenlenmistir. mehmet özbay adina düzenlenmis olan silah tasima ruhsati ile ilgili islemde kusuru görülenler hakkinda rapor düzenlenmis olup, cezai bakimdan polis müfettislerince fezleke düzenlenmektedir. adi geçen sahis adina düzenlenmis olan sürücü belgesi islemlerinde usulsüzlük bulunmadigi anlasilmis, besiktas ılçe nüfus müdürlügünce düzenlenen nüfis hüviyet cüzdani verilmesinde kusuru görülenler hakkinda mülkiye basmüfettislerince sorusturma yapilmakta olup, fezleke düzenlenecektir. hüseyin kocadag'in ölmesi nedeniyle adli ve idari yönden hakkinda herhangi bir islem yapilmasina gerek kalmamistir. adli sorusturmalar devam etmekte olup trafik kazasi ile ilgili dava susurluk asliye ceza mahkemesinde 1996/186 sayili dava dosyasinda derdesttir. mehmet özbay adina mevzuata aykiri silah tasima belgesi düzenledigi isnad edilen emniyet eski genel müdürü mehmet agar ile hakkinda giyabi tevkif karari bulunan ve emniyetçe aranan kisiyi sakladigi isnad edilen ve aracinda bulunan ruhsatsiz silahlar nedeniyle 6136 sayili kanuna muhalefet ettigi düsünülen sedat edip bucak halen milletvekili olduklarindan konulara iliskin savunmalari, ilgili yer c.bassavciliklarinin fezleke düzenleyerek ilgili bakanlik kanaliyla türkiye büyük millet meclisi baskanligindan yasama dokunulmazliklarinin kaldirilmasini talep etmesi ve anayasanin ilgili maddesi geregince talep uygun görüldügü takdirde mümkün olabilecektir. konularin yukarida belirtilen idari sorusturmalar sonucu düzenlenecek fezleke konulari disinda tamami c.bassavciliklarinca sorusturma konusu edilmis bulunmaktadir. cürüm islemek amaciyla tesekkül meydana getirilip getirilmedigi hususu ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginca sorusturulmus ve rapor içerisinde yer alan ıddianamede tüm boyutlari ile olaylar irdelenmistir. basbakanlik raporunun sonucundaki (f) bölümünde; mehmet özbay adina abdullah çatli üzerinde bulunan adi geçenin emniyet genel müdürlügü mensubu oldugu, silah tasiyabilecegi, kendilerine yardimci olunmasina dair emniyet genel müdürü mehmet agar imzali, mühürlü ve fotografli belgeler konusunda yürürlükteki yönetmelige göre böyle bir belge düzenlenemeyecegi, mehmet özbay adina düzenlenmis olan belgenin usulüne uygun düzenlenmis bir ruhsat olmadigi, genel müdürlük bütçesinden aylik almayan birisine bu sekilde belge düzenlenemeyeceginin emniyet genel müdürlügü yazisidan anlasildigi, seklinde degerlendirme yapilmistir. komisyonumuzca susurluk olayina esas incelemeleri yapan çesitli ıl ve ılçe cumhuriyet bassavciliklarindan konuya iliskin bilgi ve belge talebinde bulunulmustur. diger taraftan adli islemler yönünden de; susurluk cumhuriyet savciliginin 12.11.1996 tarih ve hz: 1996/949 e: 1996/407 k: 1996/145 sayili karari ile susurluk asliye ceza mahkemesine açilan davaya iliskin iddianamede; olay tarihinde yukarida açik kimligi yazili sürücü hüseyin kocadag yönetimindeki sedat bucak'a ait 06 ac 600 plakali mercedes marka otomobil ile ızmir ilinden, ıstanbul iline dogru seyir halinde iken; ılçemiz uçakyolu mevkii 53. km. ye geldiginde sol taraftaki benzinlikten çikis yaparak bursa istikametine (ayni istikamete gitmek isteyen hasan gökçe yönetimindeki 20 rc 721 plakali ford kamyona sag arka yan taraftan çarparak ölümlü ve yaralamali trafik kazasi meydana gelmistir. kaza neticesinde 06 ac 600 plakali mercedes otomobilin sürücüsü hüseyin kocadag, ayni araçta bulunan abdullah çatli ve gonca us isimli sahislar ölmüsler, otomobilin sag ön koltugunda bulunan milletvekili sedat bucak hayati tehlike geçirecek sekilde yaralanmistir. sanigin yargilanmasinin yapilarak eylemine uyan; tck.nun 455/2, son, 40, 2918 sayili yasanin 119. maddeleri geregince cezalandirilmasina karar verilmesi kamu adina talep ve iddia olunur degerlendirmesi ile dava açilmistir. bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 20.4.1992 tarih ve hz: 1992/8718 e: 1992/5177 ıd. 1992/2596 sayili iddianamesinde; 26.2.1992 tarihinde sahte pasaport kullanmak suçundan sahin ekli isimli sahis adina bakirköy asliye ceza mahkemesine dava açilmis oldugu ve en son durusmanin 26.12.1996 tarihinde yapildigi, davanin 1992/405 esas sayili dava dosyasinda devam etmekte oldugu anlasilmistir. davanin bu kadar uzun sürmesinin nedeni sanigin bulunamamis olmasindan ileri geldigi kanaati olusmustur. susurluk cumhuriyet bassavciliginin 11.11.1996 tarih ve hz: 1996/961,963,964 fezleke: 1996/ sayili ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligina gönderilen fezlekede; 03.11.1996 tarihinde susurluk ilçesi uçakyolu mevkiisinde meydana gelen trafik kazasi ile ilgili olarak yapilan tahkikatta: olay tarihinde sanliurfa milletvekili sedat bucak'a ait 06 ac 600 plakali mersedes marka otomobil ile sürücü hüseyin kocadag yönetiminde ızmir ilinden ıstanbul iline dogru seyir halinde iken susurluk ılçesi uçakyolu mevkii 53. km. de saat 19.15 siralarinda diger sürücü hasan gökçe'nin yönetimindeki 20 rc 721 plakali kamyonun olay yerinin sol tarafinda bulunan benzinlikten yola kontrolsüz olarak çiktigi sirada asiri hizli gelmekte olan otomobilin kamyonun sag arka yan tarafindan çarpmasi sonucu ölümlü ve yaralamali trafik kazasi meydana gelmistir. kaza neticesinde 06 ac 600 plakali otomobilde bulunan sürücü hüseyin kocadag, abdullah çatli (mehmet özbay) ve günca us isimli sahislar ölmüsler, otomobilin sag ön koltugunda oturan milletvekili sedat bucak hayati tehlike geçirecek sekilde yaralanmistir. olay üzerine olay yerine intikal eden jandarma yetkilileri kazaya karisan 06 ac 600 plakali mersedes otomobilde iki adet mp-5 otomatik tabanca, 5 adet çesitli çapta tabanca ile bunlara ait iki adet susturucu, toplam 13 adet jarjör ve mermiler ele geçirilmistir. olay yerinde kesif yapilmis, bilirkisi raaporu ve olay yeri krokisi ile kaza yapan araçlarin durumu fotografla tesbit edilmistir. olayi müteakip araçta bulunan ölüler ve yaralanan susurluk devlet hastanesine kaldirildigi, yaralinin balikesir devlet hastanesine sevk edildigi, anlasilmistir. olayda ölenlerin cesetleri üzerinde susurluk evlet hastanesinde inceleme yapilmis olup, bu incelemede: ölen sürücü hüseyin kocadag'a ait ceset üzerinde: emniyet müdürlügüne ait polis kimligi, banka kartlari, sigorta karti, ile küçük gazete kagidi parçasina sarilmis 0.33 santim agirliginda kahverengi renkte niteligi belli olmayan toz madde ile 19.050 bin tl.si para çikmistir. (nüfus cüzdani ve sürücü belgeside mevcuttur.) ayni araçta yolcu olan ve olay sonucu ölen abdullah çatli, (mehmet özbay)a ait ceset üzerinde: mehmet özbay adina düzenlenmis; sürücü belgesi, silah tasima ruhsati, silah tasima ızin belgesi, kart vizit, baysa tic. adina düzenlenmis fatura bilgi kagidi, viza karti, yapi kredi karti, barçlay kart, bir adet telefon karti, ıst.tic.odasi üyelik kardi, bir adet üzerinde beyaz toz bulasigi (tanecigi) bulunan küçük naylon poset, ile 44.500.000. tl 29 adet yüzlük abd, dolari, yüzelli dolar, 305 alman marki, çikmistir. ölen goncu us isimli bayana ait ceset üzerinde ise; kimlik belgesi çikmamis olup, kazadan sonra jandarma yetkililerince kaza yapan 06 ac 600 plakali otomobilde bulunan siyah bayan çantasinda gonca us adina düzenlenmis sürücü belgesi, ile çesitli fotograf çikmis olup, fotograf ve sürücü belgesinin ölen bayana ait oldugu teshis taniginca beyan edilmistir. ayrica gonca us isimli bayan üzerinden çerçevesi sari renkli, ıpli, camsiz gözlük çerçevesi ve sol ayaginda 24 cm. uzunlugunda altin zincir mevcuttur. olay sonucu ele geçirilen kimlikler ve belgeler ile silahlar, niteligi belli olmayan toz madde ve trafik kazasi olayi tefrik edilerek ayri hazirlik numaralari verilmistir. bunlardan 1996/962 hz. sayisinda kayitli olan silah tasima ızin belgesi ile ilgili evrak yetkisizlik karari verilerek ankara c.bassavciligina gönderilmistir. olay üzerine basin yayin organlarinca yapilan yayinlar ve 06 ac 600 plakali kaza yapan otomobilde ele geçirilen silahlar, mermiler ve esyalar ile olay sonucu ölen sahislar üzerinde elde edilen esya ve belgelerin degerlendirilmesinde; ayrica mehmet özbay kimlikli, sahsin gerçekte abdullah çatli isimli sahis oldugu ve 18 yildir aranan sahislardan oldugu anlasilmakla; sahislarin birarada bulunmasi, çesitli silahlar ve sahte belgelerin mevcudiyeti ile t.c.k.'nun 313. maddesine muhalefet suçunu olusturacagi, bu suçun da 2845 sayili yasanin 1. ve 9. maddesi geregince devlet güvenlik mahkemesi yetkisi ve görevi içinde oldugu anlasilmakla; fezleke düzenlenerek silahlar, kimlik ve belgeler ve toz madde ile ilgili tefrik yapilarak ayri hazirliklari kaydedilmis ise de, birlestirilerek hazirlik evraki, 06 ac 600 plakali otomobilde ele geçirilen silahlar, bunlara ait mermi, jarjörler ve susturucular ile sahislar üzerinde elde edilentüm kimlikler belgeler ve bunlara ait esyalar birlikte görevli ve yetkili ıstanbul dgm. bassavciligina gönderilmistir. seklinde degerlendirme yapilmistir. susurluk cumhuriyet savciliginin 7.11.1996 tarih ve hz:1996/962 büro 1996/20 sayili yetkisizlik kararinda; 3.11.1996 tarihinde susurluk çikisinda uçakyolu mevkiisinde urfa milletvekili sedat bucak'a ait 06 ac 600 plakali mersedes marka otomobil ile bursa istikametine seyir halinde iken trafik kazasinin meydana geldigi; kaza neticesi aracin sürücüsü kemalettin eröge polis okulu müdürü hüseyin kocadag ile abdullah çatli (mehmet özbay) gonca us isimli sahislarin öldükleri, miletvekili sedat bucak'in ise agir yaralandigi, anlasilmistir. kaza neticesinde ölen sahislar üzerinde yapilan incelemede, abdullah çatli olarak yakinlarinca teshis edilen sahsin üzerinde mehmet özbay adina düzenlenmis sürücü belgesi, çesitli bankalara ait kredi kartlari, ticaret odasi üye karti, silah tasima ruhsati ve silah tasima izin belgesi çikmistir. bu belgelerden silah tasima izin belgesinin emniyet genel müdürlügü tarafindan düzenlendigi anlasilmakla; suç yeri itibari ile savciligimizin yetkisizligine, gereginin takdir ve ifasi için hazirlik evrakinin yetkili ve görevli ankara c.bassavciligina gönderilmesine, c.m.u.k'nun 8. maddesi geregince karar verildigi seklinde degerlendirme yapilmistir. susurluk cumhuriyet savciliginin 7.11.1996 tarih ve hz:1996/949 sayili tefrik kararinda; 03.11.1996 tarihinde susurluk uçakyolu mevkiisinde meydana gelen trafik kazasi sonucu üç kisinin öldügü, bir kisinin de agir yaralandigi araçta ölenlerden birisinin ıstanbul kemalettin eröge polis okulu müdürü hüseyin kocadag, digerinin mehmet özbay adina düzenlenmis, ehliyetname, çesitli banka kartlari ve silah tasima ruhsati ve belgesi bulunan abdullah çatli oldugu, araçta bulunan ve kaza neticesi vefat eden bayanin gonca us, isimli kisi oldugu, kaza neticesi agir yaralanan kisinin de aracin sahibi olan sanliurfa milletvekili sedat bucak oldugu, kaza neticesi araçta çesitli silah ve mermiler ile sarjörlerin bulundugu anlasilmakla; trafik kazasi olayi diger olaylardan ayri olmakla, 1996/949 sayisi üzerinden yürütülmesine, abdullah çatli olan sahsin üzerinden çikan ehliyetname, silah tasima ruhsati ve banka kartlarinin düzenlenme yerleri ıstanbul ıli olmakla, diger evraklardan ayrilarak sorusturmanin saglikli bir biçimde yürütülebilmesi için tefrik edilerek hazirligin 1996/961 hz. sayisi üzerinden yürütülmesine, abdullah çatli'nin üzerinden çikan silah tasima ızin belgesinin düzenlenis yeri itibari ile farkli olmasi nedeni ile tefrik edilerek hazirligin 1996/962. sayisi üzerinden yürütülmesine, araçta bulunan çesitli evsaftaki silah, mermi ve sarjörler hakkindaki sorusturmanin saglikli yürütülebilmesi için tefrik edilerek hazirligin 1996/963 hz.nosu üzerinden yürütülmesine, ölen sahislardan abdullah çatli (mehmet özbay) cüzdani içinden çikan küçük naylon posetteki beyaz toz bulasigi ve ölen hüseyin kocadag cüzdani içinden çikan ve 0.33 santim kahverengi toz hakkinda ki evrakin da tefrik edilerek hazirligin 1996/964. hz.sayisi üzerinden yürütülmesine, seklinde karar verilmistir. ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin 5.3.1997 tarih ve hz:1996/2303 e: 1997/294 ıddianame: 1997/261 sayili iddianamenin konumuza iliskin bölümlerinde; türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurtdisinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak ınterpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, abdullah çatli'nin gerçek kimligi bilinerek, uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 nul 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi ıst.emn. müd. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, ıstanbul'da bulunduklari ilk günde abdullah çatli, sedet edip bucak ve hüseyin kocadag'in gizlenen bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. bu durum adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel harekat daire baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle emniyet genel müdürlügünde kuvvet kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, emniyet genel müdürlügünün cevabi yazilarinda izah edilememistir. ancak, belirtilen tarihlerde özel harekat daire baskan vekili olan ıbrahim sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçenlere intikal ettirildigi kanaati olusmustur. abdullah çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler ve özellikle silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlar düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan bu kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. ömer lütfi topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe abdullah çatli'nin parmak izi bulunmus ve abdullah çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. öldürülen ö.lütfi topal ıstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. sami hostan ve ali fevzi bir isimli sahislarda ömer lütfi topal'in ıstanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklaridir. bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (a.çarkin, e.ersoy, o.yorulmaz) birlikte ö.lütfü topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. ıstanbul .emniyet müdüdürlügü asayis sube müdürlügünde gözaltinda bulundukari sirada daha ilk saatlerden itibaren sedat edip bucak ıstanbul ıl emniyet müdürüne defalarca telefon açarak bu kisileri gözaltindan kurtarmaya ve arastirmanin genisletilmesini engellemeye yönelik girisimlerde bulunmustur, arastirmanin birinci günü henüz tamamlandiginda ise, ıbrahim sahin'in bizzat ıstanbul'a gelmesi ile bu kisiler apar topar ıstanbul emniyet müdürlügünden ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmüs ve orada kisaca ifadeleri alinip yüzeysel bir inceleme ile yasal olmayan bir uygulama sonucu serbest birakilmislardir. bu kisilerin acele olarak ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmeleri, özel timler hakkinda kamuoyunda olumsuz kanaat olusmasini önlemek olarak izah edilmeye çalisilmistir. ancak, bu kisilerden ikisi sivil sahistir, özel timlerle iliskileri yoktur. diger polis memurlarinin ise önceki tarihlerde özel harekat dairesi ile iliskileri zaten kesilmistir. kaldiki, bu tür uygulamanin mutad olmadigi bizzat ıstanbul il emniyet müdürünün ifadesinde yer almaktadir. söyleki; emniyet amiri, baskomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde ıstanbul emniyet müdürlügünde gözaltina alinarak sorgulamalari yapildigi halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldiklarini iddia etmislerdir.) emniyet genel müdürlügü veya ıçisleri bakanliginin bilirkisiler hakkinda yapilan islemler ile herhangi bir sekilde ilgilenmedikleri ve ayrica emniyet genel müdürlügü nezdinde de herhangi bir arastirmaya kalkismadiklari, zaten bu olayda emniyet genel müdürü'nün de devre disi birakildigi ve kendisine herhangi bir bilgi verilmedigi anlasilmistir. bunlarin disinda, ö.lütfi topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle gözaltina alinan bu üç polis memuru (mustafa altinok, enver ulu ve ömer kaplan isimli polis memurlari ile birlikte) ö.lütfü topal'in öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, sedat edip bucak'a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmalari saglanmistir. (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadigi ve birkisim islemlerdeki usulsüzlükler basbakanlik teftis kurulu raporunda ve yukarida ki ilgili bölümlerde izah edilmistir.) ö.lütfü topal'in öldürülmesine istirak ettigi somut delillerle saptanan abdullah çatli ile bu olayin zanlilari olarak gözaltina alinan ve ayni zamanda ö.lütfü topal'in ortaklari olan sami hostan ve ali fevzi bir , sedat edip bucak ve onun yukarida isimleri yazili korumalari, uzun süreden beri tanismaktadirlar ve sik sik biraraya gelmektedirler. keza, bu kisilerin hepsi ıbrahim sahin ile de tanismakta ve onlarla da iliskili bulunmaktadirlar. ö.lütfü topal'in öldürüldügü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrica bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, abdullah çatli, sedat edip bucak, sami hostan, ali fevzi bir ve sedat edip bucak'in korumalari arasinda yogun ve dikkat çekici sekilde telefon görüsmeleri yapildigi tesbit edilmistir.(telefon görüsmelerinin detaylari ,yukarida ayrintili olarak izah edilmistir.) buldugu tarihe yakin zamanlarda abdullah çatli, sami hostan, ali fevzi bir ve s.e.bucak'in korumalari, siverek'te sedat bucak'in ikametgahinda toplanmislardir. (fotograflarla ilgili bölümde izah edilmistir.) adi geçen bu kisilerin böyle bir olay etrafindan yogun görüsme, beraberlik ve dayanisma içerisende bulunmalari, özel kasitla hareket ettikleri kanaatini olusturmaktadir. emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskan vekili olarak görevli bulunan hanefi avci ve milli ıstihbarat teskilati kontrterör merkez yöneticisi mehmet eymür'ün ıstanbul dgm.cumhuriyet bassavciligindaki ifadeleri ile teyid ettikleri (bu ifadelerinde tbmm susurluk arastirma komisyonunda verdikleri ifadeleri de aynen tekrar etmislerdir) ve dosyada mevcut bilgi, belge ve delillere göre: yasadisi bölücü terör örgütlerine destek veren kisilerle hukuki yollarla mücadele edebilmek imkâni bulunmadigini düsünen birkisim görevliler tarafindan baska yöntemler aranmaya baslanmistir. bu düsünce ile emniyet, mıt ve jandarma teskilatlarinda bazi görevliler tarafindan bu istikamette çalismalar baslatilmistir. (mıt ve jandarma hakkindaki iddialara iliskin ifadeler ankara dgm. cumhuriyet bassavciligina, güneydogu anadolu bölgesindeki olaylara iliskin ifadeler diyarbakir dgm. cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir.) emniyet genel müdürlügü ve özel harekat dairesinde bazi üstdüzey görevliler ve yine özel harekat dairesinde görev yapmis birkisim polis memurlari ile, bu görevliler tarafindan önceki tarihlerden beri bilinen ve taninan ancak, muhtelif suçlari sebebiyle giyabi tutuklu olarak aranan birkisim sivil kisilerden olusan tesekkül meydana getirilerek terör örgütlerine destek sagladigini düsündükleri kisilere yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunulmustur. birsüre sonra, bu tesekkülün eylem yapacaklari hedef veya eylemlerini hakli gösterecekleri sebep bulunmadigi görülmekle beraber, olusturulan bu guruplar dagilmamis aksine, birkisim siyasetçi ve kumarhane isletmecisinin de katilimi ile, kisisel çikarlar saglamaya yönelik eylemler yaptiklari ifade edilmistir. nitekim, susurluk ilçesi civarinda meydana gelen malum trafik kazasinda birarada bulunan kisiler, bunlarin yanlarinda tasidiklari silahlar ve belgeler ile bu kisilerin, iddianamede isimleri zikredilen diger kisilerle iliskilerinin boyutlari ve yine yukarida izah ve ifade edilen birkisim olaylar bir bütün olarak degerlendirildiginde, susurluk kazasinda birarada bulunan kisilerin yukarida ifade edilen sekilde, yasadisi eylemlerinden birinin daha hazirlik hareketlerine basladiklarini göstermektedir. bu tesekkülde yer alan sahislarin kisilikleri, görev alanlari ve ülkedeki etkinlikleri nazara alindiginda (saniklardan korkut eken'in beyaninda da belirttigi üzere) tesekkülün eylemlerinin yetkili ve görevli merciiler tarafindan artik kontrol edilemez boyutlara ulastigi görülmüstür. ancak, susurluk kazasi ile, bu tesekkül ve birkisim mensuplari meydana çikmistir. tüm bu deliller ve belgeler birlikte nazara alindiginda, haklarinda iddianame ile dava açilan bu kisilerin birçok olayda isimlerinin birlikte geçtikleri görülmektedir. bu birlik ve beraberligin tesadüflerden ibaret olmadigi, polis memurlari saniklarin sadece koruma görevi yapmak maksadiyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunlarin özel kasıt altinda biraraya toplandiklari ve bu suretle: devlet tarafindan muhtelif suçlardan aranan kisiler, kumarhane isletmecileri, birkisim yönetici ve siyasetçiler ile özel harekat daire baskanliginda görevli bazi polis memurlarinin cürüm islemek için tesekkül olusturduklari veya bu tesekküle katildiklari anlasilmistir. cürüm ıslemek ıçın tesekkül olusturmak suçu: tck'nun 313.maddesinde düzenlenen bir tehlike suçudur. bu madde ile türk ceza huku'n daki genel ilkeye bir istisna getirilmek sureti ile toplum yararina hazırlık hareketlerı de cezalandırılmaktadır. amaç, müstakbel suçlari önlemektir. suçun olusumu için, iki veya daha çok kisinin ayni gaye dogrultusunda yani, suç islemek için irade mütebakati içinde bulunmalari yeterlidir. su halde, anlasma ile suç olusacagindan, herhangi bir cürüm islenmesine gerek te bulunmayacaktir, baska bir deyisle, cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek suçunun olusabilmesi için, bu tesekkülün herhangi bir suç islemis ve tamamlamis olmasi da gerekli bulunmamaktadir. yukarida ifade edildigi gibi suçun olusumu için hazirlik hareketleri yeterlidir. ayrica, tesekkül üyelerinin ayni derecede görev almalari da gerekli degildir. birkismi koruma, kollama, birkismi ikmal, bir kismi talimat ve direktif, birkismi icraci, birkismi da suçtan menfaat temin etmis olmasi suçun olusumu için yeterlidir. bu eylemle birlikte tüm saniklarin ayrica, haklarinda yakalama ve tevkif müzekkereleri bulunan (abdullah çatli, haluk kirci) kisilerin sakli bulunduklari yeri bildikleri halde yetkili merciilere de haber vermedikleri ve bu sekilde bu suçu da isledikleri anlasilmistir. seklinde degerlendirme yapilarak ıstanbul devlet güvenlik mahkemesine dava 5.3.1997 tarihinde açilmistir. ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciligi tarafindan hz: 1996/2303 sayili islemle; sedat edip bucak ve mehmet kemal agar'in milletvekili olmalari sebebiyle hazirlik evraklari tefrik edilmis ve ıstanbul dgm bassavciliginin 30.01.1997 tarih ve 1997/221-1 sayili fezleke'si ekinde adalet bakanligi'na gönderildigi, adalet bakanligi cezaisleri genel müdürlügünün 1.4.1997 tarih ve 10069 sayili yazisi ekinde gönderilen ıstanbul devlet güvenlik mahkemesinin 30.1.1997 tarih ve hz.1997/221 fezleke: 1997/1 sayili fezlekesinin degerlendirme ve sonuç bölümünde: 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen trafik kazasinda, ayni otomobil içerisinde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in birlikte bulunmalari, o tarihten itibaren, türkiye gündeminde bas sirayi alarak bugüne kadar süregelen tartismalarin en önemli konusunu teskil etmistir. 12.11.1996 tarihinde sayin cumhurbaskani ile bir görüsme yapan, anavatan partisi genel baskaninin... bazi devlet görevlilerinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karistiklarini, devlet tarafindan aranan bazi silahli eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafindan kullanildigini... ifade etmesi sebebiyle cumhurbaskani 13 kasim 1996 tarihli mektupla bu bilgileri basbakana intikal ettirmislerdir. bu mektupta özetle... ``emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir... bu dairenin bazi elemanlari uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi islere karismaktadir... ö.l.topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir... asiret reisi devleti kullanmaktadir... devlette görevli bazi kisilerin özel hareket dairesi baskani ıbrahim sahin'den talimat aldiklari ve bunun ıçisleri bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir... seklinde iddia edilen hususlara yer vermislerdir. bu iddialar nazara alinarak basbakanlik teftis kurulu baskanligi, ıçisleri bakanligi ve emniyet genel müdürlügü teftis kurullari tarafindan arastirmalar yapilmistir. ayrica tbmm'de bu konularla ilgili bir arastirma komisyonu teskil edilerek arastirmalar sürdürülmüstür. bu bilgilerin ve arastirmalarin yaninda ıstanbul dgm.c.bassavciliginca da hazirlik tahkikati yapilarak yukarida izah edilen olaylar ayri ayri tahkik edilmis ve toplanan deliller ve delillere istinaden olusan kanaat fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrintili olarak izah ve ifade edilmistir. yukarida izah ve ifade edildigi üzere: türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurt disinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak ınterpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun ve bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, abdullah çatli'nin gerçek kimligi bilinerek, uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 nul 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi ıst.emn.md. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, istanbul'da bulunduklari ilk günde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in gizlenen bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. bu durum, adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel harekat ve daire baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle emniyet genel müdürlügünde kuvve kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, emniyet genel müdürlügünün cevabi yazilarinda izah edilememistir. silah tasimasina yardimci olunmasi hususundaki özel belgeler ve diger iliskilerde nazara alindiginda bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde emniyet genel müdürü olan mehmet agar ve özel harekat dari baskan vekili olan ıbrahim sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçen kisilere verildigi kanaati olusmustur. abdullah çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler, abdullah çatli (mehmet özbay sahte kimligi ile) ve yasar öz adina düzenlenen silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlarinda yine, mehmet agar'in emniyet genel müdürü oldugu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimati dogrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. ömer lütfi topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe abdullah çatli'nin parmak izi bulunmus ve abdullah çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. öldürülen ö.lütfi topal ıstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. sami hostan ve ali fevzi bir isimli sahislarda ömer lütfi topal'in ıstanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklaridir. bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (a.çarkin, e.ersoy, o.yorulmaz) birlikte ö.l.topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. ıst.emn.md.asayis sube md.de yetkili mercilere derhal haber vermedikleri aksine, gizlenmesine yardim ettikleri, sedat edip bucak'in, sayi ve nitelik bakimindan vahim olan silah ve mermileri ruhsatsiz olarak tasidigi, mehmet agar'in emniyet genel müdürü olarak görevli oldugu tarihte, yukarida yasar öz olayinda izah edilen fiil ve hareketi ile görevini suistimal ettigi sonuç ve kanaati olusmustur. dgm.c.bassavciliginin görev alanina giren, tck.'nun 313. maddesine mümas, cürüm islemek maksadiyla tesekkül meydana getirmek suçu ile ilgili hazirlik tahkikati yapilirken yukarida zikredilen diger suçlara iliskin delillerde birlikte toplanmistir. tahkikatin bu asamasinda bu suçlarla ilgili evraklarin ve delillerin tefrik edilerek ilgili c.bassavciliklarina gönderilmesi halinde tüm olarak tahkikatin sürüncemede kalacagi, delillerin dagilacagi ve yok olacagi ve tüm delillerin birlikte degerlendirilmesi zorunlulugu nazara alindiginda, evraklarin tefrik edilmesinde fiili ve hukuki imkânsizlik oldugu görülmüs ve bu sebeplerle fezleke, yukarida zikredilen suçlarida kapsayacak sekilde düzenlenmistir. ``susurluk kazasi'' olarak türkiye'nin gündeminde yer alan olaylarin, ülke genelinde tüm yönleri ile aydinliga kavusmasi ve olaylarda istiraki olan baska kisilerinde varliginin belirlenmesi için; sariyer c.bassavciliginca tahkikati sürdürülen ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi, silivri c.bassavciliginca tahkikatlari sürdürülen tarik ümit'in kaybolmasi ve ıran uyruklu asker smitko-lasem ecmaili'nin öldürülmesi olaylari, sapanca c.bassavciliginca tahkikati sürdürülen behçet cantürk ve arkadaslarinin öldürülmesi olayi, gaziantep c.bassavciliginca tahkikati sürdürülen mehmet ali yapraka'in kaçirilmasi olaylarinin tahkikatlarinin ikmal edilmesi, olay faillerinin somut delilleri ile ortaya çikarilmasi gerekmektedir. bu tahkikatlarin sonuçlanmalari halinde, olaylara istirak ettikleri tesbit edilen saniklar hakkinda, görevli c.bassavciliklarinca yapilacak yasal islemlere ek olarak, ıstanbul dgm.c.bassavciliginin görev alanina giren, cürüm islemek için tesekkül meydana getirmek suçundan da ayrica ek mukteza tayin olunacaktir. zaten, bu olaylarda adi geçen ve halen firarda olup yakalama ve giyabi tutuklama kararlari ile aranan birkisim saniklar ile bu olaylara iliskin birkisim ihbar ve iddialarla ilgili tahkikat halen ıstanbul dgm.c.bassavciliginca sürdürülmektedir. sonuç ve talep halen 20. dönem sanliurfa milletvekili olan sedat edip bucak ve 20. dönem elazig milletvekili olan mehmet kemal agar haklarinda, müsnet suçlardan eylemlerine uyan ve yukarida zikredilen kanun maddeleri geregince takibat yapilabilmesi; t.c. anayasasinin 83/2 maddesi geregince türkiye büyük millet meclisinin, adi geçen milletvekilleri hakkinda yasama dokunulmazliklarinin kaldirilmasi kararina bagli bulunmaktadir. türkiye büyük millet meclisinin takdirine tevdii olunmak üzere fezleke düzenlenerek, hazirlik tahkikat evraki ile adalet bakanligina sunuldugu, abdullah çatli, hüseyin kocadag ve gonca us'un ölmüs olmalari sebebiyle, saniklar sedat hostan ve ömer kaplan hakkindaki delil durumu nazara alinarak bu kisiler hakkinda ek takıpsızlık karari verildigi, diyarbakir, ankara ve ızmir yargi çevresine iliskin iddialarla ilgili evraklar diyarbakir, ankara ve ızmir dgm.cumhuriyet bassavciliklarina tefriken gönderildigi, (26.2.1997 tarih ve 1996/2303 hz.) abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile nüfus cüzdani veren görevliler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul cumhuriyet bassavciligina gönderildigi, (hazirlik no: 1997/23). abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile sürücü belgesi veren görevliler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul cumhuriyet bassavciligina gönderildigi, (hazirlik no: 1997/25). abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile umumi ve hususi (yesil) pasaport verenler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ankara cumhuriyet bassavciligina gönderildigi, (hazirlik no: 1997/24). abdullah çatli'ya mehmet özbay sahte kimligi ile ıstanbul'da silah tasima ruhsati verlimesinde suistimali görülenler hakkinda evrak tefrik edilerek görevsizlik karari ile ıstanbul ıl ıdare kuruluna gönderildigi, anlasilmaktadir. basbakanlik incelemesi ve adli mercilerce yürütülen sorusturmalar disinda komisyonumuz tarafindan yürütülen çalismalarda; abdullah çatli üzerinde çikan uzman kimligi ile ilgili olarak yapilan tahkikat evrakinin bir örnegi ankara cumhuriyet bassavciligindan istenilmis, alinan cevabi yazida uzman kimligi ile ilgili hazirlik tahkikatinin tümünün bilirkisi incelemesi yapilmak üzere adli tip kurumuna gönderildigi bildirilmistir. komisyonumuzca emniyet genel müdürlügünden, kendilerine ısrail devleti tarafindan hibe edilen silahlardan depoda bulunmayan ve kaybolan listeler ve varsa tahkikat evraklari istenilmistir. emniyet genel müdürlügünce verilen cevapta, susurluk ılçesinde kaza yapan araçta ele geçen tüm silahlar ile ilgili bilgiler ve ısrail'den hibe olarak alinan silahlara ait ilgili daire tarafindan hazirlanan dökümanlarin liste halinde gönderildigi, bunlardan a 92571 u seri numarali 22 kalibre ıtalyan yapimi baretta marka tabancanin ocak 1994 tarihinde yapilan bir anlasmayla bir israil sirketi tarafindan türk polis teskilatina satildiginin ısrail ınterpolünce bildirildigi, ancak, emniyet genel müdürlügü silah kuvve kayitlarinda mevcut olmadigi, ırak yapimi, tarq marka 9 mm çapli 930647 seri numarali tabancanin seri fabrikasyon numarasi silinip tek tek bu seri numarasi vurulmus oldugu için üretici fabrikadan satim yeri hakkinda cevap almanin mümkün görülmedigi, mp-5 marka 9 mm çapli 21995 ve c 48952 seri numarali yari makinali tabancalarin ise menseilerinin tespitine iliskin olarak konu, 14.2.1997 tarih ve 038646 sayili yazi ile aynen bildirilmistir. buna göre; mp-5 marka silahlarin ingiltere'de üretildigi, bunlardan c 49952 seri numarali silahin 1985 yilinda kuveyt'e satildigi, mp-5 marka 21995 seri nolu silahin ise 1980 yilinda yugoslavya'ya satildiginin, ıngiliz ınterpolünden alinan yazilardan anlasildigi, bu bilgilerin ilgili ülkeler nezdinde de alinarak detayli bilgilerle takviye edileceginin bildirildigi, ısrail'den bugüne kadar 8.12.1993 tarih ve 31862 sayili yazida belirtilen; 10 adet ruger kisa tüfek 0.22 lr, 10 adet baretta tabanca cal: 22,8 adet remington model 870 av tüfegi, 5000 adet ``oo'' buchshot kovan, 5000 adet lock- buster av tüfegi kovani, 100 adet uzı yari mak.tab.7 (sarjörü), 100 adet 9 mm tabanca, 4 adet magnum 300 mac millan tüfegi, 10000 adet magnum 300 fisegi, 5000 adet cal. 50 fisegi alindigi, bunlarla ilgili olarak 19.2.1996 tarih ve 4016 sayili yazida açiklandigi üzere son kullanici belgesindeki 10 ayri kalem malzemeden bir kisminin gönderildigi ve kullanici olan özel harekat daire baskanligina orijinal ambalajli olarak teslim edildigi, kurulan muayene ve kabul komisyonunca kabulünün yapildigi ve ayniyatinin kesilerek 15.11.1994 tarihinde kuvve kayitlarinin alindigi, 23.12.1993-15.6.1994 tarihleri arasinda da, 100 adet 5,56 mm galli tüfek, 20 adet 7,62 mm galli tüfek, 100 adet 9 mm jeriko 028 otomatik tabanca, 60 adet 9 mm jeriko 94/15 otomatik tabanca 100 adet 9 mm mini uzi otomatik tabanca, 90 adet 9 mm mikro uzi otomatik tabanca, 40 adet 9 mm uzi seyyar dipçikli tabanca, 50 adet 9 mm uzi sabit dipçikli tabancanin ısraih hospro firmasi tarafindan hibe ve bedelsiz olarak emniyet teskilatina gönderildigi, tamaminin özel harekat daire baskanliginin taleplerine dayali olarak tesellüm belgesi ile bu daireye zimmetle teslim edildigi bildirilmistir. konu hakkinda ıçisleri bakanligi mülkiye müfettislerince sorusturma yürütülmekte oldugu, emniyet genel müdürlügü demirbasina intikal etmesi gereken malzemelerin kuvve kayitlarinin bulunmayisi ve susurlukta meydana gelen kazada araç içerisende tespit edilen, sari ambalaj kutulari üzerinde ``emniyet genel müdürlügü ankara-turkey, 5,56 mm 55109 nato standart'' yazisina havi olusu, emniyet genel müdürlügü tarafindan bu malzemelerin o araçta nasil bulunduklari konusuna her kademedeki konuyla ilgili amirinin cevap vermesini gerektirecek vahamette ve düsündürücü bir olay olarak gözükmektedir.çünkü korkut eken'in ifadesinde de belirttigi gibi ``bu silahlarin nerede oldugunu söylemek devlet sirridir.'' sözü ayrica düsündürücüdür. mehmet özbay'a ait 1996/1136 sayili silah tasima dosyasinda, birbirinden farkli, ancak ayni içerikli iki ayri islem bulunmaktadir. mehmet çakir isimli kisinin istanbul valiligine yaptigi müracaat üzerine, ilgilinin hayatinin harici ve ciddi tehlike altinda oldugundan bahisle silah tasima ruhsati talep etmis, konu emniyet genel müdürlügüne intikal ettirildiginde, yapilan tahkikat sonucunda ilgilinin hayatinin harici ve ciddi bir tehlike altinda olmadigi teklifi ile ısisleri bakanina ruhsat verilip verilmeyecegi hususu onay olarak sunuldugunda, ıçisleri bakani silah tasima ruhsati verlimesini uygun bulmus ve daha sonra da silah satin aldirilmasi ve tasima ruhsati düzenleme islemleri tamamlanmistir. bu islemden dört ay sonra bu kere mehmet çakir bir dilekçe ile silahini mehmet özbay'a hibe etmek istedigini, mehmet özbay'da silahi hibe olarak almayi ve hayatinin harici ve ciddi tehlike altinda oldugundan bahisle tasima ruhsati talebinde bulunmustur. ayni islemlerin, ayni sekilde yürütülmesi sonucunda mehmet özbay'in hayatinin harici ve ciddi tehlike altinda olmadigi belirtilerek onay olarak sunuldugunda, ıçisleri bakani silah tasima ruhsati verilmesini uygun bulmus ve ilgilisi hem hibe olarak silah almis hem de tasima ruhsati sahibi olmustur. bu noktada gerek atesli silahlar ile diger aletler hakkinda yönetmeligin 7/a maddesi, gerekse 6136 sayili kanun ve ıçisleri bakanligi teskilat ve görevleri hakkinda 3152 sayili kanunun 5. maddesi hükmü geregince, bu uygulama sonucu sorumluluk teklifi yapan genel müdürlere iliskin olmayip 3152 sayili kanun madde 5-bakan, bakanlik kurulusunun en üst amiridir ve bakanlik hizmetlerini mevzuata, hükümetin genel siyasetine, millî güvenlik siyasetine,kalkinma planlarina ve yillik programlara uygun olarak yürütmekle ve bakanligin faaliyet alanina giren konularda diger bakanliklarla isbirligi ve koordinasyonu saglamakla görevli ve basbakana karsi sorumludur. bakan, emri altindakilerin faaliyet ve islemlerinden sorumlu olup, bakanlik merkez, tasra teskilati ile bagli kuruluslarinin faaliyetlerini, islemlerini ve hesaplarini denetlemekle görevli ve yetkilidir. yönetmelik madde 7 - ıçisleri bakani; a) (degisik: 28/1/1994 - 94/5297 k.) hayatlari harici ve ciddi bir tehlikeye maruz bulunan türk vatandasi ve yabanci uyruklular ile sehit edilen emniyet hizmetleri sinifi personelinin esi, çocuklari, annesi ve babasina müracaat etmeleri durumunda, b) 25/3/1988 tarihli ve 3419 sayili bazi suç failleri hakkinda uygulanacak hükümlere dair kanun ile mülga 5/6/1985 tarihli ve 3216 sayili kanun uyarinca teslim olan veya güvenlik kuvvetlerine yardimci olduklari için hayatlari koruma altina alinanlara, silah tasima izni verebilir. yukaridaki fikra uyarinca verilen bu izin gerektiginde veya verilis sebebinin ortadan kalkmasi halinde geçerlilik süresine bakilmaksizin bu yönetmelik hükümlerine göre geri alinabilir. ıçisleri bakani gerekli gördügü takdirde, birinci fikranin (a) bendinde belirtilen yetkisini yazili olarak il valilerine tamamen veya kismen devredebilir. tasima ruhsati verilecek kamu görevlileri hükmüne göre onay veren bakana ait olacaktir ılgili bakan için bu uygulama madde metninden de anlasilacagi üzere siyasî sorumluluk disinda, idari sorumlulukta doguracaktir. bu yönüyle bakildiginda yasa koymanin amacinin keyfi islem yapilmasini önlemek oldugu kendiliginden görülecektir. bir diger yönden silah ruhsati için ikametgah ilmühaberi yönünden polis müfettislerince yapilan sorusturmada bir baskomiser ve bir polis memuru hakkinda tck 240.maddesi geregince islem yapilmasi teklif edilmis, fatih kaymakamligi tarafindan ikametgah ilmühaberini düzenleyen mahalle muhtari hakkinda da aaçilan sorusturmanin devam etmekte oldugu anlasilmistir. mehmet özbay adina besiktas nüfus müdürlügünce sahte nüfus cüzdani düzenleme islemi yönünden konu ıçisleri bakanligindan sorulmus, verilen cevapta konu hakkinda mülkiye müfettislerince sorusturma yürütüldügü ve henüz sonuçlanmadigi bildirilmistir. söz konusu silah ruhsatinin düzenlenmesi konusunda ıçisleri bakanligi teftis kurulu baskanliginca açilan sorusturma henüz sonuçlanmamistir. komisyonumuzca susurlukta meydana gelen trafik kazasinda ölen hüseyin kocadag abdullah çatli (mehmet özbay ve mehmet özbey ile sahin ekli isimleri dahil olmak üzere) gonca us gibi olaya karisanlarin mal varliklari ile ilgili bir incelemenin maliye bakanliginca yapilip yapilmadiginin soruldugu, alinan cevapta, sorulan kisiler hakkinda arastirmalar yapilmakta oldugu, gerektiginde hesaplar üzerinde inceleme yaptirilacagini, halen sonuçlanmis bir inceleme ya da arastirma bulunmadigi bildirilmistir. maliye bakanligindan sifahen yapilan talep üzerine abdullah çatli isimli sahsa maliye müfettisi ünvani ile hususi pasaport verilmesi konusunda maliye bakanligi teftis kurulu baskanliginca yapilan inceleme sonucu istenilmis, alinan cevabi yazida, 1.01.1994-3.11.1996 tarihleri arasinda bakanligimiz personelinden kimlere hususi pasaport verildigi, baska olaylarin olup olmadiginin tespiti açisindan emniyet genel müdürlügünden istenilmis olmasina ragmen, bu konuda bilgi alinamamistir. öte yandan, abdullah çatli'ya mehmet özbay adi ve maliye müfettisi unvani ile hususi pasaport verilmesine esas teskil eden `pasaport talep formu'' ve eki`belge'' deki personel genel müdürlügü daire baskani çetin kivci yerine atilan imzalarin bu kisiye ait olmadigi ve bu belgelerdeki tarih ve sayi numaratörlerinin bakanligimiz personel genel müdürlügü ve bütçe ve mali kontrol genel müdürlügünde kullanilanlara uymadigi, ayrica, raporun 2.7. bölümünde ayrintili olarak açiklandigi üzere bu belgelerin hiç bir sekilde igfal kabiliyetinin de bulunmadigi kanaatine varildigi belirtilmektedir. özellikle maliye bakanligi müfettisi ünvani ile yesil pasaport alinmasi hususunun ciddi bir boyutla irdelenmesi, özellikle kumarhanelerin kontrolu ve denetimi yetkisi de bulunan bu müfettislerin görev alanlari yönünden sahte pasaport düzenlenmesi isi bir kat daha ciddiyet kazanmaktadir. komisyonumuz tarafindan adalet bakanligi ceza ısleri genel müdürlügünden talep edilen dosyadaki belgeler üzerinde yapilan incelemede, mehmet özbay sahte isimli abdullah çatli'nin sürücü belgesi almasina iliskin islemlerde gerekli olan ilkokul diplomasindaki resmin görüntü olarak bozuk olmasina karsilik birecik ilçesi meydan köyü ılkokulundan alindigini gösterir bes sinifli ılkokul diplomasina göre belgenin dogrulugu 5 yillik ılkokul egitimine iliskin süre yönünden incelendiginde 12 yasinda yani normal süresi içerisinde ılkokul tahsili bitirilmis olarak görülmektedir. kayitlardaki açiklamalara göre mehmet özbay adinda ıngiltere'de yasiyan bir kisi bulundugundan, belgenin sahte oldugunu söyleyebilmek mümkün gözükmemektedir. ancak bu belge kullanma yönüyle abdullah çatli tarafindan sahte belge olarak sürücü belgesi olma isleminde kullanilmistir. meral çatli'nin komisyonumuza verdigi ifade sirasinda, trafik kazasinin olmasindan 15 gün önce evlerinin önündeki otomobillerinin altina bomba konuldugunu belirtmesi üzerine konu ıstanbul emniyet müdürlügünden sorulmus, alinan cevapta, 22.10.1996 günü sabah 7.40 civarinda bakirköy ılçesi senlikköy mahallesi füze sokak 23 numarali binanin önünde kaldirim üzerine pimi çekilmis vaziyette bir adet mke yapisi savunma tipi el bombasinun meçhul kisilerce birakildigi tespit edilmis ve uzmanlarca bombanin daha sonra imha edildigi belirtilmistir. komisyonumuz kaza'dan sonra ve özellikle kaza yapan araçta ortaya çikan silahlar ve bunlara ait mühimmat ile silahi olmamasina karsilik mühimmat olarak bulunan malzemeler dikkate alinmak suretiyle ıstanbul emniyet müdürlügünden abdullah çatli'nin evinde arama yapilip yapilmadigi sorulmus, 6 no'lu devlet güvenlik mahkemesinin 13.1.1997 tarihli arama kararina göre (olaydan 70 gün sonra)14.1.1997 tarihinde arama yapildigi ve ıstanbul emniyet müdürlügüne herhangibir suç deliline rastlanamadigi bildirilmistir. tüm olaylarin içerisindeki kisilerin birbirlerini taniyip tanimadiklari sorusuna ise ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciligi tarafindan düzenlenen iddianame net olarak cevap vermektedir.bu baglamda kisilerin birbirleriyle yaptiklari telefon görüsmelerine iliskin liste olayin boyutlarini,nicelik ve niteliklerini ortaya koymaktadir.buna göre; abdullah çatli tarafindan haziran,temmuz ve ekim aylarinda sedat bucak 13 kez,kazadan önce 1-3 kasim tarihleri arasinda 16 kez,sami hostan'i temmuz-eylül 1996 aylarinda 30 kez,ali fevzi bir'i temmuz-eylül 1996 aylarinda 32 kez,ercan ersoy'u haziran,temmuz ekim 1996 aylarinda 22 kez,ayhan çarkin'i haziran-agustos 1996 aylarinda 19 kez,enver ulu'yu agustos ekim 1996 aylarinda 7 kez,oguz yorulmazi haziran-agustos 1996 aylarinda 39 kez,mustafa altinok'u haziran,temmuz 1996 aylarinda 23 kez,haluk kirciyi temmuz-eylül 1996 aylarinda 32 kez,osman dilber'i (oguz yorulmazin mekan tanigi) temmuz 1996 ayinda 6 kez,oguz yorulmazla irtibat kurmak için selvi özmen'i temmuz,agustos,ekim aylarinda 13 kez,27.8.1996 tarihinde gözaltinda iken oguz yorulmazi 1 kez,sami hostan'i 2 kez telefonla aradigi görülmüstür.

    onikinci bölüm

    26.12.1994-24.1.1995 tarihleri arasinda bir aylik sürede sami hostan'i 26 kez,ali fevzi bier'i 5 kez,korkut eken'i 16 kez,ıbrahim sahini 13 kez,sedat edip bucagi 4 kez,ziya bandirmalioglu'nu 2 kez,ayhan akçayi 3 kez aradigi, ercan ersoy'un haluk kirci'yi 26-27 temmuz 1996 tarihlerinde 5 kez,sami hostan'i 30 temmuz 1996 da 1 kez,abdullah çatliyi 26 temmuz 1996 da 1 kez,ali fevzi bir'i 30 temmuz 1996 tarihinde 1 kez aradigi, oguz yorulmaz'in abdullah çatliyi 29.7.1996 da 4 kez,haluk kirciyi 25,26,27 ve 29 temmuz 1996 da 11 kez,korkut eken'i 29.7.1996 da 4 kez,osman dilberi 25,26 ve 29 temmuz 1996 tarihlerinde 7 kez aradigi, ayhan çarkin'in abdullah çatli'yi 27,28 temmuz 1996 da 4 kez,agustos 1996 da 7 kez,sami hostan'i 27.7.1996 da 1 kez,osman dilberi 28,30,31 temmuz tarihlerinde 5 kez,haluk kirci ve abdullah çatli tarafindan kullanilan bir baska telefonu haziran-agustos 1996 aylarinda 23 kez aradigi, haluk kirci'inin abdullah çatli'yi muhtelif telefonlarindan 25-29 temmuz 1996 tarihlerinde 26 kez,ayhan çarkin'i 25-27 temmuz 1996 tarihlerinde 7 kez,oguz yorulmazi 25-27,29-30 temmuz 1996 tarihlerinde 11 kez,ıali fevzi bir'i 27 temmuz 1996 tarihinde 1 kez aradigi, ali fevzi bir'in ercan ersoy'u 27 temmuz 1996 tarihinde 1 kez,haluk kirci'yi 27 temmuz 1996 tarihinde 1 kez,sami hostan'i 27-31 temmuz 1996 tarihlerinde 2 kez,oguz yorulmazi 25-30 temmuz tarihlerinde 2 kez aradigi, korkut eken'in abdullah çatli'yi 26.12.1994-24.1.1995 tarihlari arasindaki dönemde 26 kez,sedat edip bucagi 11 kez aradigi, ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciligi tarafindan tespit edilmistir. b- ömer lütfı topalın öldürülmesı ıle ılgılı degerlendırme emperyal kumarhameleri isletmecisi olan ve kamuoyunda isletmelerinden çok yüksek gelir sagladigi degerlendirilmesi bulunan ömer lütfi topal, 28.7.1996 tarihinde saat 23.30 siralarinda ıstanbul sariyer ilçesi, tazeceviz sokakta, içerisinde bulundugu 34 btg 96 plakali otomobilinde otomatik silahlarla taranarak öldürülmüstür. olay mahallinde suçta kullanilan 2 adet kalashnikov marka otomatik tüfek, bu tüfeklere ait sarjörler, 47 adet dolu 9 adet bos kovan bulunmustur. ayni gün polise telefonla yapilan bir ihbarda olayi gerçeklestiren kisilerin 34 kn 288 plakali araç ile kaçtiklari bildirilmis ve bu araç ıstinye polis karakolu idaresinde terkedilmis olarak bulunmus ve araç içerisinde 9 mm. çapinda uzı marka makinali tabancalara ait 1 adet sarjör, 9 mm. çapinda mke yapisi ızz marka 9 adet mermi, 7.62x39 mm. çapinda kalashinkov marka tüfeklere ait 2 adet sarjör ve 7.62x39 mm. çapinda 27 adet fisek bulunmustur. ancak, uzı marka sarjörlerin ait oldugu silah bulunamamis ve muhtemelen olay faillerinin kaçarken yanlarinda götürdükleri kanaatine varilmistir. bu otomobil hakkinda yapilan arastirmada 24.04.1995 tarihinde ankara ılinde çalinmis oldugu ve gerçek plakasinin 06 v 7550 oldugu tesbit edilmistir. bu olayin ıstanbul emniyet müdürlügünce tahkikatinin yapildigi sirada 25.08.1996 tarihinde asayis sube müdürlügü cinayet büro amirligine ismini bildirmeyen bir kisi tarafindan telefonla yapilan ihbarda, ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayinin faillerinin ayhan çarkın, ercan ersoy, oguz yorulmaz isimli özel harekat dairesi polis memurlari ile sami hostan ve ali fevzi bır isimli kisiler olduklarini bildirmistir. ancak anilan polis memurlari o sirada özel harekat daire baskanliginda görevli olmayip, bunlardan ercan ersoy halen ızmir'de genel hizmetlerde görevli oldugu, ayhan çarkın ve oguz yorulmaz ise ıstanbul özel harekat subesinde görevli olduklari anlasilmistir. bu ihbar üzerine adi geçenler 28.08.1996 tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügü asayis sube müdürlügünde gözaltina alinmislar, bu kisiler hakkinda ıstanbul emniyet müdürlügünce arastirma devam ettigi sirada dönemin ıçisleri bakani mehmet agar, (dönemin ıstanbul emniyet müdürü kemal yazıcıoglu, müdür yardimcisi bilgi ünal, emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskan v. ıbrahim sahın ve bizzat bakan mehmet agar'in beyanlarina göre) emniyet genel müdürünün bilgisi disinda genel müdür yardimcisi halil tug'u ıstanbul'a göndererek gözaltina alinan memurlarin neden alindigini sordurmus, daha sonra da bizzat ıstanbul'a gelerek vali beyin bilgisi disinda ıstanbul emniyet müdürüyle görüsmüs ve polislerle ilgili bir delil olup olmadigini sormus, emniyet müdürünün herhangi bir delile rastlanmadigini söylemesi üzerine adi geçenlerin genel müdürlükte sorgulanmak üzere ankara'ya gönderilmelerini istemis, bundan sonra özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahın'i görevlendirerek adi geçen polis memurlarinin ve 2 sivil sahsin ankara'ya getirilmesini emretmistir. ıbrahim sahın de yanina bir komiser ve iki polis memuru alarak ıstanbul'a gelmis ve müdür yardimcisi bilgi ünal'la görüserek sözkonusu polis memurlarinin ve sivil kisilerin kendilerine teslimini istemis, adi geçenleri gazetecilerin görmemesi için çamlica turnikelerinin disinda tutanak karsiliginda teslim alarak ankara'ya götürmüs ve emniyet genel müdürlügünde yapilan sorgulama sonucunda adi geçenlerin cinayet saatinde baska yerde bulunduklarina iliskin mekan taniklari göstermeleri ve bu taniklarin beyanlari sonucu saniklarin suçlanmalari için ciddi bir bulgu elde edilemedigi gerekçesiyle serbest birakilmislar ve daha sonra da sanliurfa milletvekili sedat e.bucak'in istemi üzerine kendisine koruma polisi olarak görevlendirilmislerdir. her ne kadar anap genel baskani mesut yılmaz, ömer lütfi topal cinayeti ile suçlanan 3 polis ile sami hostan ve ali fevzi bır'in sorgulamalarinin video ve teyp kasetine alindigini iddia etmisse de, ıstanbul emniyet müdürü, bütün beyanlarinda israrla, sorgulamanin kaset ve banda alinmadigini söylemistir. emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahın, ıstanbul'da meydana gelen bir olayla ilgili olarak polis memurlarinin sorgusunun genel müdürlükte yapilmasinin normal bir uygulama olmadigini belirtmistir. öte yandan cmuk'nun 154 ncü maddesinin 2 nci fikrasinda yeralan ``bütün zabita makam ve memurlari, elkoyduklari olaylar ve yakalanan kisiler ile uygulanan tedbirleri cumhuriyet savcilarina derhal bildirmek ve c.savciliginin adliyeye iliskin islerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.'' hükmüne ragmen bu olayla ilgili olarak yakalanan polis memurlari 30 saat ıstanbul'da gözaltinda tutulduklari halde görevli cumhuriyet savciligina bilgi verilmeksizin emniyet genel müdürlügüne götürülmeleri ve burada yapilan sorgu sonucu yine c.savciligina bilgi verilmeksizin serbest birakilmalari açikça yasaya aykiridir. ancak, saniklarin serbest birakilmalarinin bir sebebinin de ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle tanik olarak ifadeleri tespit edilen sahislarin olay anini görmedikleri, eylemin karanlikta yapilmasindan dolayi saglikli bir eskal veremedikleri, teshis yapamayacaklari anlasildigindan olay sebebiyle gözetim altina alinan sahislar ve taniklar arasinda herhangi bir teshis ve yüzlestirme islemi yapilmamasi oldugu, dosya tetkikinden anlasilmistir, adi geçen kisiler bu sekilde serbest birakildiktan sonra ıstanbul emniyet müdürlügüne gelen ıstihbari bilgiler üzerine ıstanbul emniyet müdürlügü tarafindan arastirmalar sürdürülmüs ve bu kisilerin bu olaya istirak ettikleri hususunda adi geçenlerin telefon görüsmeleri gibi bazi emareler elde edildigi bildirilerek bu durum bizzat ıstanbul emniyet müdürü tarafindan sayin cumhurbaskani'na ve sayin basbakan'a sifahi olarak arzedilmistir. bu olayla ilgili olarak ıstanbul emniyet müdürlügünde sürdürülen arastirmalar sirasinda ö.lütfi topal'in öldürülmesinde kullanilan ve olay yerinde terkedilen kalashinkov marka tüfeklerden birinde, bu tüfegin iki sarjörünü birbirine monte etmekte kullanilan koli bantinin iç yüzeyinde bulunan sag orta parmak yarim bogum parmak izinin mukayese çalismalarinda, bu parmak izinin 26.02.1992 tarihinde sahte pasaport ile atatürk hava limanindan çikis yapmak istedigi sirada yakalanan sahin eklı isimli kisiye ait oldugu tesbit edilmistir. sahin eklı ile ilgili kayitlarin arastirilmasinda, bu kimligi kullanarak sahte pasaportla yurtdisina çikmak isteyen kisinin gerçek kimliginin abdullah çatlı oldugu tesbit edilmis, bunun üzerine abdullah çatlı'nin kayitlarda gerek kendi adina gerekse mehmet özbay adina mevcut bulunan parmak izleri ile ölümünü müteakip nevsehir devlet hastanesi morgunda alinan parmak izlerinin mukayesesi yapilmis ve sonuç olarak suç aleti tüfegin sarjörlerini monte eden koli banti iç yüzeyindeki parmak izinin abdullah çatlı'ya ait oldugu kesinlik kazanmistir. bu durumda abdullah çatlı'nin ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayina istirak ettigini bu somut delille tesbit edilmis, ancak adi geçenin bizzat tetigi çeken mi, yoksa tüfegi hazirlayan mi oldugu tam olarak tesbit edilememistir. bu sekilde, ömer lütfi topal'in öldürülmesine istirak ettigi tesbit edilen abdullah çatlı'nin bu olay sebebiyle gözaltina alinan kisilerle ve ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginca tahkikati yapilan (cürüm islemek için tesekkül olusturmak suçuna iliskin) olaylarda adi geçen kisilerle iliskileri arastirildiginda; sami hostan ve ali fevzi bır, ömer lütfi topal'in ıstanbul ıntercontinental otelindeki kumarhanesinin % 50 oraninda ortaklari oldugu, abdullah çatlı'nin sik sik bu kumarhaneye geldigi, sami hostan ve ali fevzi bır ile idare odasinda oturup, uzun görüsmeler yaptiklari, keza sami hostan ve ali fevzi bır'in de ankara ıline gittiklerinde sedat edip bucak'in yazihanesinde abdullah çatlı ile bulustuklari ve görüstükleri ve bu kisiler arasinda uzun süredir yakin iliskiler oldugu bizzat sami hostan'in kardesi sedat hostan'in ifadesi ve diger ifade ve delillerden ve telefon tesbit tutanaklarindaki görüsme detaylarindan anlasilmistir. dosya içerisinde mübrez bulunan ve yukari bölümlerde izahi yapilan ve siverek ılçesinde sedat bucak'in ikametgahinda çekildigi tesbit edilen ve ömer lütfi topal'in öldürüldügü tarihlere yakin zamanlara tekabül eden günlerde çekilmis oldugu tesbit edilen fotograflarda bu kisiler arasindaki yogun iliskileri teyit etmektedir. ö.lütfi topal olayi sebebiyle gözaltina alindiktan sonra ankara emniyet genel müdürlügüne götürülerek orada kisaca ifadesi alinan sami hostan bu ifadesinde ö.l.topal'in öldürüldügü tarihlerde marmaris grand azur otelinde konakladigini belirterek, otelin faturalarini ibraz etmistir. ancak, dosyada mübrez bu fotograflarin incelenmesinde, konaklayan kisilerin sami hostan ve aile efradi olduklari görülmekle beraber gerek rezervasyonunun gerekse faturalarin mehmet özbay (abdullah çatlı) adina düzenlenmis oldugu görülmüs ve bu husus sami hostan ve abdullah çatlı arasindaki iliskilerin baska bir göstergesi olmustur. yine sami hostan'in kardesi sedat hostan'in ifadesine göre 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen kazada abdullah çatlı'nin ölümü ilk kez kendisine duyurulan kisilerden biri de sami hostan'dir. bu haber üzerine sami hostan derhal olay yerine gitmek için harekete geçmis durumu ortagi ali fevzi bır'e de bildirmis ve susurluk'a gitmek üzere ıstanbul bogaz köprüsü çikisinda bulusmuslar ve orada karsilastiklarinda ``abdullah'i kaybettik'' diye birbirlerine sarilmislar ve oradan hareketle susurluk devlet hastanesine gitmislerdir. abdullah çatlı'nin susurluk devlet hastanesindeki cenazesini, abdullah çatlı'nin diger yakinlari ile birlikte nevsehir ıline götürmüsler ve orada defnedilmesinde hazir bulunmuslardir. abdullah çatli'nin birçok eyleminde sami hostan onun yaninda bulunan kisilerden birisidir. abdullah çatlı ile bu sekilde çok yakin ve karmasik iliskilerde bulunan sami hostan ve ali fevzi bir'in, sedat bucak ve onun yaninda koruma polisi olarak görevlendirilen ve iddianamede sanik olarak adi geçen polis memurlari ayhan çakir, ömer yorulmaz ve ercan ersoy ile de yakin derecede iliskileri bulunmaktadir. nitekim adi geçenler abdullah çatli'yi mehmet özbay adiyla s.edip bucak'in koruma görevine basladiktan sonra tanidiklarini söylemis iseler de, ıstanbul dgm c.bassavciliginda yapilan arastirmada yapilan telefon tesbitlerinde, abdullah çatlı'nin kullaniminda olan çok sayida cep telefonlari ile çok uzun süreden beri yogun telefon görüsmeleri yaptiklari tesbit edilmistir. bunun üzerine adi geçenlerin sanik sifati ile alinan ifadelerinde abdullah çatlı'yi birkaç yildan beri tanidiklarini ve onunla sik sik görüstüklerini ifade ettikleri görülmüstür. ömer lütfi topal'in öldürülmesi olayi ile ilgili olarak yapilan hazirlik tahkikati sariyer cumhuriyet bassavciliginin 1996/3514 hazirlik numarali evrakinda halen sürdürülmekte olup yukarida izah edilen tesbitler sariyer cumhuriyet bassavciliginca da yapilmistir. ömer lütfi topal cinayeti, abdullah çatlı ve 3 özel harektat polisinin karistigi iddiasi nedeniyle ıstanbul dgm bassavciliginca hazirlik sorusturmasi yapilmakta olan susurluk olayi ile birlestirilmis ve bu açidan da sorusturma devam etmektedir. ayrica, gözaltina alinan polis memurlarini savciliga haber vermeden ankara'ya gönderen ve götüren görevliler hakkindaki islem dosyalari, görev yerleri itibariyle ıstanbul ve ankara c. bassavciliklarina gönderilmis, dönemin ıçisleri bakani mehmet agar hakkindaki islem dosyasi da anayasanin 100. maddesi geregince tbmm'ye sevk edilmistir. görüldügü gibi olay yargiya intikal etmis ve görevli mahkemeler (ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi, sariyer cumhuriyet bassavciligi, ıstanbul c.bassavciligi ve ankara c.bassavciligi) konuyu kendilerine bakan yönleriyle sorusturmaya baslamislardir. ömer lütfi topal'in neden öldürüldügü sorusunun cevabi arastirilirken önceelikle geçmisteki ihtilaflarina ve olaylarina bakmak gerekmektedir. bunlardan bazilari; 1- 1994 yilinda akgün otel yakinindaki otoparkta bülent fırat'in öldürülmesi, 2- ayni olayla baglantili olarak, 1995 necdet elmas, metin özen, mehmet bayar ve erzem kaya 'nin dövülmesi, 3- bodrum regata otelde, ömer lütfi topal'in ortagi hikmet baybasın'in öldürülmesinde ömer lütfi topal'in azmettirici olarak yer almasi, öte yandan maktülün avukati ekrem marakoglu'nun iddiasina göre; ömer lütfi topal'in öldürülebilmesi için emperyal sirketler grubunu çok büyük zarara sokacak maddi bir ihtilafin olmasi gerektigi, ömer lütfi topal'in haraç anlaminda birilerine hiçbir sey almadan para verecek bir yapisi olmadigini böyle bir isi ancak çok büyük bir baski karsisinda yapabilecegini, hüseyin kocadag ile ömer lütfi topal'in önceleri çok yakin iliskileri oldugunu, zaman zaman ıbrahim polat'in da ortak oldugu, polat otelinin gazinosunda sik sik beraberce oturduklari, ancak, sonradan hüseyin kocadag ile ömer lütfi topal arasina bir sogukluk girdigini, hatta hüseyin kocadag bir seferinde kendisini görmek için pente gazinosuna geldiginde yigit ismindeki görevlinin ``ömer bey buraya girmenizi istemiyor.'' dedigini, bunun sebebinin de geçmiste ö.lütfi topal ile mehmet özcan arasindaki ihtilafta hüseyin kocadag'in ömer lütfi topal'a karsi alevi olmasi dolayisiyla mehmet özcan'i tutmasinin olabilecegini, kendisinin 7 hazıran 1994 tarihinde ömer lütfi topal ile birlikte müdüriyet odasindayken vıp salonu monitöründen necdet menzır ile hüseyin kocadag'i gördügünü, bütün casinolarda video kayit sistemine bagli kameralarin bulundugunu, bunun herhangi bir itiraz durumunda kullanildigini; ancak murat topal tarafindan bu kasetlerden birisinin fotograflandigi ve bu fotograflardan birinin hüseyin kocadag'a gösterildigini, sonraki konusmalarinda hüseyin kocadag'in bu konudan ne kadar rahatsiz oldugunu belirttigini ve genelde klasis'e giden necdet menzır'i sanki kendisi santaj yapmak istermisçesine oraya özellikle götürdügü gibi bir durumun ortaya çiktigini, ancak resmin kritik dönemlerde dahi ortaya çikmamasinin kendisine bir güvence verdigini söyledigini, ayrica, ömer lütfi topal'a ait otellerin özellikle bayram tatillerine iliskin misafir listelerinde çok sayida yargi mensubuna rastlanabilecegini, yine ayni sekilde tepebasi emperyalda sirf yargi mensuplarinin yemek ve diger ihtiyaçlarini karsilayan bir lokal olusturuldugunu, bunun da ömer lütfi topal'in adli sistem içinde kendisine güvence olacak bir iliski kurmak istedigini gösterdigini, adi geçen, ömer lütfi topal'in gayriresmi karisi hilal altıntas'in beyanina da dayanarak, maktulün ölümünden bir gün önce ıspanya'da bulunan giresunlu uyusturucu kaçakçisi ısmail tank isimli sahislar telefonda uzun ve sert bir tartisma yaptigi, bunun gözönüne alinmasi gerektigi. maktülün ortaklari sami hostan ve ali fevzi bır ile aralarinin iyi olmadigi onlari sevmedigi, hatta aliço denilen ali fevzi bır'in casinolar genel müdürü ahmet kara'ya, ömer lütfi topal'in kendi kar hissesini tam vermediginden sikayet ettigi, ancak, ömer lütfi topal ile sami hostan ve ali fevzi bır arasinda herhangi bir ihtilaf bulunduguna sahit olmadigini, öte yandan cinayette kullanilan kalasnikof silahin jarjör bandi üzerinde parmak izi bulunan abdullah çatlı ile bu kisilerin yakin iliski içinde olduklari bilinmekte. böylece, bu kisilerin cinayeti islemis olabilecekleri sonucuna varmaktadir. dikkate alinmasi gereken bir baska konu da; ömer lütfi topal'in avrupa ve abd'ye yönelik uyusturucu kaçakçiligindan 5 yil hapis cezasi verildigi, ayrica bülent fırat ve hikmet baybas'in öldürülmesi ve necdet elmas ve arkadaslarinin dövülmesi olaylarinda azmettirici olarak yargilandigi halde adli mercilerden rahatlikla iyi hal kagidi alarak tali oyunu salonlarini isletme izni alabildigi, orada her ne kadar adli mercilerin bilgisayarlarinda sabika kaydi kontrolü yapilirken kimlik bilgilerindeki harf ve rakam degisiklikleri yapildigi, örnegin, 4.1.1995 tarihinde ıstanbul sicil müdürlügüne yazilan dilekçede isim ömer lütfi yerine ömer lütfü yazildigi, diger taraftan, adigeçen tarafindan 25.3.1994 tarihinde adli sicil ve ıstatistik genel müdürlügü'ne yazilan dilekçede, baba adi mevlüt olmasina karsin, mevlut yazildigi, malatya cumhuriyet savciligina yazilan 5.7.1994 tarihli dilekçede dogum tarihi 1942 olmasina ragmen 1994, ayni sekilde dogum yeri akçadag olmasina karsin malatya yazildigi anlasilmaktadir. bütün bunlarin bilmeden yapilmis olmasi düsünülemiyeceginden bu hususlarin adalet bakanliginca ayrintili bir sekilde incelenmesi ve benzer suistimallerin bir daha yasanmamasi için gereken önlemlerin alinmasi gerekmektedir. turizm bakanligi tarafindan 30.12.1994 tarih 22157 sayili resmi gazete'de yayinlanan ``talih oyunlari yönetmeliginin bazi maddelerinin degistirilmesi hakkinda yönetmelik'' ile talih oyunu isletme izni için istimal ve istihlak kaçakçiligi hariç, kaçakçilik suçlarindan mahkumiyet bulunmama sarti aranildigi, belirtilen nedenden dolayi, talih oyunlari yönetmeligine göre emperyal otelcilik turizm ve ticaret a.s.'ye talih oyunlari ısletme ızinleri verilmemesi gerektigi anlasilmaktadir. oysa ömer lütfi topal'in sahibi oldugu emperyal otelcilik turizm ve ticaret a.s'nin turizm isletme belgeli 13 turizm kompleksi bünyesinde bulunan talih oyunlari salonlarina, turizm bakanligindan talih oyunlari ısletme ızni alarak çalistirdigi anlasilmistir. emperyal a.s'nin turizm bakanligindaki islemlerinin incelemesi sonucunda, anilan sirketin kiraladigi talih oyunu salonlarindaki oyun araç ve gereçleri yerine, sanki bu araç ve gereçler yokmus gibi turizm bakanligi'na müracaat ettigi, bu durum turizm bakanligi yetkililerince bilinmesine ragmen çok sayida talih oyunu araç ve gereçlerinin bu sekilde ithaline turizm bakanliginca izin verildigi, emperyal sirketinin bu konuda yaptigi islemler hakkinda turizm bakanligi'na bilgi verilmesi istenilmesine karsilik, istenilen bilgileri genelde vermedigi ve sonuçta; önemli miktarda kayitdisi talih oyunu araç ve gerecinin yurtiçine girisine izin verildigi, her yil talih oyunu ısletmecileri kayitli her oyun masasi için 15.000 $, oyun makinalari için 400-800 $'i turizm bakanligi'na ödemeleri gerektigi, sözkonusu oyun masasi ve makinalarinin kayitdisi tutuldugu, anilan sirketin devlete ödemesi gereken katki paylarini ödemedigi, buna örnek olmak üzere, mersin hilton oteli ısletmesi ile ilgili islemlerde, bu isletmenin 21.1.1994 tarihinde turizm bakanligi'na yazdigi yazida 11 adet oyun masasi ve 54 adet oyun makinasi oldugunu bildirmistir. mersin giris gümrük müdürlügünün 28.2.1994 tarih 3426 sayili yazisinda anilan sirketin 120 adet oyun makinasi ithal ettiginin belirtildigi, nitekim turizm kontrolörlerince mersin hilton oteli ısletmesinde yapilan 20.12.1995 tarihli denetimde, tesiste 11 adet oyun masasi ve 54 adet oyun makinasi olmasi gerekiriken, uygulamada 19 adet oyun masasi ve 154 adet oyun makinasinin oldugu, 22.3 1996 tarihli denetimde, 18 adet oyun masasi, 154 oyun makinasi bulundugu, 1.6.1996 tarihli denetimde ise 20 adet oyun masasi, 1 adet at yarislari makinasi(23 kisilik) , 154 adet oyun makinasi buluntugu saptanmis, bu usulsüzlükten dolayi anilan sirkete yalnizca, 3.150.000 tl ceza kesilmesi önerilmistir. bu tespitlere göre anilan talih oyunu isletmesinin turizm bakanligi'na 1995 yilinda ödemesi gereken ücret (6 adet oyun masasi için 100.000 $ + 15.000 x 13 = 295.000 $ oyun makinalari için ise 15 adet için 15.000$ geriye kalan 139 x 800= 131.200 $ genel toplam :421.200 $ olmasina karsilik, turizm bakanliginca 1995 yilinda 221.200 $, 1996 yilinda 250.000 $ alindigi dosyasindan görülmektedir. buna karsilik bazi dosyalarda fiili durum esas alinarak sözkonusu hesaplamalar yapilmistir. (örnegin, antalya lara ofo oteline ait dosya.) görüldügü gibi emperyal a.s'nin devlete olan borç yükümlülükleri her bir oyun salonunda yillik 500.000 $' geçtigi, buna ragmen, 10.3.1994 tarihli talih oyunlari yönetmeliginde yapilan degisiklik ile emperyal a.s'nin vermek zorunda oldugu her bir isletme için 600.000 $ teminat toplam 13 oyun salonu için 7.800.000 $ teminat, her bir isletme için 200.000 $ teminata indirilmistir. böylece, emperyal a.s'nin bütün oyun salonlari için vermesi gereken teminat mektubu 2.600.000 $ indirilmistir. bu islemde dikkat çekici bulunmustur. buna göre, turizm bakanliginca talih oyunu ısletme ızni verilen bütün isletmelerin, talih oyunlari isletme izinlerinin ve fiilen kullandiklari oyun masalari ve oyun makinalarina göre ödemeleri gerekli ücretleri turizm bakanligina yatirip yatirmadiklarinin incelenmesi, varsa sorumlularin cezai ve hukuki sorumluluklarinin turizm bakanligi teftis kurulu ile maliye bakanligi teftis kurulunca müstereken tespiti, bu konudaki devlet zararlarinin belirlenerek öncelikle ilgili sirketlerden süratle tahsiline gidilmesi, bu mümkün olmadigi takdirde meydana gelen zararlarin sorumlularina müteselsilen tazmin ettirilmesinin yararli olacagi mütalaa edilmektedir. ayrica kayitdisi kalan oyun masalari ve oyun makinalarinin süratle kayit altina alinmasi gerekmektedir. talih oyunu ısletmelerinin fiilen sahip olduklari oyun masalari ve oyun makinalarina ragmen, isletmelerin fiilen sahip olduklari oyun masalari ve oyun makinalarinin da yerine ithal izni vererek kayitdisi oyun masalari ve oyun makinalarinin olusmasina yol açan turizm bakanligi yetkilileri hakkinda sorusturma açilmasi gerekmektedir. abd'nin bu sekilde türkiye'de takip ettigi bir kisinin sahibi oldugu emperyal sirketine, türkiyede yaptigi islemlerde ülkemizdeki yetkili mercilerce gereken incelemeler yapilmadan, `ıyi hal kagidi,sabikasizlik belgesi'' ve`talih oyunu salonlari ısletme ızni'' verilmesi düsündürücüdür. bir baska husus: ömer lütfi topal'in sahibi oldugu emperyal a.s'nin özellestirme ıdaresi baskanliginca satisa çikarilan havas'in 23.01.1995 tarihli ihalesine katilmak üzere teklif vermesi üzerine, abd'nin ankara'daki büyükelçiligince dis ısleri bakanligi'na 23.2.1995 tarihinde, havas'i satin almaya talip olan adigeçenin, 1977 yilindan bugüne kadar avrupa ve abd'ne yönelik tesekkül halinde uyusturcu madde kaçakçiligina dair kayitlar bulundugu, bu suçtan mahkumiyetlerinin de oldugu belirtilerek, teklifinin degerlendirilmesinde ``sirketin istigal mevzuu ve yapisi itibariyle 4046 sayili özellestirme kanununun genel ilkelerine uygun olmadigi'' gözönüne alinarak adi geçen sirket ihale disi birakilmistir. daha da ötesi adi geçen kisiye türk hava yollari tarfindan (kendi ifadelerine göre) kamu kurumlari ve özel kuruluslarin üst düzey yöneticilerine verilen ve sahibine pek çok ayricalikli hizmet ve imkânlar saglayan courtesy card ' in nasil ve neden verildigi de ayrica degerlendirilmelidir. c- söylemez kardesler çetesı ıle ılgılı degerlendırme: söylemez kardesler çetesi ile ilgili olarak konunun inceleme bölümünde saniklar, saniklarin isledikleri suçlar, magdur olanlar ve suç tarihleri ile saniklar hakkinda ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca hazirlanan iddianamenin tarih ve sayisi belirtilmis olup, - söylemez kardesler çetesi ile ilgili olarak meclis arastirma komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgelerin incelenilmesi ve konu ile ilgili bazi kisilerin beyanlarina basvurulmasindan sonra yapilan degerlendirmede: - söylemez kardesler çetesinin, mehmet sena, mehmet faysal ve mustafa söylemez kardesler tarafindan olusturuldugu ve bunlarin çetenin yöneticileri durumunda olduklari, - saniklardan can köksal, mehmet siddik bakır, nazif yavuz, fevzi sahın, nihat koç, ümit atay'in cürüm islemek için çete kurduklari, zeki atay, davut sahın, halim apaydın, cevdet koçak, kamil türk, numan okman, oktay saglam, muhsin çayan, cafer engın, mehmet sükrü engın, sevki anlar, metin savcı, fehmi uzal, çerkes gebologlu, abdullah alaca ve süleyman sahın adli sahislarin da yardim ve yataklik ettikleri, - saniklardan can köksal'in jandarma üsttegmen, mehmet siddik bakır ile nazif yavuz'un emniyet teskilatinda komiser yardimcisi ve halim apaydın'in da emniyet teskilatinda baskomiser oldugu, numan okman, oktay saglam, kamil türk, cevdet koçak, muhsin çayan'in astsubay olduklari ve bu sahislarin ``söylemez çetesine'' yardim ve yataklik ettiklerinin ıstanbul d.g.m cumhuriyet bassavciliginca hazirlanmis olan 27.12.1996 tarih ve 1996/1321 esas ve 1996/1711 iddia, 1996/1584 sayili iddianamede de belirtmis oldugu, - türkiye cumhuriyeti yasalarina aykiri hareket eden çete mensuplari ile yardim ve yataklik eden sahislar hakkinda devletin yetkili makamlarinin üzerine düsen görevi yaptiklari ve çetenin bütün mensuplarinin ortaya çikarilarak ıstanbul devlet güvenlik mahkemesine sevk edildikleri ve halen yargilamalarinin devam ettigi, - ıdari yönden de devletin resmi makamlarinin bu çeteye katilan, yardim ve yataklik ettikleri belirlenen resmi kisilerin kurumlari ile ilisiklerini keserek görevlerini yapmis olduklari, - söylemez kardesler ile sedat bucak'lar arasinda bir kan davasi oldugu ve bunun, 1994 yili ocak ayinda ankara'da söylemez kardeslerin ortak oldugu rumors disko bar önünde meydana gelen ve bucak asiretinden memduh sultan bucak ile arkadaslari ahmet oynak ve vahap akpınar'in, söylemez kardeslerden mustafa söylemez ile barda çalisan sait aydın tarafindan silahla vurularak öldürülmelerinden sonra basladigi, - söylemez kardeslerin, mersin'de oturan ve bucak asiretinden olan osman bucak'i öldürmeye karar verdikleri, osman bucak'in evine yakin soli sitesinte ev kiraladiklari ve cinayet amaciyla mersin'e hareket ettikleri, 11.6.1996 günü ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesi cinayet bürosu görevlilerince pozanti ılçesi girisinde adana ve pozanti emniyet müdürlükleri görevlileri ile birlikte 06 vvs 45 plakali otonun turnikeler girisinde durduruldugunda çikan silahli çatismada mehmet sena söylemez'in yarali, faysal söylemez, can köksal ve fevzi sahın'in de birlikte yakalandiklari, diger saniklarin da daha sonra yakalandiklari ve söylemez çetesı'nin polisin basarili bir operasyonu sonucu bütün mensuplarinin yakalanacak çökertilmis oldugu, - söylemez kardeslerin, ömer çetınsaya ve selçuk hüryasar adli kisileri silah ile tehdit ederek alikoyduklari ömer çetınsaya'nin (etiler'de don petro bar) isyerindeki hissesini tehdit ile ümit atay (çete mensubu) adina kadiköy 12. noterliginde devir islemi yaptirdiklari, - çetınsaya'larin, söylemez kardeslerin kadiköy ılçesi kiziltoprak'ta bulunan isyerine komiser yardimcisi m.hakan fındık ile polis memuru ragip lale ile birlikte baskin yaptiklari ve çikan çatismada söylemez'lerin adami sait aydın'in öldügü, söylemez kardeslerin sait aydın'in öldürülmesinden ömer çetınsaya'yi sorumlu tuttuklari ve bu sebeple 4.4.1996 tarihinde öldürülen adamlari sait aydın'in intikamini almak için çetınsaya ailesine karsi eylem yapmaya karar verdikleri ve eminönü belediye baskani dr.ahmet çetınsaya'yi vurmak üzere hazirlik yaptiklari ve bu tesebbüse de komiser yardimcisi mehmet siddik bakır ile komiser yardimcisi nazif yavuz'un katildiklarinin belirlenmis oldugu, ancak suikasti gerçeklestiremedikleri, 20.4.1996 tarihinde söylemez kardeslerin, çetinsaya ailesinden intikam almak amaciyla hakan çetınsaya ve halit pıskınbas'i öldürdükleri, söylemez kardesler ile çetinsaya'lar arasindaki davanin bu sekilde baslayip devam ettigi, - ıstanbul emniyet müdürlügü asayis subesi eski müdürü sedat demır'in, ankara-çankaya emniyet müdürlügü yaptigi sirada bu çete tarafindan isletilen rumors disko bar'i süresiz olarak kapattigi, ancak sedat demır'in makam odasina mobilya alinmasi karsiliginda rumors disko bar'i sedat demır'in tekrar açtigi ve görevini kötüye kullandigi gerekçesiyle hakkinda fezleke düzenlenerek ankara ıl ıdare kuruluna sunuldugu ve buradan da dosyanin ankara cumhuriyet bassavciligina intikal ettirilmis oldugu, sedat demır'in bunun disinda söylemez çetesi ile bir iliskisinin bulunmadigi, mehmet sena söylemez'in komisyonca alinan 2 mart 1997 tarihli ifadesinde de belirttigi gibi sedat demır ve deniz gökçetın'in kendi taraftarlari olmadigi, söylemez çetesine katilan emniyet mensuplari hakkinda idari yönden sorusturma yapilmasi sirasinda, sedat demır'in 1990 yilindan sonra mal varliginda izahini yapamadigi önemli artislar görülmesi üzerine, sorusturmayi yürüten müfettislerce hakkinda düzenlenen raporun ıstanbul cumhuriyet bassavciligina intikal ettirildigi ve sahsin halen tutuklu bulundugu ve yargilamasinin devam ettigi, haluk kırcı'nin ıstanbul emniyet müdürlügünden kaçmasinda sedat demır'in ihmali oldugu gerekçesiyle adalet bakaninin emri ile hakkinda yeniden sorusturma baslatildigi, ıstanbul emniyet müdür yardimcisi deniz gökçetın'in de ıstanbul kumkapi otelinin kapatilmasi isinde 10.000 mark rüsvet almaktan tutuklandigi ve halen yargilanmasinin devam ettigi, ıstanbul emniyet müdürlügü cinayet bürosu eski amiri erdal durmaz'in da, söylemez kardeslerden rüsvet almak suçundan tutuklu oldugu ve yargilamasinin devam ettigi, meclis arastirma komisyonumuzca 2.3.1997 tarihinde bilgisine basvurulan sedat demır, söylemezler ile ilgili olarak polis, savcilik ve mahkeme asamasinda kendisine herhangi bir suçlamanin bulunmadigini, bir arkadasina sattigi ev nedeniyle tutuklandigini, ıstanbul emniyetine gelen yeni yöneticilerin kendisinin söylemezler'i korudugu seklinde yanlis bilgilendirildiklerini, söylemezler'i korumadigini, söylemezler'le ilgili çalismayi kendilerinin baslattiklarini, bir komploya kurban gittiklerini'' iddia ve beyan etmislerdir. 2.3.197 günü bilgisine basvurulan deniz gökçetın ise söylemez kardesler'den rüsvet aldigi ve iskence iddiasi ile suçlandigini, bunun mümkün olmadigini, suçsuz oldugunu, cezaevinde can güvenliginin bulunmamasi ve agir ceza mahkemesinin delil toplama safhasinin uzun olmasi nedeniyle hemen teslim olmayip kaçtigini, iddia ve beyan etmistir. ıstanbul cumhuriyet bassavciliginca haklarinda agir ceza mahkemesinde dava açilan saniklar sedat demır, deniz gökçetın ve erdal durmaz, haklarinda giyabi tutuklama karari verilmesinden sonra firar etmisler ve 4 ay sonra ıstanbul'da kaldiklari evlerde yakalanarak cezaevine konulmuslardir. anavatan partisi genel baskani mesut yılmaz'in 24.12.1996 tarihinde meclis arastirma komisyonumuza verdigi bilgide, söylemez çetesi ile ilgili sorusturmayi kendilerinin baslatmis oldugunu, sayet iktidarda 10-15 gün kadar daha kalmis olsalardi, söylemez çetesi'nin bütün baglantilarini ortaya çikartmis olacaklarini ifade ettigi, meclis arastirma komisyonumuzca 2 mart 1997 tarihinde bilgisine basvurulan söylemez çetesi mensuplarindan mehmet sena söylemez, mehmet agar ve sedat bucak'la ilgili olarak birtakim iddialarda bulundugu; ``sedat bucak'in mehmet agar ile birlikte karanlik islere girip çiktigini, polisleri üzerlerine saldirttigini, söylemez kardesler üzerine saldiranlarin daima polisler oldugunu, bir olaydan dolayi bilkent üniversitesinde okuyan yegeninin tutuklandigini, iskence gördügünü ve zamanin adalet bakani mehmet agar'in emri ile eskisehir ceza ve tutukevine gönderildigini, yegenine elbise, çamasir, para vs. ihtiyaçlarini götüren agabeyisi resul söylemez ile yegeni nasir söylemez'in 13 mart 1996 günü eskisehir ziyareti dönüsünde ülkücü mafyadan bazi kisilerce pusu kurularak öldürüldüklerini ve ates edenlerin polis oldugunu, olayin maddi delillerinin arastirilmadigini, olay mahallindeki mersedes otunun içinde fatih bucak adina kayitli cep telefonu bulundugu, bu telefondan kimlerle konusuldugunun tesbiti mümkün oldugu halde böyle bir arastirma yapilmadigini, 11.6.1996 günü adana-pozanti'da yakalandiktan sonra tutuklandigini ve memur oldugu için memurlar kogusuna konulmasi gerektigi halde, adalet bakani mehmet agar'in imzasiyla kütahya cezaevine gönderildigini, burada agabeyi resul söylemez'i öldürmekten zanli insanlarin bulundugunu, ayrica 50 kadar urfa'li bulundugunu, sedat bucak'la yakin iliskisi olan müslüm bakan adli bir sahsin kardesinin de kütahya cezaevinde bulundugunu, bu cezaevine konulursa mutlaka öldürülecegini, bunu da mehmet agar'in adalet bakani sifatiyla yetkisini kullanarak bilerek yaptigini, ancak kütahya'da bir savcinin durumu farkederek kendisini kütahya cezaevine koymadigini ve buradan sevkinin kirklareli cezaevine çiktigini,'' iddia ve beyan etmistir. d- mehmet hadı özcan çetesı ıle ılgılı degerlendırme mehmet hadi özcan çetesiyle ilgili olarak konunun inceleme bölümünde saniklar, isledikleri suçlar ile saniklar hakkinda devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca hazirlanan iddianamenin tarih ve numarasi belirtilmis olup, mehmet hadi özcan çetesiyle ilgili olarak komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgelerin incelenmesi ve konuyla ilgili bazi kisilerin beyanlarina basvurulmasindan sonra yapilan degerlendirmede; mehmet hadi özcan'in ülkücü görüse sahip oldugu, 1980 öncesinde sapanca kirkpinar ülkü ocaklari baskanligi yaptigi, uyusturucu olarak eroin kullandigi komisyonumuza verdigi 1.3.1997 tarihli ifadesinden anlasilmaktadir. mehmet hadi özcan, 1993 yilinda, kendi yönetiminde hadi özcan mafyasi (kocaeli çetesi) adi altinda cürüm islemek için bir çete olusturdugu ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin hazirlamis oldugu 4.9.1996 tarihli 1996/1734 esas ve 1996/158 iddianame 199/1078 sayili iddianamede mehmet hadi özcan ile birlikte metin ali bagdat, savas uzun, ısmail halıl, muzaffer osmanlı, yilmaz kaya, seyfettin aydın, metin çepnı, hacer agcan, alaattin keskın, mehmet kutlufan, selim gökkaya, mehmet ılker kayıs, sahin tekdemır, ramazan öztürk, tuncay çora, sahit sekanlı, servet savas ve sabahattin yavas adli sahislarin da sanik olduklari ve mehmet hadi özcan ile birlikte onbir sanigin tutuklanmis oldugu, çete mensuplarinin halk arasinda korku ve panik yaratmak amaciyla kasten adam öldürmek, yagma, adam kaldirmak gibi suçlari isledikleri, adi geçen çete mensuplarinin hesap vermek üzere yargi önüne çikartilmis olduklari, bu çete ile iliskileri bulunan emniyet mensuplarindan kocaeli emniyet eski müdürü nihat camadan hakkinda sorusturma izni istenildigi, kocaeli emniyet müdürlügü personelinden sube müdürü cemal sencan, emniyet amiri sezai konuklar, baskomiser oktay durmus ve polis memuru kemal kara ile emniyet genel müdürlügü özel harekat daire baskanligi personelinden polis memuru alper tekdimer ve ankara emniyet müdürlügü personelinden polis memuru latif özdemir haklarinda görevi suiistimal suçundan kocaeli asliye ceza mahkemesinde 7.8.1996 gün ve 1996/5304 sayili savcilik iddianamesine dayali olarak dava açilmis oldugu, ayrica haklarinda disiplin sorusturmasi yapildigi, mehmet hadi özcan'in, abdullah çatli'yi, abdullah çatli ismiyle tanidigi, abdullah çatli'ya kendisini tanistiranin da, çete içerisinde bulunan sahin tekdemir oldugu, meclis arastirma komisyonuna 1.3.1997 tarihinde bilgi veren sahin tekdemir'i, mehmet hadi özcan'i, abdullah çatli ile kendisinin tanistirdigini ifade ettigi, sahin tekdimer'in büyük kardesi alper tekdimer'in polis oldugu ve emniyet genel müdürlügü özel harekat dairesi baskanvekili ıbrahim sahin'in korumaligini yaptigi, mehmet hadi özcan'in, abdullah çatli ile is iliskisinin oldugu, ıskenderun demir çelik fabrikasina abdullah çatli ile birlikte 1500 ton petrol sattiklari, parasini almak için çatli ile birlikte ankara'da bulustuklari, bu bulusmada sedat bucak'in ve haluk kirci'nin da yanlarinda bulundugu, bu bulusmada paylasilacak 12 milyar tl'den sadece 500 milyon tl'nin hadi özcan'a verilmek istemesi üzerine bunu kabul etmeyerek aralarinin açildigi, botas'a abdullah çatli'yi mehmet hadi özcan'in götürdügü, botas'tan aldiklari isi botas genel müdür yardimcisi kaya'nin verdigini, ıskenderun demir çelik sitelerinde oturan ve ismi abdullah yilmaz ile mehmet hadi özcan'in tanismalarinin gazi üniversitesi ögretim üyelerinden prof. veli aktas'in sagladigini, abdullah yilmaz'in bir is meselesini hadi özcan'in araya girerek halletigini, abdullah yilmaz'in da botas genel müdür yardimcisi kaya ile konusarak botas'in silas (çamurlu petrol) isinin hadi özcan'a verilmesinin saglandigi ve tonu 10 dolardan silasi aldiklari, ancak simdi bu islerin durdugunu, abdullah çatli ile ters düsmemis olsalardi yumurtalik petrol boru hatti açildiginda 110 bin tona yakin petrolü silas olarak alip bunu fabrikalara fuel oil olarak satacaklarini ve bundan 1,5 trilyona yakin para kazanacaklarini ancak çatli ile aralarinin açilmasi yüzünden bu düsüncelerinin gerçeklesmedigini, çatli'nin da baysa sirketi adina botas'tan is aldigini ve petrol isinden çatli'nin en az 70 - 75 milyar tl. para aldigi mehmet hadi özcan'in çek - senet tahsilati islerinde rol aldigi, aracilik yaptigi hatta cezaevinde iken bile gönderdigi bir haberle bir devlet adaminin isini hallettigi, hatta paralarini alamayan bazi emniyet mensuplarinin dahi alacaklarini tahsil ettigi, çatli'nin, kürsat yilmaz ile ilgisi oldugu, mehmet hadi özcan'a karsi abdullah çatli'nin kürsat yilmaz'i kullanmak istedigi, hadi özcan'in musavvat dervisoglu ile birlikte yesil'i, kürsat yilmaz'i ve abdullah çatli'yi öldürmek ve türkiye'yi temizlemek için karar aldiklari, ancak yesil'e, hadi özcan'in karismak istemedigi ve yesil'le müsterek baska bir arkadasliginin oldugunu, yesil'in de çatli'yi öldürmek istedigini, mehmet hadi özcan'in tarik ümit'i tanidigi, ancak tarik ümit'i sevilmeyen bir adam olarak niteledigi, ızmit'te 3 yil önce kaçak petrol hadisesi oldugu, pkk'nin bu isten büyük paralar kazandigi kocaeli emniyet müdürü nihat camadan'in bu ise göz yumdugu yolunda dedikodular oldugu, vefa küçük'ün ızmit'te belsa plaza isimli bir yer yaptirdigi, karsisinda yedi katli eski bir tekel binasinin bulundugu, tekel binasinin belsa plaza'nin görüntüsünü bozdugu nedeniyle tekelde bulunan mallarin tır'larla ali sen'in maga deri fabrikasina tasindigi, olayi alaattin keskin ve emniyet müdür yardimcisi ayhan toptas'in bildigini, daha sonra da tekel binasinin yakildigini, hadi özcan'in bulundugu cezaevinden baska cezaevlerine nakledilmek istendigi bunun da hadi özcan'in susturulmasi ya da öldürülmesi için yapilmak istendigi, hadi özcan'in kocaeli ıl jandarma alay komutani veli küçük'ü tanimadigi ancak bir kez telefonla görüstügü, iddia ve beyanlarinin mehmet hadi özcan'in 1.3.1997 tarihinde komisyonumuza verdigi ifadesinde yer aldigi, 4.2.1997 tarihinde komisyonumuzca bilgisine basvurulan emniyet genel müdürlügü ıstihbarat dairesi baskan yardimcisi hanefi avci ise "kocaeli çetesi" olarak basina yansiyan hadi özcan'in sürekli olarak mıt ile görüstügünü, kocaeli ıl jandarma alay komutani veli küçük'ün mafya ile siki diyalogunun oldugunu, iddia ve beyan ettigi 18.2.1997 tarihinde komisyonumuzca bilgisine basvurulan jandarma assubay hüseyin oguz, veli küçük'ün yesil'i tanidigini, yesil'in veli küçük'ün sözünden çikmadigini, yesil'in önce polisle daha sonra jıtem'le çalismaya basladigini ve kürtçe bildigini, veli küçük'ün kocaeli'ne tayin olmasindan sonra yesil'in ıstanbul tarafina kaydigini ve bu tarafta infazlarin basladigini ve faili meçhul olaylarin arttigini iddia ve beyan etmistir. e- yasar öz ıle ılgılı degerlendırme: 12.1.1994 günü adana havalimaninda yapilan pasaport kontrolü sirasinda metin bozdag adli kisinin hakki mercan adina düzenlenmis olan trd 356520 nolu pasaportu ibraz etmesi ve pasaportun sahte oldugunun anlasilmasi üzerine adi geçen sahsin pasaportu ıstanbul ataköyde ikamet eden yasar öz'den aldigini söylemesini müteakiben adana emniyet müdürlügünce durum 13.1.1994 gün ve c-14 sayili faks ile ıstanbul emniyet müdürlügüne bildirilmis, ıstanbul emniyet müdürlügünce yasar öz'ün ıstanbul ataköydeki ikametgahinda yapilan aramada ruhsatsiz (2) adet silah ile mermiler, birisi tarik ümit adina, digeri yasar öz adina düzenlenmis hususi pasaport ile esref çugdar adina düzenlenmis sürücü belgesi bulunarak degerlendirilmek üzere ıstanbul emniyet müdürlügü mali sube müdürlügünde komiser levent sevinç tarafindan bizzat elden ankara'ya getirilerek emniyet genel müdürü mehmet agar'a teslim edilmistir. komiser levent sevinç ıstanbul cumhuriyet bassavciliginda verdigi ve c.savcisi aykut cengit engin tarafindan alinan 25.12.1996 tarihli ifadesinde bu durumu açikça belirtmektedir. diger yandan ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginda ifade veren ve ocak 1994 tarihinde ıstanbul emniyet müdür yardimcisi olan mestan sener, ``yasar öz ile ilgili olarak mehmet agar'in kendisini aradigini ve yasar öz ve tarik ümit adli kisileri yurtdisinda pkk ile ilgili bir çalisma yapmak üzere görevlendirdiklerini, bu nedenle yasar öz'ün üzerinden ve evinden çikan her türlü belgelerin ve silahlarin kendisine gönderilmesini emrettigini ifade etmistir. emniyet müdür yardimcisi mestan sener mehmet agar'in talimatini istanbul ıl emniyet müdürü necdet menzir'e iletmis ve bu konu ile ilgili mehmet agar'in talimati oldugunu söylemistir. necdet menzir'de emniyet genel müdürlügüne bir yazi yazilarak kurye ile silah ve belgelerin gönderilmesi konusunda mestan sener'e emir vermistir. bu talimat üzerine 31.1.1994 tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügünden emniyet genel müdürlügüne 31.1.1994 tarih ve 194-49/94 sayili yazi yazilarak yasar öz'ün evinde ele geçirilen silah ve belgelerin, gönderildigi belirtilmistir, yukarida da izah edildigi gibi bu silahlar ve belgeler komiser levent sevinç tarafindan bizzat elden ankara'ya getirilerek emniyet genel müdürü mehmet agar'a elden teslim edilmis ve karsiliginda da teslim-tesellüm belgesi verilmemistir. emniyet mensuplarinin beyanlarindan da anlasilacagi üzere yasar öz'ün serbest birakilmasi, evinde ve üzerinde ele geçirilen silah ve diger belgelerin emniyet genel müdürlügüne gönderilmesi talimatini mehmet agar'in verdigi ve bu talimata göre hareket edildigi, açikça görülmektedir. ruhsatsiz silah, sahte pasaport ve sürücü belgesinin ele geçirilmis olmasina ragmen suça muttali olan güvenlik makamlarinin derhal olaya el koyup yetkili cumhuriyet savciligina sanik yasar öz'ü ve sanikla ilgili silah ve belgelerin intikal ettirilmesi gerektigi halde bu yapilmamis ve emniyet genel müdürü mehmet agar'in talimati ile suç belgeleri ve silahlarin emniyet genel müdürü mehmet agar'a elden teslimi saglanmistir. olaya el koymasi gereken emniyet görevlileri adli görevlerini ihmal etmislerdir. emniyet genel müdürü mehmet agar'in da ıstanbul'da yasar öz'ün evinde ele geçirilen ruhsatsiz silahlar ile diger sahte belgeleri emniyet genel müdürlügüne degerlendirilmek üzere istemesinin de yasal dayanagi yoktur. burada yapilmasi gereken tek sey, suça muttali olan emniyet mensuplarinin sanigi, ruhsatsiz silahlar ve sahte belgelerle birlikte derhal mahalli savciliga teslim etmeleridir. türkiye cumhuriyeti yasalari bunu emretmektedir, hukuk devletinde yapilmasi gereken de budur. adli görevlerini savsaklayan emniyet mensuplari hakkinda yargi organlarinca gereginin yapilacagi dogaldir. yasar öz'ün evinde ele geçirilen sahte pasaport ve sürücü belgeleri ile ilgili olarak bakirköy cumhuriyet bassavciliginca, ``sahte pasaport ve sürücü belgesi tanzim etmek ve bu sekilde tanzim edilmip pasaport ve sürücü belgelerini kullanmak maksadiyla baskalarina teslim etmek suçundan bakirköy cumhuriyet bassavciliginin 22.1.1997 tarih ve 1997/362 hazirlik ve 1997/659 sayili iddianameleri ile bakirköy 3. asliye ceza mahkemesi nezdinde dava açilmis olup halen davasi devam etmektedir. yasar öz'ün 31.1.1994 tarihinde ataköy 7-8 kisim 30/a-15 bloktaki evinde yapilan aramada seri numaralari silinmis (1) adet smithwesson marka 9 mm çapli barabellum tipli amerikan yapisi tabanca ile mke yapisi 9 mm çapinda 43 adet mermi ve (1) adet 30 calibrelik markasi ve seri numarasi belirsiz toplu tabanca ile ilgili olarak yasar öz hakkinda 6136 sayili atesli silahlar ve biçiklar hakkindaki kanuna muhalefet suçundan bakirköy asliye ceza mahkemesinde yargilama devam etmektedir. meclis arastirma komisyonumuzca bilgisine basvurulan istanbul emniyet eski müdürü necdet menzir'de 23.1.1997 tarihinde komisyona verdigi bilgide: ``yasar öz'ün evinde yakalanan silah ve belgelerin, emniyet genel müdürü mehmet agar'in emri üzerine ankara'ya mehmet agar'a gönderdiklerini ifade etmektedir. yine mehmet agara gönderdiklerini, ifade etmektedir. yine mehmet agar, ıstunbul emniyet müdürü necdet menzir ile yaptigi görüsmede yasar öz'ün yapilacak bir istihbarat operasyonunda devlet tarafindan kullanilacagini ifade etmistir. bunu necdet menzir 23.1.1997 tarihinde meclis arastirma komisyonuna verdigi ifadede açikça beyan etmektedir. yasar öz'ün 22.9.1992 tarihinde ıstanbul mali sube müdürlügünden ``pasaport tahribati ve yurt disina adam kaçirmak'' suçundan kaydinin mevcut oldugu da görülmektedir. bu durum istanbul emniyet müdürlügü asayis subesi müdürlügü teknik büro amirliginin 25.12.1996 tarih ve c/407520 sayili yazilarindan anlasilmaktadir. meclis arastirma komisyonuna 30.1.1997 tarihinde bilgi veren ıstihbarat daire baskan yardimcisi hanefi avci, emniyet genel müdürü mehmet agar'in ``yasar öz'ün pasaport islemlerinin çabuklastirilmasi için kendisine talimat verdigini de beyan etmektedir. meclis arastirma komisyonumuza intikal eden bilgi ve belgelerin komisyonumuza bilgi veren sahislarin beyanlarindan yasar öz'ün emniyetçe kullanildigi ve kollandigi gerçegi ortaya çikmaktadir. f- tevfık nurullah agansoy ıle ılgılı degerlendırme: komisyonumuzun yazili istegi üzerine ıçisleri bakanligi emniyet genel müdürlügünün 27.02.1997 gün ve 990006 sayili yazisi ekinde gönderilen tevfik agansoy'a iliskin dosyanin incelenmesinde: 19.09.1994 tarihinde engin cıvan'in vurulmasi olayindan sonra kaçak olarak gittigi almanya'da yakalanan tevfik nurullah agansoy münih sehir hapishanesinde bavyera eyalet kriminal dairesi görevlilerinden heinzinger'in huzurunda verdigi ifadesinde: 17 yasinda ülkücü harekete katildigini, ideolojik amaçli bir çok olaya karistigini, 10'dan fazla adam öldürdügünü, 1985 yilinda, cezaevinde iken pismanlik yasasindan yararlanmak için basvurdugunu ve tüm suçlarini açikladigini, 1989 yilinda tahliye oldugunu, itirafçi oldugu için eski arkadaslarindan tehdit aldigini, cezaevinden çikinca uzun zamandir tanidigi alaattin çakıcı'nin yardimini gördügünü, ancak bu yardimlarin samimi degil, kendisini kullanmak üzere yapilmis oldugunu düsündügünü, çünkü alaaddin çakıcı'nin istegi üzerine bazi tahsilat isleri yaptigini, 1994 yilinda alaaddin çakıcı'nin istegi üzerine kanal 6 televizyonu sahibi ahmet özal ile dogus holding patronu ayhan sahenk arasindaki parasal ihtilafi ahmet özal lehine tehditle çözümledigini, bu isten alinan para konusunu alaaddin çakıcı'ya sordugunda çakıcı'nin para önemli degil özallar gibi dostumuz olsun dedigini, bu isin hallinden sonra 14.09.1994 günü zeynep özal ile semra özal'in sekreteri ıclal'in ugur çakıcı'nin alkent'teki evine tesekkür için geldigini ve bu arada selim edes'in engin cıvan'da 5 milyon dolari oldugunu, faiziyle birlikte 8 milyon dolari buldugunu, eger tahsil edilirse kendilerine 2 milyon dolar verilebilecegini söylemis olduklarini, alaaddin çakici kaçak olarak yurtdisinda oldugundan kendisiyle cep telefonuyla irtibat kurduklarini ve 2 milyon dolar karsiliginda bu tahsilati yapmaya karar verdiklerini, alaaddin çakici'nin talimatiyla engin cıvan ve selim edes'i dündar kılıç'in selimpasa kiyikent'teki yazliginda biraraya getirip yüzlestirme yaptiklarini, taraflarin anlasmamasi üzerine aleaddin'in engin cıvan'i kendisinin muhalefetine ragmen tetikçi davut yıldız'a vurdurttugunu, kendisinin bu sekilde vurmaya karsi oldugunu, alaaddin'in engin cıvan'i vurdurtmakla hem dündar kılıç'i, hem de (tevfik agansoy) kendisini polis karsisinda azmettirici duruma düsürmek istedigini ve olaydan sonra kendisinin de sahte bir pasaportla yurtdisina kaçtigini, yurt disindayken alaaddin'in kendisini arayarak payina 400.000 dolar düstügünü, nevyork'a gitmesini, kendisini havaalanindan aldirtacagini söyledigini, bunun kendisi için risk oldugunu, alaaddin'in kendisini harcayabilecegini düsünerek gitmeyip savsakladigini, daha sonra alaaddin çakıcı'nin parayi türkiye'ye gönderecegini bildirmesi üzerine türkiye'ye kaçak olarak geldigini, alaaddin'in parayi rulette yedim diye kendisini aldattigini, bundan sonra aralarinin açildigini, ıstanbul 2. agir ceza mahkemesince komisyonumuza gönderilen, engin cıvan'in vurulmasiyla ilgili 1996/273 esas numarali dosyanin incelenmesinde: engin cıvan'in vurulmasi öncesinde tevfik agansoy tarafindan banda alinan ve esi hülya agansoy tarafindan 17.12.1995 günü ıstanbul emniyet müdürlügü ınterpol sube müdürlügüne teslim edilen bandin emniyetçe yapilan çözümlemesinde; alaaddin çakıcı, tevfik agansoy ve dündar kılıç'in tele konferans sistemi ile üçlü görüsme yaptiklari, selim edes-engin cıvan ihtilafinin nerede ve nasil çözümlenecegi konusunda alaaddin çakıcı'nin her iki tarafa direktif verdigi anlasilmaktadir. engin cıvan'in vurulmasi olayinda ıstanbul 2. agir ceza mahkemesinin tevfik agansoy hakkinda sonuç olarak; tck: 456/2 uyarinca 2 yil iki ay yirmi gün ceza verdigi, yattigi süre gözönüne alinarak tahliyesine karar verildigi anlasilmistir. tevfik agansoy'un öldürülmesi olayi ile ilgili olarak ıstanbul 2. agir ceza mahkemesinin 1996/410 esas sayili dava dosyasinin incelenmesinde; alaaddin çakıcı, adnan çıçek, kenan ali gürsel, ahmet atlılar, aydin göker, yener üçüncü, ferdi heybet, kamil özkılınç, hasan taskın, ramazan vurmaz adli sahislarin sanik olduklari, taammüden adam öldürmek, kasten adam öldürmek, adam öldürmeye tesebbüs, silahla yaralama ve 6136 sayili kanuna muhalefetle suçlandiklari, alaaddin çakıcı'nin azmettirmesi sonucu tevfik agansoy'u öldürme isini adnan çıçek ve kenan ali gürsel'in planlayip, organize edip ve bizzat eyleme katilarak icra ettirmekle suçlandiklari, ıçisleri bakanliginca komisyonumuza gönderilen tevfik agansoy'un öldürülmesi olayina iliskin 9.12.1996 tarihli yazi ekindeki dosyanin tetkikinde; tevfik agansoy'un öldügü olayda yaninda bulunan ve ölen celal babür ve yarali kurtulan ferda temel'in basbakanlik koruma müdürlügü kadrosunda ve basbakan yardimcisi tansu çıller'in ıstanbul'daki konutunda görevli polis memurlari olmalarindan ötürü emniyet genel müdürlügünce 20.9.1996 tarihinde sorusturma açildigi, sorusturma sirasinda dinlenen sahitlerin beyanlarinda özellikle tanik cengiz evren, zafer yılmaz, hülya agansoy'un ifadelerinde: tevfik agansoy'un ölmeden önce, ahmet özal'in almanya'da ismini bilmedigi bir yerden 25 milyon mark borç aldigini, imzaladigi borç senetlerinin almanya'dan tevfik agansoy'a gönderilecegini, paranin % 50'sine karsilik ahmet özal'dan bu paranin tahsil edilecegini, bu konuda star televizyonu ile anlasildigini ve kendilerine yardim edilecegini, tahsilattan elde edilen paradan polis memurlari celal babür ve ferda temel'e pay verilecegini söylediklerini, cengiz evren ifadesinde ayrica; tevfik agansoy ile eski arkadas olmalarina ragmen yaklasik 6 yil sonra 1996 haziran ayinda bebek'te karsilastiklarini, agansoy'un kendisine ``haver ilaç fabrikasinin korumaligini yaparak para kazandigini, yanindaki koruma polisi haci akpinar'a fabrikadan bir araba aldigini söyledigini ifade etmistir. emniyet genel müdürlügü ıstihbarat dairesi baskan yardimcisi hanefi avcı'nin 4.2.1997 tarihinde komisyonumuza verdigi ifadesinde: nurullah tevfik agansoy'un yurtdisina kaçirilisini mıt görevlisi yavuz ataç'in organize ettigi, alaaddin çakici ve adamlarina mıt tarafindan yardimci olundugu, bursali isadami erol evcil'in alaattin çakici'yi bir kaç defa kiralayarak eylemlerde kullandigi, son defa da banka açmak istemesine mani olanlari etkisiz hale getirmesi için iki milyon dolara anlastigi, çakici'nin durumu mıt görevlisi yavuz'a anlatarak birlikte plan yaptiklarini açiklamistir. dündar kiliç'in 1.3.1997 tarihinde komisyonumuza verdigi beyaninda; alaattin çakiciyi mehmet eymür'ün korudugu, yönlendirdigi, her türlü resmi belgeyi mıt'in verdigi, mehmet eymür'ün bazi solculari, hatta nihat erim'i öldürenleri bursa'da bir mahkemede 8-10 kisiyi beraat ettirdigi ve onlari disarida kullanacagini, bunlari nasrullah ayan vasitasi ile yaptigini belirtmistir. ıstanbul emniyet müdür yardimcisi bilgi ünal komisyonumuza verdigi 07.01.1997 tarihli ifadesinde: tevfik agansoy'un öldürülmeden önce de iki kez öldürmeye tesebbüs oldugunu, olayin 2 sanigini aldiklarini, olaya fiilen karisan 6 kisi oldugunu, digerlerinin de isimlerini belirlediklerini, ölenlerden birisinin cinayeti islemeye gelenlerden birisi oldugunu söylemistir. basbakanlik teftis kurulunca hazirlattirilan 19.01.1997 tarihli raporda: anap lideri mesut yilmaz'in cumhurbaskanimiza sundugu dosyada; tevfik agansoy'un öldürüldügü günün, özel harekatçi (3) polis memurunun ıstanbul emniyet müdürlügünde ömer lütfi topal cinayeti ile ilgili olarak gözetim altinda tutuldugu 28.8.1996 günü olduguna dikkat çekilmekte, dolayisiyla, tevfik agansoy'un öldürülmesinde bu kisileri ihbar etmis olabilecegi yada karsilikli hesaplasma süphesinin dogdugu ve arastirilmasi gerektigi, belirtilmistir. ülkemizde son yillarda sik sik duymaya basladigimiz mafia-polis ve politikaci üçgeni yada çetelesmesi olaylarinin belki de en tipik örnegi tevfik agansoy ve etrafindaki iliskiler yumagidir. 1980 öncesi yasanan sag-sol çatismalarinda kendi beyani ile (10) dan fazla insan öldüren sonra pismanlik yasasindan faydalanarak cezaevinden tahliye olan agansoy'un alaaddin çakıcı çetesinin kucagina düsmesi, bu çetenin ülke yönetiminde uzun yillar etkin ve bir numara olmus özal ailesiyle çok yakin iliskiler içinde olmasi, engin cıvan'in vurulmasi olayinda azmettiricilikten 2 yil 20 gün mahkumiyet alip, cezasini çektikten sonra disari çiktiginda bir mafiya lideri olarak, ekonomik dar bogazda olan bir ilaç fabrikasinin korumaligini yapmaya basladigi bir sirada kendisine devlet tarafindan koruma polisi (haci akpınar) tahsis edilmesi, en sonunda alaaddin çakıcı'nin adamlari tarafindan öldürüldügünde yaninda basbakanlik koruma müdürlügü kadrosundan ve basbakan yardimcisinin ıstanbul'daki ikametgahinda görevli olan polis memurlari celal babür ve ferda temel'in bulunmasi, taniklarin beyanina göre; ahmet özal'dan almanya'da yaptigi borcunun tahsilati isinden bu polislerin de agansoy'la beraber pay alacaklarinin iddia edilmesi, ülkemizde yasanan polis-mafia-politikaci beraberliginin tipik örnegini teskil ettigi. eski ıstanbul emniyet müdürü necdet menzır'in komisyonumuza 23.1.1997 tarihinde bilgi verirken alaaddin çakıcı'ya ``sana hirsiz veya terörist muamelesi yaparim'' dedigini söylerken en azindan, cinayete azmettirmekten sanik olan ve kaçak durumdaki bir kisiye adeta imtiyaz tanidigini yada suçlular arasinda statü siniflandirmasi yaptigini, istemeden ortaya koydugu, bunun ıstanbul emniyet müdürlügüne kadar yükselmis bir polis sefinin görevini yaparken, yasalari herkese esit uygulama yerine, kafasindaki indi degerlendirmelere göre uygulayabildigini gösterdigi kanaatina varilmistir. g- mehmet alı yaprak'ın kaçırılması ıle ılgılı degerlendırme komisyon baskanligimizca gaziantep cumhuriyet bassavciligina yazilan 10.01.1997 gün ve a.1.01.geç.10/89-138 sayili yazimiz üzerine, mehmet ali yaprak'in kaçirilmasina iliskin dosyanin gaziantep cumhuriyet bassavciliginca komisyonumuz üyesi ve gaziantep milletvekili m.bedri ıncetahtacı'ya elden teslim edildigi, bu dosyanin ve bu dosyanin konusunu teskil eden olayin da incelenip arastirildigi basbakanlik teftis kurulunun 09.01.1997 tarihli raporunda yer alan konuya iliskin bilgiler ve mehmet ali yaprak'in 14.01.1997 tarihinde komisyonumuza gelerek yaptigi açiklamalarin tutanaklarinin incelenmesinde; gaziantep'te yayin yapan ``yaprak tv''nin sahibi m.ali yaprak (kendi beyanina göre); 25.05.1996 günü saat 23.30 siralarinda özel arabasini is dönüsü evinin önüne park ederken elleri silahli ve bazilari polis gömlekli olan 10-12 kisilik bir grup tarafindan arabasindan indirilerek kaçirildigini, sanliurfa-siverek taraflarinda bir mezraya götürüldügünü, 6 gün rehin tutularak kendisiyle fidye pazarligi yapildigini, kendisinden önce 15-20 milyon mark istendigi, kendisinde bu kadar para olmadigini söyledigini ve en sonunda taksitle ödemek sartiyla (3) milyon mark ödemek üzere anlastiklarini ve 6. günün aksami hilvan ılçesi girisinde serbest birakildigini, kendisini kaçiranlarin siradan kisiler degil, iyi organize olmus profesyonel kisiler olduklarini, rehin olarak tutuldugu sirada üzerinde bulunan 65-70 bin mark, 35-40 milyon tl. para ile kredi kartlarinin, kimlik belgesinin ve sürücü kartinin kendisini kaçiran kisiler tarafindan alindigini söylemistir. mehmet ali yaprak'in kaçirilmis oldugunun duyulmasi üzerine gaziantep emniyet müdürlügünce sorusturmaya baslanmis, süpheli (9) dokuz saniktan (6) altisinin savunmalari alinmis, (3) üç tanesinin firarda oldugu belirtilerek 1.6.1996 tarihinde fezleke düzenlenip cumhuriyet savciligina sunulmustur. firarda olan saniklardan yahya efe'nin savunmasinin alinmasi gaziantep cumhuriyet bassavciliginin 18.10.1996 günlü talimatiyla ıstanbul cumhuriyet bassavciligindan istenmis, bu arada avukat sermet atay tarafindan müvekkili müfit sament ve turgay maraslı'nin savunmalarinin da talimatla alinmasi için gaziantep cumhuriyet bassavciligina dilekçe ile basvuruldugu ve talebinin ayni gün (22.10.1996) gaziantep cumhuriyet savcisi akin ınal imzasi ile olumlu cevaplandigi ve ıstanbul cumhuriyet bassavciligina talimat yazildigi ve istanbul cumhuriyet savcisi sezgin özdemır'in mehmet yahya efe'nin 23.10.1996, müfit sament'in 24.10.1996 ve turgay maraslı'nin 25.10.1996 tarihinde savunmalarini aldigi anlasilmistir. mehmet ali yaprak'in kaçirilmasinda kullanildigi iddia edilen 27 fh 151 plakali sahin marka otonun terkedilmis olarak bulunmasi üzerine, emniyet müdürlügü teknik büro amirligince aracin bagaj kapagindan alinan parmak izinin 30.05.1996 tarihinde emniyet genel müdürlügüne gönderildigi ve emniyet genel müdürlügünde uzmanlar tarafindan yapilan arsiv degerlendirmesinde bu parmak izinin, 9.5.1978 tarihinde tabanca tasimak ve darp suçundan getirildigi istanbul etiler polis karakolunda on parmak izi ve fotografi alinan refik-seviye oglu, ıgdir 1960 dogumlu müfit sament'e ait oldugu belirlenerek ekspertiz raporu düzenlenmis ve bu rapor 23.10.1996 günü gaziantep emniyet müdürlügünce 27/96 sayili yazi ile gaziantep cumhuriyet bassavciligina gönderilmistir. gaziantep cumhuriyet savcisi akin ınal 15.11.1996 tarihinde konuya iliskin olarak yeterli delil elde edilemediginden saniklar hakkinda daimi arama ve takipsizlik karari vermistir. anilan basbakanlik teftis kurulu raporunda; ``gaziantep cumhuriyet savciliginin bu takipsizlik karari; sorusturmalar sirasinda müfit sament'e ait parmak izi ekspertiz raporunun dikkate alinmamis olmasi, turgay maraslı'nin annesi zekiye maraslı'nin 30.05.1996 tarihli ifadesinde olayin vukuu buldugu günlere rastlayan tarihlerde evlerinde kalan oglunun arkadasi haluk isimli sahisla ilgili söyledikleri hakkindaki arastirmanin, emniyet ve cumhuriyet bassavciliginda ıstanbul cumhuriyet bassavciligina yazilan talimatlar da dahil olmak üzere iyi yapilmamis olmasi, müstekinin saniklarla yüzlestirilmesinin yapilmamasi nedeniyle, adalet bakanliginca 5.12.1996 tarihinde yeniden ele aldirtilarak hazirliktaki ayni sayi ile kogusturmanin sürdürülmesi saglanmistir. takipsizlik kararinda kendisinden beklenen gerekli titizligi göstermedigi ve sorusturmayi eksik sonuçlandirdigi kanaati dogdugundan gaziantep cumhuriyet savcisi akin ınal hakkinda adalet bakanligina tahkikat açilmasi gerektigi, ayrica ıstanbul'da talimatla savunmalari alan savci sezgin özdemır'in haluk kırcı'nin ıstanbul emniyet müdürlügünden kaçirilmasi olayinda asayis müdürü sedat demır hakkinda 8.4.1996 günü takipsizlik karari verdigi ve bu konunun da ıstanbul cumhuriyet bassavciliginca yeniden ele aldirilip ıstanbul agir ceza mahkemesinde dava açildigi gözönüne alinarak ilgili savci hakkinda da adalet bakanliginca inceleme yapilmasi gerektiginin düsünüldügü'' belirtilmistir. adalet bakanliginca dosyanin yeniden ele aldirtilmasi üzerine; mehmet ali yaprak'in 26.12.1996 tarihinde gaziantep cumhuriyet bassavcisi naci ayaz'a verdigi ifadesinde; kendisini kaçirdiklarini sandigi hüseyin efe, yasar efe, ali maraslı, ali aydin öztekın ve salih özdal'la daha önce yüzlestigini ve kendisini onlarin kaçirdigini teshis edemedigini, ancak, mehmet yahya efe, turgay maraslı ve müfit sament isimli sahislarla henüz yüzlesmedigini ve yüzlesmek istedigini söyledigi, gaziantep cumhuriyet bassavciliginca 26.02.1997 tarihinde mehmet yahya efe ve turgay maraslı, 28.02.1997 tarihinde müfit sament'in savcilik makaminda yapilan yüzlestirmelerde mehmet ali yaprak'in bu kisilerin kendisini kaçiran kisiler olmadigini söylediginin tutanaklarla tespit edildigi incelenmistir. komisyonumuzca gaziantep valiligi ve emniyet genel müdürlügünden, mehmet ali yaprak hakkinda basinda çikan haberlerde ``bu sahsin silah tasima ruhsati bulundugu, sabika ve suç fisleri olmasina ragmen silah tasima belgesinin kanuna aykiri olarak düzenlendigi'' iddialarinin açiga çikmasi için bu konudaki tüm evrakin ve dosyalarin istenmesi üzerine, gaziantep valiligi ve emniyet genel müdürlügünce komisyonumuza gönderilen bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucu; mehmet ali yaprak'in 3 defa, uyusturucu madde ımali ya da imalinde kullanilan maddeleri yakalatmasi sonucu diyarbakir devlet güvenlik mahkemesine sevk olundugu ve hakkinda emniyetçe fis düzenlendigi, mahkemece serbest birakilmis oldugu, ayrica 04.09.1985 tarihinde gaziantep ıli, mütercim asim caddesi sadikoglu sok. no:6 da tibbi malzeme saticiligi yapan kardesi osman yaprak'tan para alabilmek için, ömer oglu 1962 dogumlu cengiz aydın, fazli oglu 1965 dogumlu abidin yasamak, abdülgani oglu 1954 dogumlu nuri kutlu ve hasan oglu 1962 dogumlu mustafa kıraz'i kiraladigi, bu sahislarin kendilerini ıslami cihat örgütü mensubu olarak tanitarak, para gasp etmek suçundan suçüstü yakalandiklari, emniyette alinan ifadelerinde kendilerini kiralayanin mehmet ali yaprak oldugunu itiraf ettikleri ve osman yaprak'in davaci olmasi üzerine, 15.10.1985 günü kendiliginden teslim oldugu ve suçu kabul etmedigi, hakkinda düzenlenen tahkikat evrakiyla birlikte gaziantep ıli sikiyönetim komutan yardimciligina sevk edildiginin kayitlarin tetkikinden anlasildigi, bunlara ilaveten ruhsatsiz mermi ve tabanca bulundurmaktan bakirköy 2. asliye ceza mahkemesinin 1981/308 sayili karariyla bir yil hapis ve 500 tl. agir para cezasina çarptirilmis oldugu, yargilandigi diger 3 davadan 1'inden beraat, ikisinden ise takipsizlik karari aldigi, 91/1979 sayili yönetmelikte ``atesli silahlarla islenen cürümden hükümlü bulunanlara silah ruhsati verilmeyeceginin'' belirtildigi, ancak ıçisleri bakanliginin 07.06.1995 gün ve 1269-98 sayili genelgesi ile atesli silahlari ruhsatsiz tasimanin ve bulundurmanin atesli silahlarla islenmis cürümlerden sayilmayacagi ve bu suçlardan bir yil ve daha az cezaya mahkum olanlara baska mani hal yok ise yönetmeligin 16. maddesi uyarinca silah tasima ruhsati verilmesi gerektigi, bundan dolayi 30.03.1996 gün ve (152) sayili onayla ıçisleri bakani ülkü güney'in yönetmeligin 7. maddesinin (a) bendine istinaden m.ali yaprak'a silah tasima ruhsati verdigi bildirilmistir. bu konuda komisyonumuza 24.12.1996 tarihinde ifade veren anap genel baskani sn. mesut yılmaz'da ifadesinde; gaziantep'te mehmet ali yaprak isimli sahsin kendilerine basvurarak; kendisinin (3) sivil polis tarafindan kaçirildigini, sedat bucak'in köyüne götürüldügünü, onun asiretine mensup kisiler tarafindan sorgulandigini, kendisinden (20) milyon mark fidye istendigini, vadeli olarak (3) milyon marka anlastigini, müracaatina ragmen emniyetin failleri ortaya çikarmadigini söyledigini, bu konuda basbakanin kendisine liderler toplantisinda ``yaprak tv olayinin savci tarafindan örtbas edilmek istendigini, yeni adalet bakaninin bu olayin yeniden sorusturulmasini istedigini'' söyledigini ifade etmistir. basbakanlik teftis kurulu baskanliginca hazirlatilan 09.01.1997 tarihli raporda; m.ali yaprak'in kaçirilmasina iliskin yürütülen sorusturmada gaziantep cumhuriyet bassavciliginin 1996/6503 hazirlik, 1996/284 sayili daimi arama ve takipsizlik karari ile 15.11.1996 tarihinde karar verildigi anlasilmis, 5.12.1996 tarihinde dosya adalet bakanligi'nca yeniden ele aldirtilarak hazirliktaki ayni sayi ile kogusturmanin sürdürülmesinin saglanmis oldugu belirtilmistir. emniyet genel müdürlügü, kaçakçilik, ıstihbarat ve harekat dairesi eski baskani tuncay yılmaz komisyonumuza verdigi 04.02.1997 tarihli ifadesinde: ``daha önce konu edilen cantürk olayiyla ilgili olarak, burada uyusturucu pazarini ele geçirme kavgasindan ziyade, bu pazari yürüten insanlar arasinda haraç alma kavgasi oldugu, yaprak, captagon kaçakçisi oldugu halde yakalayamadiklarini, hatta sabika kaydi ve belge olmamasinin kendilerinin harekat sahasini daralttigini'' ifade etmistir. emniyet genel müdürlügü, ıstihbarat daire baskan yardimcisi hanefi avcı 4.2.1997 tarihinde komisyonumuzca alinan ifadesinde; devletin pkk mensuplarina ve pkk'ya büyük destek veren kisilere karsi hukuki olarak yeterince mücadele edemedigini düsünen bazi devlet görevlilerinin hukuk disi bir anlayisla görev yapmak gerektigine inanmaya basladiklarini ve ilk defa güneydogu'da jıtem görevlisi cem ersever'in bu tür faaliyetler içerisine girdigini, neticede pkk'nin ve diger örgütlerin destekçisi aktif unsurlarin susturuldugunu, daha sonra faaliyet gösterilecek zemin kalmayinca resmi görevli ve sivil kisilerden tesekkül ettirilmis olan bu gruplarin kendilerine menfaat temini ugruna mafya türü birtakim yasadisi faaliyetlere giristiklerini, bunlara normal polis ve jandarmanin müdahale edemedigini, bunlarin zengin isadamlarina müdahale ettiklerini ve haraca bagladiklarini, bir kisminin basina intikal ettigi halde çok büyük kisminin intikal etmedigi ve bu gruplarin denetlenemez hale geldigini, yesıl denilen kisinin önceleri jandarma tarafindan güneydogu'da eleman olarak kullanilirken daha sonra bu gruplar içinde en büyük para tahsilatçisina dönüstügünü, yesıl'in su anda mıt içinde mehmet eymür ve arkadaslari tarafindan resmen eleman olarak kulanildigini, ege bölgesinde jıtem'e bagli yüzbasi sinan yasar ve bazi astsubaylarin mafya islerine giristiklerini, bunlarin ve ankara jandarma ıstihbarat görevlisi binbasi ali yıldız'in mafya örgütleriyle de görüserek menfaat temin ettiklerini, kocaeli jandarma alay komutani, veli küçük'ün mafyacilarla siki diyalogunun oldugunu, nurullah tevfik agansoy'un yurtdisina kaçirilisini mıt görevlisi yavuz ataç'in organize ettigini, alaattin çakıcı ve adamlarina mıt tarafindan yardimci olundugunu, bursa'li isadami erol evcıl'in alaattin çakıcı'yi birkaç defa kiralayarak eylemlerde kullandigini, son defa da banka açmak istemesine mani olanlari etkisiz hale getirmesi için iki milyon dolara anlastigini, çakıcı'nin durumu mıt görevlisi yavuz'a anlatarak birlikte plan yaptiklarini, kocaeli çetesi olarak basina yansiyan hadi özcan'in sürekli mıt ile görüstügünü, mıt görevlisi astsubay duran fırat'in eymür'ün temsilcisi ve kirli isleri ile ilgili olarak bütün mafyacilarla irtibatta oldugu ve ayak islerini yaptigini, tarik ümıt olayi ve mehmet ali yaprak'in kaçirilmasi olaylarinda mehmet agar ve mehmet eymür'e bagli gruplar arasinda anlasmazlik çiktigini, emniyet ile mıt arasinda bir çekisme olmadigini, olayin özünde mehmet agar'la mehmet eymür'ün çeliskisi bulundugunu, ancak bunun kendilerine bagli mafya gruplarina yansidigini ve bunlarin birbirlerini öldürmeye çalistiklarini, söylemistir. mehmet ali yaprak'i kaçirdigi iddia edilenlerden turgay maraslı ile birlikte 23 mayis 1996 günü gaziantep'e gelen ve yaninda esi vildan ve 2 yasinda kizi bulunan haluk isimli kisinin esgalini, marasli ailesinden anne zekiye, baba ali ve ogullari tuncay maraslı; iri yapili, çirkin suratli, esmer, 180 cm boylarinda ve 35- 40 yaslarinda olarak verdiklerinden bu kisinin haluk kirci olabilecegi akla gelmektedir. ancaak; m.ali yaprak'in ifadelerinde geçen çirkin kisinin 160-165 cm boylarinda ufak yapili ve 25-30 yaslarinda oldugu belirtildiginden ve turgay maraslinin 26.2.1997 tarihinde gaziantep cumhuriyet bassavciliginda verdigi ifadesinde; kendisiyle birlikte gaziantep'e 23 mayista gelen ve ailesinin evinde misafir olan kisinin arkadasi haluk karabulut oldugunu beyan ettiginden o kisinin haluk kirci olmadigi kabul edilse bile; haluk karabulut isimli kisinin gerek marasli ailesi fertleriyle, gerekse m.ali yaprak ile yüzlestirilmesi gerektigi, mantikli düsünmenin bir sonucudur. bu konuda anilan basbakanlik teftis kurulu raporunda da ``turgay marasli'nin gaziantep'teki ailesinin evinde esi vildan ve 2 yasindaki pelin adli kizi ile birlikte kaldiginin turgay maraslinin annesi, kardesi ve babasi tarafindan ifade edilmesi üzerine nevsehir nüfus müdürlügünden getirtilen vukuatli nüfus ali kaydina göre vesile adinda esi ve 25.10.1993 dogumlu emine-hazal adli kizinin olmasi, olay tarihi dikkate alindiginda esinin ve kizinin sahte isimlerini kullanan haluk kirci'nin da olayda yeraldigi süphesini güçlendirdigi, olay günlerinde turgal marasli ile haluk adli kisinin geceleyin urfaya gittiklerini belirtmeleride kaçirilma olayinda yer aldiklarini düsündürdügü ........ saniklar mehmet yahya efe, müfit sament ve turgay marasli'nin drej ali lakapli ali yasak'in adamlari oldugunun iddia edilmesi dikkat çekicidir'' dendigi ve ayni süphenin paylasildigi görülmektedir. ali yasak'in abdullah çatli'nin çok yakin arkadasi oldugu, en azindan çatli'nin cenaze töreninde yaptigi konusma ile kamuoyunca bilinmektedir. haluk kirci'nin ise çatli'nin ölümü üzerine onun yerine geçtigi kamuoyunda iddia edilmektedir. turgay marasli'nin abdullah çatli'nin ortagi oldugu baysa isimli sirkette botastan alinan ihale islerinde çalistigi, gerek kendi ifadesi, gerekse mehmet baydar ve hadi özcan'in ifadeleriyle sabit olup yine turgay maraslinin haluk kirciyi çatli'nin sahibi oldugu sultan tekstil sirketinden tanidigi, kendi ifadesinde yer almaktadir. son yillarda belki de; güvenlik kuvvetlerinin dikkatinin özelde güneydoguda görev yapanlarin pkk terörüne karsi yogunlasmasi sonucu ülkemizde, ıran- afganistan ve pakistan'dan gelip bati ülkelerine giden uyusturucu ve bati ülkelerinden getirilen ve ortadogu ülkelerinde pazarlanan captagon isimli cinsel uyarici trafiginin yogunlastigi; gerek kismetim-1- ve lucky-s gibi polisin basarili operasyonlari sonucu çok büyük miktarlarda uyusturucunun yakalanmasi haberlerinin medyada sik sik yer almasi, gerekse adlari bu islerle istigal ettikleri için çok duyulan bazi kisi ve ailelerin çok hizli bir sekilde zenginlesmelerinden anlasilmaktadir. buna ilaveten susurluk kazasindan sonra ortaya çikan devlet baglantigi (polis-mafia-politikaci) çetelerin de bu isleri yaptigi iddia edilmektedir. ayrica; ülkemizde son 15-20 yila damgasini vuran her alanda mafialasma (çek-senet tahsilati, kentsel rantin paylasildigi arsa mafiaciligi ve tefecilik alanindaki) daki büyük artis sonucu ortaya çikan çok büyük miktarlardaki kara paranin paylasiminda nesim malki cinayeti, borsaci yener kaya cinayetinde oldugu gibi mafiavari cinayetlerin ve van-tur'un sahibi senar er'in babasinin yada tarik ümit ve m.ali yaprak'in fidye amaçli kaçirilmalarinin ortaya çiktigi ve maalesef çogaldigi görülmektedir. bunlarin önlenebilmesi için devletin güvenlik güçleri ve adli sistem ve teskilatinin daha hizli, objektif ve daha etkin çalisir hale getirilmesinin ve bünyelerindeki bozulmus unsurlarin derhal disari atilmasi ve kendilerinden hukuk sinirlari içinde hesap sorulmasi, ülkede mafyalasmaya uygun ortam yaratan yasal bosluklarin bir an önce doldurulmaasi, mesela çek-senet davalarinin hizli sekilde sonuçlandirici düzenlemelerin hizla yapilmasi gerektigi kanaatina varilmistir. h- dılek örnek ıle ılgılı degerlendırme 13.12.1996 tarihinde ıstanbul polisine, bir bayanin telefonla yaptigi ihbar üzerine, 15.12.1996 tarihinde yurda giris yaparken ıstanbul atatürk havalimaninda üzerinde ve valizinde çok miktarda yabanci ülke paralari ile yakalanan dilek örnek'in 15.12.1996 tarihinde istanbul emniyet müdürlügü terörle mücadele subesinde, 21.12.1996 tarihinde narkotik subesinde, 23.12.1996 tarihinde ıstanbul devlet güvenlik cumhuriyet savciliginda verdigi ifadelerinin degerlendirilmesinde; 1974 yilinda hollanda'da dogdugunu, 4 çocuklu bir isçi ailesinin çocugu oldugunu, hollanda'da 11 yil okula davam ettigini, almelo sehrinde ailesinin yaninda kalmakta iken ailevi nedenle 1993 yilinin 9. ayinda eindhoven kentinde bulunan teyzesi fatma kunt'un yanina giderek orada kalmaya basladigini, teyzesinin yaninda kaldigi sürece (10) ay mc.donald'ta is bularak çalismaya basladigini, bu dönemde teyzesinin sik sik ispanya'ya ve türkiye'ye gidip geldigini ve bu gelis-gidislerde onun ıspanya'dan aldigi paralari türkiye'ye götürdügünü ögrendigini, ayni dönemde ablasi yildiz ve kardesi ıhsan örnek'in de ayni isi yapmaya basladiklarini gördügünü ve 1984 yilinin (10). ayinda mc.donald'taki isinden ayrildigini, is aramaya basladigini, bu sirada teyzesinin teklifini kabul ederek yurtdisindan türkiye'ye para tasimaya basladigini, parayi almak için ıspanya'ya gittiklerinde otelde kaldiklarini ve otelde iken teyzesine yada bu vesile ile tanidigi garo isimli ermeni (ki kendisinin hollanda'da yasadigi)ye telefonla bilgi verdigini ve ondan sonra sülo adli birisinin kendisine bir paket içinde paralari getirdigini, ertesi gün otelden ayrilarak uçakla türkiye'ye geldigini, havaalaninda (atatürk havaalaninda) kendisine vahdettin seylan isimli gümrük muhafaza memurunun yardim ettigini, getirdigi paket halindeki paralari mehmet ve abdüllatif alakel isimli kardeslere teslim ettigini ve ertesi gün hollanda'ya döndügünü, bu isle istigal ettigi süre içinde yaklasik 50 kez türkiye'ye para getirmis oldugunu, bu isi yaparken alakel kardeslerin kendisinden aldiklari parayi, feramez kod adini kullanan youssef gharachehdaghı isimli ıranli kisiye teslim ettiklerini ve onun da lokman isimli yine ıranli bir ortagi oldugunu, bunlarin birlikte kapaliçarsida azer döviz bürosuna sahip olduklarini ve orada karapara akladiklarini, lokman'in tam aninin lokman ghodsi mahbood alam oldugunu, teyzesinin gayri resmi esi ercan dogan'in ve garo gökoglu ve sülo isimli sahislarin, satistan gelen paralari topladiklarini ve teyzesi fatma kunt, ablasi yildiz örnek, kardesi ıhsan örnek, ali kunt, nisanlisi murat askar, parseh köroglu ve onun sevgilisi brigitte baarsha ve simon aclacoglu ve kendisinin, kurye olarak bu paralari türkiye'ye getirdiklerini, olayda adi geçen polis memuru ayhan akça'yi tanimadigini, ilk defa teshis için karsilastiklarinda gördügünü söylemistir. olayda adi geçen sanik ercan dogan'da 30.12.1996 tarihinde antalya havalimanindan yurtdisina çikarken yakalandiktan sonra 30.12.1996 ve 1.4.1997 tarihlerinde ıstanbul emniyet müdürlügü narkotik subede ve 10.01.1997 tarihinde ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginda verdigi ifadelerinin degerlendirmesinde; 1953-ordu-persembe dogumlu oldugunu, 1980 yilinda hollanda'ya gittigini, 1984 yilinda hollanda vatandasi oldugunu, 1990 yilinda tiyatro akademisini bitirdigini, 1981 yilinda silahla adam yaralamaktan cezaevine düstügünü ve 3 yil 4 ay cezaevinde kaldigini, 1995 nisan ayinda tahliye oldugunu ve ayni yil agustos ayinda ıspanya'ya gittigini ve orada yasamaya, bekar oldugunu, ancak fatma kunt isimli kanidla nikahsiz beraber yasadiklarini söylemistir. hollanda'da cezaevinde iken, gayriresmi esi fatma kunt'un ve yegeni dilek örnek'in kendisini ziyaret ederek birlikte ıspanya-madrit'e gideceklerini, orada sülo isimli bir sahistan çok miktarda para alarak türkiye'ye götüreceklerini, orada parayi feramez isimli birine teslim edeceklerini, karsiliginda (6000) mark alacaklarini, bu isi arkadasi garabet gökoglu'nun teklif ettigini söylediklerini, kendisinin de olur dedigini, cezaevinden çikisindan birkaç hafta sonra, 1983 yilindan beri tanidigi ve hollanda'da amsterdam'da diament center'da altin üzerine pirlanta isletmeciligi yapan garabet gökoglu isimli ermeni asilli arkadasinin kendisini telefonla arayarak geçmis olsun dileklerini ve kendisiyle yüzyüze görüsmek istedigini söyledigini, garabet'le amsterdam'da bulustugunu ve garabet'in kendisine ``ıspanya-madrid'e gitmesini, ev tutmasini, kendisine bir cep telefonu vereceklerini, bu cep telefonu ile kendisini arayan sahislar ile bulusacagini ve bunlarin getirecekleri paralari bir yerde biriktirmesini ve temin edecekleri kuryelerle bu paralari türkiye'ye gönderecegini, bu is karsiligi kendisine ayda 10-15 bin mark verilecegini'' teklif ettigini ve kendisinin de bu teklifi kabul ettigi için ıspanya'ya gidip ev tuttugunu, garabet'e kabul demeden evvel bu isin türkiye'deki ve ıspanya'daki basi olan insanlari görüp tanimak istedigini, ondan sonra kabul edecegini söyledigini, garabet'in türkiye'ye giderek ilgili sahislarla görüstügünü ve kendisine telefon ederek türkiye'ye gelmesini istedigini, ıstanbul'a gittigini, garabet'in havaalaninda kendisini karsiladigini, birlikte azer döviz bürosuna gittiklerini, orada büronun sahipleri lokman ghodsi, felamez (youssef), mehmet ve abdüllatif alakel ile tanistigini, onlarin kendisine ``biz bu isi % 7 ile yapiyoruz, % 0,5 ini sana verecegiz'' dediklerini, kendisinin de isi kabul ettigini, lokman'in kendisine ıspanya'daki sülo lakapli ve yasar isimli kisinin cep telefon numarasini verdigini, 1995 yili agustos ayinda madrit'e gidip ev tuttugunu ve yasar isimli kisiyle tanistigini, bir hafta isi beraber yaptiklarini, sonra yasar'in türkiye'ye döndügünü, kendisinin de o tarihten yakalandigi zamana kadar yaklasik bu isi yaptigini, dilek örnek'in yakalanmasi üzerine mehmet alakel'in kendisine telefonla bilgi verdigini, kendisinin de yakalanan paralara sahip çikmak için türkiye'ye geldigini, türkiye'de avukat necmettin yıldız'la görüstügünü, onun kendisine bu paranin türkiye'ye sokulmasinin yasak oldugunu, dgm'lik suç oldugunu bildirdigini, bunun üzerine panige kapilip sahte bir kimlikle yurtdisina çikmak istedigini ve antalya'da havaalaninda yakalandigini ifade etmistir. ayrica anlattiklari disinda dilek örnek'in anlattiklarinin dogru oldugunu söylemistir. ıspanya'da kendisinden önce ayni isi yapan yasar isimli kisinin 35 yaslarinda, kisa boylu, hafif kel, zayif yapili, mavi gözlü, kumral tenli birisi oldugunu ve su anda ıspanya'da oldugunu, açik adresini ve ne is yaptigini bilmedigini, ayhan akça isimli kisiyi tanimadigini, dilek örnek'in yakalanmasindan sonra tv haberlerinde resmini gördügünü, kendisiyle hiçbir iliskisi olmadigini ve bilgisi olmadigini, havaalaninda kuryelere yardim eden görevlilere 2000 mark verildigini, lokman'in kendisine söyledigini, açiklamistir. sanik youssef ghanachehdaghı'nin, dilek örnek ve ercan dogan'in iddialarini reddettigi görülmekle beraber söylediklerinin inandiriciliktan uzak oldugu görülmüstür. sanik ayhan akça, 1985 yilindan beri polis memuru oldugunu, özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahın'in daha önce ıstanbul emniyet müdürlügünde sube müdürü oldugu zaman korumaligini yaptigi ve o dönemde tanismis oldugu musavvet dervısoglu isimli isadami vasitasiyla kumkapi'da bir restaurantta lokman, mehmet ve latif alakel'lerle tanistigini, sonra bu sahislari isyerleri olan azer döviz bürosunda ziyarete gittigini, yanlarinda felamez isimli bir kisinin daha bulundugunu, bu kisilerle 4-5 ay arkadaslik ettigni, bunlardan mehmet alakel'e sahibi oldugu sarjörlü smit wesson tabancayi hibe yolu ile devrettigini, evi ıstanbul'da oldugu için sik sik ıstanbul'a geldiginden ve arabasi olmadigindan bir gün mehmet alakel'e kendisine araba lazim oldugunu söyledigini, onun da 34 l 2034 plaka sayili 328 ı/4 tipi siyah renkli bmw marka otoyu verebilecegini söyledigini ve kendisinin arabayi teslim aldigini, bu otoyu tahminen 1 ay kadar süre içinde hafta sonlari ıstanbul'a geldikçe kullandigini, bu arada alakel kardeslerin karapara aklama olayindan subeye alindigini ve serbest kaldiklarini ögrendigini ve arabalarini iade etmek için kendilerini aradiginda kendilerini bulamadigini, dolayisiyle arabanin halen kendisinde oldugunu, bundan baska kendileriyle bir iliskisi olmadigini beyan etmistir. youssef gharachehdaghı, lokman godsı, mehmet ve latif alakel kardeslerin, 07.09.1996 günü ıstanbul narkotik sube müdürlügünce düzenlenen operasyonda hursit han ve arkadaslarindan ele geçirilen (750) kgr. baz morfin, 668 litre asit olayindan arandiklari, mehmet alakel'in yakalandigi, youssef gharachehdaghı fehmuz olarak bilindiginden dosyada yusuf fehmuz olarak geçtigi, lokman mahbood alam'in firari sanik olarak arandiginin arsiv kayitlarindan tesbit edildigi, bu üç sanigin her iki olayda birlikte olmalari, uzun zamandir birlikte uyusturucu madde kaçakçiligi ve kara para aklama isi yaptiklari kanaati uyandirmaktadir. ayrica lokman ghondsi mahbood alam'in uyusturucu madde ticareti yapmak suçundan bakirköy cumhuriyet bassavciliginca, 27.09.1993 günü 21.07.1994 günü dgm bassavciligindan tutuklandigi tespit edilmis oldugu ve sicil fislerinin evrakina eklendigi, incelenmistir. dilek örnek isimli kurye kizin ıstanbul atatürk havalimaninda yakalanmasiyla çözülen iliskiler yumaginin, merkezinde lokman ghoodsi mahbood alam, youssef gharachehdaghı ve mehmet ve abdüllatif alakel kardeslerin bulundugu karapara aklama ve uyusturucu madde ticareti yapan bir sebeke oldugu, bu sebekenin yurtdisinda da garabet gökoglu, ercan dogan ve kot adi sülo olan yasar isimli kisilerden olusan kollari ve bu kollara bagli olarak faaliyet gösteren para toplayicilari ve bu karaparalari türkiye'ye tasiyan kuryeleri oldugu, ortaya çikmistir. ıstanbul kapali çarsida uzun süre faaliyet göstermis olan bu sahislara ait azer döviz bürosunun, bunlarin kirli faaliyetleri için bir araç olarak kullanildigi da ortaya çiktigindan, faaliyetine son vermistir. sebekenin merkezindeki bu üç kisinin 7.9.1996 tarihinde hursit han'in yakalattigi uyusturucu isine karistiklari da düsünüldügünde bu sebekenin uzun zamandir bu isleri yaptigi sonucuna varilmaktadir. polis memuru ayhan akça'nin böyle insanlarla silah alisverisi, ödünç araba kullanimi gibi iliskilere girmis olmasi ise; son yillarda polisin böylesi konularda hassasiyetinin azalmis oldugunu göstermektedir. ülkemizde son yillarda çok konusulan ve var oldugu medyada dile getirilen karapara aklama konusunda gerekli yasal düzenleme 4208 sayili yasa ile yapilmis olmakla birlikte polisin bu konuda duyarlik ve egitimini çogaltmak için egitiminde bu konuya ve uyusturucu madde ticaretinin önlenmesi konusuna özel bir özen ve agirlik verilmesi kanaatine varilmistir. ı- anavatan partısı genel baskanı mesut yılmaz'a budapeste'de yapılan saldırı olayı hakkında degerlendırme konu ile ilgili inceleme bölümünde ayrintilari ile görüldügü gibi anavatan partisi genel baskani mesut yilmaz'a 24.11.1996 günü macaristan'in baskenti budapeste'de hilton otelinde saldirida bulunan sahislarin, veysel özerdem, ısmail koçkaya, ziya korkut oldugu anlasilmis olup, saniklarin yakalanmasi hususunda türk resmi makamlarinin üzerine düsen görevleri yaptiklari ve halen firarda bulunan saniklar hakkinda ankara 10. sulh ceza mahkemesince giyabi tutuklama karari verildigi, türk ınterpolünce de adi geçen sahislar hakkinda kirmizi bülten çikarilarak, aranmasina devam edildigi, mesut yilmaz'in 2.12.1996 tarihinde emniyet genel müdürü aladdin yüksel'e gönderdigi mektubunda kendisine saldiri olayinin ıstanbul küçükçekmecede sultan tekstil'in sahibi aydin ıpekli tarafindan organize edildigini iddia ettigi, aydin ıpekli'nin sultan tekstil'de mehmet özbay (abdullah çatli) ile ortak olduklari, hisse islemlerinin abdullah çatli'nin esi meral çatli adina yapildigi, 26.1.1995 tarihinde meral çatli'nin adina kayitli olan hisselerini serpil ve aydin ıpekli'ye devrederek sirketle ilisiginin kesilmis oldugu, buradan hareketle aydin ıpekli ile abdullah çatli arasinda ticari ortakliktan kaynaklanan bir arkadaslik oldugunu anlasilmistir. ancak aydin ıpekli'nin mesut yilmaz'a saldiri olayini organize eden kisi oldugu konusunda elde yeterli bilgi ve bulgu bulunmamaktadir. j- alpaslan pehlıvanlı'nın öldürülmesı ıle ılgılı degerlendırme ınceleme bölümünde bahsedilen kirikkale milletvekili alparslan pehlivanli'nin ve alparslan pehlivanliyi öldüren metin vural'in abisinin öldürümesi olaylari ile ilgili olarak, kirikkale cumhuriyet bassavciligi tarafindan gönderilen dosya muhteviyati ve ekli kirikkale cumhuriyet bassavciliginin 6.6.1994 tarih ve hazirlik 1994/2755 nolu iddianamesi ile kirikkale agir ceza mahkemesinin e.1994/113, k: 1994/117 sayili kararinin degerlendirilmesinde; a- 1991 yili genel seçimler öncesi metin vural ile alparslan pehlivanli arasinda siyasî ihtilaf çikmasi üzerine anavatan partisi keskin ılçe baskani olan metin vural'in genel merkez karari ile partiden ihraç edildigi ve parti içi çekismenin basladigi görülmüs, bu arada metin vural'in kardesi haci vural'in kendi siyasî geleceklerinden endiseye kapilarak, alparslan pehlivanliyi vurarak öldüreceklerini söyledigi, 1994 mahalli seçimlerinde keskin'de belediye baskanligini alparslan pehlivanlinin destekledigi adayin seçimi kazanip, haci vural'in destekledigi adayin seçimi kaybetmesi üzerine düsmanligin arttigi, 14.4.1994 tarihinde o dönemin kirikkale milletvekili olan alparslan pehlivanli kendisine ait araç ile seyir halinde iken, aracinin önüne geçen araçtan açilan ates sonucu alparslan pehlivanlinin agir yaralandigi ve yolda vefaat ettigi, bilahare yapilan tahkikatta olay saniklarinin haci vural, halim ünver ve üçler talay adli sahislarin oldugu tesbit edildigi, kirikkale cumhuriyet bassavciliginin 6.6.1994 gün ve 1994/977 esas, 1994/54 sayili iddia ile dava açildigi kirikkale agir ceza mahkemesince 13.6.1994 gün ve 1994/113 esas, 1994/117 sayili kararla güvenlik gerekçesiyle yargilamanin nakline karar verildigi, konu adalet bakanligi kanaliyla yargitay'a intikal ettirilmesi üzerine de yargitay 10. ceza dairesinin 9.6.1994 tarih ve 1994/6615-8737 sayili ilami ile amme emniyeti için kamu davasinin manisa agir ceza mahkemesine nakline karar verildigi anlasilmistir. alparslan pehlivanlinin öldürülmesi olayi mahkemeye intikal ettiginden anayasamizin 138. maddesi uyarinca komisyonumuzca bu konuda herhangi bir degerlendirme yapilmamistir. b- anap kirikkale milletvekili alparslan pehlivanlinin öldürülmesi olayi ile ilgili oldugu tahmin edilen olayin 9 ocak 1995 günü metin vural'in kendisine ait 71 az 167 plakali siyah renkli brodway marka araci ile yaninda tanik ıdris diri'nin oldugu halde keskin ilçesine seyir halinde iken muhtemelen sahin marka beyaz renkli plakasi tespit edilemeyen ancak üzerinde seyyar mavi renkli tepe lambasi olan bir araç içindeki üç sahis tarafindan yolda durdurulduklari, sahislarin elinde el telsizi oldugu ve kendilerini polis olarak tanittiklari hatta metin vural'a kimlik göstererek ankara ıline götürmek üzere metin vural'i kendi araçlarina bindirdikleri, tanik ıdris diri'yi ise biraktiklari, metin vural'i olay yerine getirerek araç içinde basina ates etmek suretiyle öldürmüs olduklari daha sonra araçtan asagiya attiklari metin vural'in üzerinde bulunan tasima ruhsatli 357 colt magnum kk 1948 seri nolu tabancasini alarak gittikleri araci hasandede kasabasi yakinlarinda terk ettikleri, 34 pdp 97 plakali aracin ıstanbul ilinde 92 model kartal marka bir araca ait oldugu bu plakanin sahte oldugu anlasilmistir. aracin motor ve sase numarasinda yapilan arastirmasinda ankara ilinde mehmet orhan erden isimli sahsa ait oldugu ve 20 nisan 1994 tarihinde evinin önünden çalinmis oldugu, aracin gerçek plakasinin 06 elm 05 oldugu ve gerçek sahibine teslim edildigi, olayin faili meçhul kaldigi, ancak kirikkale cumhuriyet bassavciliginca komisyonumuza gönderilen dosya içerisinde bulunan ve kirikkale il merkez jandarma komutanliginca kirikkale c.savciligina gönderilen 21 ekim 1995 tarih ve 4518 sayili yazida ``31 temmuz 1995 tarihinde 0-1 karayolu merter mevkiinde ulusoy firmasina ait yolcu otobüsünden kendilerine polis süsü veren kisilerce, arabadan indirilerek çantasindan 7 milyar lira degerinde altini çalinan ıbrahim tekin adli sahsin yaptigi müracaat üzerine saniklarin ıstanbul emniyet müdürlügünce yakalandiklari, 9 ocak 1995 tarihinde hasandede kasabasi pelitözü mevkinde basindan vurularak öldürülen metin vural olayinda da kendilerine polis süsü veren sahislarin olmasi, iki olayi da ayni saniklarin isleyebilecegi kanaatini uyandirdigini'' belirtmisse de, metin vural'in öldürülmesinin; alparslan pehlivanlinin öldürülmesiyle baglantili oldugu kanaati hasil olmus, kirikkale cumhuriyet bassavciliginda faili meçhul bir dosya olarak bulundugu, kirikkale ıl sinirlari içerisinde meydana gelen olayin sanik veya saniklarinin aranmalarina devam edildigi ifade edilmistir. siyasal nitelikli cinayetlerin önemlice bir kesiminin suçlulariü,n bulunamamis ve cezalandirilmamis olmasi, bir yandan bu cinayetleri yüreklendirici bir ortam olustururken, diger yandan da devlete olan güveni ciddi bir biçimde sarsmaktadir. bu cinayetlerin kimler tarafindan islenmis olabilecegi yolunda çesitli tahmin, spekülasyon ve suçlamalara da neden olmaktadir. bazen bu suçlamalar çesitli odaklarca amaçli olarak da yapilmaktadir. bunun sonucu kitleler arasinda kirginliklar, güvensizlikler ve zaman zaman da kutuplasmalar dogmakta, tüm bunlar toplumun iç bütünlügünü, iç barisini agir bir biçimde sarsmakta ve devlet-toplum iliskisini ciddi bir biçimde zedelemektedir.
    onüçüncü bölüm

    k- kartal demırag ıle ılgılı degerlendırme konunun mahkeme kararlarina baglanmis olmasi dolayisiyla yapilabilecek herhangi bir islem bulunmadigi, mahkemenin örgütlü suç dogrultusunda inceleme- sorusturma yaptigi ancak delillendirilemediginden ferdi suç halinde kaldigi görülmüstür. basbakan ve esine yazilari 3 adet tehdit mektubu da yer alan millîyetçi gençler adina tehdit örgütsel bir suçu çapristirma açisindan ilgi çekicidir.

    l- hursıt han hakkında degerlendırme hursit han hakkinda inceleme bölümünde de belirtildigi gibi bu sahis uyusturucu kaçakçiligi yapmayi, uyusturucu ithal etmeyi ve ticaretini yapmayi adeta bir meslek haline getirmistir. kendisinin yüksekovali olup ve burada yasadigi tarihlerde eroin imal etmeyi ögrenmis olmasi da bu isle ugrasmasinda bir etken olmustur. ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginin 30.9.1996 tarih ve 1996/1967 sayili iddianamesinde de görüldügü gibi ıstanbulda bakirköyde (3) kez ve tekirdag saray'da bir kez olmak üzere uyusturucu ticareti olayinda hursit han'in isminin basrolde ortaya çikmasi bu sahsin bu islerin organizatörü oldugunu ve ayni zamanda uyusturucu ticaretini yönlendirdigi kanaatini uyandirmaktadir. diger yandan hursit han 20.9.1996 tarihinde ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginda vermis oldugu ifadesinde eroin kullandigini da ifade etmektedir. yine hursit han, 1992 yilinda pkk örgütüne 1 milyar tl yardimda bulundugunu belirtmis olmasi, pkk'nin uyusturucu ticareti yapan kisilerden de beslendiginin bir kanitidir.

    m- ahmet tekın baykal çetesı ıle ılgılı degerlendırme 25.10.1996 günü torbali ilçesinde çetebasina ait benzinlikte silahli çete olusturmak adam öldürmek, adam yaralamak, haraç toplamak amaciyla ege bölgesinde kurulmustur. bu çeteyle ilgili olarak 91 kisi hakkinda fezleke hazirlanmistir. bu çeteden 46 kisinin yakalandigi, 1991 yilindan bu yana 18 kisiyi öldürdükleri, 7 kisiyi yaraladiklari, adam kaçirma, iskence, haraç toplamak ayrica sahislarin arazi, para vs. nedeni ile aralarinda olusan ihtilaflari, yollardan çözme yoluna girdikleri, bu çeteyi olusturan kisilerin üzerlerinde 4 adet tam otomatik tüfek, 2 adet dürbünlü tüfek, 16 adet tam otomatik tabanca, 6 adet pompali tüfek, 31 adet sarjör, 870 adet fisek ve mermi yakalanmistir. suçlarin bizzat çete elebasisi ahmet tekin baykal'in talimati ile islendigi zabitanin üzerlerine fazla gelmemesi için suçlarin bir kisminin faili meçhul kalmamasina özen gösterdikleri, tanik, müsteki ve magdurlar üzerinde korku olusturduklari. çetebasi ahmet tekin baykal'in halen firarda oldugu anlasilmistir. n- esref bıtlıs ıle ılgılı degerlendırme 17 subat 1993 tarihinde içinde jandarma genel komutani orgeneral esref bitlis'in de bulundugu askeri uçagin düsmesiyle esref bitlis ile üç subay ve bir astsubayin sehit olmalari sonucunu doguran uçagin sabotaj sonucu düsürüldügüne yönelik iddialar komisyonumuza ulasan bilgi ve belgeler isiginda degerlendirildiginde; 1- gerek ısçi partisi genel baskani dogu perinçek tarafindan tbmm baskanligina hitaben 3 ekim 1996 tarihinde yazilip 24.12.1996 tarihinde komisyonumuza intikal eden dosyada ve gerekse adi geçenin komisyonumuza verdigi 24.12.1996 tarihli ifadesinde, çekiç güç'ün; kürt devletinin kurulmasi amaciyla kuzey ırak'a yerlestirildigini, ırak'in bölünmesine hizmet ettigini, gida yardimi ve insani yardim adi altinda kuzey ırak'a birtakim silahlar götürdügünü, esref bitlis'in de bu ve benzeri durumlari tesbit ederek genel kurmay baskanligina raporlar halinde bildirdigini, hatta abd'nin kriz bölgelerine müdahale gücü benimsendigi takdirde türkiyenin parçalanabilecegini belirttigini, esref bitlis'in uçaginin buzlanmadan, pilot hatasindan ve uçak yapim hatasindan düsmedigi gerçeklerinin teknik ve bilimsel açiklamalarla tesbit edildigini, genel kurmay baskaninin uçagin düstügünün ertesi günü alelacele hiçbir ciddi arastirma yapmadan ve uzman olmayan subaylardan bir heyet kurdurarak rapor tanzim ettirdigini, esref bitlis'in; cem ersever ve çevresindeki 20 kadar subay tarafindan ortadan kaldirildigini, komisyonumuzca 18.2.1997 tarihinde ifadesi alinan j.astsubay hüseyin oguz da ifadesinin konuyla ilgili bölümünde özetle; esref bitlis'in kesinlikle suikaste kurban gittigini, c-4 bombasi ile öldürüldügünü, c-4'ün uçaga pilot elbisesi içinde sokuldugunu, bursa'li nöbetçi bir askerin bunu gördügünü, jandarma içinde de esref pasa'nin suikastle öldürüldügü kanatinde olan pek çok insan oldugunu, ancak ortaya çikarilmasinin istenmedigini, iddia etmislerdir. 2. ınceleme bölümünde belirtildigi üzere, komisyonumuzca esref bitlis pasanin ölümüne yol açan uçak kazasi ile ilgili yapilan tahkikat dosyasinin istenmesi üzerine, kara kuvvetleri komutanligi askeri savciligi ilgili evrakin 13. asliye hukuk mahkemesinde bulundugunu belirtmis, 13. asliye hukuk mahkemesinde bulunan esref bitlis olayi ile ilgili evrak da, içerisinde dava dosyalari, kaza ile ilgili bilir kisi raporlari ve mahkeme ve savcilik kararlari ile birlikte ankara cumhuriyet bassavciliginca komisyonumuza ulastirilmistir. öteyandan; susurlukta meydana gelen ve hüseyin kocadag, abdullah çatli ve gonca us'un ölümü sedat bucak'in yaralanmasi ile sonuçlanan trafik kazasi üzerine; basbakanlik makaminin 18.11.1996 gün ve m: 127 sayili onaylarinda belirtilen 8.11.1996 tarihli kisiye özel kayitli yazilari ekinde gönderilen ısçi partisi genel baskani dogu perinçek tarafindan kendilerine verilen dosyada yer alan, tbmm baskanligina sunuldugu anlasilan 3.10.1996 günlü yazidaki hususlarin, basbakanlik teftis kurulu baskanliginca yaptirilan sorusturma sonucu hazirlanan ve içerisinde ``esref bitlis olayi'' nin da yer aldigi inceleme ve sorusturma raporu ve eki dosyalar da komisyonumuza intikal etmistir. gerek basbakanliktan gelen rapor ve ekleri ve gerekse ankara cumhuriyet bassavciligindan gelen dosya muhteviyatinin incelenmesinde; a- kara kuvvetlerine ait 10011 numarali beechcraft super kıng aır b 200 uçagin ankara yenimahalle posta ısletme merkezine düsmesi sonucu jandarma genel komutani orgeneral esref bitlis, p.albay fahir ısik, kr.plt. binbasi yasar erian, kr.plt.tugrul sezginler ve tek.kd.bsçvs emin öner'in sehit olmasi üzerine kara kuvvetleri komutanligi askeri savciliginca sorusturma yapilmis, kara kuvvetleri komutanligi kaza kirim ve uçus emniyet kurulunca hazirlanan müsterek kanaat raporunda özetle; ``meteorolojik raporun tahlilinde buzlanmanin yerden itibaren basladigi ve uçagin kalkistan düsüsüne kadar uçtugu irtifalarda en yogun oldugunun tesbit edildigi, pilotlarca meteorolojik raporun uçustan önce detayli olarak incelenmedigi, buzlanmanin beklenildigi durumlarda buz önleyici sistemlerin önceden devreye sokulmasi gerekirken muhtemelen kalkista uçakta motor buzlanmasini önleyen ancak güç düsüklügüne neden olan buz önleyici sistemin devreye sokulmadigi, bu nedenle uçusta motorlardaki sarsinti baslayinca sarsintinin teshisinde zaman kaybedip sistemleri daha sonra devreye soktuklari ve uçusun devami süresince buzlanmanin en yogun oldugu irtifalarda uçmalari nedeniyle buz önleyici sistemin yetersiz kaldigi, pervane, özellikle motor buzlanmasina mani olunamadigi, motorlardaki sarsintinin giterilmesinin pilotlarda panige yol açmis olabilecegi, bu nedenle esenboga aletli inis sistemi (ıls) hattina yaklasmalarina ve vektör edilmelerine ragmen cours'a oturamayislari ve esenboga'nin israrli arayislarina karsi cevap vermeyisleri pilotlarda muhtemelen his yanilgisinin basladigi, ayrica buzlanmanin beklenilenden çok daha kuvvetli olmasi, pilotlarin uçus öncesi ve uçusun baslangicinda kendilerini meteorolojik verilere ve ıfr uçusa tam olarak oryante edememis olmalari, pilotlarin egitimlerine, tecrübelerine ve uçagin teknik donanimina asiri güvenerek yeterince aktif davranmamis olmalari kazayi hazirlayan önemli faktör olarak degerlendirilmis'' sorusturma sonucunda bu rapor üzerine olayin sabotaj olmadigi kanisina varilarak kovusturmaya yer olmadigina karar verilmistir. b- kara kuvvetleri komutanligi askeri savciliginin olayla ilgili kovusturmaya yer olmadigi seklindeki karari üzerine; sehit kara pilot yüzbasi tugrul sezginler'in kanuni yakinlarina vekaleten, avukat nusret senem, 27 ocak 1994 tarihli bir dilekçe ile milli savunma bakanligina basvurarak, 353 sayili kanunun 111 nci maddesi geregince sorusturma dosyasinin incelenmesini ve dilekçesinde açikladigi gerekçelerle, sorusturmaya devam edilmesi için askeri savciya emir verilmesini talep etmistir. dilekçe ve ekinde sunulan belgeler dogrultusunda inceleme yapmak üzere dosya askeri savciliktan istenilmis, sonuçta ``sorusturmanin eksik ve usulsüz yapildigina, uçagin sabotaj sonucu düstügüne dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadigi, keza sorusturmanin noksansiz yürütüldügü ve verilen kararin dosya içerigine uygun oldugu'' tarzinda özetlenebilecek gerekçelerle islem reddedilmis, 4 subat 1994 tarihinde de avukat nusret senem'in 5 mayis 1993 tarihli kovusturmaya yer olmadigina dair karara itirazi jandarma genel komutanligi askeri mahkemesince degerlendirilmis ve sorusturmanin usulüne uygun olarak yapildigi, uçagin sabotaj sonucu düstügüne dair dosyada herhangi bir delil ve emarenin olmadigi, verilen kararin dosya kapsamina uygun oldugu gerekçesi ile itirazin reddine karar verilmistir. c- sehit pilot yüzbasi tugrul sezginler'in kanuni yakinlari tarafindan ankara 13. asliye hukuk mahkemesinde uçak firmasi beech aırcraft corporatıon aleyhine tazminat davasi açildigi ve davayla ilgili ıtü ögretim üyelerinden olusan üç kisilik bilirkisi heyetince teknik rapor hazirlandigi ve hazirlanan raporda; motor arizasi ve sonuç olarak uçagin düsmesinde buzlanmanin etkili oldugunu gösteren yeterli ve tatminkar delil olmadigi, motor arizasi ve düsme olayinda pilotaj ve bakim hata ve kusuru bulunduguna dair deliller olmadigindan, davacilar murisi 2. pilot tugrul sezginler ile kaptan pilot yasar erian'in kusurlarinin bulunmadigi, uçagin düsmesine yol açan motor arizasinda davali firmanin dizayn ve yapim hatasinin olmadigi, kaza günü öncesindeki gece, hangar civarindaki bir nöbetçi tarafindan bildirilen kimligi bilinmeyen kisi ile yukarida isimleri zikredilen motor iç aksaminin enkaz mahallinde bulunamamasi ve saglam ve mukavim olan motor zarfinin parçalanmamis ve hatta fazla deforme olmamis görüntüsü karsisinda sabotaj ihtimali gözden irak tutulmamasi gerektigi belirtilmis dava sonucuna göre konunun m.s.b.'ca yeniden gözden geçirilebilme ihtimalinin dogabilecegi degerlendirilmektedir. ayrica; türk kara kuvvetleri havacilik okulu erkan baskani pilot albay erdal özden, beech uçak anonim sirketi uçak kazasi teftisi john ward ve pratt ve whitney kanada hava güvenlik teftisçisi thomas a. berthe'den olusan heyet tarafindan kaza ile ilgili düzenlenen güç kaynagi incelenmesi, raporunda motorlarin incelenmesi sonucu sicak kisim tehlikesine ratlanmadigi, fakat çarpma sonucu ortaya çikan yüksek güç gözlemlendigi, dolayisiyle çarpma aninda motor hava girisinin buzla kapanmasi ve kompresör buz yutma durumu pek muhtemel karsilanmamakta oldugu belirtilmistir. 3- gerek, ıtü ögretim üyelerinden olusan üçkisilik bilirkisi heyetince hazirlanan teknik rapor ve gerekse k.k.10011 numarali beechcraft b-200'ün kaza teftisine destek olarak türk kara kuvvetleri ıçin düzenlenen güç kaynagi ıncelemesi raporundan hareketle; a) jandarma genel komutani esref bitlis'in sehit olmasiyla sonuçlanan uçak kazasinda; motor arizasi ve buzlanmanin uçagin düsmesinde etkili oldugunu gösteren yeterli ve tatminkar bir delil olmadigi, b) motor arizasi ve düsme olayinda pilotaj ve bakim hata ve kusuru bulunmadigi, c) kaza günü öncesindeki gece, hangar civarindaki (bir nöbetçi tarafindan bildirilen) kimligi bilinmeyen kisi ile teknik raporda belirtilen motor iç aksaminin enkaz mahallinde bulunmamasi ve saglam, mukavim olan motor zarfinin parçalanmamis ve hatta fazla deforme olmamis görüntüsü karsisinda sabotaj ihtimali gözden irak tutulmamalidir. o- tarık ümıt olayı ıle ılgılı degerlendırme tarik ümıt'e ait 34 zu 378 plakali oto 04.03.1995 günü saat 05.00 siralarinda silivri ılçesi kiliçli köyü yakinlarinda, jandarma bölgesinde terkedilmis vaziyette bulunmus, araç sahibinin aranmasi ile ilgili islemler ilgili jandarma karakol komutanligi tarafindan yürütülerek tahkikat evraki silivri cumhuriyet savciligina teslim edilmistir. otonun jandarma bölgesinde bulunmasi ve sahibi oldugu tespit edilen neset ve naciye'den olma 1947 düzce dogumlu tarik ümıt'in de kayip oldugunun anlasilmasi üzerine ıstanbul ıl jandarma alay komutanligi ıstihbarat subesinde görevli astsubay seyit ahmet altıntas, konu ile ilgili istihbari mahiyette arastirma yapmak üzere ıstanbul ıl jandarma alay komutani tarafindan görevlendirilmistir. konu hakkinda bilgisine basvurulanlardan: jandarma basçavus seyit ahmet altıntas; mehmet eymür'ün sik sik tarik ümıt'in kizi hande bırıncı'yi telefonla aradigini ve buna tanik oldugunu, tarik ümıt ile mehmet eymür'ün çok samimi olduklarini, mehmet eymür'ün, hande'ye telefon ederek ``babani abdullah çatlı ve arkadaslari kaçirdi, gazetelere ilan ver yoksa öldürürler'' dedigini, ayrica, ıstanbul'a elemanlarini göndererek jandarma'yi bilgilendirdigini, tarik ümıt'in cep telefonundan en son avsar kederoglu'na ait cep telefonu ile arandigini, ancak, telefon avsar kederoglu adina kayitli ise de bu telefonu polis memurlari ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu'nun kendisinden emanet alarak kullandiklarini, avsar kederoglu ile yaptigi mülakat sirasinda, ayhan akça'nin, avsar kederoglu'nu telefonla arayarak yalova'dan geldiklerini söyledigini, daha sonra ayhan akça ve onun yaninda gelen polis memuru ayhan çarkın ile ataköy polis karakolunda görüstügünü, karakolda iken ıbrahim sahın'in ayhan akça'yi cep telefonundan aradigini, nöbetçi emniyet müdürünün de karakolda bulundugunu ve kendisine polis bölgesine habersiz giremeyecegini söyledigini, ıbrahim sahın'in kendisi ile de telefonla görüstügünü ve polis memurlarini alamayacagini ve sorgulayamayacagini söyledigini, karakoldaki görüsmede ayhan akça'nin tarik ümıt'i tanidigini ifade ettigini, tarik ümıt olayi ile ilgili olarak emniyetten jandarmaya bilgi gelmedigini, halbuki, tarik ümıt'in ıstanbul-kadiköy polis bölgesinde iken kaçirilmasina ragmen polisin bu olayla hiç ilgilenmedigini, sadece jandarmanin ilgilendigini, tarik ümıt'in oto plakasinin can güvenligi nedeniyle emniyet genel müdürü mehmet agar'in onayi ile verilen bir tahsis plakasi oldugunu, olayin baslangicinda tarik ümıt'in mıt ajani oldugunu bilmedigini, tarik ümıt'in kibris'ta bir bankasi oldugunu, yine kibris'ta bir baska bankada da ortakliginin bulundugunu ve bu bankada mehmet agar'in soförünün kardesi ömür özçelık'in % 25 hissesi oldugunu, tarik ümıt'in yakin çevresinde 4 milyon dolar paradan bahsedildigini, kaynagi belli olmayan bu paranin uyusturucu kaçakçiligindan geldiginin tahmin edildigini, kazakistan, pakistan ve afganistan tarafindan gelen uyusturucunun kazakistan-azerbeycan-nahcivan kanaliyla türkiye'ye girdiginin, türkiye'den de hollanda ve almanya'ya çiktiginin, birkisim paranin kazakistan'da aklandiginin ve burada 450 milyon dolar para oldugunun ve bu paranin da kibris'daki bankada aklandiginin ve tarik ümıt'in de bu isin içinde bulundugunun söylendigini, tarik ümıt olayi ile ilgili olarak ıstanbul valisi hayri kozakçıoglu'na rapor ve bilgi vermedigini, hiçbir görüsmesi olmadigini, tarik ümıt'in kizi hande bırıncı; babasinin kendisini 02.03.1995 günü saat 18.00-19.00 siralarinda telefonla arayarak önemli bir isi çiktigi için adapazari'na gelemeyecegini bildirdigini ve bundan sonra da babasiyla irtibat kuran bir yakininin olmadigini, ancak, ayni gün gündüz saatlerinde hakki yaman namlı ile görüstüklerini ögrendigini, bu kisi ile babasinin kibris'ta bulunan first merchant isimli bankanin ortak olarak sahibi olduklarini, babasinin 03.03.1995 günü erenköy'de bulunan divan pastanesine giderek ziya ve ayhan isimli polis memurlari ile bulustugunu, polis memurlarinin ``ıbrahim agabey seni evde bekliyor, gidecegiz'' dediklerini ögrendigini, ıbrahim'in özel harekat daire baskani ıbrahim sahın olup olmadigini bilmedigini, babasinin yok olmasindan önce daha çok kibris'ta ortagi oldugu banka ile ugrastigini, kaybolmasindan hemen sonra mehmet eymür'ün telefon ederek, iki arkadasini ıstanbul'a gönderdigini, babasinin kaybolmasinda korkut eken'in rolü bulundugunu ve ifadeye gittiginde bunu belirtmesini söyledigini, mehmet eymür ve korkut eken'in babasinin arkadasi olduklarini, jıtem'den astsubay ahmet altıntas'in olayla ilgili çalisma yaptigini, babasinin iki polis memuru ve ıbrahim sahın tarafindan abdullah çatlı'ya teslim edildigi ve bir daha görünmedigi duyumlarini aldigini söyledigini, korkut eken ile ıstanbul feneryolu'nda 10 dakika kadar görüstügünü ve bu görüsmede korkut eken'in kendisine babasinin yurtdisinda bir göreve yollandigini söyledigini, mehmet eymür'ün gönderdigi kisilerin de kendisine, babasinin korkut eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini ve sorgulandigini söylediklerini, konu ile ilgili olarak mehmet agar'in da isminin geçtigini, eymür'ün kendisinin de babasinin kaçirilmasinda korkut eken ve mehmet agar'in ilgilerinin oldugunu ve bu isimleri cumhuriyet savciligina vermesini söyledigini, tarik ümıt'in, kendisine, son aylarda ortaligin epeyce karisik oldugunu, zamani gelince bazi seyleri anlatacagini söyledigini, tarik ümıt'in kaybolmasindan önce cihangir'deki yazihanesine korkut eken'in telefon ederek telefona cevap veren çocuga, `` o bizi satti biz de onu satacagiz'' diyerek telefonu kapattigini yazihanedeki çocuktan isittigini, kibris'daki bankanin ortagi hakki yaman'in kendisine, babasinin bankada hissesi olmadigini söyledigini, ancak, elinde hisse dagilimini gösteren evrak bulundugunu ve babasinin bankaya ortak oldugunu, babasinin kayboldugu gün gündüz saatlerinde en son hakki yaman ile görüstügünü, babasinin son zamanlarda emniyet tarafina ters düsmüs olabilecegi seklinde kuskularinin oldugunu, bildigi kadariyla babasinin uyusturucu ticaretiyle alakasinin bulunmadigini, yasar öz'ün düzce'den babasinin arkadasi olup is iliskilerinin bulunmadigini, tarik ümıt'in amcasi dr. cemalettin ümıt; 4 mart 1995 günü saat 01.30 siralarinda kendisine telefon edilerek yegeni tarik ümıt'in arabasinin çerkezköy civarinda terkedilmis olarak bulundugunun söylenmesi üzerine olay mahalline gittigini, hasarsiz ve kapilari açik olarak otoyu gördügünü, jandarmaya haber verdigini, yapilan arastirmada plakasinin sahte çiktigini, daha sonra kadiköy cumhuriyet savciligina müracaat ettiklerini, jandarmanin bir basçavusu olayi sorusturmakla görevlendirmis oldugunu ögrendigini, kendi özel arastirmasina ve tespitlerine göre; tarik ümıt'in son defa divan pastanesinde görüldügünü, orada yemek yedigini ve ertesi günü düzce'ye bayram ziyaretine gidecegi için 3 kutu çikolata aldigini, o sirada bayram çikolatasi almaya gelen müsterek aile dostlari baha sen'in tarik ümıt'i görüp sohbet ederlerken tarik ümıt'in tanidigi iki kisinin yanlarina geldigini ve dörtlü grup olarak sohbete devam ettiklerini, baha sen'in, karsisinda oturan kisiyi teshis edebilirim dedigini ve kendisini sorusturma yapan basçavusun da dinledigini, baha sen'in anlatimina göre, tarik ümıt ile yeni gelenlerden birinin agizlarini kapatarak konustuklarindan birbirlerine ne söylediklerini anlayamadigini, ancak, tarik ümıt'in `o niye gelmedi'' diye sordugunu, digerinin de`o evde bekliyor'' dedigini duydugunu, jandarmanin ve mıt'in tespitlerine göre, tarik ümıt'in ertesi günü bayram sabahi düzce'ye gitmek niyetindeyken divan pastanesine geldikten sonra cep telefonuyla arandigini ve bunun üzerine kararini degistirip adapazari'ndaki kizina ve düzce'deki annesine telefon ederek bayrama gelemeyecegini bildirdigini, tarik ümıt'in cep telefonunun en son avsar kederoglu'na ait cep telefonundan arandigini, basçavus ahmet'in avsar kederoglu'nu sorgulamasi sirasinda telefonunu özel harekatta görevli polis memuru ziya'ya vermis oldugunu söyledgini, basçavus ahmet'in kendisine ``meseleyi çözdüm, sonuna kadar geldim, rapor hazirlamam lazim, bu da 15 gün alir'' dedigini, daha sonraki günlerde ahmet basçavustan sorusturmanin bittigini, konu ile ilgili iki polis memurunu ataköy tarafinda bulup sorgulamasindan sonra ankara'dan ıbrahim sahın'in kendisini arayarak ``benim memurlarimi sikistirma, çok fazla üzerlerine gitme, ne soracaksan bana sor, sonra da birak, aslinda senin onlari sorgulamaya yetkin yok'' dedigini, ahmet basçavusun da ``benim listemde senin de adin var, seni çagirip ifadeni alacagin'' diye cevap verdigini, ancak, ertesi gün bir yerlerden geldigini sandigi bir emirle ahmet basçavusun bu isi biraktigini, bu arada tarik ümıt'in evinde mehmet agar'in imzasini tasiyan bir belge bulduklarini, bu asamada daha önceki duyumlari ile bunu birlestirdiginde mehmet agar'a ulastigini, son zamanlarda tarik ümıt'in huzursuz oldugunu ve bu huzursuzlugun özel harekat timinden kaynaklandigini, korkut eken'den de tehdit telefonlarinin geldigini, tarik ümıt'in cihangir'deki bürosunda çalisan ali vasitasiyla korkut eken'in ``tarik bize oyunlar etti, ayagini denk alsin, yakinda onun hesabini görecegiz'' diye haber gönderdigini, tarik ümıt'in özel harekat birligine lanse ettigi kod adi cavit olan kisinin bir gün tarik ümıt'e gelerek ``beni bu insanlara sen lanse ettin, ancak, bunlar seni öldürmem için para ve silah verdiler, hakkinda böyle düsünüyorlar, ayagini denk al'' dedigini fakat bunlari kimden duydugunu hatirlayamadigini, bu duyumlari alinca korkut eken'i arastirdigini, mehmet agar'in danismani oldugunu ögrenince mehmet agar'a bir mektup yazdigini ve görüsmek istedigini belirttigini, mehmet agar'in o zaman adalet bakani oldugunu ve uygun bir zamanda görüsürüz diye cevap verdigini, ıçisleri bakani olunca da görüsmeye gittiginde daha önce göndermis oldugu mektubun suretini verdigini ve birlikte okuduklarini, mektupta ``yardimciniz olan k.e'nin yönlendirmesi, ı.s.'nin yürütmesi, iki p.m. isimleri belli. ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu pastaneye gelerek tarik ümıt'i alip götürdüler, o günden beri yok, bu konuda bana ne yardim yapabilirsiniz'' diye yazdigini, jandarma basçavusundan ``sasirtma olarak tarik'in yalova tarafina, arabasinin trakya tarafina götürüldügünü'' duydugunu mehmet agar'a söylediginde de, ayagi firlayip bunu nereden duydun diye sordugunu, bunlari arastirarak iki haftaya kadar bir cevap verecegini söyledigini, ancak cevap vermedigini, tarik ümıt'in bir bankaya ortak oldugu haberi üzerine yaptiklari müracaatta, bankanin, kendisi para yatirmadigindan hisselerinin iptal edildigini bildirdigini, devlete zararli bazi insanlarin ve özel olarak savas buldan'in yok edilisinde tarik ümıt'in isin içinde oldugunu sandigini, çünkü savas buldan'in cesedinin bulundugu yeri kendisinden baska bir polisin bilebilecegini zannetmedigini, tarik'in son zamanlarda bazi arkadaslarina ``ben bu insanlarin arasindayim ama daha fazla bunlarla çalismam mümkün degil, yedikleri halt bini geçti, ciddi olarak uyusturucu kaçakçiligi yapiyorlar, bütün ikaz ve israrlarima ragmen mani olamadim, notere gidip bütün bildiklerimi tespit ettirecegim ve bu insanlari kamuoyuna deklere edecegim'' dedigini, bu sözlerden sonra da tehditler gelmeye basladigini, tarik'in çok zeki ve cesur oldugunu, kendisine çok güvendigini, bu yüzden arkadaslari ikaz ettiginde ``kimse bana birsey yapamaz'' dedigini, kaçirilisindan bir hafta önce korkut eken'in özel timden birkaç polis memuruna tarik'in kaldigi evi tespit etmelerini söyledigini, tarik ümıt'in bu tehlikeleri sezince evine ugramadigini, evinde kistirilamayinca pastaneden alindigini, mıt kontrterör merkezi yöneticisi mehmet eymür; tarik ümıt'i, mıt teskilatinin görev sahasina giren konularda istihbarat elemani olarak kullandigini, ortadan kaybolmasi üzerine bazi arastirmalar yaptiklarini ve bu arastirmalar sirasinda en son ıstanbul divan pastanesinde bulundugu sirada özel harekat polisleri tarafindan alindigini ve ondan sonra da kayboldugunu tespit ettiklerini ve bu konuda yasal arastirmalar yaptiklarini, tarik ümıt'in otosu silivri jandarma bölgesinde bulundugu için tahkikati o bölgeden sorumlu jandarma astsubayi ahmet altıntas'in yürüttügünü, kendisi ile görüsüldügünde, özel harekatçi ayhan akça'yi gözlem altina aldigini, ankara'dan özel harekat daire baskanligindan ifadesini alamayacagi konusunda müdahale edilmesi üzerine birakmak mecburiyetinde kaldigini söyledigini, tarik ümıt'in telefonlarini tespit ettirdigini, tir parkinda çay ocagi isleten avsar isimli kisinin telefonu ile muhabere yapildiginin ögrenilmesi üzerine avsar'in sorgulandigini, kendi telefonunu özel harekatçi polislere kullanmak üzere verdigini beyan ettigini ve üzerinden de özel harekatta görevli iki polisin resimlerinin çiktigini, bu resimlerin divan pastanesinde çalisanlara teshis için gösterildigini, ancak, resmi kisiler olmasi nedeniyle tahkikatta zorlanildigini, haluk kırcı'nin yine ayni olayla ilgili olarak gözaltina alinip birakildigini, astsubay ahmet altıntas'in avsar'in üzerinde tabanca çiktigini ve bu tabancanin balistige gönderilmek üzere istendiginde çesitli resmi yerlerden baski geldigini söyledigini, tarik ümıt'in kaçirildigi gün, avsar'a ait beyaz renkte opel astra marka otonun ziya isimli polis memuru tarafindan alindigi, ziya'nin, tarik ümıt'in kaçirilmasindan üç gün sonra oguz isimli polis memuru ile birlikte otoyu avsar'a iade ettigini, avsar'in, konunun içinde abdullah çatlı ve arnavut sami isimli kisilerin oldugunu zannettigini, 12.1.1994 tarihinde adana sakirpasa havaalaninda sahte pasaportla yakalanan metin bozbag'in ifadesi dogrultusunda ıstanbul'da yasar öz'ün evinde ele geçirilen yesil pasaportun tarik ümıt'in sadece mıt ile çalismadigini gösterdigini, tarik ümıt'in 1987 yilinda mıt ile iliskilerinin basladigini, ondan önce dündar kılıç ve behçet cantürk'ün devlet tarafindan sorgulandigi tarihlerde ve 1982 yilinda dündar kılıç, sükrü balcı ve diger kaçakçilik konularinda tanik olarak ifadeleri bulundugunu, bu ifadeleri dolayisiyla 1985 yilinda silahli saldiriya maruz kalip agir yaralandigini, o tarihte bu saldiriyi dündar kılıç'in yönlendirdigini söyledigini, 1987 yilindan sonra da kendi istihbarat potansiyelinden dolayi ilgi alanlarina giren konularda tarik ümıt'ten yararlandiklarini, tarik ümıt ile en son 28 subat 1995 günü ankara'da görüstüklerini, özel harekatçi ziya ve semih isimli iki polisin evinde kaldiklarini, operasyonel konularda ve faaliyetlerinde yardimci olmasini istediklerini ve bu polislerle kendi yaninda telefonla konustugunu, onlara kendi evinde oldugunu, ıbrahim sahın'in de ertesi günü ıstanbul'a gelecegini ve kendisiyle görüsecegini söyledigini, tarik ümıt'in, bu görüsmelerinde, ziya ve semih dedigi polis memurlarinin kendisine dündar kılıç'a yönelik bir operasyonda beraber davranmayi teklif ettiklerini söyledigini, kendisinin de, kesinlikle böyle islere girmemesini telkin ettigini ve bu islerden uzak kalmasini istedigini, tarik ümıt'ten yasal çerçevedeki konularda istifade ettiklerini, ancak, bunun disinda devletin diger istihbarat organlariyla da irtibati oldugunu, özellikle uyusturucu kaçakçiligi konusunda emniyet birimlerine yardim ettigini genel hatlariyla bildigini, mıt'in türkiye içinde terörle mücadele görevinin bulunmadigini, ancak, istihbari alanda böyle görevleri oldugunu ve intikal eden bilgileri ilgili mercilere ilettiklerini, tarik ümıt'in kizinin, kendisi tarafindan gönderilen iki mıt görevlisinin babasinin emniyet genel müdürü mehmet agar'in bilgisi dahilinde, müsaviri korkut eken'in istegi üzerine özel harekatçilarca kaçirildigini söyledikleri beyanini hande'nin kendi yorumu olarak nitelemek gerektigini, kendisinin mehmet agar ve ıbrahim sahın ile tarik ümıt'in yok olmasi hususunu görüstügünü, çatlı'nin elinde olduguna dair duyumlarinin dogru olmasi halinde yardimci olmalarini ve serbest birakilmasinin saglanmasini, bunun mesele haline getirilmeyecegini kendilerine ifade ettigini, mehmet agar'in böyle bir durumdan haberi olmadigini ve ilgilenecegini söyledigini, jandarma astsubay ahmet altıntas'in, tarik ümıt'in abdullah çatlı'ya, bahsettigi polis memurlari tarafindan teslim edildiginden emin oldugunu, muhtemelen öldürüldügünü ve yalova taraflarina gömülmüs olabilecegini teskilattan gönderdigi arkadaslarina söyledigini, avsar'in, jandarmada sorgulanmasi sirasinda da polis memuru ayhan'in yalova taraflarinda oldugunu telefonla söylemesi üzerine astsubay ahmet'in bu yorumu yaptigini, tarik ümıt'in de ortadan kaybolup hiç kimseyi aramamasinin öldürüldügü kanaatini pekistirdigini, emekli yarbay ve mıt eski daire baskan yardimcisi korkut eken; tarik ümıt'i 1987 yilinda milli ıstihbarat teskilatinda çalisirken mehmet eymür vasitasiyla tanidigini, özellikle kaçakçilik ve narkotik konularinda çok haber getiren bir eleman oldugunu, ancak kendisinin dogrudan bir görev irtibati bulunmadigini, emniyet genel müdürlügünde iken tarik ümıt'in kendisini arayarak önemli bir kaçakçilik olayi olacagini ve bunun mutlaka önlenmesi gerektigini bildirmesi üzerine kendisini, genel müdür mehmet agar ile tanistirdigini, genel müdürün kaçakçilik ıstihbarat daire baskani tuncay yılmaz'a konuyla ilgilenmesi için talimat verdigini, sonradan çok büyük miktarda asit anhidriti bu ihbarla yakalatmis oldugunu ögrendigini, mehmet eymür'ün mıt'te yeniden görev aldigini, tarik ümıt'le çalismaya basladigini duydugunu, tarik ümıt'in kaçirilmasi ve öldürülmesi olayi ile hiçbir ilgisinin bulunmadigini, mehmet eymür'ün tarik ümıt'in kizina, babasini kendisinin öldürttügünü söylemis oldugu için kizin kendisiyle konusarak, kesinlikle konu ile ilgisi ve bilgisinin bulunmadigini, babasini 1,5 yildir görmedigini söyledigini, 1988 yilindaki mıt raporu yüzünden müstesar yardimcisi hiram abbas, daire baskani mehmet eymür ve kendisinin emekliye sevkedildiklerini, bundan sonra iki yil eymür ile disarida çalistiklarini, antalya'daki buz fabikasindaki ortaklikta aralarinda anlasmazlik çikmasi ve bazi sahsi sebeplerle münakasa ederek ayrildiklarini ve sonra da eymür ile görüsmedigini, mıt'ten ayrilip emniyet genel müdürlügünde çalismasinin da mehmet eymür'ü kizdirmis olabilecegini, emniyet genel müdürlügü ıstihbarat daire baskan yardimcisi hanefı avcı'nin; tarik ümıt olayi ile ilgili mıt'te çok bilgi bulunmasina ragmen açiklamadiklarini, bu bilgileri karsi tarafa belki mehmet (agar) beye karsi tehdit unsuru olarak kullanmak istediklerini, olayla ilgili çok farkli bilgileri olmasi gerektigini, jandarmanin yaptigi tahkikatta da geri planda kendilerinin bilgi aktardiklarini, her seyi orta yere dökmediklerini, hakki yaman ile tarik ümıt'in kibris'taki banka olayinin sirrini tam çözememekle beraber mehmet eymür'ün de o bankaya degisik bir isimle birtakim özel islerde de kullanmak üzere ortak oldugu yolunda duyumlarinin bulundugunu, hakki yaman'in bu olaylarla ilgili bilgisinin oldugunu zannettigini, mehmet eymür'ün, hakki yaman'in kendisine yanasmasi için birtakim manevralar yaptigini bildigini, orta yerde emniyet-mıt çeliskisi yahut iki istihbarat teskilati birbiriyle çelisiyor, dövüsüyor gibi iddialarin bulundugunu, aslinda olayin özünün böyle olmadigini, olayin özünde mehmet agar'la mehmet eymür'ün çeliskisinin var oldugunu, bunun baska zeminlerde de olustugunu, mıt içinde mehmet eymür ve beraberindeki bir grubun cezaevinde yatmis çikmis ülkücülerle beraber hareket etmeyi kendilerine bir görev biçimi bildiklerini, hep onlarla birlikte hareket ettiklerini, mehmet agar'in kendisi ya da kendisine bagli ıbrahim sahın ve korkut eken'in adamlari ile bunlar arasinda bir sogukluk, bir çatisma var oldugunu, halbuki, mıt'in kendi klasik istihbarat görevi yapan unsurlariyla emniyetin klasik istihbarat yapan unsurlari arasinda hiçbir sorun bulunmadigini, tatli bir rekabet olsa bile ciddi bir çeliski olmadigini, fakat bunlar arasindaki çeliskinin çok büyüdügünü ve artik kendilerine bagli olan alttaki mafyaci unsurlarin bile kavgaya basladiklarini, mesela, sedat peker veya drej ali'nin bir gruptan olmasina karsilik hadi özcan'la yesil mafyasinin diger gruptan olduklarini ve bunlarin birbirlerini öldürmeye çalistiklarini, mıt-emniyet çeliskisi diye gösterilmesine ragmen isin aslinin bu kisilerin kendi çeliskisi oldugunu ve mıt ile emniyetteki yüzde 90-98 gibi büyük çogunlugun hiç alakasinin bulunmadigini, ıstihbarat teskilatlari arasinda çokbaslilik var denilerek özellikle emniyet ıstihbarat teskilatinin üzerine gelindigini, türkiye'de klasik manada istihbarat yapan ve dünyadaki bütün istihbarat teskilatlarinin uyguladigi klasik yöntemlerle çalisan, yurtiçi ve yurtdisinda faaliyet gösteren mıt ile yurtiçinde faaliyet gösteren emniyet istihbaratinin bulundugunu, bunlarin disindaki adi istihbarat olan kuruluslarin böyle bir faaliyetlerinin olmadigini, emniyet eski genel müdürü sayin mehmet agar; devletin bilgi elemani kullandigini, eylem elemani kullanmadigini, istihbarat kurumlarinin da herkesten istifade edip herkesi degerlendirebileceklerini, kendilerinin bunu tek tek kontrol edemeyeceklerini, ıstihbarat birimleri arasinda her zaman tatli bir rekabet bulundugunu ve bunun, isin daha iyi gitmesi bakimindan dogal oldugunu ve bir sikinti yaratmayacagini, ama, çekisme ve kavganin ciddi bir devlette olamayacagini, kendisinin sorumlu oldugu her dönemde bu tür hiçbir sikintiyla karsilasmadiklarini, korkut eken'in türk ordusunun yetistirdigi efsanevi subaylardan birisi oldugunu, ilk güneydogu harekatlarinda özel harekat timlerini askerde ve poliste kuran kisi oldugunu, egitim faaliyetlerinde ve askeri birliklerle olan koordinasyonun güçlenmesinde, degerlendirmede, pkk'ya karsi taktik olusturmada, güneydogudaki görevlilerin motivasyonunda kendisinden çok istifade ettiklerini, tarik ümıt olayinda, kendisini mehmet eymür veya onun adina kimin aradigini hatirlamadigini, arayan kisinin ``böyle bir kaybolma olayi var, bu konuyla ilgilenir misiniz'' dedigini, ``elbette ilgileniriz. daha fazlasiyla da ilgileniriz'' diye cevap verdigini, ilgili personeli de konu ile ilgilenmeleri için talimatlandirdigini, konu hakkinda bir daha aranmadigini, kendisinin de mehmet eymür'ü aramadigini, olay hakkinda da herhangi bir sonuç elde edilemedigine dair bilgilendirildigini, daha sonra da bilgi gelmedigini, mehmet eymür'ün ``tarik ümıt, abdullah çatlı'nin elinde imis, ben size teminat veriyorum, bir daha abdullah çatlı'nin alanina sokmayacagiz, girmeyecek, bunu, bunun elinden kurtarin'' dedigi ve kendisinin de ``olmaz öyle sey, ben ıbrahim'le görüsür, hallederim'' seklinde cevap verdigi bir konusmanin cereyan etmedigini, sadece, kayboldugu ve ilgilenilmesi seklinde bir rica oldugunu, bu konu ile ilgili olarak ıbrahim sahın'le de görüsmedigini, tarik ümıt'in, kendileri ile ilintileri ve uyusturucu madde kaçakçiligi konusunda yardimlari oldugunu, mıt ile de çalistigini bildigini, özel harekat daire baskanvekili ıbrahım sahın; tarik ümıt ile ıstanbul emniyet müdürlügünde çalisirken tanisip dost olduklarini, kendisini iki defa ziyarete geldigini, tarik ümıt'in kayboldugu 2.3.1995 tarihinde polis memuru ayhan akça ve mehmet agar ile birlikte diyarbakir'da olduklarini, öldürülüp öldürülmedigini bilmedigini, ancak, tarik ümıt'in uyusturucu kaçakçilarini yakalattigini, ajanlik yaptigini ve bunun için de tanismis olduklari 1991-1992 yillarindan beri ölüm kuskusu içinde oldugunu bildigini, tarik ümıt olayinin sorusturmasini yapan jandarma astsubayi ile telefonla görüstügünü ve özel harekatçi ayhan akça'nin alinmasinin yanlis oldugunu ve birakilmasini, resmi olarak istenildigi takdirde ayhan akça'yi verebileceklerini söyledigini, tarik ümıt'in kaçirilmasi olayi ile ilgili olarak mehmet eymür'ün kendisini telefonla aramadigini, kendisinin mehmet eymür'ün makamina gidip görüstügünü, mehmet agar'in bu konuda kendisine birsey söylemedigini, eymür'ün kendisine olay ile ilgili olarak, tarik ümıt'i, ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu'nun götürdügünü ve abdullah çatlı'nin elinde oldugunu söyledigini, kendisinin de ayhan akça'nin o gece yaninda oldugunu ve genel müdür ile birlikte diyarbakir'da bulunduklarini, diyarbakir'da olan bir insanin ıstanbul'da divan pastanesinden tarik ümıt'i kaçirmasinin mantik disi oldugu cevabini verdigini, mehmet eymür'ün devamla ``tarik ümıt'i abdullah çatlı biraksin ya da biraktirin, ben teminat veriyorum, bir daha tarik ümıt abdullah çatlı'nin islerine karismayacak yahut o alana girmeyecek'' dedigini, kendisinin de tarik ümıt'in nerede oldugunu bilmedigini söyledigni, özel harekat daire baskanliginin herhangi bir kisiyi alip sorgulama yapma yetkisinin bulunmadigini, abdullah çatlı'yi mehmet bey olarak tanidigini, soyadini bile kazadan sonra ögrendigini, 1995 yilinda sedat bucak'in yazihanesinde gördügünü, isadami ve tekstilci oldugunu söyledigini, 1996 yilinda bir iki defa da ıstanbul'da görüstügünü, emniyet genel müdürlügü kaçakçilik, ıstihbarat ve harekat dairesi eski baskani tuncay yılmaz; tarik ümıt'i ilk defa zamanin emniyet genel müdürü mehmet agar'in makaminda görüp tanistigini ve irtibatinin devam ettigini, çok önemli miktarlarda eroin imalatinda kullanilan asit anhidrit maddesi yakalamalarini sagladigini, tarik ümıt'in abdullah çatlı ve arkadaslari tarafindan öldürüldügüne dair bilgisi bulunmadigini, ancak, öldürüldügüne inanmadigini, tarik ümıt'in asil hedefinin dursun karatas oldugunu kendisine söyledigini, mehmet eymür ve atilla aytek ile çalistigini söyledigi için mıt ajani oldugu intibainin olustugunu, 1984 operasyonunda dündar kılıç'i tarik ümıt'in ihbar edip sorguladigini, trabzon sürmene'li olup ıstanbul'da ikamet eden dündar kılıç; tarik ümıt'in kendisinin yaninda 12 eylül 1980 öncesi katiplik yaptigini ve kurtulus'taki beyaz esya satan dükkaninda da müdürlük yaparken iki ögretim görevlisini dündar kılıç ismiyle tehdit ettigini, bunu tespit edip nasil yaptigini sordugunu, onun da bu konuyu mehmet eymür ve o zamanki kaçakçilik daire baskani atilla aytek'e anlattigini ve ondan sonra da bunlarin kendisi aleyhinde faaliyet göstermeye, iftiralara basladiklarini, kardesi ıbrahim'in tarik ümıt ile bir para isteme meselesi yüzünden kavga ettigini, tarik ümıt'i suç ortaklarinin öldürdügü kanisinda oldugunu, topladigi paralari suç ortaklarina götürmedigini duydugunu, beyan etmislerdir. ıstanbul dgm cumhuriyet bassavciliginin 1997/261 no.lu ıddianamesinde de, hakki yaman namlı isimli tanigin ifadesinde; tarik ümıt'in önceki tarihlerde korkut eken ile çok samimi iliskiler içerisinde oldugu, hatta, maddi sikintilar çekerek satin aldigi ford marka zirhli otomobilini korkut eken'e hediye ettigi, ancak, sonraki tarihlerde korkut eken'le aralarinin açildigi ve 1994 yilinin haziran ayinda tarik ümıt'in yazihanesini telefonla arayan korkut eken'in orada çalisan ve o esnada telefona bakan ali isimli isçisi vasitasi ile tarik ümıt'in tehdit edildigini, ayrica, tarik ümıt'in yazihanesinde ıbrahim sahın, nurettin güven gibi kisileri de gördügünü ve tarik ümıt'in abdullah çatlı ile de sik sik görüsüp bulustugunu, tarik ümıt'in, yasar öz isimli kisi ile çok yogun ticari iliskilerde bulundugunu, ancak, yaptiklari islerin legal isler olmadigini, tarik ümıt ile yasar öz arasinda devamli surette bir alacak-borç münasebeti bulundugunu ve bu iliskiler sirasinda yasar öz'e yesil pasaport ve silah tasima belgelerinin temininde tarik ümıt'in araci oldugunu, bir süre sonra yasar öz'ün, tarik ümıt'in yanindan ayrilarak abdullah çatlı ve ekibi ile birlikte çalismaya basladigini, bunun üzerine tarik ümıt'in, gerek kendisine gerekse yakin çevresine konusmalarinda, benim adamim yasar öz'ü koltuklarinin altina aldilar diyerek abdullah çatlı ve korkut eken aleyhinde sözler söyleyip küfür ettigini ve onlarin ipligini pazara çikaracagim dedigini, bu olaylardan 6-8 ay sonra tarik ümıt kaybolunca, kendisinin, tarik ümıt'in kizina, abdullah çatlı ve korkut eken'den süphelenmelerini söyledigini, bu sözlerini duyan abdullah çatlı ve arkadaslarinin 1995 yili mayis-haziran aylarinda yazihanesine silahli ve telsizli adamlarla gelip tarik ümıt olayini kastederek ``bu islere kafani yorma, intikamini sen almayacaksin, bizim hakkimizda konusuyormussun... biz çok güçlüyüz'' diyerek kendisini uyardiklarini, sanik polis memuru ziya bandırmalıoglu'nun ifadesinde; 03.03.1995 tarihinde ıstanbul'a geldiginde avsar kederoglu'na ait telefonla tarik ümıt'i aradigini ve ayni gün saat 18.00'de erenköy bagdat caddesi'ndeki divan pastanesinde bulusmayi kararlastirdiklarini ve ayni gün saat 19.00-20.00 siralarinda da bu pastanede tarik ümıt ile bulustugunu, orada tarik ümıt'le yaklasik yarim saat oturup sadece hal hatir sorduklarini ve pastane önünde vedalasarak ayrildiklarini, belirttikleri hususlari yer almaktadir. abhazya kökenli bir aileden olan tarik ümıt 1947 düzce dogumludur. 1965 yilinda amcasi dr. cemalettin ümıt'in yanina almanya'ya gitmis, orada isçilik, soförlük, pazarlamacilik gibi islerde çalismis, bir alman hanimla evlenmis, hande ve katya isimli iki kiz çocugu sahibi olmustur. 1968 yilinda türkiye'ye geri dönmüs, bir süre dündar kılıç'in yaninda çalismis, dündar kılıç'la ortak olarak ınmar isimli sirketi, pendik-kurtköy'de bir boya fabrikasini kurmuslar, ancak 1983 yilinda gönen'de dündar kılıç'in tutuklanmasi üzerine polisin ıstanbul'daki sirketine baskin yapmasi sebebiyle ortakliktan ayrilmistir. 1968-1973 yillari arasinda kerevit ihracati isiyle ugrasmistir. türkiye'de ilk defa kerevit isini baslatmis ve bu isten büyük paralar kazanmistir. 1973 yilinda bir yaralama suçu islemis ve mahkum olunca yurt disina kaçmis, 1974 affindan istifadeyle tekrar dönmüstür. çesitli alanlarda faaliyet gösteren ümsan, ümtas, gentas ve stc adli dört sirketin sahibi ve kibris'ta bulunan first merchant bank'in iki büyük ortagindan biri olmustur. bir dönemde de ıstanbul ılinde en yüksek vergi verenler listesinde 20 nci sirada yer almistir. ülkücü görüsü savundugu bilinen tarik ümıt, ıstanbul eski emniyet müdürü sükrü balcı'nin rüsvet alma suçuyla yargilandigi davada ve dündar kılıç hakkinda yürütülen sorusturmada taniklik yapmistir. 11.06.1976 tarihinde almanya'da dortmund eyalet mahkemesi tarafindan uyusturucu madde ticareti yapma suçundan iki yil hapis cezasi ile tecziye edilmistir. 05.01.1985 tarihinde müstecirligini yaptigi ıstanbul kadiköy bagdat caddesi 123/1 adresinde faaliyet gösteren sörf kulüp dernegı'nde kumar oynatmak suçundan dolayi yapilan adli islem sonucu tarik ümıt'in bir ay hapis cezasi ile tecziyesine ve dernegin de süresiz kapatilmasina karar verilmistir. 1988 yilinda ıstanbul nisantasi'nda bir kumarhanenin ortagi olmus ve müdürlügünü yapmistir. maçka kadinlar dernegi'nin % 80 gelirinin dündar kiliç, fahrettin arslan ve hüseyin cevahiroglu tarafindan paylasildigindan dernege sahip çikarak bunlarin kar hisselerini % 50'ye indirmistir. 1986 yilinda almanya düsseldorf sehrinde bir adet sahte yüzlük abd dolari bozdurmaya çalismistir, - ıtalya'nin trieste sehrinde uyusturucu ve silah kaçakçiligi yaptiklarindan süphe edilerek gözaltina alinan sahislarla ilgili olarak 30.07.1981 tarihinde ıstanbul emniyet müdürlügünde ifadesi alinarak serbest birakilmistir. dündar kiliç'a isine son verdirttigi isçisi zekeriya ülkücü tarafindan 28.12.1985 tarihinde ıstaanbul'da silahla agir sekilde yaralanmistir, - 07.01.1987 tarihli hürriyet gazetesinde kemal günergül isimli sahsi 70 milyar lira dolandirdigi haberi yer almistir. 15.9.1994 tarihinde amerika'da kara para aklamadan takibata ugrayan solman kohen üzerinde kibris'ta ortak oldugu bankanin telefonu çikmistir. - 1992 yili eylül ayinda ıstanbul emniyet müdürlügünün dev-sol örgütüne yönelik yaptigi operasyonda ele geçen dökümanlar arasinda tarik ümıt'e ait ev ve isyeri telefon numaralari ile araç plakalarinin desifre edilmis oldugu kendisine teblig edildiginden can güvenliginin saglanmasi amaciyla, mevcut olan üç aracina plaka verilmesini 20 ekim 1992 tarihli dilekçesi ile talep etmis, 14.12.1993 tarihinde de emniyet genel müdürü mehmet agar imzasi ile 34 zu 478 sayili plaka tahsis edilmistir. alman asilli esi kanserden vefat edince bir süre nur ınugur isimli hanimla yasamis, daha sonra da ayrilmislardir. tarik ümıt'in, çok yönlü faaliyet gösteren, cesur, atak, karisik ve karanlik bir yapiya sahip oldugu görülmektedir. mıt ile çalisan bir istihbarat elemani olmasina ragmen, bu ahlaka aykiri olarak bu kurulustan veya bagli bulundugu görevlilerden izin almaksizin baska kuruluslarla da temas edip çalisabilmektedir. beyanlardan ve ifadelerden, yasantisindaki akistan, karismis oldugu olaylardan da anlasilacagi gibi açikça yeralti dünyasinin içinde de büyük ölçüde faaliyet gösterdigi görülmektedir. ırtibat içinde bulundugu siviller ve devlet görevlileri de genelde hep saibeli kisilerdir, birtakim suç odaklari oldugu görülen kisilerdir ki bunlardan biri tarik ümıt'e, birbirlerine olan husumetlerini de düsünerek, dündar kılıç'a yönelik müsterek bir operasyon yapmayi teklif etmislerdir. ıki polis memuru tarafindan bir bahane ile alinip abdullah çatlı'ya teslim edildigi iddiasi da oldukça vahimdir, düsündürücüdür. ortagi oldugu banka vasitasiyla veya baska sekillerde kara para aklama islerine, uyusturucu kaçakçiligina, haraç almaya, kumarhane isletmeye oldukça müsait bir yapidadir. bu tür islerden dolayi borç-alacak iliskileri yüzünden yok edilmek istenebilecegi gibi, çok yakin arkadasi olan, hatta yesil pasaport ve silah tasima belgeleri alabilmesine araci oldugu yasar öz'ün abdullah çatlı safina geçmesine gösterdigi tepki kaçirilmasina sebep teskil etmis olabilir. çok zeki ve hareketli bir yapiya sahip olan tarik ümıt'i, tanidigi kisilerin, dost ve arkadaslarinin tuzaga düsürdügüne inanmak gerekir. ınceleme bölümünde belirtildigi üzere ıbrahim sahın, tarik ümıt'in kayboldugu tarih olan 03.03.1995 tarihinde emniyet eski genel müdürü mehmet agar ve polis memuru ayhan akça ile birlikte diyarbakir'da oldugunu, komisyonumuza verdigi 07.01.1997 tarihli ifadesinde belirtmis ise de, komisyonumuzca emniyet genel müdürlügüne yazilan 02.04.1997 tarih ve 331 sayili yaziya anilan genel müdürlükçe verilen cevaptan ıbrahim sahın'in, ayhan akça ile 02.03.1995 günü saat 10.00'da diyarbakir'dan ankara'ya hareket eden thy nin t.k. 257 sefer sayili uçagi ile dönmüs olduklari anlasilmistir. 02.03.1995 tarihinde diyarbakir'dan ankara'ya saat 10.00 uçagi ile dönen bu kisilerni karayolu ile bile olsa ayni gün ıstanbul'da olmalari imkânsiz bir durum degildir. buradan hareketle ıbrahim sahın'in ifadesinde tarihle ilgili beyaninin ve mehmet eymür'e ``ayhan akça'nin olay gecesinde diyarbakir'da kendisi ile birlikte genel müdür mehmet agar'in yaninda bulunduklarini, diyarbakir'da olan bir insanin ayni gün ıstanbul'da divan pastanesinden tarik ümıt'i kaçirmasinin mantik disi oldugu'' cevabinin gerçekleri yansitmadigi açikça görülmektedir. amcasi dr.cemalettin ümit, tarik ümit'in kaybolmadan önce bazi arkadaslarina ``ben bu insanlarin arasindayim ama daha fazla bunlarla çalismam mümkün degil, yedikleri halt bini geçti, ciddi olarak uyusturucu kaçakciligi yapiyorlar, bütün ikaz ve israrlarima ragmen mani olamadim, notere gidip bütün bildiklerimi tespit ettirecegim ve bu insanlari kamuoyuna deklere edecegim'' dedigini ve bundan sonra da tehditler gelmeye basladigini söylemistir. bu beyanin ciddi ve dogru oldugu düsünüldügünde, diger olaylarla birlikte gözönüne alindiginda bir noktada olay çözülebilir. bilgisine basvurulanlarin beyanlarina göre; tarik ümıt'in 03.03.1995 günü saat 18.00-19.00 siralarinda ıstanbul erenköy bagdat caddesi üzerinde bulunan divan pastanesinde oturdugu sirada çikolata almak üzere aile dostu baha sen gelmis ve sohbete baslamislardir. bilahare daha önceden tanimis oldugu polis memurlari ziya bandırmalıoglu ile ayhan akça'da gelmislerdir. kisa bir süre konustuktan sonra bu polis memurlari tarik ümıt'e ``ıbrahim agabey gelmedi, seni evde bekliyor, ona gidecegiz'' demisler ve beraberce pastaneden ayrilmislar ve tarik ümıt o andan itibaren kaybolmustur. milli ıstihbarat teskilatinda, istihbarat elemani olarak çalisan tarik ümıt'in, bagli oldugu mehmet eymür tarafindan yapilan arastirmalar ile seyit ahmet altıntas isimli jandarma ıstihbarat görevlisi astsubayin yaptigi arastirmalarda, tarik ümıt'in en son yaptigi telefon görüsmesi tespit edilmis ve bu son görüsmenin avsar kederoglu adina kayitli cep telefonu ile yapildigi belirlenmistir. jandarma ıstihbarat görevlisi ahmet altıntas tarafindan avsar kederoglu bulunmus, tarik ümıt'le görüsme sebebi sorulmus, ancak, avsar kederoglu'nun tarik ümıt'i hiç tanimadigi, herhangi bir görüsme yapmadigi ve bu telefonun kendi adina kayitli olmakla beraber, olay günlerine tekabül eden dönemde özel harekat dairesinde görevli ayhan akça ile ziya bandırmalıoglu tarafindan kendisinden geçici olarak alinip kullanildigi anlasilmistir. bunun üzerine avsar kederoglu araciligi ile jandarma astsubay seyit ahmet altıntas, ayhan akça ile görüsme yapmak üzere bulusmuslardir. ataköy civarinda bir parkta ahmet altıntas, ayhan akça'yi beklemis, fakat buraya ayhan akça özel harekat polis memuru ayhan çarkın'la birlikte gelmislerdir. jandarma basçavus ahmet altıntas'dan görüsme sebebini ögrenmeleri üzerine, kendileri hakkinda arastirma ve sorusturma yapamayacagini ifade etmislerdir. bulusma yerine yakin olan ataköy polis karakoluna gidilerek görüsmeye karakolda devam etmislerdir. ataköy polis karakolundaki bu görüsme sirasinda ayhan akça ve ayhan çarkın ile ankara'da bulunan özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın telefon görüsmesi yapmislar ve jandarma basçavus ahmet altıntas'i orada telefonla arayan ıbrahim sahın ``sen kim oluyorsun bu polisler hakkinda arastirma yapiyorsun'' diyerek ahmet altıntas'i ikaz etmis ve bu olaya karismamasini söyleyerek müdahalede bulunmus ve arastirmanin devamini engellemistir. jandarma astsubay ahmet altıntas'in yaptigi bu arastirmalar sirasinda, mıt kontrterör merkez yöneticisi olan mehmet eymür'ün de arastirma için iki kisi görevlendirdigi ve hande bırıncı ile gerek telefonla, gerek bizzat yaptigi görüsmelerde ona hitaben ``babani abdullah çatlı, sami hostan ve haluk kırcı kaçirdilar, bu hususta hemen basina açiklama yap ve ilgili yerlere dilekçeler ver, ayrica babanin kaçirilmasinda korkut eken'in de rolü var'' diyerek uyardigi anlasilmistir. ayrica, hakki yaman namlı isimli tanigin ifadesinde; tarik ümıt'in önceki tarihlerde korkut eken ile çok samimi iliskiler içerisinde oldugu hatta, maddi sikintilar çekerek satin aldigi ford marka zirhli otomobilini korkut eken'e hediye ettigi, ancak, sonraki tarihlerde korkut eken'le aralarinin açildigi ve 1994 yilinin haziran ayinda tarik ümıt'in yazihanesini telefonla arayan korkut eken'in orada çalisan ve o esnada telefona bakan ali isimli isçisi vasitasi ile tarik ümıt'in tehdit edildigini, tarik ümıt'in yazihanesinde ıbrahim sahın, nurettin güven gibi kisileri de gördügünü ve tarik ümıt'in abdullah çatlı ile de sik sik görüsüp bulustugunu, tarik ümıt'in, yasar öz isimli kisi ile çok yogun ticari iliskilerde bulundugunu, ancak, yaptiklari islerin legal isler olmadigini, tarik ümıt ile yasar öz arasinda devamli surette bir alacak-borç münasebeti bulundugunu ve bu iliskiler sirasinda yasar öz'e yesil pasaport ve silah tasima belgelerinin temininde tarik ümıt'in araci oldugunu, bir süre sonra yasar öz'ün tarik ümıt'in yanindan ayrilarak abdullah çatlı ve ekibi ile birlikte çalismaya basladigini, bunun üzerine tarik ümıt'in gerek hakki yaman'a gerekse yakin çevresine konusmalarinda, ``benim adamim yasar öz'ü koltuklarinin altina aldilar'' diyerek abdullah çatlı ve korkut eken aleyhinde sözler söyleyip küfür ettigini ve onlarin ipligini pazara çikaracagim dedigini, bu olaylardan 6-8 ay sonra tarik ümıt kaybolunca, tarik ümıt'in kizina, abdullah çatlı ve korkut eken'den süphelenmelerini söyledigini, bunu duyan abdullah çatlı ve arkadaslarinin 1995 yili mayis-haziran aylarinda yazihanesine silahli ve telsizli adamlarla gelip tarik ümıt olayini kastederek ``bu islere kafani yorma, intikamini sen almayacaksin, bizim hakkimizda konusuyormussun...biz çok güçlüyüz'' diyerek kendisini uyardiklarini, beyan etmistir. mehmet eymür'ün beyanlarinda, tarik ümıt'in kaybolmasindan sonra, o tarihte emniyet genel müdürü olan mehmet agar ve özel harekat daire baskanvekili olan ıbrahim sahın ile görüsmeler yaptiklarini ve bu görüsmelerde, tarik ümıt'in, abdullah çatlı ve adamlari tarafindan sorgulandigini ve serbest birakilmasi hususunda yardimci olmalarini istedigini, ancak, herhangi bir sonuç alinamadigi belirtilmektedir. olayi arastiran jan.astsubay ahmet altıntas, yapilan müdahaleler sebebiyle arastirmayi devam ettirememis ve bir süre sonra da diyarbakir ıl jandarma alay komutanligi emrine tayin edilmistir. 03.03.1995 tarihinde ıstanbul'a gelen ziya bandırmalıoglu, avsar kederoglu'na ait telefonla tarik ümıt'i aradigini ve ayni gün saat 18.00'de erenköy bagdat caddesi divan pastanesinde bulusmayi kararlastirdiklarini ve ayni gün saat 19.00-20.00 siralarinda da bu pastanede tarik ümıt ile bulustugunu, yaklasik yarim saat oturup sadece hal hatir sorduklarini ve pastane önünde vedalasarak ayrildiklarini belirtmistir. tarik ümıt'in kaybolmasi olayi ile ilgili bölümde izah edildigi üzere; tarik ümıt'in kayboldugu gün, en son görüstügü kisiler ıbrahim sahın'in uzun süredir yaninda bulunan ve görev iliskilerinin disinda daha ileri özel iliskiler içerisinde olduklari anlasilan polis memurlari ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu'dur. ayhan akça ve ziya bandırmalıoglu'nun tarik ümıt'in kaybolmasi olayi ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette arastirma yapan jan.astsubay ahmet altıntas'a, ıbrahim sahın müdahale ederek arastirmanin sürdürülmesini önlemistir. bu olayda abdullah çatlı, sami hostan, haluk kırcı, ıbrahim sahın, ayhan akça, ziya bandırmalıoglu ve ayhan çarkın'in isimleri geçmektedir. tarik ümıt'in kaybolmasi olayinda bu kisilerle iliskiyi tesbit eden mıt kontrterör merkez yöneticisi mehmet eymür, tarik ümıt'in abdullah çatlı ve adamlari tarafindan kaçirildigini ve sorgulandigini ifade ederek durumu özel harekat daire baskanvekili ıbrahim sahın'e intikal ettirmistir. bu isimler ve bildirim karsisinda ibrahim sahın'in davranislari, bu olayda abdullah çatlı'nin varligi ve adi geçen diger kisilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi oldugu intibaini uyandirmaktadir. tarik ümıt'in kaybolmasi olayi ile ilgili tahkikata silivri cumhuriyet bassavciliginca hazirlik 1995/627 dosya sayisi ile devam edildigi, saniklar hakkinda da ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi bassavciliginca hazirlanan 1996/2303 hazirlik ve 1997/261 sayili iddianamenin 05.03.1997 tarihinde ıstanbul devlet güvenlik mahkemesine gönderildigi, anlasilmistir. p- yüksekova çetesı ıle ılgılı degerlendırme susurluk çetesı adiyla bilinen olay hakkari ıl jandarma komutanliginda görev yapan j. astsubay hüseyin oguz'un basina yansiyan beyanlari ile gündeme gelmistir. jandarma genel komutanligi tarafindan adi geçenin bu iddialarina iliskin ifadesi resmen alinarak diyarbakir devlet güvenlik mahkemesine gönderilmis ve sahis bu mahkemede de iddialarini tekrarlamistir. daha sonra hüseyin oguz komisyonumuza çagrilarak beyani alinmis, genel olarak genel komutanlikta ve mahkemede verdigi beyanlarini komisyonumuzda da tekrar etmistir. hüseyin oguz'un iddialarinda geçen abdullah canan'in ölü bulunmasi ve miktat özeken, semsettin yurtseven, münir sarıtas adli vatandaslarin öldürülmesi olaylarinin daha önce 1995 yilinda yargiya intikal ettigi ve van 21. j. sinir tümen komutanligi askeri savciligi'nca sorusturmanin baslatildigi, daha sonra dosyalarin diyarbakir devlet güvenlik mahkemesine intikal ettirildigi, hüseyin oguz'un yüksekova'da yaptigi sorgulama sirasinda ortaya çikan necip baskın'in kaçirilmasi olayi hakkinda da diyarbakir dgm bassavciliginca dava açildigi, hüseyin oguz'un iddialarinda yer alan diger olaylarin da yine diyarbakir dgm tarafindan sorusturulmaya baslandigi, hatta bu iddialarda adi geçen 1 kurmay albay, 1 binbasi, 2 yüzbasi ve yüksekova belediye baskaninin da içinde bulundugu ve çogunlugunu korucularin olusturdugu 14 kisinin tutuklandigi anlasilmistir. gerek astsubay hüseyin oguz'un, gerekse esat canan ve senar er'in iddialari ile chp heyetinin raporunda yer alan iddilar gözönüne alindiginda; güneydogu'da koruculuk sisteminin ciddi bir kritiginin yapilmasinin gerektigi, bu çerçevede; 1- öncelikle korucularin örgütlenme biçimi (emir-komuta sistemi) ve buna bagli olarak vekaletle aylik ödenme sisteminin gözden geçirilmesi, çünkü; a) korucubasi ve tim basi konumunda olanlarin güvenlik güçlerinin yetkilileri ile temasta önemli bir ayricalik elde ettikleri, örnegin askeri garnizonlara ve emniyet dairelerine çok rahat bir sekilde girip çiktiklari ve bu iliskilerini halk nezdinde kötüye kullanarak çikar sagladiklari, b) vekalet sistemi ile korucubasilarin emrindeki personelin maaslarini aldiklari, bunun tamamini terörle fiilen mücadele eden koruculara vermedikleri, onlara un, seker, çay gibi gida maddesi verdikleri, geri kalani kendi zimmetlerine geçirdikleri, c) ayrica kendileri fiilen terörle mücadeleye katilmadiklari, sehirde oturup bir yandan devlet yetkilileri ile özel iliskilerini gelistirdikleri, öte yandan ticaretle ugrastiklari, d) yine ayni kisilerin devletle iliskilerinden de yararlanarak silah ve uyusturucu kaçakçiligi yaptiklari, e) daha ileri gidip korucu yetkilerini suistimal ederek vatandaslardan haraç aldiklari, hatta pkk'li yaftasi vurarak bazi vatandaslari öldürdükleri iddiasinin bulundugu, f) yine koruculuk yetkilerini kullanarak pkk görüntüsü altinda adam kaçirma ve fidye alma, hatta öldürme eylemlerine kalkistiklari, g) kamuoyunda pismanlik yasasi olarak bilinen 3419 sayili yasadan yararlanan bazi itirafçilarin da benzeri eylemlere karistiklari, 2- ıyi niyetli olmayan bazi devlet görevlilerinin (asker ya da polis), geçici köy korucularini (bazan da itirafçilari) kullanarak menfaat temini cihetine gittikleri, örnegin ; a) silah ve uyusturucu madde kaçakçiligina bulastiklarini, b) bazan da kendilerine emanet edilen silah ve askeri malzemeleri, hatta ele geçirilen uyusturuculari satarak menfaat temin ettikleri, c) daha da kötüsü yetkilerini kötüye kullanarak vatandaslari pkk'li suçlamasiyla gözaltina aldiklari, hatta bunlardan bir kismindan para aldiklari, bazan da ideolojik olarak bunu yaptiklari d) bu yetkililerin yetkilerini kötüye kullanarak bazi siyasî kisilerin siyasal çikarlarina hizmet ettikleri, onlara siyaseten muhalif olan bazi vatandaslari seçimlerden önce gözaltina aldiklari, sonra da ayni siyasî kisilerin iltimasiyla serbest biraktiklari iddialarinin bulundugu, e) kahraman bılgıç, (pismanlik yasasi olarak bilinen) 3419 sayili yasadan faydalanmak için nisan-1994'de teslim oldugu ve jandarmaca ifadesi alindigi halde, 1997 yilina kadar yargiya intikal ettirilmeyerek, hatta kendisine korucu ve asker kimligi temin edilerek kendisinden çesitli sekillerde (örgüt hakkinda bilgi verme, operasyonlarda yer gösterme gibi ) faydalanma cihetine gidildigi, bazen bunun gayrimesru sekilde de gerçeklestigi, adi geçen kisiden baska itirafçilarin da bu sekilde kullanilmis olabilecegi, oysa bir hukuk devleti olan türkiye cumhuriyetinde bu sekilde hukuk disi bir uygulamanin yasal olmadigi, 3- bazi kamu görevlilerinin, personelini veya kurumunu asiri koruma içgüdüsüyle kurumlari içinde meydana gelen bazi süistimallerin açiga çikmasini istemedikleri, konumuzda da üst düzey bazi askeri yetkililerin, asker kisilerin karistiklari suistimallerin açiga çikmasi halinde ``silahli kuvvetlerin prestijinin sarsilacagi, yara alacagi ya da devletin zarar görecegi'' düsüncesi ile bu gibi suistimal olaylarini örtbast etme, suç isleyenleri koruma cihetine gittikleri, bunun için de (kahraman bilgiç'in ifadelerini içeren tutanak ve video kasetlerinin dgm'ne gönderilmemesi örneginde oldugu gibi) bazi bilgi ve belgeleri üst makamlara ve yargiya intikal ettirmedikleri, degerlendirmesi yapilmistir. x- genel degerlendırme yasadisi örgütlerin devletle olan baglantilari ile susurluk'ta meydana gelen kaza olayinin ve arkasindaki iliskilerin aydinliga kavusturulmasi amaciyla kurulan 10/89 sayili arastirma komisyonumuzun çalismasi için gerekli olan sürenin azligi, yetkilerinin kisitliligi ve arastirma konularinin genisligi karsisinda büyük fedakarlikla dört aylik bir sürede elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde konu degerlendirilmistir. 03.11.1996 tarihinde susurluk ılçesi civarinda meydana gelen trafik kazasinda, ayni otomobil içerisinde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in birlikte bulunmalari, o tarihten itibaren, türkiye gündeminde bas sirayi alarak bugüne kadar süregelen tartismalarin en önemli konusunu teskil etmistir. 12.11.1996 tarihinde cumhurbaskani ile bir görüsme yapan, anavatan partisi genel baskaninin... bazi devlet görevlilerinin uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi eylemlere karistiklarini, devlet tarafindan aranan bazi silahli eylemcilerinde bu devlet görevlileri tarafindan kullanildigini... ifade etmesi sebebiyle sayin cumhurbaskani 13 kasim 1996 tarihli mektupla bu bilgileri basbakana intikal ettirmislerdir. bu mektupta özetle.... ``emniyet genel müdürlügü bünyesinde özel harekat dairesi vardir... bu dairenin bazi elemanlari uyusturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürme gibi islere karismaktadir... ö.l. topal'i öldürenlerin itiraflari fevkalade enteresandir... asiret reisi devleti kullanmaktadir... devlette görevli bazi kisilerin özel hareket daire baskani ıbrahim sahin'den talimat aldiklari ve bunun ıçisleri bakani dahil bir takim yüksek yerlerin bilgisi dahilinde oldugu söylenmektedir...'' seklinde iddia edilen hususlara yer vermislerdir. bu iddialar nazara alinarak basbakanlik teftis kurulu baskanligi, ıçisleri bakanligi ve emniyet genel müdürlügü teftis kurullari tarafindan arastirmalar yapilmistir. ayrica türkiye büyük millet meclisi'n de bu konularla ilgili bir arastirma komisyonu teskil edilerek arastirmalar sürdürülmüstür. bu bilgilerin ve arastirmalarin yaninda ıstanbul devlet güvenlik mahkemesi cumhuriyet bassavciliginca da hazirlik tahkikati yukarida izah edilen olaylar ayri ayri tahkik edilmis ve toplanan delillere istinaden olusan kanaat fezlekenin muhtelif bölümlerinde ayrintili olarak izah ve ifade edilmistir. yukarida izah ve ifade edildigi üzere; - türkiye'de katliam sanigi olarak giyabi tutuklama karari ile, yurt disinda uyusturucu kaçakçiligi ve cezaevi firarisi olarak ınterpol tarafindan kirmizi bülten ile aranan bir silahli eylemci ile, bu kisiyi yakalamak veya bulundugu yeri derhal güvenlik birimlerine bildirmekle görevli ve yükümlü olan üst düzey bir emniyet mensubunun bir milletvekilinin ayni ortamlarda birlikte olmalari ve bu birlikteligi, abdullah çatli'nin gerçek kimligi bilinerek uzun süreli yakin iliskiler içerisinde sürdürülmüs olmasi, bu kisilerin her üçününde üzerinde ruhsatli tabancalari, yanlarindaki korumalarin ayri ayri zati silahlarinin bulunmasina ragmen ayrica saldiri, suikast ve gizlice cinayet islemekte kullanilabilecek vahim nitelikte ve sayida silahlari ve mermilerle, 34 nul 63 numarali sahte plakalari (koruma amaçli olmadigi ıst.emn.md. yazi ve arastirmasi ile saptanmistir.) ve birçok sahte belgeleri yanlarinda bulundurduklari nazara alindiginda, bu kisilerin son olaydaki beraberliginin basit bir tatil gezisi veya bassagligi ziyareti ile izah edilmesi inandirici görülmemistir. kaldiki, yukaridaki tesbitlere göre bu beraberlik tesadüf degil önceden tesbit edilmis bir bulusma oldugu, ıstanbul'da bulunduklari ilk günde abdullah çatli, sedat edip bucak ve hüseyin kocadag'in gizlenin bulusmalari ve görüsmelerinden anlasilmaktadir. bu durum, adi geçen kisilerin, yanlarinda koruma olarak bulundurduklari kisilerle birlikte, yasalara aykiri silahli bir eylem hazirliginda bulunduklari kanaatini olusturmustur. - bu silahlardan ve mermilerden bir bölümünün özel harekat daire baskanligi kaynakli olduklari ve 1993-1994 yillari itibariyle emniyet genel müdürlügünde kuvve kayitlarinda bulunmalari gerektigi tesbit edilmistir. buna ragmen bu silah ve mermilerin kaza yapan otomobil içerisinde ve orada bulunan kisiler elinde ne maksatla bulunduklari ve onlara nasil intikal ettirildikleri, emniyet genel müdürlügünün cevabi yazilarinda, izah edilememistir. silah tasimasina yardimci olunmasi hususundaki özel belgeler ve diger iliskilerde nazara alindiginda bu silah ve belgelerin, belirtilen tarihlerde emniyet genel müdürü olan mehmet agar ve özel harekat daire baskan vekili olan ıbrahim sahin'in talimatlari ve bilgileri dahilinde adi geçen kisilere verildigi kanaati olusmustur. - abdullah çatli'nin üzerinde bulunan ve yukarida ayrintilari izah edilen sahte belgeler, abdullah çatli (mehmet özbay sahte kimligi ile) ve yasar öz adina düzenlenen silah tasima izin belgeleri ve hususi yesil pasaportlarinda yine, mehmet agar'in emniyet genel müdürü oldugu dönemlerde ve onun bilgisi ve talimati dogrultusunda düzenlenerek, bu belgelerle, devlet tarafindan aranan ve birçok yasadisi eyleme katilmis olduklari saptanan kisilerin kolaylikla silah tasimalari ve kolaylikla yurtdisina çikis ve dönüsleri saglanarak çesitli imtiyazlarla donatilmis olduklari anlasilmistir. - ömer lütfü topal isimli kisinin öldürülmesinde (olay yukarida ayrintili olarak izah edilmistir) kullanilan silahin sarjöründe abdullah çatli'nin parmak izi bulunmus ve abdullah çatli'nin bu olaya istirak etmis oldugu bu somut delil ile tesbit edilmistir. öldürülen ö. lütfü topal ıstanbul'da ve türkiye'nin muhtelif yerlerinde faaliyet gösteren birçok kumarhanenin isletmecisidir. bu isletmelerden çok büyük miktarlarda paralar kazanilmaktadir. sami hostan ve ali fevzi bir isimli sahislarda ömer lütfü topal'in ıstanbul'daki bir kumarhanesinin ortaklaridir. bu kisiler bir ihbar üzerine üç polis memuru ile (a. çarkin, e. ersoy, o.yorulmaz) birlikte ö.l.topal'in cinayet zanlilari olarak gözaltina alinmislardir. ıst.emm.md.asayis sube md.de gözaltinda bulunduklari sirada daha ilk saatlerden itibaren sedat edip bucak ıstanbul ıl emniyet müdürüne defalarca telefon açarak bu kisileri gözaltindan kurtarmaya ve arastirmanin genisletilmesini engellemeye yönelik girisimlerde bulunmustur, arastirmanin 1. günü henüz tamamlandiginda ise. mehmet agar'in talimati ıbrahim sahin'in bizzat ıstanbul'a gelmesi ile bu kisiler apar topar ıstanbul emniyet müdürlügünden ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmüs ve orada kisaca ifadeleri alinip yüzeysel bir inceleme ile ve yasal olmayan bir uygulama ile serbest birakilmislardir. hatta daha sonra birçok olayda adi geçen ayhan akça'nin saliverilme tutanaginda imzasi bulunmasi dikkat çekicidir.kaldiki ıstanbul'daki sorgulama ve sorusturmanin hukuka uygun sekilde yapilmadigi ve iddia edilen kasetin de elde edilemedigi anlasilmistir. bu kisilerin acele olarak ankara emniyet genel müdürlügüne götürülmeleri, özel timler hakkinda kamuoyunda olumsuz kanaat olusmasini önlemek olarak izah edilmeye çalisilmistir. ancak, bu kisilerden ikisi sivil sahistir, özel timlerle iliskileri yoktur. diger polis memurlarinin ise önceki tarihlerde özel harekat dairesi ile iliskileri zaten kesilmistir. kaldiki, bu tür uygulamanin mutad olmadigi bizzat ıstanbul ıl emniyet müdürünün ifadesinde belirtilmistir. söyleki; emniyet amiri, baskomiser ve komiser rütbelerinde birçok emniyet mensubu muhtelif suçlardan muhtelif tarihlerde ıstanbul emniyet müdürlügünde gözaltina alinarak sorgulamalari yapildigi halde (hatta bir bölümü orada suimuameleye maruz kaldiklarini iddia etmislerdir.) emniyet genel müdürlügü veya ıçisleri bakanliginin bu kisiler hakkinda yapilan islemler ile herhangi bir sekilde ilgilenmedikleri ve ayrica emniyet genel müdürlügü nezdinde herhangi bir arastirmaya kalkismadiklari, zaten bu olayda emniyet genel müdürü alaattin yüksel'in de devre disi birakildigi ve kendisine herhangi bir bilgi verilmedigi anlasilmistir. bunlarin disinda, ö. lütfü topal'in öldürülmesi olayi sebebiyle gözaltina alinan bu üç polis memuru (mustafa altinok, enver ulu ve ömer kaplan isimli polis memurlariile birlikte) ö.l.topal'in öldürülmesine tekabül eden zaman diliminde, sedat edip bucak'a koruma görevlisi olarak tayin edilerek orada toplanmalari saglanmistir. (koruma tayininde aciliyet unsurunun bulunmadigi ve birkisim islemlerdeki usulsüzlükler basbakanlik teftis kurulu raporunda ve yukaridaki ilgili bölümlerde izah edilmistir.) ö.l.topal'in öldürülmesine istirak ettigi somut delillerle saptanan abdullah çatli ile bu olayin zanlilari olarak gözaltina alinan ve ayni zamanda ö.l. topal'in ortaklari olan sami hostan ve ali fevzi bir ile, sedat edip bucak ve onun yukarida isimleri yazili korumalari, uzun süreden beri tanismaktadirlar ve siksik biraraya gelmektedirler. keza, bu kisilerin hepsi mehmet agar ve ıbrahim sahin ile de tanismakta ve onlarla da iliskili bulunmaktadirlar. ö. l. topal'in öldürüldügü günlere tekabül eden zaman diliminde ve ayrica bu olaydan önceki ve sonraki günlerde, abdullah çatli, sedat edip bucak, sami hostan, ali fevzi bir ve sedat edip bucak'in korumalari arasinda yogun ve dikkat çekici sekilde telefon görüsmeleri yapildigi tesbit edilmistir. (telefon görüsmelerinin detaylari birkisim saniklar hakkinda iddianame ile dava açilmak üzere tefrik edilen dosyada ayrintili olarak izah edilmistir.) yine, olayin vuku buldugu tarihe yakin zamanlarda abdullah çatli, sami hostan, ali fevzi bir ve s.e.bucak'inkorumalari, siverek'te s.e.bucak'in ikametgahinda toplanmislardir. (fotograflarla ilgili bölümde izah edilmistir.) adi geçen bu kisilerin böyle bir olay etrafinda yogun görüsme, beraberlik ve dayanisma içerisinde bulunmalari, özel kasitla hareket ettikleri kanaatini olusturmaktadir. - tarik ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgili bölümde izah edildigi üzere; tarik ümit'in kayboldugu gün, en son görüstügü kisiler ıbrahim sahin'in uzun süredir yaninda bulunan ve görev iliskilerinin disinda daha ileri özel iliskiler içerisinde olduklari anlasilan polis memurlari ayhan akça ve ziya bandirmalioglu'dur. ayhan akça ve ziya bandirmalioglunun tarik ümit'in kaybolmasi olayi ile ilgilerini tesbit eden ve bu istikamette arastirma yapan jn.ast.sb. ahmet altintas'a ıbrahim sahin yasal olmayan bir sekilde müdahale ederek arastirmanin sürdürülmesini önlemistir. bu olayda yine abdullah çatli, sami hostan, haluk kirci, ıbrahim sahin, ayhan akça, ziya bandirmalioglu ve ayhan çarkin'in isimleri geçmektedir. tarik ümit'in kaybolmasi olayinda bu kisilerle iliskiyi tesbit eden mıt konturterör daire baskani mehmet eymür, tarik ümit'in abdullah çatli ve adamlari tarafindan kaçirildigini ve sorgulandigini ifade ederek durumu emniyet genel müdürü mehmet agar ve özel harekat daire baskan vekili ıbrahim sahin'e intikal ettirmistir. bu isimler ve bildirim karsisinda mehmet agar ve ıbrahim sahin'in davranislari bu olayda abdullah çatli'nin varligi ve adi geçen diger kisilerle birlikte eylemleri hususunda bilgi sahibi olduklarini göstermistir. ayrica, ıbrahim sahin'in koruma görevlisi olan ayhan akça'nin, yurtdisindan ülkeye, uyusturucu madde satisindan elde edilen parayi nakletmek suçundan yakalanan dilek örnek hakkinda, ıstanbul dgm.c. bassavciliginca halen tahkikati sürdürülmekte olan olaydada sanik olarak hakkinda yasal islem yapilmaktadir. - ayhan akça ve ziya bandirmalioglu'nun çocuklarinin ıstanbul'da bir gazinoda yapilan sünnet dügününde dosyada mübrez birkisim fotograflarda görüldügü üzere abdullah çatli ve ıbrahim sahin'in, fezlekede adi geçen tüm polis memurlari ile birlikte olduklari görülmektedir. ziya bandirmalioglu'nun ıstanbul dgm.c. bassavciliginda sanik sifati ile alinan ifadesinde bu dügünde kirveligini yapan abdullah çatli'nin bu görevi ankara'da sedat edip bucak'in yazihanesinde bulunduklari bir sirada onunda önerisi ile birlikte kararlastirdiklari ve gazinonun ve dügününde bulunan sanatçilarin tüm masraflarinin abdullah çatli tarafindan ödendigini ifade etmistir. bu olayda, adi geçen kisiler arasindaki iliskilerin ve beraberligin boyutlarini göstermektedir. tüm bu deliller ve belgeler ile birlikte nazara alindiginda, haklarinda fezleke düzenlenen kisilerle (ayrica haklarinda iddianame ile dava açilan ve yukarida isimleri geçen) kisilerin tüm olaylarda isimlerinin birlikte yeraldiklari görülmektedir. bu birlik ve beraberligin tesadüflerden ibaret olmadigi, polis memurlari saniklarin sadece koruma görevi yapmak maksadiyla tayin ve tahsis edilmedikleri, bunlarin özel kasit altinda bir araya toplandiklari ve bu suretle; devlet tarafindan muhtelif suçlardan aranan kisiler, kumarhane isletmecileri, birkisim yönetici ve siyasetçiler ile özel harekat daire baskanliginda görevli bazi polis memurlarinin cürüm islemek için tesekkül olusturduklari veya bu tesekküle katildiklari anlasilmistir. yapilan inceleme ve alinan bilgiler çerçevesinde degerlendirildiginde; konunun hukuksal, ekonomik, siyasal ,sosyal ve uluslararasi boyutlari bulunmaktadir. çikar amaçli yasadisi örgütlerin devletle olan iliskileri vardir ve devletin içinde yasadisi örgütlenme olusturulmaya çalisilmistir. bu örgütlenme esas olarak, hukuk devletinden uzaklasilmasindan kaynaklanmistir. 1982 anayasasi hukuk boslugu ortaya çikarmistir. bu kamu yöneticileri üzerinde sorumluluk olusmamasina neden olmustur. 1982 anayasasi'nin geçici 15 nci maddesi ile getirilen dönemin milli güvenlik konseyi üyelerinin her türlü hukuki ve cezai sorumlulugunun bulunmadigina iliskin düzenleme buna bir örnektir. geçmis iktidarlar dönemindeki `anayasayi bir kere delsek ne çikar'',`benim memurum isini bilir'' seklindeki hukuk disi uygulamalara iliskin sözler, kamu yöneticilerinin kendi baslarina hareket etmelerine yöneltmistir. köseyi dön anlayisi yerlesmistir. devletin gizli istihbarat örgütleri ile ilgili yapi bozukluklari vardir. bu örgütler kendi asil isleri yerine, operasyonlara ve baska islere katildiklari anlasilmistir. bu nedenle, hukuk disi faaliyetlere girismelerinin denetlenmesinin zor oldugu ve kendi mevzuatlarina uyup uymadiklari dahi bilinememektedir. mehmet eymür'ün ifadesine göre, gizli istihbarat örgütlerinin (mıt, genelkurmay ıstihbarat, polis ıstihbarat , jıtem v.s.) kontrol mekanizmalari olmadigindan, yaptiklari islerin hukuka uygun olup olmadigi denetlenememektedir. organize suç örgütlerinin devlete sizmalarinin baska bir nedeni de, ekonomiktir. bu örgütler ekonomik güç elde etmek için siyasal gücü de kullanmaktadirlar. karaparanin aklanmasinda, özellikle uyusturucudan sagladiklari gelirlerin (tahminen 50 milyar $) aklanmasi gerekliligi devlete sizmalarinda etkili olmustur. ıhracati tesvik eden kararlar alinmistir. bu, önce ihracatin verilen tesvikler ile desteklenmesi seklinde olmustur. yapilan bu uygulamalar kayitdisi ekonomi içinde karapara aklama islerini kolaylastirmistir. bunlarin bir kismi hayali ihracat seklinde gerçeklesmis ve ihracati patlatmistir. karapara ile ilgili ihracat tesvikleri, siyasîler tarafindan düzenlenen karar, teblig ve genelgeler ile uygulanmistir. dönemin basbakan'inin ısviçre'deki bir otelde berber yasar ve sekerciyan gibi bu alanda bilinen kisilerle görüsmesi bu isin göstergelerindendir. daha sonra ayni dönemde gazinolarin açilmasi için hukuki kararlarin alinmasi da anlamlidir. karaparanin aklanmasi için çok sayida kumarhane ve gazinolarin açilmasina izin verilmistir. özellikle, 1994 yilindan sonra yogunlasarak, ömer lütfi topal'in sahibi oldugu emperyal a.s'ye oyun salonlari izinleri verilmesi, giyabi tutuklu iken ıstanbul'da gazinolar arasinda elini kolunu sallayarak dolasmasi, ayrica dikkat çekici niteliktedir. bankacilik mevzuatinda yapilan düzenlemelerden sonra banka kurulmasi kolaylastirilmis hatta tek subeli bankalar açilmasina izin verilmis ve bazi bankalarin mevduat ve öz kaynaklarinin üzerinde hazine bonusu ve devlet tahvili alarak sözkonusu kara paralarini aklamalarina olanak saglanmistir. ayni sekilde döviz bürolarinin sayisi hizla artarak bu islemleri kolaylastirir hale gelmistir. özetle, karparanin aklanmasina uygun sartlar her dönemde hazirlanmistir. bütün bu organizasyonlarin bu kisilerce rahatlikla yapilabilmesi, vize alma zorlugu bulunan ülkelerden kolaylikla vize almalari ve yasal olmayan islerini karsi ülkelerde rahatlikla yapabilmeleri bu organizasyonlarin yurtdisi baglantilarinin da bulundugunu göstermektedir. nitekim, abdullah çatlı'nin 142 kere yurtdisina kolaylikla giris ve çikis yapmasi, vize zorlugu bulunan ülkelerden kolaylikla vize almasi buna bir örnektir. bu iliskiler gizli servis düzeyinde (örnegin, agca - papa iliskisi) veya yasadisi örgütlerin birbirleriyle iliskisi seklinde ortaya çikmaktadir. öte yandan, uyusturucu maddelerin yapiminda kulllanilan kimyasal maddelerin avrupa ülkelerinde üretilmesi ve avrupadan çikis yapmasi da bu görüsümüzü dogrulamaktadir. komisyonumuzun yeterli zamani ve imkânlarinin olmamasi nedeniyle, konunun yurtdisi boyutu arastirilamamistir. diger taraftan; milletin ahlakî degerlerini önemsemeyen bazi kamu görevlileri söz konusu yasal olmayan gelismelerde etkili olmustur. bazen de siyasîlerin konularindaki bilgi yetersizligi bu organizasyonlarin islerini kolaylastirmistir. öte yandan, türkiye'nin cografik ve stratejik sartlari da bu olusumlarda etkili olmustur. toplumun sosyo - psikolojik yönünü birinci derecede etkileyen bu tür olaylarin baglantisi olan ve kamu adina bulundugu mevkiide görev yapan personel hangi mevkide olursa olsun, bu personelin bagli oldugu kurum hangi kurum olursa olsun ``kurumun prestijinin sarsilacagi, yara alacagi yada devletin zarar görecegi'' düsüncesinin arkasina siginilip yanlis yapanlara göz yumulmasi yerine, hakkin adaletinin tesisi ve kanun hakimiyetinin saglanmasi için kisi veya kurum farki gözetilmeden yolsuzluklarin üzerine gidilmelidir. bilgisi ve görüsüne basvurulan birkisim kisiler komisyonumuza; olaylarin 1970'li yillarda basladigini ve o dönemde devlette bazi güçlerin, sag - sol kavgasini baslattiklarini, devletin içindeki bazi kurumlarin haberdar oldugunu ve yönlendirdigini, sabah sol görüslü kisilere sikilan silahin aksam sag görüslü kisilere sikildigini söylemislerdir. bu olaylar 12 eylül 1980'ne kadar devam etmistir. 12 eylül'den sonra bir kismi ülkücü olarak bilinen ve aranilan sahislardan olan bazilarinin devlet tarafindan yurtiçinde ve yurtdisinda bazi operasyonlarda kullanildigi, komisyonumuza verilen beyanlar ve intikal eden birtakim bilgi ve belgelerden anlasilmistir. bu sekilde kullanildigi anlasilan kisilerin, devlet imkânlarindan; yesil pasaport, silah belgesi ve bir takim maddi imkânlar seklinde en yüksek seviyede yararlandirildiklari görülmüstür. önce resmi sekilde mesru amaçlarla olusturulan teskilatlarda yer alan bazi sahislar bir süre sonra aralarinda kurduklari iç örgütlenmeler ile mesru islerinin yaninda kendi adlarina çikara dayali yasadisi isler yaptiklari bu kisilerin yeterince kontrol altinda tutulamadigi ve neticede tamamen kendi kisisel çikarlari için hareket ettikleri anlasilmaktadir. bu olayin gerisinde; 1980'den sonra türkiye'de görülen hizli ekonomik ve sosyal degisimin, bazi rantlarin ortaya çikmasina yol açmasi; bu rantlarin çok büyük rakamlara ulasmasi, bu kisileri hayali ihracat, haraç, çek senet tahsilati, kumar, uyusturucu ticareti v.b. yasadisi islerden çikar saglamaya yöneltmistir. kayitdisi ekonomide bu isleri kolaylastirmistir. kamu sektöründe ``benim memurum isini bilir'' felsefesinin hakim kilindigi, bu dönemde bazi resmi olmayan gruplar (örnegin papatyalar) devlet islerini bazi yönleriyle istismar eder hale geldigi ve devlet idaresinin yozlastirildigi anlasilmaktadir. hatta bu tip kisi ve guruplarin türkiye'deki bilinen bazi siyasal partilerin kongrelerini etkiler hale geldikleri de yasanmis bir vakadir. bu olumsuz gelismeler anilan kisilere daha da cesaret verirken, çikar amaçli organize suç örgütlerinin faaliyet sahalari genislemis, etkinligi daha da artmistir. konunun bilimsel yönüne bakildiginda; 70'li yillarin baslangicindan itibaren bati ülkelerinde suç kovusturmasiyla yetkili makamlar, o zamana kadar anlami ve kapsami tam olarak teshis edilmeyen bir suçluluk türüyle mücadele hakkinda, yeni arastirma ve arayislara girismislerdir. bu suçlulugun failleri, suç isleme metodlarini sürekli gelistirmekte ve böylece bu konudaki polis kovusturmasindan rahatlikla kurtulabilmektedirler. çok gelismis bir profesyonellik ve ticarilestirme yoluyla islenen bu suçlar, organize suçluluk olarak adlandirilmistir. bu tür suçlarin islenmesine katilanlar, legal bir görüntü arkasinda, serbest piyasa ekonomisinin imkânlarindan yasalara uygun davranan isadamlari gibi yararlanabilmektedirler. hemen belirtmek gerekir ki, sözkonusu suçlarin failleri, illegal faaliyetlerinin toplum disinda kalarak degil, aksine legal bir görüntünün korunmasinda hatta bazen toplumun birkisim tabakalarinin destegiyle sürdürmektedirler. organize suçlarin teshisindeki zorluklar ve bu tür suçlulugun verdigi zararin önemi nedeniyle, klasik metodlar disinda yeni mücadele yollarinin aranmasi arastirmalarini zorunlu kilmistir. bu tip suçlar ile mücadelenin zorlugu, bu organizasyonlarin iç bünyesine müdahele veya sizmayi önleyen ve çok iyi isleyen savunma, engelleme, sizdirmama mekanizmalarini sahip olmalaridir. bu savunma mekanizmasi; yasadisi eylemlerin iyi bir sekilde düsünülüp planlanmasina ve icrasina, hiyerarsik bir grupsal yapilanmaya, uluslararasi irtibatlar kurmaya, profesyonel biçimde isleyen bir lojistige, yasadisi kazançlarin degerlendirilmesi ve mesrulastirilmasina, hizmet etmektedir. disaridan gelecek müdahaleleri engelleyen bu mekanizma ile ceza kovusturmasina karsi özel önlemler alinmakta, örnegin komplocu taktikler uygulanmakta, kamu görevlilerine rüsvet verilmekte, tutuklu saniklar bilgilendirilmekte ve yakinlarinin ihtiyaçlari giderilmekte, onlara avukat tutulmaktadir. organize suçluluk çerçevesinde, organize olus biçimine göre farkli bazi derecelendirmeler, kademeler yapilabilir. bu bakimdan en alt kademede çete suçlulugunun varligina sahit olunmaktadir. orta derecede organize suçluluk ise, saglam, düzenli bir planlama ve stabil bir yapi göstermektedir. agir organize suçluluk ise, mafya benzeri organizasyonlar sozkonusu olup, bunlar ekonomik kazanç yaninda siyasî gücü de elde etmeyi amaçlamaktadir. genis aile, çikara dayali yasadisi örgütlenme biçiminin organize ettigi suç ve suçluyu yasalara karsi koruma güvencesini yasadisi odaklarin korumasi altinda gören genis bir kitle yaratmak ve bu kitlede yer alan bireylere yasadisi isler yaptirmak, ki bunlar; silah, uyusturucu madde kaçakçiligi, gecekonduculuk, uyusturucudan kazanilan paralarin banka, bankerlik, müteahhitlik ve kumarhanelerde aklanmasi islemi, toprak gaspi, isgal, adalet mekanizmasinin felce ugratilmasi, dolayli iflaslar, irtikap, tekellesme, tekelleri kirmaya tesebbüs edenlere karsi güç kullanimi, silahli soygun, gasp, girisimcilik maskesi altinda yasal bosluklardan yararlanarak ekonomik çikar saglamak, avukatlik meslegini mafya toplum düzeninin devamini saglamak amaciyla istismar ederek, adalet mekanizmasina paraziter unsurlar sokmak ve adalet dagitiminda aracilik yapmak, (hemsehrilik, akrabalik, dostluk) iliskileri tesis ederek veya bu iliskileri kötüye kullanarak kolluk kuvvetlerini devletin degil, mafya grubun çikarlari dogrultusunda kazanip yönlendirmek, haraç almak, korsan endüstri kurmak (marka, kaset, plak, ilaç, gida maddesi ve her türlü sanayi ürünün sahtekarligi), kalpazanlik, eksik gramajli ambalajlar, kaçak et kesimi, kaçak gida maddesi üretimi, pazar yerlerinde yer belirlenmesi, her türlü ihale yolsuzluklari, ihalelerde kaba kuvvet kullanilmasi, minibüs ve dolmus hatlarinin paylasimi, çay bahçeleri isletmeciligi, yerel yönetimler üzerinde rüsvet ve kaba kuvvet kullanarak baski tesis edilmesi, imar ve iskan islerinde yapilan yolsuzluklara arabuluculuk edilmesi (vergi daireleri, su ve elektrik isleri, tapu dairelerinde) yapilan yolsuzluklarda arabuluculuk yapilmasi, kamu görevi yapan dairelere para karsiligi adam yerlestirilmesi, sendikalarda faaliyette bulunarak kisi ve gruba çikar saglanmasi, her türlü bilet sahtekarligi, fuhusun organize edilmesi, randevu evlerinin korunmasinin üstlenilmesi, yolsuzluga egilimli bazi bürokratlarla fuhus ve kumar sektörü yönetimi arasinda aracilik yapmak, bürokratik tayinlerde aracilik yapmak, her türlü ideolojik çatismanin tirmandirilmasi ve böylece silah ve cephane tüketimine uygun pazarlar yaratilmasi, uyusturcu pazarlari yaratilmasi terörün bir yönetim ve iktidar araci olarak sürekli kullanilmasi, merkezi devlet otoritesine karsi güç kullanarak zaafa ugratilmasi, meydana gelen otorite boslugunun yasadisi örgütlü güçler tarafindan doldurulmasi, v.s. diger taraftan yasalara herkesten fazla saygiliymis gibi davranmak. bu iki yüzlü davranisini bilip de bilmiyormus gibi görünen yandaslari, bürokrati kollamak ve kullanmak. bu iki yüzlülüge karsi çikan bürokrata karsi ise yildirmak amaciyla kaba kuvvet ve silah kullanimi da dahil her türlü gücü kullanmak... baski yapmak... bu örgütlerin ilgi alanlari ve tipik davranislari olmustur.hatta bazi kamu görevlilerinin öldürülmesi örnek olarak degerlendirilebilir. uygulama ve fiili durumun tesbiti amaciyla komisyon tutanaklarina yeniden dönüldügünde, bu kontrol edilemeyen güçlerin devletin bazi kurumlarinda çalisan birkisim görevliler ile iliski içinde bulunduklari, siyasî baglantilar kurduklari kuvvetle muhtemel görülmektedir. 1990'li yillarin basindan itibaren güneydogu'daki terör olaylarinin artis göstermesi, bu bölgede ``terör ranti'' dogurmustur. bu bölgedeki asiret reislerinin güçlü hale getirilmesi bu rantin artirilmasini ve bölüsümünü kolaylastirmistir. dogu ve güneydogudaki feodal yapinin olumsuzluguna yönelik iliskilerin bulunmasi, geçici köy koruculugu sistemi içerisinde toplumsal boyutuyla yarattigi mahzurlari yaninda, asiretlerin uyusturucu ve silah kaçakçiligi yapmasina zemin hazirlamistir. faili meçhul cinayetler binleri bulmustur. nitekim faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak hüseyin oguz ``aksam istihbarat örgütleri bize bir liste verirdi, sabahleyin de tetikçiler bu listeleri gider vururlardi'' demistir. faili meçhul cinayetler yasadisi örgüt mensuplarinin basi sayilacak kisiler üzerinde yogunlasmistir. örnegin, kumarhaneler krali olarak bilinen ömer lütfi topal, uyusturucu ticaretinin önde gelen kisilerinden behçet cantürk v.s. siyasal nitelikli cinayetlerin önemlice bir kesiminin suçlularinin bulunamamis ve cezalandirilamamis olmasi, bir yandan bu cinayetleri yüreklendirici bir ortam olustururken, diger yandan da devlete olan güveni ciddi bir biçimde sarsmaktadir. bu cinayetlerin kimler tarafindan islenmis olabilecegi yolunda çesitli tahmin, spekülasyon ve suçlamalara da neden olmaktadir. bazan bu suçlamalar çesitli odaklarca amaçli olarak da yapilmaktadir. bunun sonucu kitleler arasinda kirginliklar, güvensizlikler ve zaman zaman da kutuplasmalar dogmakta, tüm bunlar toplumun iç bütünlügünü, iç barisini agir bir biçimde sarsmakta ve devlet - toplum iliskisini ciddi bir biçimde zedelemektedir. bu nedenle yasal olmayan eylemlere karisan kisiye, ister kamu görevlisi ister görevi olmasin vatandas olsun, yapilan eylem sonucunda hakkinda idari ve cezai islem yapilacagina yönelik kanun hakimiyeti saglanmalidir. yine, ülkemizde uzun süreden beri yasanan yüksek enflasyon ahlakî yozlasmayi beraberinde getirmistir. bütün bu olumsuzluklar, kontrolsuz kalan güçlerin rant sektörlerini ele geçirmelerine imkân saglamistir. bu rant sektörlerinin degerlendirilmesinde sözügeçen kisilerle birlikte, güvenlik güçlerinden birkisim görevliler, birkisim siyasetçilerin de bu kisilerle iliski içerisine girdigi anlasilmistir. özel hareket daire baskani ıbrahim sahin ve özel hareket daire baskanligi'na bagli birkisim polis memurlarinin devletçe terörle mücadelede kullanilmak üzere ithal edilen silahlari ve imkânlarini sözkonusu yasadisi güçlerin islerinde kullandiklari iddialari ile yargilanmaktadirlar. bu kisilerin bu sekilde yasal olmayan yollardan bu ``rant'' lari saglamalarinda devlet görevlilerinden himaye gördükleri ve isbirligi içinde olduklari açiktir. diger bir ifade ile, yasadisi örgütlerin yasadisi faaliyetlerinin devlet içerisinde bulunan bazi sahislarla irtibatli olduklari anlasilmistir. bu irtibat, yapilan yasadisi faaliyetlere göz yumma, biilfiil isbirligi içerisinde olma seklinde ortaya çikmistir. bu yasadisi örgütlerin, genelde uyusturucu, silah kaçakçiligi, kumarhanelerden gelir elde ederek varliklarini idame ettirdikleri anlasilmistir. hukuka bagli çagdas hukuk devleti giristigi tüm eylemlerin ister kendi ajanlari olsun ister tasaron kullansin, yaptirdigi tüm faaliyetlerden sorumludur. bazi kamu görevlileri ve bazi siyasetçilerin isgal ettikleri makamlari kisisel kazanç ve siyasî amaçlarla istismar etmeleri giderek yayginlasmakta; bu neticede, örgütlü organize suçlari besleyen bir kaynak mahiyeti tasir hale gelmektedir. kaldi ki hukuk devleti mesru olmayan personel kullanmamasi gerekmektedir. bu iliskilere örnek olmasi bakimindan; yurdisinda uyusturucu madde kaçakçiligindan 5 yil belçika, 5 yil abd'de mahkumiyeti bulunan ömer lütfi topal'in yönetim kurulu baskani ve sahibi oldugu emperyal otelcilik ve turizm a.s. özellikle 1994 yilindan sonra turizm bakanliginca yayinlanan talih oyunlari yönetmeliginin ilgili hükümlerine göre, sözkonusu uyusturucu madde kaçakçiligindan almis oldugu mahkumiyetten dolayi hiçbir sekilde bu sirkete talih oyunlari isletme izni verilmemesi gerekiriken, adigeçenin yönetim kurulu baskani ve sahibi oldugu sözkonusu sirket adina 13 sirkete talih oyunlari isletme izni turizm bakanliginca verilmistir. diger taraftan, sadece bir otelde kayit disi bulunan oyun masalari ve oyun makinalari için devlete ödenmesi gereken katki paylarindan sadece 1994 yilinda yaklasik 200.000 $ kaybi vardir.. bu rakam tüm kumarhaneler için bütün yillari içine alacak sekilde düsünüldügünde büyük rakamlara ulasacagi tahmin edilmektedir. mevcut oyun araç ve gereçleri yokmus gibi gösterilerek, bunlarin yerine kayitdisi kumar alanlarinin olusmasini saglamak amacina yönelik oldugu düsünülen ithallere izin verilmistir. kamuoyunda hayali ihracat olarak bilinen konuda, gerçek disi ihracat yapanlara genellikle belirtilen organizasyonlara haksiz yere devlet bütçesinden trilyonlarca tesvikler ödenmistir. hazine arazilerinin yagmalanmasina izin verilmistir. yasa disi örgüt mensuplarinin basi sayilan kisiler hakkinda çesitli suç iddialarina ragmen herhangi bir islem yapilamamasi, yakalananlarin bir kisminin ( örnegin, kürsat yılmaz) ellerini kollarini sallayarak hapishanelerden ceza aldiklari gün çikmalari düsündürücüdür. yasa disi örgüt mensuplarina yapilan baskinlar önceden kendilerine bildirildiklerinden, yapilan baskinlardan sonuç alinamamistir. eski basbakan yardimcisi murat karayalçın, devlet ve çalisma eski bakani ziya halıs, hadep denizli ıl baskani yavuz altınmakas, deha tv sahibi bulut özdemır'i öldürecektik. musa anter'i de öldürdük diye ve haklarinda diyarbakir devlet güvenlik mahkemesince yakalama müzekkeresi düzenlenmis olan suçlularin otellerde agirlanmasi düsündürücüdür. ayrica bu kisileri yasalar geregi ihbar ile görevli ve sorumlu olanlarin da sorgulanmasi gereklidir. bütün dünyada yankilar uyandiran uluslararasi rüsvet ve yolsuzluklarin önemli bir örnegi olan lockheed olayi ülkemizi de yakindan ilgilendirmistir. bu konuda türkiye büyük millet meclisi'nde 1976 yilinda meclis arastirma komisyonu kurulmustur. 15 ay çalisma neticesinde 524 sayi ile 278 sayfalik bir rapor hazirlanmistir. bu rapor bugün tartistigimiz gerçekleri yillar önce görmemizi saglayabilirdi. o nedenle lockheed raporunun yeniden gün isigina getirilmesi uygun olacaktir. yasa disi örgütlerin hukuk devleti kurallari çerçevesinde önlenmesi ve tamamen ortadan kaldirilmasi gerekirken, aksine büyütülmüslerdir. bu büyüme siyasîler, güvenlik güçleri, istihbarat teskilatlarinin görevlerini yapmamasindan kaynaklanmistir. bütün bu gelismeler yasadisi olarak adlandirilan bu örgütlerin ve olusumlarin büyümelerine ve etkinliklerini artirmalarina yol açmistir. bütün bu gelismelere ragmen, hukuki takibatlar yapilamamis, yapilanlardan da bir çogu sonuçsuz kalmistir. sözkonusu suç örgütleri ile ilgili bilgiler devletin güvenlik birimlerinde oldugu halde, bu bilgilerin devletin en üst seviyedeki görevlilerine verilmesi gerektigi, verilmemis ise ilgili kamu görevlilerinin sorumlulugunun bulundugu düsünülmektedir. devlet içinde çok sayida istihbarat teskilati kurulurken, bunlar arasinda koordinasyonsuzluk ve çekisme yasandigi anlasilmistir. hatta jıtem'in ne görev yaptigi tam olarak ögrenilememistir.jitemin varligi tartisilirken eylemlerinin tartismasiz gerçek oldugu ortaya çikmistir. kamu sektöründeki teftis ve denetim sistemi bu arada islevsiz birakilarak denetim sistemi çökertilmistir. özellikle kamu kuruluslarinda, muayyen bir dönemden itibaren devlet içerisinde çalisma mekanizmasini yavaslattigi ve ekonomik gelismeyi engelledigi gerekçe gösterilerek denetim, inceleme ve teftis islemleri yavaslatilmis, denetim elemanlarinin ücretleri alt seviyelere çekilmistir. denetim islemleri periyodik olarak her yil yapilmak yerine, ihtiyaç duyuldugunda yapilir hale getirilmistir. devletin güvenlik raporlarinda mafya ile iliskisi oldugu söylenen kisilerin zaman zaman en önemli görevlere atanmis ve bakan dahi yapilmistir.. hasan celal güzel'in verdigi bilgilere göre, bunlarin bilinçli yapildigi, yolsuzluga karistigi iddia edilen bakanlarin bir bakanliktan alinarak, baska bir bakanliga atandigi ögrenilmistir. bütün bu gelismeler sonucunda, çagdas anlamda hukuk devleti olma yapisindan uzaklasilmis ve devlet içinden de yandaslar, isbirlikçileri olan yasadisi güçler olusumuna ve bu güçlerin yasal olmayan sekilde yukarida belirtilen alanlardan büyük kazançlar saglamalarina olanak saglanmistir. bu örgütler amaçlarina ulasmak için, her türlü yasadisi faaliyeti (tehdit, adam öldürme, haraç, v.s) yapar hale gelmistir. olaylarin üzerine gidecek devlet görevlilerinin (güvenlik güçleri, adli merciler) ve vatandaslarin ( sikayet, sahitlik seklinde) güvenligi yeterince saglanamamis ve sözkonusu yasal olmayan güçler her türlü yasal olmayan islerini kolaylikla yapar hale getirilmistir. bu durum vatandasin devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemistir. olaylarin bu sekilde gelismesinde, devletimiz adina kamu görevlilerince yapilan birkisim islemlerin devlet sirri kavrami altinda saklanmasi etkili olmustur. buna, korkut eken'in ``silahlari nereye verdigimi söyleyemem. çünkü devlet sirridir'' demesi bir örnek olusturmaktadir. yasalarimizin bu olaylara yönelik cezalarinin yeterince caydirici olmamasi da bu olusumlari desteklemistir. çikar temeline dayali organize suç örgütlerinin devletin yasal ve idari bakimdan bos biraktigi veya zaafiyeti bulundugu alanlarda, faaliyet sahasi bulmakta ve yasamlarini hem birbirleriyle hem de yurtdisi uzantilariyla ve bazi kamu görevlileriyle de sürekli veya is bazinda isbirligi yaparak sürdürmekte olduklari görülmektedir. örgüt suçlari ile mücadele ister siyasî amaçli, isterse çikar amaçli suç örgütleri olsun bu yeni tip suçluluga göre, düzenlenmis hukuk normlarina ihtiyaç göstermektedir. bu normlarin vakit geçirilmeden hazirlanmasi gerektigni son aylarda ve çalismalarimiz sirasinda yasadigimiz olaylar bize göstermistir. yasal ve idari sistemin günün kosullarina uyarliyarak devleti güçlendirmek sarttir. aksi halde; demokratik yapilarin hukuk devletine iliskin kurumlarin varligi yasadisi ve kriminal ögelerin sizmasiyla birlikte temelinden çökertilebilmektedir. konu örgütlerde bir örneklik yoktur. herhangi bir kesintide hizla degismekte ve yeni sekliyle teskilatlanmaktadir. kanunilik ve mesruluk arasindaki baglanti demokrasinin olmazsa olmaz kosuludur. herseyin hukukun içerisinde cereyan etmesini saglamak ve gözetmek devletin görevidir. çözümün mesruiyetin disinda aranmasi kabul edilmemelidir. hukuk devleti, az yetkiyle çok is yapilan devlettir. bu devlette, kamu görevlileri sadece yasalarin uygulayicisi olduklarinin bilincindedir. bu tariften yola çikarak, devlette görev alan bürokratlar yasalarin disina çikarak uygulama hakkini kendilerinde görmektedirler. bazi bürokratlarin, kendilerini devletin sahibi gibi görebilmekte ve türkiye büyük millet meclisinden bilgi gizlemektedirler. komisyon çalismalarimiz sirasinda, bazi devlet kuruluslari komisyon çalismalarina yeterince aydinlatici bilgi vermemislerdir. özellikle,genelkurmay baskanligi komisyonumuzca istenilen bilgilere karsilik sert bir cevap vermistir. mıt komisyonumuzu bilgi vermemistir. bu durum vatandasin devlete olan güvenini olumsuz yönde etkilemistir. önerıler komisyonumuzca mezkur konuyla ilgili olarak alinan bilgiler ve yapilan incelemeler ile daha önce meclis arastirma komisyonlarinca tanzim edilen hayali ıhracat ve faili meçhul suçlari arastirma komisyonlarinin raporlarinda yer alan konumuzla alakali önerilerden bir kaçi da raporumuza alinarak, asagidaki önerilerin yapilmasi uygun görülmüstür. tbmm'nce yapilmasi gerekenler: • adalet ve yargi reformu yapilmalidir. bu konudaki reform yasa tasarilari süratle yasalastirilmalidir. yarginin yeniden yapilandirilmasi ve yargilamanin hizlandirilmasi ile olaylarin üzerine kararlilik ile gidilebilmesi için gerekli düzenlemeler yapilmalidir. hakim ve savcilarin mali durumu iyilestirilmelidir. adli polis teskilati kurulmalidir. türk ceza kanunu kapsamina günümüz suç tiplerini karsilayacak maddeler konulmalidir. türk ceza kanununda, organize suçlara iliskin yer alan cezalar caydirci hale getirilmelidir. devlet sirri kavraminin sinirlarinin belirlenmesi ve bu sirlarin parlamentonun bilgisine istenildiginde açilmasi hukuk devletine islerlik kazandirmak açisindan gerekli görülmektedir. herkese mal beyani getirilmelidir. kamu görevlilerinin mal beyanlari açik olmalidir. parasal iliskilerin sözkonusu olabilecegi yerlerde görev yapan kamu görevlilerinin mal varliklarindaki degisiklikler mutlaka en az iki yilda bir denetim elemanlarinca hakli bir artis gösterip göstermedigi açisindan kontrol edilmelidir. ayni sekilde tbmm üyelerinin mal varliklarinin sayistay tarafindan denetlenmesine imkân veren düzenlemelerin yapilmasi gerekmektedir. bu paralelde 3628 sayili kanunda gerekli degisiklikler biran önce gerçeklestirilmelidir. özel kisiler için nereden buldun yasasi etkin bir sekilde çalistirilmalidir. devlet yapisinin yeniden düzenlenmesi, mafya, uyusturucu kaçakçiligi, mason localari, 1980 öncesi terör, kontgerilla, mafya, kumarhaneler; halkin güvenliginin saglanabilmesi için arastirilmalidir. ıtalya'daki gladyo hareketinin arkasinda p-2 mason locasi çikmistir. bu nedenle, türkiye'deki benzerleri hakkinda böyle bir fikrin dogmamasi için genis bir arastirma yapilmalidir. güneydogudaki feodal yapi, terörün nedenleri ve arkasindaki rantin, koruculugun, uyusturucu ticareti ve karaparayla ilgili devlet içindeki organizasyonlarin her yönüyle arastirilmasi gerekmektedir. olaganüstü hal kaldirilmalidir. güneydogu, ekonomik ve sosyal yönden hizla kalkindirilmalidir. bu bölgede egitim ve kültür seviyesi yükseltilmelidir. türkiye'de meclis arastirma komisyonlarinin görev süresi artirilmali ve yetkileri genisletilmelidir. kamuoyuna mal olmus konularin yeterli ayrintida incelenebilmesi için yeterli süre iznini verecek ıç tüzük düzenlemeleri geciktirilmeden yapilmalidir. ayrica, bu komisyonlara islevsel hale getirecek yeni düzenlemeler yapilarak, bu komisyonlarin yetkileri artirilmalidir. ülkemizde mevcut ıhtisas komisyonlarinin yaninda, bati ülkelerindeki her konuda inceleme, arastirma ve denetleme yetkisi olan daimi komisyonlarin kurulmasi yönünde gerekli ıç tüzük degisikliginin yapilmasi yararli olacaktir polis, jandarma ve istihbarat birimlerinin yeniden yapilanmasi, etkinliklerinin artirilmasi, fonksiyonlarinin tanimlanmasi, etkin görev yapmalari için mali ve sosyal imkânlarinin iyilestirilmesi, moral güçlerini arttiracak alt yapinin olusturulmasi, hem güvenlik güçlerinin kendi aralarinda, hem istihbarat birimlerinin kendi aralarinda, hem de bu birimler arasinda koordineli çalisma saglayacak bir yapi olusturulmalidir.ıstihbarat birimleri arasindaki koordinasyonsuzluk süratle giderilmelidir. ıstihbaratin sivillestirilerek tek çati altinda toplanmasi ve basbakan ve parlamentoya karsi sorumlu olmasini saglayici düzenlemeler geciktirilmeden alinmalidir. güvenlik güçlerinin yurttaslarin güvenligiyle ilgili bir sekilde olusturulmasi yararli olacaktir.polis özel timlerine jandarma bölgelerinde de rahatlikla operasyon yapabilmelerini saglayan hukuki düzenlemeler yapilmalidir. sehirlerde emniyet, köylerde jandarma adi suçlara yöneltilmeli, terör suçlari ile mücadele polis özel timlerin birakilmalidir. polisin sehirlerde ve kirda da ayni görevi yapabilecek sekilde yeniden düzenlenmesi, jandarmanin silahli kuvvetler içerisinde ülke korumasi ile ilgili görevlere çekilmesi gerekir. terörle mücadelede yöntemin yanlisligi konusunda cidi bir meclis arastirmasi yapilmalidir. terör sorunu üzerine dogru teshisler konularak, ortaya çikan terör ranti kaldirilmalidir. parti içi demokrasi gerçeklestirilmeli, siyasi partiler kanunu, seçim yasasi dahil, devletin tüm kurum ve kuruluslariyla, demokrasinin gerçek ilkeleriyle uyusur sekilde yeniden yapilandirilmasi saglanmalidir. bürokratik olusum bu yapiya uygun hale getirlmelidir. bütün kamu görevlilerinin isledikleri suç iddialarindan dolayi haklarinda gerekli yasal takibatlarin ilgili adli mercilerce dogrudan yapilmasini engelleyen düzenlemeler (memurin muhakemati hakkinda kanunu muvakkat) degistirilerek, ilgili adli mercilere bütün kamu görevlileri hakkinda dogrudan takibat yapabilme imkâni saglanmalidir. yasadisi suç örgütlerinin uyusturucu madde kaçakçiligi, kumar, haraç, çek - senet tahsilati ve arazi yagmalamalarinin süratle önüne geçilmesi ve benzer amaçlara yönelik olacak olusumlarin engellenmesi için, adalet bakanliginca hazirlanan organize suç önleme ve suç örgütleri hakkinda kanun tasarisi zaman geçirilmeden yasalastirilmalidir. bu yasa tasarisindaki cezalar caydirici olmasi bakimindan en yüksek seviyede tutulmalidir. bu yasa düzenlemesinde sözkonusu yasadisi islerden elde edilen varliklarin genis kapsamli sekilde tamaminin devlet tarafindan müsaderesini zorunlu kilan hükümler konulmalidir. tek merkezden yönetilen bir sistemle mücadele usulü getirilmeli ve bu merkezce esgüdüm saglanmalidir. bu paralelde özel mücadele ve kovusturma birimleri olusturulmalidir. polis suç kanitlari toplama ve degerlendirme yasasi çikartilmalidir. psikotropik maddelerin kullanimi ve takibine dair yasanin eksikliklerinin giderilmesi yönünde bir çalisma yapilmalidir. kuvvetler ayriligi ilkesi fiilen uygulamaya geçirilmelidir. yasama dokunulmazligi yeniden düzenlenmelidir. bankalar kanununda yapilacak degisiklik ile büyük miktarlarda para akimlari kontrol altina alinmalidir. geçici köy koruculugunun kaldirilmasi, bu gerçeklesinceye kadarda sinirlandirilmasi ve bu saglanincaya kadar da siki bir kontrol altinda tutulmasi gerekmektedir. yasadisi olaylarin yogunluk gösterdigi, daha çok büyük rantlarin ortaya çiktigi yerler, basta ıstanbul olmak üzere metropollerdir. özellikle ıstanbul yurtiçinde yasadisi yasamin merkezi konumundadir. bu nedenle irdelenmesi gerekir. ıstanbul'un idari yapisinin gözden geçirilerek, yönetici kadrolarina yapilacak atamalara özellikle dikkat edilmesi gerekmektedir. yine memur statüsündeki kamu görevlilerinin atama, terfi ve görev süreleri ile özlük haklarinin düzenlenmesi önem arzetmektedir. yürütme organinca (ılgili ıdarelerce) yapilmasi gerekenler: hukukun üstünlügü saglanmalidir. bütün islemler hukuk içerisinde ve kamu vicdanini tatmin edici sekilde meydana gelmelidir. silah alimlari kontrol altina alinmalidir.herkese silah ruhsati verilmemelidir. her silahin balistik kayitlari bulunmalidir. ruhsatsiz silah bulundurmanin cezasi caydirici hale getirilmelidir. kamu kuruluslarinin güneydogudaki kadrolarina, asaleten, yetenekli, liyakatli ve deneyimli personelin atanmasi yapilmalidir. kanundaki haklardan istifade eden itirafçilara yeni kimlikler verilerek ohal bölgesinden uzaklastirilmalari saglanmalidir. adeta, bu sahislari devletin veya baska kisilerin kullanmasi görüntüsünü veren devlet - itirafçi iliskisine son verilmelidir. bu baglamda, ıtirafçilik yasasi yeniden ele alinmalidir. gümrükler kontrol altina alinmalidir. büyüksehirlere göçün önlenmesi hususunda gerekli tedbirlerin alinmasi gerekmektedir. denetim ve teftis sistemi çok önemli olup, önemine uygun bir konuma getirilmelidir. teftis sistemine islerlik kazandirilmalidir. denetim elemanlarinin yetkileri ve imkânlari iyilestirilmelidir. ıçinde bulundugu birimin en üst kademesi ile ilgilendirilmeli, müdaheleden korunmali ve güvence getirilmelidir. kamu idarelerindeki teftis ve denetim islemlerinin periyodik olarak sürekli yapilmasi saglanmalidir. özellestirmede karaparanin aklanmasina izin verilmemelidir. kumarhaneler tamamen kapatilmalidir. kayitdisi ekonominin kayit altina alinmasi gereklidir. organize suçlarla ilgili olarak bir bilgi bankasi olusturulmalidir faili meçhul olaylar, ilgili güvenlik birimleri ve adli mercilerce mutlaka aydinlatilmalidir. basbakanlik teftis kurulu'unun bu konudaki raporunda deginilen, maliye ve ıçisleri bakanligi ile emniyet genel müdürlügü bünyesindeki inceleme ve sorusturma sonuçlari takip edilmelidir. mezkur rapordaki öneriler ilgili kamu kurum ve kuruluslarinca yerine getirilmelidir. raporun bir örneginin önerilen hususlarinin gereginin yerine getirilmesi için ilgili devlet kuruluslarina intikali saglanmalidir. sonuç ve kanatine varilmistir. ıs bu rapor saygi ile yüce meclis'in takdirine sunulur. 03.04.1997
hesabın var mı? giriş yap