*

  • atom egoyan in basarili filmi. ian holm kici yere yakin avukat rolunde cok iyi. muzikleri ve goruntu yonetmeni takdire sayan
  • filmin muzikleri mychael danna'ya ait..
    (bkz: mychael danna)
  • atom egoyan'in durgun ve fakat durgunluguyla tamamen zit bir sekilde carpan filmi. filmin basindaki kasaba ile avukatin icine girdigi kasabanin zitligi cok guzel gosterilmistir. ian holm ise caresiz baba rolunde cok iyi oynamis idi.
  • film robert browningin pied piper of hamelin siirinin etrafinda doner. filmin soundrtackinde sarah polley sozleri bu siirin bir kismi olan bir sarki soyler ki bu sarkinin ismi de sweet hereafterdir.
  • çaresizliğin resmidir bu film. kaybedilen çocuklardan öyle büyük bir boşluk kalır ki geriye, suçlamak, intikam almak, tazminat vesaire her şey anlamsız gelir kasabalılara, kocaman bir suskunluk, atıllık çökelir üzerlerine.
  • browning'in fareli koyun kavalcisi siirine gonderme yapilmasinin sebebi bos degildir. şiirin oykusunun bittigi yerde filmin oykusu baslar. filmi tam olarak anlamak icin once siir okunmalidir.
  • russell banks’in kitabından atom egoyan tarafından senaryosu yazılarak yönetilen 1997, kanada yapımı film. başrollerinde ian holm, sarah polley ve caerthan banks’in olduğu bir kaza sonrası hikayesi.
    film, kanada'nın taşrasında geçiyor geçiyor. okul otobüsü ile, çocukları okula götürüp getiren şöför dolores, (gabrielle rose) o gün bir kaza yapar ve çocuklar, buzla kaplı gölün sularında boğularak ölür.
    olayı araştırmak için tutulan avukat mitchell stevens planı dolores'in cezalandırılmasıdır ancak stevens, olay gününden önce yaşanmış sırlarla karşılaşacaktır.
    film duygu sömürüsü yapmadan olayı soğukkanlılıkla anlatıyor. aile ilişkilerine, görünmeyen tarafa parmak basıyor.
  • ...ve bu filmden sonra atom egoyan bir daha aynı kalitede bir film çekemez. ne yazık ki öyle oldu. bu filmden sonra çektiği filmleri pek sevmemiştim. benim için egoyan'ın son kaliteli filmi.

    --- spoiler ---

    en akılda kalıcı tarafı seyirciyi tatmin etmekle uğraşmaması. benzer filmleri hatırlayalım. bu tür bir hikaye başkasının elinde nasıl sona ererdi? kız finalde yalan söylemez, olay aydınlatılır ve gerçek suçlu ortaya çıkar, seyirci de rahatlardı. ama egoyan, seyircinin tatmin olmasını, finalde rahatlamasını istemez ve/veya umursamaz. finalde kazadan sağ kurtulan kız yalan söyler ve dava kapanır. kim suçlu, öğrenemeyiz. dolores gerçekten de aşırı hız yapmış mıdır, arkasından gelen ve en arkada oturan iki çocuğun babasının kazada payı var mıdır, sorun bakımı yeni yapılan otobüste midir, bu yüzden mi otobüs yoldan çıkmıştır? bu sorular cevabını bulmaz. peki bu sorular ne kadar önemlidir veya küçük çocuğu ölmüş bir anne-baba için tazminatın, buna sebep olan kişinin hapiste çürümesinin ne kadar önemi vardır, önemli midir? bu ölümlerin perde arkasını bırakıp avukata dönersek... o da aile üzerine düşündürtür. otobüsteyken kızının küçüklüğünü anlatır kızının arkadaşına. bir akrep tarafından ısırılması, hastanenin 65 km uzaklıkta olması, bu yüzden kızı nefes alamazsa boğazını kesip nefes almasını sağlamaktan başka çaresinin olmamasını anlatır. elinde bıçakla kızının nefesinin kesilmesini beklemek felaket bir şey. hele hele o bıçağı nefesi kesildikten sonra bir dakika içinde küçük kızın boğazına götürmek... hiç kimsenin yaşamaması gereken bir durum. geçmişte böyle bir babayken, kızı için bu denli endişelenirken şimdiye döndüğümüzde kızını artık umursamayan bir babaya dönmesi şaşırtıcı. bu etkiliyor ama daha fazla etkileyeni diğer baba ve bu babanın kızıyla, yani kazadan sağ kurtulan nicole'le çok romantik bir ortamda beraber olması... yeri gelmişken allah belanı versin, gece gece midem kalktı. velhasıl uzatmayayım. egoyan her açıdan dört dörtlük bir film ortaya koymuş. ensest, ihanet, aile, suç, suçlu gibi bir sürü temayı başarıyla işlemiş. izlerken akla david lynch'in twin peaks'ini getirdiğini entriyi bitirmeden belirteyim. benzer yönleri mevcut. ama özellikle egoyan'ın kurduğu atmosfer bana twin peaks'i hatırlattı.

    --- spoiler ---
  • izlediğim en güzel kış temalı filmlerden biridir. bol miktarda yenik, hayata küsmüş, ağlayan, umutsuz ve karamsar insan vardır. ve hepsinin ayrı hikayeleri, farklı geçmişleri, karmaşık ilişkileri üzerinde şekillenen çok üzücü bir kaza... kendini kapatmış ve değişmek istemeyen her şeye rağmen kabullenen, gidenleri gerçekten geride bırakmak isteyen acılı yakınların ortasına düşmüş yenik bir baba. ve uçakta kızının arkadaşına anlattığı o yürek dağlayan olay.

    --- spoiler ---

    - zoe'nin nefesiyle uyandığımı hatırlıyorum. zorluk çekiyordu. gözümü açtım ve terlediğini farkettim. ve o şişlik... onu hemen kaptım ve yüzüne su attım.
    - ne olmuştu?
    - bilmiyordum. tamamen paniklemiştim. bir böcek ısırmıştı galiba. ama hiç doktor yoktu. en yakın hastane 65 km uzaklıktaydı ve şişmeye devam ediyordu. ben hastaneyi ararken clara onu kollarına alıp emzirmeye çalıştı. sonunda bir doktora ulaştım. şiltede yavru kara dulların yuvası olabileceğini tahmin etti. yavru olmalılarmış yoksa zoe, o kilosuyla ölürmüş. onu hemen hastaneye yetiştirmemi söyledi. ''bay stephans, boğazı tıkanmadan önce onu hastaneye getirememe olasılığınız çok yüksek, onu sakin tutmanız çok önemli'' dedi. ''birinizin yanında daha rahat oluyor mu?'' diye sordu ve ben de ''evet, benim yanımda'' dedim. gerçekten doğru sayılırdı. çünkü özellikle o anda clara'nın gözleri korkuyla dolmuştu ve korku yayılıyordu. ben daha iyi bir aktördüm sadece. ve zoe. sonra ikimizi aynı derecede sevdi.tıpkı şimdi ikimizden de aynı derecede nefret ettiği gibi. herneyse, doktor onu kucağımda tutmamı ve arabayı clara'nın sürmesini söyledi. yanımda küçük, keskin bir bıçakta getirmemi istedi. temiz olmalıymış. yeterince temizleyecek vakit yoktu. acil durumda soluk borusunun nasıl açılacağını, ölümcül derecede kan kaybettirmeden boğazının nasıl kesileceğini anlattı. kan akacağını söyledi. bunu yapabileceğimi sanmıyordum. ''bay stephans, eğer nefesalması durursa yapmak zorundasınız, yaklaşık bir buçuk dakikanız olacak ve bunu yaptığınızda muhtemelen bilinci yerinde olmayacak. ama eğer onu sakin tutup rahatlatabilirseniz, ufak kalbinin çok hızlı atmamasını sağlarsanız ve zehri çereye yayarsanız ilk aşamayı başarmış olacaksınız'' dedi. ''şimdi yola çıkın'' dedi ve telefonu kapattı. unutulmayacak bir yolculuktu. ben... ikiye bölünmüştüm. bir tarafım kızına ninni söyleyen baba, öbür tarafımda elinde bıçak, boğazını kesmeye hazır bir cerrah. kesme işini yapmak için zoe'nin nefesinin duracağı anı bekledim.

    - ne oldu?
    - hiçbir şey. hastaneye zamanında vardık. hazırlandığım şeyi yapmak zorunda kalmadım. ama sonuna kadar gitmeye hazırdım.

    --- spoiler ---
  • gösterişten uzak bir atom egoyan filmi.
hesabın var mı? giriş yap