sylvie
-
gerard de nerval'in kendini sokak lambasına asmadan kısa süre önce yayınlanan öykülerinden sylvie (1853), marcel proust'un tutkun olduğu öyküydü, rüya ve yaşam'sa yahya kemal beyatlı öldüğünde, başucunda, açık bir halde bulunmuştu. sylvie (ateşin kızları* içinde) ayrıca andré breton, joseph cornell ve umberto eco'nun da gözde kitaplarındandır. sylvie yerine göre öykü, novella veya roman sayılabilmektedir.
sylvie'de anlatılan kaybedilen üç kadın onun özgeçmişinde de varmış. birisi annesi, biri aşık olduğu aktrist jenny colon, biri çocukluk arkadaşı adrienne olmak üzere.
guillaume apollinaire nerval'in sylvie'de oturaklı bir günbatımı anlatabilmek için chantilly'de 8 günü yalnız başına geçirdiğini yazmış.
"göl gezisi belki de , watteau'nun cythere'e yolculuk tablosunu yeniden yaşatmak için düzenlenmiş. ne var ki, çağdaş giysilerimiz görüntüye ters düşüyordu." gerard de nerval - les filles du feu (sylvie öyküsü)
"zamanın inişli çıkışlı, dalgalı titreşimli sesiyle söylenen, ezgileri öylesine sade, ecclesiaste* ilahisi gibi sevdalı, bahar dolu şarkıları söylerken halaya biz de katılıyorduk; güzelim yaz sabahı boyunca sylvie gelindi, ben de güveyi." agy
["kabul etmek gerek dostum, her şey dilediğimiz gibi olmuyor hayatta. bir zamanlar yeni heloise'den* söz etmiştiniz anımsarsanız, orada şu cümleyle karşılaşınca ürperdim: "bu kitabı okuyan her genç kız artık bitmiş sayılır."] agy
"şu ya da bu tümceleri yüreğin diliyle değil de öylesine söylediğimizi kadınlar bilir mi acep? sanmam, seçtikleri erkekler onları çok kolay kandırıyor. sevda denen oyunu çok güzel oynuyorlar! kimi kadınların aldatılmayı seve seve kabullendiğini bildiğim halde hiçbir zaman o tür bir erkek olmadım. zaten çocukluk aşkında kutsal bir şeyler vardır hep...." agy
"rousseau, doğa avutur, her şeyi unutturur, der. paris'in kuzeyinde, sisler içinde yitik, clarens korularını özlerim zaman zaman. her şey değişti!" agy
"hayaller, bir meyvenin kabukları gibi, birbiri ardına düşer, ve meyve insanın deneyimidir. tadı acıdır; yine de onda kişiye güç veren buruk bir şeyler vardır, -klasik bir ağızla konuşuyorum, bağışlayın." agy
"yavaş yavaş yazmaya başladım ve en güzel öykülerinden birini* kaleme aldım. hayli güç oldu bitirmem, çünkü, yırtık kağıtlar üzerinde kalemim düş dünyamın ve gezintilerimin izlerine göre yürüyordu. düzeltmeler hayli yordu beni. yayımlandıktan birkaç gün sonra sürekli bir uykusuzluk başladı. bütün gece montmartre tepesi'nde geziniyor ve güneşin doğuşunu seyrediyordum. köylüler ve işçilerle uzun uzun sohbet ediyordum." gerard de nerval - les filles du feu (eurydice! eurydice! öyküsü)
[ve "jean-jacques" da çocuklarını kimsesizler yurduna yatırdığına göre, rousseau'nun insancılığını* kim ciddiye alacaktır. gerard de nerval deli olduğuna göre, kim kalkıp da sylvie'deki garip açınlamalara* ciddi gözle bakacaktır?] jean-paul sartre - qu'est-ce que la litterature
(bkz: aurelia/@ibisile)
(bkz: sylvia)
(bkz: sylvie vartan)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap