*

  • tam türkçe karşılığı tözselleştirme olan kavram. (bunun özensiz çevirilerde malesef "hipotezleştirme" olarak karşılandığını dahi gördüm.) ingilizce-ingilizce sözlüklerde "soyut bir şeyin maddi bir şey gibi ele alınması" şeklinde tanımlansa da, bu tanım aslında sahih değil. şimdi bana ingilizceyi sizden öğrenecek değiliz, biz hipostatize etmesini de çok iyi biliriz falan diyebilirler ama, bazı teknik kavramların sözlük tanımları ile alanlarında gerçekten işgal ettikleri yer arasında zaman zaman böyle ayrılıklar olabiliyor. (kaldı ki, bu eşleşmede "soyut"un karşı tarafı "maddi" değil aslında zaten. neyse.) felsefi bağlamlarda ingilizcedeki sahih eşanlamlısı, substantification'dır. "şeyleştirme" ile de akrabadır.

    "maddileştirme" ya da "maddeymiş gibi ele alma" ile arasındaki ayrımı bilmek önemli. yani bir kavramın, örneğin "insan doğası"nın tözselleştirilmesi, onu yalnızca maddi gibi görmek değil, aslında onu tanımlayan karmaşık ilişkilerden, bağlamlarından, zorunlu bağlantılarından yalıtık, uzay boşluğunda tek başına duran bir "şey"miş gibi ele almak anlamına gelir. bendeki çağrışımı "kerameti kendinden menkulleştirme"dir. yani insan doğasını ister maddi bir şey, ister eterimsi, hayaletsi bir şey olarak ele alın, eğer onu kerameti kendinden menkulleştirir ve sabitlerseniz, dünyadaki bütün boku çıkmışlığı "insan doğası işte ya naparsın" diye açıklayarak viski sigara eşliğinde bukowski okuyup insanlığın gidişatı konusunda kadere lanet okumaktan başka bir şey yapmayan bir karizmatik kötümsere dönüşebilirsiniz.
  • şöyle basitleştirilebilir galiba: bir şeyi, aslında bir parçası olduğu bir bütünlüğün parçası değilmiş gibi ele alma. freud'un dediği gibi "tekrar bir araya getirmek üzere" yapılan soyutlama işleminin aksine, bütünlükten koparma ve o halde bırakma.
  • bu kavram "meta"nın, "kerameti kendinden menkul" mistik bir öge olarak analizi sırasında da işe koşulur. bu anlamda hypostatisation (tözselleştirme), substantification (şeyleştirme) üzerinden alienation (yabancılaşma) ile de akrabadır aslında.
    üreticilerin toplumsal ilişkilerinin, üreticilerin kendi aralarındaki ilişkiler olarak değil de emek ürünlerinin (yani nesnelerin, metaların) kendi aralarındaki "hayali" ilişkisi olarak görülmesi, söz konusu ürünleri tözselleştirir. metaların aslında bir parçası olduğu bir bütünlüğün parçası değilmiş gibi düşünülüp ait oldukları bütünlükten koparmak, onlara -tıpkı dinsel deneyimde olduğu gibi- mistik bir karakter verir. böyle bir mistizmin sonucunda, etkileşime geçenlerin gerçek insanlar olduğu bir tarafa bırakılıp insanların emeğinin bir ürünü olan nesneler, nesnelerle karşılaştırılır. al sana mis gibi bir yabancılaşma.
hesabın var mı? giriş yap